Arkadaş Grubumdan Sn. Galip Sertel ** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ** - Ayrıca sizi bu saygın gruplarımızda görmek dileklerimizle esen kalın. * Antoloji Yetkili Şairleri * Evrensel Sanatçılar * Şarkı Sözü Yazarları * * Çağdaş Şairler * Antoloji Üyeleri * Özgür Şair-Yazarlar *
* Arkadaş Grubumdan * Gazeteci ve Şair Yazar arkadaşımız Sayın Galip Sertel
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
- Ayrıca sizi sitemizdeki bu saygın gruplarımızda aramızda görmek dileklerimle esen kalın.
* Dr.Jivago - Işık German Ersoy * * Mustafa Kemal Atatürk Birliği MKAB * * Özgür Antoloji Gazetesi Şair Yazarlar Birliği * * Antoloji Sitesi Yetkili Şairler Grubu * * Antoloji.Com Çağdaş Şair Yazarlar Birliği * * Evrensel Sanatçılar Birliği ESB *
Bu sayımızda birkaç şiiriyle tanıtımını yapmak istediğimiz öğretmen şair Galip Mehmet Sertel,Silistre'nin küçük,ama şiir denli çekici meskün yeri Bistra (Akpınar) köyünde doğdu (1942) .Köyünde İlkokulu,Bezmer (Abdullah) köyünde Ortaokulu bitirince Tolbuhin'de (Dobriç,Hacıoğlu Pazarcık) yeni açılan Türk Pedagoji ÖğretmenOkulu'nun kapısını çaldı.Dobruca-Deliorman köylerindeki Türk çocuklarına yararlı olabilme amaciyle çok yönlü etkinlikleri gelenek haline getirdi.Öğrenci olmasına rağmen,onu,okul kitaplarıyle beraber şehir kütüphanesi de tatmin etmedi.Tek emeli:soyunun zengin tarihini öğrenmek ve öğretmek oldu.Bunun dışında,şiir ve öykü denemelerine de başladı.Okulu bitirince, Dobruca köylerine bu duygularla açıldı.Türkçeye karşı (ve diğer dillere) bilinçli ve duyarlı davranışları sonucu,birkaç yıl öğretmenlikten sonra Silistre'de çıkan Türkçe 'Ziya' gazetesine atandı. 'Çuvaldız iğnesi torbada durmaz 'derler ya,Galip birkaç yıl gazeteciliği sırasında bunu yaşadı:Görevden alındı.Ama niceler gibi el ayak öpmedi.İdeoloji mahkümları saflarında işçi olarak çalışmaya başladı.Zorunlu göç sırasında Anavatan'a yerleşen,eğitim etkinlikleriniİstanbul/Avcılar'da(Tahtakale İlköğretim Okulu) sürdüren şair,evli ve yüksek öğrenimli iki çocuk babasıdır. Galip Öğretmen Okulu mezunu sıfatıyle İlkokul öğretmenliğini sürdürmektedir,kitap okuma alışkanlığını da gelenek haline getirmiştir.Onunla edebiyat,tarih,siyaset,sosyoloji,diğer deyimle her konuda fikir teatisinde bulunmak mümkün.Bu konularda iyi bir muhatabın olur.Zenginliği kese doldurmadan değil,kafa doldurmada arayanlar soyundandır Galip. Geç keşfedilen bu kalem ustasına Tuna Şair ve Yazarlar Topluluğu oruntuklarına yakışır etkinlikler temenni ederiz.
Tuna Dergisi Yayın Kurulu,istanbul,TUNA dergisi,Sayı 49-50-51,Ocak-Şubat-Mart 2001
'Bulgaristan'dan Niksar'a gelerek programa katılan şair Galip SERTEL'in yüreği şiirleri hasret ve yangınlar doluydu. Gurbetten ne gelirse kalbi sızlatan, çantada, bavulda, kamyonda değil de şairin yüreğinde gelirmiş dedirten Galip SERTEL şiirleriyle ve yorumlaryyla Bulgaristan gurbetindeki Türklerin acılarını dile getirdi.'
Şükrü Çakır,Tokat Vali Yardımcısı 'Kümbet' Dergisi,Sayı14/2009
'Taş Toprak Dobruca',Galip Sertel'in ilk ve tek kitabı.1942'de Silistre'nin Akpınar köyünde doğan şair de, baskılardan nasibini alıp 1990'da Türkiye'ye gelmiştir.Kitabını dört bölüme ayırmış.Sertel'in şiirleri de yalın. 'Ve Yol 89' şiirinden bir bölüm okuyalım: Bu yol uzun upuzun Uzanıp serilmiş Dobruca'nın düzüne Başımı alıp da gidemiyorum Gidilmiyor bir türlü Kalanların vebali üzerimde...' Şiirleri çokça yaşamı gibidir Sertel'in: Acı ve özlem ve umut. H.Hüseyin YALVAÇ, 'Yeni Hayat' Ağustos 2008
Bulgaristan doğumluyum.Uzun yıllarım öğretmenlik yaptığım Silistre'de geçti.Zorunlu göç sırasında(1989) ,Türkiye'ye sığındım.İstanbul'a yerleştim.Kalemdaşlarımdan Galip Mehmet de göç edenlerden oldu. O da ailece İstanbul'da oturmaktadır. Bulgaristan'ı sık sık ziyaret ederim. Haziran 2007'nin ilk yarısında Dobruca ve Tuna güzeli Silistre şehrindeydim.Tam o günlere yakın,çok saydığım dostum Galip M. Sertel2in ilk kitabı çıkmıştı İstanbul'da. Tanıdıklar her yerde merak ediyorlardı. 'Galip'in kitabını gördün mü? ' 'Oho çoktan okudum.' 'Dobruca'yı çok güzel anlatmış! ...' 'Göç edenlerin çileli hayatını da...' Dinledim durdum böyle bu denli konuşmaları kahvehanelerde de,ayaküstü sokak konuşmalarında da... Bu denli konuşmaları İstanbul'da da dinşledim ama biraz farklı...Birirleri Şişli'den seslendi: İşte böyle okur düşünceleri uzayıp gidiyor.Kitapla ilgil görüşlerimi Galip'le paylaştıklarım belleğimde canlanıyor. 