sabahın o saf, temiz,dingin, halleri beni büyüler. bu güzellikleri duyumsamak için her sabah uykumdan fedakarlıkta bulunup, önceden belirlediğim güzergahtan-tali ve özgün sokaklar-keyifle işime giderim. finalde öyle bir sokak vardırki romanlara,filmlere,şiirlere malzeme; ard arda sıralanmış metruk evler, penceresi fesleğenlerle kaplı bir kütüphane ve bu şehrin kardeşliğine delalet gotik tarzda inşa edilmiş katolik kilisesi.bu yapıların otantikliği yanında,burada yaşanan dramlar,aşklar,sevinçler insanı garip bir merak duygusuna savurur! her sabah bıkmadan, usanmadan bu sokaktan aynı duygularla geçer,giderim…
bu sabahki yolculuğumda,bu şekildeydi, ta ki yanından geçtiğim çöp konteynırındaki iniltiyi duyana kadar. önce kedidir diye aldırış etmedim, biraz ilerledikten sonra alt perdeden yapılan imdat çağrısıyla,irkildim! bu insan sesiydi, hemen geri dönüp çöp konteynırının içine baktığımda gördüğüm manzara şok etti! ağlamaktan, gözleri kızarmış bir kız çocuğu, elindeki çuvalla, konteynırın dibinden ağlayarak bana bakıyordu,hemen çocuğu çekip aldım.sağ ayak bileği balon gibi şişmiş,yüzünde de ufak sıyrıklar vardı,belli ki konteynırın dibine çöp toplamak için sarkarken, düşmüş, ayağı da kapağın demirli kısmına gelmiş.küçük kız kömür gözlerinden sicim gibi yaşlar akıtarak ağlıyor,kilitlendim,boğazım düğümlendi,ne yapacağımı bilemiyorum.aklıma 112’yi aramak geldi.küçük kıza ailesini soruyorum,şivesinden oralı olduğu,zorunlu göçe maruz kaldığı anlaşılıyor,ismi rojda’ymış(kürtlerin güneş sevgisi!) yan taraftaki sokak çesmesinde yüzünü yıkayıp,çantamdaki krakeri ikram ediyorum.kabul etmiyor”ben dilenci degilem! ”sokağın tedrisatından geçtiği belli.”dilencilikle ne alakası var güzelim,paylaşmak istiyorum,sende olsa bana vermez misin? ”diyorum,susuyor.tekrar 112 ‘yi arıyorum.bu esnada köşeden eski tip pejo motora monte edilmiş üç tekerlekili çöp dolu bir motor üzerimize geliyor.abileriymiş,durumu anlıyorlar.rojda’yı kucaklayıp motora bindiriyorlar.”bekleyin 112’yi çağırdım”uzun boylu pos bıyıklı olanı”gerek yoktur,geçer,hem doktor ilaç parasıda yoktur,sendende yer gök razı olsun,sagolasın”deyip,rojda’yla uzaklaşıyorlar.donuyorum….
bürodayım; kendimi sorguluyorum; klima,müzik seti,buzdolabı…konformistliğime kızıyorum. ruhu.rspu küçük insanlarla,gereksiz sorunlarla,ıvırla-zıvırla uğraştığım için kendime illet oluyorum…ruhumu terbiye etmem gerektiğine,bilgiyle,akılla daha fazla ihtiyacım olduğuna karar veriyorum.rojda’nın ayağını iyileştirmem gerektiğini hatırlıyorum,sinirlenip,herşeye küfür-küfür…kafamı dağıtmak için tv.ı açıp sabah haberlerini izliyorum; filistin’de, plajda piknik yapan ailenin üzerine atılan füze,çocukların etlerini parçalayarak mangalın üzerine düşmesine sebep oluyor,pişen çocuk eti! dayanılır gibi değil,kusacam! İkinci haber,uydu aracılığıyla belirlenen hedefe b-52 bombardıman uçağıyla atılan 50 kiloluk bombalar…25 kiloluk çocuk bedenlerinde yaptığı tahribatlar geliyor gözümün önüne…üçüncü haber,İstanbul Göztepe hastanesinde ölen çocukların,ortamın hijyen olmadığı,araştırmanın sürdüğü ıvır-zıvır… aklıma, selim demir’in, Çok Büyük Hıncı Kalır Mayonezli Kirenaların,yazısı geliyor: İkinci Dünya Savaşında, bazı emperyalist ülkelerin ordu komutanlarına tepsi içinde çocuk ölüsü sunulurmuş; “mayonezli kirena” işte bu çocuk ölülerine deniyormuş….IMF’nin emri üzerine sağlığın bütçesini 1.4 milyar dolar kıs,temizlik ihalesini taşeron firmalara ver, onlarda temizlik malzemesinden çalsın,çocuklar mikroplara yem olsun…başıma ağrılar saplanıyor…
bu hissettiklerimi paylaşmak istiyorum, kim ne derse desin, ister popülist,ister gerçek çözümlerden uzak,ister dramatik,ister bölücü vs.vs.nasıl eleştirilirse, eleştirilsin,dilimin döndüğü, aklımın yettiği oranda yazıyorum,yazacağım.
