-hava nasıl oralar da?
-parçalı bulutlu, yer yer sağanak yağışlı, deniz de rüzgar karayelden 3 deniz mili, açıklarda 6 şiddetinde esiyor, önümüzdeki üç günde günlük güneşlik, mangalı kap gel.
-hava nasıl oralar da?
-şimşekler çakı…yandım anam.
-hava nasıl oralar da?
-kum pist çamur, çim pist 3.5 ok
-hava nasıl oralar da
-fena saldım, çok kötü! saneney lan, ta amerika’dan buradaki havayı merak ediyorsun.
not: ay ne salağım, yanımdaki arkadaş dürttü, hava nasıl oralarda, edip abinin güzel bir parçasıymış.
notun notu: lavuğa bak, sanki biz bilmiyoruz. sen, hava nasıl oralar da’nın “da” sına baksana, bitişik yazılmış.
böyle afilli bir kurumun kapalı adının sonunun tak diye bitmesi komik geliyor insana! hani tübitez felan olsa, tez bilimsel bir çağrışım yaptırır yada tübifaz gibi enerji neyim. ama sen koca kurumun adını tak'la bitir ve ciddiyetine gölge düşür!
anı: küçükken bunların dergilerini sanki bir bok anlıyormuşcasına okuyormuş gibi yapıp, hava basardım(bu kadar artisttim)
sabahsı, turist edasıyla andaval andaval etrafı seyreylersiniz. mideniz kasılır, gözünüz kan çanağına döner, cümlelerin sonu bağlayamazsınız…dayanılacak gibi değildir:
-ağrı kesiciniz var mı?
+ var da akşam buzlu rakıları içip, deniz ve mehtap sordular seni’ yi öküz gibi böğürerek keyifle söylüyordun.
-he.
ağrı kesici de fayda etmez. lan bir daha bu kadar çok içersem’ li sözler verip, elinizi cebinize at. oda ne, cebinizden toka çıkar! ne alaka? ama alkolden bahsediyoruz. iyi de toka ne? ...ikindiyi bulursunuz, vücudunuz fosurdamaya başlar, yatağınız gözünüzde büyür, büyüüürrrr.
iki kardeşin kişilik çatışmalarının anlatıldığı hikaye;
istikos mülayim, kırılgan, araştırıcı, bir kişilikken, mistikos ise tam tersi uyumsuz, agresif, klişelerle dans eden, kısır düşüncelerle yaşamını sürdüren bir yapıdadır.
istikos, çok beğendiği, hayatının anlamı olarak gördüğü fistikos’ a deli gibi aşıktır. mistikos ise kaba kişiliği gereği, kızları ancak, king oynadığı 52 destesinde görebilmektedir ve bu durum…
not: tam da heyecanlı yerinde bitti ama devam edecek
şöyle tüketim kültürlü, kapitalizmli bir girizgahla valentine giydirecem ama kendim bile yemeyeceğim!
tamam, kırmızı kalpli yastık almasak ta titreşimsiz, kuru zeminde bir sevgiliyi buselemek fena mı olur du bugün. ama yok sen otur, mal mal etrafı keserek, tırışkadan tespitlerde bulun, hiçbir zaman gelmeyecek ruh ikizini bekle ühüüüü allah belamı versin.
sevgililer gününü küçümseyen, yalnızlığı yücelten entrylerle sevgililer gününü, sevgisizler gününe dönüştürmeye çalışan -sür direk- yalnızların ilan ettikleri tüketim dışı gün.
missss, kendi keyfimin kahyasıyım, hey kahya çek lan bir bira, nasıl olsa, aman içme şu zıkkımı, diyerek, kafamı baflayacak sevgilim yok, cümle kalıbını demirbaş haline getiren insanların günü!
içinden geldiğinden ziyade, desinlerin kulağına hoş gelecek tercihlerle, hayatını zehirliyorsun!
ne olacak şimdi? vızıldandığın yasayı yürütmekle yükümlüsün; karşısında olduğun hiyerarşik yapılanmanın tepesindesin! en basitinden, her gün atmakla, kendini sayılmış koyun gibi hissettiğin imza cartını kaldıra bilecek mi sin? insanları zaptu rapt altına alıp, ahkam kesebilecek mi sin? her platformda bik bik öttüğün, özgürleşmeyi sağlayabilecek misin? niye susuyorsun? sende biliyorsun ki, bu düzen dayatınca, eşek gibi yapacaksın! zaten lanetlisin, başına neler geleceğini var tahmin et artık.
