Rumuz Rumuz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


KUMELY DUASI

Ey Rabbim,
Her şeyi kaplayan rahmetinden
Her şeye gücü yeten kuvvetinden
Önünde her şeyin boyun egdigi kudretinden
Karşısında hiçbir şeyin duramadıgı izzetinden
Her şeyi kaplayan azametinden
Her şeyi kuşatan ilminden
Her şeyi aydınlatan nurundan
İstiyor ve bekliyorum


Ey nur, Ey Kuddüs, Ey ilklerin ilki ve sonların sonu
Rabbim, İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet
Nimetleri degiştiren hatalarımı affet
Duaların kabulünü engelleyen
Belalar getiren
İşledigim bütün günahları ve yaptıgım bütün hataları affet.
Rabbim, zikrinle sana yaklaşabilirim, biliyorum.
Rahmetinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum.
Bana şükrü ögretmeni
Zikrini ilham etmeni diliyorum.
Bana merhamet etmeni
Beni, verdigine razı ve kanaatkar kılmanı diliyorum.
Sen ki ihtiyacı olana verirsin
Kapına geleni geri çevirmezsin.
Ey rabbim senin saltanatın yücedir.
Kimine gizli, kimine apaçıksın



Rabbim, biliyorum ki
Senden başka günahlarımı bagışlayacak
Suçlarımı örtecek kimse yok.
Biliyorum ki ben nefsime zulmettim.
Sana itaat etmedim.
Bütün bunlara ragmen beni unutmadıgından
Ve bana lütfettiginden dolayı
Kalbim sana kavuşma arzusuyla yanıyor
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Her kötülügümü örtersin
Başıma gelen her belayı hafifletirsin



Rabbim görüyorsun ki
Zincirlerim beni çökertti.
Çirkin ve boş emellerim beni senden uzaklaştırdı.
Dünya beni aldattı.
Gururum ve kayıtsızlıgım kalbimi katılaştırdı
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Affet beni ey Rabbim



Farz edeyim ki senin ateşine dayandım.
Her acıya gögüs gerdim
Ama senin rahmetinden bir an bile uzak kalmaya dayanamam biliyorsun



Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Yemin ediyorum ki eger konuşmama izin verirsen
Senin kapında her an coşarım
Feryat edenlerin feryadı gibi kapında feryat ederim,
Kaybedenlerin aglaması gibi aglarım.
Nerdesin? Çagırıyorum seni ey müminlerin dostu
Ümitsizlerin ümidi
Güçsüzlerin dayanagı
Aglayanların sevgilisi
Seni vücudumun tüm zerreleriyle çagırıyorum.
Rahmetine ümitle koşuyorum.
Görüyorsun ki bu kalp senden ayrılmanın acısını duyuyor.
Bu dil seni anıyor.
Bu kalp seni arıyor ve aglıyor.
Ah Rabbim o nasıl azapta kalabilir?
O senin affedeceginden ümitlidir, emindir.
Senin sevgini arzuladıgı halde ateş onu nasıl yakabilir.
Onun güçsüzlügünü biliyorsun.
O bu acıları daha ne kadar taşıyabilir?
Sen ona yol gösterirsen ateşin sıcaklıgı ona nasıl zarar verebilir?
O seni Rabbim diye çagırmaktadır.
Ruhunda senin izlerin varken onu nasıl ateşe atabilirsin?
Hayır asla sen bunları yapmazsın
Ben senin keremini biliyorum.
Merhametini biliyorum.
Senin isimlerin mukaddestir.
Sen insanlara kendini tanıttın
Rahmetinle kalplerini okşadın
Rahmetini benden esirgeme Ey Rabbim
Bil ki sana muhtacım



Gizlice yaptıgım günahlar senin ilmindedir.
Beni gizli günahlarımın agırlıgından kurtar.
Sen her şeye şahitsin.
Günahlarımı rahmetinle gizledin, biliyorum.
Rabbim sen her günahı bagışlayan ve her hatayı örtensin.
Sen benim fakirligimden ve güçsüzlügümden haberdarsın.



Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi


Yüceligin adına seni anmama yardım et
Boş emellerim, günahlarım, aşırılıklarım, bilgisizligim ve gafletimden dolayı senin af kapını gözyaşımla çalıyorum.
Biliyorum ki derdimin ilacı sensin.
Ey Rabbim, benim kimim var senden başka
Affı ve rahmeti başka kimden isteyeyim.
Bu kadar günah ve aşırılıktan sonra sana geldim
Pişman ve perişanım
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar.
Gözyaşımla sana dönüyor, günahımı itiraf ediyorum.
Yalnız sana sıgınıyor, özrümün kabulü için af diliyorum.
Beni affet Rabbim, beni affet.



