-buzdolabı arızalı servis çağısana bey
-öhö öhö ne servisi ben yaparım şimdi kablosu çıkmıştır
........
-bey murdar ettin makinayı daha beter etmeden çağır şu servisi
-hayır! çağırmıyacağım bende yapabilirim
'Yüce ben!
senin önünde eğiliyorum
dile benden ne dilersen
ne istersen emret yapayım! '
bu çağın putu insanın kendisidir efendim
insan kendisini
kendi nefsini ilahlaştırmıştır
ve mükafatı zevk ve lezzet almak olan bu tapınış
ona çok pahalıya mal olacaktır..
... gelecek ve bizimde esprilerimiz
torunlarımız tarafından banel bulunulacak..
ve belki de o bir günde
'banel' kelimesinin yerine başka bir şey icat edilmiş olacak
mesela
yeryüzünde hiç fasülye kalmayacak
ve fasülyenin anlamsızlığından istifadeyle
'espirilerin çok fasülye'
denilebilecek..
anlat bana istanbul
-kimler ağlatıyor seni?
diye sormayacağım
-kimseye göstermeden ağlamayı nasıl başarıyorsun?
senin sessizliğin nerde hapis
sessizliğinin haritasını ver bana
bir akşam en sessiz yerinde konaklayayım..
anlat bana aziz istanbul
bu sabrı
hangi peygamberden aldın?
sırtın delik deşik
vücudun yamalarla dolu
onca cinayet onca bomba onlarca gürültü
nedir bunun sırrı
anlat bana istanbul...
bir yıldızı darağacı yapsalar bana
dünyayı bir sandalye ayaklarımın altına
-son isteğin
diye sorsalar
ve bende
sen desem
kapına gelince
-bu herif seni istedi
deseler
sen beni tanır mısın istanbul?
çok sıkıldım
daraltıyor bu şehir tüm genişliğine rağmen
kaçsam sana
ardımda bıraktığım nota seni yazsam..
sadece seni
sorsalar
-neden gitin
cevabım sen olur musun istanbul?
geceden kalma bir yolcun olsam senin
adım atsam eminönünden kadıköye altımda boğaz..
eğer sevgilimi terkedecek olsam
senin içindeyken yapabilirim bunu..
gayrısına cesaretim yok..
-neden
diye sorsa
-cevabım sen olur musun istanbul
anlatılmak istenen ne ise onu anlamıştır muhatap
-beni yanlış anlama
demek bir aralıyıcı sözdür
tokat atmadan önce özür dilemek gibi bir şeydir
ancaaak
bazı şeyler vardır ki hakikaten yanlış anlaşılır
ortada bir bilgi eksikliği vardır
yada bir anlam kayması
la ilahe
demek ilah yoktur anlamına gelir
ama peşinden gelen bir
illallah
vardır ki
buda allah tan başka demektir geçmişte la ilahe yi
allahın yokluğuna delil getiren insanlar olduğunu unutmayalım...
-benimde var bende itiraz ediyorum kahrolsun emperyalizm!
kahrolsun S.S.C.B!
-abi
-ne ne ne var görmüyon mu itiraz ediyoz burda
-yok abi sscb yıkıldıda onu söyleyecektim
-yapma yaf!
bazı insanlarda itiraz etmek bir hastalıktır. neye nasıl
sorgulamazlar bile
itiraz öyle bağırıp çağırmakla itiraz ediyorum demekle olmaz
itiraz bir duruştur
bir rengini belli ediştir.
-hey moruk naber
diyene sadece
-selam
diyebilmektir. sırf içiniz kıpır kıpır diye
bağırıp çağıracağız stres atacağız diye itiraz olmaz
ve itirazın has olanı
edilen duadır
-Rabbim sen kalbimi biliyorsun
bu yapılanlardan memnun değilim ben
ama elimden sana dua etmekten başka bir şey gelmiyor...
nedir saygı..
kuyuya ip salıp saygının derinlerine inince ne çıkıyor?
bir bakalım inelim saygı kuyusunun dibine ve neler saklanmış bir temaşa edelim
işte bir şey titriyor sağ cenahta
bu nedir aman allahım bir korku
bir korku saygının içinde karanlık bir kuytuda saklanmış
ürkütmeyelim şaşırmadım
ama korku buradaysa eğer söz bu kuyunun içinde değildir
sözün yerini iki şey doldurur ya sükut yada yalan.
aramaya devam edelim o nedir sessiz kıpırdamıyor bir sükut neye susuyor? ve neden susuyor ve saygının içinde sükutun işi ne?