'Dostum,demiştim,sende derin düşünce var,amaşiir,şiiriyet,şiir tekniği pek o kadar yok gibi.Hani derler ya,düşüncelerini şiir yazarken zorluyorsun gibime geliyor. Oysa bunları düz yazıya döksen,dediklerin de daha güçlü çıkacak.,okuyucuyu daha fazla etkileyecektir...' Gerçi bu olup bitenlerden biraz da ben suçluyum.Kabiliyetini bildiğim için Galip'i sık sık uyarmışımdır. 'Hadi be,senin de bir kitabını görelim! Ne zaman kitaplı şair olacaksın? ...' Galip güler geçer,sonra bana hafiften:'Kitap için daha erken' olduğuğnğ söyler,'olur o...'derdi. Galip ilk şiir denemelerini daha 60'lı yıllarda başlamıştı.Silistre'de çıkan 'Ziya' gazetesinde dikkatimi çekmişti ilk denemeleri.Bugün bile iyi hatırladığım, onun 'Trabant ta araba mı/ Moda yaktı ya canımı...' dizeli şiiri günün eğlencesi olmuştu okurların dilinde...Diyeceğim,ben bu denli ilgi çekiici,etkileyiici bir güldeste bekliyordumGalip'ten.O da zamanı ve koşulları iyi değerlendirerek, 'Taş Toprak Dobruca'yı' okurlarına sunuverdi. İyisiyle kötüsüyle,her yönüyle ortada bir şiir kitabı var Avcıla'da oturanSilistre'li kalemdaşımız Galip Mehmet Sertel'den.Değerlendirmeler de 'iyiler' ağırlıklı. Silistre'il emektar gazeteci Hikmet Şan'a göre:'Vay ne güzel anlatmış Dobruca'yı,Silistre'yi,yörede anılmış öğretmen merhum Bosnalı Hüsnü Efendi'yi! ...' Doğru,tam öyle...Ama bunlar nazım değil,düzyazı olsaydı,daha güzel,daha akııcı ve sevecen anlatılırdı yaşanan, bilinen gerçekler Kitap,Mart 2007,BAY yayınları No 38,şiir dizisi 27.eseri/Baskı-cilt Prizren,Kosova olarak kayıtlı. Birinci hamur ve 80 sayfalık olan kitabın ilüstrasyonu İstanbul ve Paris'de eğitim görmüş genç ve yetenekli ressamımız Coşkun Şinasi yapmış... Her şey güzel ama,ben derinlemesine kitaba değinmek yerine,önemli gördüğüm birkaç soruna ağırlık vermek istiyorum: 1. Ad değişimi yerinde ve ağır basıyor...Bu dizeleri okurken hayalen ya Silistre'de,Dobruca'da gibiyim,ya da Avcılar'da, Türkiye'de...İnsan öyle bir hisse kapılıyor. Yerden,yurttan kopmanın acılarını,göçün serüvenlerini,perişanlıkları,zorlukları yaşıyor.Göç'ü göç etmeyen bilmez...Ve bunların her yönünü Galip derinlemeye anlatmış da anlatmış.İsabetli anlatım var dilinde... 'diline sağlık'desem az gelir... 2.Tamam da Galip,sana da söylediğim gibi,o Arapça,Farsca deyim ve sözcükler niye? Bunlar bu güzel şiirlerde kime yarar sağlar okuyucunun anlamamasından gayri? Birkaç örnek aktarmak yerinde olacaktır: dehliz(s19) ,aziz-i vakt,â'da zelil(s.23) ,nedamet(s.31) ,bir od sultan-i yegâh(s.52) ,hasbelkader,şahane(s.69) ,külli masarafı(s.70) ,bir mütareke terekesi tevekkül(s.67) v.s.gibi... Bilinmelidir ki çağdaş şiir çağdaş Türkçe'yi gerektirir. 3.Bir de şu hatalı yazılışları(tashih hataları) kitaplar okumaya bıktım usandım artık.Bu yönde şair dostumun titiz olduğuna inanıyorum ama,yine de işin başında durmayınca hatalara meydan veriliyor. Hele de şu bilgisayar çağında.Örneğin:ahradın-avradın(s.27) ,içitim-içtim(33) ,çeyiz yıkar(s.35) - çeyiz yıkanmaz,çeyizin hangi elemanı ykanırken görülmüş? Gerliova-Gerlova(s.49) ,Bosna-lı değil,Bosnalı(s.64) , mızaka-mızıka(s.67) ,tekerleklerin çalparaları-çanparaları (s.75) vs... 4.Sonra sayfa düzenindeki dizgi işleminde puntonun en ufağının seçilmesi neyin nesi? Bu,okuyucu zorluyor ki zorluyor.Oysa şiir kitaplarında punto büyük olmalı ki okuyan kolayca,zevkle okuyabilsin! ... Buna düzenleme işinde biraz dikkat lazım.Aslında bu, matbaacının,dizgicinin özenle yapacağı bir iş ama,nedense kendilerinikaliteye değil,koşuşturmaya veriyorlar. Sonuçta yapılanlar göze diken gibi batıyor. 5.Şiirlerde dikkat çeken bir şey daha var.Galip Bey Bulgaristan Türkleri'nin folklorundan bol bol faydalanmış.Sık sık rastladığımız Tuna,Tuna boyunda,Alişim,Dobruca, Göçler,Kız kaçırma serüvenleri,olayların anlatımı v.s. bunların zengin bir ifadesidir.Ve bu yönde şairimizi tebrik ederim. 6.Nihayet sevdiğim bir dost olarak diyorum ki:şiir yazma cabaları güzel,duyguları güzel ama,çoğunluğun da hemfikir olduğu gibi,bazı şiirlerde,röportaj havası ağır basıyor .Bu da, şairi nazımdan daha fazla nesire yaklaştırıyor.Paylaştığım çoğunluğun düşüncesi de bu.Bilinen bir şey var ki,şairimiz nesirde,düz yazıda daha güçlüdür.Eksi diye bütün bu söylediklerime rağmen, ki bunlar yapııcı diye düşünüyorum, Galip'in şiirlerinde çok hoşuma giden bazı dizeleri anımsamadan geçemiyeceğim...Bulgaristan Türkleri'nin ad değiştirme olaykarını canlandıran dizelerden örnekler:
Bunlar kör kaderin bilmecesi Yirminci asrın 'soya dönüş ' düzmecesi Hristiyan adları yazıyorlar ezanlı adlarımız üstüne Kırarak mezar taşlarını geceleri Şeytanca sırıtarak.... (s.20)
Bir başka şiirinde de madalyonun diğer yönü yansıtılıyor.
