Mehmet Ay Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Fatih Oğuz
    Fatih Oğuz

    26.07.2009 - 16:58

    http://gruplar.antoloji.com/omer-ongut-sunni-ve-alevilere-nicin-saldiriyor/
    Ömer Öngüt, Sünni ve alevilere niçin saldırıyor?

    bu gruba bir bakın

  • Metin Mert
    Metin Mert

    07.11.2006 - 19:54

    hic tanimiyorum...yazdiklarimla ilgili beni tehdit eden bir sahis...yehditlere boyun egseydik bugun memlekette degildik...hak bildigimiz yolda sonuna kadar yuruyecegimizi hala idrak edememis bi arkadasimiz olarak tanimlayabilirim suanda...

  • Fatih Yıldız
    Fatih Yıldız

    31.10.2006 - 12:25

    ben söyleyeyim fethullah gülen küfre düşmüş bir kişidir neden:“Kadınların başlarını örtmesi iman meselesi ölçüsünde önem arzetmez. Allah’a karşı kulluk, umumi manada kulluk ölçüsünde önem arzetmez bunlar. Teferruata ait meseledir. Nitekim, Allah’a iman meselesi Mekke’de Efendimize tebliğ edilmiş, namaz meselesi orada bize farz kılınmış, daha sonra da zekât bize farz kılınmış. Ama tesettür meselesine gelince biraz farklı. Zannediyorum Peygamberliğin 16. ve 17. senesinde müslüman kadınların başları açıktır. Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı.”Bu sözleri ve beyanları nurculuk dinine göredir.

    İslâm dininde tesettür kesinlikle farzdır.
    Allah-u Teâlâ Nûr sûresi 31. ve Ahzâb sûresi 59. Âyet-i kerime’lerinde tesettürün farz olduğunu beyan buyuruyor.

    “Resulüm! Mümin kadınlara da söyle. Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını namuslarını korusunlar. Ziynet yerlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz ve eller) müstesnâdır. Başörtülerini (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde) yakalarının üstüne koyup örtsünler.” (Nûr: 31)

    “Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman, dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir.” (Ahzâb: 59)
    Bu, İslâm dinine göredir. Nurculuk dinine göre değil! Tesettür kesin olarak uyulması gereken bir emirdir ve iman meselesidir.

    Allah-u Teâlâ emir ve hükümlerini koymuş onu yasaklarıyla sınırlamıştır.

    “Bu hükümler Allah’ın hudutlarıdır. Kim Allah’ın hudutlarını aşarsa kendisine yazık etmiş olur.” (Talâk: 1)
    Allah-u Teâlâ, “Kim bu hudutları aşarsa kendisine yazık etmiş olur.” buyuruyorken, “Tesettür teferruattır! ” ya da “İman meselesi değildir.” demek açıkca bu hudutları aşmak demektir. Bu Âyet-i kerime’leri inkâr etmek demektir.

    O, kendi kurduğu dinine kendi zan kitabına göre böyle söylüyor.

    “Doğrusu bir çokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı şaşırtıyorlar.” (En’am: 119)
    Âyet-i kerime’lere ve Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine ters konuştuğu için nefis arzusunu ilâh edinmiş şirke düşmüştür.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

    “Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? Onu şirkten sen mi koruyacaksın.” buyuruyor. (Furkan: 43)
    gene başka bir sözünde ise şöyle söylüyor:

    Kadınlardan idareci olmasının hiçbir sakıncası yoktur.” demiş.

    Bu beyanları ile Allah ve Resulü’nün hükümlerine karşı gelmiştir.

    Zira Âyet-i kerime’de:

    “Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neden nehyettiyse ondan sakının.” buyuruluyor. (Haşr: 7)
    “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” buyuruluyor. (Âl-i imran: 31)
    Hadis-i şerif’te:

    “Sizden hiç birinizin arzuları benim tebliğ ettiğim esasa uymadıkça gerçek mânâda iman etmiş olmaz.” (En-nevevi, Erbâin: 41) buyuruluyorken ve kadın idareci hakkında,

    “Mukadderatını bir kadının eline veren millet felah bulmaz.” buyuruluyor. (Buhari 1660, Megazi 82, Fiten 18, Tirmizi fiten 75, Nesai Kada: 8, Ahmed bin Hanbel 5743, 51, 38, 47)

    Bu İslâm dinine göre böyledir. Eğer Allah’a iman ediyorsak, Resul’üne tâbi isek, onların beyanı Âyet-i kerimeler ve Hadis-i şerif’lerde böyle buyurulmaktadır. Bunun tersini söylemek ve savunmak Allah ve Resul’üne karşı gelmek demektir. Bu da açık bir küfürdür. O kendi kurduğu nurculuk dinine göre kendi nefis putuna dayanarak zanla konuşuyor, Allah ve Resul’ünün hükümlerine karşı geliyor.

