annesinin başı örtülü, mazbut hali bu.ruspuları fena rahatsız eder.tamam yanımdaki annem ama ben,pearcingmle,yırtık kotumla,düşük bel ve g-stringimle annemden çok farklıyım havası estirirler.afferim kızım,farkını anladık ama önce şu annenden içtiğin sütü midene uzatacağımız hortumla burnundan bir çıkaralım,sonrada belindeki kılları ve göbeğindeki pamukları alalım(pis şey)
not: bu çocuklar nasıl bir kültürel erozyona uğratıldı felan demeyip,direk dalasım geliyor
her platformda babasını aşağılayıp,bütün açmazları kuşak farkına havale eden hayvanlardır:
baba: oğlum,dedeni ziyaret etsen,vefa…
oğul: baba zamanım yok,hiçbir şey eskisi gibi değil,kuşak farkından anlayamıyorsun.
kuşak kulağına girsin it herif.zamanı yokmuş,duyanda şirket ceo’su zanneder,internette 6 saat sörf yapan babası sanki…efendim,bu hayvanların kalçalarında nar çubuğu darbesiyle işlenmiş dekoratif figürler çok şık durur.
not: bu çocuklar nasıl bir kültürel erozyona uğratıldı felan demeyip,direk dalasım geliyor.
değersizliklerin,değer kabul edildiği hırsızlığın,dolandırıcılığın,rüşvetin iş bilmek,namuslu ve dürüst bir yaşam tarzı seçenlerin saf,salak yaftalarının yapıştırıldığı, dönemin ruhunu en iyi ifade eden cümlelerdendir.
not: kirlenme her yere akseder,memurlar işini bildide, esnaf,işçi vs. temizmi kaldı? sallamayın.
bütün doğa,hüznün farklı tonlarına bürünür. mavi gök,kurşuni bir hal alıp yer,yer siyaha dönerken,güneş azalan gücüyle, yorgun bir şekilde yeryüzüne ulaşmaya çalışır…denizin eski debdebesi kalmamıştır,asude bir hal alıp,sürekli küçük çiçeklemeler üretir.akköpükleri taşıyan dalgalar, usulca kumsalı yalayıp,geri dönerler... ağaçlardan dökülen yapraklar,rüzgar eşliğinde yer değiştirirek,ortama garip bir sessizlik ve yalnızlık duygusu salar…
doğadaki bu değişimler ruhuma yansır. içimi kara bir hüzün kaplar. ne kadar karşı koymaya çalışssamda,baş edemem.hüznün kollarına bırakırım kendimi.olur olmaz şeyler düşünmeye başlarım,nasıl olduğunu anlayamadığım tutku yüklü bir özlem gelip, boğazıma yapışır,neyi-kimi özlediğimi bilmeden çıldırasıya özlerim.saçmalama,deyip sakinleşirim.özlem duygusuyla baş ettiğimi düşündüğüm an, esen rüzgarla içim ürperir, ruhuma yalnızlığımı fısıldar,yarım kalan aşklarım düşer aklıma, hüznüm katmerlenir. yerimde duramayıp, amok koşucuları gibi arkamda küçük çaplı bir toz bulutu oluşturarak, dağlara doğru koşmaya başlarım. nefesim kesilir,küçük bir limon ağacının dibine uzanıp,nabız atışlarımı dinlerim. limon kokusu aklımı başımdan alır, bitmiş aşklarım düşer aklıma,taş kesilip,susarım.her şey hüzün yüklü,biraz içip kendime gelmeliyim...gevşiyorum. hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum,ne mümkün,bu seferde hayali aşklar kurguluyorum! kimi-neyi istiyorum? dellendim,kesin dellendim.sızıyorum,gecenin kör saatinde yataktan fırlayıp,yalnızlığımla yüzleşmeye çalışıyorum,zor oluyor.uzaktan bekçi düdüklerinin kesik kesik sesleri geliyor,güneyden bir yıldız hızla torosların zirvesine kayıp,sönüyor.eylül gecesinin hüznünü yırtacak bir mesaj olup olmadığını kontrol etmek için cep telefonuma bakıyorum…gün ağarıyor..bir boşvermişlik saplanıyor,akışına bırak,zorlama,diyor…
eylül,edilgen,karamsar bir ruh haliyle geçiyor.usuma turgut uyar’ın nefis dizeleri geliyor:
“tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün …
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse…”
not: içimden bir ses”ne yazıyorsun”diyor.”eylül’ü”diyorum.”kırık,dökük duygularını,klişeleşmiş kelimelerle terennüm edip durmuşsun,
boşver,sil”diyor.”boşver”diyorum…
tv.de,beyaz suratlı yavşakların: “malzemelerimizi sıralıyoruz: 1 kilo kuzu kıyması…”diye başlayıp, ülserimizi azdırmasıyla devam eden programlardır.
