Ordu kumandanı.
Avusturya hükümdarlarının resmi sıfatı olarak 17. yy'dan itibaren
Türkçede kullanılmıştır.
Türkçeye Latinceden dolaysız olarak giren ender sözcüklerdendir.
'enter' (iç) 'enterî' (içe ait olan)
İç çamaşırı anlamındadır.
hatta vaktiyle Osmanlı Devletinin bir 'iç' teşkilatı olan
'Enderûn' da aynı kökenden.
Hatta ve hatta 'in' ve 'inter' kelimeleride
batı dillerine sâmi dillerinden geçmiş..
İki olasılıktan biri..
'şâkk' ortadan ikiye yarma anlamına gelir.
Hz. Muhammed'in mucizelerinden bir tanesi olan ayın ikiye bölünme hadisesi
Siyer kitaplarında 'şakk-ı kamer' ismiyle geçer.
'şık' kelimesinden türemiş olan bir kelime daha var ki çok ilginç.
'meşakkat'
şık iki olasılıktan biri anlamına gelirken
meşakkat ağır bir yük yükleme, sıkıntı ve zorluk verme anlamına geliyor.
Biri sebep diğeri ise sonuç sanki.
Yani;
Şık seçmek meşakkatli bir iştir aslında..
Ben demiyorum, kelimeler öyle söylüyor..
Bir tarlaya kemeken ekmişler.İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış.Biri kürkü yırtık erkek kel kör kirpi diğeri kürkü yırtık dişi kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürkünü kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürküne; kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürkünü de kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler.
Önden gitme, önce olma anlamına gelir kıdem.
Arapça 'kadem' kelimeside aynı kökten.
Ayak anlamına gelir.
Ayak bu ismi önden gittiği için almıştır.
'Kademe' 'basamak' demektir ki
buda 'kıdem' ve 'kadem' in yabancısı değil..
Aynı fabrikanın mamülleri..
Oyun kartlarının nerede ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. 7. ve 10. yüzyıllar arasında Çin'de ortaya çıktığı ve 13. yüzyılda Marco Polo tarafından Avrupa'ya getirildiği tahmin ediliyor. Hindistan'dan veya Arabistan'dan geldiğini ileri sürenler de var arna bugünkü şekilleriyle kullanılmalarının 14. yüzyıl Fransa'sına dayandığı kesin gibi.
O tarihlerde, Fransa'da dört sınıf vardı ve iskambil kağıtlarındaki kupa, maça, karo ve sinek bu dört sınıfı temsil ediyordu. Kupa bir kalkanı andıran şekli ile asil sınıfı ve kiliseyi, maça bir mızrağın ucunu çağrıştıran şekli ile orduyu, karo ticari deniz işletmelerinin eşkenar dörtken kiremitlerinden esinlenerek orta sınıfı, sinek ise yonca yaprağına benzeyen şekli ile köylüyü temsil ediyordu. Bugün briç, poker veya benzeri oyunlarda, kupanın en değerli, sineğin ise en değersiz kart olmasının nedeni işte bu sınıflamadır.
Aslında bizde papaz adı verilen kartın adı İngilizce'de kral (king) , kızın ise kraliçedir (queen) . Vale veya oğlan için ilk zamanlarda düzenbaz anlamına gelen 'knave' kelimesi kullanılırken, günümüzde 'jack' ismi kullanılmaktadır. Yani yabancı kartlarda kral ve kraliçe evli iken, bizde biraz yaşlı görülerek krala papaz adı verilmiş, kraliçeye de 'kız' denilerek oğlana layık görülmüştür.
Bazı ülkelerde oyun kartlarında değişik isim ve semboller kullanılmasına rağmen, en yaygın olanı Fransızların kullandıklarıdır. Fransızlar 'maça' şeklini mızrağa benzeterek 'pique' adını vermişlerdir. İngilizce'de ise aynı anlamdaki 'spades' kelimesi kullanılmaktadır. Her ne kadar bir kalkanı andırdığı için asil sınıfı temsil ettiği ileri sürülse de 'kupa' klasik bir kalp şeklidir. Bu nedenle Fransızlar ona 'coeur', ingilizler ise 'heart' adını vermişlerdir.
