Sen Ahmed-i Mahmud-u Muhammed´sin Efendim
Hak'dan bize Sultan-ı Müeyyedsin Efendim
Bir hadisde Hz. Peygamberin ahirzamanda gelecek kardeşlerini görmeyi arzu ettiği belirtiliyor. Bunun sebebi nedir?
Resulullah (asm.) birgün sahabelerine:
“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz? ”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız) . Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim” (1) .
Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurur:
“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:
“Biz senin kardeşlerin değil miyiz? ”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir”.
Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu. (2)
Bu hadis-i şeriflerde de, Resulullah (asm.) ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. “Kardeşlerim” dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.
Şu halde Peygamber’in (asm.) iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Resulullah’ın ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bunlar Resulullah’ın kardeşleridir. O, bunlara “kardeşlerim”, ashabına “arkadaşlarım” ünvanını veriyor.
Hz. Peygamberin kardeşlerim dediği bu bahtiyarların, O’nu görmeden kuvvetli bir imanla O’na ve getirdiklerine inanmaları son derece önemlidir.
Ayrıca bu kimselerin önemli bir özelliği, Hz. Ebû Bekiri Resulullahı sevdiğinden dolayı sevmek veya, Ebu Bekir (ra.) gibi, Rasulullah’ı seven sahabeleri sevmektir.
Sahabelerin haline bakılırsa, onlar da ilerde gelecek bu iman erlerine, hidayet nurunun aydınlığından sapmayanlara karşı büyük bir ilgi duyuyorlar. Bu kimselerin Cennete girmeden önce kevser havuzu başına geleceklerinden bahsedildiğine ve Resulullah’ın onlara olan iştiyakına bakılırsa, onlar Resulullah’tan sonraki tehlikeli dönemde gelmelerine rağmen, imanlarını muhafaza edecekler, imanla kabre girecekler, cennetlik olacaklardır. (3) Yani Resulullah (asm.) onların imanla kabre gireceklerini haber vermektedir.
Kaynaklar:
1. Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir) : Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.
2. Age. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den) .
3. Benzer hadisler için bk. el-Metalibu’l-Aliye, 4241, 8424, Müslim, Taharet, 395 Kenu’l-Ummal, 345, 84.
Ve biz, gecelerde, gündüzlerde açıp türlü renklere bürünmüş ellerimizi dua ederken Allah'a Hep O'nu da anıyoruz.
İçimizde dolaşmış, güneşimizi paylaşmış, aç kalmış, karnına taş bağlamış o güzel insanı:
Allah'ın sevgilisini.
İncitmedi hiç kimseyi.
Mekke'de, Medine'de, Taif'te...
Ne kâtili, ne cahili, ne anneyi, ne de babayı...
Ne de bir çocuğu...
Eğilirdin namaz kılarken omuzlarına tırmanırdı Hasan ve Hüseyin, sevgili torunların.
Kızmazdın, okşardın, severdin ey nebi.
Ve bizler, yani yeryüzü tarihini yaşayan ve okuyan insanlar, senin evinden yurdundan,
Mekke'nden uzaklaştırılışını ve gizlice Medine'ye gidişini gördük.
Bir gül oldun insanlığın gönlünde.
Gül ile anlattık seni, gül kokusuyla doldu dünyamız.
Eşin, dostun, çevren aç kaldıysa, çıplak kaldıysa onlardan çok üzüldün, onlardan çok çalıştın ve kurdun medinemizi, kurdun sitemizi ve aydınlattın kalbimizi.
Işıltı dolu bir dünya bıraktın ardında; çünkü ışıktın bütün arşa ve arza.
Sevgiliydin, en sevgiliydin, Allah'ın sevgilisiydin ey Nebi!
Biz, âlemlerin sahibine kul, köle olma gayretini senden öğrenirken; sen, bize bunları öğretirken, karanlıktaki ruhlarımızı aydınlığa çağırırken, sen Âlemlerin Sahibine sevgili olmuştun.
'Sevdim seni Mabuduma canan diye sevdim.'
Odur ki saadetimiz ümmetinden olmakla bahtiyarız.
Gül-i Muhammedî'yi sinelerimize yerleştirme arzusunda,
Ezan-ı Muhammedî'nin ardından koşma cehdindeyiz.