Geldiler Kahvenin adı ne dediler Bildiği Türk kahvesiydi Türk dememelidi Suç işemiş gbiydi aldılar içeri... (s.22)
'Taş Toprak Dobruca' şiirinde busoykırım çok özgün dizelerle anlatılıyor:
Taşın toprağın dili tutulmuş köy meydanında Köy meydanı köylülerle tanklara tutsak... Ve yıl bin dokuz yüz seksen beş Ve Ocak Soykırımı sırıtıyor ceviz dallarında çırılçıplak Kanlı kar taneleriyle soykırımı salkım saçak...
(s.23)
Bir düşünün,soykırımın ceviz dallarında çırılçıplak sırıtmasını...Film gibi, o denli güçlü bir söyleyiş...Şair, olayları öylesine canlı dile getiriyor ki,sanki okuyucu da olayların seyrinde.Evet,bu sahneler hiçbir zaman hayallerden silinmeyecek,unutulmayacak. Sonra 1989 yazı.Bulgaristan Türkleri'nin Türkiye'ye Zorunlu göç serüveni başlıyor...Olaylarca süren acılar,ayrılıklar, ölüm-kalım ve dert yüklü yolculuklar... Evlâd- Fatihan topraklarında tarih yaratmış olanların göz yaşlarıyla yazılmış en acılı tarihi...'Dobruca 89' bir nebze bu söylenenlerin yankısı oluyor.
Çoluk çocuğu göç yollara dökmüş Yolların üstünü gam keder örtmüş.
(s.31)
Yuvamı yıkıp da bırakımıyorum Bırakılmıyor bir türlü Ata yadigârı Dobrucam ele güne...
(s.32)
Bu göç yolları zelil zebun Burcu burcu hasret Dobruca'dan Tuna'dan Bu kara toprak Bağrında binbir yara...
(s.32)
Esmiş göç yelleri Dobruca'yı yakar gider.
(s.40)
Ve böylece alıp gider şairin soykırımlı,göçlü,acılarla yüklügözyaşlarıyla dolu tarihin gerçeklerini incelikleriyle anlatan hüzünlü,özlemli,unutulmaz şiirleri... Unutulmaz' diyorum çünkü bunlar çağdaş BulgaristanTürkleri'nin yakın geçmişini anlatan tarihi gerçekler olarak insanlık tarihine silinmeyecek bir şekilde damgasını vurmuştur. Tarih utansın.
Hüseyin Rasim GÜLER 19 Haziran 2007, TUNA Dergisi, sayı 121-123, İstanbul,
Tunalı bir şair.Rumeli'de göçün heyecanını,bekleyişini,Türkçe özlemini,tutkularını dile getirmiş ve her zaman şiirinde Tuna simgesi çağlmıştır. Ve ben Galip Sertel'in yumuşak kaleminden dökülen dizelerini okurken her zaman Rumeli'ye taze bir heyecan duyarım.Rumeli insanının yüreğindeki acısını,yüzündeki eksilmeyen gülüşünü gönül aynama yerleştirirm.Galip Sertel bir sevda eridir,kor yüreğidir. 'Taş Toprak Dobruca' yüreğini ıslatan yağmur çağlayan coşkun suyu Tuna'dır.Türk'ün,unutamadım adını,Aliş'im... 'Taş Toprak Dobruca' şiir kitabına Galip Sertel zamana yakarış şiirleriyle başlar...Ve zamanla beş gerçek... Ve gelmiş geçmiş bütün peygamber ve azizlerin hüsnüniyet buyruklarına rağmen,İsa'dan 1985 yıl sonra ve Tuna Boyları'nde ve Dobruca'da binlerce Türk'ün köyü, evi,bağı,bahçesi kuşatıldı tankla,topla, tüfekle,askerle...Yolu,suyu,rızkı kesildi...Bir komünist hükmetinin emriyle Müslüman adlar değiştirildi Hristyan adlarla...Direnenler oldu.tutuklananlar oldu,hunharca öldürülenler oldu...Sığınabildiğim ve kucaklayıcı zamana yakarıştır bu şiir...İşte Galip Sertel dedelerinden miras kalmış bu topraklarda 1985 de zor günler geçirdiğini,o anı bir daha untmadığını alnım aktır ve hep ak olacak şiirleriyle günümüze taşıdı. Milli ruhu ve tarihi şiirlerinde görme olanağı buluyoruz. 'Tuna Boyları'nda gecelerin boyu kısa/ babaları kayıp çocukların öyküleri uzun' dizelerinde bağrından fışıkran bir hüznü bakın şair ne de güzel anlatıyor.Rahat bir söyleyiş içinde zaman hakimiyetini yakalayarak yazıyor.Nice ki: /diyelim ki bir akşam vakti/ günlerden Salı/ aylardan Ocak / yılların 1985'i/ akşam yemeğinden evvel/ sofrada bismillâh bile diyemeden/ seni evsiz edecekler evinden/... Galip Sertel acıyı da istırabı da şiirsel bir ustalıkla algılıyor.