'Karo' için Fransızca'da kare anlamındaki 'carreau' kullanılırken İngilizler elmas anlamındaki 'diamond'u tercih etmişlerdir. Bizim 'sinek' dediğimiz şekil ise çok açık üç yapraklı bir yoncadır. Fransızlar bu anlamdaki 'trefle' kelimesini kullanırlarken, İngilizler 'club' (kulüp) ismini kullanmışlardır.
İşte bu nedenle briç oyuncuları 'maça'ya 'pik', 'kupa'ya 'kör', 'sinek'e de 'trefli' derler, zaten aslına uygun olan 'karo'yu da olduğu gibi kullanırlar. Birli, papaz, kız ve oğlan için kullanılan as, rua, dam ve vale isimleri de yine Fransızca karşılıkları As, Roi, Dame ve Valet kelimelerinden dilimize geçmiştir.
'hırdçin'
Ermenicede ürkek, korkak anlamına geliyor.
türkçeyede ermeniceden geçmiş.
o halde Hırçın tavırların
korku psikolojisinden kaynaklanan bir tepki olduğunu söyleyebiliriz..
Bir zamanlar herkes gibi İngilizlerde yolun solundan gidiyordu.Bunun içinde birçok geçerli sebebi vardı.
Yüzyıllar önce yolun karşısından gelenin dost mu düşman mı olduğunu kestirmek pek mümkün değildi.İnsanların çoğu sağ elerini kullandığı için yolun solundan,duvar dibinden(yaya veya atla) giderek sol tarafını emniyete alır, sağ ellerini hemen kılıç çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yılında Papanın Roma’ya gelecek hacıların yolda karmaşaya meydan vermemeleri için yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18.yüzyıl sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu.Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştırıyordu.
Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı.Fransız İhtilali sırasında ihtilal liderlerinden Maxsimillien Robespierre, büyük bir olasılıkla Katolik Kiliseye meydan okuyanlara jest olsun diye Parislilerden yolun sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra kendiside solak olan Napolyon ordularındaki ikmal arabalarının yolun sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede bu uygulamayı hayata geçirdi.
İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafında işgal edilmediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlığından vazgeçmediler. Avusturya,Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler.Zaten İngilizler de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünya öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki,artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.
Hangi ülkede olursanız olun, trafiği ister sağdan olsun ister soldan, karşıdan karşıya geçmeden önce, siz yinede her iki yöne bakmayı unutmayın.'
' Türkiye'deki telefon şehir kodları listesine bakarsanız, birbirine komşu şehirlerin kodlarının çok farklı, kod numaraları yakın olan şehirlerin ise birbirlerinden çok uzak olduklarını görürsünüz.
Bunun nedeni, kod sisteminin tuşlu telefonlar yaygınlaşmadan önce kadranlı telefonlara göre kurulmuş olmasıdır.
Kadranlı telefonlarda 9'u çevirmek için, hizasındaki deliğe parmağınızı sokup, sonuna kadar kadranı çevirmeniz ve bırakmanız gerekiyordu. Kadran da otomatik olarak geri dönerek eski konumuna geliyor ve bir tek numara çevirme işlemi tamamlanıyordu.
Bu işlemde l'i çevirmek 9'u çevirmekten, 212'yi çevirmek 989'u çevirmekten çok daha kısa bir sürede gerçekleşiyor ve santraller daha az meşgul oluyorlardı. Şüphesiz bugünkü tuşlu telefonlar çok hızlı çalıştıklarından, numaraları aramak bakımından bir zaman farkı yok.
Bu nedenle, 212 gibi kısa süre tutan kod numaraları ülkenin en büyük, en çok telefon kullanılan şehirlerine verilmiştir. Örneğin, NevvYork ve İstanbul'un kod numaraları aynı, yani 212 iken, Chicago ve Ankara'nın da 312'dir.
Bu sisteme göre bugün Türkiye'de üçüncü en kısa kod 222 ile Eskişehir iken, en uzun süren kod ise 488 ile Batman'dır.
