Kavuşmak için ayrılmıştı onlar Çünkü kavuşmak ancak sevenlere yakışırdı Aylar sonra ilk görüşme hiç kolay olmadı Etrafları çok kalabalıktı Sanki konuşamasın bir türlü kavuşamasın sevenler diye Bile bile gürültü çıkarıyorlardı bu besbelliydi Ama yetmedi O derin derin inceden inceye bakan gözlerin önüne geçmeye Delikanlı dünden kabul etmişti O gözler karşısında eriyip bitmeyi Güzel kız öyle bir aşkla baktı ki o kalabalıkta o gürültüde O kadar gereksiz ses bile başaramadı Böylesine bir sevginin yolunu tıkamayı Her şey unutuldu geride kaldı bir anda Zaman ihanet ediyor seven gençlere Her zamankinden daha da hızlı ilerliyordu Koşar adım gidiyordu sonsuzluğa Vakit ayrılık vaktiydi Uzun yol kısalmıştı bir anda Ayrılık korkusu gitgide büyütüyordu bu sevdayı Yürüdüler yürüdüler Ayrılık köşesine hemencecik geldiler Bilmiyorlardı yarın ne olacağını Nelerin onları teselli edeceğini Kalmamıştı aslında dünkü ayrılığın ağırlığı Ama artmaya başlamıştı yarınki uzaklıkların korkusu Sevdalı genç bıraktı her şeyi bir tarafa Ve topladı cesaretini Yolun sonuna gelindiği anda güzel kıza Üşüyor musun? Söyle üşüdün mü dedi? Evet, çok üşüdüm cevabını duymak için günlerdir bekliyordu Güzel kız üşüyorum evet hem de çok üşüyorum dedi Gel beni sar sarmala al kat içine hiç çıkmayım ömründen der gibi Ve genç: ver o zaman ellerini ısıtayım da öyle git dedi İlk defa tutuyordu ellerini Öyle bir tuttu ki hiç bırakmak istemiyormuş gibi Sımsıkı delice Bir daha ömrünce bu sıcaklıkla yaşayacaksın der gibi Isıttı Sanki güzel kızın elleri artık yanacaktı Ve bir anda ne olduysa oldu aynı anda sarıldılar birbirlerinin boyunlarına Hiç kopmayacak gibi İki parçanın birleşmesi gibi Böylesine bir sarılma hiç görülmedi Göz göze gelindi Mahkumiyetin getirdiği ayrılık mecburen kabul edildi Elveda sözcükleri yinelendi Emanetler bırakıldı Güzel kız uzaklaştı Gitti Delikanlı ardından yine baktı Zaten bakmaktan başka çaresi yoktu Güzel kız köşeyi döndü kayboldu Delikanlı boynu bükük gözleri yere bakarak öylece kaldı Bir baktı ki güzel kız son bir kez görmek ümidiyle sokağın sonundan döndü bir kez daha baktı Bırakma beni ama gitmeliyim der gibi Gençlerin gözlerinden yaşlar aktı Güzel kız ayrılık yolunda kayboldu Bu sevda yine sevda yolunda heba oldu.
Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, ...Korkularımızın paylaşılması, Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti...
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlu korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden,sevgimizi göstermeden. Deniz minareleri, midyeler, kirpiler ve kaplumbağalar gibi..
Sahi koruyor mu bizi çatlamamış bu sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize? Hissettiklerimizi golgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak, Ne çıkar ateşböceği sansalar beni? Belki en hoyrat yurek bile ateşböceğinin O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, Korkaklığım, sevgi isteğimi En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup Bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki, Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak...
Ne olur bir darbe daha alsak? Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi, Kaybolan değerlerimizi ne kadar özledigimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri. Kırın o sert kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi..?
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ 1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞ Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken, Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle. Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen Şurubu buna kat. Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını, Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
*Yolu yarılayan kadın sevgisinde ve öfkesinde cömerttir. *Onunla olan erkeğin her şeye hazır olması gerekir. *'Yaş otuz beş, yolun yarısı eder' deyince şair, yolu yarılayan kadınlar aklıma gelir. *Ne aradığını ya da ne aramadığını bilen kadınlar. *Aşkı, sevdayı mutlaka tatmış olurlar. *Bu nedenle onları yüzeysel duygularla kandırmak mümkün değildir. *Aşkın da aşksızlığın da kokusu bu kadınlara sizden önce gelir. *Ömrünün diğer yarısını kendini geliştirmeye adayacağından bilinçleri doruğa yükselir. *Akıl ve bedenle birlikte girdiği ortama renk ve ışık verir. *Yolu yarılayan kadınlarla kolay ve zor bir hayat iç içedir. *Sevgisinde de, öfkesinde de cömerttir. *Evet anlamına gelen kadınsı hayırlarla kapris yapılmayacağını çoktan öğrenmiştir. *Erkeğin ne ardından gelir, ne de ilerisinde olmak için didinir. *Yan yana,can cana duruşlar tercihidir. *Bazen bir anne şefkati, bazen de bir aslan kükremesi ile şaşkınlığa çevirir. *Onunla birlikte olan erkeğin her şeye hazır olması gerekir. *Yolu yarılayan kadınlar duygularını yaşamasını bilir. *Davranışları sebepsiz değildir. *Kalbi kırıldıysa ağlar, ağlayışının sebebi erkeğin ona sunacağı sevgi değildir. *Mutluysa kahkahalar atar, gülüşünün sebebi dikkat çekmek değildir. *Seviyorsa kıskanır, kıskanç oluşunun sebebi kendine güvensizlik değildir. *Üzgünse omuz arar, destek istemesi çaresizliğinden değildir. *Suskunsa sebebi vardır, kendi haline bırakılması gerekir. *Yolu yarılayan kadınların hissiyatı kuvvetlidir. *Aldatıldığını sezgilerini kullanarak gün ışığına çıkarır. *Veda vakti geldi demenize bile gerek yoktur. O verdiğiniz mesajı çoktan anlayıp kendi yolunu tutmuştur. *Her gidiş kadını daha da kadınlaştırır. *Gidenin ardından bakacak kadar hayatın uzun olmadığını anlamıştır. *Ve gizem kadına en çok bu yaşlarda yakışır.
Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu?
”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu: “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır. Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi. Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme. Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
Öğrendim ki... Bazı insanlar sizi çok seviyor Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki... Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz Bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki... Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki... En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.
Öğrendim ki... Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları Kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki... İki insan aynı şeye bakıp Tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki... Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki... Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar Daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki... Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirir.
Öğrendim ki... Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.
Öğrendim ki... Duvarda asılı diplomalar İnsanı insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki... Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Öğrendim ki... Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki... Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki... Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Öğrendim ki... Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki... Şartlar ve olaylar, Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki... İki kişi münakaşa ediyorsa, Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki... Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki... Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor. ATAOL BEHRAMOĞLU
ne zaman gözlerimi kapatsam ben, kendimi bir kumsalda yürüken bulurum sıcak hava,parmaklarımın arasına dolan kumlar tüm bedenimde hissederim...ılık ılık esen meltemi burnuma gelen deniz kokusu... her gün bir kayığı bırakırım ipinden dalgalara inat, özgürlüğün peşine. ne zaman gözlerimi kapatsam ben, yada bir dağın eteğinde uzanıp çiçeklerle yabani kokular çekerim içime derin derin, otların üzerine atarım yorgun bedenimi gökyüzüne bakarım duru maviye güneşi yüzümde yakalarım toprağı hissederim ve o nemi, ne zaman gözlerimi kapatsam ben, kendimi bir şehrin manzarasını gören çatı katına hapsederim gecenin dans ettiği sokakları görürüm yada yıldızlara meydan okumuş evlerdeki ışıkları, derinden gelen sesleri dinlerim siyah siyah toplarım geceyi avuçlarıma ve saçlarıma sürerim. ne zaman gözlerimi kapatsam ben, huzuru düşlerim duygularımı çırılçıplak bırakıp,arındırıp herşeyden kendi dünyama giderim olmazlarım yoktur orda ruhum yada özgürdür bedenim ne zaman gözlerimi kapatsam ben, düş kurmazsam yok olurum.. ne zaman gözlerimi kapatsam ben, bilirim, ÇOK OLURUM...
Sende mi yalancı oldun? Hani göremesem de yanımda olacaktın? Ben olmasam da hep benimle kalacaktın? Hiçbir şey ve hiç kimse seni alıp götüremeyecekti benden….
Yaralarım vardı aşka dair … Tamam dedim işte dedim… Sever dedim, bırakıp gitmez dedim Herkese ve her şeye inat sapasağlam yanımda kalır dedim …. Sende onlar gibiydin bilemedim …
Sende mi yalancı çıktın? Giderken ışığı kalsaydı gözlerimin? Hatırlayacağım güzel sözlerin! Hepsini alıp gittin …..bilemedim …
Ne cok yazdırır aşklar ve ne kadar can yakar.. Anlatamazsın sadece yaşarsın... Kime yazıldıgının bir önemi kalmaz Adı aşk olur adı sevgi olur kazınır yureğimizin bir köşesine şiirler yazdıracak kadar guzel aşklar yaşanması dileğimle....
Umutsuzluğu yaşadın mı hiç? Ya da hayal kırıklıkların oldu mu? Canın yandı mı yarini görmediğin zaman? Kelimelerin yetersiz kaldığı anlar da ne yaptın?
Ya uykusuz gecelerin … Hayallerine gözyaşlarıyla eşlik ettin mi?
Olmayacağını bile bile istedin mi?
Bilemezsin ki … Sen sevgiyi bildiğini sanan Sen aşktan hiç anlamayan….
Yorulma … Sevmeye calişma bile… Aşk yürek ister, sadakat ister….