Ey Rabbim senin rahmetini gördükten sonra beni yakacagına inanayım mı?
Keşke bilseydim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara direncimin azlıgını biliyorsun.
Ve biliyorsun ki ben senin ayrılıgına dayanamam.
Gözyaşımla çagırıyorum seni ey Müminlerin dostu.
Feryat edenlere cevap veren
Ey sadık yüreklerin dostu
Beni bu gece ve her saatte affet
Her günahı işlemiş ve her günde bulaşmışım
Sen hepsine şahitsin
Gizli olanı sen rahmetinle gizledin
Beni çirkin günahlarımın agırlıgından kurtar
Yüregim dostlugunu kaldıramaz
Ama kalbim sevgini hissedebilir.
Rabbim sana böylece inanamamıştık ve senin sevginden habersizdik



Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara karşı gücümü arttır.
Bana kudretinle güç ver.
Biliyorsun ki ben sana muhtacım
İlahi
Bilmiyorum sana neleri şikayet edeyim.
Zorlukları mı?
İnsanları mı?
Üzerime gelen günah ve belaları mı?
Beni affet Rabbim.
Her şeye sabrettim ama senin ayrılıgına sabredemem.
Beni hizmetine al.
Sana sürekli bir kul olayım
Güvencim, dayanagım, dostum sevdigim sensin.
Her halimde sana koşarım.
Bana kuvvet ver.
Kapına gelmeme yardım et
Ugrunda her şeyimi vermem için bana güç ve nur ver.
Huzurunda degişmez olayım.
Sana koşanlarla birlikte sana koşayım.
Seni sevenlerle birlikte seni seveyim
Rahmetin ve kudretinle koru beni
Hatalarımı affet.



Degil mi ki sen kullarına bu hükmü verdin.
Bana yönelin, benden isteyin, kabul edeyim dedin
Ben de yüzümü sana çevirdim
Elimi sana uzattım
Silahı, aglamak ve sermayesi ümit olan şu kulun
Senin kapına geldi
Eger affedersen bu senin şanındır.
Eger bagışlamazsan hangi kapıya gideyim.
Hangi kapı var.
Senden başka Rab yok ki onun kapısına gidilsin
Tüm zerrelerimle sana sıgınıyorum Rabbim,
Rahmetinle, şefkatinle beni kucakla…


Amin...Amin...Amin....


dursun ali erzincan



HOŞÇA KAL DEMEK İSTİYORUM GİDERKEN

“Hoşça kal” demek istiyorum giderken.
“Hoşça kal”da kocaman bir umut vardır çünkü.
“Sen hoş kal, ben geleceğim”dir aslında ardına gizlenen.
“Şöyle bir tur atıp geleceğimdir.
Bir kayboluş değildir “Hoşça kal”,
Aksine beş dakika sonra geleceğimdir ya da beş saat sonra.
Gelirken de tüm umutları çuvalla getirmektir.
Hayatın gülücüklerine ufak bir hüzün eklemektir,
Dudağın yarısına tebessümü saklayarak.
Nefes almanın biraz güçleştiğini hissetmek ama hiç durmayacağını bilmektir.
“Hoşça kal” ağlamaktır koparcasına, sarılmaktır karşındakine.
Çünkü bilinir ki geriye kesin dönüş vardır bir gün.
Aşk bitmemiştir yüreklerde, daha sıcacıktır.
O sıcaklık köz olsa da hiç bitmeyecektir.
Zira “Hoşça kal” denmiştir giderken.
Gözler birbirinden hiç ayrılmayacaktır, kalple işbirliği yaparcasına.
Kalp, adını her duyuşta fırlayacaktır yerinden.
Çünkü “Hoşça kal” denmiştir giderken.
Dünyanın bir ucunda bile olunsa o hep seninledir,
Nefesi hep boynunda, umudu hep seninledir.
Bazen bir köşe başında beklemektir,
Onun oradan sana koşacağını bilmektir.
Ağlarken güldürür.
Severken daha da sevdirir.
“Hoşça kal” kısa bir mola, küçük bir nazdır.
Ancak ne olursa olsun, sonu hep mutluluktur.