Zamanla şehirler çok büyüyünce, onları kısımlara bölüp, yeni kod numaraları vermek ihtiyacı doğdu. Yeniler eskilerle karışmasın diye farklı numaralar verildi. Örneğin kodu 212 olan 127 NewYork ikiye bölününce, ikinci kısma 718 kodu verildi. Bizde ise buna pek dikkat edilmedi, ben 212 mi Avrupa yakasıydı, yoksa 216 mı, hala karıştırırım..'
vatvata
30.11.2006 - 09:49Bir vatvat bir vatvata; gel vatvat vatvatistanda bir vatvat dükkanı açalım demiş.
vadeli satışlar
30.11.2006 - 09:482007 ye 1 ay kala;
'Şok kampanya! 2006 da al 2007 de ödemeye başla'
keriz yerine koyuyorlar milleti..
sen nerdesin
30.11.2006 - 09:45Bakmadığın yerde..
mâmul
30.11.2006 - 09:35Yapılmış, îmâl edilmiş.
[ 'amel' (iş) ]
imparator
30.11.2006 - 09:30Ordu kumandanı.
Avusturya hükümdarlarının resmi sıfatı olarak 17. yy'dan itibaren
Türkçede kullanılmıştır.
Türkçeye Latinceden dolaysız olarak giren ender sözcüklerdendir.
erkek babası
30.11.2006 - 09:27:)
*sadece bir tebessüm koymak için eklenmiş terim.
pes etmek
30.11.2006 - 09:26'Pest' farsçada (alçak, aşağı,kısa) anlamlarına gelmekle beraber
'Pes' sporda yenilgi sözüdür.
Pes etmeyide varın siz düşünün; ne anlama geldiğini..
entâri
30.11.2006 - 09:24'enter' (iç) 'enterî' (içe ait olan)
İç çamaşırı anlamındadır.
hatta vaktiyle Osmanlı Devletinin bir 'iç' teşkilatı olan
'Enderûn' da aynı kökenden.
Hatta ve hatta 'in' ve 'inter' kelimeleride
batı dillerine sâmi dillerinden geçmiş..
şık
30.11.2006 - 09:05İki olasılıktan biri..
'şâkk' ortadan ikiye yarma anlamına gelir.
Hz. Muhammed'in mucizelerinden bir tanesi olan ayın ikiye bölünme hadisesi
Siyer kitaplarında 'şakk-ı kamer' ismiyle geçer.
'şık' kelimesinden türemiş olan bir kelime daha var ki çok ilginç.
'meşakkat'
şık iki olasılıktan biri anlamına gelirken
meşakkat ağır bir yük yükleme, sıkıntı ve zorluk verme anlamına geliyor.
Biri sebep diğeri ise sonuç sanki.
Yani;
Şık seçmek meşakkatli bir iştir aslında..
Ben demiyorum, kelimeler öyle söylüyor..
kirpi
29.11.2006 - 18:37Bir tarlaya kemeken ekmişler.İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış.Biri kürkü yırtık erkek kel kör kirpi diğeri kürkü yırtık dişi kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürkünü kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürküne; kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürkünü de kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler.
cinas
29.11.2006 - 18:23Bir gül dedi bülbül güle, Gül gülmedi gitti
Gül bülbüle, bülbül güle, Yar olmadı gitti..
oldu mu hocam?
mazbut
29.11.2006 - 18:20Zaptedilmiş olan.
cinas
29.11.2006 - 18:12Bağırsak kurtları bağırsakta yaşar bağırmasak da.
kıdem
29.11.2006 - 15:12Önden gitme, önce olma anlamına gelir kıdem.
Arapça 'kadem' kelimeside aynı kökten.
Ayak anlamına gelir.
Ayak bu ismi önden gittiği için almıştır.
'Kademe' 'basamak' demektir ki
buda 'kıdem' ve 'kadem' in yabancısı değil..
Aynı fabrikanın mamülleri..
manyak
29.11.2006 - 15:06'maniaque'
Fransızcada saplantılı deli anlamına geliyor.
