Öylesine bir bahar akşamında Soğumuş çay tadında Dudaklarımda seni özlemenin Tarifini sevdim
Günahı boynuna suçların Diz çökmeyen kavgasında Yine de 'SEN' demenin Bir tek sana yenilmenin Sancısını sevdim...
Ben Seni sevdim...
Hani bir otobüs garında O son bakışı hafızama çizerken İçin ağlamak dolu yüzüme gülümserken Sana veda etmenin Hüznünü sevdim...
Aklımı çelerdi yokluğun Hani en sessiz kaldırımlarda Genzimi yakarcasına Gözlerime dolan o sarhoşluğun Sebebini sevdim...
Ben Seni Sevdim...
Uskumru bir akşamda Bir deniz kıyısında Avucundan öptüğüm zaman Kirpiklerinden damlayan Tek bir gözyaşıyla Bana bakışına Bende kalışına Benim oluşuna şükrettiğim O duayı sevdim
Ben Yarım kalmış bir şiirin son cümlesi Boğazımda düğümlenen o Selanik türküsü Yaşanmamış bir sevda öyküsü dediğim Ama istediğim Şimdi her akşam düşlerime doğan O dolunayı sevdim
Ben... Seni... Çok sevdim...
Bilinmeyen bir şehirden bilinmeyen bir şehire:
Kavgasını verdiğim yüreğim kan revan olup vazgeçmediğimsin... Tek'sin...Sonsuza dek'sin...Soluk almak yorulmak gülümsemeksin...Seni de...Kavganı da severim...Sevmeksin.
İŞTE, BÖYLE BİR ŞEYDİ SENİ SEVMEK... Avuçlarımda kalan kokunu çektim günlerce içime ve seni bir daha, bir daha yaşadım doymamacasına. Anılarımın en başına koydum resmini, özledikçe izledim. Avuçlarımı hiç çekmedim burnumdan, kokladım, kokladım. Daha beter özledim seni. Kokuna kavuştukça yandı yüreğim, yüzünü mıhladıkça gözlerime özlemim derinlerime işledi. İşte, böyle bir şeydi seni sevmek… Etten, kemikten ve sestendi sevdam. Ruhumdandı, özlemek ve seni sevdikçe tamamlamak eksiklerimi. Sana alıştıkça, sen olmaktı yaşam. Senin gibi görmek, senin gibi konuşmaktı. Beni sana yaşatmaktı, sevmek. Yüzümü avuçlarının arasında düşlemekti, rüyaların hepsi. Bıkmadan gözlerine bakmaktı, istediğim. Baktım… Kalabalıkta ve yalnızlıkta, seni düşünmekti. Sana koşmaktı, acele yerinden. Sesini duymak için, bahaneler türetmekti. Her satırı, seni düşünerek işlemekti satırlara. Nakışlarda gözlerinin rengini aramak ve bulmaktı. Baktığım her resmin köşesinde, seni bulmaktı. Aslında, hepsinde sana bakıyor olmaktı ya! İşte, böyle bir şeydi seni sevmek… Sevdiğin yemekleri yapıp, seninle karşılıklı yer gibi sofraya oturmaktı. İçki yerine, özlemini doldurmaktı her kadehe. Birini sana ikram etmekti. Sevdiğin tüm filmleri, kokunun sindiği her şeyi kucaklayarak yeniden izlemekti. Senin adımladığın yerlerden yürümek, oturduğun yerlerde oturup karadenizi seyretmekti. Bilinçsizce adını yazmaktı duvarlara. Sanki seni sevdiğimi anlıyorlar sanarak, utanmaktı çocukça. Gülümseyerek hayata, gözlerimi kaçırmaktı imrenen bakışlardan. Nazara gelmesin diye, saklamaktı seni tüm evrenden. İşte, böyle bir şeydi seni sevmek…
Ağla karanlığın içine bakarken, yanımdaki ışığa güvenle. Akan gözyaşların olmasın ama gözlerinde, içimi acıtan her damlası bir kılıç gibi yere düşerken. Sana susmayı verdim, ben konuşacağım daha fazla.
Anlat, dök gözyaşların gibi içindekileri hayatın tam ortasına. Kus tüm acılarını bana, sana yaşatılanların hırsını anlat bir çırpıda geniş yüreğime. Ben senin her baktığın pencerenin ardındaki ışığım, sana yol gösteren, aydınlatan. Her bir gölgeyim ümitle aradığın, birden karşına çıkan bir kuşun kanadındayım, gökten düşen her bir damlanın içindeki gizim. Sisler ardında kalmış bedeninin kılavuzuyum. İçine doğan her bir ışığım belki de.
Anlat, kalp yangınlarını…
Yaşamın sonu yok unutma. Her son bir başlangıç, her başlangıç yeni bir hayat.
Aydınlık korkutuyor bazen değil mi? Gözünü kamaştırıyor bilinmezlik Bilinmeyene olan korku sarıyor içini, karanlıkta daha mutlusun aslında görünmemenin verdiği gizlilik var yüreğinin tam ortasında hoşuna giden. Yalnızlık tek ilacın sakladığın kendini.
Bir başka bakıyor gözlerin biliyorum, bir başka ışıldıyor kalbinin içinden gelen duygular. Bazen düşünüyorum hangi fırtına ile düştün elime, kanadı kırık bir kuş gibi, rüzgârın tam ortasında kalmış narin bedenin. Hangi yağmurda düştü dileklerin, hangi fırtınada kırıldı kanatların? Rüzgârımda savurmayacağım bulut olup gölge yapmayacağım ama hep senin yanında seni izleyip ışığın ve yol göstericin olacağım sana.
Hadi ağlama artık, daya başını ışığıma.
Unutma hayat bu, bazen ağlatacak bazen güldürecek. Ama ben hep senin ışığınım yanında olan. Bilinçsiz aradığın yaralarının ilacı, ışığım seni iyileştirecek. Damla damla akan gözyaşlarının unutma hiçbiri boşuna gitmeyecek, onların sesi getirecek beni sana her düştüğünde. Hiç konuşma, geçecek bu kötü günlerde ve belki beni hatırlamayacaksın o günlerde. Kaybetme umudunu, kaybetme içindeki engin denizler gibi sevgini. Duyuyorum feryatların acı sesini. Kalbin hiç sertleşmesin, içini acıtsa da kötülükler, kalbin hep yumuşak kalsın, sen kazanacaksın unutma. Yanındayım her düşen damlanda, sana göklerden inen ışığın olup sarılacak ve yaralarını iyileştireceğim.
Görmeyeceksin hiçbir zaman beni, sadece sesim var içini kaplayan bu anlarda. Ne acı ki unutacaksın yüzümü bir zaman sonra. Rüzgâr esecek, ağaçlar yerinden kopacak, deniz kabaracak gelen ilkbaharla aydınlanacaksın yeniden, ben olmayacağım, hep uzaktan izleyeceğim umutlarını, mutluluklarını. Çıplak ayak bazen koşacaksın çimenlerde özgürce, için umut ve sevgi dolu. O günler benim mutluluğum olacak. Bir ışık olarak izleyeceğim seni uzaklardan sevinçle.
Ama güçlü olmalısın hayata karşı her zaman durduğun gibi. Başın hiç düşmesin, eğilmesin hep dik dur. Sen benim bir parçamsın unutma, yanındayım senin ışığın olan dar zamanlarında. Temiz kalsın yaşamın boyunca, sevgi ve umudunu kaybetme zor anlarda bile.
Aksın tutma gözyaşlarını…
Onlar umudun timsali, geleceğin anahtarı. Bırak düşsün her biri ruhunun istediği gibi. Merak ediyorsun nedir bu yaşananlar diye?
Kimsin sen diyorsun?
Nereden geldin bir ışık halinde karanlık dünyama?
Geçmişinim ben senin, geleceğin, içimden kopan parçamsın sen benim.
Üzülme, yaşamının son anına kadar gölgen olacak, sana yol gösterecek, çok uzaklardan gelen ruhumun ışığı. Bırakıp gideli çok zaman da olsa unutmadım seni, hasretle izledim bazen sevinçli bazen üzgün bedenini. Ama hep yanında oldu ışığım, elim hep üstünde oldu hiç kalkmadan. Belki hissetmedin ama sana yol gösterdim tıpkı bugün gibi.
Geleceğini yaşa sevgiyle, önüne çıkacak hiçbir aksilikten korkma.
Ben seni bırakıp gitmedim, sadece şekil değiştirdim, yanındayım uzun zamandır, hiç ayrılmamış gibi. Hissediyorsun beni biliyorum, sadece adlandıramıyorsun korkundan.
