Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, ...Korkularımızın paylaşılması, Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti...
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlu korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden,sevgimizi göstermeden. Deniz minareleri, midyeler, kirpiler ve kaplumbağalar gibi..
Sahi koruyor mu bizi çatlamamış bu sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize? Hissettiklerimizi golgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak, Ne çıkar ateşböceği sansalar beni? Belki en hoyrat yurek bile ateşböceğinin O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, Korkaklığım, sevgi isteğimi En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup Bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki, Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak...
Ne olur bir darbe daha alsak? Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi, Kaybolan değerlerimizi ne kadar özledigimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri. Kırın o sert kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi..?
Göremesem de gülüşlerini seher yelinde yapraklarını güneşe açan ciceklerin yüreğinde bildim gözlerini. Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara. Her sabah papatyanın ayak uçlarında uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana Sakın kederlenme sen. Kozasından hayata gülümseyen ke...lebeğin kirpiklerinde öğüttüm arsız acılarını. Çünkü sen, doğan güne umutla uyanmalısın. Ne olur düşünme içinde kanattığın sancılara. Yüreğin irin toplasa da ne olur ağlama. Ben sen uyanmadan gül kokulu yağmurlarla yıkarım kanayan dudaklarını. Cünkü sen, her soluğunda baharları solumasın...! ! 'Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni...! ! !
Zamanında yüreğimde taşıdığım ama kapılarını açtığımda uçup giden ve unuttuğum o kadar çok şey varki.Üzüntüler,sevinçler, aşklar veya dibe vurup her şeyin sona erdiğini düşünürken, tekrar su yüzüne çıkıp yaşamı yeniden içine çekme heyecanları.Yazmak istiyorum çünkü; sevmekten sonra bana en çok heyecan veren, beni tekrar yaşama bağlayan tek şey yazabilmek.
Dün akşam saatlerce düşündüm ilk çocukluk aşkımı hatırlamak için.Kenarları kıvrım kıvrım olmuş Türkçe defterime ismini yazıp yanına yamuk bir kalp resmi çizdiğim kimin ismiydi.
Utandım ama hatırlayamadım.
Galiba yüreğimin kapılarını açtığımda uçup gidenler arasında ilk aşkıma ait hatıralarda vardı.
Üzüldüm, ardından bir çocuk gibi ağladım.
Zaman içinde ne kadar bencil,ne kadar tüketici canavarlar haline gelmişiz.Başlarda vazgeçemediklerimiz listesinin ilk sırasına ismini yazdıklarımız,ilahlaştırdıklarımız,geceleri onlar için uykuyu kendimize haram kıldıklarımız,hatta isimlerini yüreğimize kazımamız yetmezmiş gibi onlara ait heyecan ve kederleri bileklerimizde dikiş izleri olarak taşıdığımız,kimler yanımızda veya aklımızda.Kendi adıma itiraf edeyim neredeyse hiç kimse yok. Kendimi çok çok zorlarsan hatırladıklarım başı veya sonu olmayan hikayeler,flu simalar.
Oysa bütün o heyecanlar çocukluğumuzun ve gençliğimizin renkleriydi.Tükettik ve savurduk o güzelim gökkuşağı renklerini. İlkokulumun duvarına tenefüste sarı boya kalemimle “ sevi seviyorum..........” diye yazdığım ilk aşkımın ismi neydi? Utandım, Hatırlıyamadım, Ve ağladım.
Ne kadar kolay vedalaştık kapı arkalarında ve ne kadar kolay kaldırıp attık en tozlu raflara en karanlık köşelere o aşkları,o dostlukları. Aslında çoğumuzun yüreğinde taşıdığı kocaman bir buzdolabı ve bu buzdolabının da en az kendisi kadar büyük bir derin dondurucusu var.Bütün heyecanları dondurup,sakladığımız. Öyleki pazartesi akşamı benim canım biraz dostluk istedi yada en iyisi cumartesi akşamı bir porsiyon aşk güzel gider düşüncesiyle yaşamaya alışmışız ne yazikki.Aslında derin dondurucuda sakladığımız kendi yüreklerimiz ve duygularımızdır.Çünkü dürüst değilizdir, korkağızdır kendimize karşı,sevdiklerimize karşı.Emek harcamadan,fedakarlık yapıp birşeylerden vazgeçmeden hazıra konan birer tüketici canavarıyızdır.