sevgili kardeşlerim,aşklarım,dostlarım saçını ördüğüm,tenin kokusunu içime çektiğim,altını değiştirdiğim,kulağına türküler fısıldadığım bir çocuğum yok! fakat insan olmanın ön koşulununda vücuduna mikrop,şarapnel saplanan çocukların acılarını, kendi çocuğunmuş gibi hissetmek olduğunuda bilerek; bütün çocukların şeker yiyebilmesini savunup, savaşa,talana,adaletsizliğe hayır demeliyiz,bulunduğumuz her alanda örgütlenerek, çocuklarımıza,geleceğimize ülkemize,dünyamıza sahip çıkmalıyız,çok geç olmadan…
atomize olmuş toplumun bireyleridir.ör.:hiç tanımadığınız insanlarla, seda sayan-nihat doğan,galatasaray muhabbeti yapabılabilmesidir.yani tornadan çıkmışçasına aynı saç rengi,ortak beğeniler,ortak üslup,ortak tepkiler verirler.depolitizasyon,demoralizasyon,tüketim toplumu gibi başlıklar altında incelenebilirler…
not: her ne kadar farklı toplumsal koşullarda, farklı olacaklar bilinsede,sıradanlığı kırmakta bir akıl çabasıdır yoksa her insan bir dünyadır ve hikayesi vardır,buda ayrıdır.
x-seni son kez uyarıyorum,ayrılacam senden,ayrılacam
y-aradığınız yönde tüm hatlar, to person…yav bu ilişkinin marco aurelio’suyum bütün yük bende,ayrılacaksan ayrıl
dolidolillili (telefon çalma efekti)
x-alo
*selam canım, ben ferit, sana hala aşığım,unutamadım seni…
x-taymingin hep iyiydi senin feritcim, bir saniye(telefon elle kapatılıp,kavgalı sevgiliye dönülerek) öküzcan bey,sizin için hande yener’den sen yoluna ben yoluma parçasını istiyorum!
bkz. ulan o kadar bakınız verdim birine baktınızmı? sizleri aydınlatmak, keyiflendirmek için canım çıkıyor, siz bir bkz.a bile bakmıyorsunuz.bakmayacağınızı bildiğim için bu bkz.ı yazdım.kimki bkz.larıma bakmazsa, argoda, neyse ya...
çatalı çıkmış kalçalarda, pijamanın renk ahenki ve çatalın şekliyle görsel bir şölen oluşur(açık göbekle alakası yoktur,bu görüntü doğaldır) ,boyuda uzun gösterir,bazende moderniteye karşı geleneğin simgesidir (ne alakaysa?) !