bak, üç kuruşa tamah edip, yeni bir hayata yelken açıyorsun, gitme, balıklarını, dostlarını, kardeşlerini, yoldaşlarını, fesleğenlerini yalnız bırakma! yeni bir şehir, zaman ister, emek ister. bu güzelim hukukları yeniden nerede, nasıl, ne zaman inşa edeceksin? yüreğin var mı, (zaten dar, iyice daraltma!) bak, orta yaşı da geçtin, gel gitme. egon şiş biliyorum ama daha farklı alanlarda indirirsin, gel gitme.
sürekli varoluşumuzu sorgulatan, soğuk, iğrenç sürprizleri çağrıştıran kötü bir terimdir ölüm!
niye halis ölsün ki, niye? daha ömrünün tomurcuğundaydı! bak bebeği ortada kaldı! gerçi, doğal seleksiyon denilen faşizan tanımı kalbi delindiğinde öğrenmişti! ama ölüm, bıraksaydın lan biraz, çocuğunun keyfini çıkarsaydı, okula yazdırsaydı, saçını örseydi!
(varoluşsal psikoterapiden de, ölümden de nefret ediyorum)
gidişini hatırlıyorum, gizli gizli sevinmiştim(fazla bencilce) çünkü öleceğini hissetmiştim! buna tanık olmak istemiyordum. ona alışmakta istemiyordum! gitti ve öldü!
(bu bencilliğimi, kendimle yüzleşemem olarak algılama! ölüm korkusunu aşalı çok oldu. gitti ve öldü!)
şairden mülhem, üzüntümüzde süreklilik arz etmedi be halis, caz müziği gibi geldi, geçti!
kırmızı, dümbük gömlekli(dümbüğe çok gülerdi) çocuk! gitti ve öldü.
sonsuzluk ülkesinde kendine iyi bak halis, gözlerinden öperim.
bütün filmlerinde defalarca dayak yiyip, aşağılanan, acı çeken ömerciğin bir defa olsun küfür etmemesi, bırakın küfürü, lan, dememesi, filmlerinin gerçekliğini perçimlemiştir! ! !
bir yere kadar dedirten soğuk nevale halleri! şöyle ki;
ondan hoşlanıyorsunuz, o masaya her şeyini koymuyor, siz merak edip peşinden koşuyorsunuz, maraton koşunuz bittikten sonra bir şekilde onu elde ediyorsunuz. canım, balım derken gizemli insan, fizyolojisi gereği yellendiği an kafanızda şimşekler çakıyor. lan buda benim gibi yelleniyor! eee nerede kaldı o soğuk, sanal duruşlar, gizem bitti!
geriye: yanılsamalar yerine her dem muhabbet kalıyor. sevdiğinizle yaşama, doğaya, aşka ilişkin bir çift laf edebiliyorsanız üstü kalsın.
zorunluysa gitmek, ince bir hüzün eşliğinde toplanırsın.geride bırakamayacağın anıları, sohbetleri yanında götürmektir.zorunluysa gitmek, acı verir, çelişiktir.
bir kısım seyircilerin, rockynin, kafasına aldığı yumruklardan eşit oranda (özdeşleştirmede diyebiliriz) etkilenip; sosyolojik tespitlere, antisemitizm ve homofobik açılımlarla yaklaşmasıda klinik deneylerce tespit edilmiştir. (bkz. yazık)
gençken, iyi niyetle seyredilip (!) “acı yok” söylemini, tigerli müzikle harmanlayıp kum torbalarını dövmemize vesile olan seridir! gel görki insanlar doğal gelişim sürecinde olgunlaşıyor ve sürekli ötekileri (zenci, rus) döven beyaz, hırıstiyan amerikalı kafasını karıştırıyor!
kumaşımız aynıdır; damlarda salça kokan, hüzünlü sonbahar gecelerini, portakal çiçekli ilkbahar ikindilerini, yumuk bir tepeden alanlara akan insanları, cemal süreya’nın,” keşke…” lerini, kaybedişleri, acıları, en güzel küfürleri, derin suskunlukları velhasıl yaşama ilişkin bir çok şeyi aynı duygularla yorumlarız çünkü aynı damarlardan besleniriz! insandır, candır, mistir, daha ne olsun?