En son ne zaman birine “ seni seviyorum” dediniz.Ama şöyle gözlerinin içine bakıp oralarda bir yerlerde eriyip giderken. Bir avuç su gibi keskin,saf ve doyurucu olarak ne zaman birini sevdiğinizi söylediniz. Ben hatırlıyamadım, Ve utandım, Ve ağladım.
Hep yarım ağız söyledik sevdiğimizi,aklımızda sevmenin dışında bir sürü hinlik dolaşırken.Hatta çoğu zaman söylemek yerine fısıldadık; “ seni sev.....”.Geveledik,ezdik hatta yok saydık o güzel iki kelimenin varlığını. Genelde sevmekten ve sevilmekten korktuğumuz için söylemek yerine,cebimizde küçücük harflerle yazılı yüzlerce seni seviyorum kartı taşırız.Ve hayatımıza girip çıkan herkese dağıtırız o renksiz,anlamsız kartları.Çünkü kolaydır kartları dağıtmak. Cesaret istemez,emek harcamak, hele hele heyecan duymak hiç gerektirmez.
Dediğim gibi ceplerimizde derin dondurucusuna kaplerimizi kapattığımız buzdolapları ve üzerinde seni seviyorum yazılı yüzlerce kart taşır olduk.
Hayat yazar sense oynarsın. bir insan gelir Her dediğine kanarsın. canını istese vermeye hazırsın. sonra gider ardından sadece bakarsın. bir zaman sonra ağlamaya başlarsın. susmayı denersin başaramazsın. biraz daha sonra bakarsın ve haline acırsın. ben kime yanmışım diye. hayat bu ya dönse yine kanarsın... çünkü sevdin sen unutamazsın. ölümüne üzer seni dayanırsın... neden mi? Çünkü hayat yazar sen sadece oynarsın.
'Her gün bir yerden göçmek ne iyi Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş Dünle beraber gitti cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.' MEVLANA
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte, Yani yürekte..
Meselâ bir barikatta dövüşerek, Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken, Meselâ denerken damarlarında bir serumu, Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin, Ama o bunun farkında değildir. Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o senden ayrılacak. Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık, Yahut hiç sevmeseydi, Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Hızımızı artırdık, ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız. Çok düşünüy...oruz, ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa, zekadan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var. İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz. Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güç sizdedir. Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz. Öyleyse, insanlık ve demokrasi adına bu gücü kullanalım ve milliyetçilik hastalığına karşı birleştirelim. Din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım. ' Charlie Chaplin '
Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu, alkışı olmayan tiyatronun perdesi kapanmadan; gülün, şarkı söyleyin, dans edin, âşık olun... Hayatınızın her anını değerlendirin. ' Charlie Chaplin'
Eşitlik için yazdım, Eşitlik için söyledim, Eşitlik için dayak yedim, Eşitlik için sövdüm. O günleri göremeyeceğimi bilsem de Birilerine o günleri gösterebilmek için öldüm.
-Hala yalnız mısın? -Sadece özgür… -Peki mutsuz? -Sadece alışmış… -Peki ya aşık? -Sadece eksik… Peki ya sen hala bekliyor musun? -Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız… -Peki ya umut? -Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...
Pozitif düşüneceksin... Hayata sımsıkı sarılacaksın... İşinden kafanı kaldırıp... sevdiklerinle vakit geçireceksin... Sev ki,hücrelerin yenilensin... Sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma..! ! ! Çan arkadaşım penseredekı baykuş ol hep harıkasin sevgi dolu :)))
Kimi gün doğan günümü, Kimi gün seninle başlayan hüznümü yazarım. Kimi gün ayın, yıldızın, güne özlemini, Kimi gün, güneşin geceye hasretini yazarım. Kimi gün yağan yağmuru, Kimi gün toprağın kokusunu yazarım. Kimi gün gecenin matemini, Kimi gün sana sitemimi yazarım. Kimi gün sevdaları, Kimi gün sevdalıları yazarım. Kimi gün de özlemin düşer yüreğime, Kalemi bırakır, Buralardan çeker giderim....