Ey Nebi! Bizim gülümüzsün, bizim hayat suyumuzsun ama hayat suyumuzu kurutmak, hayat gülümüzü koparmak isteyen, karanlıkta kalmış ruhlar var ve onlar, sırtımızda ve onlar karşımızda. Bir bir kırılıp dağılsa da kuleleri, yeniden yeniden dikiyorlar kaleleri karşımıza.
Ey Nebi!
Ey pırıl pırıl İslâm sitesinin mimarı,
Kalp ülkesini ve dünya devletini aynı ihtişamla kurup hasır üstünde geceleyen âlemin sevgilisi!
Daha dünyamıza gözlerini ilk açışında düşündün bizi ve
'Ümmetim, ümmetim' diye sızladın, ağladın, yalvardın.
Kevser ırmağı başında bir halka olup Nûr-u Muhammedî'ye kanmak...
Bu hayal yakıp kavurur bizi.
Ateşimiz eksilmesin, aşkımız, rüyamız, şevkimiz ve üzerimizde gezinip duran koruyucu meleklerimiz.
Budur, dileğimiz Ey Nebi!
Kalbime eriyişin ve gözyaşının tadını ver.
Kalbim eridikçe Allah'a ve sana yaklaşıyorum.
Kalbim inceldikçe kendimi buluyorum.
Kendimi buldukça yanıyor içimde ilahi nur.
Ateşimi eksiltme ey İlahi!
Olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekândaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir 'levha'dır bu âlem. İlâhî ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır.
Bilgilerin korunduğu bu âlemin insandaki küçük örneği, 'hafıza'dır. Şehadet âleminde mercimek kadar küçük bir et sembolüyle temsil edilen hafıza, başımızdan geçen olayları, gördüğümüz yerleri, tanıdığımız insanları, duyduğumuz sesleri, tattığımız tatları hayatımız boyunca edindiğimiz bütün intibaları, öğrendiğimiz bütün bilgileri içine alır, ama yine de dolmaz. Dağlar, denizler, ovalar, gökyüzü, yıldızlar, büyük küçük her şey ondadır.
Bütün bu işler, o mercimek küçüklüğündeki et parçasının marifeti olabilir mi hiç!
Hafıza, zekânın hazinesi, tefekkürün sermayesi, benliğimizin tarihidir. Ruhumuza takılan en değerli cihazlardan biridir. Hafızasız bir zekâ işimize yaramaz. Çünkü biz, eskiden öğrendiklerimize dayanarak düşünürüz.
Hafızanın bir de ebedî hayatımıza bakan yönü vardır. Hafıza, bir senet, bir vesika, bir belgedir. Ahiretteki muhasebe vaktinde, dünyada işlediğimiz sevapları ve günahları göstererek bize şahitlik eder.
'Levhi Mahfuz'un küçük bir misalidir bize verilen. Nasıl kâinattaki bütün olaylar o büyük hafızada yazılıysa, öyle de insanın başından geçenler de bu küçük levhada yazılıdır.
Her iki 'levha'da da Rabbimizin 'Hafîz' ismi tecelli eder.
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Allahim! Sen 'Bana dua edin duaniza karsilik vereyim' buyurdun,sen asla vadinden dönmezsin.
Allahim! Beni Islam`a ilettigin gibi,Müslüman kalmayi ve Müslüman olarak ölmeyi nasip eyle...
yaz henüz gelmisti ben ayrildigimda
kac vakit oldu kac ay kac yil kac asir evimden ayri...
a benim ruhumun deli memleketi
dünyayi verseler degismem seni cebimdeki bir cig tanesine
olmazsa olmaaaz....
insan oldugumuzu en cok anladigimiz vakitler dertten kederden kara kara düsünmeye basladigimiz anlardir....
öbür türlü pek calistirmiyoruz aklimizi.....
ölüm
22.09.2008 - 21:59inananlarin müjdecisi; kimsenin inkara güc yetiremedigi ortak kabul gören bir gercektir ölüm...
fethullah gülen
19.09.2008 - 02:52'Allah(CC) ' demeseydi sevmezdim, sesini aramaz pür dikkat dinlemezdim, özlenmezdi...Hakiki bir Vefadar...