'Bu gece yıldız yok Mecittabiye'de Ne kızların gülüşünden bir seda Silistre'de'
Beni, şair eski günlere götürür,Silistre'ye götürür.Mecittabiye'nin surlarında nöbet tutan zamana.Ezana beş kala derviş Yunus olururm.Yüreğim tomurcuk.Konuştu can yoldaşım Tuna benimle...Silistre hayalimde,bir sesi,bir soluğu dinleyen acısı yüreğimde...'Boz yeleli atlarıyla geliyor Türk illeri...' diyor ve o an Arif Nihat Asya'nın dizeleri usumda:
'O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış... ... Kimi kılıç dövülen al külçeden Kimi güllerin al açtığı bahçeden Kimi dağların yorulduğu Şu mor yığındanmış...'
Şair 1985 li yıllarında değiştirme dramını dizelerinde yansıtmaktadır.Destanımsı şiirlerinde Bulgaristan'da Türkler'in acılarını,kahramanlıklarını ölümsüzleştirmiştir...
'Aliş'im, Aliş'im civan Aliş'im Yad eller koynunda Adın yadigâr mı kalır Tuna boyunda?
Evet... Şair Tuna boylarında melem melem Aliş'iini arar... 'Uçurtmalar turnalar peşinde Tuna yalısında' Ve gel gör ki şair 'Dönüüşümler' şiirinde nasıl da/Kan ter olmuş anızlar içinde yalınayak/ ve /Dalından kopmuş Hıdırellez salıncağı/ diyerek bu yörenin insanlarını ve çilesini anlatır.Sıkıntılara rağman hayatı sever,seksenbeşli yılları zordur ama yarına umutla bakmakta ve yeni doğan günlerin tüm kötülüklerin üstesinden gelebileceği kararlılığını şiirlerinde göstermiş,umuda bağlanmış ve ufuğa götürmüştür. ve şair şiirinde şöyle ifade etmiştir:
'Ve orada karlı dağlar ardında Roman adlı bir sürgün diyarında Bir toplama kampının isli camlarına Yağmurla dökülüyor anılarım sicim sicim İsli camlarında bir toplama kampının Sabaha karşı tel tel olmuş dileklerim Tan yeri nerdeyse uç vermeli Yarabbim Uç vermeli bir yerlerden Güneş doğmalı bu karlı tepeler üstüne Bildiğim güneş pırıl pırıl Işıl ışıl...'
Şairin yüreği hece hece bir toplama kampında.Bunca zamandır Rumeli acılarıyla koyun koyuna gibi.Nerde bir kara bulut görsem peşine takılır giderim,nerde bir acı söz işitsem sancısı beni vurur,dünyanın neresinde göçe hazırlık başlasa Rumeli'deki mevsimim gelir,yolunu gözlerim göçün,şiirini alıp dağlara bakarak'sabır acıdır ama meyvası tatlıdır'... Şair az sözle çok anlam ifade etmesi büüyük önem taşır mantığıyla şiirlerinde bu durum görülmektedir. Ve şair bunu başarıyor.Yalın anlatımda yoğun anlamlı dizeler görülmekte.Rumeli acısını çok boyutlu göstermiş.
Uyandım kaldırımların elini yüzünü yıkamış yağmur mahallede çiçek açmış o bizim yaşlı ihlamur.
Uyandım ne bir soykırım kâbusu,ne de yüreklerde çamur çocuk sofrada aşure kaşıklıyor şapur şupur.
Uyandım Silistre'de köşe bucak her yer bu sabah pürneşe ah bir uyanabilseydim,uyanabilseydim keşke...
Galip Sertel şiirleriyle uzağı yakın kılan bir serüveni anlatmaktadır.Şiir insanların ortak duygularını ve düşüncelerini ifade ettiği evrensel boyutta bir türdür.Şiir her şeyi bize söylüyor.Dobruca'yı öyle bir güzel anlatıyor ki şair,sanki oraya gitmeden o yerleri görmüş kadar oluyoruz.Şair 89 göçünü şöyle anlatıyor dizelerinde:
Dobruca'nın köyleri yepyeni Yeni kiremitler örtmüş evleri Çoluk çocuğu göç yollara dökmüş Yolların üstünü gam keder örtmüş.
Uğura gelmiş konu komşu Kalan ana baba göç eden oğlu Rüzgârın sesinde bir garip korku Ayrılık okuyor akşamın ufku.
Yerlere serilmiş bir eski hasır Nedamet diz çökmüş, kem sözler kısır Çalgın çarpmış gibi bahçeyi bağı Sarmış köyü göçün vefasız ağı
İşte Bulgaristanlı Dobruca bölgesinin Silstre ili Akpınar köyünde doğan şair Galip Sertel bir toplumun acılarını ve ıztıraplarını böyle anlatmaya çalışıyor.Soykırırmı sürecinde şair,Roman toplama kampında tutuklu kaldı ve cezaevinden çıktıktan sonra,Bulgaristan'ın demokrasiye geçiş günleri Silistre şehri Hak ve Özgürlükler Hareketi kurucularındandır. İl koordinatörlüğü,HÖH Merkez Yürütme Kurulu üyrliğine seçildi. Şair Galip Sertel'in 'Taş Toprak Dobruca' kitabındaki şiirlerinde kara kara günlerinden sonra aydınlık günlerinin şiirlerini yazması dileğiyle...
Osman BAYMAK
Balkan Aydınları ve Yazarlar Birliği Başkanı, DOST dergisi,sayı 71,2009
Galip SERTEL 16 Ağustos 1942 yılı,Bulgaristanın Silistre ili Bistra(Akpınar) köyünde doğdu.İlkokulu köyünde,ortaokulu Bezmer(Abdullah) köyünde tamamladı.1960 yılında Dobriç(Hacıoğlu Pazarcık) şehri Pedagoji Öğretmen Okulu’ndan mezun olup Do ...
16.08.2020 - 21:06
Arkadaş Grubumdan Sn. Galip Sertel
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN **
- Ayrıca sizi bu saygın gruplarımızda görmek dileklerimizle esen kalın.
