Öykü Ayaz Antoloji.com

İnsan olmak
Beceremem ki mutlu olmayı ve tebessümü..Soğuk iklimlerin insanıyım ben..! Yalnızlığı ve sessizliği çok severim..Umudu ihtimallere,sevdayı çıkmazlara bıraktım..Dalgalı denizlerin, bulutlu havaların,uçurumlu yolların yolcusuyum ben..! Buğulu gözlerle söyledim sevda şarkısını..Varlıkla yokluk arasında oynadım hüzünlü rolleri..Ya benimdi ayrılıklar;ya da ben imkansızları çok sevdim...!!
İsmimin önüne sıfatlar yerleştirip durma.
Tek tek kelimelerle beni anlattığını sanma.
Cümleler kur, paragraflar döşe, hikâyeler yaz.
Biraz emek ver, biraz çaba göster beni anlamak ve anlatmak için….
Doğduğum ya da nüfusa kayıtlı olduğum yerle, yaşadığım zorluklarla sınırlama beni.
..

Devamını Oku
  • Tamer Kavuğudurmaz
    Tamer Kavuğudurmaz 22.02.2013 - 17:02

    Bilmece gibisin..

  • Sedat Yıldıray
    Sedat Yıldıray 21.02.2013 - 14:33

    teşekkür ediyorum.ama bu insanlar,

    işte maalesef bu düzende,hep kaybeden

    tarafta kalıyorlar.diğerleri ise kazanıyor..

  • Öykü Ayaz
    Öykü Ayaz 09.02.2013 - 14:12

    Taklit edilmek güzeldir..demek ki hayranımsın. :)

Toplam 9 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


Toplam 5 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR
  • onur

    28.01.2013 - 14:15

    Üstün başarıdan dolayı verilen belge.(Benimde bu yıl 2 ay bekleterek aldığım belge)

  • adam olmak

    15.01.2013 - 13:00

    Adam olmak'

    Günlük yaşantımızda sık sık kullandığımız, hatta dilimize pelesenk ettiğimiz bir deyim var; “adam olmak”

    Bu deyimle alakalı olarak; “Kalıbına bakınca seni adam sanmıştım.”, “Yavrum biz seni adam olasın diye okutuyoruz.”,

    “Adam olman için kırk fırın ekmek yemen lazım.”, “Senden adam olmaz.” türünden sözleri çokça söylemiş ve duymuşuzdur.

    Peki, birçoğumuzun sıkça kullandığı bir söz olan bu “adam olmak” nasıl bir şeydir, bunun bir tarifi, şekli ve şemali var mıdır? Veya adam olmak için iki ayağı, iki gözü, iki kulağı olmak yada iki ayak üzerinde yürümek yeterli midir yoksa başka bir şey midir adam olmak? ..

    Kimilerine göre “adam olmak” cibilliyetle / yaratılışla alakalı bir meseledir. Yani bir kimsenin mayası şayet bozuk, kumaşı kalitesiz ise ondan adam olmaz. “Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine yandığım cinsine çeker.” sözü, bu gerçeği ifade etmek için söylenmiştir. Aslında adam olmanın ne olduğuyla alakalı bir kavram kargaşası var. Günümüzde büyük çoğunluğun adamlık göstergesi; mal-mülk ve servettir. Yani bu zümreler parası olanı adamdan sayar, parası olmayanın sözüne bile itibar etmezler.

    Yine günümüzde bazı anne-babalar çocuklarının adam olup olmamasını, liselere veya üniversitelere giriş imtihanlarındaki başarısına bakarak değerlendirirler.

    Okul bitirmekle, diploma sahibi olmakla adam olunacağını düşünerek; “yavrumuz okusun da adam olsun.” temennisinde bulunurlar. Oysa herhangi bir okulu bitirmekle, bir makam ve mevki sahibi olmakla adam olunamayacağını ifade etmek için; “Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır.” diye, eskiler boşuna söylememişler.

    Ayrıca, okuyup makam-mevki sahibi olmuş ama adam olamamışların kıssalarını da çok dinlemişizdir büyüklerimizden… Bununla alakalı pek çoğumuzun bildiği meşhur bir kıssa vardır. Yeri gelmişken arzedelim:

    Bir adamın çok haylaz bir çocuğu vardı. Ne anne-babasına saygısı vardı, ne de onların sözünü dinlerdi. Oğlunun bu gidişatına oldukça üzülen baba, yeri geldikçe oğluna:

    Oğlum sen adam olmazsın, derdi.