Ben seni sevdim ya… Sen boşver, bu ikimizde yeter ……
Afrika gülü Kar beyazı Kara kalbimin ak noktası Süveyda Gün görmemiş ay parçası Payitahtlar sultanı süveyda Ve iftira Hep iftiradır sana vurulan damga Kara Kara Kara! Ah süveyda! Kalbimde sancılar var şairlere özgü Söylenmemiş mısralar var içimde Dudaklarıma kadar gelen Bir şair ölüyor içimde süveyda Öyle narin öyle sessiz öyle kimsesiz Ve bir şair doğuyor aydınlığında Yalnız sana adanan bir şair Doğuyor süveyda /gün gibi Duydum ki Meçhul bir şairin şiirinde Komşu kızı olmuşsun süveyda Aman! Aman süveyda Kendinden öte olma Sen Kalbimde açan beyaz bir zambaksın Yüreğimde yed-i beyzasın Gül-i Meryemsin sen Süveyda Gönlümün güneşi Dilimin zikri süveyda Sen Cezayir menekşesi Bir de Mona Roza mürebbiyesisin Unutma Namluya sürülmüş kurşunlar misali Mısralar var içimde süveyda Senin eteğinde aşk kıvılcımları Benimse yüreğimde şerareler var Dolanıp durma kapımda süveyda Komşumun dilinde koca bir ben var Süveyda yasta Süveyda hasta Süveyda aşk sehpasında Bilmez misin tarih tekerrürdür Ve ifk geri döner bir gün Bilmez misin süveyda Sen ağlarsan Ateş çanağı gözlerinden Kor şerareleri dökülür Sen ağlarsan Ben ölürüm süveyda Bir pervane adına Mumyalayıp ruhumu Yakarım her gece Yeter ki Yeter ki sen ağlama süveyda Bir şair tanırım süveyda Hüzün sokağında oturan Ve geceleri bıçak sırtında yatan Bir şair tanırım Yüreğinde kızıl hançerlerin bilendiği Bir şair Unutma süveydam İfk geri döner bir gün Ve kurar yüreklerimize kara çadırlarını Kara çadırlarını Kurar bir gün süveyda Gönlümün güneşi Dilimin zikri süveyda Sen Cezayir menekşesi Bir de Mona Roza mürebbiyesisin Unutma Sensiz hasret gülleri göverdi göğsümde Süveyda Sensiz sedeften güller büyüttüm içimde Nerdesin Süveyda sokağında Kelimelerin kıyısındayım İki yanımda yar Boşluktayım Süveyda sokağında Çılgın nilüfer kokuları Ve beyaz zambaklar arasında Sarhoşum, avareyim Süveyda sokağında Kendimi vurdum Katilim de maktulüm de Süveyda! Gönlümün güneşi Dilimin zikri süveyda Sen Cezayir menekşesi Bir de Mona Roza mürebbiyesisin Unutma! ...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, ... aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi... Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan: 'Önemli olan 'zamana bırakmak' değil, 'zamanla bırakmamak'tır...' Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır.
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
Gündüzün aydınlığında seviyorum, Leyl'i süveydam'ı.. Hani hasretin rengi karanlıktı ya bizim için.. Gölgemin karanlığına aldanmayasın sakın.. Sen ki gölgemsin.. Ben ki leyl'im farzet.. Sen ki umut kokan beyazımsın.. Ben ki siyahın leyl'iyim.. Sen ki leyl'ü neharsın, Ben ki leyl'i süveyda.. Sen ki topraksın.. Ben ki bir TAŞım..
Bilesin ki; Eyy ketûm benliğim.. Dilsizliğim.. Aydınlığa şavkıyan sözsüzlüğüm.. Gündüzümün şahidi, Gölgemin hasret olduğu kadar aydınlığıma.. Bilki; Ben de hasretim leyl'i süveyda'ma.
Yağmur damlacıklarıya ıslanan gözlüğünü çıkartarak baktığı şey, babasıyla birlikte bisiklette giden bir başka kız çocuğuydu. ... Bisikletin arka tarafındaki minder üzerine oturan kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını onun sırtına dayamıştı.Adamın ara sıra dönerek söylediği sözler, küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu.
Kaldırımdaki kız bisikletin arkasından bakarken, annesi durumu fark edip: Evdekiler yetmiyormuş gibi gözün hala bisikletlerde, diye çıkıştı.Ama eğer beğendiysen, baban ondan da alır.
Küçük kız, yumuşak bir sesle:
Bisiklete değil kıza bakmıştım, dedi. Babası o vaziyette bile kendisiyle sohbet ediyor da… Annesi, küçük kızı duymamış gibiydi. Onun kürklerle çevrili şapkasını düzeltirken: Arkadaşların, bu havada bile okula yürüyerek geliyor,dedi. Halbuki baban, işe giderken de olsa, birkaç dakikasını ayırıp seni mersedesiyle getiriyor. Kızın gözü yine bisikletteydi.Kadın alaycı bir ifadeyle: İstersen baban da seni bisikletle getirsin, diye devam etti. Ne de güzel yakışır, öyle değil mi? Küçük kız, inci taneleri gibi süzülen gözyaşlarını annesinden saklamaya çalışırken:
Çok isterdim,diye cevap verdi. Belki de öylelikle, babama sarılırdım…dedi küçük kız...............
