BASRALI ÖMER merhamet hür dünyaya bu kadarmı ıraktı ben basralı ömer belki haberin yoktur diye yazıyorum mr.franks önce demokrasi yağdı göklerimizden sonra özgürlük geçti üstümüzden palet palet ve insan hakları namlularından yüzü maskeli saniyede bilmem kaçadet demokrasi bizim evede isabet etti birgün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın tam 18 adet insan hakları saymışllar vucudunda babamın annem yoktu zaten ben doğarken ilaç yokluğunda ölmüş ambargo dediler ya anlamadım çocukluk aklı işte oluşmadan çözülmüş sizdede barış böylemidir mr.franks insan hakları çocukları yetim ve ayaksızmı bırakır ordada düşermi ayın kan gölüne gölgesi güpe gündüz düşermi pazar yerine demokrasi zenginlik insanları korkudan uykusuz bırakırmı kuşlar gökyüzünü terkedermi oradada babamla mırıldandığım son dua dilimde ayaklarım hastahanede ve giymeye kıyamadığım papuçlarım kaldı elimde çocukların varmı mr.franks al oğluna götür onları kimbilir belki baktıkça bazen beni hatırlarsın bu nasıl demokrasi mr.franks merhamet hür dünyaya bu kadarmı IRAK'tı
faruk hazar.
acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin en gorkemli saatinde yildiz alacasinin gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan onu cok ariyorum onu cok ariyorum heryerimde vucudumun agir yanik sizilari bir yerlere yildirim dusuyorum ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus tedirgin gulumser cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili hic bir ani tek basina yasayamazlar her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili telasli karanlikta yumusak yarasalar gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu yildizlar inanilmiyacak bir irilikte yansimalar tutmus butun sahili cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil cunku ayriliklar da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik hava agir toprak agir yaprak agir su tozlari yagiyor ustumuze ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani karanlik coktu denize yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek askimiz
BASRALI ÖMER
merhamet hür dünyaya bu kadarmı ıraktı
ben basralı ömer
belki haberin yoktur diye yazıyorum mr.franks
önce demokrasi yağdı göklerimizden
sonra özgürlük geçti üstümüzden
palet palet
ve insan hakları namlularından
yüzü maskeli
saniyede bilmem kaçadet demokrasi bizim evede isabet etti
birgün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın
tam 18 adet insan hakları saymışllar
vucudunda babamın
annem yoktu zaten
ben doğarken ilaç yokluğunda ölmüş
ambargo dediler ya
anlamadım çocukluk aklı işte
oluşmadan çözülmüş
sizdede barış böylemidir mr.franks
insan hakları çocukları yetim
ve ayaksızmı bırakır ordada
düşermi ayın kan gölüne gölgesi
güpe gündüz düşermi pazar yerine demokrasi
zenginlik
insanları korkudan uykusuz bırakırmı
kuşlar gökyüzünü terkedermi oradada
babamla mırıldandığım son dua dilimde
ayaklarım hastahanede
ve giymeye kıyamadığım papuçlarım
kaldı elimde
çocukların varmı mr.franks
al oğluna götür onları
kimbilir belki baktıkça
bazen beni hatırlarsın
bu nasıl demokrasi mr.franks
merhamet hür dünyaya bu kadarmı IRAK'tı
faruk hazar.
acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
en gorkemli saatinde yildiz alacasinin
gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
onu cok ariyorum onu cok ariyorum
heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
bir yerlere yildirim dusuyorum
ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
tedirgin gulumser
cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
hic bir ani tek basina yasayamazlar
her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
telasli karanlikta yumusak yarasalar
gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
yansimalar tutmus butun sahili
cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
cunku ayriliklar da sevdaya dahil
cunku ayrilanlar hala sevgili
yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
hava agir toprak agir yaprak agir
su tozlari yagiyor ustumuze
ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
karanlik coktu denize
yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek askimiz
atilla ilhan