bu ülkedeki asgari ücret ve açlık sınırı rakamları ortadayken, 4 çeşit yemek tarifi vermek,bu halkla inceden dalga geçmektir.kaldıki bu ülkenin anneleri, 9 yaşındaki kızlarına, soğanın nasıl pembeleştiğini gösterir ve bu pembeleşen soğanların malzeme olduğu, tek çeşit çorba, ara-ana sıcak,tatlı-meyve yerine geçecek şekilde sofraya konulur. ekonomik zorluklardan ikinci bir yemek sofraya konul-a-maz.
hal böyleyken ortaya alternatifobezito isimli sanal bir kahraman çıkar, doymuş olmak için yemek tarifi uydurur. neyse uzatmadan sözü ustamıza bırakalımda “boşinsan haşlaması” tarifi versin.
muços senyör,önceden ideolojik bombardımanlarla boşalttığımız beyinlere,renkli ekranlara sardığımız boşluk,hoşluk,puştluk,bireysellik ve kardan oluşan malzemelerimizi kabaca yerleştirip,insanların kafasını bir güzel.ikyoruz,unutmadan hak,hukuk,adalet gibi kavramların beyinlerden iyice temizlenmesi gerekiyor,yoksa haşlamamız tutmaz.eveet,boşinsanımız hazır, yiyin efendiler,yiyin. es a la rumba de BARCELONA,ronaldinho,eto,zambrotta,es a la rumba de BARCELONA…
not: bazılarınızın entrye burun kıvırdığını görüyorum,eee 1500$’lık bilgisayarların monitörlerinden, popülist gözükür bu tür entryler…
si senyor,bu tatlımız her evde bulunan malzemelerden oluşmakta. bir lokma ekmek ve bir tabağa boşalttığımız bal veya reçel veya pekmez, bu arada lokma dedimde aklıma barcelona’lı sevgilim penelope dolares geldi,neyse efendim devam edelim, bu lokma ekmekleri balla kariştırıp,plastik tabakla servise sunuyoruz ki zamansız gelen misafirede senden o kadar tiksindik ki yediğin tabağı bile çöpe atacağız,mikrop şey,anlamınıda içerir. grasyas efendim grasyas…
tavır’la ilgili başka başlık bulamayınca mecburen girilen entry! siz tavır almak olarak düşünün.
tavır almak, beğenmediğimiz,eksik,yanlış bulduğumuz kişi,düşünce,sorun karşısında toplu veya bireysel olarak hoşnutsuzluğumuzun göstergesi olan söz ve davranışlar bütünüdür.
tavır, bir itirazdır, değiştiremeyeceğinizi bilseniz bile, kararlı bir duruşla,doğruluğuna inandıklarınızın arkasında durup,itiraz etmektir.dolayısıyla tavır, o insanın kişiliğiyle,bakış açısıyla ilintilidir … tavırlı insanların cesaretleri,inançları,iradeleri bende gizli bir sevgi ve saygı oluşturur. bazen bir yasaya,bazen bir kuruma,bazende kişilere karşı tavır almak herkesin harcı değildir, bedel ödemeyi gerektirir, zordur. ve bu eşitsizliklerin,acıların,rezilliklerin,pisliklerin tavır
almasını bilen insanların artmasıyla çözülebileceğine olan inancım
diri bir şekilde duruyor …
arıyoruz, bu kadar pisliğin,rezilliğin,iğrençliğin ortasında temiz bir el arıyoruz. bulduğumuzda ise çocukça sevinip derin anlamlar yükleyip,sıkıca kavrayarak- alttan alta yalnız olmadığımıza- seviniyoruz…
gün gelip,bu temiz ellerden çıkan küçük kırıcı kelimeler , ruhumuzda onarılmayacak yaralar açabiliyor…”dostun attığı gül yaralar” babında! ... bakma öyle sert gözüktüğümüze alınganız,içliyiz…
adios, efendim soğanları kabuklu,biberleri tüm tüm tencereye atıp,kendi yağlarıyla kavrulmalarını bekliyoruz(organik) arkasından doğradığımız patlıcan,patates ve kabakları
dirsek teması hizasıyla tencereye atıp,su ekliyoruz. tenceredeki malzemelerimizi karıştırmamız gerekiyor,yok ben uğraşamam derseniz,2 duble rakı döküp bu malzemelerin halay çekişini keyifle izlersiniz,kendileri karışır.10 dakika sonra yemeğimiz hazırdır,afiyet şeker olsun. hey gringo bağla artık şu entryi.