Senin ışığınım, içimden kopan parçamsın, sonsuza dek yanında olacak ruhum, aydınlatacak yaşadığın her günü…
ecenin kör saatinde kaçar uykular Zaman geçmez duruverir akrep ile yelkovan Sabaha varmamak için direnir Sırt üstü uzanıp yatağa Gözler dikilir kalır bir noktaya Ne yastık halden anlar Nede saten yorgan Pencereden esen rüzgar Uğuldar kulaklarda Susar radyoda ki şarkılar Büyür kocaman boşluk İncinmişliğin,kırılmışlığın Sesi yankılanır Yüreğin derinliklerinde Süzülür uykusuz gözlerden yaşlar Gecenin siyah rengine akar gider Boşuna geçen yıllara yanarsın Yanarsın da hiçbir şey yapamazsın Geçip giden hayatın arkasından Öylece bakıp kalırsın …
Zaman sensizlikle karışınca, adı yalnızlık oluyor. En çok sözlerini özlüyorum, bir de tebessümünü. Aklıma geliyor hiçbir şeyden mutlu olmayıp sürekli söylendiğin anlar, bir çocuk gibi dünyaya bakıp anlamayışın insanları, gülümsüyorum. Yokluğunun ağırlığı bilemezsin. En çok geceleri zor oluyor dayanmak. Susuyorum, sustuklarımı yazıyorum. Yazdıkça büyüyor hasretin, gelip yüreğimin üstüne oturuyor. Sen bensiz belki mutlusun ama bana sensizlik çok koyuyor. Hep kenarında duruyorum hayatın, korkuyorum sensizlik itecek gün gelince beni aşağıya. Kuşatılmış bir şehir gibi, senden görünmez duvarlarla sarılı dört bir yanım, üşüyorum. Bazı geceler yağmur başlıyor, çatıya düştükçe damlalar sesleri büyüyor, ürküyorum. Yanımda olsan, sarılsam, güven duysam, olmaz mı? Olmaz, biliyorum. Biz bir türlü olamıyoruz. Bizden daha büyük olan şey, neyse o, engelliyor ikimizi, birbirimize tutunamıyoruz şu mahzun gece yarılarında. Sarhoş kavisler çiziyor rüyalarım, bir sana, bir yalnızlığıma çarparak kabuslarla uyanıyorum. Geniş ama zor bir yolda yürürken, bir anda bitiyor sokaklar, düşlerimde bile sana ulaşamıyorum. Sevgiye bir küçük yer açmak ne kadar zor, ne kadar yosun tutmuş ki kalplerimiz, üstüne basan kayıp düşüyor. Garip değil mi? Ateşi bulan, ampulü keşfeden, bilgisayarı icat eden insanoğlu, iş aşka gelince şaşıp kalıyor. Formülü yok hasretin, ihanetin ilacını kimse bulamıyor. Şarkılarda dillendiği gibi, doktorlar bu derde çare olamıyor. Seninle olmak güzeldi, sevmek seni bütün ihtimalsizliklere rağmen, her defasında başka bir umutla ve oluruna bırakarak hayatı, kanıp sana gitmek güzeldi. Şimdi ne varsa içimi yakan, hepsi biraz da tebessüm barındırıyorsa içinde, seni sevmeyi becerebildiğimdendir. Sonrasızlığını bilerek, dön diyemem. Aklım alsa ruhum itiraz eder. Tuhaf bir aşk sana hissettiğim, biteceğini bilerek, kırarak inadımı kalbin pusulasını sana çevirmek, biraz anlamsız değil mi? En azından dışarıdan böyle görünüyordur. Bence değil! Tam da tersi biraz mucizevi aslına bakarsan ve takdir bile hak eder. Birlikte uyunacak bir hayat üstüne hayaller kurarak yaşamak kolaydır. Önemli olan, her an gelmeyebileceğini bildiğin bir sevdaya böylesine tutunmaktır. Seninle hiç garantim olmadı benim. Her yeni gün, gidecekmişsin gibi uyandım. Sonunda gittin ama bitmedin. Bir de bitseydin içimde, ne kolay olurdu tüketmek şu aşkı. Olsun! Sen ömrümün gurursun çünkü kalbime sevmeyi öğrettim. Sen ister yanımda ol, ister olma, yüreğim sevda acısının madalyasını üstünde onurla taşıyacaktır. Bir insanı olgunlaştıran en önemli şey acıdır. Gönlüm büyüyüp daha da olgunlaştıkça hep seni anacak çünkü altında altın harflerle kazınmış imzan duracak…
Her hayat bir hikaye, yazabilene ise roman Hüzünlü bir şarkı olur çınlar kulaklarda Ben ise sustuklarımı yazıyorum hikayeme Masum beyaz kağıtlarla paylaşıyorum yalnızlığımı Yumuşacık dokunuşlarla anlatıyorum yüreğimin sızısını Mühürledim dudaklarımı sessizliğe mahkum ettim Küçük bir kız çocuğu ağlıyor içimde Haykıramadım içimde volkanlar patlarken Susturdum kalbimi kapattım aşka sevgiye Kör bir bıçakla öldürdüm bir daha sevmesin diye Yaşadğım şehre küstüm Gezmedim gezemedim sokaklarını Kaldırımlarda ölmüş nice sevdalar var diye Dilimde ki şarkıları susturdum yaktım yüreğimde ki mısraları Yaralarımı yalayıp geçen rüzgara küstüm Sadece gözlerim konuşuyor anlayabilene Saçlarına ak düştü hayallerimin Islak kirpiklerime ise gölgeler Kucağımda yaşanmamış sevdamın hikayesi sitem eder Öyle bir şimşek olup çakmalıyım ki Suskunluğum dile gelsin.. Sırtımı yalnızlık duvarına yasladım başımı ise karanlık gecelere, İçimde ufacık sevgi kırıntısı kımıldıyor Onu da öldürüp atıveriyorum sonsuz boşluğa Ne zaman tutunmaya kalksam hikayeme Hazan ayağa kalkıp sarı hüzünleri döküveriyor gönül bahçeme..
Bir masalmı yaşadığım Karanlığın içinde ellerim büyüyor, Seni sığdırıyorum avuçlarıma. Ben büyüdüm... Devler ülkesindeyim şimdi Bir adım atsam senin şehrindeyim. Bir masanın başında selam veriyorsun birilerine Öyle büyümüşüm ki; Parmağımın ucu dağ olmuş önünde Ve bir şarkı çalıyorsun 'Ah benim örselenmiş, incinmiş karanfilim' Diyor...zamanın bir yerinde Gözlerimi görüyorum...öyle büyük Öyle kocaman ve yeşiller ki; Sen kayboluyorsun içinde Sonra siyah bir örtü gibi Gecenin karanlığını sıyırıyorum gökyüzünden. Küçülüyorum birden bire Sen hiç erişemediğim... Kayıyorsun avuçlarımdan Cüceler ülkesinde birbaşıma kalıyorum. Bu kez dilimde bir şarkı... 'Güz gülleri gibiyim, hiç bahar yaşamadım' Diyorum...susuyorsun. Vazgeç benden hayaller boyumu aşar... Ben cüceler ülkesindeyim Bir masal mı yaşadığım Güzel bir düşün içinde miyim? Ah! ...düşler güzel de... Düşlerden düşmekte var haince, Uyandığımda yeniden kaybolurum.
Kokunu bırakmışsın sanki sokağıma Köşe başlarında, bakışın kalmış. Gönlüm öylesine özlemiş ki seni Gördüğü her kadını, sen sanır olmuş
Böylesi gecelerde, böylesi zamanlarda, Deprem gibi düşüyorsun ya aklıma. Bana ettiği yetmezmiş gibi hayalinin Birde bu küçük şehri kuşatır olmuş.
Gecenin göğsüne çizdiğim, tualin. Sabahları anlamıyor, nasıldır halim. Aklımla yüreğim sayende düşman Uykularımı benden kaçırır olmuş
Gözlerin bahardır sen kokar, düşlerim. Tenin ay ışığıdır, bir de onu düşlerim. Mehtabın aydınlatsa da gecelerimi Yokluğun dudağımda bir küfür olmuş.
Kendine iyi bak demekle olmuyor öyle Sen hiç özlemedin mi Allah aşkına söyle Daha ne kadar sürer, bu özlem böyle Bekle dediğin vaadler bak, çoktan dolmuş.
Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben kalbim şimdi bir sokak çocuğu kelebekleri göç etti gönlümün ıssızlaştı hayat sanki sanki sabahı eksik şiirlerimin sanki gecesi hep kanayan bir yara ve sanki artık hep kanayacak ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim çare yok ağlayacak
Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben kapıları kendime ben açamadım ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni ter içinde takvimler istasyon öksüzlüğünde gözyaşım düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım savunamadım seni kimselere anlatamadım seni kimselere kimsesiz kaldım en çok da sensiz
Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben sana uyumak sana uyanmaktı hayat sıratını geçtim yaşarken,korkmadan korkumu geçtim cesarete ihanetle berduş bir,yalan masumiyeti öptüm bile bile tek sen gitme diye sonbahar oldum,yaprak yaprak ağaç oldum köklerimi unutarak tesellisiz bir geceye fırlatıldım kalbimi dar bi kafese kapatarak içimde bir kanarya hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak seni sevdiğimi bağırdım mehtabına beyazında aklandım bulutunun mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben anlattıkça kış vuruyor satırlarıma anlattıkça üşüyor,anlattıkça ısınıyor yüreğim bu gün sardunyalarım da açmadı belkide küskün renklere ellerimde ibadet gibi yaşadıklarım ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım sensiz soluyorum anlayacağın mavi mavi ölüyorum duyuyor musun orda mısın var mısın yok musun? Bir tek şeyi unutma seni sevdim ben yanarak yıkılarak aklıma her geldiğinde AĞLAYARAK......