Elveda demek istemiyorum giderken.
Hüzün dolu ayrılıkları kemikleştiren bir kelimedir çünkü.
Sevdaları yürekten kopartıp atan ve yerinde yaralar bırakandır.
Çiçekleri soldurup, güneşi bile karartandır.
Tüm yaşanmışlıkları ortadan kaldırıp,
Hatıraların koynunda yıllandıran bir kelimedir, “Elveda”.
Bakışların bakışlara kenetlendiği günlerin,
Saatlerin hatta saniyelerin bittiğidir.
Sevgi sözcüklerinin tükendiğidir, konuşamamaktır.
Özlemlerin himayesine girip ve hiç çıkmamaktır “Elveda”.
Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atmasının sonudur.
Seni yalnızlığınla baş başa bırakıp,
Dokunuşların hissini kaybetmesidir, uyuşmaktır “Elveda”.
Dünyanın sonudur, yaşarken ölmektir, anlamsızlıktır.
Tatlının acı, tuzlunun tuzsuz, suyun ise zehir olmasıdır.
Fotoğraflara son kez bakıp
hepsini göz kırpmadan yakabilmektir.
Bazen kalbin izin vermese de “Ah” etmektir “Elveda”.
Bazense verdiğin ömre bir yenisini eklemek için
RABBİNE dua etmektir.
Başını geriye çevirmek ve beyaz mendil sallamaktır,
gözlerde iki damla yaş ile birlikte.
Ya da ardına bakmamak ve gözlerinden damlaması gereken yaşları içine akıtıp hızla uzaklaşmaktır.
Bir an kendinle olan mücadeleni kaybedip yine ona koşmaktır,
Ancak uzakta kalmak ve
sadece seyretmektir, görebilmektir onu.


Beraber yaşadığın günleri büyük bir iştahla saymak yerine, artık tarihleri unutmaktır.
Hiç neşe barındırmaz içinde “Elveda”.
Sıcaklıktan uzaktır, sevgi katilidir, sinsidir.
Bir onur mücadelesidir, kıyasıya.
Kısacası, umudun bitmesi ve ömrün kalan kısmını uzatma olarak görmektir “Elveda”.

Bu yüzden, sırf bu yüzden
“Elveda” demek istemiyorum
sevgini yüreğimde taşıdığım için
Sadece “Hoşça kal” demek istiyorum..

Hoşçakal...

alıntı



Efendim
sana sesleniyorum ötelerden.
Aczime bakma çehreni asma
çevirme gül cemalini bu mücrim yüzden.
Bakma yüzsüzlüğüm deli cesaretimden
Sen alemlere rahmetsin mahrum etme cemâlinden.

Efendim
sana sesleniyorum ötelerden.
Bırak yanında kıtmîrin olayım.
B
aşka bir hünerim yok fânî dünyada
bırakma beni ak kor oldum yangınlarımda.
Gözyaşlarım söndürmez alevimi biliyorum
hangi günahımı itiraf edeyim hangi birini!
Hangisini setreyleysem acaba hangilerini!
Eller gözler yerler ve gökler şâhit
deliller ortada ayan beyân suçum zâhir.
O kadar çok ki mücrim bile denmez bana
ama ümitsiz de değilim ümidim senden.
Bakma bana itirafım deli cesaretimden
Sen alemlere rahmetsin mahrum etme merhametinden.

Efendim
sana sesleniyorum ötelerden.
Ne dünyaya teşrifini gördü bu gözler
ne de emanetini en Emîne teslim edişini.
Yâ veyl! bu gözler ki kavruldu nâr-ı haramdan
temâşası hep zilletti her nazarı zillet-i hevâdan.
Oysa ne hicranlı günler gördü o mübarek gözlerin
ne yaşlar döktü bize 'ümmetî ümmetî' diye.
Biz sana layık olamadık Efendim!
Emanetine sahip çıkamadık hiç!
Yırttık pervasızca ahd-i fermanını
kaldırdık gönüllerden o yüce Kitâbını.
Takıldık tökezledik düştük sekr-i dünyadan
ağlanacak halimize hep güldük Efendim.
Güzel sözler boş sözler oldu zaman b
aşka zamandı
binlerce asır geçmişti üstünden terakki hayaldi.
Ne olur aczimi affet şikayetim yalnız kendimden
dedim ya bakma haykırışım deli cesaretimden
Sen alemlere rahmetsin mahrum etme şefkatinden.

Efendim
sana sesleniyorum ötelerden.
Kaybettik içimizdeki o çocuk masumluğunu.
Tilkilik kurnazca ruhumuzda geceledi hep.
Uludu iyiliği paramparça eden seyyiât
Sen taşlara darblara sövgülere lâyık görüldün.
Bize ise miras kaldı şatafatlı rahat bir hayat.
Anneler yine gebeydi salih evlatlar yok oldu.
Nice firavunlar ebu cehiller nemrutlar doğdu.
Kendi elimizle kendimizi ateşlere attık.
Yanıyoruz yetiş tut elimizden yok olduk!
ah pişmanlık ah cahillik ah yok olası feryât!
Sâhi sâhi değildi miydi avuntu muydu heyhât?
Savınca musibeti Yaradan nisyân ile kavrulduk.
Beşeriz şaşarız bırakma ellerimizi tut yeniden.
Bize bakma serkeşliğimiz deli cesaretimizden
Sen alemlere rahmetsin mahrum etme muhabbetinden.