* Antoloji Yetkili Şairleri * Evrensel Sanatçılar * Şarkı Sözü Yazarları *
* Çağdaş Şairler * Antoloji Üyeleri * Özgür Şair-Yazarlar *
16.08.2020 - 07:31
DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
16.08.2019 - 20:46
Arkadaş Grubumdan Sn. Galip Sertel
< DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >
16.08.2017 - 22:17
Sayın Galip Serter
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
16.08.2016 - 21:11
* Arkadaş Grubumdan * Gazeteci ve Şair Yazar arkadaşımız
Sayın Galip Sertel
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
- Ayrıca sizi sitemizdeki bu saygın gruplarımızda aramızda görmek
dileklerimle esen kalın.
* Dr.Jivago - Işık German Ersoy *
* Mustafa Kemal Atatürk Birliği MKAB *
* Özgür Antoloji Gazetesi Şair Yazarlar Birliği *
* Antoloji Sitesi Yetkili Şairler Grubu *
* Antoloji.Com Çağdaş Şair Yazarlar Birliği *
* Evrensel Sanatçılar Birliği ESB *
16.08.2015 - 22:10
Öğretmen ve Gazeteci Şair Yazar arkadaşımız Sayın Galip Sertel
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
Dr.Jivago - Işık German Ersoy
21.10.2014 - 13:52
GEÇ KEŞFEDİLEN BİR YETENEK
Bu sayımızda birkaç şiiriyle tanıtımını yapmak istediğimiz öğretmen şair Galip Mehmet Sertel,Silistre'nin küçük,ama şiir denli çekici meskün yeri Bistra (Akpınar) köyünde doğdu (1942) .Köyünde İlkokulu,Bezmer (Abdullah) köyünde Ortaokulu bitirince Tolbuhin'de (Dobriç,Hacıoğlu Pazarcık) yeni açılan Türk Pedagoji ÖğretmenOkulu'nun kapısını çaldı.Dobruca-Deliorman köylerindeki Türk çocuklarına yararlı olabilme amaciyle çok yönlü etkinlikleri gelenek haline getirdi.Öğrenci olmasına rağmen,onu,okul kitaplarıyle beraber şehir kütüphanesi de tatmin etmedi.Tek emeli:soyunun zengin tarihini öğrenmek ve öğretmek oldu.Bunun dışında,şiir ve öykü denemelerine de başladı.Okulu bitirince, Dobruca köylerine bu duygularla açıldı.Türkçeye karşı (ve diğer dillere) bilinçli ve duyarlı davranışları sonucu,birkaç yıl öğretmenlikten sonra Silistre'de çıkan Türkçe 'Ziya' gazetesine atandı. 'Çuvaldız iğnesi torbada durmaz 'derler ya,Galip birkaç yıl gazeteciliği sırasında bunu yaşadı:Görevden alındı.Ama niceler gibi el ayak öpmedi.İdeoloji mahkümları saflarında işçi olarak çalışmaya başladı.Zorunlu göç sırasında Anavatan'a yerleşen,eğitim etkinlikleriniİstanbul/Avcılar'da(Tahtakale İlköğretim Okulu) sürdüren şair,evli ve yüksek öğrenimli iki çocuk babasıdır.
Galip Öğretmen Okulu mezunu sıfatıyle İlkokul öğretmenliğini sürdürmektedir,kitap okuma alışkanlığını da gelenek haline getirmiştir.Onunla edebiyat,tarih,siyaset,sosyoloji,diğer deyimle her konuda fikir teatisinde bulunmak mümkün.Bu konularda iyi bir muhatabın olur.Zenginliği kese doldurmadan değil,kafa doldurmada arayanlar soyundandır Galip.
Geç keşfedilen bu kalem ustasına Tuna Şair ve Yazarlar Topluluğu oruntuklarına yakışır etkinlikler temenni ederiz.
Tuna Dergisi Yayın Kurulu,istanbul,TUNA dergisi,Sayı 49-50-51,Ocak-Şubat-Mart 2001
19.10.2014 - 10:56
'Bulgaristan'dan Niksar'a gelerek programa
katılan şair Galip SERTEL'in yüreği şiirleri hasret
ve yangınlar doluydu. Gurbetten ne gelirse kalbi
sızlatan, çantada, bavulda, kamyonda değil
de şairin yüreğinde gelirmiş dedirten Galip SERTEL
şiirleriyle ve yorumlaryyla Bulgaristan gurbetindeki
Türklerin acılarını dile getirdi.'
Şükrü Çakır,Tokat Vali Yardımcısı 'Kümbet' Dergisi,Sayı14/2009
10.12.2013 - 16:18
'Taş Toprak Dobruca',Galip Sertel'in ilk ve tek kitabı.1942'de Silistre'nin Akpınar köyünde doğan şair de,
baskılardan nasibini alıp 1990'da Türkiye'ye gelmiştir.Kitabını dört bölüme ayırmış.Sertel'in şiirleri de yalın.
'Ve Yol 89' şiirinden bir bölüm okuyalım:
Bu yol uzun upuzun
Uzanıp serilmiş Dobruca'nın düzüne
Başımı alıp da gidemiyorum
Gidilmiyor bir türlü
Kalanların vebali üzerimde...'
Şiirleri çokça yaşamı gibidir Sertel'in: Acı ve özlem ve umut.
H.Hüseyin YALVAÇ, 'Yeni Hayat' Ağustos 2008
02.07.2010 - 15:52
TAŞ TOPRAK DOBRUCA'
Bulgaristan doğumluyum.Uzun yıllarım öğretmenlik yaptığım Silistre'de geçti.Zorunlu göç sırasında(1989) ,Türkiye'ye sığındım.İstanbul'a yerleştim.Kalemdaşlarımdan
Galip Mehmet de göç edenlerden oldu.
O da ailece İstanbul'da oturmaktadır.
Bulgaristan'ı sık sık ziyaret ederim.
Haziran 2007'nin ilk yarısında Dobruca ve Tuna güzeli Silistre şehrindeydim.Tam o günlere yakın,çok saydığım dostum Galip M. Sertel2in ilk kitabı çıkmıştı İstanbul'da.
Tanıdıklar her yerde merak ediyorlardı.
'Galip'in kitabını gördün mü? '
'Oho çoktan okudum.'
