bir od ayerde bir mum perdler indirilmiş
yerde çıplak bir gömlek korkusundan dirilmiş
süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi
yatıyor yatağında didik upuzun ölü
üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü
bezin üstünde ayak parmaklarının izi
mum alevinden sarı baygın ve donuk benzi
son nefeste göğsü boş eli uzanmış yana
gözleri renkli bir cam mıhlı ahşap tavana
sarkık dudaklarının ucund abir çizgi var
küçük bir çizgi küçük titreyen bir an kadar
sarkık dudaklarında asılı titrek bir an
belli ki birden bire gitmiş çırpınamadan
bu benim kendi ölüm bu benim kendi ölüm
ban geldiği zaman böyle olacak ölüm
odamda yanan mumu üfledi bir çan sesi
gözlerim halka halka gördü bu uçan sesi
önümden bir hız geçti aktı ateşten izler
açıldı kızrım kıvrım toprak altı dehlizler
şimşekler yandı söndü şimşekler sönüp yandı
derindeki sarnıçta durgun sular uyandı
sağa sola sallanıp dan dan dan çaldı çanlar
durmadan çaldı çanlar durmadan çaldı çanlar
sular ürperdi eşya ürperdi tunç ürperdi
çanlar kocaman çanlar korkunç korkunç ürperdi
gördüm ki adım adım gölge gölge keşişler
ebedi karanlığın mahzenine inmişler
ruhumu eritipte kalıpta dondurmuşlar
onu istanbul diye toprağa kondurmuşlar
içimde tüten bir şey hava renk eda iklim
o benim zaman mekan aşıp geçmiş sevgilim
çiçeği altın yaldız suyu telli pulludur
ay ve güneş ezelden iki istanbulludur
denizle toprak yalnız ond aermiş visale
ve kavuşmuş rüyalar ond aond amisale
istanbul benim canım
vatanımda vatanım
istanbul
istanbul
tarihin gözleri var surlarda delik delik
servi endamlı servi ahirete perdelik
bulutta şaha kalkmış fatihten kalma kır at
pırlantadan kubbeler belki bir milyar kırat
şahadet parmağıdır göğe doğru minare
her nakışta o mana öleceğiz ne çare
hayttan canlı ölüm günahtan baskın rahmet
beyoğlu tepinirken ağlar kracaahmet
o manayı buld abul
ille istanbuld abul
istanbul
istanbul
boğaz gümüş bir mangal kaynatır serinliği
çamlıcada yerdedir göklerin derinliği
oynak sular yalının alt katına misafir
yeni dünyadan mahzun resimde eski sefir
her akşam camlarında yangın çıkan üsküdar
perili ahşap konak koca bir şehir kadar
bir ses bilemem tanbur gibi mi ud gibi mi
cumbalı odalrda inletir katibimi
kadını keskin bıçak
taze kan gibi sıcak
istanbul
istanbul
yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler
yedi renk yedi sesten sayısız belirişler
eyüp öksüz kadıköy süslü moda kurumlu
adada rüzgar uçan eteklerden sorumlu
her şafak hisarlarda oklar çıkar yayından
hala çığlıklar gelir topkapı sarayından
ana giib yar olmaz istanbul gibi diyar
güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar
gecesi sümbül kokan
türkçesi bülbül kokan
istanbul
istanbul
karacaahmet
deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet
al sana derya gibi sonsuz karacaahmet
göbeğinde yabancı şehrin sahici belde
ona sor gidenlerden kalan şey neymiş elde
mezar mezar zıtların kenetlendiği nokta
mezar mezar varlığa yol veren geçit yokta
onda sırların sırrı bulmak için kaybetmek
parmakların saydığı ne vars ahep tüketmek
varmak o iklimeki uğramaz ihtiyarlık
ebedi gençliğin taht kurduğu yer mezarlık
ebedi gençlik ölüm desem kimse inanmaz
taş ihtiyarlar servi çürrü ölüm yıpranmaz
karacaahmet bana neler söylüyor neler