    “Kadınlardan idareci olur.” demek, bunca Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’i inkâr etmektir. O yalnız zannını konuşturuyor heva ve hevesine uyuyor. Eğer doğru sözlü ise bir Âyet-i kerime ya da Hadis-i şerif getirebilir mi?

    Âlimim diye geçinen müfsidler, halkı ifsad ediyor.

    Âyet-i kerime’de:

    “Doğrusu bir çokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı şaşırtıyor.” buyuruluyor. (En’a

    Allah-u Teâlâ ve Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları bize şöyle bildiriyor ve tanıtıyor;

    “Onları ateşe çağıran imamlar kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.” (Kasas: 41)

    İşte bunlar halkı yanlış bilgilendirerek saptıran imamlardır. Bunlar insanları cehenneme çağırıyorlar.

    Âyet-i kerime’de:

    “Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri dini kaide kılan ortakları mı vardır.” buyuruluyor
    İslâm’da olmayan mesnetsiz ve asılsız yalanlarını İslâm dininin kaidesi gibi gösteriyorlar. Bu ise İslâm’ın hükümlerine karşı gelmektir.
    başka bir beyanında ise:

    Küfrü hoş gören narcılar Allah-u Teâlâ’nın koyduğu hudutları inkâr edip kaldırdılar. Onlara tâbi olanların hepsini küfür içine daldırdılar. Hepsi küfre düştüler. Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde: “Onlarla dost olan onlardandır.” Beyan-ı ilâhîsini ferman buyurmuştur. “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51) İşte bu Âyet-i kerime onlara kâfidir. Bu Âyet-i kerime onların işini bitirir. Bu uzun uzun beyanlarımıza gelince halka hakikatı duyurmak içindir. Bu Âyet-i kerime bu hareketleri reddediyor ve “Kim ki kâfirlere uyarsa o onlardandır” buyuruyor. Emr-i ilâhi böyle olduğu halde bu küfrü hoş gören narcılar bu hoşgörüyü narcılık dinine göre mi yoksa İslâm dini namına mı yapıyor?

    Fethullah bunlarla dostluğu yani küfrü hoş görmeyi Narcılık dininin namına mı yapıyor, yoksa kendisini müslümanmış gibi mi göstermeye çalışıyor? ”

    Böyle bir sapıtmayı İslâm dini reddeder. “O onlardandır” der. O halde bunun açığa çıkması lâzımdır. Narcılık dini namına yaptığını belirtmesi ve ilân etmesi gerekiyor.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde babalar ve oğullar dahi olsa, küfrü imana tercih ettiklerinde, onlarla dostluktan menederek şöyle buyurmuştur:

    “Ey iman edenler! Küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin.

    Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir.” (Tevbe: 23)

    Yani, başkaları şöyle dursun öz babalarınızı, öz kardeşlerinizi bile, kâfirliği müminliğe tercih ettikleri takdirde dost edinmeyin, küfre yardımcı olmayın.

    Allah-u Teâlâ bu gibi kimseleri Âyet-i kerime’sinde “Müminler yerine kâfirleri dost edinmek” sıfatı ile vasıflandırmıştır:

    “Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah’a aittir.” (Nisâ: 139)

    papa efendi diyip elini öpen müslüman olurmu hiç sen artık kararını ver hala onlarlamısın...

    mahmut efendiye gelelim ruhul furkan kitabında şöyle bir hüküm koymuş:
    iki arkadaş var bunlardan birtanesi arkadaşının hanımıyla zina yaparsa o arkadaşı kendi hanımıyla zina yaptığını bilmiyor ama sonra pişman olup arkadaşına tabi söylemiyor hanımınla zina yaptım diye diyorki bana hakkını helal edermisin oda bir şeyden haberi yok ederim diyor bu allah katında kabuldür diyor. ey kardeş sizce bu doğrumudur bir evliya hiç kendi hüküm verirmi. GENE mollalarından bir kaç tanesi ömer öngüt efendiye gelip şöyle diyorlar: 26 Mart 1996 Salı günü akşamı cübbeli sarıklı beş kişi vakfa geldiler. Yanlarında bir zât daha vardı. Kendisinin İzmit’li olduğunu, bu beş kişinin Mahmud Efendi’nin mollaları olduklarını söyledi.

    “Bunlar refahçıdır, bunlar doğru yolda mıdırlar? ” diye sordu.

    Hayır! ” dedik, “Her İsim Bir Dindir” kitabını gösterdik ve bunların partilerinin bir din olduğunu açıklayan;

    “Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.” (Müminun: 53)
    Âyet-i kerime’sini gösterdik.