    Babasının bu sözleri ise çocuğun çok zoruna gider ama yinede yapacağından geri kalmazdı. Bir gün yine aksilik edip ana-babasını oldukça üzdü. Oğlunun haylazlıkları canına tak eden baba yine; “oğlum sen adam olmazsın! ” diyerek onu azarladı. Yaramaz oğlu da bunu bahane ederek evden çekip gitti.

    İstanbul’a geldi ve okumaya başladı. Güya okuyup adam olacak ve babasını mahcup edecekti.

    Nitekim okudu, uğraştı ve bir zaman sonra Osmanlı idaresindeki bir bölgeye vali oldu. Aradan bu kadar zaman geçmiş fakat ana-babasını bir kere olsun ne aramış ne de sormuştu.

    Tabi babasının kendisine küçükken söylediği; “oğlum sen adam olmazsın” sözlerini de unutmamıştı. İşte artık makam ve mevki sahibiydi. Devlet yönetiminde etkili ve yetkili bir durumdaydı.

    Emrinde birçok adamı vardı. Hani adam olamazdı? Bak işte kocaman vali olmuştu. Bunu mutlaka babasına göstermeli, söylediği o sözlerden dolayı onu mahcup etmeliydi… Adamlarına emretti:

    Derhal gidin! Filan şehirde, filan köyde şu isimde bir kimse var. Onu alın ve getirin!

    Valinin adamları söylenen köye gittiler ve valinin babasını buldular. Adamcağız tarlada çift sürüyordu. Yanına giderek:

    Seni vali bey huzuruna emrediyor, hemen hazırlan gidiyoruz! dediler.

    Adamcağız şaşırmıştı. “Bir vali, fakir bir köylüyü niçin huzuruna çağırsın ki? ” diye düşündü. Üstelik ne suçu vardı, ne de kabahati…

    “Hayırdır inşallah” diyerek hazırlıklarını yaptı ve valinin adamlarıyla beraber yola çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra kendisini çağıran valinin bulunduğu şehre geldiler. Adamcağız hala buralara niçin getirildiğini bilmiyordu.


    Yolda adamlar da kendisine bir şey söylememişlerdi, hem zaten sebebini onlar da tam olarak bilmiyorlardı.

    Nitekim adamcağızı getirip valinin huzuruna çıkardılar. Büyük bir debdebe ile babasını huzuruna kabul eden vali:

    İyi bak bakalım, beni tanıyabilecek misin? diye sordu babasına…

    Yaşlı adam, huzuruna çıkarıldığı valinin kendi oğlu olabileceğini aklının ucundan bile
    geçiremezdi.

    Oğlu yıllar önce evi terk edip gitmiş ve bu güne kadar ondan iyi ya da kötü hiçbir haber alamamıştı. Aradan da çok uzun yıllar geçtiği için oğlunu tanıyamamıştı. Şimdi valinin bu sorusuna ne cevap versin? Bu imalı soruya sıradan bir cevap verdi:

    Siz bu şehrin valisisiniz efendim.

    Vali, babasından bir nevi intikam almanın gururu içinde böbürlene böbürlene:

    Demek tanıyamadın? Ben senin oğlunum! .. Hani sen bana; “adam olamazsın” diyordun ya, bak işte gördüğün gibi adam oldum hatta vali bile oldum, dedi.

    Adamcağız meseleyi anlamıştı. Acı acı güldü. Üzüntü dolu gözlerle oğluna baktı ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:

    Evlat! Beni ta uzaklardan demek bunu söylemek için çağırdın. Ben sana “vali
    olamazsın” dememiştim ki, “adam olamazsın! ” demiştim. Şayet sen adam olsaydın, ana-babanı görmeye sen gelirdin. Oysa beni ayağına bu şekilde çağırmakla maalesef benim sözümü bir kez daha doğru çıkardın…

    Gerçekten de çok ibretlik bir kıssa… Adam olmanın okumakla, makam ve mevki
    sahibi olmakla hiçbir alakası olmadığını çok güzel ifade ediyor. Evet adam olmak başka şey; makam ve mevki sahibi olmak, meşhur olup tanınmak veya hesap cüzdanının kabarık olması başka şeydir.

    Adam olmanın, kişinin boyu-posuyla, cüssesiyle, giyim ve kuşamıyla da alakası yoktur. Nitekim Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri, bir beytinde bu gerçeğe şöyle işaret etmiştir:

    Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok Nice elbiseler gördüm içinde insan yok

Toplam 2 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR