yaşamın renklerini sevdim... yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için...
bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim... kendimi iyi duyumsadığımda, yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için...
her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim... üzüntülere liman olursak, mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için...
sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim... sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için...
arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim... içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için...
Bazen sığınacak bir liman ararsın yorgun düştüğünde, istersinki o an seni lodosun rüzgarında bir oyana bi buyana savrulurken gel bana demir at diyecek bir liman hani o demesede sen gidersin atarsın kendini, fakat başlar o seni sorgulamaya, devam etseydin ya yoluna niye beni meşgul ediyorsun. Rüzgara, dalgalara karşı koymalıydın senin bi hedefin var gitmen gereken bir yer var durma bende, devam et mecbursun. Anlatmaya çalışırsın çaresizce dersin onlar benim elimde değil, ama dinlemez senin hataların üstüste defalarca hata yapılmaz belki haklıdır bir kaç kez dümeni yanlış yere sürsende sonuçta bazı nedenler senin elinde olmadan olmuştur o hatalar.
Bir gün gelecek deniz durulacak, sen daha bi tecrübeli, daha istikrarlı o yola çıkacaksın tabiki sana inanıp güvenenlerin verdiği güven, dara düştüğünde uzattıkları bir el seni daha güçlü kılıcak hatta o dal öyle bir yerden gelirki bunu ne sen beklersin nede umarsın yok dediğinde, boşluktayım dediğinde uzaklardan çok uzaklardan hatta tanımasan bile Allahın bir lütfuyla gelicek o dal sana, o güzel ahlakıyla öğretecek bilmediklerini, düşünemediklerini düşündürecek sana. işte bu sayede sen o yola öyle bir çıkıcaksınki her engele göğüs gereceksin hatta dalgalara, rüzgara bile yön vereceksin yaşanmışlıklar senin tecrüben olacak.
Veee bir gün o limanı görceksin gel diyecek sana misafirim ol sende hiç tereddüt etmeden gideceksin yine çünkü o liman seni kabul etmemekle güçlendirdi, törpüledi onun bu iyiliğine karşı gideceksin daha önceleri seni kabul ettiği için gideceksin o günde oda istemedi seni diğerleride böyle olması sende hırs yaptı ve bugünlerinde onunda payı vardı şimdi sen ona o sana anlatacak nerelerden nasıl yol kateettiğinizi şaşıracaksınız, güleceksiniz. Her zaman birbirinizi sevgiyle anacaksınız. ALINTI
Eski Roma'nın ünlü generallerinden birinin eşi dünya güzeli bir kadınmış. Kültürü, neşesi, ev sahibeliği üslubuyla benzeri güç bulunur bir 'şahane kadın' Boşanacakları haberi çıkmış,bütün Roma bu haberle çalkalanıyor. Yakın arkadaşları bir cesaret konuyu açmışlar:
- Eşin Roma'nın en güzel, en beğenilen, gıpta edilen kadını, diye başlamışlar; lafı birbirinin ağzından alarak dakikalarca övdükten sonra,sözü şu suale getirmişler. Nasıl olur da ondan ayrılmayı düşünebilirsin? General bacağını uzatarak: - Çizmemi beğendiniz mi önce onu söyleyin bana, demiş. - Çok güzel! - Tay derisinden yapılmıştır. Sicilya'nın en marifetli çizmecisi tarafından, kendi eliyle,benim için yapılmıştır. Bir benzerini bütün Roma'da bulamazsınız. - Belli, demiş arkadaşları. Benzersiz derken de haklısın. Ama bunun, bizim sualimizle ne alakası var? Arkadaşlarının merakını iki kelimeyle gidermiş general: - Ayağımı sıkıyor; .... İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür..
Bir gün bunalırsan,sıkıntını paylaşmak istersen BENİ ARA İki elim kanda olsa gelirim,sıkıntılarını yok ederim Bir gün ağlıyacak gibi olursan da BENİ ARA Seni belki güldüremem ama, Söz veriyorum, Seninle birlikte ağlayabilirim,Bir gün uzaklara kaçmak istersen Beni aramakta çekinme,seni belki durduramam ama, Senle birlikte koşabilirim…. Bir gün yüksek bir köprüden,atlamaya kalkarsan da ARA BENİ Seninle birlikte atlıyamam AMA Aşağıda bekler,seni tutabilirimbir gün her hangi bir konuda Kararsız kalırsan ARA BENİ Seni Senden fazla düşünür,sana fikirler verebilirim…. Bir günkimseyi dinlememeye,karar verirsen de ARA BENİ Ağzımı açmayacağımı,söyleyemediklerini bile Dinliyeceğim bil….. Bir gün Beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme yine ARA BENİ Göreceksin… Sana kıyamam kızamam üzmem seni Bir gün beni ararsan ve benden,karşılık alamazsan SÖZ VER O zaman sen ulaşmalısın bana,Çünkü O zaman bir MELEĞE gereksinim duyduğumu bilmelisin Seni Seviyorum DOSTUM…..
Günümüz insanı aşka aşık, aşığa değil… Aşkların kısa dönem askerlik gibi kısa sürmesinin nedeni herhalde bu.
