Yanındakilerin değerini bil Belki; Sabah yalnız uyanırsın Yalnızlığının kıymetini bil Belki; Yarın yalnız kalmak istersin ama yapamazsın Zamanın tadını çıkar Belki; Birdaha bu fırsatı bulamazsın Hayatın Sevginin Yaşamanın Dostlarının ve herşeyin değerini bil Belki; Yarın hiçbirine ulaşamazsın Ya da bunlara ulaşacağın başka bir yarını birdaha hiç bulamazsın
Duru bir suya baktığımda eğer tertemiz yüreğin yansıyorsa gözlerime,
BEN SENİ SEVİYORUM
Aramadığın sormadığın zamanlarda, eğer yüreğimde inceden bir sızı duyuyorsam
SENİ ÖZLÜYORUM.
Her şarkıda, her şiirde ve okuduğum kitabın tüm satırlarında seni yaşıyorsam
SENİ ÖNEMSİYORUM.
Ve uğrunda vazgeçebileceğim mutluluğumken, düşünmeden feda edebiliyorsam
SEN BENİM İÇİN ÖZELSİN...
SU GİBİ
Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz! İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız. İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu... Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz; Bu tip insanla bir ömür dolmaz. İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk. İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip. Her biri başka bir karaktere sahip. Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı. Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı... İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her şey meydanda. Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranışı candan.. CAN YÜCEL
DOST İSTİYORSAN EGER
Derdini dinleyecek bir dosta bir an bile ihtiyacın olursa, olacaksa eğer... Yüzünde parıldayan gözyaşlarını silecek, kurutacak birini, yakınında istiyorsan eğer... Herkesten sakladığın sırların varsa ve onları paylaşacak birini istiyorsan eğer... Sıkıntılarından kurtulmak için. bir dost elini, desteğini arıyorsan eğer... Zor gününü sana geçirtecek cıvıl cıvıl bir ses istiyorsan eğer... Sana çok önem veren ve seni çok düşünen birini istiyorsan eğer... Umutlarını paylaşan, tasalarını yumuşatmaya çalışan birini özlüyorsan eğer... Sana saygı duyan biriyle beraber olup, kendini bulacaksan; ben, benim diyeceksen eğer... Ve etrafında olup bitenlerden nasıl etkilendiğini anlayacak birine ihtiyacın varsa... Buradayım. Burada olacağım...
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... CAN YÜCEL
GİTTİGİN YAĞMURLA GEL
SENİ SEVDİM YAĞMUR YÜREKLİM
DOSTLARI OLMALI İNSANIN
Dostları olmalı insanın, aynen gemilerin limanları gibi. Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın, dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda. Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, geri döneceğin günü bekleme umuduyla. Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini, yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla, halatlarını çözmeli, seni çok ama çok özlemeli Dostları olmalı insanın; ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen. Düşünmediklerini düşündüren, seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen, gerektiğinde senin için ateşi yutabilen, yolunu ışıtan ustan olmalı. Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini. Sana vermeli soğuk bir kış gününde üzerindeki tek gömleğini...
EĞER BİR GÜN YOLUNUZU KAYBEDERSENİZ, BİR ÇOCUĞUN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKIN... ÇÜNKÜ, BİR ÇOCUĞUN BİR YETİŞKİNE, HER ZAMAN ÖĞRETEBİLECEĞİ ÜÇ ŞEY VARDIR
NEDENSİZ YERE MUTLU OLMAK, HER ZAMAN MEŞGUL OLABİLECEK BİR ŞEY BULMAK, VE ELDE ETMEK İSTEDİĞİ ŞEY İÇİN VAR GÜCÜYLE DAYATMAK
ZENGİNLİK,BAŞARI,SEVGİ.