Ama and olsun. Bir gün! Ya onu kıracağım orta yerinden, Yada yokluğunu. O seni yazmayacak, Ben anmayacağım.
Ah bir inandırabilsem kendimi,sensizliğe. Ah bir çıkabilsem, Gözlerinin o masalımsı şehrinden. Böyle her akşam kendime, Sana ait, 'nenni'ler söylemeyeceğim.
Bütün ağaçları devrildi ömrümün şimdi beni öldürme zamanı ay gülüm şimdi öldür beni... acılar kalbime sığmıyor artık
Yüreğim terkedilmiş, hüzün veren eski sokaklar gibi tut elimden umutlara götür beni bir bahçe yeşert içimdeki çölden ay gülüm bir ırmak doğur gözyaşından dök içime deniz olsun
Ah boynu bükük çiçeğim benim kanadı kırık turnam al göğsüne sar beni, her yağmur sen ol yüreğimde sevgiyle yıka içimdeki ihanetleri varsın acılar konsun kınalı dudaklarına hayatın, aldırma... aşka ve umuda dair her şey senin olsun
Sen ellerini, sen gözlerini, sen yüreğini bağışlardın hani...
sevgiye hasret kaldığımda, sevgini bağışlardın
ölmek istediğimde hayatını bağışlardın... ışık olur dolardın hayatıma...
Hasretin dudağında ağıt çöllerin ortasında dal oldum... gözlerimi sızı, yüreğimi ihanet acıları kapladı lal oldum... bütün ağaçları devrildi ömrümün bi - hal oldum... şimdi beni öldürme zamanı ay gülüm şimdi öldür beni... acılar kalbime sığmıyor artık
yaşamak bir yürek ağrısı şimdi hep çekerek öğrendim acıların rengini hasret kanayan köylü kalbim ki her gün can veriyor şu laanet şehirde tabutuma omuz vermiyor kimse
varsın dağ olsun üstüme yürüsün ölüm varsın bir kıyıda öksüz düşlerim bir kıyıda yaralı gülüşlerim kalsın say ki, hiç doğmadım,yaşamadım, ölmedim bir şiirin sıcaklığına sar beni ay gülüm bir gülün yaprağına göm bahçe bilmesin
yağmurlara, dağ doruklarına, uçurum kıyılarına göm bir annenin gözyaşlarına bir çocuğun avuçlarına göm beni acılar bilmesin... bütün sevinçler ve yaşama dair ne varsa senin olsun...
Herkes kendi sevdasının Mecnunu; hasretinin delisidir
Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir, Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir. gerekirse uğrunda ölmektir.... Aşk; derinliğini ve güzelliğini anlatmaya dilin yetmediği an susmaktır...
Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.
Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leylamın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.
Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........
Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yerde, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı sevgili. Yorgun, yetim ve yaralı. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi. Ki, okyanuslar söndüremez.
İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı sevgili. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....
Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir, Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir. gerekirse uğrunda ölmektir.... Aşk; derinliğini ve güzelliğini anlatmaya dilin yetmediği an susmaktır... susmaktır sevgili... Sustum ben de....
Kırıldım işte ey hayat tutan yok elimi boynuma sarılan yok her akşam tanımadığım bir hicran bilmediğim bir hüzün çalar kapımı...
Çare değil beklemek ey kalbim çare değil unut onun bakışını, gülüşünü dokunuşunu unut gelmiyor işte ölümüne özlediğin yıllarca yolunu gözlediğin hayalini herkesten gizlediğin gelmiyor işte...
Bilemedim, kimseye olduğundan fazla değer verilmeyeceğini sevgiyi hak etmeyenin sevilmeyeceğini bir sevda rüzgârıydı esip geçti de... bir masaldı sevdim bitti de... unut onu kalbim unut alnımın karasını bağrımın yarasını unut
Kırıldı ağacımın gönül dalları uçup gitti umut kuşlarım sevgiden ördüğüm duvar da yıkıldı hayatın elinde kara bir gül batırıp duruyor dikenlerini canıma... yüreğimde uçurum yaraları gözlerimde sessiz sızılarla dipsiz uçurumların koynunda ayazlar üşütüp durur tenimi her gece...
yitirmiş mevsimler rengini ömrümde içimde bütün arzular tükenmiş önümde dağ dağ yalnızlıklar yalın ayak koşuyorum şimdi kara kışlara ayaklarım kan- revan içinde... unut onu kalbim unut tatlı sözlerini deniz rengi gözlerini ondan sana hayır yok
Çağırsam duymuyor almıyor beni bu kuytudan ah! ? dinler mi anlatsam derdimi dağlar? eser mi rüzgar? alıp götürür mü sesimi sular?
Ah! Kalbim ne kadar haykırsam, duymuyor sesimi kimse uçurumlardan başka tutmuyor elimden yalnızlığımın sabıkalı ihanetler tutmuş yol başlarını her akşam içimde bir maral ağlar
Fırtınaların öfkesine yazıp aşk fermanını cehennemler uzatarak uçurumlara derin bir vadide idam ettim kimliğimi kimse bilmiyor...
Unut kalbim onu unut varlığını yokluğunu unut ondan sana hayır yok
Dünyanın dört bir tarafına sevinçle geldin bin bir çeşit çiçek gülümsüyor hayata ben kederdeyim kan ağlıyor yüreğim bir uçurum kenarına tutunmuş kalmışım küskünüm bahar papatyalar gülümsese de sevgi dağıtsa da kelebekler nazlı bir çocuktur hayat ağlar içimde sen sevinci öpüyorsun dudağından hayatın, ben kederi senin sevincini seninle paylaşamıyorum topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur kıymetini bilecek günde değilim...
üzgünüm bahar rüzgârın devirdiği ağaçlar gibi köksüzüm çiçek açsa da her yer neşe saçsa da maviler içim dışım şiir yarası işte yüzüm hüzne, hüzün yüzüme sinmiş güz acısı çekiyorum kirpiklerime saklasam da yağmurları sel olup akıyor içime gözlerim küskünüm bahar topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur kıymetini bilecek halde değilim
üzgünüm bahar ruhum yetim, kirpiklerim nemli utanıyor hayat gözlerimin kederinden bir aynadır yalnızlığım bakıp bakıp delirdiğim ne sedef sedef açan nilüferler ne kanatları tülden fildişi kelebekler ne de dağ kokulu sabahlar avutur beni artık öldürdüm içimin gülen yanını bütün sevimçlerim hüzne boyandı dinmiyor içimdeki fırtına kırgın, çok kırgınım bahar topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur kıymetini bilecek halde değilim
canım çok sıkkın bahar sevinci hırpalanmış bir çocuğum yüreğimde yaz gülüşleri taşımıyorum artık bulutlar giyindim gözlerim ıslak içim dışım yağmur yarası hep kahır rüzgarları esti üstüme hayatın yarasını gördüm, bahtın karasını lal oldu dilim anlatamam yalnızım, dilsiz ve sağır gurbet kokan bir hayatım var bütün sevinçlerden soyundum, kederler giyindim yorgun, çok yorgunum bahar topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur kıymetini bilecek günde değilim
üzgünüm bahar dert acısı boynumda yaralarım var inciten hasretlik dağ gibi oturmuş yüreğime gözlerimde aydınlık, saçlarımda yıldızlar yok artık ne gelin gelin gülen gelincikler ne de mor gülüşlü menekşeler avutur beni kırıldı İçimin kar beyazı, düş martısı ölümlü bir hücredeyim şimdi, önümde bir kalem boyu hayat hangi iklimin ağacından geldim bilemem yaprak yaprak düşüyorum hayattan küskünüm bahar kederimi sır gibi saklıyorum içimde yalnızım binlerce insanın arasında derdimi dökecek bir arkadaşım yok
üzgünüm bahar nefesim ağıt kokuyor kaçsam bu dünyadan gidecek başka yerim yok nice karlı dağlar aştım bir ömür gurbetle savaştım kimi gün tok kimi gün açtım böyle ezik, böyle kimsesiz ve dilsiz sorma boynumun büküklüğünü kederimle başbaşa bırak beni açmasın bir daha çiçeklerin gönül hanemde kıymetini bilecek günde değilim
Hüzün yüklü sancılar taşıyan yorgun bir gemi yüreğim, hayatın yaralı derin denizlerinde. Hangi ucundan tutsam hayatın batıyorum, uçurumlara düşüyorum, çarpıyorum kayalıklara... Ne desem duyulmuyor, tükeniyor nefesim... Sesimi alıp benden uzaklara götürüyor dalgalar, acı bir tufanda boğuluyor hayallerim, aşamaıyorum engelleri...
Ne hayatın trendine ulaşabildim..Ne de kendim kalabildim... koca koca taşlarla vuruldu kalbim... Vurgunum...
Vefasız bir sevdanın sızısıyla yana-yakıla, bir zalimin peşinden sürüklenıp gidiyor ömrüm... Yaşamı tüketmiş yorgun bir bedenim artık... Yorgunum...