Zaplanan aşıklar dönemi bu dönem! Kanaldan kanala geçer gibi aşıktan aşığa geçiliyor.Peki bu neden böyle oluyor? Çünkü insan insana sevgisiz, insan insana tahammülsüz, insan insan için fedakarlık duygusunu yitirmiş, insan insana kendini adamaktan kaçıyor.
Oysa fedakarlık, adanmışlık varsa vardır aşk. Fedakarlığın, adanmışlığın yaşamadığı yerde yaşamaz aşk.Ne yazık ki uğruna kendini adadığı ne bir ideali var günümüz insanının… Ne de uğruna kendini adadığı bir aşkı…
Nerde ideali, aşkı uğruna her şeyden vazgeçen dünün insanı…Nerde hiçbir şey için hiçbir şeyden vazgeçmeyen bu günün insanı…
Bu günün insanı aşkta köşe dönmeci. Emek harcamadan yaşamak istediği gibi, emek harcamadan aşk yaşamak istiyor. Sevmeden sevilmek, vermeden almak istiyor.
Hiç değilse bir koyup üç almak istiyor. Bir koyup üç alamadı mı ilişki bitiyor. İlişkiler çıkar menfaat üzerine kurulu.
Elektriklenmeler kısa devre. Bir günlük elektriklenmeler, bir gecelik ilişkiler aşk sanılıyor.
Bitmeyen aşk varmı? Bunu bilmiyorum.Çünkü aşkın içinde zaten karmaşa aşkın içinde zaten her duygunun tavan yapması ve çünkü aşkın içinde zaten her an ortaya çıkmaya hazır bekleyen acı yok mu?
Her şey yolunda gidiyordur, evet yolunda gitmesi için başlanmıştır zaten. Her aşkta biri daha çoktur. Daha çok özler, daha çok özenir, daha çok bekler, daha çok ister, daha yoğun daha coşkuludur.
Bu durum diğerine bir tek daha çokluk hakkı verir, daha çok şimarma...Ve bir gün biri fark eder bir şeylerin yolunda gitmediğini. Bir gün biri fark eder diğerinin giden olacağını, kendisine bu aşkta düşen rolün kalan olması gerektiğini.·Ve diğeri, diğeri toparlanmıştır yavaş yavaş, ardında yalnızca soru işaretleri bırakarak.
Hazırdır yalnızca tıpkı aşka başlamak için olduğu gibi gitmek için de uygun zaman uygun zemini bekliyordur.Ne bıraktığı çoğu kez umrunda olmadan.Diğeri gider, kalana yaşanmışlıklar ve soru işaretleri bırakarak.Biri kalır soru işaretlerinin içinden en azından birkaçının yanıtını bulabilmeyi umarak, acıyarak.
Diğeri birini genellikle unutur ama biri diğerini hep karmakarışık duygularla hatırlar.Ve sonuç olarak evvel zaman içinde kalbur saman içinde BİRİ kaybolur, DİĞERİ anı olur...
Edep bir insanın sabrının zorlanmasında bile dilini kalbine değdirip avaz avaz bağırması gereken yerde tevekkül göstermesidir. sabır tevekkülün anahtarı susmak da edebin kapısıdır. Varsınlar bunun adına korkaklık, duyarsızlık ve hatta kolayına kaçmak desinler. Ben Bunun adına EDEBİ İLE SÜKÛT ETMEKTİR.! Diyorum. SÜKÛT ETTIM, ŞAHIT OL YA RAB.!
Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden ...(siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklımıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı; Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vaktiniz olmadı.
Güclüyüm artık ufak yalanlara inanmam 'kıyamam'sözcüğü yok artık olmasında.Kazandıklarımla kaybettiklerimi ayrıştıralı çok oldu.Uğruna canımı veririm dediğim insanların sırası değişti bende.Susmuyorum artık! Her şeyimi sıfırladığım günlerde kim varsa yanımda o dur benim canım.Benim kıyamadıklarım değil bana kıyamayanlar değerli artık bende.Eksilende siz Eksilten de.! Değer biçtiğim halde değersizleşende...
ALLAH'IM! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! Sen benim DUALARIMI.......Bana DUA edenlerin DUALARINI........ ve Benden DUA isteyenlerin......DUALARINI kabul eyle......
Bitmiş ömründen bir gün alacaklı olduğunu düşün. Nasıl olduysa, sen öldükten sonra, ömründen bir gününü eksik yaşadığın hesaplanmış.
Alacaklı olduğun günü yeryüzünde yaşayıp sessizce geri dönebileceğini söylüyorlar. Mezarlığın kapısından bir gölge gibi süzülüyorsun sabaha doğru. Ölümünün üzerinden yıllar geçmiş. Çoktan ölmüş biri olarak biliniyorsun.
Yapmak istediğin ilk şey ne olurdu? Eve gitmek mi? Elbette! Yola çıktın. Her zaman yürüdüğün sokaktan evine doğru yürüyorsun. Özlediğin dostlarının yüzünü görmeyi umuyorsun. Ama birden özel durumunu hatırlıyorsun. Onlara ödünç bir gün daha verilmedi ki.. Boş yere selam verecek bir dost yüzü arıyorsun.