not: beni nedirle tanıştırıp, motive edip, zorladığın için teşekkür eder, mavi gözlerinden öperim(yeşil senin olsun)
mahremiyet
02.03.2007 - 16:14kendine, karşındakine duyduğun saygının gereği, sıkı sıkı tutup, korunması, kollanması gereken yaşantılar, duygular, anlardır.
hava nasıl oralarda
02.03.2007 - 13:39erdener abi tarzında cevaplanacak soru:
-hava nasıl oralar da?
-parçalı bulutlu, yer yer sağanak yağışlı, deniz de rüzgar karayelden 3 deniz mili, açıklarda 6 şiddetinde esiyor, önümüzdeki üç günde günlük güneşlik, mangalı kap gel.
-hava nasıl oralar da?
-şimşekler çakı…yandım anam.
-hava nasıl oralar da?
-kum pist çamur, çim pist 3.5 ok
-hava nasıl oralar da
-fena saldım, çok kötü! saneney lan, ta amerika’dan buradaki havayı merak ediyorsun.
not: ay ne salağım, yanımdaki arkadaş dürttü, hava nasıl oralarda, edip abinin güzel bir parçasıymış.
notun notu: lavuğa bak, sanki biz bilmiyoruz. sen, hava nasıl oralar da’nın “da” sına baksana, bitişik yazılmış.
alkol
02.03.2007 - 10:11bastırılmış, bilinç altına süpürülmüş duyguları, istekleri gün ışığına çıkaran sıvı.(tamam çok kötü bir tanım ama kendime laf sokmak için yazıyorum)
-dün akşamı unutalım, anlıktı, alkoldü, püsürdü.
+ama beden dilin artı gerçek dilin öyle söylemiyordu.
-metildir, metildir.
+unutamam hatta ölümsüzleştirmek için cep telefonuma kaydettim, birazdan internette dolaştıracam.
-hayvansın.
+he.
Ben ihanetle öğrendim sadakati
02.03.2007 - 09:41yemeyi, sıçmadan öğrenmek gibi bir şey! el yordamıyla da bulabilirdin sadakati! (gerçek söylüyorum, et eline ihanet, bul sadakat! anladın?)
tübitak
21.02.2007 - 15:48böyle afilli bir kurumun kapalı adının sonunun tak diye bitmesi komik geliyor insana! hani tübitez felan olsa, tez bilimsel bir çağrışım yaptırır yada tübifaz gibi enerji neyim. ama sen koca kurumun adını tak'la bitir ve ciddiyetine gölge düşür!
anı: küçükken bunların dergilerini sanki bir bok anlıyormuşcasına okuyormuş gibi yapıp, hava basardım(bu kadar artisttim)
alkol
21.02.2007 - 15:33sabahsı, turist edasıyla andaval andaval etrafı seyreylersiniz. mideniz kasılır, gözünüz kan çanağına döner, cümlelerin sonu bağlayamazsınız…dayanılacak gibi değildir:
-ağrı kesiciniz var mı?
+ var da akşam buzlu rakıları içip, deniz ve mehtap sordular seni’ yi öküz gibi böğürerek keyifle söylüyordun.
-he.
ağrı kesici de fayda etmez. lan bir daha bu kadar çok içersem’ li sözler verip, elinizi cebinize at. oda ne, cebinizden toka çıkar! ne alaka? ama alkolden bahsediyoruz. iyi de toka ne? ...ikindiyi bulursunuz, vücudunuz fosurdamaya başlar, yatağınız gözünüzde büyür, büyüüürrrr.
istikos mistikos
14.02.2007 - 14:41iki kardeşin kişilik çatışmalarının anlatıldığı hikaye;
istikos mülayim, kırılgan, araştırıcı, bir kişilikken, mistikos ise tam tersi uyumsuz, agresif, klişelerle dans eden, kısır düşüncelerle yaşamını sürdüren bir yapıdadır.