diyor ki vatan viran olmaz tek bucak viraneler
zaman deli gömleği onu yırtanda ölüm
ölümde yekpare an ne kesiklik ne bölüm
hep olmadan hiç olmaz hiçin ötesinde hep
bu mu dersin taşlarda donmuş sükuta sebep
kavuklu başörtülü fesli başaçık taşlar
taşlara yaslanmışda küflü kemikten başlar
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları
süzüzyor sahi diye toprağa basanları
onlar ki her nefeste habersiz öldüğünden
gülüp oynamaktalar gelir gibi düğünden
onlar ki sıfırlarda rakamları bulmuşlar
fikirden kurtularak ölümden kurtulmuşlar
söyle karacaahmet bu ne acıklı talih
taşlarına kapanmış ağlıyor koca tarih
çile
03.02.2004 - 15:02bendedir
ne azap ne sitem bu yalnızlıktan
kim ene aşılmaz duvar bendedir
süslenmiş gemiler geçse açıktan
sanırım gittiği diyar bendedir
yaram var havanlar dökemez merhem
yüküm var bulamaz pazarlar dirhem
ne çıkar bir yola düşmemiş gölgem
yollar ki Allah a çıkar bendedir
çile
03.02.2004 - 15:01ben
ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin
ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin
ben sırtında taşıyan işlenmedik günahı
Allah ın körebesi cinlerin padişahı
ben usanmaz bekçisi yolcu inmez hanların
ben tükenmez ormanı ısınmaz külhanların
ben kutup yelkenlisi buz tutmuş kayalarda
öksüzün altın bahtı yıldızdan mahyalarda
ben başı ağır gelmiş boşlukta düşen fikir
benliğin dolabında kör ve çilekeş beygir
ben Allah diyenlerin boyunlarınd avebal
ben bugünküne mazi yarın kine istikbal
ben ben ben haritada deniz görmüş boğulmuş
dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş
hep ben ayna ve hayal hep ben pervane ve mum
ölü ve münker nekir başdönmesi uçurum
..
çile
03.02.2004 - 15:01serseri
yeryüzünd eyalnız benim serseri
yeryüüznd eyalnız ben derbederim
herkesin dünyad avars abir yeri
bende büütn dünya benimdir derim
yıllarca gezdidim hoyrat başımı
aradım bir ömür arkadaşımı
ölsem dikecek yok mezar taşımı
halime ben bile hayret ederim
gönlüm ne dertlidir nede bahtiyar
ne kendiisne yar ne kimseye yar
bir rüya uğrunda ben diyar diyar
gölgemin peşinden yürür giderim
çile
03.02.2004 - 15:00nefs
geceler toprağa benimle girmiş
kasırga benimle kopmuş denizde
sanırım vabalı elim gezinmiş
çürüyen ağaçta hasta denizde
cinnet şüphe korku benim eserim
sıcak kalbinizde gizlidir yerim
bir kurdum ki sizi hep diş diş yerim
ve gezerim her gün elbisenizde
çile
03.02.2004 - 14:57benim nefsim
ruhuma bir kefen bezi yeterde
yetmez aç nefsime sırma ve ipek
çare yok yüzünden düştüğüm derde
yesemde toprakla karışık kepek
güneşle bir tutsam girmez hızaya
dar bulur sığmam der dipsiz fezaya
kuyruk sallar sonra hırlar ezaya
benim nefsim benim nefsim ne köpek
çile
25.01.2004 - 23:50ölmemek
kesilmiş bir kamış ormanlıklardan
insan..rüzgarlara bağlı bir düdük
indik de dünyaya karanlıklardan
sıra sıra mezar başka ne gördük
ölmemek ilk ve son büyük kelime
çarpıldık ölmemek için ölüme
ver Allahım büyük sırrı elime
geçmez an solmaz renk kopmaz bütünlü
çile
25.01.2004 - 23:50eski rafta
oyuncak kırılır haydi ya insan
nasıl parçalanır nasıl bölünür
söylerler mezara kulak dayasan
bir daha ölmemek için ölünür
çekilmez akılda bu kadar sancı
akıl bir çürük diş at kurtulursun
ölmemenin olsa gerek ilacı
eski rafta ara belki bulursun...