'Dobruca'yı çok güzel anlatmış! ...'
'Göç edenlerin çileli hayatını da...'
Dinledim durdum böyle bu denli konuşmaları kahvehanelerde de,ayaküstü sokak konuşmalarında da...
Bu denli konuşmaları İstanbul'da da dinşledim ama biraz farklı...Birirleri Şişli'den seslendi:
İşte böyle okur düşünceleri uzayıp gidiyor.Kitapla ilgil görüşlerimi Galip'le paylaştıklarım belleğimde canlanıyor.
'Dostum,demiştim,sende derin düşünce var,amaşiir,şiiriyet,şiir tekniği pek o kadar yok gibi.Hani derler ya,düşüncelerini şiir yazarken zorluyorsun gibime geliyor.
Oysa bunları düz yazıya döksen,dediklerin de
daha güçlü çıkacak.,okuyucuyu daha fazla etkileyecektir...'
Gerçi bu olup bitenlerden biraz da ben suçluyum.Kabiliyetini bildiğim için Galip'i sık sık uyarmışımdır.
'Hadi be,senin de bir kitabını görelim! Ne zaman kitaplı şair olacaksın? ...'
Galip güler geçer,sonra bana hafiften:'Kitap için daha erken' olduğuğnğ söyler,'olur o...'derdi.
Galip ilk şiir denemelerini daha 60'lı yıllarda başlamıştı.Silistre'de çıkan 'Ziya' gazetesinde dikkatimi çekmişti ilk denemeleri.Bugün bile iyi hatırladığım,
onun 'Trabant ta araba mı/ Moda yaktı ya canımı...'
dizeli şiiri günün eğlencesi olmuştu okurların dilinde...Diyeceğim,ben bu denli ilgi çekiici,etkileyiici bir güldeste bekliyordumGalip'ten.O da zamanı ve koşulları iyi değerlendirerek,
'Taş Toprak Dobruca'yı' okurlarına sunuverdi.
İyisiyle kötüsüyle,her yönüyle ortada bir şiir kitabı var Avcıla'da oturanSilistre'li kalemdaşımız Galip Mehmet Sertel'den.Değerlendirmeler de 'iyiler' ağırlıklı.
Silistre'il emektar gazeteci Hikmet Şan'a göre:'Vay ne güzel anlatmış Dobruca'yı,Silistre'yi,yörede anılmış öğretmen merhum Bosnalı Hüsnü Efendi'yi! ...'
Doğru,tam öyle...Ama bunlar nazım değil,düzyazı olsaydı,daha güzel,daha akııcı ve sevecen anlatılırdı yaşanan, bilinen gerçekler
Kitap,Mart 2007,BAY yayınları No 38,şiir dizisi 27.eseri/Baskı-cilt Prizren,Kosova olarak kayıtlı.
Birinci hamur ve 80 sayfalık olan kitabın ilüstrasyonu İstanbul ve Paris'de eğitim görmüş genç ve yetenekli ressamımız Coşkun Şinasi yapmış...
Her şey güzel ama,ben derinlemesine kitaba değinmek yerine,önemli gördüğüm birkaç soruna ağırlık vermek istiyorum:
1. Ad değişimi yerinde ve ağır basıyor...Bu dizeleri okurken hayalen ya Silistre'de,Dobruca'da gibiyim,ya da Avcılar'da, Türkiye'de...İnsan öyle bir hisse kapılıyor.
Yerden,yurttan kopmanın acılarını,göçün
serüvenlerini,perişanlıkları,zorlukları yaşıyor.Göç'ü göç etmeyen bilmez...Ve bunların her yönünü Galip derinlemeye anlatmış da anlatmış.İsabetli anlatım var dilinde...
'diline sağlık'desem az gelir...
2.Tamam da Galip,sana da söylediğim gibi,o Arapça,Farsca deyim ve sözcükler niye? Bunlar bu güzel şiirlerde kime yarar sağlar okuyucunun anlamamasından gayri?
Birkaç örnek aktarmak yerinde olacaktır:
dehliz(s19) ,aziz-i vakt,â'da zelil(s.23) ,nedamet(s.31) ,bir od sultan-i yegâh(s.52) ,hasbelkader,şahane(s.69) ,külli masarafı(s.70) ,bir mütareke terekesi tevekkül(s.67) v.s.gibi...
Bilinmelidir ki çağdaş şiir çağdaş Türkçe'yi gerektirir.
3.Bir de şu hatalı yazılışları(tashih hataları) kitaplar okumaya bıktım usandım artık.Bu yönde şair dostumun titiz olduğuna inanıyorum ama,yine de işin başında durmayınca
hatalara meydan veriliyor.
Hele de şu bilgisayar çağında.Örneğin:ahradın-avradın(s.27) ,içitim-içtim(33) ,çeyiz yıkar(s.35) - çeyiz yıkanmaz,çeyizin hangi elemanı ykanırken görülmüş? Gerliova-Gerlova(s.49)
,Bosna-lı değil,Bosnalı(s.64) ,
mızaka-mızıka(s.67) ,tekerleklerin çalparaları-çanparaları (s.75) vs...
4.Sonra sayfa düzenindeki dizgi işleminde puntonun en ufağının seçilmesi neyin nesi? Bu,okuyucu zorluyor ki zorluyor.Oysa şiir kitaplarında punto büyük olmalı ki okuyan
kolayca,zevkle okuyabilsin! ...
Buna düzenleme işinde biraz dikkat lazım.Aslında bu, matbaacının,dizgicinin özenle yapacağı bir iş ama,nedense kendilerinikaliteye değil,koşuşturmaya veriyorlar.
Sonuçta yapılanlar göze diken gibi batıyor.
5.Şiirlerde dikkat çeken bir şey daha var.Galip Bey Bulgaristan Türkleri'nin folklorundan bol bol faydalanmış.Sık sık rastladığımız Tuna,Tuna boyunda,Alişim,Dobruca,
Göçler,Kız kaçırma serüvenleri,olayların
anlatımı v.s. bunların zengin bir ifadesidir.Ve bu yönde şairimizi tebrik ederim.