Efendim
sana sesleniyorum ötelerden.
Seni bize güzel anlattılar hep.
Güzellik bile haya edermiş yanında.
Yalan ihanet kibir yanına uğramazmış hiç.
Muhammedü'l Emin diye seslenilirmiş sana.
Bir güzel ravzada güllerin Efendisiymişsin
Ebubekir Ömer Osman ve Alilerin varmış değil mi?
Biliyorduk duyuyorduk uymuyorduk uyuyorduk.
İşimize gelmiyordu çünkü; işimiz gidiyordu elimizden.
Siz tek tek açmıştınız en güzel bahçelerde.
Biz tek tek soldurduk kaldık kupkuru çöllerde.
Tüm güzellikleri çarçur ettik tel tel döküldük
Tül tül alevlenen uhuvveti şakağından vurduk.
Köhneliğine tutulduk müzeyyen hayatın vurulduk.
Oysa hepsi bir amel-i şeytanmış çok geç uyandık.
Tutunacak dalımız yok derken seni gördük Efendim.
Alır mısın yanına basar mısın bağrına yeniden?
Bakma bize yaptıklarımız deli cesaretimizden
Sen alemlere rahmetsin mahrum etme kendinden.



alıntı


Özlemek Nedir Bilirmisiniz?


Özlemek; sevmektir ilk önce
Çünkü sevmezsen özlemessin ki delicesine.

Özlemek; aglamaktır aslında
Akan her gözyaşında anıları hatırlamaktır.

Özlemek; uzaklara dalmaktır
Çok uzaklara...

Özlemek; ümit etmektir
Hayal etmek başarmanın yarısıdır mesela.

Özlemek; sıkılmaktır
Bazen yalnızlıgından, bazen ise etrafindaki gereksiz kalabalıktan.

Özlemek; haykırmaktır
Sesin kısılırcasına özledim diye bagırmaktır.

Özlemek; kızmaktır
Bazen özlemine neden olanlara, bazen ise kadere çaresizce.

Özlemek; yanılmaktır
Gece yarısı kalktıgında, herseyin bir rüya oldugunu anladıgında mesela.

Özlemek; sabretmektir
Usanmadan şafagı gözlemektir
Yılları, ayları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları hatta saniyeleri kovalamaktır.

Özlemek; yaşamaktır
Yalnızlığa inat mücadele etmektir

Özlemek; kavuşmaktır
Bir daha ayrılmamacasına... Hayal bile olsa…

Fatımâ Hümeyrâ Kavak





Aşk bencilliktir. Yalnızca benimsin, tümüyle benimsin, daima benimsin, der âşık. Bir parçasını bile başkasına vermez, dokundurtmaz, koklatmaz; elinden gelse göstertmez. Ben nasıl seviyorsam onu, o da öyle coşkulu sevsin, der. Çoğu kez kıskançlık da arkadaş olur bencilliğe.

Aşk başkası olmaktır. Âşık, kendinden ve kendi özünden gelen özelliklerini inkar edip, yok sayıp sevgilinin özünü kabullenir. Geçmişinden süregelen alışkanlıklar bütününden vazgeçer. Sevgilinin yaşam kalıplarına girip kendini yeniden yapılandırır. O ne yapsa, neyi hoş görse, nereye gitse, hangi müziği dinlese onunla beraberdir. Sahte bir beraberlik değildir. Haz dolu bir kabullenme ve birlikteliktir. Anneler ortak, babalar bir, yaşamaların hareket yönü aynı olur.

Aşk ezberlemektir. Sevdiğinin ayakkabı numarasını ve beden ölçülerini ezberler. İlk buluşma, ilk mektupta yazılanlar, ilk sözler, ilk öpüşme, ilk kavga, hafızada saklıdır. Sevgilinin sevdiği çikolata, en çok dinlediği şarkı sözleri, burcu ve yükseleni, bir de abartılı burcunun özellikleri bilinir. Doğum günü unutulmaz, unutulsa aşk da biter. Yüzlerce aşk sözü, şiir kaydedilir belleğe. Kişinin en çok ezberlediği yaşam dönemi aşkla ilgili kısımdır.

Aşk sihirli bir değnektir. Âşık olduktan sonra olduğu gibi kalan yoktur. Mutlaka bir evrim geçirilir ve az bir sürede bireyin yaşamında gözle görülür değişimler yaşanır. Asi, öfkeli, haşin görünen kişi, bir anda yumuşar ve neredeyse erir. Hüzünlü ve umuttan yoksun olanlar, bir anda yaşama sımsıkı sarılır ve depresif hallerinden eser kalmaz, mutluluktan dudaklarında tebessüm eksilmez.