sevdiğiniz kızı mitoslaştırıp, bu kız beni görmeli bana kazak örmeli,parçası eşliğinde,tatlı tatlı hayaller kurarsınız,hatunun ellerinin elyaftan, dudaklarının badeden olduğunu düşünürsünüz. gözünüzde erişilmez, ulaşılmazdır. gel zaman, git zaman hatunla bi şekilde tanışırsınız, ilk şoku atlattıktan sonra onu elde etmenin rahatlığı ve doyumsuz yanınızla,ilişkiye hoyratca davranmaya başlarsınız.gündelik yaşantılarınız hayallerinizi yıkmıştır(yada hayalleriniz gerçekçi değildir!) . bumuymuş rüyalarımın kızı, demin tuvalete kaka yapmaya gitti,geçen günde omzumda hüngür hüngür ağladı,küçümsemeleriyle onu sıradanlaştırıp,hızla tüketmeye başlarsınız! oysa oda insandır, zaafları, eksikleri vardır, türünden akılcı çözümlemeleri, hayallerinizle çarpamazsınız çünkü hayallerinizin kurgusu sakattır...bildik sona gidilir, sonrasında ise, hayali kendinden güzelmiş, cümlesi ağzınızdan dökülüverir …
sevgili kendümcan, satırlarıma,gözlerinin retinasından doyumsuzca öperek başlamak istiıyorum, hala öpmeye devam ediyorum,gözlerinde göz değil, gözistanmış…
kendümcan, anladım ki, sen bu evrenin doğal dengesisin,sensiz, güneş doğmaz,atlar padoğa çıkmaz,stand by imzalanmaz,mamut ali erbilmez iğrenç espriler yapmaz,kuşlar grip olmaz,çocuklar diş çıkarmaz,mersin idman yurdu seri a ya çıkmaz(!) ama ben beneyiz saçmalama hakkımda saksız değülmü? yani kendümcan,bize ilişkin ne yazsam kifayetsiz kalır! sen benüm aynamsın,bumerangımsın,biskremimsin… bu satırları, objektif bir gözle yazdım,ya yine gözlerin dedim,ela gözlü benlim benim,satırlarıma son verirken kendine çok selam söyle…
bir kıza ofsaytı anlatmak
26.06.2006 - 09:13- öküzcan, anlatsan şu ofsaytı.
+ iyi be erkek dünyasına özgü bir tek bu geyiğimiz kalmıştı, onuda elimizden alın. Biz, sizin sir ağdanızı merak ediyormuyuz?
hasret
23.06.2006 - 10:15hasret
saçlarımı kesip rüzgara ataçağım!
ta ki haber götürsün bir gün sana!
içimde bir şeytan var, diyor ki
aklına ne gelirse yapsana...
c. külebi
çocuklar
23.06.2006 - 10:07sabahın o saf, temiz,dingin, halleri beni büyüler. bu güzellikleri duyumsamak için her sabah uykumdan fedakarlıkta bulunup, önceden belirlediğim güzergahtan-tali ve özgün sokaklar-keyifle işime giderim. finalde öyle bir sokak vardırki romanlara,filmlere,şiirlere malzeme; ard arda sıralanmış metruk evler, penceresi fesleğenlerle kaplı bir kütüphane ve bu şehrin kardeşliğine delalet gotik tarzda inşa edilmiş katolik kilisesi.bu yapıların otantikliği yanında,burada yaşanan dramlar,aşklar,sevinçler insanı garip bir merak duygusuna savurur! her sabah bıkmadan, usanmadan bu sokaktan aynı duygularla geçer,giderim…
bu sabahki yolculuğumda,bu şekildeydi, ta ki yanından geçtiğim çöp konteynırındaki iniltiyi duyana kadar. önce kedidir diye aldırış etmedim, biraz ilerledikten sonra alt perdeden yapılan imdat çağrısıyla,irkildim! bu insan sesiydi, hemen geri dönüp çöp konteynırının içine baktığımda gördüğüm manzara şok etti! ağlamaktan, gözleri kızarmış bir kız çocuğu, elindeki çuvalla, konteynırın dibinden ağlayarak bana bakıyordu,hemen çocuğu çekip aldım.sağ ayak bileği balon gibi şişmiş,yüzünde de ufak sıyrıklar vardı,belli ki konteynırın dibine çöp toplamak için sarkarken, düşmüş, ayağı da kapağın demirli kısmına gelmiş.küçük kız kömür gözlerinden sicim gibi yaşlar akıtarak ağlıyor,kilitlendim,boğazım düğümlendi,ne yapacağımı bilemiyorum.aklıma 112’yi aramak geldi.küçük kıza ailesini soruyorum,şivesinden oralı olduğu,zorunlu göçe maruz kaldığı anlaşılıyor,ismi rojda’ymış(kürtlerin güneş sevgisi!) yan taraftaki sokak çesmesinde yüzünü yıkayıp,çantamdaki krakeri ikram ediyorum.kabul etmiyor”ben dilenci degilem! ”sokağın tedrisatından geçtiği belli.”dilencilikle ne alakası var güzelim,paylaşmak istiyorum,sende olsa bana vermez misin? ”diyorum,susuyor.tekrar 112 ‘yi arıyorum.bu esnada köşeden eski tip pejo motora monte edilmiş üç tekerlekili çöp dolu bir motor üzerimize geliyor.abileriymiş,durumu anlıyorlar.rojda’yı kucaklayıp motora bindiriyorlar.”bekleyin 112’yi çağırdım”uzun boylu pos bıyıklı olanı”gerek yoktur,geçer,hem doktor ilaç parasıda yoktur,sendende yer gök razı olsun,sagolasın”deyip,rojda’yla uzaklaşıyorlar.donuyorum….
