N.Fazıl Kısakürek,vapurla Kadıköy’ e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
-Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu?
Biz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
-Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş.
Yüzerek karşıya geçebilirdin.
VASİYETİ
1- Bu vasiyet,çoluk-çoğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi
kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi
muhatap tutuyor.Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik,
şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her
fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes...Onlara hitap ediyorum
ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu
yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap
Gününde tek tek sorumludurlar.Emanetim,beni seven ve İslam davasında
bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...
2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün
eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir.
Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak
gerekirse söylenecek söz 'Allah ve Resulü; başka herşey hiç ve batıl'
demekten ibarettir.
3- 'Büyük Doğu Yayınları' kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun
neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif
çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum
ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor,malım
olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare,
murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah
Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir,
arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan
bile çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim
ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser
çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve
çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile
kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere
-çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir:
'Koca Hz.Ömer bile Allahın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün
sahabilerin,derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu
ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuşmudur? Belki o noktadan
bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.'
Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla
benim değil; sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip
olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...Bir kısmını şimdiden
tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz
murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...
Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa
kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!
En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden
sonraki tahriflerdir.
4-Beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en
incelerine riayetle gömünüz!
Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:
1935 yılında,Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi Hazretlerine,
bir yazımı okumuştum.Bu yazı,kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme
ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün
tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu.
Yazıyı ellerine aldılar,kalem istediler ve üstüne öz elleriyle 'altın ile
yazılacak yazı'buyurdular.
İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin tasdiknamesi
olarak kefenime iliştirsinler...
5-Nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde
en küçük pay bulundukça,biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki yalçın
mezarlıkta,Şeyhimin civarına defnedilmektir.
Elden gelen yapılsın...
ateist
15.06.2005 - 02:29N.Fazıl Kısakürek,vapurla Kadıköy’ e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
-Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu?
Biz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
-Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş.
Yüzerek karşıya geçebilirdin.
gençlik
15.06.2005 - 02:26VASİYETİ
ÜSTADIN BİZLERE VASİYETİ
VASİYETİ
1- Bu vasiyet,çoluk-çoğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi
kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi
muhatap tutuyor.Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik,
şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her
fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes...Onlara hitap ediyorum
ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu
yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap
Gününde tek tek sorumludurlar.Emanetim,beni seven ve İslam davasında
bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...
2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün
eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir.
Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak
gerekirse söylenecek söz 'Allah ve Resulü; başka herşey hiç ve batıl'
demekten ibarettir.
3- 'Büyük Doğu Yayınları' kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun
neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif
çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum
ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor,malım
olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare,
murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah
Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir,
arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan
bile çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim
ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser
çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve
çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile
kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere
-çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir:
'Koca Hz.Ömer bile Allahın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün
sahabilerin,derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu
ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuşmudur? Belki o noktadan
bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.'
Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla
benim değil; sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip
olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...Bir kısmını şimdiden
tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz
murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...
Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa
kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!
En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden
sonraki tahriflerdir.
4-Beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en
incelerine riayetle gömünüz!
Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:
1935 yılında,Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi Hazretlerine,
bir yazımı okumuştum.Bu yazı,kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme
ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün
tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu.
Yazıyı ellerine aldılar,kalem istediler ve üstüne öz elleriyle 'altın ile
yazılacak yazı'buyurdular.
İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin tasdiknamesi
olarak kefenime iliştirsinler...
5-Nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde
en küçük pay bulundukça,biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki yalçın
mezarlıkta,Şeyhimin civarına defnedilmektir.
Elden gelen yapılsın...
Toplam 2 mesaj bulundu