Aşk felakettir. Karşılıklı ve tutkulu olunca sevenler mutlu olur; ama aşka ayrılık yolu gözükürse, âşıkları beklenmedik felakete sürükler ve yaşamla olan birçok bağlarını koparır. Kimi çaba sarf eder, koşuşturur, yalvarır, sabahlara dek kapısından ayrılmaz, amacı yitirdiği ve aşkına karşılık vermeyen sevgiliyi kendine bağlamak veya geri getirtmektir; ama istediğini de alamaz. Bir anlık öfke seline kapılıp sevdiğinin ve kendisinin yaşamına son verenler, aşkın çılgın aptallarıdır. Sadece kendini yok edenler, aşkın korkak aptallarıdır. Sevdiğini ve onun yakınlarını bitirenler ise, vahşi aptallardır. Oysa bir veya iki yıl sabırla ayrılık acısına katlanıp sonra aşkın gerçek ve tatlı heyecanını yaşayabilir.

Aşk takıntıdır. Âşık, takılmış bozuk bir plak gibidir. Sevgilisiyle, sevdasıyla ilgili birçok şeyi aynı sözlerle defalarca tekrar eder. Ağzından sevgiden, sevgiliden ve aşktan başka söz çıkmaz. Öyle ki, çevresindekileri usandırır. O konuşmaya başlayınca herkes kaçacak delik arar, kulaklarını tıkar.

Aşk abartıdır. Sevgilinin boyu servidir, gözleri ceylan, burnu fındıktır. Hiçbir özellik normal sınırlarda değildir, her şey alışılmışın dışındadır. Ay utanır görünmez, güneş kıskanır bulutun ardına gizlenir. Dünyada eşi benzeri görülmez, aynısı yeryüzüne gelmemiştir ve gelmeyecektir. Gözleri ışık saçar, nefesi lodos olur. Dünyanın en seçkin insanı odur. Aşk abartı dedik ya...

Aşk hayal görmektir. Âşık kendinde değildir, var olmayan ama kendisinin kurduğu bir alemdedir. İstediği gibi dolaşır bu alemde, her dediği olur. Kendisi prenstir, sevdiği ise prenses. Hayaller âleminden ayrılıp gerçeğe çok az döner. Hayallerde kaybolmuş bir görüntüdür aslında.

Aşk imkânsızı başarma çabasıdır. En ulaşılmaza âşık olunur bazen. Görünmez bir yolda yürümek, sonu olmayan bir kuyuya inmek, fırtınalı okyanusta sörf yapmak gibidir. Ulaşmak için amansız bir çaba verilir. Âşık için anlamlı bir çabadır. Sevgili, sevgilisinin dönmeyeceğini ve onu ebediyen yitirdiğini bildiği halde, umudunu yitirmez, “belki döner” diyerek ardından koşuşturur.

Aşk çözülemeyen bir bulmacadır. Her bir parçası bir iklimde gizli. Duygularla örülmüş; ama bütünüyle anlaşılmaz. Aşkta bütün duygular en yoğun haliyle yaşanır, birbirine karışır. Aslında her duygunun bir rengi vardır; fakat aşkta bu renkler en koyu biçimini aldığı halde birbirine karışır ve hiçbiri gerçek rengini koruyamaz. Nefret, hüzün, sevgi, özlem... aşkın temel açmazıdır. Nefrette de aşk var, hüzünde de, sevgide de, özlemde de. Aşk bitmez... ama çözülmez de...

Aşk hayal kırıklığıdır. Kimi bir iki ıslak öpüşe, cinsel arzuya kanır ve sevildiğini sanır; ama yanılır. Çok geçmeden ihtiraslı bağlılığına, sıcak gözyaşlarına karşılık bulamaz. Sevdiği ya gidiyor, ya gitmiş ya da başkasına ait olmuştur. Aşk cennetinden başlayan yolculuk, hayal kırıklığının hüküm sürdüğü cehennemde son bulur.

Aşk bir armağandır. Kendiliğinde insanı bulan bir armağan... Ne zaman, nerede ve niçin geldiği bilinmeyen bir armağan... İnsanın sahip olabileceği en değerli armağan... Yaşamda elde edilebilecek en büyük armağan... İnsanın onu kendinden başkasıyla asla paylaşamayacağı bir armağan... Onu yitirmemek için canı pahasına koruduğu bir armağan... Sürekli aklında, yüreğinde tuttuğu bir armağandır.

Aşk, habersiz gelen bir fırtınadır. Kişi neye uğradığını şaşırır. Her şey bir anda oluverir. Yaşam standartlarını alt üst eder; ama hasar vermez, güzelliklerle bezenmiş yeni bir yaşam sunar. Yeni ve heyecan dolu bir dünyanın kapılarını ardına dek açar.