bürodayım; kendimi sorguluyorum; klima,müzik seti,buzdolabı…konformistliğime kızıyorum. ruhu.rspu küçük insanlarla,gereksiz sorunlarla,ıvırla-zıvırla uğraştığım için kendime illet oluyorum…ruhumu terbiye etmem gerektiğine,bilgiyle,akılla daha fazla ihtiyacım olduğuna karar veriyorum.rojda’nın ayağını iyileştirmem gerektiğini hatırlıyorum,sinirlenip,herşeye küfür-küfür…kafamı dağıtmak için tv.ı açıp sabah haberlerini izliyorum; filistin’de, plajda piknik yapan ailenin üzerine atılan füze,çocukların etlerini parçalayarak mangalın üzerine düşmesine sebep oluyor,pişen çocuk eti! dayanılır gibi değil,kusacam! İkinci haber,uydu aracılığıyla belirlenen hedefe b-52 bombardıman uçağıyla atılan 50 kiloluk bombalar…25 kiloluk çocuk bedenlerinde yaptığı tahribatlar geliyor gözümün önüne…üçüncü haber,İstanbul Göztepe hastanesinde ölen çocukların,ortamın hijyen olmadığı,araştırmanın sürdüğü ıvır-zıvır… aklıma, selim demir’in, Çok Büyük Hıncı Kalır Mayonezli Kirenaların,yazısı geliyor: İkinci Dünya Savaşında, bazı emperyalist ülkelerin ordu komutanlarına tepsi içinde çocuk ölüsü sunulurmuş; “mayonezli kirena” işte bu çocuk ölülerine deniyormuş….IMF’nin emri üzerine sağlığın bütçesini 1.4 milyar dolar kıs,temizlik ihalesini taşeron firmalara ver, onlarda temizlik malzemesinden çalsın,çocuklar mikroplara yem olsun…başıma ağrılar saplanıyor…
bu hissettiklerimi paylaşmak istiyorum, kim ne derse desin, ister popülist,ister gerçek çözümlerden uzak,ister dramatik,ister bölücü vs.vs.nasıl eleştirilirse, eleştirilsin,dilimin döndüğü, aklımın yettiği oranda yazıyorum,yazacağım.
sevgili kardeşlerim,aşklarım,dostlarım saçını ördüğüm,tenin kokusunu içime çektiğim,altını değiştirdiğim,kulağına türküler fısıldadığım bir çocuğum yok! fakat insan olmanın ön koşulununda vücuduna mikrop,şarapnel saplanan çocukların acılarını, kendi çocuğunmuş gibi hissetmek olduğunuda bilerek; bütün çocukların şeker yiyebilmesini savunup, savaşa,talana,adaletsizliğe hayır demeliyiz,bulunduğumuz her alanda örgütlenerek, çocuklarımıza,geleceğimize ülkemize,dünyamıza sahip çıkmalıyız,çok geç olmadan…
sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni
22.06.2006 - 16:39...akşam vakti sardı yine hüzünler
kalbim yangın yeri, gel kurtar beni senden...'
hayat
22.06.2006 - 16:25yanlış hayat doğru yaşanmaz.
adorno
akşamüstü
21.06.2006 - 14:37'ben ölürsem akşamüstü ölürüm
şehre simsiyah bir kar yağar
yollar kalbimle örtülür... '
a.behramoğlu
Akıl Oyunları
21.06.2006 - 14:35'gerçek akıl ve mantık, aşkın sınırları içerisindedir'john nash
Metin Üstündağ
21.06.2006 - 14:33'küçük bütçeli fakat incelik ve duyarlılıkla örülmüş hayatlar...'met-üst
parmak kütletme
19.06.2006 - 16:51burun karıştırma ve kalça kaşımayla beraber oluşturduğu konsarsium,hayal gücünüzü zenginleştirir…
gerçek sevgi
19.06.2006 - 15:26koşulsuz,tutku yüklü,güleç,samimi,içten,içli,üretken ve paylaşımcılığın yoğun olduğu bir sevgidir.