Umutsuzca yüzünü görünce sevinecek bir ahbabının yanıbaşından süzülmesini bekliyorsun. Mahallen tanınmaz halde. Daha kötüsü, sen tanınmıyorsun. Neyse ki, az ilerde bakkal olacak, oradan kızına bir şekerleme almak niyetindesin.
Şükür ki bakkal yerinde duruyor: sevdiğini bildiğin akide şekerlerinden dolduruyorsun cebine. Kapının ziline bastın heyecanla. Açıldı. Eve geç kalmışsın. O kadar geç kalmışsın ki. Ne şekere sevinecek bir yüz var evinde ne de şekerlere sevinince sevineceğin bir yüzün kalmış evdekilerin gözünde.
Yılların hasretini bir anda söze taşımak istiyorsun ama düğümleniyor boğazın. Kendini tanıtsan bile, inanmayacaklar. İnansalar bile, o günü, o tek gününü, o biricik gününü onların şaşkınlığı, tedirginliği, inanmaz bakışları, şüpheli sorgulamaları ile geçireceksin. O kısacık gününü, canından çok sevdiğin torunlarınıı kendine alıştırmakla harcayacaksın.
Bu zor işte başarılı olsan bile, bir günlük ömrün bittiğinde arkandan ağlamasını bilmeyecekler. “ Yine bekleriz” diyemeyecekler içtenlikle. Evden uğurlanırken, akşama dönmesi beklenen, yolu gözlenen bir baba yahut anne, bir kardeş, bir evlat olamayacaksın. Kendi varlığını sahicileştirme yolunda sarp bir yokuş çıkacak önüne.
Asla, ömrünün eksik kalan o gününde hak ettiğin yere tırmanamayacaksın. Varlığın o kadar lüzumsuz gelecek ki yakınlarına, hayatlarından çekildiğinde, derin bir “ oh! ” çekecekler. Bu tuhaflık geçti diye, konu komşuya ne deriz mahcubiyetinden kurtulduk diye rahatlayacaklar. Öyle sıcacık bir aşinalıkla karşılanmıyorsun evde. Öyle her zamanki tatlı bekleyişle beklenmiyorsun kapılarda.
Elindeki oyuncaklar çocukları sevindirmeye yetmiyor. Gülün ve gülücüğün sevgili bir muhatap bulamıyor. Dünyanın telaşına bile katılamıyorsun canı gönülden. Bıraktığın yerden devam edeceğin bir meşguliyetin yok. Bir pencere önünü doldurmuyor yüzün. Yarım kalmış sevinçleri tamamlamaya yetmiyor tebessümlerin. Herhangi bir şeyin parçası, herhangi bir işin tamamlayıcısı değilsin. Sesini duyanlar seviniyor değiller. Hasret dolu bakışların boşluğa düşüyor.
Varlığın bir yeri dolduruyor değil evinde bile. Yokluğun varlığından daha çok kanıksanmış. Sensiz de olsa her şey tamam. Hatta, çoğu şeyi varlığınla eksiltiyorsun. Mutlulukları yarısından bölüyorsun. Huzuru kaçırıyorsun hayret dolu bakışlarınla. Yabancılıklar düşürüyorsun aşina yüzlere. Soğuk bir hançer gibi sokuluyorsun neşeli dakikalara. Dağıttığın huzuru, parçaladığın sevinçleri ardında bırakıp, varlığının lüzumsuzluğunu acıyla görüp, kocaman bir hayal kırıklığı ile geri dönerdin belki...
Böyle yaşamaktansa, öleyim daha iyi” deyip mezarlık kapısından içeri süzülürdün bile-isteye. Belki de sitem ederdin ömrünün eksik gününü sana böylece ödemeye kalkanlara. Tedirginlikle yaşadığın, yabancı görülüp bir köşeye atıldığın, dost seslerini hiç bulamadığın, aşina yüzlere hiç varamadığın o günü yaşanmış saymazdın. “ Bunu saymam! ” derdin. Yeni bir gün daha isterdin. Yepyeni bir gün...
Aslında ölmüş olduğunun kimselerce bilinmediği.. Hayata, kaldığın yerden, kimseyi şaşırtmadan devam edebileceğin. Dostlarının seni hemen tanıdığı. Evde beklendiğin. Yakınlarının adeta “ ay yine mi sen! ” alışkanlığı ile seni kapıda hiç şaşırmadan karşıladığı. Tebessümünün sımsıcak mutluluklar başlatabildiği.
Bilindiğin, beklendiğin, önemsendiğin, kanıksandığın. Hiç ölmeyecekmiş gibi yarından sonralar için hayaller kurabildiğin. İçinde acı da olsa, yoksulluk da olsa, sevindiğin, sevindirebildiğin. Varlığının küçük ve önemsiz de olsa bir şeyleri tamamladığı.
Aranmıyor da olsan, cep telefonlarında adının yazılı olduğu. Yarım kalmış işlerin seni beklediği. Ödünç bir günü yaşadığını bile unuttuğun. Hiç bitmez sandığın zorlukları olan. Öyle ki, bu sınavı geçebilir miyim diye telaşlandığın, iş bulamazsam n’ olacak benim halim diye kaygılandığın. Nasılsa barışırım diye rahatlıkla küsebildiğin. Sonra özür dilerim diye hoyratça kızabildiğin.
Birden kayboluversen, ardından ağlayacaklarının olduğu.