sükut varsa bir yerde yapılan bir hesapta vardır.belki bir menfaat belki bir beklenti
belkide bir..
işte orada yapılan hesap sürekli yazıp çiziyor
ve sonuç
kaybetme korkusu
ve yolculuk burada sona eriyor.
zira kaybetme korkusu varsa bir yerde sevgide vardır
kaybetme korkusu varsa muhabbet vardır ve lezzet vardır.
ve bizim kartlarımızın sevgi kapısını açmaya yetkisi yoktur...
saygı kaybetme korkusundandır efendim
öğrendik bu seyahatimizde...
bir gün ortaokul hocalarımdan bir tanesini cuma namazında gördüm
ben üst kattaydım ve o da alt katta
en ön safta
önünde bir vantilatör vardı
180 derecelik açıyla üflüyordu etrafına
bir ara baktım kafasını hafif sağa yatırmış vantilatörü seyrediyordu
ve ağlıyordu..
küçüktüm
bir anlam veremedim
daha sonraları onunla konuşma fırsatı buldum
o ağlayışı sormak istediğim halde bir türlü soramadım
ne zamanki mesneviden bir kaç yaprak okudum işte o zaman
dank etti benim kafamda birşeyler...
sağa sola dönerek hafifçe üfleyen bir vantilatör
ve önünde diz çöküp ağlayan bir adam..
ah keloğlan..
idolümsün benim
annem hep bakkala tuz almaya gönderiyor
ve ben hep tuz alıp geliyorum
sen ki keloğlan keleşoğlan
anan göndermiş çarşıya tuz al diye
sen kız alıp dönmüşsün..
vaay bee.. ne yürek ama
-ya adamım sana bir şey sorcam bilirsin sen
-he sor bakalım
-yunus emrenin bir şiiri vardı
cennetle ilgili
-evet
-hani cennet cennet dedikleri........ bir kaç huri
-o neydi ya ben hurileri hatırlıyorum ama arada bir şey daha vardı
-şaşardım zaten huriden başka birşey hatırlasan
-valla huri diyince bu şiir aklıma geliyor ama hatırlayamıyorum
-köşk o köşk bir kaç köşkle birkaç huri
-ha çok yaşa emi
-ya barış şu böceğin adı neydi
-kırkayak
-şimdi kırk tane ayağımı var bunun
-tabiki
-var mısın iddiaya sayacaz anasını satiim
-ya fatih git allahını seversen ciddimisin
-ciddiyim hem ben bu bilime pek itimat etmiyorum onlar saymış bende sayayım
-tamam o zaman nesine
-hımm bi paket malborasına
-tamam yakala o zaman şu kırkayağı...
-...37..38.. şu 39
-bi ipnelik var bu işte
-ha ha ha ben demedim mi 40 tane yoktur diye
-sen çok sahtekar adamsın koparttın değil mi böceğin bacağını
kaybolmanın iyisi vardır birde kötüsü..
kaybolan kaybettiği birşey için çıkmışsa yola
kaybettiğini hissedebiliyorsa onun kaybolması bir kayboluş değildir..
bu bir kendini buluş serüvenidir..
sonunda kaybolması yanına kardır
ve en azından nerede olmadığını öğrenmiştir
ancaaak
bazı kayıplar vardırki kaybolmuşlardır fakat kaybolduklarını kabul etmezler birtürlü
amaçları aradıkları birşeylerde yoktur
kızmışlardır birilerine
ve kayboluş serüvenlerinin tek sebebi kızdıklarına uzak olmaktan ibarettir...
sorunsal
25.08.2006 - 09:51' gelmeyin üstüme! psikolojik ve antolojik sorunlarım var benim'
bknz: sorunsal kişilik
şarkılarla avunmak
25.08.2006 - 09:45Fatihte eski bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor..
avut beni ey şarkı
ne gramafon
ne Fatih
ne de eski zamanların cuması..
soru
25.08.2006 - 09:42Bir ölüm kaç gün sürer?
eve servis çağırmayan erkek
25.08.2006 - 09:41gururundan çağırmıyordur
-buzdolabı arızalı servis çağısana bey
-öhö öhö ne servisi ben yaparım şimdi kablosu çıkmıştır
........