Ondan ögrendiklerimizin hürmetine bakip konusmali yada susmali...
Allah sevdigini sevdirir!
yolculuk
22.03.2006 - 20:09iki kapi arasi hicret hali...
ağlarken gülebilmek
22.03.2006 - 16:50insana her aci ardinda sakladigi sevince vesilelerle birlikte gelir... bunun farkinda olma halidir aglarken gülebilmek...
hz.muhammed
19.01.2006 - 08:24Sen Ahmed-i Mahmud-u Muhammed´sin Efendim
Hak'dan bize Sultan-ı Müeyyedsin Efendim
Bir hadisde Hz. Peygamberin ahirzamanda gelecek kardeşlerini görmeyi arzu ettiği belirtiliyor. Bunun sebebi nedir?
Resulullah (asm.) birgün sahabelerine:
“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz? ”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız) . Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim” (1) .
Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurur:
“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:
“Biz senin kardeşlerin değil miyiz? ”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir”.
Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu. (2)
Bu hadis-i şeriflerde de, Resulullah (asm.) ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. “Kardeşlerim” dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.
Şu halde Peygamber’in (asm.) iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Resulullah’ın ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bunlar Resulullah’ın kardeşleridir. O, bunlara “kardeşlerim”, ashabına “arkadaşlarım” ünvanını veriyor.
Hz. Peygamberin kardeşlerim dediği bu bahtiyarların, O’nu görmeden kuvvetli bir imanla O’na ve getirdiklerine inanmaları son derece önemlidir.
Ayrıca bu kimselerin önemli bir özelliği, Hz. Ebû Bekiri Resulullahı sevdiğinden dolayı sevmek veya, Ebu Bekir (ra.) gibi, Rasulullah’ı seven sahabeleri sevmektir.
Sahabelerin haline bakılırsa, onlar da ilerde gelecek bu iman erlerine, hidayet nurunun aydınlığından sapmayanlara karşı büyük bir ilgi duyuyorlar. Bu kimselerin Cennete girmeden önce kevser havuzu başına geleceklerinden bahsedildiğine ve Resulullah’ın onlara olan iştiyakına bakılırsa, onlar Resulullah’tan sonraki tehlikeli dönemde gelmelerine rağmen, imanlarını muhafaza edecekler, imanla kabre girecekler, cennetlik olacaklardır. (3) Yani Resulullah (asm.) onların imanla kabre gireceklerini haber vermektedir.
Kaynaklar:
1. Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir) : Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.
2. Age. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den) .
3. Benzer hadisler için bk. el-Metalibu’l-Aliye, 4241, 8424, Müslim, Taharet, 395 Kenu’l-Ummal, 345, 84.
http://www.sorularlaislamiyet.com/moduller.php? modul=soru&op=1&id=384
hz.muhammed
26.12.2005 - 21:56Divan-i nübüvvetin hatemi
Ekmelü´l-halk
Esref-i mahlukat
*******
Ondört asir sonrasi mesafelere,zamana, isyan ettik...yinede taniyamadik tam degiliz olamadik yazik ettik kendimize...kurtulus Sendedir Ya Resulullah!
gönüllerimizin cözülesi zincirlerine gel de sür mübarek ellerini kendimiz bagladik kilitledik! ama öyle mahsun bakma halimize,biz Seni görmeden sevdik, tanimakla bahtiyariz,gül kokunu duyur küf tutmus yüreklerimize...
kurtulus Sendedir Ya Resulullah!
Lutfeyle Allah´im 'beni görmeden seven kardeslerime selam olsun' deyip selam gönderdigi aciz bir kulun da ben olayim!
hz.muhammed
09.12.2005 - 14:45bir biz degil alem Sana kurban diye sevdik!
gül yüzlü melekler Sana hayran diye sevdik!
Ve biz, gecelerde, gündüzlerde açıp türlü renklere bürünmüş ellerimizi dua ederken Allah'a Hep O'nu da anıyoruz.
İçimizde dolaşmış, güneşimizi paylaşmış, aç kalmış, karnına taş bağlamış o güzel insanı:
Allah'ın sevgilisini.