Nasılsa yarın var diye özensizce harcayabileceğin sıradanlıkta bir gün.
Hayatta en çok hoşlandıklarım yapamadıklarım oldu...? İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor,sevilmekten korkuyor,kendisini sevilmeye layık görmediği için,düşünmekten korkuyor,sorumluluk getireceği için,konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekteen korktuğu için,duygularını ifade etmekten korkuyor,reddedileceğini düşündüğü için yaşamaktan korkuyor,gençliğinin kıymetini bilmediği için unutulmaktan korkuyor,dünyaya birşey veremediği için ölmekten korkuyor,yaşamayı bilmediği için... varmı bunları korkuszuca yaşıyan?
Diyorsun ki; 'ben sana gönlümü verdim...' İyi de gönül dediğin nedir ki ey sevgili? Ben sana hiç gönlümü verir miyim? Çünkü gönül dediğin toprağa girince toz olur, toprak olur... Ben sana ruhumu veririm... Çünkü ruhum sende sonsuzluk olur!
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem, bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti senden, sevginden vazgeçmek... Nasıl olsa alışkınım ya seni görmemeye, galiba böyle de başarabilirim...
'Ama eğer hissedersen hayatından çekildiğimi bana sana geri dönmemem için şans dile... ' Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen, tek yapabildiğim yazmak olduğundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere, seni beynimde, içimde bitirerek yazıyorum, yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden, sevginden vazgeçmek istiyorum. Yine senden habersiz...Ben seni severken de senden habersiz sevmiştim. Belki de kendimden bile habersiz... Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz 'bir tanemmm' olmuştun sen...Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde, Yoktu Sen Kadar Güzel Güleni, Sen BAL'ımdın! Yaşanmamış ve yaşamamış olsam bile Sen Özel'din... Aşk Özel'di.... 'Yağmurda Aşk Başkadır' diyenlere gülüyordum ama bende yağmurda üşüyen ellerini severek başladım seni sevmeye...Aralık'tı... İstiklal'e hiç o kadar güzel yağmur yağmazdı.... Önce aldırmadım seninle güzelleşen her şeye...Sonra tüm parfümeri dükkanlarını aşındırıp kokunu ararken anladım seni deliler gibi özlediğimi... Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Ve ben her seferinde en baştan başladım...Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum! Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum...Sesini duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duyduğumda içimin titreyip,gözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum...Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen...Zaten kolay olan ne vardı ki benim için; Sanki seni öldürmemle sevmem ararsında hiçbir fark yoktu....Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümek,yeni çıkan filmleri birlikte izlemek, saatlerce sana sarılı kalmak,sadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak, bir sabah gözlerimi açtığımda yanımda seni bulmak isterken, sen sevgimle utanmamı sağladığın için galiba gerçekten 'bir taneydin'! İşte bu yüzden imkansızlığına hep inandım! Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever olduğumda, sen benim her şeyim olduğunda ben senin için hiç yoktum...Bu yüzden yalnızlıklarım, ağlamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyeceğin en son şeydi... Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevgimden hiç bahsetmeseydim Sen beni hiç sevmedin! Ben Seni Seviyorum dediğimde Seni Seviyordum! Ben Seni Özlüyorum dediğimde Seni Özlüyordum. Ben Senin İçin Ölürüm Dediğimde ben senin özleminden zaten ölüyordum... Ve Ben Şimdi Senin Hayatından Gidiyorum! Ne zaman Aralık'ta bir yağmur yağsa, ben İstiklal'de ıslanıyor olacağım,Ne zaman bir parfümeriye girsem hala kokunu arıyor olacağım, Ne zaman bir havuz görsem, kenarında oturup seni bekliyor olacağım demiştim... Başaramadım... Ben Kaybettim... Sen Kazandın! Artık sesimi duymayacaksın... Sana sımsıkı sarılmak istiyordum, kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek, sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin! Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum...Ben artık gidiyorum Bal'ım... Eğer hayatından çekildiğimi hissedersen, bana sana geri dönmemem ve seni yeniden deliler gibi sevmemem için şans dile... Ve Lütfen, Aralık'ta yağmur yağdığında İstiklal'e gelme....