adios,efendim boranı yemeği simetri hastalarına şifadır, şöyledir: önceden yoğrulmuş köfteleri yarıçapları 2 cm olacak şekilde yuvarlayıp,yağda kızartarak bir tabağa alıyoruz,kafasını kopardığımız muhabbet kuşunu ölçü alarak etlerimizi kuşbaşı olarak(çapı 2 cm- ki,çapın beni almaz türünden iğrenç espirler yapılmasn, var var madrit’de var bu espiriciler) doğruyoruz.kusmayın. temizlediğimiz pazı saplarını 2 cm.(yaprağı işimize yaramaz) ve haşlanmış nohutları (yarıçaplar 2 cm.) bu karışımın içine soğan,salça,kuru nane,samırsakla beraber tencereye dolduruyoruz. viva boranı diyerek kaşıklıyoruz.
ortasındaki siyah susamlara ulaşabilmek için çevresini katur-kutur tırtıklayarak yemeniz gereken (ki dişlerinizle gazoz kapağı açmak gibidir) her dem taze olan, bir peksimet türüdür
hazırlanışı ve malzemeleri:
bir çorba kepçesi hardal,
3 diş-2 dil büyüklüğünde sarımsak,
elinizi çuvala daldırın ne kadar gelirse o kadar soğan(pişirirken öldürmeyin yazık)
efendim bunları koca bir leğende harmanlayıp,karışımın üzerine bob ross edasıyla biraz siyah susam ekeleyip,folyalara sararak,önceden korlanmış kömürün üstünde 3,5 dakika zehirlenmeden pişiriyoruz,pişen külünçeleri kayık tabaklarda servise sunuyoruz,afiyet şeker olsun.
lübnan’daki 4 birleşmiş milletler görevlisinin kasten öldürülmesi uluslar arası hukukuğun ve birleşmiş milletlerin bittiğinin tescilidir (gerçi 5 ülkenin veto hakkı olunca çıkan karaların objektifliğide tartışılır hale gelmektedir) bu bitişin başlangıç süreci -eskidir -yakın tarihten doğru bakarsak, amerika’nın ırak’ı işgaliyle başlamıştır, israil’in lübnan’daki katliamlarıda katmerlenmesini sağlamaktadır. bu insanlik dışı ve ölçüsüz savaşı (lübnan’lıların el yapımı füzelerine karşı,israil’in güdümlü,duyarlı, boklu,püsürlü en son teknolojik icatlarla donanmış füzeleri! ambulansları vuruması, sivil evleri hedef alması …) nefretle kınayıp, içimizdeki israil’lilerde dahil: siyonist-emperyalistlerin yerli işbirlikçileri (kasıt yahudi insanlar değildir, böyle bir genelleme saçma ötesidir,sebebine gelince bu savaşa en güçlü karşı duruş dilbilimci noam chomsky’den gelmiştir yahudidir,israil’de savaşa karşı “barış hemen şimdi “grubu vardır vs. örnekler çoğaltılabilir) bunlardan beslenen ve özenenlere ilişkin çarpıcı yazı bu hafta ahmet insel tarafından kaleme alınmıştır. yani israil’e özenen, israil gibi hukuk tanımaz,kan dökücü olur,bedeli ağırdır!
bir diğer kesim ise ülkemiz insanlarının dini duygularını sömürenleredir, hanginiz samimi bir dille amerika ve israil’i kınayabildiniz? yazıklar olsun, beslendiğiniz tek damardan zehir veriyorsunuz ve ülkem insanı seyrediyor. evet, evet salya sümük ağlayıp, hikaye anlatanlaradır sözümüz, buna ilişkin nihat genç’in leman'da nefis bir yazısı vardır (aklıma islami gelenekte neden güney amerika’daki kurtuluş kiliseleri türünden bir yapılanma oluşmadığı takılır,merak ederim!) çıkıp amerika yada israil’i lanetlesinize. yemez: borsada yabancı yatırımcılar, kredi veren bankalar, tekeller vs. yani uluslarası sermaye oyar sizi oyar. sonrasında türban neyi örter, hadi sabah akşam tartışalım,türbanlı – laik,suni-alevi sorarım sizlere genel sağlık sigortası hanginize değmiyor. çatır – çatır ülkenin değerleri özelleştirildi(tüpraş-telekom-tekel vs.) hangi kürde- türke değmedi? bu sorunları küçümsediğim yada yok saydığım anlaşılmasın, sorunlar vardır ve bu sorunlar demokrasi,hukuk ve insan hakları çerçevesinde çözülebileceğidir. derdim bu sorunları bulandırıp yapay gündemli mecralara sürüklenmesidir. yani kardeşlerim, sizin üzerinizden birileri statükolarını, birileri ceplerini,birileri iktidarlarını güçlendiriyor ...