Bağışla beni kalbim! kanatlarından vurulmuş kuş gibiyim hayatın karlı yamaçlarında senden başka yok sığınağım gözlerimde dalları fırtınalarda kopmuş bir ağacın hüznü bahtıma düşen gurbet, yüreğime sığmayan hasret başımda gam, nemli kirpiklerle, bir uçurum kenarına tutunmuş kalmışım.
Bağışla beni kalbim! senden başka sığınağım yok seni hak etmediğin haksızlıklara uğratıp, kimseye haksızlık etmediğim için bağışla. yalancı sevdalara gark edip, zalimlere yol ettiğim için bağışla… zindanlarda unuttuğum, hep zayıftan yana taraf tuttuğum için beni bağışla…
Seni hep incittiğim, kırdığım için bağışla dönen çarkın dişlilerine ayak uyduramadığım için çıkar için kimseyi satmadığım için bağışla işte huzurundayım kalbim insan gibi yaşamaktan, insan gibi düşünmekten başka bir şey gelmedi elimden hayatta tuttuğum her şey düştü kırıldı...
Hep dikenli yollarda yürüdüysem, kanadıysam, yandıysam hasret olup acıtıldım, incitildim, itildiysem. şimdi bir köşede bükükse boynum sar sevgiyle yaralarımı bağışla beni kalbim
Bağışla beni kalbim! senden başka yok sığınağım ezikliğim fakirliğim seni hep üzdüğüm için bağışla. onurum gururum dürüstlüğüm için bağışla...
Temiz özüm, yaşlı gözüm, riyasız sözüm için saflığım, hüznüm, çocuk göynüm için çocuklarım, sevenlerim, sevmeyenlerim için ezmediğim karıncalar hasretini çektiğim dağlar için cömertliğim, mertliğim, merhametim için bağışla…
Bağışla beni hayat, göğümdeki son yıldız bahçemdeki çiçek, kanadı yaralı turnam Sen de bağışla beni canım Anam, başımın tacı, gözümün ışığı. bu yalancı dünyada hep aldandığım, aldatmadığım için. insan olmayanı, insan sandığım için. dönen çarkın dişlilerine ayak uyduramayıp, yoksul ve yalnız kaldığım için beni bağışla...
Affet beni ey kalbim! yok başka çarem, anla bilki, seni hiç utandırmadım affet ki, başı dik, vicdanı pak, alnı ak gezeyim gezdiğim yerde…
Tutunduğum bütün dallar kırık damıtılmış çocuk sevgilerle yaşamak zor kalbim başlayabilmek için yeniden şu unuttuğum hayata Ve yer bulabilmek için gönlümün yorgun ve kederli güvercinine bağışla beni kalbim! budur maruzatım…
Varsın yalancılar, yalakalar tutsun yol başlarını özlemlerimize ihanet etsin hayat dostluklar içimizde ince bir sızı gibi kalsın…
Biz dünyaya dostuz ya, hayatı, insanı, insan gibi seviyoruz ya! ... yetmez mi?
Bilseydim; hep böyle sessiz kalır bu şehir sensiz? hep böyle hüzün kokar geceler? hiç hayal kurar mıydım
bilseydim ayazda öksüz kalır düşlerim kar yağar hep gönül şehrime semtine uğrar mıydım?
bilseydim yaralı bir tren ömür her durakta seni arayacağım bulutlandığında gözlerim içimde umutlar besleyip her bahar rüzgarlara soracağım
bilseydim kırılır kanadım kolum sen giderken bilseydim göz göz olur yaralarım seni beklerken bilseydim üşür ömrümün goncası seni özlerken hiç sana gönül verir miydim? sevgilim der miydim?
Bilseydim; üşürüm hep sensiz geceler de nemli kirpiklerle sarılıp yastığa her gece ah çeker miydim? Leyla’sını yitirmiş mecnun misali aşk çölünü bekler miydim?
her yandığında yüreğim sevgiye, şiire, aşka sığınır mıydım? dolanır mıydım kördüğümlere? yarasalar uçurur muydum kör karanlığa kahrolur muydum aşk için?
Bilseydim; biraz sancı, biraz acı özlemin adıdır yazılan her şiir Bilseydim; her seven biraz Mecnun her sevdanın sonu ayrılık ve nankördür aşk sana kalbimi verir miydim? senin için erir miydim
Bilseydim; bir ömür hep bekleyeceğim üşüyen yaralarımla seni özleyeceğim koynumda yaralı kalır kır çiçeğim hiç kahrını çeker miydim? yollarına yüreğimi eker miydim
Bilseydim; özler miydim seni uzakları gözler miydim kurar mıydım onca hayal kıyı köşe boynumu büker miydim senin için gözyaşı döker miydim ve bilseydim; kafama vurmana kalbimi kırmana mutluluğumu almana izin verir miydim
Bilseydim; kırık bir dal yalnızlığı ömür karalar bağlar mıydım aşk için? bulut olup ağar mıydım yağmur olup yağar mıydım öksüz çocuklar gibi mahzun ve biçare oturup bir köşede gizli gizli ağlar mıydım...
Güzel şeyler çıksın istiyorum dudaklarımdan, Adından gayrısı hep zehir oluyor. Gözlerimi gözlerinle yumuyorum da her gece, Her sabah umutla çevirdiğim ömrümün takviminden Sensizlik; bahtıma yazılmış hep kahır oluyor.
01.05.2017 - 22:48
Site arkadaşımız Güner Hanım
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
10.05.2016 - 16:52
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden 'sen' olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.
01.05.2016 - 20:30
Site arkadaşımız Bayan Güner
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
- Ayrıca sizi sitemizdeki bu gruplarımızda aramızda görmek dileklerimle
esen kalın...
* Dr.Jivago - Işık German Ersoy *
* Gizler Dünyası *
* Pen-Pal Club *
* Antoloji Sitesi Üyeler Birliği *
01.05.2016 - 16:28
Yeni yaşınız;
Sağlık başarı ve esenlikler getirsin/
Doğum gününüz kutlu olsun! ...
19.04.2015 - 13:43
Öylesine bir bahar akşamında
Soğumuş çay tadında
Dudaklarımda seni özlemenin
Tarifini sevdim
Günahı boynuna suçların
Diz çökmeyen kavgasında
Yine de 'SEN' demenin
Bir tek sana yenilmenin
Sancısını sevdim...
Ben
Seni sevdim...
Hani bir otobüs garında
O son bakışı hafızama çizerken
İçin ağlamak dolu yüzüme gülümserken
Sana veda etmenin
Hüznünü sevdim...
Aklımı çelerdi yokluğun
Hani en sessiz kaldırımlarda
Genzimi yakarcasına
Gözlerime dolan o sarhoşluğun
Sebebini sevdim...
Ben
Seni Sevdim...
Uskumru bir akşamda
Bir deniz kıyısında
Avucundan öptüğüm zaman
Kirpiklerinden damlayan
Tek bir gözyaşıyla
Bana bakışına
Bende kalışına
Benim oluşuna şükrettiğim
O duayı sevdim
Ben
Yarım kalmış bir şiirin son cümlesi
Boğazımda düğümlenen o Selanik türküsü
Yaşanmamış bir sevda öyküsü dediğim
Ama istediğim
Şimdi her akşam düşlerime doğan
O dolunayı sevdim
Ben...
Seni...
Çok sevdim...
Bilinmeyen bir şehirden bilinmeyen bir şehire:
Kavgasını verdiğim yüreğim kan revan olup vazgeçmediğimsin...
Tek'sin...Sonsuza dek'sin...Soluk almak yorulmak gülümsemeksin...Seni de...Kavganı da severim...Sevmeksin.
16.04.2015 - 21:00
İŞTE, BÖYLE BİR ŞEYDİ SENİ SEVMEK...
Avuçlarımda kalan kokunu çektim günlerce içime ve seni bir daha, bir daha yaşadım doymamacasına. Anılarımın en başına koydum resmini, özledikçe izledim. Avuçlarımı hiç çekmedim burnumdan, kokladım, kokladım. Daha beter özledim seni. Kokuna kavuştukça yandı yüreğim, yüzünü mıhladıkça gözlerime özlemim derinlerime işledi.
İşte, böyle bir şeydi seni sevmek…
Etten, kemikten ve sestendi sevdam. Ruhumdandı, özlemek ve seni sevdikçe tamamlamak eksiklerimi. Sana alıştıkça, sen olmaktı yaşam. Senin gibi görmek, senin gibi konuşmaktı. Beni sana yaşatmaktı, sevmek. Yüzümü avuçlarının arasında düşlemekti, rüyaların hepsi. Bıkmadan gözlerine bakmaktı, istediğim. Baktım…
Kalabalıkta ve yalnızlıkta, seni düşünmekti. Sana koşmaktı, acele yerinden. Sesini duymak için, bahaneler türetmekti. Her satırı, seni düşünerek işlemekti satırlara. Nakışlarda gözlerinin rengini aramak ve bulmaktı. Baktığım her resmin köşesinde, seni bulmaktı. Aslında, hepsinde sana bakıyor olmaktı ya!