En güzel köprü Gönüller arasında kurulandır. En güzel göz Her şeye sevgiyle bakandır. En güzel söz Yalansız olandır. En güzel ateş Benliğimizi ısıtandır. En güzel çiçek Sevgiliye armağandır. En güzel ırmak Dost bahçesine akandır. En güzel ağız Gerçekleri konuşandır. En güzel yol Hasret kavuşturandır. En güzel kol Zalime karşı kalkandır. En güzel el Bilgiye, kültüre uzanandır. En güzel kapı Mutluluğa açılandır. En güzel kalem Doğruyu, iyiyi, güzeli yazandır. Elinizin vergisi kalbinizin sevgisi daim olsun Sevgili asil değerli dostlar,,,,,
Öyle mutlu ol ki herkes ışığınla sevinsin Öyle umutlu ol ki umudunu kimse çalamasın Gözlerin ışıl ışıl aydınlık bir geleceğe gülümsesin Herkes yansıttığın sevgi ışığında erisin Güneş gibi ol ki herkes seni canı gibi sevsin Rüzgâr misali es karamsar gönüller aydınlansın Sel misali ak dere tepe seninle şenlensin Öyle sev ki kâinat senin sevginle dolsun Dağ, taş, kurt kuş sevda şarkılarınla eğlensin Gönlün, sevda dalgalarıyla ummana dönsün Sevenlerin etrafında pervane misali uçsun Mutluluktan daha güzel bir şey varsa o da senin olsun.........
2011 yılı acılarımızla, sevinçlerimizle geride kalacak. 2012 Daha fazla Umut, daha Fazla sevinç, Daha fazla Mutluluk getirsin. Yaşamında Güzel Yıllar, mutlu yarınlar, gerçek dostluklar hep seninle olsun. Yeni Yılın sana ve tüm sevdiklerine sağlık, Mutluluk, Neşe, Başarı, bolca para, sevgi ve huzur getirmesini dilerim. Mutlu Yıllar dileğiyle selam ve sevgilerimle....
Eşitlik zayıflık değil bilgeliktir. İyi olmaktan bu kadar korkmayın. Bir kez olsun sevgiyle bakmayı deneyin dünyaya. Hiçbir halk sonsuza dek efendi, hiçbir halk tutsak olarak yaşayamaz. BARIŞ hepimizi onurlu ve özgür yapacak tek olanaktır. Çıkarın kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını...
'sabrımın apoletleriydi göğsümde taşıdığım tüm küfürler'
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin göğüs kafesine ağır gelen aynalardan çaldım seni suçumun apoletleri öykümün düşüne çakılı halbuki kayıp bir adres sessizliği ile avuçladım yanağının solunu 'ki beni bir tek sen kandırabilirsin'
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin yokluğunda kelimeler yıkılmasa düşmezdim yokluğunda kemirecek beni varlığın da bilirim uyurken kolaydı kaçırmak aklımdan seni gündüzler geceye yatırılmıyor oysaki
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin kaç beden darsın bu bedene ki bu kadar sıkıyor bünyeyi küçüklüğün geçilmiyor yine de bu ipek şeridi küçüğünün elinde büyümek vazgeçmek değil belki
sensizde büyürüm vazgeçilmez değilsin her şairin bir katili vardır ve belki o zaman dallarımdan uçurumlar dökülür kendini soyacak kadar saf bir hırsız bükülür gövdeme çakarsın sabrının küfürlerini ve ben temizlerim apoletlerinin küflerini
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin şu mürekkebin kopuk dili ne kadar anlatabilir gecemi işgale yeltenen bakamayışlarını tıpkı gözlerine bakamayışım gibi
mevsimlik bir aşk nöbeti değil ki tuttuğum sesine susup sessizliğine konuşuyorum gözlerine ağrılarımı mumyalıyorum sensizde büyürüm derken en çok kendimi kandırıyorum
Kırmızı Gülün Hikayesi Kırmızı gülün hikayesi bilinir mi Bilmem. Ama ben yine de hatırlatayım Seneler öncesini. Dünyada aşkın, mutluluğun Umudun ve beyaz gülün olduğu günleri. Tabii bunlarla anlaşamayan gururu da Unutmamak lazım. Bu beş arkadaşın sev ...