uyanıp, yaşadığımız çağa tanıklık etmeliyiz ama susarak değil.
atlara fısıldayan adam(fısır fısır fikri) : koşancan, şu kupalı koşuyuda kazan, dile benden ne dilersen
koşancan (at) : hep öyle diyon ama yarış bittikten sonra yelemi okşayıp,ahıra postalıyorsun
a.f.a.: lan söz,yarışı kazan akşam reinadayız.
a: uçankız’la, koşarbatur’uda isterim yanıma
a.f.a: masraflı oluyon ama, sizin içeceğiniz sütün,yiyeceğiniz üzümün hesabını nasıl öderim?
a: sen bilirsin, fısır fısır fikri
a.f.a.: tamam lan,masraflar için, sana ganyan basacağım eğer kazanamazsan beşler sucukevindeki suitin hazır. bu arada şu dopingli karpuzuda ye.
a: kes şu fısırdamayıda, yarışa konsantre olayım.
a.f.a.: ok
yarış biter koşancan kazanır, fısır fısır fikri, koşancanın yelesini okşayıp ahıra gönderir. bu duruma sinirlenen koşancan, hakemler kuruluna doping içeren madde aldığını, itiraf eder … fısır fısır fikri elleri kelepçeli bayrampaşa cezaevine yol alır. fonda beyaz ata(koşancan) prens kıyafetiyle binmiş fısır fısır fikri belirir, müzik, aldatıldım terk edildim şu dünyada’dır. son dur.
filmin mesajı: yanlışın neresinden dönülürse kardır(salla zarları pulları, salla)
3 f (futbol,fiesta,fado) anlayışından uzak amatör bir ruhla sevdiğimiz,3.lige düşsede, kalbimizin premier legague'sinde yer alan,3 büyük tekelin burçlarına damalı bayrağını dikmesini hayal ettiğimiz güzide takım.
karanlığa söylenen şarkılar
13.09.2006 - 11:08yusufum yusufffuuum
gözlerinin içine bakamam
yusufum yusufffuuum...
söz-müzik:bora ebeoglu
bkz. karanlık korkusunun söylettiği parçalar
annesinden utanan kız
13.09.2006 - 10:57annesinin başı örtülü, mazbut hali bu.ruspuları fena rahatsız eder.tamam yanımdaki annem ama ben,pearcingmle,yırtık kotumla,düşük bel ve g-stringimle annemden çok farklıyım havası estirirler.afferim kızım,farkını anladık ama önce şu annenden içtiğin sütü midene uzatacağımız hortumla burnundan bir çıkaralım,sonrada belindeki kılları ve göbeğindeki pamukları alalım(pis şey)
not: bu çocuklar nasıl bir kültürel erozyona uğratıldı felan demeyip,direk dalasım geliyor
babasına çemkiren oğlan
13.09.2006 - 10:54her platformda babasını aşağılayıp,bütün açmazları kuşak farkına havale eden hayvanlardır:
baba: oğlum,dedeni ziyaret etsen,vefa…
oğul: baba zamanım yok,hiçbir şey eskisi gibi değil,kuşak farkından anlayamıyorsun.
kuşak kulağına girsin it herif.zamanı yokmuş,duyanda şirket ceo’su zanneder,internette 6 saat sörf yapan babası sanki…efendim,bu hayvanların kalçalarında nar çubuğu darbesiyle işlenmiş dekoratif figürler çok şık durur.
not: bu çocuklar nasıl bir kültürel erozyona uğratıldı felan demeyip,direk dalasım geliyor.
benim memurum işini bilir
11.09.2006 - 11:18değersizliklerin,değer kabul edildiği hırsızlığın,dolandırıcılığın,rüşvetin iş bilmek,namuslu ve dürüst bir yaşam tarzı seçenlerin saf,salak yaftalarının yapıştırıldığı, dönemin ruhunu en iyi ifade eden cümlelerdendir.