özledim seni... ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin... çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden 'git artık' demek 'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa' demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....Yazar: CAN YÜCEL
ADAM OLMAK Çevrende herkes şaşırsa, Bunu da senden bilse, Sen aklı başında kalabilirsen eğer, Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır, Hem kendine güvenirsen eğer, Bekleyebilirsen usanmadan, Yalanla karşılık vermezsen yalana, Kendini evliya sanmadan Kin tutmayabilirsen kin tutana, Düşlere kapılmadan düş k...urabilir, Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer, Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir, İkisine de vermeyebilirsen değer, Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz, Kandırabilir diye safları, dert edinmezsen, Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz, Koyulabilirsen işe yeniden, Döküp ortaya varını yoğunu, Bir yazı turada yitirsen bile Yitirdiklerini dolamaksızın dile Baştan tutabilirsen yolunu Yüreğine, sinirine dayan diyecek Direncinden başka bir şeyin kalmasa da, Herkesin bırakıp gittiği noktada, Sen dayanabilirsen tek Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen, Unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken Dost da düşman da incitmezse seni Ne küçümser ne büyültürsen çevreni Her saatin her dakikasına Emeğini katarsan hakçasına Her şeyi ile dünya önüne serilir Üstelik oğlum, ADAM oldun demektir... RUDYARD KİPLİNG
SERVETİ GÖNÜLDE YAŞAMAK Her sabah hesabınıza 86.400 Dolar yatıran bir banka düşünün. Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta veya harcamamakta serbestsiniz. Parayı istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz
Oyunun sadece tek bir koşulu var: Harcamayı başaramadığınız meblağ ertesi güne devretmez ve akşam hesabınızdan geri çekilir.
Ve bu paranın hiçbir bölümünü ne sebeble olursa olsun saklayamazsınız.
Bir önceki günün tutarının tamamını harcamış veya hiçbir bölümünü harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86,400 dolar bulacaksınız.
Nasıl keyifli değil mi?
Farkında olsanız da olmasanız da aslında, hepimizin böyle bir bankası var.
Adı ZAMAN.
Her sabah 86.400 sn hesabınıza yatıyor ve o gün daha fazlasını asla harcayamıyorsunuz. Kullanamadığınız kısım ise akıp gidiyor ve hesabınızdan siliniyor.. Hiç devretmiyor. Her gün size yeni bir hesap açılıyor. Her akşam günün bakiyesi siliniyor. Eğer günlük hesabınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir. Geriye dönüş yok, Yarından avans çekmek yok. Bugünü, bugünkü hesaptan yaşamalısınız. Ona yatırım yapın ki, size sağlık, mutluluk ve başarı olarak geri dönsün. Zaman akıp gidiyor gününüzü gün etmeye bakın BİR SENE'nin değerini anlayabilmek için sınıfta kalan bir öğrenciye sorun. BİR AY'ın değerini anlayabilmek için, prematüre bir bebeği dünyaya getiren anneye sorun.
BİR HAFTA'nın değerini anlayabilmek için, haftalık derginin aditörüne sorun. BIR DAKIKA'nın değerini anlayabilmek için, treni henüz kaçırmış bir kişiye sorun. BİR SANIYE'nin değerini anlayabilmek için, bir kazayı kılpayı atlatmış bir kişiye sorun. BİR MILISANIYE'nin değerini anlayabilmek için, olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan kişiye sorun Şunu unutmayın ki zaman hiç kimseyi beklemez. Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.
Kırmızı Gülün Hikayesi Kırmızı gülün hikayesi bilinir mi Bilmem. Ama ben yine de hatırlatayım Seneler öncesini. Dünyada aşkın, mutluluğun Umudun ve beyaz gülün olduğu günleri. Tabii bunlarla anlaşamayan gururu da Unutmamak lazım. Bu beş arkadaşın sev ...
21.11.2011 - 10:51
Üşüyor musun?
Kavuşmak için ayrılmıştı onlar
Çünkü kavuşmak ancak sevenlere yakışırdı
Aylar sonra ilk görüşme hiç kolay olmadı
Etrafları çok kalabalıktı
Sanki konuşamasın bir türlü kavuşamasın sevenler diye
Bile bile gürültü çıkarıyorlardı bu besbelliydi
Ama yetmedi
O derin derin inceden inceye bakan gözlerin önüne geçmeye
Delikanlı dünden kabul etmişti
O gözler karşısında eriyip bitmeyi
Güzel kız öyle bir aşkla baktı ki o kalabalıkta o gürültüde
O kadar gereksiz ses bile başaramadı
Böylesine bir sevginin yolunu tıkamayı
Her şey unutuldu geride kaldı bir anda
Zaman ihanet ediyor seven gençlere
Her zamankinden daha da hızlı ilerliyordu
Koşar adım gidiyordu sonsuzluğa
Vakit ayrılık vaktiydi
Uzun yol kısalmıştı bir anda
Ayrılık korkusu gitgide büyütüyordu bu sevdayı
Yürüdüler yürüdüler
Ayrılık köşesine hemencecik geldiler
Bilmiyorlardı yarın ne olacağını
Nelerin onları teselli edeceğini
Kalmamıştı aslında dünkü ayrılığın ağırlığı
Ama artmaya başlamıştı yarınki uzaklıkların korkusu
Sevdalı genç bıraktı her şeyi bir tarafa
Ve topladı cesaretini
Yolun sonuna gelindiği anda güzel kıza
Üşüyor musun?
Söyle üşüdün mü dedi?