Aşk esareti kabullenmektir. Nice insan vardır, başına buyruk, küçük bir tevazuu bile aşağılık kabul eden. Başı dik ve mağrur yürür. Aşk cephesinde aşka yenik düşünce, esareti en katı formlarıyla kabullenir. Sevgilinin en sadık kölesi olur. Terk edilince, yani görünürde özgür bırakılınca sevilinin esaretine girmek için çırpınır durur. Bu kez sevgilinin yokluğundan kaynaklanan esaret başlar. Bu esaretten de kurtulmak için feryatlar, figanlar çırpınışlar baş gösterir; lakin fayda etmez. Sevgili varken ona esir olunur, yokken yalnızlığa ve sevgilinin yokluğuna esir olunur.

Aşk dokunmaktır. Tenler birleşir, sıcaklıklar karışır; aşk doruğa tırmanır. Dokunma gereksinimi şehvetten öte bir duygudur. Aşk ateşi dokunma ile alev alır ve bir daha sönmez.

Aşk insanın erime noktasıdır. Âşık, duygu yumağı olur, su gibi, lav gibi akar. Histen yoksun kişiler, aşka düşünce gözyaşı yüklü bir bulut olur, dolu iken yağmur olur; zamanlı zamansız yağar, sel olur.

Aşk düşler ülkesine bir yolculuktur. Hiçbir şey gerçek gibi görünmez. Uzun sevişmeler, ateş gibi yakınlaşmalar birer yansımadır adeta. Alev alev yanan dudaklar öpüldüğü halde öpülmez, güneş gibi parlayan gözlere bakıldığı halde görülmez, birlikte olunduğu halde yaşanmaz. Geriye dönüp bakıldığında hepsinin bir düş olduğu sanılır. Bütün ilişkilerde büyülü bir hava eser. Birlikteliğin doruğa çıkması bir anda olur, yer çekimine inat havada uçulur, ayaklar yere basmaz.

Aşk bağışlamaktır. En büyük günah görmezden gelinir, en ağır suç affedilir. Aldatan eş suçüstü yakalanıldığı halde üç beş tatlı sözle ve bir iki özürle bağışlanır. Verilen randevuya geç kalınma, verilen sözleri yerine getirmeme, terk edilmeyen kötü hasletler ve daha birçok şey hoş görülür.

Aşk hataları görmemektir. Kör eder kişiyi aşk. Kusurları görmez, görse de önemsemez âşık. Herkesin gördüğü hataları, çirkinlikleri o görmez, göremez. Sevgilideki güzellikler, iyilikler evren kadar büyük görünürken; kötülükler, çirkinlikler zerre kadar küçük görülür ya da hiç görülmez.

Alıntı


***Niyet Altın Gibidir...


* İhlas, ben Rabbimden isterim, ben Rabbime güvenirim, herşeyi Rabbim için yaparım demektir.

* Dünyada iki gram altın için iki ton toprak elenir. Ahirette de böyledir. Niyet altın gibidir. Çok amel değil, ihlaslı amel lazımdır. O kadar amelde hep niyet aranır, niyete bakılır, Allah için olanlar seçilir diğerleri atılır.

* Sakın sakın ben hakkımı ahirette senden alırım demeyin. Dünyada iken tatlılıkla helalleşmeye çalışın. Nice alacaklı orada borçlu çıkacaktır.

* Huzur, parayla malla mülkle olmaz, kesinlikle olmaz. Ölümle ahiretle olur, daha doğrusu Allah demekle olur.

* Mıknatıs içinde cevher olanı çeker. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları mıknatıs gibidir. Kalbinde cevher olanları kendisine çeker.

* İman nimetinin elde kalmasının en önemli şartı, hubbu fillah buğdu fillahtır.

* İmanın kıymetini bilin. Allahü teâlânın vaadi vardır, Nimetlerin kıymetini bilmezseniz alırım buyuruyor. Bu vaadi ilahidir. Alırım şiddetli azap ederim buyuruyor. Bu da vaadi ilahidir. Allahü teâlâ vaadinden dönmez, vaad ettiğini elbette yapar, çok korkmak lazım.

* Öfke nefsani, gayret rahmanidir, çok çok iyidir. Gayret, bir müslümanın zararını önlemek için ona kızmaktır.

* Aldanan kârdadır, aldatan düşünsün.

* İbadetlerin en kıymetlisi namazdır. Çünkü her gün Allahü teâlâyı hatırlatıyor. Allahü teâlâyı hatırlamak zikretmektir. 5 vakit namaz, 5 defa hatırlatmıyor ki. Ne kadar var namaza, bir saat var, yarım saat var, 10 dakika var, hep bunları böyle hatırladıkça, Allahü teâlâ günde 5 defa, fakat herbirinde kaç defa hatırlanıyor. Ha abdest alacağım, ha kılacağım, vakit geliyor, vakit geçiyor derken, hep Allahü teâlâ hatırlanıyor. Allahü teâlâyı zikretmeye sebep oluyor namaz.