not: kirlenme her yere akseder,memurlar işini bildide, esnaf,işçi vs. temizmi kaldı? sallamayın.
eylül
11.09.2006 - 11:06bütün doğa,hüznün farklı tonlarına bürünür. mavi gök,kurşuni bir hal alıp yer,yer siyaha dönerken,güneş azalan gücüyle, yorgun bir şekilde yeryüzüne ulaşmaya çalışır…denizin eski debdebesi kalmamıştır,asude bir hal alıp,sürekli küçük çiçeklemeler üretir.akköpükleri taşıyan dalgalar, usulca kumsalı yalayıp,geri dönerler... ağaçlardan dökülen yapraklar,rüzgar eşliğinde yer değiştirirek,ortama garip bir sessizlik ve yalnızlık duygusu salar…
doğadaki bu değişimler ruhuma yansır. içimi kara bir hüzün kaplar. ne kadar karşı koymaya çalışssamda,baş edemem.hüznün kollarına bırakırım kendimi.olur olmaz şeyler düşünmeye başlarım,nasıl olduğunu anlayamadığım tutku yüklü bir özlem gelip, boğazıma yapışır,neyi-kimi özlediğimi bilmeden çıldırasıya özlerim.saçmalama,deyip sakinleşirim.özlem duygusuyla baş ettiğimi düşündüğüm an, esen rüzgarla içim ürperir, ruhuma yalnızlığımı fısıldar,yarım kalan aşklarım düşer aklıma, hüznüm katmerlenir. yerimde duramayıp, amok koşucuları gibi arkamda küçük çaplı bir toz bulutu oluşturarak, dağlara doğru koşmaya başlarım. nefesim kesilir,küçük bir limon ağacının dibine uzanıp,nabız atışlarımı dinlerim. limon kokusu aklımı başımdan alır, bitmiş aşklarım düşer aklıma,taş kesilip,susarım.her şey hüzün yüklü,biraz içip kendime gelmeliyim...gevşiyorum. hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum,ne mümkün,bu seferde hayali aşklar kurguluyorum! kimi-neyi istiyorum? dellendim,kesin dellendim.sızıyorum,gecenin kör saatinde yataktan fırlayıp,yalnızlığımla yüzleşmeye çalışıyorum,zor oluyor.uzaktan bekçi düdüklerinin kesik kesik sesleri geliyor,güneyden bir yıldız hızla torosların zirvesine kayıp,sönüyor.eylül gecesinin hüznünü yırtacak bir mesaj olup olmadığını kontrol etmek için cep telefonuma bakıyorum…gün ağarıyor..bir boşvermişlik saplanıyor,akışına bırak,zorlama,diyor…
eylül,edilgen,karamsar bir ruh haliyle geçiyor.usuma turgut uyar’ın nefis dizeleri geliyor:
“tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün …
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse…”
not: içimden bir ses”ne yazıyorsun”diyor.”eylül’ü”diyorum.”kırık,dökük duygularını,klişeleşmiş kelimelerle terennüm edip durmuşsun,
boşver,sil”diyor.”boşver”diyorum…
yemek tarifleri
11.09.2006 - 10:58tv.de,beyaz suratlı yavşakların: “malzemelerimizi sıralıyoruz: 1 kilo kuzu kıyması…”diye başlayıp, ülserimizi azdırmasıyla devam eden programlardır.
bu ülkedeki asgari ücret ve açlık sınırı rakamları ortadayken, 4 çeşit yemek tarifi vermek,bu halkla inceden dalga geçmektir.kaldıki bu ülkenin anneleri, 9 yaşındaki kızlarına, soğanın nasıl pembeleştiğini gösterir ve bu pembeleşen soğanların malzeme olduğu, tek çeşit çorba, ara-ana sıcak,tatlı-meyve yerine geçecek şekilde sofraya konulur. ekonomik zorluklardan ikinci bir yemek sofraya konul-a-maz.
hal böyleyken ortaya alternatifobezito isimli sanal bir kahraman çıkar, doymuş olmak için yemek tarifi uydurur. neyse uzatmadan sözü ustamıza bırakalımda “boşinsan haşlaması” tarifi versin.
