Beyoğlu'nda gezinen tramvay Kürtür deniz görünmez çünkü penceresinden insanların öldürüldüğü dağlarda inanıyorum yine de dikkat ceylan cıkabilir uyarısına bir orman yolundan geçerken
Savaş ki ülkemde bütün bardakları kırılan birer sürahi gibi çocuklarını gözyaşlarıyla bekleyen nice anneler bırakmaktadır pencere önlerinde
Tutuşunca Madımak Oteli'nin perdesi bir kez daha kondaklandı umudumuz yürümeyi öğreteceğiz ona sonra yeniden koşmasını masal olmadığını söylüyor güzel günlerin Sivas sokaklarında doğuran kül kedisi
Denize doğru inen bir sokaktır ülkem düz değildir taşları ayakkabılarını bağlamadan peşinden koşarken bir martının ipe takılıp düşer özgürlüğün eve avluya sığmaz çocukları
Başımızdaki şapka bireysel şemsiye sosyalist yanımızdır ve tek şartı ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin zor da olsa yürümektir rüzgara karşı SUNAY AKIN
Teğet
Herkes kırılamaz; bazen ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için:
Ama dünya kütüklerin…
Ağlayamaz herkes; ağlayabilecek kadar büyümek gerekir:
Dünya ise küçüklerin…
Sevemez herkes; bir orman olmak gerekir sevmek için:
Bak ki dünya çöllerin…
Ve vâkur bir damla olmak dalga için.
Katılmak okyanusa aşk için, isyan için! YILMAZ ODABAŞI
DAGLAR DAGİLDİ KENTLER YIKILDI DİYORLAR
“Şarkılarımda ağlamak var bir şarkıya.” -Ülkü Tamer- I Artık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar. Üstümüzde ne kuşlar ne dolunay... Böyle alkole batmış akşamlar, sersem sabahlar; gittikçe tuzak, sevdikçe ihanet, sevdikçe batak! Herkes kavramış da ötekini çaresiz- liğinden emeğinin tabutuna zar atıyorlar; sonra her gece alkolün esrik tadın- dan etin vahşi tadına sızıyorlar ve sokak çocukları her gece gökyüzüne eksik yatakların şarkısını söylüyorlar...
Kirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; yine o dağların ardı yâr, ama vuslat bir uzak diyar. Dağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar!
Böyle geçip giderken uzun zamanlar, kimleri unuttuk kimler kalanlar?
II Kimleri unuttuk kimler kalanlar? Ve suyla değil, tükürükle yıkananlar birbirlerine dantel takımlarını, iyi hâl kağıtlarını gösteriyorlar.
Siz hayatı böyle mi bellediniz! Bulutlara çizdiniz ömürlerinizi; siz hayatı böyle mi?
Böyle gelip geçerken uzun zamanlar, kimleri unuttuk kimler kalanlar?
III Artık cennet düşleri yeni cehennemler doğuruyorlar.Yoksullar yine varoşlarda beraber ve solo şarkılar söylüyorlar; yine kargalar pisliyorlar mezarlıklara.Hep incinen, ama incelemeyen kadınlar, her güne bir Prozac’la katlanıyorlar ve rüyalarına intihar süsü verilmiş çocuklar artık düşlerini gıcırdatmıyorlar...
Oysa bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…
/Hayatın düşlere borcu vardır; çünkü hayatın insana borcu vardır…/
Bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…
Gelip geçerken uzun zamanlar, kimleri unuttuk kimler kalanlar?
IV Artık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar ve düşenler yitiyor, kalanlar yürüyor- lar…Orospular uzun bacakları ve slikon memeleriyle caddeleri pervasız arşınlıyorlar. Artık en namus- lular orospular; bu yüzden yağmurlar şehri boşuna yıkıyorlar...
Kirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; yine o dağların ardı yâr, ama vuslat bir uzak diyar. Dağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar…
Be kirvem, burada ne nüshayız ne asıl; susmuş kanun, bitmiş fasıl! Bizi hiçliğe yazıyorlar Bizi hiçliğe yazıyorlar… YILMAZ ODABAŞI
…Aslında bir avuntuydu,çok canim yanıyordu Gördüklerimden ve göreceklerimden Yalan, ihanet, riya,çaresizlik… Geçtigim yollar ve ezdigim kumlar hala gölgemi tasiyorlar. Benim kanayan dizlerim yoktu Hayatta bir tek,benim de kanattiklarim Vardi elbet Kendim avunurken baktim ki avutuyorum Ben aslinda tüm sözlerimi kendime Yüksek sesle söylüyorum
İCLAL AYDIN
Özgürlük Asıldır
Maviye, bulutlara aşık bir çift kanada Bir yudum özgürlüğe Yeter mi gücün Satın almaya Servetini döksen uğruna Söyle Hayat verebilir misin Umutları tükenmiş hastaya Ah bir bilsen Bir zavallı cücesin Mağrur bakan dev aynasına Zamanın erittiği sözde kral Kimseler adını bilmiyor artık Buyruklarıyla tanrılaşan Taht sakinlerinin Nice çobanlar var Marangoz, terzi Hala kalplerde yerleri var Prangalar vursan Zincirlerle bağlasan Ayaklarımı, ellerimi Engelleyebilir misin düşünmemi Susturabilir misin yüreğimin dilini... Ey Yenilgiye doymayan zalim Gel vazgeç bu sevdadan...