İşte, böyle bir şeydi seni sevmek…
Sevdiğin yemekleri yapıp, seninle karşılıklı yer gibi sofraya oturmaktı. İçki yerine, özlemini doldurmaktı her kadehe. Birini sana ikram etmekti. Sevdiğin tüm filmleri, kokunun sindiği her şeyi kucaklayarak yeniden izlemekti. Senin adımladığın yerlerden yürümek, oturduğun yerlerde oturup karadenizi seyretmekti. Bilinçsizce adını yazmaktı duvarlara. Sanki seni sevdiğimi anlıyorlar sanarak, utanmaktı çocukça. Gülümseyerek hayata, gözlerimi kaçırmaktı imrenen bakışlardan. Nazara gelmesin diye, saklamaktı seni tüm evrenden.
İşte, böyle bir şeydi seni sevmek…
11.04.2015 - 17:11
Sus, konuşma, daya başını omzuma.
Ağla karanlığın içine bakarken, yanımdaki ışığa güvenle. Akan gözyaşların olmasın ama gözlerinde, içimi acıtan her damlası bir kılıç gibi yere düşerken. Sana susmayı verdim, ben konuşacağım daha fazla.
Anlat, dök gözyaşların gibi içindekileri hayatın tam ortasına. Kus tüm acılarını bana, sana yaşatılanların hırsını anlat bir çırpıda geniş yüreğime. Ben senin her baktığın pencerenin ardındaki ışığım, sana yol gösteren, aydınlatan. Her bir gölgeyim ümitle aradığın, birden karşına çıkan bir kuşun kanadındayım, gökten düşen her bir damlanın içindeki gizim. Sisler ardında kalmış bedeninin kılavuzuyum. İçine doğan her bir ışığım belki de.
Anlat, kalp yangınlarını…
Yaşamın sonu yok unutma. Her son bir başlangıç, her başlangıç yeni bir hayat.
Aydınlık korkutuyor bazen değil mi? Gözünü kamaştırıyor bilinmezlik Bilinmeyene olan korku sarıyor içini, karanlıkta daha mutlusun aslında görünmemenin verdiği gizlilik var yüreğinin tam ortasında hoşuna giden. Yalnızlık tek ilacın sakladığın kendini.
Bir başka bakıyor gözlerin biliyorum, bir başka ışıldıyor kalbinin içinden gelen duygular. Bazen düşünüyorum hangi fırtına ile düştün elime, kanadı kırık bir kuş gibi, rüzgârın tam ortasında kalmış narin bedenin. Hangi yağmurda düştü dileklerin, hangi fırtınada kırıldı kanatların? Rüzgârımda savurmayacağım bulut olup gölge yapmayacağım ama hep senin yanında seni izleyip ışığın ve yol göstericin olacağım sana.
Hadi ağlama artık, daya başını ışığıma.
Unutma hayat bu, bazen ağlatacak bazen güldürecek. Ama ben hep senin ışığınım yanında olan. Bilinçsiz aradığın yaralarının ilacı, ışığım seni iyileştirecek. Damla damla akan gözyaşlarının unutma hiçbiri boşuna gitmeyecek, onların sesi getirecek beni sana her düştüğünde. Hiç konuşma, geçecek bu kötü günlerde ve belki beni hatırlamayacaksın o günlerde. Kaybetme umudunu, kaybetme içindeki engin denizler gibi sevgini. Duyuyorum feryatların acı sesini. Kalbin hiç sertleşmesin, içini acıtsa da kötülükler, kalbin hep yumuşak kalsın, sen kazanacaksın unutma. Yanındayım her düşen damlanda, sana göklerden inen ışığın olup sarılacak ve yaralarını iyileştireceğim.
Görmeyeceksin hiçbir zaman beni, sadece sesim var içini kaplayan bu anlarda. Ne acı ki unutacaksın yüzümü bir zaman sonra. Rüzgâr esecek, ağaçlar yerinden kopacak, deniz kabaracak gelen ilkbaharla aydınlanacaksın yeniden, ben olmayacağım, hep uzaktan izleyeceğim umutlarını, mutluluklarını. Çıplak ayak bazen koşacaksın çimenlerde özgürce, için umut ve sevgi dolu. O günler benim mutluluğum olacak. Bir ışık olarak izleyeceğim seni uzaklardan sevinçle.
Ama güçlü olmalısın hayata karşı her zaman durduğun gibi. Başın hiç düşmesin, eğilmesin hep dik dur. Sen benim bir parçamsın unutma, yanındayım senin ışığın olan dar zamanlarında. Temiz kalsın yaşamın boyunca, sevgi ve umudunu kaybetme zor anlarda bile.
Aksın tutma gözyaşlarını…
Onlar umudun timsali, geleceğin anahtarı. Bırak düşsün her biri ruhunun istediği gibi. Merak ediyorsun nedir bu yaşananlar diye?
Kimsin sen diyorsun?
Nereden geldin bir ışık halinde karanlık dünyama?
Geçmişinim ben senin, geleceğin, içimden kopan parçamsın sen benim.
Üzülme, yaşamının son anına kadar gölgen olacak, sana yol gösterecek, çok uzaklardan gelen ruhumun ışığı. Bırakıp gideli çok zaman da olsa unutmadım seni, hasretle izledim bazen sevinçli bazen üzgün bedenini. Ama hep yanında oldu ışığım, elim hep üstünde oldu hiç kalkmadan. Belki hissetmedin ama sana yol gösterdim tıpkı bugün gibi.
Geleceğini yaşa sevgiyle, önüne çıkacak hiçbir aksilikten korkma.
Ben seni bırakıp gitmedim, sadece şekil değiştirdim, yanındayım uzun zamandır, hiç ayrılmamış gibi. Hissediyorsun beni biliyorum, sadece adlandıramıyorsun korkundan.
Senin ışığınım, içimden kopan parçamsın, sonsuza dek yanında olacak ruhum, aydınlatacak yaşadığın her günü…
28.03.2015 - 15:10
ecenin kör saatinde kaçar uykular
Zaman geçmez duruverir akrep ile yelkovan
Sabaha varmamak için direnir
Sırt üstü uzanıp yatağa
Gözler dikilir kalır bir noktaya
Ne yastık halden anlar
Nede saten yorgan
Pencereden esen rüzgar
Uğuldar kulaklarda
Susar radyoda ki şarkılar
Büyür kocaman boşluk
İncinmişliğin,kırılmışlığın
Sesi yankılanır
Yüreğin derinliklerinde
Süzülür uykusuz gözlerden yaşlar
Gecenin siyah rengine akar gider
Boşuna geçen yıllara yanarsın
Yanarsın da hiçbir şey yapamazsın
Geçip giden hayatın arkasından
Öylece bakıp kalırsın …
24.03.2015 - 21:05
Beklenen Sevgiliye Mektup….
Zaman sensizlikle karışınca, adı yalnızlık oluyor. En çok sözlerini özlüyorum, bir de tebessümünü. Aklıma geliyor hiçbir şeyden mutlu olmayıp sürekli söylendiğin anlar, bir çocuk gibi dünyaya bakıp anlamayışın insanları, gülümsüyorum. Yokluğunun ağırlığı bilemezsin. En çok geceleri zor oluyor dayanmak. Susuyorum, sustuklarımı yazıyorum. Yazdıkça büyüyor hasretin, gelip yüreğimin üstüne oturuyor. Sen bensiz belki mutlusun ama bana sensizlik çok koyuyor. Hep kenarında duruyorum hayatın, korkuyorum sensizlik itecek gün gelince beni aşağıya. Kuşatılmış bir şehir gibi, senden görünmez duvarlarla sarılı dört bir yanım, üşüyorum. Bazı geceler yağmur başlıyor, çatıya düştükçe damlalar sesleri büyüyor, ürküyorum. Yanımda olsan, sarılsam, güven duysam, olmaz mı? Olmaz, biliyorum. Biz bir türlü olamıyoruz. Bizden daha büyük olan şey, neyse o, engelliyor ikimizi, birbirimize tutunamıyoruz şu mahzun gece yarılarında. Sarhoş kavisler çiziyor rüyalarım, bir sana, bir yalnızlığıma çarparak kabuslarla uyanıyorum. Geniş ama zor bir yolda yürürken, bir anda bitiyor sokaklar, düşlerimde bile sana ulaşamıyorum. Sevgiye bir küçük yer açmak ne kadar zor, ne kadar yosun tutmuş ki kalplerimiz, üstüne basan kayıp düşüyor. Garip değil mi? Ateşi bulan, ampulü keşfeden, bilgisayarı icat eden insanoğlu, iş aşka gelince şaşıp kalıyor. Formülü yok hasretin, ihanetin ilacını kimse bulamıyor. Şarkılarda dillendiği gibi, doktorlar bu derde çare olamıyor. Seninle olmak güzeldi, sevmek seni bütün ihtimalsizliklere rağmen, her defasında başka bir umutla ve oluruna bırakarak hayatı, kanıp sana gitmek güzeldi. Şimdi ne varsa içimi yakan, hepsi biraz da tebessüm barındırıyorsa içinde, seni sevmeyi becerebildiğimdendir. Sonrasızlığını bilerek, dön diyemem. Aklım alsa ruhum itiraz eder. Tuhaf bir aşk sana hissettiğim, biteceğini bilerek, kırarak inadımı kalbin pusulasını sana çevirmek, biraz anlamsız değil mi? En azından dışarıdan böyle görünüyordur. Bence değil! Tam da tersi biraz mucizevi aslına bakarsan ve takdir bile hak eder. Birlikte uyunacak bir hayat üstüne hayaller kurarak yaşamak kolaydır. Önemli olan, her an gelmeyebileceğini bildiğin bir sevdaya böylesine tutunmaktır. Seninle hiç garantim olmadı benim. Her yeni gün, gidecekmişsin gibi uyandım. Sonunda gittin ama bitmedin. Bir de bitseydin içimde, ne kolay olurdu tüketmek şu aşkı. Olsun! Sen ömrümün gurursun çünkü kalbime sevmeyi öğrettim. Sen ister yanımda ol, ister olma, yüreğim sevda acısının madalyasını üstünde onurla taşıyacaktır. Bir insanı olgunlaştıran en önemli şey acıdır. Gönlüm büyüyüp daha da olgunlaştıkça hep seni anacak çünkü altında altın harflerle kazınmış imzan duracak…
17.03.2015 - 19:36
Her Hayat Bir Hikaye
Her hayat bir hikaye, yazabilene ise roman
Hüzünlü bir şarkı olur çınlar kulaklarda
Ben ise sustuklarımı yazıyorum hikayeme
Masum beyaz kağıtlarla paylaşıyorum yalnızlığımı
Yumuşacık dokunuşlarla anlatıyorum yüreğimin sızısını
Mühürledim dudaklarımı sessizliğe mahkum ettim
Küçük bir kız çocuğu ağlıyor içimde
Haykıramadım içimde volkanlar patlarken
Susturdum kalbimi kapattım aşka sevgiye
Kör bir bıçakla öldürdüm bir daha sevmesin diye
Yaşadğım şehre küstüm
Gezmedim gezemedim sokaklarını
Kaldırımlarda ölmüş nice sevdalar var diye
Dilimde ki şarkıları susturdum yaktım yüreğimde ki mısraları
Yaralarımı yalayıp geçen rüzgara küstüm
Sadece gözlerim konuşuyor anlayabilene
Saçlarına ak düştü hayallerimin
Islak kirpiklerime ise gölgeler
Kucağımda yaşanmamış sevdamın hikayesi sitem eder
Öyle bir şimşek olup çakmalıyım ki
Suskunluğum dile gelsin..