Evet, çok üşüdüm cevabını duymak için günlerdir bekliyordu
Güzel kız üşüyorum evet hem de çok üşüyorum dedi
Gel beni sar sarmala al kat içine hiç çıkmayım ömründen der gibi
Ve genç: ver o zaman ellerini ısıtayım da öyle git dedi
İlk defa tutuyordu ellerini
Öyle bir tuttu ki hiç bırakmak istemiyormuş gibi
Sımsıkı delice
Bir daha ömrünce bu sıcaklıkla yaşayacaksın der gibi
Isıttı
Sanki güzel kızın elleri artık yanacaktı
Ve bir anda ne olduysa oldu aynı anda sarıldılar birbirlerinin boyunlarına
Hiç kopmayacak gibi
İki parçanın birleşmesi gibi
Böylesine bir sarılma hiç görülmedi
Göz göze gelindi
Mahkumiyetin getirdiği ayrılık mecburen kabul edildi
Elveda sözcükleri yinelendi
Emanetler bırakıldı
Güzel kız uzaklaştı
Gitti
Delikanlı ardından yine baktı
Zaten bakmaktan başka çaresi yoktu
Güzel kız köşeyi döndü kayboldu
Delikanlı boynu bükük gözleri yere bakarak öylece kaldı
Bir baktı ki güzel kız son bir kez görmek ümidiyle sokağın sonundan döndü bir kez daha baktı
Bırakma beni ama gitmeliyim der gibi
Gençlerin gözlerinden yaşlar aktı
Güzel kız ayrılık yolunda kayboldu
Bu sevda yine sevda yolunda heba oldu.
Ali Demirci
20.11.2011 - 21:32
NE ÇIKAR ATEŞ BÖCEĞİ SANSALAR BİZİ....
Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
...Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti...
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlu korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden,sevgimizi göstermeden.
Deniz minareleri, midyeler,
kirpiler ve kaplumbağalar gibi..
Sahi koruyor mu bizi çatlamamış bu sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?
Hissettiklerimizi golgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak,
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yurek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığım, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem,
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki,
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak...
Ne olur bir darbe daha alsak?
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özledigimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri.
Kırın o sert kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi..?
RABİNDRANATH TAGORE
19.11.2011 - 14:58
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞ
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
SEVGİ TATLISI
MALZEMESİ
1 adet lekesiz gönül,1 adet açık yürek,500 gr güler yüz,250 gr tatlı dil,100 gr hürmet,1 çorba kaşığı sevgi,1 çay kaşığı hoşgörü,1 su bardağı iyi niyet,1 ölçek dürüstlük,Göz kararı saygı
HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen
Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.
AFİYET OLSUN……...
19.11.2011 - 12:41
YOLU YARILAYAN KADIN
*Yolu yarılayan kadın sevgisinde ve öfkesinde cömerttir.
*Onunla olan erkeğin her şeye hazır olması gerekir.
*'Yaş otuz beş, yolun yarısı eder' deyince şair, yolu
yarılayan kadınlar aklıma gelir.
*Ne aradığını ya da ne aramadığını bilen kadınlar.
*Aşkı, sevdayı mutlaka tatmış olurlar.
*Bu nedenle onları yüzeysel duygularla kandırmak
mümkün değildir.
*Aşkın da aşksızlığın da kokusu bu kadınlara sizden
önce gelir.
*Ömrünün diğer yarısını kendini geliştirmeye adayacağından bilinçleri doruğa yükselir.
*Akıl ve bedenle birlikte girdiği ortama renk ve
ışık verir.
*Yolu yarılayan kadınlarla kolay ve zor bir hayat iç
içedir.
*Sevgisinde de, öfkesinde de cömerttir.
*Evet anlamına gelen kadınsı hayırlarla kapris
yapılmayacağını çoktan öğrenmiştir.
*Erkeğin ne ardından gelir, ne de ilerisinde olmak
için didinir.
*Yan yana,can cana duruşlar tercihidir.
*Bazen bir anne şefkati, bazen de bir aslan kükremesi
ile şaşkınlığa çevirir.
*Onunla birlikte olan erkeğin her şeye hazır olması
gerekir.
*Yolu yarılayan kadınlar duygularını yaşamasını
bilir.
*Davranışları sebepsiz değildir.
*Kalbi kırıldıysa ağlar, ağlayışının sebebi erkeğin
ona sunacağı sevgi değildir.
*Mutluysa kahkahalar atar, gülüşünün sebebi dikkat
çekmek değildir.
*Seviyorsa kıskanır, kıskanç oluşunun sebebi kendine
güvensizlik değildir.
*Üzgünse omuz arar, destek istemesi çaresizliğinden
değildir.
*Suskunsa sebebi vardır, kendi haline bırakılması
gerekir.
*Yolu yarılayan kadınların hissiyatı kuvvetlidir.
*Aldatıldığını sezgilerini kullanarak gün ışığına
çıkarır.
*Veda vakti geldi demenize bile gerek yoktur.
O verdiğiniz mesajı çoktan anlayıp kendi yolunu
tutmuştur.
*Her gidiş kadını daha da kadınlaştırır.