03.05.2012 - 11:18
Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
...Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti...
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlu korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden,sevgimizi göstermeden.
Deniz minareleri, midyeler,
kirpiler ve kaplumbağalar gibi..
Sahi koruyor mu bizi çatlamamış bu sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?
Hissettiklerimizi golgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak,
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yurek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığım, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem,
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki,
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak...
Ne olur bir darbe daha alsak?
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özledigimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri.
Kırın o sert kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi..?
RABİNDRANATH TAGORE
26.02.2012 - 01:28
Göremesem de gülüşlerini
seher yelinde yapraklarını güneşe açan ciceklerin yüreğinde bildim gözlerini. Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara. Her sabah papatyanın ayak uçlarında uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana Sakın kederlenme sen. Kozasından hayata gülümseyen ke...lebeğin kirpiklerinde öğüttüm arsız acılarını. Çünkü sen, doğan güne umutla uyanmalısın. Ne olur düşünme içinde kanattığın sancılara. Yüreğin irin toplasa da ne olur ağlama. Ben sen uyanmadan gül kokulu yağmurlarla yıkarım kanayan dudaklarını. Cünkü sen, her soluğunda baharları solumasın...! ! 'Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni...! ! !
22.02.2012 - 00:31
Tükeniş ve Serzeniş
Zamanında yüreğimde taşıdığım ama kapılarını açtığımda uçup giden ve unuttuğum o kadar çok şey varki.Üzüntüler,sevinçler, aşklar veya dibe vurup her şeyin sona erdiğini düşünürken, tekrar su yüzüne çıkıp yaşamı yeniden içine çekme heyecanları.Yazmak istiyorum çünkü; sevmekten sonra bana en çok heyecan veren, beni tekrar yaşama bağlayan tek şey yazabilmek.
Dün akşam saatlerce düşündüm ilk çocukluk aşkımı hatırlamak için.Kenarları kıvrım kıvrım olmuş Türkçe defterime ismini yazıp yanına yamuk bir kalp resmi çizdiğim kimin ismiydi.
Utandım ama hatırlayamadım.
Galiba yüreğimin kapılarını açtığımda uçup gidenler arasında ilk aşkıma ait hatıralarda vardı.
Üzüldüm, ardından bir çocuk gibi ağladım.
Zaman içinde ne kadar bencil,ne kadar tüketici canavarlar haline gelmişiz.Başlarda vazgeçemediklerimiz listesinin ilk sırasına ismini yazdıklarımız,ilahlaştırdıklarımız,geceleri onlar için uykuyu kendimize haram kıldıklarımız,hatta isimlerini yüreğimize kazımamız yetmezmiş gibi onlara ait heyecan ve kederleri bileklerimizde dikiş izleri olarak taşıdığımız,kimler yanımızda veya aklımızda.Kendi adıma itiraf edeyim neredeyse hiç kimse yok.
Kendimi çok çok zorlarsan hatırladıklarım başı veya sonu olmayan hikayeler,flu simalar.
Oysa bütün o heyecanlar çocukluğumuzun ve gençliğimizin renkleriydi.Tükettik ve savurduk o güzelim gökkuşağı renklerini. İlkokulumun duvarına tenefüste sarı boya kalemimle “ sevi seviyorum..........” diye yazdığım ilk aşkımın ismi neydi?
Utandım,
Hatırlıyamadım,
Ve ağladım.
Ne kadar kolay vedalaştık kapı arkalarında ve ne kadar kolay kaldırıp attık en tozlu raflara en karanlık köşelere o aşkları,o dostlukları.