istikos, çok beğendiği, hayatının anlamı olarak gördüğü fistikos’ a deli gibi aşıktır. mistikos ise kaba kişiliği gereği, kızları ancak, king oynadığı 52 destesinde görebilmektedir ve bu durum…
not: tam da heyecanlı yerinde bitti ama devam edecek
sevgililer günü
14.02.2007 - 14:14şöyle tüketim kültürlü, kapitalizmli bir girizgahla valentine giydirecem ama kendim bile yemeyeceğim!
tamam, kırmızı kalpli yastık almasak ta titreşimsiz, kuru zeminde bir sevgiliyi buselemek fena mı olur du bugün. ama yok sen otur, mal mal etrafı keserek, tırışkadan tespitlerde bulun, hiçbir zaman gelmeyecek ruh ikizini bekle ühüüüü allah belamı versin.
sevgilisizler günü
09.02.2007 - 14:37sevgililer gününü küçümseyen, yalnızlığı yücelten entrylerle sevgililer gününü, sevgisizler gününe dönüştürmeye çalışan -sür direk- yalnızların ilan ettikleri tüketim dışı gün.
sevgilisizler günü
09.02.2007 - 14:36çekme şu lanet yorganı, götüm dondu yeeaa, cümle öbeğini,
hafızasından deleteleyen insanların günü.
sevgilisizler günü
09.02.2007 - 14:35missss, kendi keyfimin kahyasıyım, hey kahya çek lan bir bira, nasıl olsa, aman içme şu zıkkımı, diyerek, kafamı baflayacak sevgilim yok, cümle kalıbını demirbaş haline getiren insanların günü!
damarına basmak
08.02.2007 - 13:59sinir civatasının yalama olmasıdır.
belirtileri: yüzün kızarması, sesin titreşmesi, gözün etrafta budaklı meşe araması şeklindedir.
beklenilen etki görüldüğü takdirde, kaççç lannn.
mırın kırın etmek
08.02.2007 - 13:55ikircikli ruh halerinin dile yansıması;
-ya şimdi mırınn kırın (yok lan tabii böyle kelimeler mecazi yani, hemeen özelden uyarma)
+ne mırın kırın ediyon? (mırın kırın yoktuda karşımızdaki nasıl anladı?)
özeleştiri
07.02.2007 - 11:10içinden geldiğinden ziyade, desinlerin kulağına hoş gelecek tercihlerle, hayatını zehirliyorsun!
ne olacak şimdi? vızıldandığın yasayı yürütmekle yükümlüsün; karşısında olduğun hiyerarşik yapılanmanın tepesindesin! en basitinden, her gün atmakla, kendini sayılmış koyun gibi hissettiğin imza cartını kaldıra bilecek mi sin? insanları zaptu rapt altına alıp, ahkam kesebilecek mi sin? her platformda bik bik öttüğün, özgürleşmeyi sağlayabilecek misin? niye susuyorsun? sende biliyorsun ki, bu düzen dayatınca, eşek gibi yapacaksın! zaten lanetlisin, başına neler geleceğini var tahmin et artık.
bak, üç kuruşa tamah edip, yeni bir hayata yelken açıyorsun, gitme, balıklarını, dostlarını, kardeşlerini, yoldaşlarını, fesleğenlerini yalnız bırakma! yeni bir şehir, zaman ister, emek ister. bu güzelim hukukları yeniden nerede, nasıl, ne zaman inşa edeceksin? yüreğin var mı, (zaten dar, iyice daraltma!) bak, orta yaşı da geçtin, gel gitme. egon şiş biliyorum ama daha farklı alanlarda indirirsin, gel gitme.
son sözüm, gitme!
ölüm
19.01.2007 - 16:27sürekli varoluşumuzu sorgulatan, soğuk, iğrenç sürprizleri çağrıştıran kötü bir terimdir ölüm!
niye halis ölsün ki, niye? daha ömrünün tomurcuğundaydı! bak bebeği ortada kaldı! gerçi, doğal seleksiyon denilen faşizan tanımı kalbi delindiğinde öğrenmişti! ama ölüm, bıraksaydın lan biraz, çocuğunun keyfini çıkarsaydı, okula yazdırsaydı, saçını örseydi!
(varoluşsal psikoterapiden de, ölümden de nefret ediyorum)
gidişini hatırlıyorum, gizli gizli sevinmiştim(fazla bencilce) çünkü öleceğini hissetmiştim! buna tanık olmak istemiyordum. ona alışmakta istemiyordum! gitti ve öldü!