muços senyör,önceden ideolojik bombardımanlarla boşalttığımız beyinlere,renkli ekranlara sardığımız boşluk,hoşluk,puştluk,bireysellik ve kardan oluşan malzemelerimizi kabaca yerleştirip,insanların kafasını bir güzel.ikyoruz,unutmadan hak,hukuk,adalet gibi kavramların beyinlerden iyice temizlenmesi gerekiyor,yoksa haşlamamız tutmaz.eveet,boşinsanımız hazır, yiyin efendiler,yiyin. es a la rumba de BARCELONA,ronaldinho,eto,zambrotta,es a la rumba de BARCELONA…
not: bazılarınızın entrye burun kıvırdığını görüyorum,eee 1500$’lık bilgisayarların monitörlerinden, popülist gözükür bu tür entryler…
lokma
09.08.2006 - 19:31siz, duştayken,kavga ederken,öpüşürken yani zamansız ve ani gelen misafirlere hazırlayabileceğiniz pratik ve ucuz bir tatlıdır.
neşeli ustamız alternatifobezito’dan tarifi alalım:
si senyor,bu tatlımız her evde bulunan malzemelerden oluşmakta. bir lokma ekmek ve bir tabağa boşalttığımız bal veya reçel veya pekmez, bu arada lokma dedimde aklıma barcelona’lı sevgilim penelope dolares geldi,neyse efendim devam edelim, bu lokma ekmekleri balla kariştırıp,plastik tabakla servise sunuyoruz ki zamansız gelen misafirede senden o kadar tiksindik ki yediğin tabağı bile çöpe atacağız,mikrop şey,anlamınıda içerir. grasyas efendim grasyas…
tavrına yanmak
09.08.2006 - 19:00tavır’la ilgili başka başlık bulamayınca mecburen girilen entry! siz tavır almak olarak düşünün.
tavır almak, beğenmediğimiz,eksik,yanlış bulduğumuz kişi,düşünce,sorun karşısında toplu veya bireysel olarak hoşnutsuzluğumuzun göstergesi olan söz ve davranışlar bütünüdür.
tavır, bir itirazdır, değiştiremeyeceğinizi bilseniz bile, kararlı bir duruşla,doğruluğuna inandıklarınızın arkasında durup,itiraz etmektir.dolayısıyla tavır, o insanın kişiliğiyle,bakış açısıyla ilintilidir … tavırlı insanların cesaretleri,inançları,iradeleri bende gizli bir sevgi ve saygı oluşturur. bazen bir yasaya,bazen bir kuruma,bazende kişilere karşı tavır almak herkesin harcı değildir, bedel ödemeyi gerektirir, zordur. ve bu eşitsizliklerin,acıların,rezilliklerin,pisliklerin tavır
almasını bilen insanların artmasıyla çözülebileceğine olan inancım
diri bir şekilde duruyor …
alınganlık
02.08.2006 - 23:06cümle alemin derdini,sıkıntısını boynumuza asmış, gururla taşıyoruz. mazoşist falan olduğumuzdan değil,insan olmamızın gerekliğindendir çektiğimiz acılar. hal böyle olunca sinirlerimiz gevşiyor, laçkalaşıyor ….
arıyoruz, bu kadar pisliğin,rezilliğin,iğrençliğin ortasında temiz bir el arıyoruz. bulduğumuzda ise çocukça sevinip derin anlamlar yükleyip,sıkıca kavrayarak- alttan alta yalnız olmadığımıza- seviniyoruz…
gün gelip,bu temiz ellerden çıkan küçük kırıcı kelimeler , ruhumuzda onarılmayacak yaralar açabiliyor…”dostun attığı gül yaralar” babında! ... bakma öyle sert gözüktüğümüze alınganız,içliyiz…
tirşik
02.08.2006 - 22:54envai çeşit sebzenin salçalı suda pişirilmesiyle meydana gelen gariban yemeğidir(doymuş olmak için yiyip - tarif veriyoruz)
neşeli usta alternatifobezito’dan (ispanyol asıllı) tirşik tarifi:
adios, efendim soğanları kabuklu,biberleri tüm tüm tencereye atıp,kendi yağlarıyla kavrulmalarını bekliyoruz(organik) arkasından doğradığımız patlıcan,patates ve kabakları
dirsek teması hizasıyla tencereye atıp,su ekliyoruz. tenceredeki malzemelerimizi karıştırmamız gerekiyor,yok ben uğraşamam derseniz,2 duble rakı döküp bu malzemelerin halay çekişini keyifle izlersiniz,kendileri karışır.10 dakika sonra yemeğimiz hazırdır,afiyet şeker olsun. hey gringo bağla artık şu entryi.
boranı
02.08.2006 - 22:53ismi bile pavlov’un şartlı salyalanmasına yol açan yemektir.