Aslında çoğumuzun yüreğinde taşıdığı kocaman bir buzdolabı ve bu buzdolabının da en az kendisi kadar büyük bir derin dondurucusu var.Bütün heyecanları dondurup,sakladığımız.
Öyleki pazartesi akşamı benim canım biraz dostluk istedi yada en iyisi cumartesi akşamı bir porsiyon aşk güzel gider düşüncesiyle yaşamaya alışmışız ne yazikki.Aslında derin dondurucuda sakladığımız kendi yüreklerimiz ve duygularımızdır.Çünkü dürüst değilizdir, korkağızdır kendimize karşı,sevdiklerimize karşı.Emek harcamadan,fedakarlık yapıp birşeylerden vazgeçmeden hazıra konan birer tüketici canavarıyızdır.
En son ne zaman birine “ seni seviyorum” dediniz.Ama şöyle gözlerinin içine bakıp oralarda bir yerlerde eriyip giderken. Bir avuç su gibi keskin,saf ve doyurucu olarak ne zaman birini sevdiğinizi söylediniz.
Ben hatırlıyamadım,
Ve utandım,
Ve ağladım.
Hep yarım ağız söyledik sevdiğimizi,aklımızda sevmenin dışında bir sürü hinlik dolaşırken.Hatta çoğu zaman söylemek yerine fısıldadık; “ seni sev.....”.Geveledik,ezdik hatta yok saydık o güzel iki kelimenin varlığını.
Genelde sevmekten ve sevilmekten korktuğumuz için söylemek yerine,cebimizde küçücük harflerle yazılı yüzlerce seni seviyorum kartı taşırız.Ve hayatımıza girip çıkan herkese dağıtırız o renksiz,anlamsız kartları.Çünkü kolaydır kartları dağıtmak. Cesaret istemez,emek harcamak, hele hele heyecan duymak hiç gerektirmez.
Dediğim gibi ceplerimizde derin dondurucusuna kaplerimizi kapattığımız buzdolapları ve üzerinde seni seviyorum yazılı yüzlerce kart taşır olduk.
Utandım
Ve çok ağladım.
Hakan ARIKAN (Yaşamın Sayfalarından)
21.02.2012 - 21:46
İnsanlar Unuttuğu Zaman Ölüyor
Rüzgarları kokluyorum.
Rüzgar;
Sen kokuyor.
Bulutlardaki çatlaklardan,
Sevda damlaları sızıyor,
Bereketli aşklar öncesin de
Ellerimi uzattığım tüm çiçekler kuruyor,
Ve insanlar unuttuğu zaman ölüyor.
Yersiz,yurtsuz aşkların ayazı,
Keserken yürekleri,
Tütün ikram ettiğim dostlar,
Sevdalarımı sarıp içiyorlar.
Seni düşünmekten;
Sakız gibi ağarıyor sabahlar,
Ve tek tek ölüyorlar,
Yaşadığı aşkları unutan insanlar.
Ankara Ocak 2003
Hakan Arıkan
20.02.2012 - 21:50
Hayat yazar sense oynarsın. bir insan gelir Her dediğine kanarsın. canını istese vermeye hazırsın. sonra gider ardından sadece bakarsın. bir zaman sonra ağlamaya başlarsın. susmayı denersin başaramazsın. biraz daha sonra bakarsın ve haline acırsın. ben kime yanmışım diye. hayat bu ya dönse yine kanarsın... çünkü sevdin sen unutamazsın. ölümüne üzer seni dayanırsın... neden mi? Çünkü hayat yazar sen sadece oynarsın.
18.02.2012 - 19:12
'Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım.
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.'
MEVLANA
09.02.2012 - 22:17
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
Yani yürekte..