-bey murdar ettin makinayı daha beter etmeden çağır şu servisi
-hayır! çağırmıyacağım bende yapabilirim
çağımızın putları
25.08.2006 - 09:20'Yüce ben!
senin önünde eğiliyorum
dile benden ne dilersen
ne istersen emret yapayım! '
bu çağın putu insanın kendisidir efendim
insan kendisini
kendi nefsini ilahlaştırmıştır
ve mükafatı zevk ve lezzet almak olan bu tapınış
ona çok pahalıya mal olacaktır..
slogan
25.08.2006 - 08:53Allah var, problem yok!
söz
24.08.2006 - 20:00kağıtta durduğu gibi durmuyor
masum ufak tefek üç harfli bir şey
-değil-
zalim iriyarı ve çok cümleli bir şey de olabiliyor bazen...
birgün
24.08.2006 - 19:42... gelecek ve bizimde esprilerimiz
torunlarımız tarafından banel bulunulacak..
ve belki de o bir günde
'banel' kelimesinin yerine başka bir şey icat edilmiş olacak
mesela
yeryüzünde hiç fasülye kalmayacak
ve fasülyenin anlamsızlığından istifadeyle
'espirilerin çok fasülye'
denilebilecek..
Anlat İstanbul
24.08.2006 - 18:50anlat bana istanbul
-kimler ağlatıyor seni?
diye sormayacağım
-kimseye göstermeden ağlamayı nasıl başarıyorsun?
senin sessizliğin nerde hapis
sessizliğinin haritasını ver bana
bir akşam en sessiz yerinde konaklayayım..
anlat bana aziz istanbul
bu sabrı
hangi peygamberden aldın?
sırtın delik deşik
vücudun yamalarla dolu
onca cinayet onca bomba onlarca gürültü
nedir bunun sırrı
anlat bana istanbul...
istanbul
24.08.2006 - 18:44bir yıldızı darağacı yapsalar bana
dünyayı bir sandalye ayaklarımın altına
-son isteğin
diye sorsalar
ve bende
sen desem
kapına gelince
-bu herif seni istedi
deseler
sen beni tanır mısın istanbul?
istanbul
24.08.2006 - 18:40çok sıkıldım
daraltıyor bu şehir tüm genişliğine rağmen
kaçsam sana
ardımda bıraktığım nota seni yazsam..
sadece seni
sorsalar
-neden gitin
cevabım sen olur musun istanbul?
istanbul
24.08.2006 - 18:36geceden kalma bir yolcun olsam senin
adım atsam eminönünden kadıköye altımda boğaz..
eğer sevgilimi terkedecek olsam
senin içindeyken yapabilirim bunu..
gayrısına cesaretim yok..
-neden
diye sorsa
-cevabım sen olur musun istanbul
Yanlış anlamak
24.08.2006 - 18:15anlatılmak istenen ne ise onu anlamıştır muhatap
-beni yanlış anlama
demek bir aralıyıcı sözdür
tokat atmadan önce özür dilemek gibi bir şeydir
ancaaak
bazı şeyler vardır ki hakikaten yanlış anlaşılır
ortada bir bilgi eksikliği vardır
yada bir anlam kayması
la ilahe
demek ilah yoktur anlamına gelir
ama peşinden gelen bir
illallah
vardır ki
buda allah tan başka demektir geçmişte la ilahe yi
allahın yokluğuna delil getiren insanlar olduğunu unutmayalım...
itirazım var!
24.08.2006 - 17:27-benimde var bende itiraz ediyorum kahrolsun emperyalizm!
kahrolsun S.S.C.B!
-abi
-ne ne ne var görmüyon mu itiraz ediyoz burda
-yok abi sscb yıkıldıda onu söyleyecektim
-yapma yaf!
bazı insanlarda itiraz etmek bir hastalıktır. neye nasıl
sorgulamazlar bile
itiraz öyle bağırıp çağırmakla itiraz ediyorum demekle olmaz
itiraz bir duruştur
bir rengini belli ediştir.
-hey moruk naber
diyene sadece
-selam
diyebilmektir. sırf içiniz kıpır kıpır diye
bağırıp çağıracağız stres atacağız diye itiraz olmaz
ve itirazın has olanı
edilen duadır
-Rabbim sen kalbimi biliyorsun
bu yapılanlardan memnun değilim ben
ama elimden sana dua etmekten başka bir şey gelmiyor...
saygı
24.08.2006 - 17:03nedir saygı..
kuyuya ip salıp saygının derinlerine inince ne çıkıyor?
bir bakalım inelim saygı kuyusunun dibine ve neler saklanmış bir temaşa edelim
işte bir şey titriyor sağ cenahta
bu nedir aman allahım bir korku
bir korku saygının içinde karanlık bir kuytuda saklanmış
ürkütmeyelim şaşırmadım
ama korku buradaysa eğer söz bu kuyunun içinde değildir
sözün yerini iki şey doldurur ya sükut yada yalan.