    Bu Allah-u Teâlâ’nın hükmüdür. Fakat bu Âyet-i kerime’ye karşı geldiler, hemen inkâr ve itiraz ederek hükmünü kaldırdılar. “Bunlar bize âit değildir, yahudilere âittir.” dediler.

    Onlar “Bize âit değildir.” demelerinde bir cihetçe haklıdırlar. Çünkü bu Âyet-i kerime’ler Refah dininde ve kitabında yok. Amma Allah-u Teâlâ’nın Kitab-ı kerim’inde var. Bu hüküm İslâm dini’nin kitabına göredir. Bu hüküm kıyamete kadar bakidir, bu hükmü inkâr eden kâfirdir.

    Âyet-i kerime’yi bir kalemde inkâr ettiklerini görünce;

    “Sizden hiç bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)

    Âyet-i kerime’sini önlerine sürdük. “Zaten sizin doğru yolda olmadığınıza dair Allah-u Teâlâ’nın böyle bir fermanı var.” dedik.

    Bu hükme de karşı geldiler ve inkâr ettiler. “Bırak sen onları! Herkes aldığı gibi, İmâm-ı A’zam da isterdi ve alırdı.” dediler. Bir taraftan küfrediyorlar, bir taraftan yalan söylüyorlar, bir taraftan da İmâm-ı A’zam -rahmetullahi aleyh- Hazretleri’ne iftira atıyorlar. Bu ne büyük bir suçtur!

    Siz toplamıyor musunuz? ” dediler.

    “Aslâ! Katiyetle toplamayız.” dedik. Çünkü haramdır. Çalışırız fakat dilenmeyiz. Kur’an kurslarımız var, hiç bir talebeden para almayız. Kreşlerimiz var, çocuklarını gönderenler onların kendi masraflarını karşılarlar, vakfa hiç bir faydası olmaz.

    O halde geliriniz nereden? ” dediler.

    “Almanya başta olmak üzere; Amerika, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Avusturalya ve Fransa’ya dahi kitaplar yayılıyor. Bu kitaplardan hasıl olan kârı dahi almam, zira ihtiyacım yok, kırksekiz sene esnaflık yaptım.

    Takvim, kaset, esans ve diğer ticari işlerle meşgul oluruz, amma katiyetle dilenmeyiz.” dedik.

    Bazı zamanlarda mutad toplantılarımız olur. Bu toplantılarda bin, binbeşyüz kişi bulunur, yer-içerler, hiç kimseden ne bir şey alınır ve ne de beklenir.

    Şimdilik yedi yerde aşevimiz var. Bu aşevlerinde fakirlere yemek dağıtılır. Zekât olarak gelen paraları buralara aktarırız. Amma fakirin hakkı olan zekâtı yiyenlerden nefret ederiz. Çünkü ilâhî emir böyledir.

    Bu kapı Hakk kapısıdır. Bizi Cenâb-ı Hakk destekler. Biz Hakk’a dayanırız, onlar ise halka dayanırlar.

    Üçüncü olarak:

    “İşte onlar Allah’ın hizbi (partisi) dir. İyi bil ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbi (partisi) dir.” (Mücâdele: 22)

    Âyet-i kerime’sini onlara hatırlattık. Bu Hazret-i Allah ve Resul’ünün partisi olduğunu, felâhın burada olduğunu arzedince, bu Âyet-i kerime’yi de inkâr ettiler. Karşı çıkıp bunu da çürütmeye çalıştılar.





    Hülâsa-i kelâm; hangi Âyet-i kerime’yi onlara göstermişsek herbirini çürütmeye, hükmünü kaldırmaya ve kendi Refah dinlerini ayakta tutmaya çalıştılar. Bunların hiçbirinin kendilerine şâmil olmadığını, hükümsüz olduğunu söylediler.

    Ey Refah dininin mensupları! Size ne diyelim, siz bütün bu Âyet-i kerime’leri çürütüp inkâr ettiniz!

    Ve dediler ki:

    “Biz Mahmud Efendinin mensuplarıyız. O bize ‘Refah’ı destekleyin! ’ diyor. Onun da şeyhi Ali Haydar Efendi’dir.”

    Bu sözleriyle açıktan açığa “Bizce bu muteberdir, biz onlara inanır ve dayanırız. Hükm-ü ilâhi’yi siz tatbik edin.” demek istediler.

    Daha sonra “Sen Nasara-yensuru okudun mu? Biz okuduk.” dediler.

    Onlara sorduk “Kaç çeşit ilim vardır? ” diye, cevap veremediler.

    sende uyan kardeş aldanma müslüman gözüküp de münafık olanlara onlar menfaat peşinde bunu sakın unutma....selamun aleküm

Toplam 3 mesaj bulundu