*Gidenin ardından bakacak kadar hayatın uzun
olmadığını anlamıştır.
*Ve gizem kadına en çok bu yaşlarda yakışır.
18.11.2011 - 23:29
Taşın Hikayesi
Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu?
”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu: “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.
Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi.
Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme.
Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
Fısıltıyı dinle… veya taşı bekle.
Seçim senin.
17.11.2011 - 22:44
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.
Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.
Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.
Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.
Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.
Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.
Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Öğrendim ki...
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.
Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.
Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.
Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.
Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.
Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.
Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Öğrendim ki...
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.
Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
ATAOL BEHRAMOĞLU
16.11.2011 - 00:25
Bilirim, ÇOK OLURUM...
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
kendimi bir kumsalda yürüken bulurum
sıcak hava,parmaklarımın arasına dolan kumlar
tüm bedenimde hissederim...ılık ılık esen meltemi
burnuma gelen deniz kokusu...
her gün bir kayığı bırakırım ipinden
dalgalara inat, özgürlüğün peşine.
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
yada bir dağın eteğinde uzanıp çiçeklerle
yabani kokular çekerim içime derin derin,
otların üzerine atarım yorgun bedenimi
gökyüzüne bakarım duru maviye
güneşi yüzümde yakalarım
toprağı hissederim ve o nemi,
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
kendimi bir şehrin manzarasını gören çatı katına hapsederim
gecenin dans ettiği sokakları görürüm
yada yıldızlara meydan okumuş evlerdeki ışıkları,
derinden gelen sesleri dinlerim
siyah siyah toplarım geceyi avuçlarıma
ve saçlarıma sürerim.
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
huzuru düşlerim
duygularımı çırılçıplak bırakıp,arındırıp herşeyden
kendi dünyama giderim
olmazlarım yoktur orda
ruhum yada özgürdür bedenim
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
düş kurmazsam yok olurum..
ne zaman gözlerimi kapatsam ben,
bilirim, ÇOK OLURUM...
Saliha Yıldız
15.11.2011 - 22:43
Bazen bir kelebeğin ömrü kadardır hayat... Ne kırmaya gelir; Ne de kırılmaya (^_^)
15.11.2011 - 21:15
Sende mi yalancı oldun?
Hani göremesem de yanımda olacaktın?
Ben olmasam da hep benimle kalacaktın?
Hiçbir şey ve hiç kimse seni alıp götüremeyecekti benden….
Yaralarım vardı aşka dair …
Tamam dedim işte dedim…
Sever dedim, bırakıp gitmez dedim
Herkese ve her şeye inat sapasağlam yanımda kalır dedim ….
Sende onlar gibiydin bilemedim …
Sende mi yalancı çıktın?
Giderken ışığı kalsaydı gözlerimin?
Hatırlayacağım güzel sözlerin!
Hepsini alıp gittin …..bilemedim …
Ne cok yazdırır aşklar ve ne kadar can yakar..
Anlatamazsın sadece yaşarsın...
Kime yazıldıgının bir önemi kalmaz
Adı aşk olur adı sevgi olur kazınır yureğimizin bir köşesine
şiirler yazdıracak kadar guzel aşklar yaşanması dileğimle....
Umutsuzluğu yaşadın mı hiç?
Ya da hayal kırıklıkların oldu mu?
Canın yandı mı yarini görmediğin zaman?
Kelimelerin yetersiz kaldığı anlar da ne yaptın?
Ya uykusuz gecelerin …
Hayallerine gözyaşlarıyla eşlik ettin mi?
Olmayacağını bile bile istedin mi?
Bilemezsin ki …
Sen sevgiyi bildiğini sanan
Sen aşktan hiç anlamayan….
Yorulma …
Sevmeye calişma bile…
Aşk yürek ister, sadakat ister….
Ben seni sevdim ya…
Sen boşver, bu ikimizde yeter ……
HOŞÇAKAL HERBİŞEYİM
alıntı
14.11.2011 - 23:23
Süveyda
Afrika gülü
Kar beyazı
Kara kalbimin ak noktası
Süveyda
Gün görmemiş ay parçası
Payitahtlar sultanı süveyda
Ve iftira
Hep iftiradır sana vurulan damga
Kara Kara Kara!
Ah süveyda!
Kalbimde sancılar var şairlere özgü
Söylenmemiş mısralar var içimde
Dudaklarıma kadar gelen
Bir şair ölüyor içimde süveyda
Öyle narin öyle sessiz öyle kimsesiz
Ve bir şair doğuyor aydınlığında
Yalnız sana adanan bir şair
Doğuyor süveyda /gün gibi
Duydum ki
Meçhul bir şairin şiirinde
Komşu kızı olmuşsun süveyda
Aman!
