Özcan Çeltik - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Özcan Çeltik ÖZGEÇMİŞİM


1949 yılında Antalya’da doğup, lise ortalarına dek orada okuduktan sonra, İstanbul Pendik Lisesini ve ardından İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni bitirdim.

Kamu görevlisi olarak Anadolu’nun birçok köy, belde ve illerinde çalıştım, çalışmaya devam ediyorum.

Evli ve iki oğul babasıyım.

A) RESİM SANATIM

1995 yılına dek yaptığım resimlerimi yok etmiştim. Bu tarihten sonra şantiyelerde orman arazilerinin haritalanması çalışmaları yaparken grafik çizime yöneldim, tablolarımı sıra numarasıyla adlandırarak korumaya ve arşivlemeye başladım.

1996 yılından sonra çizimlerime renk vermeye, boyutlarını büyütmeye başladım. Ancak geçimime yeten bürokrat gelirime yük olacağı için kendi boyamı üretme arayışına girdim, yıllarca boyar maddeler ve tutkallar içinde debelendim. Birçok tablom atıldı gitti. Bu çalışmaların ardından özgünlüğüm oluştu.

Tablolarım herkesten ayrı olarak;

1) Polyester tabanlı çizim kağıdı üzerine,
2) Halı ve kilim iplerinin halk tarafından renklendirilmesinde kullanılan bitkisel kökenli
boyar maddelerle ürettiğim özel boyalarla,
3) Mesleğimin etkisi sonucu, insan bedeni ya da tablo konusu objeye düşen ışığın, kaynaştırma yapmadan, tek renk kullanılarak haritalaştırılmasıdır ve
4) Yapılış sırasına göre sayı verilerek üretilmiştir.

ANSAN (Antalya Sanatçılar Birliği Derneği) üyesiyim.

1) ANSAN karma sergilerine,
2) ANTÇEV karma sergilerine,
3) Altın Portakal karma resim sergilerine katıldım.
4) 1 ve 2. Uluslar arası Resim Festivali’nde stant açtım, tablosu en çok alıcı bulan ressamdım.
5) Antalya Silence Beach Tatil Köyü açılışında ve Antalya Titanic Tatil Köyü’nde konusu nü olan kişisel sergilerimi açtım.
6) Nü konulu resim yapmaya ara verip, hayranı olduğum ATATÜRK’ ün bir dizi tablosunu yaptım, Antalya Tenis İhtisas Klübü’nde sergiledim, tablolarımın tamamı alındı.

Çoğunluğu alıcıların elinde, arşivimde fotoğrafları ve özellikleri korunan 592 tablom bulunmaktadır.

B) YAZIN SANATIM

Çoğu insanın yaşadığı ‘’ ilk gençlik şairliği ‘’ dönemini ıskalayalım.

Hemen herkes, gördüğü, izlediği pek çok şeyi anlatma gereksinimi duyumsar, paylaşabileceği insan olursa anlatır, sonra da belleğinden siler atar. Bazıları ise bulunduğu ortamı daha ayrıntılı gözler, gözlediklerine yorumlar ekler, değiştirir, ‘’ Şöyle olsaydı ‘’ laştırır, ortamı ya da olayı, ya da ondan esinlenerek düşün dünyasında öyküleştirdiğini hemen silemez, hepsini de seslendiremez, paylaşamaz…

Ben sanırım onlardan biriydim, yazmayı seviyordum, yazarak rahatlıyor ama resimlerime yaptığım gibi,onları da yok ediyordum.

Artık yazılarımı da koruyor, öykü, deneme ve köşe yazıları olarak arşivliyorum. İnternet sitelerinde tarzımı merak edenlerle paylaşıyorum.

C) FOTOĞRAF SANATIM

Fotoğraf çekmeyi, fotoğrafa bakmayı, bir fotoğrafa bakarken, çekildiği zamana ilişkin çekenin duygu ve düşüncelerini kestirmeye çalışmayı, fotoğraftaki ortamı yaşamaya, duyumsamaya çalışmayı seviyorum.

Renkli fotoğraf döneminden önce, kendi çekimlerimin karanlık odada, kırmızı ışık altındaki ilaç kabında belirginleşmesinden aldığım yoktan var etmeye benzeyen anlatılmaz keyif artık yaşanmıyor ama olsun… Fotoğrafın çekimi sırasında yaşanmakta olan pek çok ayrıntı algılanamıyor ama daha sonra bakıp incelerken insan daha çok şeyi görüp yaşayabiliyor. Hem de bir anlık değil, baktığı sürece…

Çektiğim fotoğraflar sanatsal mı? Bilmiyorum. Ama bende yaşayan, hem de baktığım sürece yeniden yaşayabilen öyküleri var.