6.Nihayet sevdiğim bir dost olarak diyorum ki:şiir yazma cabaları güzel,duyguları güzel ama,çoğunluğun da hemfikir olduğu gibi,bazı şiirlerde,röportaj havası ağır basıyor
.Bu da, şairi nazımdan daha fazla
nesire yaklaştırıyor.Paylaştığım çoğunluğun düşüncesi de bu.Bilinen bir şey var ki,şairimiz nesirde,düz yazıda daha güçlüdür.Eksi diye bütün bu söylediklerime rağmen,
ki bunlar yapııcı diye düşünüyorum,
Galip'in şiirlerinde çok hoşuma giden bazı dizeleri anımsamadan geçemiyeceğim...Bulgaristan Türkleri'nin ad değiştirme olaykarını canlandıran dizelerden örnekler:
Bunlar kör kaderin bilmecesi
Yirminci asrın 'soya dönüş ' düzmecesi
Hristiyan adları yazıyorlar ezanlı adlarımız üstüne
Kırarak mezar taşlarını geceleri
Şeytanca sırıtarak....
(s.20)
Bir başka şiirinde de madalyonun diğer yönü yansıtılıyor.
Geldiler
Kahvenin adı ne dediler
Bildiği Türk kahvesiydi
Türk dememelidi
Suç işemiş gbiydi aldılar içeri...
(s.22)
'Taş Toprak Dobruca' şiirinde busoykırım çok özgün dizelerle anlatılıyor:
Taşın toprağın dili tutulmuş köy meydanında
Köy meydanı köylülerle tanklara tutsak...
Ve yıl bin dokuz yüz seksen beş
Ve Ocak
Soykırımı sırıtıyor ceviz dallarında çırılçıplak
Kanlı kar taneleriyle soykırımı salkım saçak...
(s.23)
Bir düşünün,soykırımın ceviz dallarında çırılçıplak sırıtmasını...Film gibi, o denli güçlü bir söyleyiş...Şair, olayları öylesine canlı dile getiriyor ki,sanki okuyucu da
olayların seyrinde.Evet,bu sahneler hiçbir
zaman hayallerden silinmeyecek,unutulmayacak.
Sonra 1989 yazı.Bulgaristan Türkleri'nin Türkiye'ye Zorunlu göç serüveni başlıyor...Olaylarca süren acılar,ayrılıklar, ölüm-kalım ve dert yüklü yolculuklar...
Evlâd- Fatihan topraklarında tarih yaratmış olanların göz yaşlarıyla yazılmış en acılı tarihi...'Dobruca 89' bir nebze bu söylenenlerin yankısı oluyor.
Çoluk çocuğu göç yollara dökmüş
Yolların üstünü gam keder örtmüş.
(s.31)
Yuvamı yıkıp da bırakımıyorum
Bırakılmıyor bir türlü
Ata yadigârı Dobrucam ele güne...
(s.32)
Bu göç yolları zelil zebun
Burcu burcu hasret Dobruca'dan Tuna'dan
Bu kara toprak
Bağrında binbir yara...
(s.32)
Esmiş göç yelleri Dobruca'yı yakar gider.
(s.40)
Ve böylece alıp gider şairin soykırımlı,göçlü,acılarla yüklügözyaşlarıyla dolu tarihin gerçeklerini incelikleriyle anlatan hüzünlü,özlemli,unutulmaz şiirleri...
Unutulmaz' diyorum çünkü bunlar çağdaş BulgaristanTürkleri'nin yakın geçmişini anlatan tarihi gerçekler olarak insanlık tarihine silinmeyecek bir şekilde damgasını vurmuştur.
Tarih utansın.
Hüseyin Rasim GÜLER
19 Haziran 2007, TUNA Dergisi, sayı 121-123, İstanbul,
25.12.2009 - 15:04
Galip Sertel ve 'Taş Toprak Dobruca'
Tunalı bir şair.Rumeli'de göçün heyecanını,bekleyişini,Türkçe özlemini,tutkularını dile getirmiş ve her zaman şiirinde Tuna simgesi çağlmıştır. Ve ben Galip Sertel'in yumuşak kaleminden dökülen dizelerini
okurken her zaman Rumeli'ye taze bir heyecan duyarım.Rumeli insanının yüreğindeki acısını,yüzündeki eksilmeyen gülüşünü gönül aynama yerleştirirm.Galip Sertel bir sevda eridir,kor yüreğidir.
'Taş Toprak Dobruca' yüreğini ıslatan yağmur çağlayan coşkun suyu Tuna'dır.Türk'ün,unutamadım adını,Aliş'im...
'Taş Toprak Dobruca' şiir kitabına Galip Sertel zamana yakarış şiirleriyle başlar...Ve zamanla beş gerçek...
Ve gelmiş geçmiş bütün peygamber ve azizlerin hüsnüniyet buyruklarına rağmen,İsa'dan 1985 yıl sonra ve Tuna Boyları'nde ve Dobruca'da binlerce Türk'ün köyü, evi,bağı,bahçesi kuşatıldı tankla,topla,
tüfekle,askerle...Yolu,suyu,rızkı kesildi...Bir komünist hükmetinin emriyle Müslüman adlar değiştirildi Hristyan adlarla...Direnenler oldu.tutuklananlar oldu,hunharca öldürülenler oldu...Sığınabildiğim ve kucaklayıcı
zamana yakarıştır bu şiir...İşte Galip Sertel dedelerinden miras kalmış bu topraklarda 1985 de zor günler geçirdiğini,o anı bir daha untmadığını alnım aktır ve hep ak olacak şiirleriyle günümüze taşıdı.
Milli ruhu ve tarihi şiirlerinde görme olanağı buluyoruz.
'Tuna Boyları'nda gecelerin boyu kısa/ babaları kayıp çocukların öyküleri uzun' dizelerinde bağrından fışıkran bir hüznü bakın şair ne de güzel anlatıyor.Rahat bir söyleyiş içinde zaman hakimiyetini
yakalayarak yazıyor.Nice ki: /diyelim ki bir akşam vakti/ günlerden Salı/ aylardan Ocak / yılların 1985'i/ akşam yemeğinden evvel/ sofrada bismillâh bile diyemeden/ seni evsiz edecekler evinden/...