Meselâ bir barikatta dövüşerek,
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken,
Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Nazım hikmet ran
09.02.2012 - 00:27
sus artık ne olur ağlama yeter
ben unuttum sende unut gözlerim,
ne ismi aklımda nede gözleri
ben unuttum sende unut gözlerim
****************************
değmezmiş uğruna döktüğüm yaşlara
değmezmiş sevmeye aşık olmaya
değmezmiş ismini bile anmaya
ben unuttum sende unut gözlerim
*****************************
bir rüya idi farzet gördüklerimizi
ben unuttum sende unut gözlerim
sevseydi terk edip gidermiydi hiç
ben unuttum sende unut gözlerim
(yazarı bilmiyorum)
04.02.2012 - 13:14
Hiçbir şeyin eksikliğini hissetmiyorsanız;
-'Bütün dünya size ait demektir.! ! ! '
* Lao Tzu
28.01.2012 - 18:07
YARIN
bir şeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazışından köstebeklerin toprağı
karıncaların telâşından belli
bir şeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düşen yaprağı
belki de bir çocuk
pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
bir şeyler olacak yarın
öbür günden önemsiz
yarından önemli
Bülent ECEVİT
24.01.2012 - 23:06
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Hızımızı artırdık, ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız. Çok düşünüy...oruz, ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa, zekadan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var. İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz. Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güç sizdedir. Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz. Öyleyse, insanlık ve demokrasi adına bu gücü kullanalım ve milliyetçilik hastalığına karşı birleştirelim. Din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım. ' Charlie Chaplin '
23.01.2012 - 18:58
Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu, alkışı olmayan tiyatronun perdesi kapanmadan; gülün, şarkı söyleyin, dans edin, âşık olun... Hayatınızın her anını değerlendirin. ' Charlie Chaplin'
22.01.2012 - 14:04
Hayat;
Her gidenin ardından koşmaya değmez bilmelisin.
Sen gelecek olanları bekle,
Gidecek varsa bırak gitsin.
* Honore de Balzac
19.01.2012 - 21:08
Göründükleri gibi olmalıdır insanlar.
Eğer değillerse;
-'Hiç görünmesinler daha iyi.! ! '
*William Shakespeare
10.01.2012 - 21:24
Farklı
Olmanın cezası sabittir!
Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp g...itmek.
Farkında değilsindir hiçbirşeyin ne güzel!
Yatarsın,
Uyursun hiçbirşey düşünmeden sananedir senden gerisi?
Yapabilseydim
Gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime,
Kulaklarımı tıkamak
Duyduklarıma
Öyle yaşayıp giderdim bende
Duymadan, görmeden,
Bilmeden!
Charles Bukowski
09.01.2012 - 10:31
Eşitlik için yazdım,
Eşitlik için söyledim,
Eşitlik için dayak yedim,
Eşitlik için sövdüm.
O günleri göremeyeceğimi bilsem de
Birilerine o günleri gösterebilmek için öldüm.
- Ahmed ARİF -
07.01.2012 - 20:43
-Hala yalnız mısın?
-Sadece özgür…
-Peki mutsuz?
-Sadece alışmış…
-Peki ya aşık?
-Sadece eksik… Peki ya sen hala bekliyor musun?
-Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar
anlamsız…
-Peki ya umut?
-Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...
* Cem Adrian & Aylin Aslım —
06.01.2012 - 22:02
Pozitif düşüneceksin...
Hayata sımsıkı sarılacaksın...
İşinden kafanı kaldırıp... sevdiklerinle vakit geçireceksin...
Sev ki,hücrelerin yenilensin...
Sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma..! ! ! Çan arkadaşım penseredekı baykuş ol hep harıkasin sevgi dolu :)))
* William Shakespeare
05.01.2012 - 00:08
Kimi gün seni yazarım......
Kimi gün doğan günümü,
Kimi gün seninle başlayan hüznümü yazarım.
Kimi gün ayın, yıldızın, güne özlemini,
Kimi gün, güneşin geceye hasretini yazarım.
Kimi gün yağan yağmuru,
Kimi gün toprağın kokusunu yazarım.
Kimi gün gecenin matemini,
Kimi gün sana sitemimi yazarım.
Kimi gün sevdaları,
Kimi gün sevdalıları yazarım.
Kimi gün de özlemin düşer yüreğime,
Kalemi bırakır,
Buralardan çeker giderim....
Deniz Şenman
02.01.2012 - 12:53
En güzel köprü
Gönüller arasında kurulandır.
En güzel göz
Her şeye sevgiyle bakandır.