Yusuf olmaksa muradın ya da Züleyha; Korkmayacaksın ölümden. Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin. Dünyaya kafa tutacaksın tek başına. Yandaş yoldaş aramayacaksın. Bir Allah’ına bir kendine güveneceksin sadece. Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar. Tek başıma taşıyamam demeyeceksin. Ölünceye kadar taşıyacaksın şerefle. Karşılık beklemeyeceksin. Sevmek olacak tek amacın. Sevilmemişsin ne fark eder. Ayıplanmaktan korkmayacaksın. Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde kim ne derse desin… Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın. Karanlıklar sırdaşın böcekler yoldaşın olacak. Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu. İsyan etmeyeceksin vuslat beklemeyeceksin. Zaman ve mekan sizi ayıramayacak. Nerede olursan ol her daim sevdiğinin yanında olacaksın. Üzüntüsüne üzülecek sevincine sevineceksin. Sanma ki beraber olmak için yan yana olmak lazım. Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var! .. Gönül gözüyle görecek duyacaksın. Gönül diliyle konuşacaksın. Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir. Gönül dilinden anlamam konuşamam dayanamam; bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan; talip olmayacaksın Yusufluğa. Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek gönül gerek iman gerek. Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların. Kendi ayarında birini seveceksin ki mutlu olasın. Her babayiğidin harcı değildir Yusufluk ve her kadının harcı değildir Yusuf yüreklileri taşıyabilmek layık olabilmek Züleyha olabilmek! …
Bir dost istiyorum,yüreği benimle çarpan Adı sevgili olmayan dost Bir dost istiyorum,derdimi dert bilen Ben ağlarken,gülüp geçmeyen Yolları uzatmayan,uzağı yakın eden Benimle ağlayıp,benimle gülen Uzaklarda da olsa,dostça yüreği çarpan Bir dost istiyorum,gizlisi saklısı olmayan Beni anlayan,beni kollayan Bir dost istiyorum, anlamı sevgili olmayan Dost yüreğimi,dostça sarabilen Hatalarımı görüp, bana dur diyebilen Biliyorum, çok şey istiyorum Dünyada anlamı kalmayan Kalplerde yeri olmayan Yinede bir dost istiyorum Beni benden almayan.
‘Muhabbetin kâinatın esası, gayesi ve yaratılış sebebi olmasından ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Muhabbet yoksa vücud da yok hayır da yok. Şer var.Yokluk karanlıktır,varlık ise nur.Yokluğu düşünmek dahi elemdir.Varlık ise cehennemde olsa lezzettir.
Ve şu sözlerle ifade edelim
’’ Ateşin bile üşüdüğü bir yalnızlıktır yokluk yalnızlık acıdır sevmek ise tatlı yokluk acıtır.
Oysa sevilmek sevinçtir neşedir sevindirir. Hatırla o zamanı ki yokluğun kimsenin umurunda değildi. Bir taş bile yoktu üzerinde adın hatırlanacak.
Yoktun sadece yok. Yoktun! Varlığın yokluğuna seve seve tercih edildi.
Yoktun sen ve var kılındın. Seve seve var edildin Öyle ki taş katılığındakalpleri bile parçalayacak sevgiyle donandın var edeni bildin bildiğine sevindin sevildiğini bildin. Sen kalbin hiç yokken sevildin var kılındın seve seve var kılındın. Hatırla o zamanı ki ateş ısıtamazdı seni. Işıkta ışıtamazdı gözlerini. Ne kalbin vardı yalnızlığını bilecek ne gözlerin vardı ışığı özleyecek. Aşk ateşi düşürüldü kalbine. Hasret ışığı vurdu gözüne. Sevmeler tutuşturuldu kalbine ve bakışına güzeller yakıştırıldı. Sevdin sevildin sevindin sevildiğini bildin. Şimdi hatırla o zamanı ki bahardan da habersizdin. Baharla alacağın müjdelerden de. Yaşamaktan nasibin yoktu. Yaşamayı istemek bile gelmezdi aklına. Yoktun! Ne çiçeklerin vardı sevincinin yakasına asabileceğin. Nede çiçek yüzlerde sevinçle gezdirebileceğin gül yüzün. Yüzün yoktu varlığa yüze geldin göze değil. Ve sen topraktan kaldırıldın. Ve bin bahar oldu yüzün sevdiklerine çiçekler açtırdın her tebessümünle nice gönüllerde.
'Var edildin sen seve seve var edildin. Sevilerek var edildin. Bilindin sevildin sevindin sevildiğini bildin ‘’
Çünkü; Varlığın en karanlık gecelerde bile dünyamı aydınlatıyor. Adınla başlayan her cümleye ibadet etmemek için zor tutuyorum kendimi.. Seni seviyorum çünkü tüm kilometrelere rağmen yanımda olduğunu, dokunuşlarınla değil ses tonunla bile belirtmen hoşuma gidiyor.. Seni seviyorum çünkü Her geçen gün beni kendine tekrar tekrar aşık etmeyi becerebiliyorsun. Seni seviyorum çünkü seni yüreğimin tam ortasında hissetmemle kendimi mutlu kıldırıyorsun, şiirler yazdırıp, dinlettiğin her şarkı da beni büyülüyorsun.. Seni seviyorum çünkü Bana bugüne kadar kimsenin başaramadığı mutlulukları vaat ediyorsun, vaatlerin asla yalan değil, Her gün bunu hissetmek, senin için ne kadar doğru karar verdiğimi ispatlıyor.
Seni seviyorum çünkü bir şairin yazabileceği en duygu yüklü şiir gibisin benim için, yaza yaza bitirilmeyecek cinsten hem de.. Çünkü; imkansız diye bir şeyin olmadığını, sadece istemenin insan hayatında ne kadar önemli olduğuna beni inandırabiliyorsun.. Seni seviyorum çünkü seninle yaşıyor, senin benimle var olduğunu düşünüyorum.. Seni seviyorum çünkü; her gün nefes almak için bir sebebim var, ama sana her gün yeniden aşık olmak için binlerce sebebim.. Seni seviyorum çünkü benim için renklerin en anlamlısı sensin, sensiz bir hayatın resmini ne çizebilirim, ne sevebilirim, ne de kabul edebilirim.. Seni seviyorum çünkü; içimden başka bir şey yapmak gelmiyor ve bu duyguyu hayatımda ilk defa hissetmenin keyfine varıyorum.. Seni seviyorum çünkü; ne zaman bir şeyler yazmaya niyetlensem, kalemimin ucundan sadece sana dair kelimeler çıkmaya başlıyor. Bazen bir aşk bestesini düşündüğümde, sanki onu sana ben yazmışım hissine kapılıp övünmeye başlıyorum kendimce..