çile
25.01.2004 - 23:47dövün
ben ölünce etsin dostlarım bayram
üstüste tam kırk gün kırk gece düğün
açı doyurmaksa kabirde meram
yemeğim fatiha günde beş öğün
hey gidi gölgeler ülkesi dünya
bir görünmez şeyin gölgesi dünya
boşlukta ayrılık bölgesi dünya
bu dünyada yeme içme ve dövün
çile
25.01.2004 - 23:46ölünün odası
bir od ayerde bir mum perdler indirilmiş
yerde çıplak bir gömlek korkusundan dirilmiş
süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi
yatıyor yatağında didik upuzun ölü
üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü
bezin üstünde ayak parmaklarının izi
mum alevinden sarı baygın ve donuk benzi
son nefeste göğsü boş eli uzanmış yana
gözleri renkli bir cam mıhlı ahşap tavana
sarkık dudaklarının ucund abir çizgi var
küçük bir çizgi küçük titreyen bir an kadar
sarkık dudaklarında asılı titrek bir an
belli ki birden bire gitmiş çırpınamadan
bu benim kendi ölüm bu benim kendi ölüm
ban geldiği zaman böyle olacak ölüm
çile
25.01.2004 - 23:45çan sesi
odamda yanan mumu üfledi bir çan sesi
gözlerim halka halka gördü bu uçan sesi
önümden bir hız geçti aktı ateşten izler
açıldı kızrım kıvrım toprak altı dehlizler
şimşekler yandı söndü şimşekler sönüp yandı
derindeki sarnıçta durgun sular uyandı
sağa sola sallanıp dan dan dan çaldı çanlar
durmadan çaldı çanlar durmadan çaldı çanlar
sular ürperdi eşya ürperdi tunç ürperdi
çanlar kocaman çanlar korkunç korkunç ürperdi
gördüm ki adım adım gölge gölge keşişler
ebedi karanlığın mahzenine inmişler
çile
24.01.2004 - 23:30canım istanbul
ruhumu eritipte kalıpta dondurmuşlar
onu istanbul diye toprağa kondurmuşlar
içimde tüten bir şey hava renk eda iklim
o benim zaman mekan aşıp geçmiş sevgilim
çiçeği altın yaldız suyu telli pulludur
ay ve güneş ezelden iki istanbulludur
denizle toprak yalnız ond aermiş visale
ve kavuşmuş rüyalar ond aond amisale
istanbul benim canım
vatanımda vatanım
istanbul
istanbul
tarihin gözleri var surlarda delik delik
servi endamlı servi ahirete perdelik
bulutta şaha kalkmış fatihten kalma kır at
pırlantadan kubbeler belki bir milyar kırat
şahadet parmağıdır göğe doğru minare
her nakışta o mana öleceğiz ne çare
hayttan canlı ölüm günahtan baskın rahmet
beyoğlu tepinirken ağlar kracaahmet
o manayı buld abul
ille istanbuld abul
istanbul
istanbul
boğaz gümüş bir mangal kaynatır serinliği
çamlıcada yerdedir göklerin derinliği
oynak sular yalının alt katına misafir
yeni dünyadan mahzun resimde eski sefir
her akşam camlarında yangın çıkan üsküdar
perili ahşap konak koca bir şehir kadar
bir ses bilemem tanbur gibi mi ud gibi mi
cumbalı odalrda inletir katibimi
kadını keskin bıçak
taze kan gibi sıcak
istanbul
istanbul
yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler
yedi renk yedi sesten sayısız belirişler
eyüp öksüz kadıköy süslü moda kurumlu
adada rüzgar uçan eteklerden sorumlu
her şafak hisarlarda oklar çıkar yayından
hala çığlıklar gelir topkapı sarayından
ana giib yar olmaz istanbul gibi diyar
güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar
gecesi sümbül kokan
türkçesi bülbül kokan
istanbul
istanbul
çile
24.01.2004 - 23:29apartman
sır vermeye alışkan
pencereler aydınlık
duvar şüphe çakan
gölgelerde şaşkınlık
üst üste insan türü
bu ne hayat götürü
yakınlıktan ötürü
kaçıp gitmiş yakınlık
çile
24.01.2004 - 23:28karacaahmet
deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet
al sana derya gibi sonsuz karacaahmet
göbeğinde yabancı şehrin sahici belde
ona sor gidenlerden kalan şey neymiş elde
mezar mezar zıtların kenetlendiği nokta
mezar mezar varlığa yol veren geçit yokta
onda sırların sırrı bulmak için kaybetmek
parmakların saydığı ne vars ahep tüketmek
varmak o iklimeki uğramaz ihtiyarlık
ebedi gençliğin taht kurduğu yer mezarlık
ebedi gençlik ölüm desem kimse inanmaz
taş ihtiyarlar servi çürrü ölüm yıpranmaz
karacaahmet bana neler söylüyor neler
diyor ki vatan viran olmaz tek bucak viraneler
zaman deli gömleği onu yırtanda ölüm
ölümde yekpare an ne kesiklik ne bölüm
hep olmadan hiç olmaz hiçin ötesinde hep
bu mu dersin taşlarda donmuş sükuta sebep
kavuklu başörtülü fesli başaçık taşlar
taşlara yaslanmışda küflü kemikten başlar
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları
süzüzyor sahi diye toprağa basanları
onlar ki her nefeste habersiz öldüğünden
gülüp oynamaktalar gelir gibi düğünden
onlar ki sıfırlarda rakamları bulmuşlar
fikirden kurtularak ölümden kurtulmuşlar
söyle karacaahmet bu ne acıklı talih
taşlarına kapanmış ağlıyor koca tarih
çile
24.01.2004 - 23:28nur şehri
şehirlerde tabanım değil yüreğim yanık
nur şehrine gidelim yürü çilekeş çarık
çile
24.01.2004 - 23:27şehrin kalbi
nur yolunu tıkıyor yüzbir katlı gökdelen
bir küçük iğne yok mu şehrin kalbini delen
çile
18.01.2004 - 15:34yıldızlı bir gecede
sema bize seslenir
kalma gel işkencede
ruhumuz ebedidir
bunu duy tek hecede
ömür ki bir kurak çöl
onu tek bir güne böl
şebnem gibi doğ ve öl
yıldızlı bir gecede
çile
18.01.2004 - 15:34madde ve ruh
ne varsa nakış nakış tabiatta maddede
gözlerimdeki nurun aksi beyaz perdede
çile
18.01.2004 - 15:30su 1
bir hamam ki arınma gayesinden şaheser
arınmışların yeri cennette nurlu kevser
çile
18.01.2004 - 15:29su 2
kainatta ne varsa suda yaşadı önce
üztümüzden su geçer doğunc ave ölünce
çile
18.01.2004 - 15:28su 3
insanlar habersizken yolalrın verasından
gökle toprak arası su şaşamaz mecrasından
çile
14.01.2004 - 01:58KADIN
çile
14.01.2004 - 01:58beklenen
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü ezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
geçti istemem gelmeni
yokluğund abuldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar
çile
14.01.2004 - 01:57bekleyen
sen kaçan bir ürkek ceylansın dağda
ben peşine düşmüş bir canavarım
istersen dünyayı çağır imdada
sen varsın dünyada bir de ben varım
seni korkutacak geçtiğin yollar
arkandan gelecek hep ayak sesim
sarıp vücudunu belirsiz kollar
enseni yakacak ateş nefesim
kimsesiz odand akış geceleri
için ürperdiği demler beni an
de ki o dur sarsan pencereleri
de ki rüzgar değil odur haykıran
göğsümden havaya kattığım zehir
solduracak bir gül gibi ömrünü
kaçıp dolaşsanda sen şehir şehir
bana kalacaksın yine son günü
ölürsün...kapanır yollar geriye
ben mezarla sırdaş olur beklerim
varılmaz hayale işaret diye
topraüınd abir taş olur beklerim
çile
14.01.2004 - 01:57dönemeç
bir gündü hava ılık
ve cadde kalabalık
bir kadın sapıverdi önümden dönemece
yalnız bir endam gördüm arkasından ipince
ve görmeden sevdiğim işte bu kadın dedim
çarpıldım sendeledim
bir gündü mevsim bayat
ve esnemekte hayat
dönemçten bir tabut çıktı ve üç beş adam
yalnız bir ahenk sezdim çerçevede o endam
ve tabutta incecik o kadın var anladım
bir köşede ağladım..
Toplam 39 mesaj bulundu