Bildiğimiz delinin bir kademe üstü, kıdemlisi..
iskambil kağıdı
29.11.2006 - 14:58Oyun kartlarının nerede ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. 7. ve 10. yüzyıllar arasında Çin'de ortaya çıktığı ve 13. yüzyılda Marco Polo tarafından Avrupa'ya getirildiği tahmin ediliyor. Hindistan'dan veya Arabistan'dan geldiğini ileri sürenler de var arna bugünkü şekilleriyle kullanılmalarının 14. yüzyıl Fransa'sına dayandığı kesin gibi.
O tarihlerde, Fransa'da dört sınıf vardı ve iskambil kağıtlarındaki kupa, maça, karo ve sinek bu dört sınıfı temsil ediyordu. Kupa bir kalkanı andıran şekli ile asil sınıfı ve kiliseyi, maça bir mızrağın ucunu çağrıştıran şekli ile orduyu, karo ticari deniz işletmelerinin eşkenar dörtken kiremitlerinden esinlenerek orta sınıfı, sinek ise yonca yaprağına benzeyen şekli ile köylüyü temsil ediyordu. Bugün briç, poker veya benzeri oyunlarda, kupanın en değerli, sineğin ise en değersiz kart olmasının nedeni işte bu sınıflamadır.
Aslında bizde papaz adı verilen kartın adı İngilizce'de kral (king) , kızın ise kraliçedir (queen) . Vale veya oğlan için ilk zamanlarda düzenbaz anlamına gelen 'knave' kelimesi kullanılırken, günümüzde 'jack' ismi kullanılmaktadır. Yani yabancı kartlarda kral ve kraliçe evli iken, bizde biraz yaşlı görülerek krala papaz adı verilmiş, kraliçeye de 'kız' denilerek oğlana layık görülmüştür.
Bazı ülkelerde oyun kartlarında değişik isim ve semboller kullanılmasına rağmen, en yaygın olanı Fransızların kullandıklarıdır. Fransızlar 'maça' şeklini mızrağa benzeterek 'pique' adını vermişlerdir. İngilizce'de ise aynı anlamdaki 'spades' kelimesi kullanılmaktadır. Her ne kadar bir kalkanı andırdığı için asil sınıfı temsil ettiği ileri sürülse de 'kupa' klasik bir kalp şeklidir. Bu nedenle Fransızlar ona 'coeur', ingilizler ise 'heart' adını vermişlerdir.
'Karo' için Fransızca'da kare anlamındaki 'carreau' kullanılırken İngilizler elmas anlamındaki 'diamond'u tercih etmişlerdir. Bizim 'sinek' dediğimiz şekil ise çok açık üç yapraklı bir yoncadır. Fransızlar bu anlamdaki 'trefle' kelimesini kullanırlarken, İngilizler 'club' (kulüp) ismini kullanmışlardır.
İşte bu nedenle briç oyuncuları 'maça'ya 'pik', 'kupa'ya 'kör', 'sinek'e de 'trefli' derler, zaten aslına uygun olan 'karo'yu da olduğu gibi kullanırlar. Birli, papaz, kız ve oğlan için kullanılan as, rua, dam ve vale isimleri de yine Fransızca karşılıkları As, Roi, Dame ve Valet kelimelerinden dilimize geçmiştir.
suikast
29.11.2006 - 14:51'sûi' (kötü) + 'kasıt' (maksat)
Kötü kasıt..
sunta
29.11.2006 - 14:49Preslenmiş talaşla yapılan yapay ahşap plakanın ticari adı.
Bu isim 1950 yılında verilmiş.
'SUNi TAhta'nın kısaltılmışı..
hayırhah
28.11.2006 - 23:08'hayır' iyi, güzel, seçkin + 'hah' isteyen dileyen..
İnsanların iyiliğini isteyen kişiler için kullanılan bir sıfat..
hırçın
28.11.2006 - 23:06'hırdçin'
Ermenicede ürkek, korkak anlamına geliyor.
türkçeyede ermeniceden geçmiş.
o halde Hırçın tavırların
korku psikolojisinden kaynaklanan bir tepki olduğunu söyleyebiliriz..
kezban
28.11.2006 - 22:58Kezban Hatemi hakkında bir yerde şöyle yazıyor;
'Kocası Hüseyin Hatemi'nin kendini dine adamasına sebep olan kabus'
:)
trafik
28.11.2006 - 19:47'İNGİLTERE’DE TRAFİK NEDEN SOLDAN AKAR?