Kalblerin ilacı zikirdir. Allah sevgisi, Allah’ın zikri olan kalblerde bulunur. Allah’ı zikreden kalblere yerleşir Allah sevgisi. Buna da sebep namaz. Allah’ı zikreden kalblerden dünya muhabbeti çıkar. Dünya muhabbeti kalbden çıkınca, Allah muhabbeti kendiliğinden gelir. Nasıl bir şişenin içinden su çıkınca boş kalmaz hava dolarsa, yani hava kendi gelirse, dünya muhabbeti de kalbden çıktı mı, Allah muhabbeti kendi gelir.

* Nefs Allah’ın düşmanıdır. Herkesin en büyük düşmanı nefsdir. Nefs-i emmare. Bu nefs-i emmare ölmez. Hiç kimsenin nefsi yok olmaz. Niçin? Çünkü o nefs işe yarıyor. Ölür mü? Onunla cihad yapınca insanlar, meleklerden daha yüksek oluyor. Melekten daha yüksek olmak nefs sayesinde olur. Nefsle cihad sayesinde. Onun için nefs ölmez. Ama nefs zayıflar, kuvveti kalmaz. İnsanı aldatamaz zayıflayınca. Nefsi zayıflatmak ibadet etmek ile olur. Evet, nefsin en büyük düşmanı ibadet. Allahü teâlâ müslümanları çok sevdiği için namaz kılmayı emretti. Namaz kılmak öyle bir lutf-ü ilâhidir ki, her namazda nefs kahrolur, insanın kalbini aldatamaz olur. Nefsin şerrinden kurtulur insan.

* İbadetler şartlarına uygun yapılırsa sahih olur, Allah rızası için yapılırsa makbul olur. Makbul olması için sahih olması yani şartlarına uygun olması lazımdır. Niyet bozuksa, sahih olabilir ama makbul olmaz.

* Önce Allahü teâlânın sevdiklerini öğrenmek lazım. Onlar, farzlar, vacipler, sünnetlerdir, bunları öğrenip yapmak lazım. Sonra Allahü teâlânın sevmediklerini öğrenip yapmamak lazımdır. Onlar da haramlar ve mekruhlardır. Müslüman her şeyden önce Rabbinin sevdiklerine sevmediklerine dikkat etmeli.

* Bir mümin Kâbe’yi ilk gördüğü anda ettiği dua kabul olur. Mümin de bir mümini görünce ettiği dua kabul olur. Yani selamlaşınca; selam verene ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü demek lazımdır. Aynı dua sana da olsun demektir.

* Rızk çalışmakla artmaz. Çalışmakla mal çoğalabilir. Herkes rızkını yiyip bitirmeden ölmez.

Alıntı..



Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol!


'Baskalarının bahtiyarlığına imrenme. Çok kimseler var ki, senin hayatına gıpta ediyorlar.'

'Topraktan biten güller solar gider,gönülden biten güller daimidir

'Içteki kiri su degil,ancak gözyaşı temizler.'

Keskin disli kaplana acimak, zavalli koyunlara haksızlıktır.

Cömertlikte yardım etmede akar su gibi ol,
Şefkat ve merhamette günes gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol...
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörülükte deniz gibi ol,
ya oldugun gibi görün, ya göründügün gibi ol....

Önce farenin şerrini defet, sonra bugday biriktirmeye çalış.

Insan yüzlü pek çok seytan var, her ele el vermemek gerek.

Herkes herkese bir lokma birşey verebilir ama bogaz bagişlamak, ancak Allah’ın işidir.

Çok insan gördüm, üzerinde elbisesi yok; çok elbise gördüm, içinde insan yok.

Tatli suyun bası kalabalık olur.

Putlarin anasi, nefsinizin putudur.

Ecel verileni almadan önce, verilmesi gereken herşeyi vermek gerekir.

Nefis üç köseli dikendir, ne türlü koysan batar.

Kusursuz dost arayan, dostsuz kalir.

Bir kimseyi tanimak istiyorsan düşüp kalktıgı arkadaşlarına bak.

Bir şeyi bulunmadigi yerde aramak, Onu aramamak demektir.

Hiç bir el, gönülden gizli bir iş yapamaz.

Bir mum diger bir mumu tutusturmakla işigindan birsey kaybetmez.

Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde sasilacak bir sey yok. Sasilacak olan odur ki, bu kuzu, kurda gönül baglamis, asik olmustur.

Ne kadar bilirsen bil söylediklerin karsindakinin anlayabildigi kadardir

.

Dogrudan nasihat, kisiyi yaralar.

Hayatta muvaffak olmak için üç sey lazimdir: Dikkat, intizam, çalisma.