Aman süveyda
Kendinden öte olma
Sen
Kalbimde açan beyaz bir zambaksın
Yüreğimde yed-i beyzasın
Gül-i Meryemsin sen
Süveyda
Gönlümün güneşi
Dilimin zikri süveyda
Sen Cezayir menekşesi
Bir de Mona Roza mürebbiyesisin
Unutma
Namluya sürülmüş kurşunlar misali
Mısralar var içimde süveyda
Senin eteğinde aşk kıvılcımları
Benimse yüreğimde şerareler var
Dolanıp durma kapımda süveyda
Komşumun dilinde koca bir ben var
Süveyda yasta
Süveyda hasta
Süveyda aşk sehpasında
Bilmez misin tarih tekerrürdür
Ve ifk geri döner bir gün
Bilmez misin süveyda
Sen ağlarsan
Ateş çanağı gözlerinden
Kor şerareleri dökülür
Sen ağlarsan
Ben ölürüm süveyda
Bir pervane adına
Mumyalayıp ruhumu
Yakarım her gece
Yeter ki
Yeter ki sen ağlama süveyda
Bir şair tanırım süveyda
Hüzün sokağında oturan
Ve geceleri bıçak sırtında yatan
Bir şair tanırım
Yüreğinde kızıl hançerlerin bilendiği
Bir şair
Unutma süveydam
İfk geri döner bir gün
Ve kurar yüreklerimize kara çadırlarını
Kara çadırlarını
Kurar bir gün süveyda
Gönlümün güneşi
Dilimin zikri süveyda
Sen Cezayir menekşesi
Bir de Mona Roza mürebbiyesisin
Unutma
Sensiz hasret gülleri göverdi göğsümde
Süveyda
Sensiz sedeften güller büyüttüm içimde
Nerdesin
Süveyda sokağında
Kelimelerin kıyısındayım
İki yanımda yar
Boşluktayım
Süveyda sokağında
Çılgın nilüfer kokuları
Ve beyaz zambaklar arasında
Sarhoşum, avareyim
Süveyda sokağında
Kendimi vurdum
Katilim de maktulüm de
Süveyda!
Gönlümün güneşi
Dilimin zikri süveyda
Sen Cezayir menekşesi
Bir de Mona Roza mürebbiyesisin
Unutma! ...
14.11.2011 - 21:52
İyi geçinmek, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, Birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur..!
'
- Oğuz Atay -
14.11.2011 - 09:08
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
... aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
'Önemli olan
'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır...'
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
Nazım Hikmet Ran
13.11.2011 - 23:26
Gündüzün aydınlığında seviyorum,
Leyl'i süveydam'ı..
Hani hasretin rengi karanlıktı ya bizim için..
Gölgemin karanlığına aldanmayasın sakın..
Sen ki gölgemsin..
Ben ki leyl'im farzet..
Sen ki umut kokan beyazımsın..
Ben ki siyahın leyl'iyim..
Sen ki leyl'ü neharsın,
Ben ki leyl'i süveyda..
Sen ki topraksın..
Ben ki bir TAŞım..
Bilesin ki;
Eyy ketûm benliğim..
Dilsizliğim..
Aydınlığa şavkıyan sözsüzlüğüm..
Gündüzümün şahidi,
Gölgemin hasret olduğu kadar aydınlığıma..
Bilki;
Ben de hasretim leyl'i süveyda'ma.
13.11.2011 - 16:11
BABAYA SARILMAK..
Küçük kız, annesiyle yürürken birden durdu.
Yağmur damlacıklarıya ıslanan gözlüğünü çıkartarak baktığı şey, babasıyla birlikte bisiklette giden bir başka kız çocuğuydu.
...
Bisikletin arka tarafındaki minder üzerine oturan kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını onun sırtına dayamıştı.Adamın ara sıra dönerek söylediği sözler, küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu.
Kaldırımdaki kız bisikletin arkasından bakarken, annesi durumu fark edip:
Evdekiler yetmiyormuş gibi gözün hala bisikletlerde, diye çıkıştı.Ama eğer beğendiysen, baban ondan da alır.
Küçük kız, yumuşak bir sesle:
Bisiklete değil kıza bakmıştım, dedi. Babası o vaziyette bile kendisiyle sohbet ediyor da…
Annesi, küçük kızı duymamış gibiydi. Onun kürklerle çevrili şapkasını düzeltirken:
Arkadaşların, bu havada bile okula yürüyerek geliyor,dedi. Halbuki baban, işe giderken de olsa, birkaç dakikasını ayırıp seni mersedesiyle getiriyor.
Kızın gözü yine bisikletteydi.Kadın alaycı bir ifadeyle:
İstersen baban da seni bisikletle getirsin, diye devam etti. Ne de güzel yakışır, öyle değil mi?
Küçük kız, inci taneleri gibi süzülen gözyaşlarını annesinden saklamaya çalışırken:
Çok isterdim,diye cevap verdi. Belki de öylelikle, babama sarılırdım…dedi küçük kız...............
13.11.2011 - 14:47
Aptallar, akıllılardan pek az şey öğrenirler;
ama akıllılar, aptallardan çok şey öğrenirler.
Cato
11.11.2011 - 23:51
Ey insan kaf dağı kadar yüksekte olsanda, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma;
Herşeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün! ' yunus emre
10.11.2011 - 12:39
Erkek adam ağlamaz denir ya, sakın inanma! Unutma ki, erkek adam ağlamayan değil, bir kadını ağlatmayandır aslında..
[Can Dündar]
09.11.2011 - 10:19
ÖZLEDİM SENİ..