neşeli usta alternatifobezito’dan (ispanyol asıllı) boranı tarifi:
adios,efendim boranı yemeği simetri hastalarına şifadır, şöyledir: önceden yoğrulmuş köfteleri yarıçapları 2 cm olacak şekilde yuvarlayıp,yağda kızartarak bir tabağa alıyoruz,kafasını kopardığımız muhabbet kuşunu ölçü alarak etlerimizi kuşbaşı olarak(çapı 2 cm- ki,çapın beni almaz türünden iğrenç espirler yapılmasn, var var madrit’de var bu espiriciler) doğruyoruz.kusmayın. temizlediğimiz pazı saplarını 2 cm.(yaprağı işimize yaramaz) ve haşlanmış nohutları (yarıçaplar 2 cm.) bu karışımın içine soğan,salça,kuru nane,samırsakla beraber tencereye dolduruyoruz. viva boranı diyerek kaşıklıyoruz.
sonsuzluk
28.07.2006 - 16:13'zaman ki sonsuzdur
bitmemiş şiirler gibidir
bazı hüzünleri
bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir...'
ilhan berk
kız kardeş
28.07.2006 - 15:17abi ya, cümlesiyle sizi sizden alıp, bilumum alış-veriş merkezlerine götürüp, ocağınıza incir ağacı diken fareciklerdir.
kız kardeş
28.07.2006 - 15:15anneleriyle aralarındaki gizli bağ çözülemeyen, sürekli giyim, yemek, evlilik üzerine hayat koç’luğu yapmaya kalkan, sinir üstü baklava’cıklardır.
kız kardeş
28.07.2006 - 15:15mesajlaşmalarına hönkürerek kota koyduğunuz ama artık büyüdüğünü,
öğretmen olduğunu ve bir sevgilisi olmasının muhtemelitesini
düşünemediğiniz küçüklüklerdir.
külünçe
28.07.2006 - 11:35ortasındaki siyah susamlara ulaşabilmek için çevresini katur-kutur tırtıklayarak yemeniz gereken (ki dişlerinizle gazoz kapağı açmak gibidir) her dem taze olan, bir peksimet türüdür
hazırlanışı ve malzemeleri:
bir çorba kepçesi hardal,
3 diş-2 dil büyüklüğünde sarımsak,
elinizi çuvala daldırın ne kadar gelirse o kadar soğan(pişirirken öldürmeyin yazık)
efendim bunları koca bir leğende harmanlayıp,karışımın üzerine bob ross edasıyla biraz siyah susam ekeleyip,folyalara sararak,önceden korlanmış kömürün üstünde 3,5 dakika zehirlenmeden pişiriyoruz,pişen külünçeleri kayık tabaklarda servise sunuyoruz,afiyet şeker olsun.
not: büyünce GURME olmak istiyorum
Birleşmiş Milletler
27.07.2006 - 16:26lübnan’daki 4 birleşmiş milletler görevlisinin kasten öldürülmesi uluslar arası hukukuğun ve birleşmiş milletlerin bittiğinin tescilidir (gerçi 5 ülkenin veto hakkı olunca çıkan karaların objektifliğide tartışılır hale gelmektedir) bu bitişin başlangıç süreci -eskidir -yakın tarihten doğru bakarsak, amerika’nın ırak’ı işgaliyle başlamıştır, israil’in lübnan’daki katliamlarıda katmerlenmesini sağlamaktadır. bu insanlik dışı ve ölçüsüz savaşı (lübnan’lıların el yapımı füzelerine karşı,israil’in güdümlü,duyarlı, boklu,püsürlü en son teknolojik icatlarla donanmış füzeleri! ambulansları vuruması, sivil evleri hedef alması …) nefretle kınayıp, içimizdeki israil’lilerde dahil: siyonist-emperyalistlerin yerli işbirlikçileri (kasıt yahudi insanlar değildir, böyle bir genelleme saçma ötesidir,sebebine gelince bu savaşa en güçlü karşı duruş dilbilimci noam chomsky’den gelmiştir yahudidir,israil’de savaşa karşı “barış hemen şimdi “grubu vardır vs. örnekler çoğaltılabilir) bunlardan beslenen ve özenenlere ilişkin çarpıcı yazı bu hafta ahmet insel tarafından kaleme alınmıştır. yani israil’e özenen, israil gibi hukuk tanımaz,kan dökücü olur,bedeli ağırdır!