Çünkü; hayatım her şeyiyle sana ait, ona istediğini yapabilirsin.. İncitme demeyeceğim, en büyük korkunun bu olduğunu biliyorum çünkü.. Seni seviyorum çünkü; Sen benim ellerimden tuttuğunda adeta başka bir boyuta geçiyorum ve biliyorum ki dünyanın en büyük huzuru orada. Hep orda kalsam olmaz mı? . Seni seviyorum çünkü; ölünceye kadar yanımda olsan lanet ederdim sensiz geçirdiğim tüm o eski günlerime.. Seni seviyorum çünkü; senin gibi birinin beni sevmesi onurlandırıyor beni, hatta daha da güçlü kılıyor herşeye karşı.. Çünkü; asla kendimi bir esir gibi hissettirmiyorsun, sorgulamıyorsun, bağırmıyorsun, acıtmıyorsun, sadece seviyorsun ve bunu bana sürekli gösteriyorsun.. Seni seviyorum çünkü; Sen benden uzak bir yerlere gittiğinde aklıma kötü hiç bir şey gelmiyor, gözüm arkada kalmıyor, güven duygusunun nasıl bir şey olduğunu bana öğreten sadece sensin..
Seni seviyorum çünkü
benimle yağmurda yürüyorsun.. Bu yüzden sonraki günlerde hasta olup yatağa düşsen de asla pişmanlık duymuyorsun.. Seni seviyorum çünkü; geçmişini benim geldiğim andan itibaren yok sayıp, hayatını tamamen benim üzerime kurmuştun.. çünkü; beni en çok sen güldürüyorsun.. Seni seviyorum çünkü; kıskanıyorsun beni, her şeyden, herkesten, kendi gözünden bile.. Seni seviyorum çünkü; sen benim içimdeki o şımarık kız çocuğuna katlanıyorsun, kaprislerimi o kendine özgü tutumunla cevaplarken, kendi kendime sorup da cevaplayamadığım hiçbir soru bırakmıyorsun..
Seni seviyorum çünkü; bu kadar nedenden sonra bile, seni neden sevdiğimi anlatamıyorum..
Unuttum sanma seni Kalbimdesin unutamam O hayal gözlerini Kalbimdesin unutamam
Yüklendiğim hasretsin Geç bulduğum cennetsin Yüreğime emanetsin Kalbimdesin unutamam
Ellerimde duasın Son gördüğüm rüyasın Ünlediğim nidasın Kalbimdesin unutamam …
Ne mülkün ne ten güzelliğinin bir değeri yoktur yapımızda Aşığın duasından başka hiçbir şey yol bulamaz kapımızda Benlik hevesine düşenin gözüyle görülmeyiz özümüzle Cefâmıza hâmd, nimetimize şükreden oturur gönül tahtımızda...
Senin için ‘ yasak ‘ dediler.—Yasaklar çiğnenmek içindir, dedim.Senin için ‘ imkânsız ‘ dediler....—Önemli olan imkânsızı başarmak, dedim....Senin için ‘ olmaz ‘ dediler.—Dünya da olmayacak şey yok, dedim.Senin için ’ zor ‘ dediler.—Kolay olsaydı değeri olmazdı, dedim.‘ Onda bulduğun nedir ki ‘ dediler.—Herkeste arayıp bulamadığım, dedim.Senin için ‘ o ne ‘ dediler.—Hayattaki gülen yüzüm, dedim.‘ Ona öyle nasıl bağlandın ‘ dediler.—Ben değil o ”bağladı” dedim.‘ Oda senin gibi sevdi mi ‘ dediler.İşte cevap veremediğim tek şey buydu.‘ Eğer bunu bilmiyorsan vazgeç ‘ dediler.—Vazgeçecek olsaydım sevmezdim, dedim.
Unutmak ne dipsiz bir şeydir ki, unutanlara unuttuklarını bile unutturur. Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz. ‘Nisyan’dan unutuluştan çıkarıldık her birimiz. Yüzümüz gün ...
07.08.2011 - 18:22
öyle çok “sevdiğim” var ki...
çocukların gözlerini sevdim... içimde huzuru, mutluluğu yaşattığı için...
dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim... yaşamın her döneminde, savaşmam gerektiğini öğrettiği için...
başarısızlıkları sevdim... başarıya giden yolu gösterdikleri için...
geceleri sevdim... tüm günümü nasıl geçirdiğimi değerlendirme olanağı verdiği için...
insanların sorunlarını dinlemeyi sevdim... yaşamın gerçeklerini görüp, daha olgun insan olacağımı bildiğim için...
duyulan eksiklikleri sevdim... her şeye sahip olmanın, insanı ne kadar mutsuz ettiğini bildiğim için...
sabahın erken saatlerinde çalan çalar saatimin sesini sevdim... bana bugün de yaşama olanağı verildiğini gördüğüm için...