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti; 'Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız' dedi. 'Lütfen içeri gelin, size yiyecek birşeyler hazırlayayım.' Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; 'Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz' dedi. Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. 'Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler' dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. 'Bir bakıversene dışarı' dedi. 'Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.' Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki beyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. 'Eşim geldi, şimdi evde' dedi ve onlara davetini yineledi; 'Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize? ' Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; 'Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz' dedi ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; 'Sağ yanımdaki arkadaşımın adı: Zenginliktir. Bu yanımda oturan arkadaşımın adı: Başarı, benim adım ise Sevgidir. Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: 'Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın' dedi. 'İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin.' Kadın, Sevginin önerisini eşine anlattığında, adam sevinçten göklere fırladı. 'Aman ne güzel, ne güzel' dedi. 'Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginliği davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur.' Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. 'Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım? ' dedi. Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi. 'En doğru karar, Sevgiyi davet etmek değil midir? ' dedi. 'Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak.' Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de çok hoşlarına gitti. 'Tamam, en doğru karar bu olacak' dediler. Sevgiyi davet edelim...' Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; 'İçinizde hanginiz Sevgi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun...' Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevginin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlikle Başarıya sordu: 'Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız Sevgiyi davet etmiştim.' Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler: 'Eğer içimizden yalnız Zenginliği ya da Başarıyı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat siz Sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.' Ve kadının 'Niçin? ' diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler: 'Çünkü Sevginin olduğu her yerde, biz Zenginlik ve Başarı da her zaman, onun yanında oluruz
DERLER Kİ BİR İNSANI FARKETMEK İÇİN 1 DAKİKA LAZIMMIŞ ONUN HAKKINDA FİKİR YÜRÜTEBİLMEK İÇİN 1 SAAT ONDAN HOŞLANABİLMEK İÇİN 1 GÜN ONU SEVEBİLMEK İÇİN 1 HAFTA AMA ONU UNUTABİLMEK İÇİN 1 ÖMÜR YETMEZMİŞ UNUTULMAYAN DOSTLUKLAR ADINA
KADIN VE GÖZYAŞI
Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: 'Niçin ağlıyorsun? ' 'Çünkü ben kadınım.' Diye cevapladı annesi. 'Anlamadım! ' dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp 'Hiç bir zaman anlayamayacaksın! ' dedi. Babasına 'Baba, annem niçin ağlıyor? ' diye sordu. Babanın cevabı: 'Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır' oldu. Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu, halâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. 'Allahım! ' dedi: 'Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar? ' Allah:'Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında; devam edecek azmi, ailesinin hastalığında; yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında, hatta kendilerini çok kötü incitseler de, çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim... Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere. İnsanlık için bir gözyaşı...' diye cevapladı... Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.
H@Y@L GÖZLÜM
CESARETİN BİTTİĞİ YERDE ESARET BAŞLAR
Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki 'Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.'
ÜNLÜ YAZAR SHAKSPEARE, BU KONUDA SÖYLE DİYOR:
İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Yanındakilerin değerini bil
Belki; Sabah yalnız uyanırsın
Yalnızlığının kıymetini bil
Belki; Yarın yalnız kalmak istersin ama yapamazsın
Zamanın tadını çıkar
Belki; Birdaha bu fırsatı bulamazsın
Hayatın
Sevginin
Yaşamanın
Dostlarının ve herşeyin değerini bil
Belki; Yarın hiçbirine ulaşamazsın
Ya da bunlara ulaşacağın başka bir yarını birdaha hiç bulamazsın
eğer tertemiz yüreğin
yansıyorsa gözlerime,
BEN SENİ SEVİYORUM
Aramadığın sormadığın
zamanlarda, eğer yüreğimde
inceden bir sızı duyuyorsam
SENİ ÖZLÜYORUM.
Her şarkıda, her şiirde
ve okuduğum kitabın tüm
satırlarında seni yaşıyorsam
SENİ ÖNEMSİYORUM.
Ve uğrunda vazgeçebileceğim
mutluluğumken, düşünmeden
feda edebiliyorsam
SEN BENİM İÇİN ÖZELSİN...
SU GİBİ
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan..
CAN YÜCEL
DOST İSTİYORSAN EGER
Derdini dinleyecek bir dosta
bir an bile ihtiyacın olursa,
olacaksa eğer...
Yüzünde parıldayan gözyaşlarını silecek,
kurutacak birini,
yakınında istiyorsan eğer...
Herkesten sakladığın sırların varsa
ve onları paylaşacak birini
istiyorsan eğer...
Sıkıntılarından kurtulmak için.
bir dost elini, desteğini
arıyorsan eğer...
Zor gününü sana geçirtecek
cıvıl cıvıl bir ses istiyorsan eğer...
Sana çok önem veren
ve seni çok düşünen
birini istiyorsan eğer...
Umutlarını paylaşan,
tasalarını yumuşatmaya çalışan
birini özlüyorsan eğer...
Sana saygı duyan biriyle beraber olup,
kendini bulacaksan;
ben, benim diyeceksen eğer...
Ve etrafında olup bitenlerden
nasıl etkilendiğini anlayacak
birine ihtiyacın varsa...
Buradayım.
Burada olacağım...
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
DOSTLARI OLMALI İNSANIN
Dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi.
Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.
Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
halatlarını çözmeli,
seni çok ama çok özlemeli
Dostları olmalı insanın;
ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini...
EĞER BİR GÜN YOLUNUZU KAYBEDERSENİZ,
BİR ÇOCUĞUN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKIN...