bir diğer kesim ise ülkemiz insanlarının dini duygularını sömürenleredir, hanginiz samimi bir dille amerika ve israil’i kınayabildiniz? yazıklar olsun, beslendiğiniz tek damardan zehir veriyorsunuz ve ülkem insanı seyrediyor. evet, evet salya sümük ağlayıp, hikaye anlatanlaradır sözümüz, buna ilişkin nihat genç’in leman'da nefis bir yazısı vardır (aklıma islami gelenekte neden güney amerika’daki kurtuluş kiliseleri türünden bir yapılanma oluşmadığı takılır,merak ederim!) çıkıp amerika yada israil’i lanetlesinize. yemez: borsada yabancı yatırımcılar, kredi veren bankalar, tekeller vs. yani uluslarası sermaye oyar sizi oyar. sonrasında türban neyi örter, hadi sabah akşam tartışalım,türbanlı – laik,suni-alevi sorarım sizlere genel sağlık sigortası hanginize değmiyor. çatır – çatır ülkenin değerleri özelleştirildi(tüpraş-telekom-tekel vs.) hangi kürde- türke değmedi? bu sorunları küçümsediğim yada yok saydığım anlaşılmasın, sorunlar vardır ve bu sorunlar demokrasi,hukuk ve insan hakları çerçevesinde çözülebileceğidir. derdim bu sorunları bulandırıp yapay gündemli mecralara sürüklenmesidir. yani kardeşlerim, sizin üzerinizden birileri statükolarını, birileri ceplerini,birileri iktidarlarını güçlendiriyor ...
uyanıp, yaşadığımız çağa tanıklık etmeliyiz ama susarak değil.
atlara fısıldayan adam
27.07.2006 - 10:40atlara fısıldayan adam(fısır fısır fikri) : koşancan, şu kupalı koşuyuda kazan, dile benden ne dilersen
koşancan (at) : hep öyle diyon ama yarış bittikten sonra yelemi okşayıp,ahıra postalıyorsun
a.f.a.: lan söz,yarışı kazan akşam reinadayız.
a: uçankız’la, koşarbatur’uda isterim yanıma
a.f.a: masraflı oluyon ama, sizin içeceğiniz sütün,yiyeceğiniz üzümün hesabını nasıl öderim?
a: sen bilirsin, fısır fısır fikri
a.f.a.: tamam lan,masraflar için, sana ganyan basacağım eğer kazanamazsan beşler sucukevindeki suitin hazır. bu arada şu dopingli karpuzuda ye.
a: kes şu fısırdamayıda, yarışa konsantre olayım.
a.f.a.: ok
yarış biter koşancan kazanır, fısır fısır fikri, koşancanın yelesini okşayıp ahıra gönderir. bu duruma sinirlenen koşancan, hakemler kuruluna doping içeren madde aldığını, itiraf eder … fısır fısır fikri elleri kelepçeli bayrampaşa cezaevine yol alır. fonda beyaz ata(koşancan) prens kıyafetiyle binmiş fısır fısır fikri belirir, müzik, aldatıldım terk edildim şu dünyada’dır. son dur.
filmin mesajı: yanlışın neresinden dönülürse kardır(salla zarları pulları, salla)
fettan
27.07.2006 - 09:58şuh kahkahalarla etrafa mavi boncuk dağıtan ama yörüngesine girdiğinizde feleğinizi şaşırtacak bayanlar için kullanılan bir sıfattır.
haşlama çay
27.07.2006 - 09:57ataletlilerin, kalk taze bir çay demle, cümlesine karşılık, önerdikleri içecek türüdür. şiddet görmeleri kesinlikle caizdir.
atalet
27.07.2006 - 09:35iş buyurduğunuzda akıl öğreten insan hallerine verilen isimdir. şiddet görmeleri caizdir.
bkz. tembellik
esrik
27.07.2006 - 09:26etil alkolun, bünyede ve ruh hallerinde yaptığı geçici arızadır.
not: mektupları ve entryleri okunmaz
mersin idman yurdu
27.07.2006 - 09:24yerkürede ismi mersin idman yurdu kadar kulağa hoş gelen başka bir takım varmıdır?
yav, uzaydaki takımların isimlerinide katalım:marsilya,uranüsjimnastik,
neptünyalıspor,venüsveremem,jupitus,satürngücü,merkür idman ocağı? söyleyin varmı ?
bkz. şehir şovenizmi
mersin idman yurdu
27.07.2006 - 09:113 f (futbol,fiesta,fado) anlayışından uzak amatör bir ruhla sevdiğimiz,3.lige düşsede, kalbimizin premier legague'sinde yer alan,3 büyük tekelin burçlarına damalı bayrağını dikmesini hayal ettiğimiz güzide takım.
Toplam 332 mesaj bulundu