En güzel söz
Yalansız olandır.
En güzel ateş
Benliğimizi ısıtandır.
En güzel çiçek
Sevgiliye armağandır.
En güzel ırmak
Dost bahçesine akandır.
En güzel ağız
Gerçekleri konuşandır.
En güzel yol
Hasret kavuşturandır.
En güzel kol
Zalime karşı kalkandır.
En güzel el
Bilgiye, kültüre uzanandır.
En güzel kapı
Mutluluğa açılandır.
En güzel kalem
Doğruyu, iyiyi, güzeli yazandır.
Elinizin vergisi kalbinizin sevgisi daim olsun Sevgili asil değerli dostlar,,,,,
01.01.2012 - 22:33
Öyle mutlu ol ki herkes ışığınla sevinsin
Öyle umutlu ol ki umudunu kimse çalamasın
Gözlerin ışıl ışıl aydınlık bir geleceğe gülümsesin
Herkes yansıttığın sevgi ışığında erisin
Güneş gibi ol ki herkes seni canı gibi sevsin
Rüzgâr misali es karamsar gönüller aydınlansın
Sel misali ak dere tepe seninle şenlensin
Öyle sev ki kâinat senin sevginle dolsun
Dağ, taş, kurt kuş sevda şarkılarınla eğlensin
Gönlün, sevda dalgalarıyla ummana dönsün
Sevenlerin etrafında pervane misali uçsun
Mutluluktan daha güzel bir şey varsa o da senin olsun.........
01.01.2012 - 04:48
2011 yılı acılarımızla, sevinçlerimizle geride kalacak. 2012 Daha fazla Umut, daha Fazla sevinç, Daha fazla Mutluluk getirsin. Yaşamında Güzel Yıllar, mutlu yarınlar, gerçek dostluklar hep seninle olsun. Yeni Yılın sana ve tüm sevdiklerine sağlık, Mutluluk, Neşe, Başarı, bolca para, sevgi ve huzur getirmesini dilerim. Mutlu Yıllar dileğiyle selam ve sevgilerimle....
30.12.2011 - 22:49
Eşitlik zayıflık değil bilgeliktir. İyi olmaktan bu kadar korkmayın. Bir kez olsun sevgiyle bakmayı deneyin dünyaya. Hiçbir halk sonsuza dek efendi, hiçbir halk tutsak olarak yaşayamaz. BARIŞ hepimizi onurlu ve özgür yapacak tek olanaktır. Çıkarın kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını...
29.12.2011 - 12:05
'sabrımın apoletleriydi
göğsümde taşıdığım tüm küfürler'
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
göğüs kafesine ağır gelen aynalardan çaldım seni
suçumun apoletleri öykümün düşüne çakılı halbuki
kayıp bir adres sessizliği ile
avuçladım yanağının solunu
'ki beni bir tek sen kandırabilirsin'
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
yokluğunda kelimeler yıkılmasa düşmezdim
yokluğunda kemirecek beni varlığın da bilirim
uyurken kolaydı kaçırmak aklımdan seni
gündüzler geceye yatırılmıyor oysaki
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
kaç beden darsın bu bedene ki
bu kadar sıkıyor bünyeyi küçüklüğün
geçilmiyor yine de bu ipek şeridi
küçüğünün elinde büyümek vazgeçmek değil belki
sensizde büyürüm vazgeçilmez değilsin
her şairin bir katili vardır
ve belki o zaman dallarımdan uçurumlar dökülür
kendini soyacak kadar saf bir hırsız
bükülür gövdeme çakarsın sabrının küfürlerini
ve ben temizlerim apoletlerinin küflerini
sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
şu mürekkebin kopuk dili ne kadar anlatabilir
gecemi işgale yeltenen bakamayışlarını
tıpkı gözlerine bakamayışım gibi
mevsimlik bir aşk nöbeti değil ki tuttuğum
sesine susup sessizliğine konuşuyorum
gözlerine ağrılarımı mumyalıyorum
sensizde büyürüm derken
en çok kendimi kandırıyorum
alıntı
Toplam 318 mesaj bulundu