İncitmedi hiç kimseyi.
Mekke'de, Medine'de, Taif'te...
Ne kâtili, ne cahili, ne anneyi, ne de babayı...
Ne de bir çocuğu...
Eğilirdin namaz kılarken omuzlarına tırmanırdı Hasan ve Hüseyin, sevgili torunların.
Kızmazdın, okşardın, severdin ey nebi.
Ve bizler, yani yeryüzü tarihini yaşayan ve okuyan insanlar, senin evinden yurdundan,
Mekke'nden uzaklaştırılışını ve gizlice Medine'ye gidişini gördük.
Bir gül oldun insanlığın gönlünde.
Gül ile anlattık seni, gül kokusuyla doldu dünyamız.
Eşin, dostun, çevren aç kaldıysa, çıplak kaldıysa onlardan çok üzüldün, onlardan çok çalıştın ve kurdun medinemizi, kurdun sitemizi ve aydınlattın kalbimizi.
Işıltı dolu bir dünya bıraktın ardında; çünkü ışıktın bütün arşa ve arza.
Sevgiliydin, en sevgiliydin, Allah'ın sevgilisiydin ey Nebi!
Biz, âlemlerin sahibine kul, köle olma gayretini senden öğrenirken; sen, bize bunları öğretirken, karanlıktaki ruhlarımızı aydınlığa çağırırken, sen Âlemlerin Sahibine sevgili olmuştun.
'Sevdim seni Mabuduma canan diye sevdim.'
Odur ki saadetimiz ümmetinden olmakla bahtiyarız.
Gül-i Muhammedî'yi sinelerimize yerleştirme arzusunda,
Ezan-ı Muhammedî'nin ardından koşma cehdindeyiz.
Ey Nebi! Bizim gülümüzsün, bizim hayat suyumuzsun ama hayat suyumuzu kurutmak, hayat gülümüzü koparmak isteyen, karanlıkta kalmış ruhlar var ve onlar, sırtımızda ve onlar karşımızda. Bir bir kırılıp dağılsa da kuleleri, yeniden yeniden dikiyorlar kaleleri karşımıza.
Ey Nebi!
Ey pırıl pırıl İslâm sitesinin mimarı,
Kalp ülkesini ve dünya devletini aynı ihtişamla kurup hasır üstünde geceleyen âlemin sevgilisi!
Daha dünyamıza gözlerini ilk açışında düşündün bizi ve
'Ümmetim, ümmetim' diye sızladın, ağladın, yalvardın.
Kevser ırmağı başında bir halka olup Nûr-u Muhammedî'ye kanmak...
Bu hayal yakıp kavurur bizi.
Ateşimiz eksilmesin, aşkımız, rüyamız, şevkimiz ve üzerimizde gezinip duran koruyucu meleklerimiz.
Budur, dileğimiz Ey Nebi!
Kalbime eriyişin ve gözyaşının tadını ver.
Kalbim eridikçe Allah'a ve sana yaklaşıyorum.
Kalbim inceldikçe kendimi buluyorum.
Kendimi buldukça yanıyor içimde ilahi nur.
Ateşimi eksiltme ey İlahi!
İnsanlığın Gönlündeki Gül
Mustafa OĞUZ
hz.muhammed
11.08.2005 - 02:34Asr-i Saadetin günesi!
Alemin övünc vesilesi!
Bu kainatta Allah´in varligini ispat eden en büyük ayet ve nisan!
Bu kainatin manevi günesi!
Bütün insanlara hatip!
Habibullah!
Iki cihanin günesi!
Rabbin sesini en gür haykiran müezzin!
Levh-i Mahfuz
17.07.2005 - 21:52Olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekândaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir 'levha'dır bu âlem. İlâhî ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır.
Bilgilerin korunduğu bu âlemin insandaki küçük örneği, 'hafıza'dır. Şehadet âleminde mercimek kadar küçük bir et sembolüyle temsil edilen hafıza, başımızdan geçen olayları, gördüğümüz yerleri, tanıdığımız insanları, duyduğumuz sesleri, tattığımız tatları hayatımız boyunca edindiğimiz bütün intibaları, öğrendiğimiz bütün bilgileri içine alır, ama yine de dolmaz. Dağlar, denizler, ovalar, gökyüzü, yıldızlar, büyük küçük her şey ondadır.