Kül Kedisi
Beyoğlu'nda gezinen tramvay Kürtür
deniz görünmez çünkü penceresinden
insanların öldürüldüğü dağlarda
inanıyorum yine de
dikkat ceylan cıkabilir uyarısına
bir orman yolundan geçerken
Savaş ki ülkemde
bütün bardakları kırılan birer sürahi gibi
çocuklarını gözyaşlarıyla bekleyen
nice anneler bırakmaktadır
pencere önlerinde
Tutuşunca Madımak Oteli'nin perdesi
bir kez daha kondaklandı umudumuz
yürümeyi öğreteceğiz ona
sonra yeniden koşmasını
masal olmadığını söylüyor güzel günlerin
Sivas sokaklarında doğuran kül kedisi
Denize doğru inen bir sokaktır ülkem
düz değildir taşları
ayakkabılarını bağlamadan
peşinden koşarken bir martının
ipe takılıp düşer
özgürlüğün eve avluya sığmaz çocukları
Başımızdaki şapka bireysel
şemsiye sosyalist yanımızdır
ve tek şartı
ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin
zor da olsa yürümektir
rüzgara karşı
SUNAY AKIN
Teğet
Herkes kırılamaz;
bazen ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için:
Ama dünya kütüklerin…
Ağlayamaz herkes;
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir:
Dünya ise küçüklerin…
Sevemez herkes;
bir orman olmak gerekir sevmek için:
Bak ki dünya çöllerin…
Ve vâkur bir damla olmak
dalga için.
Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!
YILMAZ ODABAŞI
DAGLAR DAGİLDİ KENTLER YIKILDI DİYORLAR
“Şarkılarımda ağlamak var bir şarkıya.”
-Ülkü Tamer-
I
Artık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar. Üstümüzde ne
kuşlar ne dolunay... Böyle alkole batmış akşamlar, sersem sabahlar; gittikçe tuzak, sevdikçe ihanet, sevdikçe batak! Herkes kavramış da ötekini çaresiz- liğinden emeğinin tabutuna zar atıyorlar; sonra her gece alkolün esrik tadın- dan etin vahşi tadına sızıyorlar ve sokak çocukları her gece gökyüzüne eksik yatakların şarkısını söylüyorlar...
Kirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar;
yine o dağların ardı yâr,
ama vuslat bir uzak diyar.
Dağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar!
Böyle geçip giderken uzun zamanlar,
kimleri unuttuk kimler kalanlar?
II
Kimleri unuttuk kimler kalanlar?
Ve suyla değil, tükürükle yıkananlar
birbirlerine dantel takımlarını, iyi hâl kağıtlarını gösteriyorlar.
Siz hayatı böyle mi bellediniz!
Bulutlara çizdiniz ömürlerinizi;
siz hayatı böyle mi?
Böyle gelip geçerken uzun zamanlar,
kimleri unuttuk kimler kalanlar?
III
Artık cennet düşleri yeni cehennemler doğuruyorlar.Yoksullar yine varoşlarda beraber ve solo şarkılar söylüyorlar; yine kargalar pisliyorlar mezarlıklara.Hep incinen, ama incelemeyen kadınlar, her güne bir Prozac’la katlanıyorlar ve rüyalarına intihar süsü verilmiş çocuklar artık düşlerini gıcırdatmıyorlar...
Oysa bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…
/Hayatın düşlere borcu vardır;
çünkü hayatın insana borcu vardır…/
Bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…
Gelip geçerken uzun zamanlar,
kimleri unuttuk kimler kalanlar?
IV
Artık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar ve düşenler yitiyor, kalanlar yürüyor- lar…Orospular uzun bacakları ve slikon memeleriyle caddeleri pervasız arşınlıyorlar. Artık en namus- lular orospular; bu yüzden yağmurlar şehri boşuna yıkıyorlar...
Kirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar;
yine o dağların ardı yâr,
ama vuslat bir uzak diyar.
Dağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar…
Be kirvem, burada ne nüshayız ne asıl;
susmuş kanun, bitmiş fasıl!
Bizi hiçliğe yazıyorlar
Bizi hiçliğe yazıyorlar…
YILMAZ ODABAŞI
…Aslında bir avuntuydu,çok canim yanıyordu
Gördüklerimden ve göreceklerimden
Yalan, ihanet, riya,çaresizlik…
Geçtigim yollar ve ezdigim kumlar
hala gölgemi tasiyorlar.
Benim kanayan dizlerim yoktu
Hayatta bir tek,benim de kanattiklarim
Vardi elbet
Kendim avunurken baktim ki avutuyorum
Ben aslinda tüm sözlerimi kendime
Yüksek sesle söylüyorum
İCLAL AYDIN
Özgürlük Asıldır
Maviye, bulutlara aşık bir çift kanada
Bir yudum özgürlüğe
Yeter mi gücün
Satın almaya
Servetini döksen uğruna
Söyle
Hayat verebilir misin
Umutları tükenmiş hastaya
Ah bir bilsen
Bir zavallı cücesin
Mağrur bakan dev aynasına
Zamanın erittiği sözde kral
Kimseler adını bilmiyor artık
Buyruklarıyla tanrılaşan
Taht sakinlerinin
Nice çobanlar var
Marangoz, terzi
Hala kalplerde yerleri var
Prangalar vursan
Zincirlerle bağlasan
Ayaklarımı, ellerimi
Engelleyebilir misin düşünmemi
Susturabilir misin yüreğimin dilini...
Ey
Yenilgiye doymayan zalim
Gel vazgeç bu sevdadan...