ÇÜNKÜ, BİR ÇOCUĞUN BİR YETİŞKİNE,
HER ZAMAN ÖĞRETEBİLECEĞİ ÜÇ ŞEY VARDIR
NEDENSİZ YERE MUTLU OLMAK,
HER ZAMAN MEŞGUL OLABİLECEK BİR ŞEY BULMAK,
VE ELDE ETMEK İSTEDİĞİ ŞEY İÇİN VAR GÜCÜYLE DAYATMAK
ZENGİNLİK,BAŞARI,SEVGİ.
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının
karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı
görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine
davet etti; 'Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de
kesinlikle acıkmış olmalısınız' dedi. 'Lütfen içeri gelin,
size yiyecek birşeyler hazırlayayım.'
Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu.
Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını
söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; 'Eşiniz evde
değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz' dedi.
Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı
adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. 'Senin evde
olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler' dedi.
Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının
eşi üzüldü. 'Bir bakıversene dışarı' dedi. 'Hâlâ
oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.'
Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki beyaz
sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. 'Eşim geldi,
şimdi evde' dedi ve onlara davetini yineledi; 'Yemeğimizi
birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize? '
Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; 'Biz
hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz' dedi ve kısa bir
duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; 'Sağ
yanımdaki arkadaşımın adı: Zenginliktir. Bu yanımda
oturan arkadaşımın adı: Başarı, benim adım ise Sevgidir.
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi,
kadına ilginç bir öneride bulundu: 'Şimdi evinize gidin
ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın' dedi.
'İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize.
Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin,
sonra gelin, kararınızı bize bildirin.'
Kadın, Sevginin önerisini eşine anlattığında, adam
sevinçten göklere fırladı. 'Aman ne güzel, ne güzel' dedi.
'Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre,
biz de içlerinden Zenginliği davet ederiz ve
evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur.'
Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi.
'Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş
olmaz mıyız, kocacığım? ' dedi.
Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına,
içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri
olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi.
'En doğru karar, Sevgiyi davet etmek değil midir? ' dedi. 'Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak.'
Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de
çok hoşlarına gitti. 'Tamam, en doğru karar bu olacak'
dediler. Sevgiyi davet edelim...'
Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; 'İçinizde hanginiz
Sevgi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun...'
Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı.
Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevginin arkasından,
onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir
şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlikle Başarıya sordu:
'Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız Sevgiyi davet etmiştim.'
Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler:
'Eğer içimizden yalnız Zenginliği ya da Başarıyı
davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda
bekleyecektik. Fakat siz Sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda
üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.'
Ve kadının 'Niçin? ' diye sormasını beklemeden,
Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:
'Çünkü Sevginin olduğu her yerde, biz Zenginlik
ve Başarı da her zaman, onun yanında oluruz
DERLER Kİ BİR İNSANI FARKETMEK İÇİN 1 DAKİKA LAZIMMIŞ
ONUN HAKKINDA FİKİR YÜRÜTEBİLMEK İÇİN 1 SAAT
ONDAN HOŞLANABİLMEK İÇİN 1 GÜN
ONU SEVEBİLMEK İÇİN 1 HAFTA
AMA ONU UNUTABİLMEK İÇİN 1 ÖMÜR YETMEZMİŞ
UNUTULMAYAN DOSTLUKLAR ADINA
KADIN VE GÖZYAŞI
Küçük bir erkek çocuk,
annesine sordu: 'Niçin ağlıyorsun? '
'Çünkü ben kadınım.' Diye cevapladı annesi.
'Anlamadım! ' dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp
'Hiç bir zaman anlayamayacaksın! ' dedi.
Babasına 'Baba, annem niçin ağlıyor? ' diye sordu.
Babanın cevabı: 'Bütün kadınlar
sebepsiz ağlayabilen yapıdadır' oldu.
Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu, halâ
kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi.
Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu.
'Allahım! ' dedi: 'Kadınlar
niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar? '
Allah:'Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamın
ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen
başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar,
doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının
nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim.
Başkalarının kuvvetinin kalmadığında;
devam edecek azmi,
ailesinin hastalığında; yorgunluğa
pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim.
Her türlü şart altında,
hatta kendilerini çok kötü incitseler de,
çocuklarını sevmek duygusallığını verdim.
Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının
yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip
paylaşmalarına yardım ediyor.
Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim.
Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat
bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda
bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim.
Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim...
Tamamen kendilerinin sahip oldukları,
ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere.
İnsanlık için bir gözyaşı...' diye cevapladı...
Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu,
ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır.
Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi,
fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye
değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.
CESARETİN BİTTİĞİ YERDE ESARET BAŞLAR
Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.
Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.
Ve der ki 'Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.'
ÜNLÜ YAZAR SHAKSPEARE, BU KONUDA SÖYLE DİYOR:
İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.