not: bulursanız haber verin, beraberce severiz…
sıradan insanlar
19.06.2006 - 15:25atomize olmuş toplumun bireyleridir.ör.:hiç tanımadığınız insanlarla, seda sayan-nihat doğan,galatasaray muhabbeti yapabılabilmesidir.yani tornadan çıkmışçasına aynı saç rengi,ortak beğeniler,ortak üslup,ortak tepkiler verirler.depolitizasyon,demoralizasyon,tüketim toplumu gibi başlıklar altında incelenebilirler…
not: her ne kadar farklı toplumsal koşullarda, farklı olacaklar bilinsede,sıradanlığı kırmakta bir akıl çabasıdır yoksa her insan bir dünyadır ve hikayesi vardır,buda ayrıdır.
balık tutmak
17.06.2006 - 12:36balık tutma keyfinin,ızdıraba dönüştüğü anlar:
+abi balık varmı?
-var da, biz tutmuyoruz, misyonumuz doğa tasvirine katkıda
bulunmak,deniz,martı,balık tutan adam felan
+! ! ! ! ! ! ! ! ! !
-----------
+hocam yeminiz tombul solucanmı?
-yok hacım, penaeidae-metapenaeus stebbingi (karides)
+! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
------------
+ rastgele kaptan, av verimlimi? isminizde bahşederseniz.
-kaptan değil, kaptan-ı derya, yaptık 25 kilo kadar.
-! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! (bu sorunun sahibi tuzlu su kurnazı, 1 saat sonra av malzemeleriyle 3 adım ötenizde olta sallamaya başlar! eline iğnenin batmasıyla avcılığa küfrederek son verir)
-------------
yaşlı bir teyze torununa: bak bak nasılda hayvanın ağzını iğneyle
parçalamış, cani herif
torun: allah baba taş yapacak onu
! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! (avcı iptal!)
----------
+ baba, sizinkide sabır işi be, 2 saattir seyrediyorum,1 tane bile
tutamadın hala da vazgeçmedin, dalgada kıyıyı amma dövüyor ha.
fllllooooşşşş (küçük çaplı bir tsunami yaşayıp, sucuk gibi
olmuşsunuzdur)
+ hala balık tutacanızmı? helal be helal
- ya git kardeşim ya, git yaaaa.
-----------
not: bu soruların 2 saatte 100 insan tarafından sorulduğu düşünülürse,
durum daha anlaşılır bir hal alır.bkz. empati
ılgın
17.06.2006 - 12:09içeriğini bilmemekle beraber, bir rüzgar türü...
bkz.
ılgın ılgın esen seher yelleri
gel doğrusun söyle gelirmi yar yar...
aşık şamili
uykuda sıçramak
17.06.2006 - 11:59sıçramaların dozajı arttığında, zıçmanıza vesile olacak bir hadisedir.
şöyledir,kaldığınız yurdun tavanı 5 metre ve ranzanız 2.kat ve 3 metre
yüksekliğinde ise(bkz.:hacettepe-beytepe yurdu) aşağıya bakmanız
dahi başınızı döndürür,bu korkuyla uykuya daldığınız an,bilinç altınızda
irtifa kaybettiğinizi düşünüp,haaaa diye sıçrarsınız ki, akabinde
korkudan zıçmanız kaçınılmazdır.
kavganın en hararetli yerinde telefonun çalması
16.06.2006 - 16:36+yahu yeter,bir huzur ver be
-haa şimdide şirret olduk öylemi?
dolilliliillidooolll: telefonun müziği vivaldi’nin mevsimler’idir,kavgacılar relakksssss
+canııımmm
-balıııımmm
kavganın en hararetli yerinde telefonun çalması
16.06.2006 - 16:35x-bıktım senden, anlayışsızlık abidesi
y-bırak bu aly mcbeal ağızlarını
x-seni son kez uyarıyorum,ayrılacam senden,ayrılacam
y-aradığınız yönde tüm hatlar, to person…yav bu ilişkinin marco aurelio’suyum bütün yük bende,ayrılacaksan ayrıl
dolidolillili (telefon çalma efekti)
x-alo
*selam canım, ben ferit, sana hala aşığım,unutamadım seni…
x-taymingin hep iyiydi senin feritcim, bir saniye(telefon elle kapatılıp,kavgalı sevgiliye dönülerek) öküzcan bey,sizin için hande yener’den sen yoluna ben yoluma parçasını istiyorum!