Galip Sertel acıyı da istırabı da şiirsel bir ustalıkla algılıyor.
'Bu gece yıldız yok Mecittabiye'de
Ne kızların gülüşünden bir seda Silistre'de'
Beni, şair eski günlere götürür,Silistre'ye götürür.Mecittabiye'nin surlarında nöbet tutan zamana.Ezana beş kala derviş Yunus olururm.Yüreğim tomurcuk.Konuştu can yoldaşım Tuna benimle...Silistre
hayalimde,bir sesi,bir soluğu dinleyen acısı yüreğimde...'Boz yeleli atlarıyla geliyor Türk illeri...' diyor ve o an Arif Nihat Asya'nın dizeleri usumda:
'O zaferler getiren atların
Nalları altındanmış;
Gidişleri akına,
Gelişleri akındanmış...
...
Kimi kılıç dövülen al külçeden
Kimi güllerin al açtığı bahçeden
Kimi dağların yorulduğu
Şu mor yığındanmış...'
Şair 1985 li yıllarında değiştirme dramını dizelerinde yansıtmaktadır.Destanımsı şiirlerinde Bulgaristan'da Türkler'in acılarını,kahramanlıklarını ölümsüzleştirmiştir...
'Aliş'im, Aliş'im civan Aliş'im
Yad eller koynunda
Adın yadigâr mı kalır Tuna boyunda?
Evet... Şair Tuna boylarında melem melem Aliş'iini arar...
'Uçurtmalar turnalar peşinde Tuna yalısında'
Ve gel gör ki şair 'Dönüüşümler' şiirinde nasıl da/Kan ter olmuş anızlar içinde yalınayak/ ve /Dalından kopmuş Hıdırellez salıncağı/ diyerek bu yörenin insanlarını ve çilesini anlatır.Sıkıntılara rağman
hayatı sever,seksenbeşli yılları zordur ama yarına umutla bakmakta ve yeni doğan günlerin tüm kötülüklerin üstesinden gelebileceği kararlılığını şiirlerinde göstermiş,umuda bağlanmış ve ufuğa götürmüştür.
ve şair şiirinde şöyle ifade etmiştir:
'Ve orada karlı dağlar ardında
Roman adlı bir sürgün diyarında
Bir toplama kampının isli camlarına
Yağmurla dökülüyor anılarım sicim sicim
İsli camlarında bir toplama kampının
Sabaha karşı tel tel olmuş dileklerim
Tan yeri nerdeyse uç vermeli Yarabbim
Uç vermeli bir yerlerden
Güneş doğmalı bu karlı tepeler üstüne
Bildiğim güneş pırıl pırıl
Işıl ışıl...'
Şairin yüreği hece hece bir toplama kampında.Bunca zamandır Rumeli acılarıyla koyun koyuna gibi.Nerde bir kara bulut görsem peşine takılır giderim,nerde bir acı söz işitsem sancısı beni vurur,dünyanın
neresinde göçe hazırlık başlasa Rumeli'deki mevsimim gelir,yolunu gözlerim göçün,şiirini alıp dağlara bakarak'sabır acıdır ama meyvası tatlıdır'...
Şair az sözle çok anlam ifade etmesi büüyük önem taşır mantığıyla şiirlerinde bu durum görülmektedir. Ve şair bunu başarıyor.Yalın anlatımda yoğun anlamlı dizeler görülmekte.Rumeli acısını çok boyutlu
göstermiş.
Uyandım
kaldırımların elini yüzünü yıkamış yağmur
mahallede çiçek açmış o bizim yaşlı ihlamur.
Uyandım
ne bir soykırım kâbusu,ne de yüreklerde çamur
çocuk sofrada aşure kaşıklıyor şapur şupur.
Uyandım
Silistre'de köşe bucak her yer bu sabah pürneşe
ah bir uyanabilseydim,uyanabilseydim keşke...
Galip Sertel şiirleriyle uzağı yakın kılan bir serüveni anlatmaktadır.Şiir insanların ortak duygularını ve düşüncelerini ifade ettiği evrensel boyutta bir türdür.Şiir her şeyi bize söylüyor.Dobruca'yı öyle bir güzel
anlatıyor ki şair,sanki oraya gitmeden o yerleri görmüş kadar oluyoruz.Şair 89 göçünü şöyle anlatıyor dizelerinde:
Dobruca'nın köyleri yepyeni
Yeni kiremitler örtmüş evleri
Çoluk çocuğu göç yollara dökmüş
Yolların üstünü gam keder örtmüş.
Uğura gelmiş konu komşu
Kalan ana baba göç eden oğlu
Rüzgârın sesinde bir garip korku
Ayrılık okuyor akşamın ufku.
Yerlere serilmiş bir eski hasır
Nedamet diz çökmüş, kem sözler kısır
Çalgın çarpmış gibi bahçeyi bağı
Sarmış köyü göçün vefasız ağı
İşte Bulgaristanlı Dobruca bölgesinin Silstre ili Akpınar köyünde doğan şair Galip Sertel bir toplumun acılarını ve ıztıraplarını böyle anlatmaya çalışıyor.Soykırırmı sürecinde şair,Roman toplama kampında
tutuklu kaldı ve cezaevinden çıktıktan sonra,Bulgaristan'ın demokrasiye geçiş günleri Silistre şehri Hak ve Özgürlükler Hareketi kurucularındandır. İl koordinatörlüğü,HÖH Merkez Yürütme Kurulu üyrliğine seçildi.
Şair Galip Sertel'in 'Taş Toprak Dobruca' kitabındaki şiirlerinde kara kara günlerinden sonra aydınlık günlerinin şiirlerini yazması dileğiyle...
Osman BAYMAK
Balkan Aydınları ve Yazarlar Birliği Başkanı, DOST dergisi,sayı 71,2009
Toplam 11 mesaj bulundu