buzlu yollarda yürümeyi sevdim... yaşamda da atılan yanlış bir adımın, insana ne denli acı vereceğini anımsattığı için...
uzaklıkları sevdim... özlemlerin duyguları pekiştirdiğini bildiğim için...
yaşamın renklerini sevdim... yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için...
bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim... kendimi iyi duyumsadığımda, yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için...
her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim... üzüntülere liman olursak,
mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için...
sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim... sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için...
arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim... içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için...
alıntı
07.08.2011 - 17:05
Bazen sığınacak bir liman ararsın yorgun düştüğünde, istersinki o an seni lodosun rüzgarında bir oyana bi buyana savrulurken gel bana demir at diyecek bir liman hani o demesede sen gidersin atarsın kendini, fakat başlar o seni sorgulamaya, devam etseydin ya yoluna niye beni meşgul ediyorsun. Rüzgara, dalgalara karşı koymalıydın senin bi hedefin var gitmen gereken bir yer var durma bende, devam et mecbursun. Anlatmaya çalışırsın çaresizce dersin onlar benim elimde değil, ama dinlemez senin hataların üstüste defalarca hata yapılmaz belki haklıdır bir kaç kez dümeni yanlış yere sürsende sonuçta bazı nedenler senin elinde olmadan olmuştur o hatalar.
Bir gün gelecek deniz durulacak, sen daha bi tecrübeli, daha istikrarlı o yola çıkacaksın tabiki sana inanıp güvenenlerin verdiği güven, dara düştüğünde uzattıkları bir el seni daha güçlü kılıcak hatta o dal öyle bir yerden gelirki bunu ne sen beklersin nede umarsın yok dediğinde, boşluktayım dediğinde uzaklardan çok uzaklardan hatta tanımasan bile Allahın bir lütfuyla gelicek o dal sana, o güzel ahlakıyla öğretecek bilmediklerini, düşünemediklerini düşündürecek sana. işte bu sayede sen o yola öyle bir çıkıcaksınki her engele göğüs gereceksin hatta dalgalara, rüzgara bile yön vereceksin yaşanmışlıklar senin tecrüben olacak.
Veee bir gün o limanı görceksin gel diyecek sana misafirim ol sende hiç tereddüt etmeden gideceksin yine çünkü o liman seni kabul etmemekle güçlendirdi, törpüledi onun bu iyiliğine karşı gideceksin daha önceleri seni kabul ettiği için gideceksin o günde oda istemedi seni diğerleride böyle olması sende hırs yaptı ve bugünlerinde onunda payı vardı şimdi sen ona o sana anlatacak nerelerden nasıl yol kateettiğinizi şaşıracaksınız, güleceksiniz. Her zaman birbirinizi sevgiyle anacaksınız. ALINTI
07.08.2011 - 15:59
AYAĞIMI SIKIYOR
Eski Roma'nın ünlü generallerinden birinin eşi dünya güzeli bir kadınmış.
Kültürü, neşesi, ev sahibeliği üslubuyla benzeri güç bulunur bir 'şahane kadın' Boşanacakları haberi çıkmış,bütün Roma bu haberle çalkalanıyor.
Yakın arkadaşları bir cesaret konuyu açmışlar:
- Eşin Roma'nın en güzel, en beğenilen, gıpta edilen kadını, diye
başlamışlar; lafı birbirinin ağzından alarak dakikalarca övdükten sonra,sözü şu suale getirmişler. Nasıl olur da ondan ayrılmayı düşünebilirsin?
General bacağını uzatarak:
- Çizmemi beğendiniz mi önce onu söyleyin bana, demiş.
- Çok güzel!
- Tay derisinden yapılmıştır. Sicilya'nın en marifetli çizmecisi
tarafından, kendi eliyle,benim için yapılmıştır. Bir benzerini bütün Roma'da bulamazsınız.
- Belli, demiş arkadaşları. Benzersiz derken de haklısın. Ama bunun, bizim sualimizle ne alakası var?
Arkadaşlarının merakını iki kelimeyle gidermiş general:
- Ayağımı sıkıyor; ....
İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür..
alıntı
01.08.2011 - 17:51
'Susmak mâna eksikliğinden değil, belki mânanın derinliğindendir.'[Hz.mevlana]
12.07.2011 - 12:36
“Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için,,,
“Bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için,,,
“Bazen ağlamak gerekir, açılmak için,,,
“Bazen anmak gerekir, anılmak için,,,
“Bazen de susmak gerekir, duymak için,,,
Şems-i Tebrîzî
08.07.2011 - 17:29
Bir gün bunalırsan,sıkıntını paylaşmak istersen
BENİ ARA
İki elim kanda olsa gelirim,sıkıntılarını yok ederim
Bir gün ağlıyacak gibi olursan da
BENİ ARA
Seni belki güldüremem ama, Söz veriyorum,
Seninle birlikte ağlayabilirim,Bir gün uzaklara kaçmak istersen
Beni aramakta çekinme,seni belki durduramam ama,
Senle birlikte koşabilirim….
Bir gün yüksek bir köprüden,atlamaya kalkarsan da
ARA BENİ
Seninle birlikte atlıyamam
AMA
Aşağıda bekler,seni tutabilirimbir gün her hangi bir konuda
Kararsız kalırsan
ARA BENİ
Seni Senden fazla düşünür,sana fikirler verebilirim….