Her seye dogru demek ahmakliktir, fakat her seye yanlis demek de zorbaliktir.

Akil, ask ve can! Bu üçü üçgendir. Her derde çare, her yaraya merhemdir.

Dertli adamin kararsizliklarla, dumanlarla dolu bir evi vardir. Derdini dinlersen o eve bir pencere açmis olursun.

*'Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.'


Düşüncen gül ise sen gül bahçesisin, diken ise dikenliksin.

Komşularından av kapmak aslanlara ayıptır, köpeklere değil.


dünya alimin kıymetsiz oyuncağı, delinin de değerli salıncağıdır.

Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susarak, davaya benzer, cefa çekmek te şahide, şahidin yoksa davayı kazanamazsın.

Aşksız olma ki, ölü olmayasın Aşk ile öl ki, diri kalasın...


eğer dostun yoksa niçin aramıyorsun. eğer dost buldunsa niçin sevinmiyorsun.

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anlayabildiği kadardır.

-'ALLAH İCİN ATESE ATILMAK VARDIR.LAKİN ATESE ATILMADAN ONCE KENDİNDE
İBRAHİMLİK OLUP OLMADIGINI ARASTIR.CUNKU ATES SENİ DEGİL İBRAHİMLERİ TANIR
VE YAKMAZ..'

hz MEVLANA


Gönül Bilmem Ne Tez İhtiyarladın




Gönül bilmem ne tez ihtiyarladın
Hep aşktan sevgiden uzakta kaldın
Aşk nedir sevgi ne hiç anlamadın
Gönül, bilmem ne tez ihtiyarladın.


Gönül,birden bire,mateme daldın
Karamsar dünyanın içinde kaldın
Aklını kim çeldi,kime aldandın
Gönül, birden bire,mateme daldın.


Ne bir gün neşeme,bir neşe kattın
Ne bir meyhanede,bir kadeh attın
Nede bu dünyaya eser bıraktın
Ne bir gün neşeme, bir neşe kattın.


Geldin gideceksin, yok arkadaşın
Yalnızlık içinde kıvranır başın
Yoktur dertlerini bilen dertdaşın
Geldin gideceksin yok arkadaşın.


Boyun büktüm susuz kalmış gül gibi
Sararıp kurudum kırık dal gibi
Sayende talihim küstü el gibi
Boyun büktüm susuz kalmış gül gibi


Şair Yusuf Değirmenci









Öper ve Geçer....


Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında, Önemli olmaz düştüğün yerler, Atıldığın kuyular, Aldığın yaralar, Yalan çıkan, bildiğin tüm doğrular, İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman.



Bütün Aciyan Yerlerini Öptüm
Sevgi her yaraya iyi gelir

Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında,
Önemli olmaz düştüğün yerler,
Atıldığın kuyular,
Aldığın yaralar,
Yalan çıkan, bildiğin tüm doğrular,
İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman.

Bazen kaç yaşında olursan ol,
Küçük bir çocuğun ağlayarak annesinin yanına gelmesi gibi,
Acıyan yerlerini öpecek birinin yanında olmak,
Ağlamak istersin...
Öperse geçer diye inandığın birinin yanında doyasıya ağlamak,
Tüm yanmış yerlerine rüzgâr olur, serin yağmurlar gibi gelir,
Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen,
Anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen,
Yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan,
Seni olduğun gibi kabul eden,
Değiştirmeye çalışmayan,
İstediği kalıplara uymasan da,
Seni sevmekten vazgeçmeyen,
Biri varsa eğer...
Korkma incinmekten.
Bırak sıyrıklar olsun dizlerinde,
Öper ve geçer...

Ne kadar da sevgiye muhtaçtır insan,
Nazını çekecek biri olsun ister yanında,
Çocukca mıkırdanmak, sızlanmak, tutturmak ister,
Bir yetişkin gibi dinlenilmek,
Bir çocuk gibi şımartılmak ister,
Her zaman yetişkin olmak, yetişkin gibi davranmak yorar insanı.
Bazen saçmalamak ister,
Hesaplamadan, hesap etmeden karar vermek ister,
Kalbinin tarifini dinleyip,
Hissettiklerinle yol bulmaya çalışmanın dayanılmaz heyecanı içinde,
Sırtını tüm yolları bilenin yüceliğine dayayıp,
Küçük bir çocuk gibi koşabilmek...
Arkamdan annem bana bakıyordur,
-Düşersem öper ve gecer-in güvenliği içinde koşabilmek,
Sıyrılan, kanayan ve acıyan tüm yerlerini,
Öpen biri varsa eğer,
Korkma düşmekten,

Bırak kanasın dizlerin, Ağla ağlayabildiğin kadar,

Öper ve geçer....



alıntı...