gezici kütüphane
16.06.2006 - 15:111950 model magirus otobüsleri çiçekli,böcekli figürlerle boyayıp,1950
basımlı kitapları şirin gösterme çabaları vardır ki, takdire şayandır
(kütüphane emekçilerinin iyiniyetlerini göz ardı etmeden) bütçeden
kültüre ve kütüphanelere ayrılan payın artırılıp, koleksiyonlarının ve
hizmet araçlarının yenilenmesi sağlansa. bu ülkede ciddi bir kültür
politikası uygulanıp,insanların kitaplarla ve kütüphanelerle haşır neşir
olunması sağlansa? bizlerede bu kadar sa ekli cümleler kurdurulmasa!
olmazmı?
lüle
15.06.2006 - 15:50argoda, defi hacet yapan organa verilen isim.
bkz. ulan o kadar bakınız verdim birine baktınızmı? sizleri aydınlatmak, keyiflendirmek için canım çıkıyor, siz bir bkz.a bile bakmıyorsunuz.bakmayacağınızı bildiğim için bu bkz.ı yazdım.kimki bkz.larıma bakmazsa, argoda, neyse ya...
çizgili pijama
15.06.2006 - 15:46çatalı çıkmış kalçalarda, pijamanın renk ahenki ve çatalın şekliyle görsel bir şölen oluşur(açık göbekle alakası yoktur,bu görüntü doğaldır) ,boyuda uzun gösterir,bazende moderniteye karşı geleneğin simgesidir (ne alakaysa?) !
hayali kendinden daha güzel
15.06.2006 - 15:45gözlemlerden algılanıldığı kadarıyla;
sevdiğiniz kızı mitoslaştırıp, bu kız beni görmeli bana kazak örmeli,parçası eşliğinde,tatlı tatlı hayaller kurarsınız,hatunun ellerinin elyaftan, dudaklarının badeden olduğunu düşünürsünüz. gözünüzde erişilmez, ulaşılmazdır. gel zaman, git zaman hatunla bi şekilde tanışırsınız, ilk şoku atlattıktan sonra onu elde etmenin rahatlığı ve doyumsuz yanınızla,ilişkiye hoyratca davranmaya başlarsınız.gündelik yaşantılarınız hayallerinizi yıkmıştır(yada hayalleriniz gerçekçi değildir!) . bumuymuş rüyalarımın kızı, demin tuvalete kaka yapmaya gitti,geçen günde omzumda hüngür hüngür ağladı,küçümsemeleriyle onu sıradanlaştırıp,hızla tüketmeye başlarsınız! oysa oda insandır, zaafları, eksikleri vardır, türünden akılcı çözümlemeleri, hayallerinizle çarpamazsınız çünkü hayallerinizin kurgusu sakattır...bildik sona gidilir, sonrasında ise, hayali kendinden güzelmiş, cümlesi ağzınızdan dökülüverir …
sürücü kursu
13.06.2006 - 11:08küfür paratoneri
bkz. sana ehliyet verenin taa…
kendine mektup göndermek
13.06.2006 - 10:44subjektifliğin daniskası :
sevgili kendümcan, satırlarıma,gözlerinin retinasından doyumsuzca öperek başlamak istiıyorum, hala öpmeye devam ediyorum,gözlerinde göz değil, gözistanmış…
kendümcan, anladım ki, sen bu evrenin doğal dengesisin,sensiz, güneş doğmaz,atlar padoğa çıkmaz,stand by imzalanmaz,mamut ali erbilmez iğrenç espriler yapmaz,kuşlar grip olmaz,çocuklar diş çıkarmaz,mersin idman yurdu seri a ya çıkmaz(!) ama ben beneyiz saçmalama hakkımda saksız değülmü? yani kendümcan,bize ilişkin ne yazsam kifayetsiz kalır! sen benüm aynamsın,bumerangımsın,biskremimsin… bu satırları, objektif bir gözle yazdım,ya yine gözlerin dedim,ela gözlü benlim benim,satırlarıma son verirken kendine çok selam söyle…
Sevgili Milena (Mektuplar)
08.06.2006 - 14:31' düşler sona ermedikçe kişi uyanmaz uykusundan ' sf. 55
faul
08.06.2006 - 14:19en karizmatiği: topsuz alanda yapılan faullerdir.
ör.emre aşığın, marcio nobre’ye topsuz alanda yaptığı faul!
Toplam 332 mesaj bulundu