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....Yazar: CAN YÜCEL
08.11.2011 - 23:30
ADAM OLMAK Çevrende herkes şaşırsa, Bunu da senden bilse, Sen aklı başında kalabilirsen eğer, Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır, Hem kendine güvenirsen eğer, Bekleyebilirsen usanmadan, Yalanla karşılık vermezsen yalana, Kendini evliya sanmadan Kin tutmayabilirsen kin tutana, Düşlere kapılmadan düş k...urabilir, Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer, Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir, İkisine de vermeyebilirsen değer, Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz, Kandırabilir diye safları, dert edinmezsen, Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz, Koyulabilirsen işe yeniden, Döküp ortaya varını yoğunu, Bir yazı turada yitirsen bile Yitirdiklerini dolamaksızın dile Baştan tutabilirsen yolunu Yüreğine, sinirine dayan diyecek Direncinden başka bir şeyin kalmasa da, Herkesin bırakıp gittiği noktada, Sen dayanabilirsen tek Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen, Unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken Dost da düşman da incitmezse seni Ne küçümser ne büyültürsen çevreni Her saatin her dakikasına Emeğini katarsan hakçasına Her şeyi ile dünya önüne serilir Üstelik oğlum, ADAM oldun demektir... RUDYARD KİPLİNG
08.11.2011 - 22:12
Kırkında deqiL farkında başLar hayat..!
07.11.2011 - 10:48
Bir insanin yaşamından değerli bir şeyi yoksa, o insanin yaşamının da değeri yoktur...
06.11.2011 - 16:08
Hepimiz kaybettiğimiz yada ulaşamadığımız her şey için zamanı suçlarız. Oysa unutma ki; Zaman konuşacak olsa, hepimiz utanırız.
01.11.2011 - 12:09
SERVETİ GÖNÜLDE YAŞAMAK
Her sabah hesabınıza 86.400 Dolar yatıran bir banka düşünün.
Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta veya harcamamakta
serbestsiniz. Parayı istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz
Oyunun sadece tek bir koşulu var:
Harcamayı başaramadığınız meblağ ertesi güne devretmez ve akşam
hesabınızdan geri çekilir.
Ve bu paranın hiçbir bölümünü ne sebeble olursa olsun saklayamazsınız.
Bir önceki günün tutarının tamamını harcamış veya hiçbir bölümünü
harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86,400 dolar bulacaksınız.
Nasıl keyifli değil mi?
Farkında olsanız da olmasanız da aslında, hepimizin böyle bir bankası var.
Adı ZAMAN.
Her sabah 86.400 sn
hesabınıza yatıyor ve o gün daha fazlasını
asla harcayamıyorsunuz.
Kullanamadığınız
kısım ise akıp gidiyor ve hesabınızdan
siliniyor..
Hiç devretmiyor.
Her gün
size yeni bir hesap açılıyor.
Her akşam günün
bakiyesi siliniyor.
Eğer günlük
hesabınızı kullanmadıysanız, bu zarar
sizindir.
Geriye dönüş yok, Yarından
avans çekmek yok.
Bugünü, bugünkü
hesaptan yaşamalısınız.
Ona yatırım yapın ki,
size sağlık, mutluluk ve başarı olarak
geri dönsün.
Zaman akıp gidiyor gününüzü gün
etmeye bakın
BİR SENE'nin değerini
anlayabilmek için sınıfta kalan bir
öğrenciye sorun.
BİR AY'ın değerini
anlayabilmek için, prematüre bir bebeği
dünyaya getiren anneye sorun.
BİR HAFTA'nın
değerini anlayabilmek için, haftalık
derginin aditörüne sorun.
BIR DAKIKA'nın
değerini anlayabilmek için, treni henüz
kaçırmış bir kişiye sorun.
BİR
SANIYE'nin değerini anlayabilmek için, bir
kazayı kılpayı atlatmış bir kişiye
sorun.
BİR MILISANIYE'nin değerini
anlayabilmek için, olimpiyatlarda gümüş
madalya kazanan kişiye sorun
Şunu
unutmayın ki zaman hiç kimseyi
beklemez.
Dün artık mazi oldu.
Yarın
ise muamma.
Bugün ise avuçlarımızın
içinde bize sunulmuş bir
armağandır.
01.11.2011 - 10:28
her zaman çözümün bir parçasıdır,
KAYBEDEN her zaman problemin bir parçasıdır.
KAZANANın her zaman bir programı vardır,
KAYBEDENin her zaman bir özürü vardır.
KAZANAN “Bu işi senin için yaparım” der,
KAYBEDEN “Benim işim değil ki” der.
KAZANAN her sorunda bir çözüm bulur,
KAYBEDEN her çözümde bir sorun görür.
KAZANAN “uzak ama yolu biliyorum” der,
KAYBEDEN “yakın ama yolu bilmiyorum” der.
KAZANAN çakılların yanındaki çimeni görür,
KAYBEDEN çimenin yanındaki çakılları görür.
KAZANAN “zor olabilir ama mümkün” der,
KAYBEDEN “mümkün ama çok zor” der.
KAZANAN konuşmak yerine yapar,
KAYBEDEN yapmak yerine konuşur.
Toplam 318 mesaj bulundu