Bir zamanlar herkes gibi İngilizlerde yolun solundan gidiyordu.Bunun içinde birçok geçerli sebebi vardı.
Yüzyıllar önce yolun karşısından gelenin dost mu düşman mı olduğunu kestirmek pek mümkün değildi.İnsanların çoğu sağ elerini kullandığı için yolun solundan,duvar dibinden(yaya veya atla) giderek sol tarafını emniyete alır, sağ ellerini hemen kılıç çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yılında Papanın Roma’ya gelecek hacıların yolda karmaşaya meydan vermemeleri için yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18.yüzyıl sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu.Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştırıyordu.
Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı.Fransız İhtilali sırasında ihtilal liderlerinden Maxsimillien Robespierre, büyük bir olasılıkla Katolik Kiliseye meydan okuyanlara jest olsun diye Parislilerden yolun sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra kendiside solak olan Napolyon ordularındaki ikmal arabalarının yolun sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede bu uygulamayı hayata geçirdi.
İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafında işgal edilmediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlığından vazgeçmediler. Avusturya,Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler.Zaten İngilizler de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünya öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki,artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.
Hangi ülkede olursanız olun, trafiği ister sağdan olsun ister soldan, karşıdan karşıya geçmeden önce, siz yinede her iki yöne bakmayı unutmayın.'
hazırlayan: erdem aLpHaE
sunan : sufaya
yönetmen: A.Ziya
telefon
28.11.2006 - 19:35' Türkiye'deki telefon şehir kodları listesine bakarsanız, birbirine komşu şehirlerin kodlarının çok farklı, kod numaraları yakın olan şehirlerin ise birbirlerinden çok uzak olduklarını görürsünüz.
Bunun nedeni, kod sisteminin tuşlu telefonlar yaygınlaşmadan önce kadranlı telefonlara göre kurulmuş olmasıdır.
Kadranlı telefonlarda 9'u çevirmek için, hizasındaki deliğe parmağınızı sokup, sonuna kadar kadranı çevirmeniz ve bırakmanız gerekiyordu. Kadran da otomatik olarak geri dönerek eski konumuna geliyor ve bir tek numara çevirme işlemi tamamlanıyordu.
Bu işlemde l'i çevirmek 9'u çevirmekten, 212'yi çevirmek 989'u çevirmekten çok daha kısa bir sürede gerçekleşiyor ve santraller daha az meşgul oluyorlardı. Şüphesiz bugünkü tuşlu telefonlar çok hızlı çalıştıklarından, numaraları aramak bakımından bir zaman farkı yok.
Bu nedenle, 212 gibi kısa süre tutan kod numaraları ülkenin en büyük, en çok telefon kullanılan şehirlerine verilmiştir. Örneğin, NevvYork ve İstanbul'un kod numaraları aynı, yani 212 iken, Chicago ve Ankara'nın da 312'dir.
Bu sisteme göre bugün Türkiye'de üçüncü en kısa kod 222 ile Eskişehir iken, en uzun süren kod ise 488 ile Batman'dır.
Zamanla şehirler çok büyüyünce, onları kısımlara bölüp, yeni kod numaraları vermek ihtiyacı doğdu. Yeniler eskilerle karışmasın diye farklı numaralar verildi. Örneğin kodu 212 olan 127 NewYork ikiye bölününce, ikinci kısma 718 kodu verildi. Bizde ise buna pek dikkat edilmedi, ben 212 mi Avrupa yakasıydı, yoksa 216 mı, hala karıştırırım..'
erdem aLpHaE
kakalak
28.11.2006 - 19:15Kakalanmış olan malzeme.
Argoda
alışverişte bir malı kandırarak satmak (kakalamak)
Toplam 3332 mesaj bulundu