Orhan Yılmaz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Birisiyle aynı dili konuşmuyorsan susmalısın! ben uzun zamandır suskunum…

yaşam dediğimiz neydi ki  bir şiir boyu yalnızlık...hepsi bu!

kendi tenhalarımda söylüyorum en çok sevdiğim türküyü…koynumda kahramansız bir avuç masal…üzerimde emanet bir gül kokusu…

küçük harflerden büyük kelimeler yazmayı öğrendiğimde büyüdüm ben… acıyla tanıştığımda yaşım kaçtı hatırlamıyorum bile…yalnızlığın dostu yoktu.adı lekeliydi.gölgesi ürkütücüydü…ama sevdim ben yalnızlığı,nede olsa bir yalnızlıktan gidilirdi kendi kalabalığına…

hayat koyulaştırdıkça renklerini bana ulaşamasın diye ben dahada yüksek ördüm duvarlarımı ve kendi güneşimi taktım gökyüzüme ve kendi yıldızlarımı serptim.kendi yağmurlarımla aldım toprağın gönlünü... Düş çürüklerimin dibine ektim dört yapraklı yoncalarımı…ve dua ettim…korku ve umut arasındaydı dua….ya açacaktı bütün yoncalarım hayata inat ya çekip  gidecektim sonsuzluğa…yalnızlığım mı?onu da yoldan geçen birine  emanet edecektim….

Kırıklarımı avuçladım ama batırmadım derinlerime apseleştirmedim hiç birini…öfkelendiğim oldu elbet ihanet eden yüreklere ama beddua etmedim…yıkıldı iskanbil kulelerim ama nefretler yağdırmadım amansız rüzgara…kağıttan gemilerim battığında yenilerini yaptım onlarında batacağını bile bile…her seferinde gidip çocukluğumun omzunda ağladım kimseyi suçlamadım dostum olmayı beceremedi diye…kendi yaralarımı kendim iyileştirdim...en çok kendime dosttum ve en çok kendime düşman…kendi ipimi çekecek kadar cesur, düştüğümde kendi elimden tutacak kadar vefalıydım kendime…

“ateş çemberindeki akrebin tutsaklığını yaşarken insanoğlu  benim eşkıya ruhumun hükmü idam..ben yasak  ülkelerin  asi, kötü çocuğu … körler ülkesinde gördüğüm için lanetliyim ben….”

Kaf dağındaki masallar tutuştu.
Ben iz bırakmayan kundakçı.
Şimdi Anka’nın kanatlarında
ölü kuşların kanı...

........................................................................................................................
Dillendiremediğin, bilemediğin tüm sahnelerin oyuncusuydu satırlarım. Ben ikileminin kaçışlarıydım. Yanlış adreslerde
Az kaldı sevgili.. Yollarımsın, adımlarıma ömür diye sunulmuş...
Diz çöküp yokluğunun yoksulluğuna, musallamın önünde kendi öyküsüzlüğümün safına durmaktayım.
Tek duamsın dilsizliğin hükümran olduğu alfabede. Tek anlamımsın bensizliğin beş para etmediği yalnızlık mabedinde.
Sol yanımdasın / yaşamaktasın dua dua.. Hayatımdasın... Sen susuz dudaklarıma sunulan ab- ı hayat...
Söz nötr bir varlıktır, üst derecesi kelam, alt derecesi laftır
Sensizken hep mi bir yerde eksik kalır sözler ? Hep mi bitiril(e)meyen uzaklıklara bakar gözlerim.
Bu satırlar yüreğimin sessiz konuşması sadece.Dillenmeden aglaması.Sesini hiç duyuramadan tekrar susması belki de.
Ellerimde bilinmez uçurumlar vardı. O nedenle hep avuç içlerine dönüktü parmaklarım
Adıyla var olan darağacım!Mutlu olabilirsin, imkânsızlığına inandım…