Bütün bu işler, o mercimek küçüklüğündeki et parçasının marifeti olabilir mi hiç!
Hafıza, zekânın hazinesi, tefekkürün sermayesi, benliğimizin tarihidir. Ruhumuza takılan en değerli cihazlardan biridir. Hafızasız bir zekâ işimize yaramaz. Çünkü biz, eskiden öğrendiklerimize dayanarak düşünürüz.
Hafızanın bir de ebedî hayatımıza bakan yönü vardır. Hafıza, bir senet, bir vesika, bir belgedir. Ahiretteki muhasebe vaktinde, dünyada işlediğimiz sevapları ve günahları göstererek bize şahitlik eder.
'Levhi Mahfuz'un küçük bir misalidir bize verilen. Nasıl kâinattaki bütün olaylar o büyük hafızada yazılıysa, öyle de insanın başından geçenler de bu küçük levhada yazılıdır.
Her iki 'levha'da da Rabbimizin 'Hafîz' ismi tecelli eder.
Ömer Sevincgül
ayna
17.07.2005 - 01:57Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
1956
Necip Fazıl Kısakürek
allah (c.c)
09.07.2005 - 21:58Ilâhi ente maksudi ve rizâke matlubi...
yunus emre
11.06.2005 - 19:16Bakma dünya sevgisine aldanma halk gövüsüne
Dönüp didar arzusuna ol Hakk´a yüz tutmak gerek
sabah ezanı
10.06.2005 - 18:42Sahitlerin yalancisiyim, sabah ezani okunuyormus ben dogarken :)
allah (c.c)
23.05.2005 - 09:31Ben bir talebeyim ne tahtım var ne tacım tut elimden ALLAH'ım yalnız sana muhtacım.
ümit
06.05.2005 - 08:08Gami-tasayi birak, iraden canli ise!
Ümit kaynagi ol,olabilirsen herkese!
***
tövbe
02.05.2005 - 18:05tövbe günah kirinin temizlik kurnasi,
o cesmeye gelde sil ey gönül aynandan pasini! ! !
(? ? ?)
atasözü
02.05.2005 - 08:12tecrübelerin sözlerde paketlenip saklanmis halleri,yeri geldiklerinde kullanmak icin gülümseyerek aciyorum....
dua
29.04.2005 - 09:05Allahim! Sen 'Bana dua edin duaniza karsilik vereyim' buyurdun,sen asla vadinden dönmezsin.
Allahim! Beni Islam`a ilettigin gibi,Müslüman kalmayi ve Müslüman olarak ölmeyi nasip eyle...
üç şey
28.04.2005 - 21:34hamdim
yandim
pistim....
(Mevlana)
vatan
25.04.2005 - 18:20yaz henüz gelmisti ben ayrildigimda
kac vakit oldu kac ay kac yil kac asir evimden ayri...
a benim ruhumun deli memleketi
dünyayi verseler degismem seni cebimdeki bir cig tanesine
meger gurbet dedigin mapuslukmus günesli avlularda
yasanirmis öylesine
dönüsümde ne bulurum bilemem
bildigim dönücem
ey verilmis sözüm edilmis yeminim
elbet birgün dönücem
birkac olur hangi mevsim olur bilemem
elimde takvim yapraklarindan güller
gözümde bir cocuk
saclarimda kar
bunca aciyi bosa cekmezki hickimse
ve bunca ölümden kolay dönülmez
böyle sevmeyince....
dert
24.04.2005 - 03:23olmazsa olmaaaz....
insan oldugumuzu en cok anladigimiz vakitler dertten kederden kara kara düsünmeye basladigimiz anlardir....
öbür türlü pek calistirmiyoruz aklimizi.....
almanlar
22.04.2005 - 22:37ich hasse sie nicht, aber ich kann sie auch nicht lieben.....
wo ich genau stehe, weiß ich auch nicht......
asimilasyon
22.04.2005 - 05:24cok ugrasiyorlar ama o biraz zor.....
melek
22.04.2005 - 05:16Engel weinen nicht.........
Toplam 56 mesaj bulundu