aramaya devam edelim o nedir sessiz kıpırdamıyor bir sükut neye susuyor? ve neden susuyor ve saygının içinde sükutun işi ne?
sükut varsa bir yerde yapılan bir hesapta vardır.belki bir menfaat belki bir beklenti
belkide bir..
işte orada yapılan hesap sürekli yazıp çiziyor
ve sonuç
kaybetme korkusu
ve yolculuk burada sona eriyor.
zira kaybetme korkusu varsa bir yerde sevgide vardır
kaybetme korkusu varsa muhabbet vardır ve lezzet vardır.
ve bizim kartlarımızın sevgi kapısını açmaya yetkisi yoktur...
saygı kaybetme korkusundandır efendim
öğrendik bu seyahatimizde...
mevlana
24.08.2006 - 16:12bir gün ortaokul hocalarımdan bir tanesini cuma namazında gördüm
ben üst kattaydım ve o da alt katta
en ön safta
önünde bir vantilatör vardı
180 derecelik açıyla üflüyordu etrafına
bir ara baktım kafasını hafif sağa yatırmış vantilatörü seyrediyordu
ve ağlıyordu..
küçüktüm
bir anlam veremedim
daha sonraları onunla konuşma fırsatı buldum
o ağlayışı sormak istediğim halde bir türlü soramadım
ne zamanki mesneviden bir kaç yaprak okudum işte o zaman
dank etti benim kafamda birşeyler...
sağa sola dönerek hafifçe üfleyen bir vantilatör
ve önünde diz çöküp ağlayan bir adam..
özlenen
24.08.2006 - 15:34istanbul..
nedir
24.08.2006 - 15:04çatıyı boyamışlar
hoş olmuş..
keloğlan
24.08.2006 - 14:29ah keloğlan..
idolümsün benim
annem hep bakkala tuz almaya gönderiyor
ve ben hep tuz alıp geliyorum
sen ki keloğlan keleşoğlan
anan göndermiş çarşıya tuz al diye
sen kız alıp dönmüşsün..
vaay bee.. ne yürek ama
cennet
24.08.2006 - 14:24-ya adamım sana bir şey sorcam bilirsin sen
-he sor bakalım
-yunus emrenin bir şiiri vardı
cennetle ilgili
-evet
-hani cennet cennet dedikleri........ bir kaç huri
-o neydi ya ben hurileri hatırlıyorum ama arada bir şey daha vardı
-şaşardım zaten huriden başka birşey hatırlasan
-valla huri diyince bu şiir aklıma geliyor ama hatırlayamıyorum
-köşk o köşk bir kaç köşkle birkaç huri
-ha çok yaşa emi
iddia
24.08.2006 - 14:02-ya barış şu böceğin adı neydi
-kırkayak
-şimdi kırk tane ayağımı var bunun
-tabiki
-var mısın iddiaya sayacaz anasını satiim
-ya fatih git allahını seversen ciddimisin
-ciddiyim hem ben bu bilime pek itimat etmiyorum onlar saymış bende sayayım
-tamam o zaman nesine
-hımm bi paket malborasına
-tamam yakala o zaman şu kırkayağı...
-...37..38.. şu 39
-bi ipnelik var bu işte
-ha ha ha ben demedim mi 40 tane yoktur diye
-sen çok sahtekar adamsın koparttın değil mi böceğin bacağını
kaybolmak
24.08.2006 - 12:55kaybolmanın iyisi vardır birde kötüsü..
kaybolan kaybettiği birşey için çıkmışsa yola
kaybettiğini hissedebiliyorsa onun kaybolması bir kayboluş değildir..
bu bir kendini buluş serüvenidir..
sonunda kaybolması yanına kardır
ve en azından nerede olmadığını öğrenmiştir
ancaaak
bazı kayıplar vardırki kaybolmuşlardır fakat kaybolduklarını kabul etmezler birtürlü
amaçları aradıkları birşeylerde yoktur
kızmışlardır birilerine
ve kayboluş serüvenlerinin tek sebebi kızdıklarına uzak olmaktan ibarettir...
özlenen
24.08.2006 - 12:26bir gofretin
bir tebessüm ettiği günler..
dedikodu
24.08.2006 - 12:08bugün kendimde değilim ben
birilerinin ağzındayım
çiğnesinler!
iyidir çiğnenmek
ve
çiğnendiğini bile bile sükut ile arkadaşlığa devam etmek..
Toplam 3332 mesaj bulundu