(bu bencilliğimi, kendimle yüzleşemem olarak algılama! ölüm korkusunu aşalı çok oldu. gitti ve öldü!)
şairden mülhem, üzüntümüzde süreklilik arz etmedi be halis, caz müziği gibi geldi, geçti!
kırmızı, dümbük gömlekli(dümbüğe çok gülerdi) çocuk! gitti ve öldü.
sonsuzluk ülkesinde kendine iyi bak halis, gözlerinden öperim.
Öte yandan
10.01.2007 - 16:26mevzuya hakimim, bak bu yandan aldım, öte yandanda alıyorum ukelayım, akıllıyım havası veren gevezelerin repliğidir, öte yandan, aha ben de dedim.
tokmakan
05.01.2007 - 09:56yörüklerin, semiz otuna diğer adıyla pirpirime verdikleri isimdir.
ayrıca nefis tokmakan böreği yaparlar, şiddetle tavsiye olunur.
Ömercik
05.01.2007 - 09:48bütün filmlerinde defalarca dayak yiyip, aşağılanan, acı çeken ömerciğin bir defa olsun küfür etmemesi, bırakın küfürü, lan, dememesi, filmlerinin gerçekliğini perçimlemiştir! ! !
Şirin kız ekolü
05.01.2007 - 09:31sıcak, samimi söylemlerini, hoş atraksiyonlarla süsleyen kızlardır.
not: hazır bu vesileyle nedirdeki şirin kızlara selam eder, bayramlarını ve yeni yıllarını kutlarım.
gizem
05.01.2007 - 09:18bir yere kadar dedirten soğuk nevale halleri! şöyle ki;
ondan hoşlanıyorsunuz, o masaya her şeyini koymuyor, siz merak edip peşinden koşuyorsunuz, maraton koşunuz bittikten sonra bir şekilde onu elde ediyorsunuz. canım, balım derken gizemli insan, fizyolojisi gereği yellendiği an kafanızda şimşekler çakıyor. lan buda benim gibi yelleniyor! eee nerede kaldı o soğuk, sanal duruşlar, gizem bitti!
geriye: yanılsamalar yerine her dem muhabbet kalıyor. sevdiğinizle yaşama, doğaya, aşka ilişkin bir çift laf edebiliyorsanız üstü kalsın.
gitmek
08.12.2006 - 16:43zorunluysa gitmek, ince bir hüzün eşliğinde toplanırsın.geride bırakamayacağın anıları, sohbetleri yanında götürmektir.zorunluysa gitmek, acı verir, çelişiktir.
son söz yerine;
'ah beni biraz anlasaydın
gözlerime inansaydın
biliyorsun yapamazdım
gitmezdim bu şehirden...'
Rocky serisi
15.11.2006 - 13:56bir kısım seyircilerin, rockynin, kafasına aldığı yumruklardan eşit oranda (özdeşleştirmede diyebiliriz) etkilenip; sosyolojik tespitlere, antisemitizm ve homofobik açılımlarla yaklaşmasıda klinik deneylerce tespit edilmiştir. (bkz. yazık)
Rocky serisi
15.11.2006 - 10:11gençken, iyi niyetle seyredilip (!) “acı yok” söylemini, tigerli müzikle harmanlayıp kum torbalarını dövmemize vesile olan seridir! gel görki insanlar doğal gelişim sürecinde olgunlaşıyor ve sürekli ötekileri (zenci, rus) döven beyaz, hırıstiyan amerikalı kafasını karıştırıyor!
(bkz. anladınız siz anladınız)
librarion
06.11.2006 - 14:55kumaşımız aynıdır; damlarda salça kokan, hüzünlü sonbahar gecelerini, portakal çiçekli ilkbahar ikindilerini, yumuk bir tepeden alanlara akan insanları, cemal süreya’nın,” keşke…” lerini, kaybedişleri, acıları, en güzel küfürleri, derin suskunlukları velhasıl yaşama ilişkin bir çok şeyi aynı duygularla yorumlarız çünkü aynı damarlardan besleniriz! insandır, candır, mistir, daha ne olsun?
not: beni nedirle tanıştırıp, motive edip, zorladığın için teşekkür eder, mavi gözlerinden öperim(yeşil senin olsun)
Toplam 332 mesaj bulundu