Sırtımı yalnızlık duvarına yasladım başımı ise karanlık gecelere,
İçimde ufacık sevgi kırıntısı kımıldıyor
Onu da öldürüp atıveriyorum sonsuz boşluğa
Ne zaman tutunmaya kalksam hikayeme
Hazan ayağa kalkıp sarı hüzünleri döküveriyor gönül bahçeme..
07.03.2015 - 12:47
Düşlerden Düşersem...
Bir masalmı yaşadığım
Karanlığın içinde ellerim büyüyor,
Seni sığdırıyorum avuçlarıma.
Ben büyüdüm...
Devler ülkesindeyim şimdi
Bir adım atsam senin şehrindeyim.
Bir masanın başında selam veriyorsun birilerine
Öyle büyümüşüm ki;
Parmağımın ucu dağ olmuş önünde
Ve bir şarkı çalıyorsun
'Ah benim örselenmiş, incinmiş karanfilim'
Diyor...zamanın bir yerinde
Gözlerimi görüyorum...öyle büyük
Öyle kocaman ve yeşiller ki;
Sen kayboluyorsun içinde
Sonra siyah bir örtü gibi
Gecenin karanlığını sıyırıyorum gökyüzünden.
Küçülüyorum birden bire
Sen hiç erişemediğim...
Kayıyorsun avuçlarımdan
Cüceler ülkesinde birbaşıma kalıyorum.
Bu kez dilimde bir şarkı...
'Güz gülleri gibiyim, hiç bahar yaşamadım'
Diyorum...susuyorsun.
Vazgeç benden hayaller boyumu aşar...
Ben cüceler ülkesindeyim
Bir masal mı yaşadığım
Güzel bir düşün içinde miyim?
Ah! ...düşler güzel de...
Düşlerden düşmekte var haince,
Uyandığımda yeniden kaybolurum.
20.05.2013 - 20:25
....Sitem
Kokunu bırakmışsın sanki sokağıma
Köşe başlarında, bakışın kalmış.
Gönlüm öylesine özlemiş ki seni
Gördüğü her kadını, sen sanır olmuş
Böylesi gecelerde, böylesi zamanlarda,
Deprem gibi düşüyorsun ya aklıma.
Bana ettiği yetmezmiş gibi hayalinin
Birde bu küçük şehri kuşatır olmuş.
Gecenin göğsüne çizdiğim, tualin.
Sabahları anlamıyor, nasıldır halim.
Aklımla yüreğim sayende düşman
Uykularımı benden kaçırır olmuş
Gözlerin bahardır sen kokar, düşlerim.
Tenin ay ışığıdır, bir de onu düşlerim.
Mehtabın aydınlatsa da gecelerimi
Yokluğun dudağımda bir küfür olmuş.
Kendine iyi bak demekle olmuyor öyle
Sen hiç özlemedin mi Allah aşkına söyle
Daha ne kadar sürer, bu özlem böyle
Bekle dediğin vaadler bak, çoktan dolmuş.
Emin Akduman
01.05.2013 - 08:12
Tüm sevdikleriniz ve sevenleriniz ile birlikte nice mutlu,sağlıklı senelere. Doğum Gününüz Kutlu Olsun
31.10.2012 - 09:09
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
kalbim şimdi bir sokak çocuğu
kelebekleri göç etti gönlümün
ıssızlaştı hayat sanki
sanki sabahı eksik şiirlerimin
sanki gecesi hep kanayan bir yara
ve sanki artık hep kanayacak
ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
çare yok ağlayacak
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
kapıları kendime ben açamadım
ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
ter içinde takvimler
istasyon öksüzlüğünde gözyaşım
düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım
sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım
savunamadım seni kimselere
anlatamadım seni kimselere
kimsesiz kaldım
en çok da sensiz
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
sana uyumak
sana uyanmaktı hayat
sıratını geçtim yaşarken,korkmadan
korkumu geçtim cesarete ihanetle
berduş bir,yalan masumiyeti öptüm bile bile
tek sen gitme diye
sonbahar oldum,yaprak yaprak
ağaç oldum köklerimi unutarak
tesellisiz bir geceye fırlatıldım
kalbimi dar bi kafese kapatarak
içimde bir kanarya
hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
beyazında aklandım bulutunun
mavi mavi sevdim seni
içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
anlattıkça üşüyor,anlattıkça ısınıyor yüreğim
bu gün sardunyalarım da açmadı
belkide küskün renklere
ellerimde ibadet gibi yaşadıklarım
ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
sensiz soluyorum anlayacağın
mavi mavi ölüyorum
duyuyor musun
orda mısın
var mısın
yok musun?
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
yanarak
yıkılarak
aklıma her geldiğinde AĞLAYARAK......
20.10.2012 - 00:07
Benim Yalnızlığım köpek yalnızlığı
Sürer bütün sokakları boyunca dünyanın
Nereye gitsem, orada yalnızlığımı beni bekler bulurum
Her sabah evler boşalır, bir sel akar yollardan caddelere
Ben, ben kendi içimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardır, ne bekleyenim
Gökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim
Zamanlar geçer, mevsimler değişir
Değişmez benim kaderim!
Görür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı
Söyler, köpek yalnızlığımı gözlerim.
Ne zaman ellerin tenime değse,
İnsan yüreğim o zaman çarpar,
Yalnızlık bir o zaman terk eder beni
Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan
O ışıktan dünyasına sürekler beni
Ellerin bir bir ayıklar eski halimden ne kalmışsa
Doldurur sevgiyle, ümitle, aşkla
Suyum çekilmişse, içim boşalmışsa
Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan
Bir anda değişir bakışlarım
Çözülmüş bir yumağı yeniden sarmaya başlarım
Işıkların demet demet, denizlerin dalga dalga gelir üstüme
Yokluğun ölüme, varlığın aşka çağırır bir yandan
Bilirim, bilirim birazdan gideceksin
Saatleri durduramam, insanları öldüremem
Ne çare? Bende güçsüzüm bir yerde
Kadere karşı duramam işte!
İşte çirkin alın yazım Sensizliğe mahkûm eder
İşte o zaman, yıkılmış bir şehirdir kalbim
İçinde baykuşlar öter…
Dünyaya gelişimin 33. yılına bir basamak kala
Bütün basamakların birden çöktüğünü hissederim
Dünyaya gelişimin 33. yılına bir basamak kala
Kırk kuruş etmez kaderim her adım başında
Beni bir kez daha boğmaya başlar
Göz bebeklerim sönmeye, ellerim soğumaya bağlar
Taşlar yağar üzerime gökyüzünden
Uzun, sivri iğneler saplanır tenime
Bir kere daha içim isyanla dolar
Bir kere daha lanet ederim dünyaya geldiğime
Kapını açık tut, pencereni kapatma!
Yarın evinin önünden ben geçeceğim
O zaman, o zaman duvarların ağladığını duyacaksın.
İlk çağırışımda gel!
İkincisinde çok geç olabilir
Ve, Ben ilk çağırışında geleceğim
İkincisinde çok geç olabilir...
Kim bilir? Nasılım ve Neredeyim?
Bulursan ne olur beni bırakma!
Bulamazsan, aradığın yerdeyim
Hani o toprakların denizle kesiştiği
Kumların üzerine yorgun gölgelerin düştüğü
Sevenlerin ürkek adımlarla buluştuğu o yerde
Elini uzatsan tutacaksın
Tutsan, göreceksin, görsen seveceksin
Aradığın benden başkası değil! Farkındayım!
Kayan bir zamandır avuçlarından
Uzat ellerini!
Susadım! …
Güzelliğin bir eski şarap gibi sızıyor parmak uçlarından
Haydi, haydi gel! Diyorum. İlk çağırışımda gel!
Gel ki, aydınlığında bütün geceler gündüz olsun
Dinle, Dinle bak! Uzak bir saat 12’yi çalıyor
Ne güç anlamıyor musun?
Bir ömür boyu, arayıp da seni bulamamak
Ben yokluğunda böyle yok, böyle yoksun…
Ben yokluğunda, böyle paramparça,
Yok sensiz olmak! Hiç olmamak!
27.09.2012 - 17:19
Yoksun Yine
Bugün de yoksun.
Oysa hala
Seni yazıyor bu kalem.
Ama and olsun.
Bir gün!
Ya onu kıracağım orta yerinden,
Yada yokluğunu.
O seni yazmayacak,
Ben anmayacağım.
Ah bir inandırabilsem kendimi,sensizliğe.
Ah bir çıkabilsem,
Gözlerinin o masalımsı şehrinden.
Böyle her akşam kendime,
Sana ait, 'nenni'ler söylemeyeceğim.
27.09.2012 - 08:45
Acılar kalbime sığmıyor artık
Bütün ağaçları devrildi ömrümün
şimdi beni öldürme zamanı ay gülüm
şimdi öldür beni...
acılar kalbime sığmıyor artık
Yüreğim terkedilmiş,
hüzün veren eski sokaklar gibi
tut elimden umutlara götür beni
bir bahçe yeşert içimdeki çölden ay gülüm
bir ırmak doğur gözyaşından
dök içime deniz olsun
Ah boynu bükük çiçeğim benim
kanadı kırık turnam
al göğsüne sar beni,
her yağmur sen ol yüreğimde
sevgiyle yıka içimdeki ihanetleri
varsın acılar konsun
kınalı dudaklarına hayatın, aldırma...
aşka ve umuda dair her şey senin olsun
Sen ellerini, sen gözlerini,
sen yüreğini bağışlardın hani...
sevgiye hasret kaldığımda,
sevgini bağışlardın
ölmek istediğimde
hayatını bağışlardın...
ışık olur dolardın hayatıma...
Hasretin dudağında ağıt
çöllerin ortasında dal oldum...
gözlerimi sızı,
yüreğimi ihanet acıları kapladı
lal oldum...
bütün ağaçları devrildi ömrümün
bi - hal oldum...
şimdi beni öldürme zamanı ay gülüm
şimdi öldür beni...
acılar kalbime sığmıyor artık
yaşamak bir yürek ağrısı şimdi
hep çekerek öğrendim acıların rengini
hasret kanayan köylü kalbim ki
her gün can veriyor şu laanet şehirde
tabutuma omuz vermiyor kimse
varsın dağ olsun üstüme yürüsün ölüm
varsın bir kıyıda öksüz düşlerim
bir kıyıda yaralı gülüşlerim kalsın
say ki, hiç doğmadım,yaşamadım, ölmedim
bir şiirin sıcaklığına sar beni ay gülüm
bir gülün yaprağına göm bahçe bilmesin
yağmurlara, dağ doruklarına, uçurum kıyılarına göm
bir annenin gözyaşlarına
bir çocuğun avuçlarına göm beni
acılar bilmesin...
bütün sevinçler
ve yaşama dair ne varsa senin olsun...
25.09.2012 - 15:57
Herkes kendi sevdasının Mecnunu; hasretinin delisidir
Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir,
Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir.
gerekirse uğrunda ölmektir....
Aşk; derinliğini ve güzelliğini anlatmaya dilin yetmediği an susmaktır...
Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş.
Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen ömrünce sarhoş gezermiş.
Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.
Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leylamın.
Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi.
Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm.
Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm.
Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.
Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz?
Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........
Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yerde,
koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum.
Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum.
Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım.
İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma.
Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı sevgili.
Yorgun, yetim ve yaralı.
Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi.
Ki, okyanuslar söndüremez.
İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı sevgili.
Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş.
Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış;
büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş.
Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....
Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir,
Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir.
gerekirse uğrunda ölmektir....
Aşk; derinliğini ve güzelliğini anlatmaya dilin yetmediği an susmaktır...
susmaktır sevgili... Sustum ben de....
23.09.2012 - 00:55
Unut Onu Kalbim Unut Onu
Karlı dağ yamaçlarında vurdu beni avcılar
yaralı uçurumlarda uçmayı unutmuş,
kanadı kırık bir kuş gibi kaldım...
Ellerimde kalbimin atışları
dudakğımda hasretin yakarışları
gözlerimde güllerin gözyaşları kaldı…
Ah! ne dostlarım arar şimdi,
ne de yolunu gözlediklerim çıkıp gelir...
bir dağ çiçeğine gizledim özümün rüzgarını
alıpta saramadım sineme vay...
Cebimde ayrılık otları
gözlerimde yakarışlar
içimde yıllanmış kırgınlıklarla
sakalımda sarı tütün kokusu mahsun...
Kırıldım işte ey hayat tutan yok elimi
boynuma sarılan yok
her akşam tanımadığım bir hicran
bilmediğim bir hüzün çalar kapımı...
Çare değil beklemek ey kalbim
çare değil
unut onun bakışını, gülüşünü
dokunuşunu unut
gelmiyor işte ölümüne özlediğin
yıllarca yolunu gözlediğin
hayalini herkesten gizlediğin
gelmiyor işte...
Bilemedim, kimseye olduğundan fazla
değer verilmeyeceğini
sevgiyi hak etmeyenin sevilmeyeceğini
bir sevda rüzgârıydı esip geçti de...
bir masaldı sevdim bitti de...
unut onu kalbim
unut alnımın karasını
bağrımın yarasını
unut
Kırıldı ağacımın gönül dalları
uçup gitti umut kuşlarım
sevgiden ördüğüm duvar da yıkıldı
hayatın elinde kara bir gül
batırıp duruyor dikenlerini canıma...
yüreğimde uçurum yaraları
gözlerimde sessiz sızılarla
dipsiz uçurumların koynunda
ayazlar üşütüp durur tenimi her gece...
yitirmiş mevsimler rengini ömrümde
içimde bütün arzular tükenmiş
önümde dağ dağ yalnızlıklar
yalın ayak koşuyorum şimdi kara kışlara
ayaklarım kan- revan içinde...
unut onu kalbim
unut tatlı sözlerini
deniz rengi gözlerini
ondan sana hayır yok
Çağırsam duymuyor
almıyor beni bu kuytudan ah! ?
dinler mi anlatsam derdimi dağlar?
eser mi rüzgar?
alıp götürür mü sesimi sular?
Ah! Kalbim
ne kadar haykırsam,
duymuyor sesimi kimse uçurumlardan başka
tutmuyor elimden yalnızlığımın
sabıkalı ihanetler tutmuş yol başlarını
her akşam içimde bir maral ağlar
Fırtınaların öfkesine yazıp aşk fermanını
cehennemler uzatarak uçurumlara
derin bir vadide idam ettim kimliğimi
kimse bilmiyor...
Unut kalbim onu
unut varlığını
yokluğunu unut
ondan sana hayır yok
Ömrümde bahar gelmeyi
çiçek açmayı
kuşlar uçmayı unuttu çoktaaan...
Sen de unut onu
sen de unut kalbim...
sen de unut onu...
unut kalbim...
unut onu...
unu ka...
un...
u...
21.09.2012 - 14:06
Üzgünüm Bahar
Dünyanın dört bir tarafına sevinçle geldin
bin bir çeşit çiçek gülümsüyor hayata
ben kederdeyim kan ağlıyor yüreğim
bir uçurum kenarına tutunmuş kalmışım
küskünüm bahar
papatyalar gülümsese de
sevgi dağıtsa da kelebekler
nazlı bir çocuktur hayat ağlar içimde
sen sevinci öpüyorsun dudağından hayatın, ben kederi
senin sevincini seninle paylaşamıyorum
topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur
kıymetini bilecek günde değilim...
üzgünüm bahar
rüzgârın devirdiği ağaçlar gibi köksüzüm
çiçek açsa da her yer
neşe saçsa da maviler
içim dışım şiir yarası işte
yüzüm hüzne, hüzün yüzüme sinmiş
güz acısı çekiyorum
kirpiklerime saklasam da yağmurları
sel olup akıyor içime gözlerim
küskünüm bahar
topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur
kıymetini bilecek halde değilim
üzgünüm bahar
ruhum yetim, kirpiklerim nemli
utanıyor hayat gözlerimin kederinden
bir aynadır yalnızlığım bakıp bakıp delirdiğim
ne sedef sedef açan nilüferler
ne kanatları tülden fildişi kelebekler
ne de dağ kokulu sabahlar avutur beni artık
öldürdüm içimin gülen yanını
bütün sevimçlerim hüzne boyandı
dinmiyor içimdeki fırtına
kırgın, çok kırgınım bahar
topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur
kıymetini bilecek halde değilim
canım çok sıkkın bahar
sevinci hırpalanmış bir çocuğum
yüreğimde yaz gülüşleri taşımıyorum artık
bulutlar giyindim gözlerim ıslak
içim dışım yağmur yarası
hep kahır rüzgarları esti üstüme
hayatın yarasını gördüm, bahtın karasını
lal oldu dilim anlatamam
yalnızım, dilsiz ve sağır
gurbet kokan bir hayatım var
bütün sevinçlerden soyundum, kederler giyindim
yorgun, çok yorgunum bahar
topla git çiçeklerini gönül bahçemden n’olur
kıymetini bilecek günde değilim
üzgünüm bahar
dert acısı boynumda
yaralarım var inciten
hasretlik dağ gibi oturmuş yüreğime
gözlerimde aydınlık, saçlarımda yıldızlar yok artık
ne gelin gelin gülen gelincikler
ne de mor gülüşlü menekşeler avutur beni
kırıldı İçimin kar beyazı, düş martısı
ölümlü bir hücredeyim şimdi, önümde bir kalem boyu hayat
hangi iklimin ağacından geldim bilemem
yaprak yaprak düşüyorum hayattan
küskünüm bahar
kederimi sır gibi saklıyorum içimde
yalnızım binlerce insanın arasında
derdimi dökecek bir arkadaşım yok
üzgünüm bahar
nefesim ağıt kokuyor
kaçsam bu dünyadan gidecek başka yerim yok
nice karlı dağlar aştım
bir ömür gurbetle savaştım
kimi gün tok kimi gün açtım
böyle ezik, böyle kimsesiz ve dilsiz
sorma boynumun büküklüğünü
kederimle başbaşa bırak beni
açmasın bir daha çiçeklerin gönül hanemde
kıymetini bilecek günde değilim
18.09.2012 - 14:13
Hangi ucundan tutsam hayatın batıyorum
Hüzün yüklü sancılar taşıyan yorgun bir gemi yüreğim, hayatın yaralı derin denizlerinde.
Hangi ucundan tutsam hayatın batıyorum, uçurumlara düşüyorum, çarpıyorum kayalıklara...
Ne desem duyulmuyor, tükeniyor nefesim... Sesimi alıp benden uzaklara götürüyor dalgalar,
acı bir tufanda boğuluyor hayallerim, aşamaıyorum engelleri...
Ne hayatın trendine ulaşabildim..Ne de kendim kalabildim...
koca koca taşlarla vuruldu kalbim...
Vurgunum...
Vefasız bir sevdanın sızısıyla yana-yakıla,
bir zalimin peşinden sürüklenıp gidiyor ömrüm...
Yaşamı tüketmiş yorgun bir bedenim artık...
Yorgunum...
13.09.2012 - 12:16
Bağışla beni kalbim!
Bağışla beni kalbim!
kanatlarından vurulmuş kuş gibiyim hayatın karlı yamaçlarında
senden başka yok sığınağım
gözlerimde dalları fırtınalarda kopmuş bir ağacın hüznü
bahtıma düşen gurbet, yüreğime sığmayan hasret
başımda gam, nemli kirpiklerle,
bir uçurum kenarına tutunmuş kalmışım.
Bağışla beni kalbim!
senden başka sığınağım yok
seni hak etmediğin haksızlıklara uğratıp,
kimseye haksızlık etmediğim için bağışla.
yalancı sevdalara gark edip,
zalimlere yol ettiğim için bağışla…
zindanlarda unuttuğum,
hep zayıftan yana taraf tuttuğum için beni bağışla…
Seni hep incittiğim, kırdığım için bağışla
dönen çarkın dişlilerine ayak uyduramadığım için
çıkar için kimseyi satmadığım için bağışla
işte huzurundayım kalbim
insan gibi yaşamaktan, insan gibi düşünmekten başka
bir şey gelmedi elimden
hayatta tuttuğum her şey düştü kırıldı...
Hep dikenli yollarda yürüdüysem,
kanadıysam, yandıysam hasret olup
acıtıldım, incitildim, itildiysem.
şimdi bir köşede bükükse boynum
sar sevgiyle yaralarımı
bağışla beni kalbim
Bağışla beni kalbim!
senden başka yok sığınağım
ezikliğim
fakirliğim
seni hep üzdüğüm için bağışla.
onurum
gururum
dürüstlüğüm için bağışla...
Temiz özüm, yaşlı gözüm, riyasız sözüm için
saflığım, hüznüm, çocuk göynüm için
çocuklarım, sevenlerim, sevmeyenlerim için
ezmediğim karıncalar
hasretini çektiğim dağlar için
cömertliğim,
mertliğim,
merhametim için bağışla…
Bağışla beni hayat, göğümdeki son yıldız
bahçemdeki çiçek, kanadı yaralı turnam
Sen de bağışla beni canım Anam,
başımın tacı, gözümün ışığı.
bu yalancı dünyada hep aldandığım, aldatmadığım için.
insan olmayanı, insan sandığım için.
dönen çarkın dişlilerine ayak uyduramayıp,
yoksul ve yalnız kaldığım için beni bağışla...
Affet beni ey kalbim!
yok başka çarem, anla
bilki, seni hiç utandırmadım
affet ki,
başı dik,
vicdanı pak,
alnı ak gezeyim gezdiğim yerde…
Tutunduğum bütün dallar kırık
damıtılmış çocuk sevgilerle yaşamak zor kalbim
başlayabilmek için yeniden şu unuttuğum hayata
Ve yer bulabilmek için gönlümün yorgun ve kederli güvercinine
bağışla beni kalbim!
budur maruzatım…
Varsın yalancılar, yalakalar tutsun yol başlarını
özlemlerimize ihanet etsin hayat
dostluklar içimizde ince bir sızı gibi kalsın…
Biz dünyaya dostuz ya,
hayatı, insanı, insan gibi seviyoruz ya! ...
yetmez mi?
bağışla beni kalbim!
budur maruzatım…
12.09.2012 - 12:11
Bilseydim Sever miydim?
Bilseydim;
hep böyle sessiz kalır bu şehir sensiz?
hep böyle hüzün kokar geceler?
hiç hayal kurar mıydım
bilseydim ayazda öksüz kalır düşlerim
kar yağar hep gönül şehrime
semtine uğrar mıydım?
bilseydim yaralı bir tren ömür
her durakta seni arayacağım
bulutlandığında gözlerim
içimde umutlar besleyip
her bahar rüzgarlara soracağım
bilseydim kırılır kanadım kolum sen giderken
bilseydim göz göz olur yaralarım seni beklerken
bilseydim üşür ömrümün goncası seni özlerken
hiç sana gönül verir miydim?
sevgilim der miydim?
Bilseydim;
üşürüm hep sensiz geceler de
nemli kirpiklerle sarılıp yastığa
her gece ah çeker miydim?
Leyla’sını yitirmiş mecnun misali
aşk çölünü bekler miydim?
her yandığında yüreğim
sevgiye, şiire, aşka sığınır mıydım?
dolanır mıydım kördüğümlere?
yarasalar uçurur muydum kör karanlığa
kahrolur muydum aşk için?
Bilseydim; biraz sancı, biraz acı
özlemin adıdır yazılan her şiir
Bilseydim; her seven biraz Mecnun
her sevdanın sonu ayrılık
ve nankördür aşk
sana kalbimi verir miydim?
senin için erir miydim
Bilseydim;
bir ömür hep bekleyeceğim
üşüyen yaralarımla seni özleyeceğim
koynumda yaralı kalır kır çiçeğim
hiç kahrını çeker miydim?
yollarına yüreğimi eker miydim
Bilseydim; özler miydim seni
uzakları gözler miydim
kurar mıydım onca hayal
kıyı köşe boynumu büker miydim
senin için gözyaşı döker miydim
ve bilseydim;
kafama vurmana
kalbimi kırmana
mutluluğumu almana izin verir miydim
Bilseydim;
kırık bir dal yalnızlığı ömür
karalar bağlar mıydım aşk için?
bulut olup ağar mıydım
yağmur olup yağar mıydım
öksüz çocuklar gibi mahzun ve biçare
oturup bir köşede gizli gizli ağlar mıydım...
14.06.2012 - 15:35
........Kahır
Güzel şeyler çıksın istiyorum dudaklarımdan,
Adından gayrısı hep zehir oluyor.
Gözlerimi gözlerinle yumuyorum da her gece,
Her sabah umutla çevirdiğim ömrümün takviminden
Sensizlik; bahtıma yazılmış hep kahır oluyor.
Emin Akduman
Toplam 33 mesaj bulundu