Bir günkimseyi dinlememeye,karar verirsen de
ARA BENİ
Ağzımı açmayacağımı,söyleyemediklerini bile
Dinliyeceğim bil…..
Bir gün Beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme yine
ARA BENİ
Göreceksin…
Sana kıyamam kızamam üzmem seni
Bir gün beni ararsan ve benden,karşılık alamazsan
SÖZ VER
O zaman sen ulaşmalısın bana,Çünkü
O zaman bir MELEĞE gereksinim duyduğumu bilmelisin
Seni Seviyorum DOSTUM…..
(Bir slayt’tan alıntıdır)
06.07.2011 - 12:09
Pardon Aşka Ayıp Oluyor
Günümüz insanı aşka aşık, aşığa değil… Aşkların kısa dönem askerlik gibi kısa sürmesinin nedeni herhalde bu.
Zaplanan aşıklar dönemi bu dönem! Kanaldan kanala geçer gibi aşıktan aşığa geçiliyor.Peki bu neden böyle oluyor? Çünkü insan insana sevgisiz, insan insana tahammülsüz, insan insan için fedakarlık duygusunu yitirmiş, insan insana kendini adamaktan kaçıyor.
Oysa fedakarlık, adanmışlık varsa vardır aşk. Fedakarlığın, adanmışlığın yaşamadığı yerde yaşamaz aşk.Ne yazık ki uğruna kendini adadığı ne bir ideali var günümüz insanının… Ne de uğruna kendini adadığı bir aşkı…
Nerde ideali, aşkı uğruna her şeyden vazgeçen dünün insanı…Nerde hiçbir şey için hiçbir şeyden vazgeçmeyen bu günün insanı…
Bu günün insanı aşkta köşe dönmeci. Emek harcamadan yaşamak istediği gibi, emek harcamadan aşk yaşamak istiyor. Sevmeden sevilmek, vermeden almak istiyor.
Hiç değilse bir koyup üç almak istiyor. Bir koyup üç alamadı mı ilişki bitiyor. İlişkiler çıkar menfaat üzerine kurulu.
Elektriklenmeler kısa devre. Bir günlük elektriklenmeler, bir gecelik ilişkiler aşk sanılıyor.
Sevgili bayanlar baylar, aşka ayıp oluyor
04.07.2011 - 15:44
iki kelime
Her şey o iki kelimeyi söylemek mi?
Sence ……
Ya yüreğimin haykırışları….
Ya geceleri uyutmayan hayalinle sohbetim…
Ya damarlarımdaki kanın seninle akması…
Bunlar hep boş şeyler mi? ......
S e n i s e v m e k,söylemek değildir…
U N U T M A….! ! !
Seni alıp yüreğime koymaktır….
Her şey o iki kelimeyse….
Ben seni dili olmayan biri gibi S E V İ Y O RU M
30.06.2011 - 17:49
AŞKIN SESSİZ HARFLERİ
Bitmeyen aşk varmı? Bunu bilmiyorum.Çünkü aşkın içinde zaten karmaşa aşkın içinde zaten her duygunun tavan yapması ve çünkü aşkın içinde zaten her an ortaya çıkmaya hazır bekleyen acı yok mu?
Her şey yolunda gidiyordur, evet yolunda gitmesi için başlanmıştır zaten. Her aşkta biri daha çoktur. Daha çok özler, daha çok özenir, daha çok bekler, daha çok ister, daha yoğun daha coşkuludur.
Bu durum diğerine bir tek daha çokluk hakkı verir, daha çok şimarma...Ve bir gün biri fark eder bir şeylerin yolunda gitmediğini. Bir gün biri fark eder diğerinin giden olacağını, kendisine bu aşkta düşen rolün kalan olması gerektiğini.·Ve diğeri, diğeri toparlanmıştır yavaş yavaş, ardında yalnızca soru işaretleri bırakarak.
Hazırdır yalnızca tıpkı aşka başlamak için olduğu gibi gitmek için de uygun zaman uygun zemini bekliyordur.Ne bıraktığı çoğu kez umrunda olmadan.Diğeri gider, kalana yaşanmışlıklar ve soru işaretleri bırakarak.Biri kalır soru işaretlerinin içinden en azından birkaçının yanıtını bulabilmeyi umarak, acıyarak.
Diğeri birini genellikle unutur ama biri diğerini hep karmakarışık duygularla hatırlar.Ve sonuç olarak evvel zaman içinde kalbur saman içinde BİRİ kaybolur, DİĞERİ anı olur...
alıntı
30.06.2011 - 16:09
Edep
Edep bir insanın sabrının zorlanmasında bile dilini kalbine değdirip
avaz avaz bağırması gereken yerde tevekkül göstermesidir.
sabır tevekkülün anahtarı susmak da edebin kapısıdır.
Varsınlar bunun adına korkaklık, duyarsızlık ve hatta kolayına kaçmak desinler.
Ben Bunun adına
EDEBİ İLE SÜKÛT ETMEKTİR.! Diyorum.
SÜKÛT ETTIM, ŞAHIT OL YA RAB.!
Ferhan Aşar Kırçiçek
30.06.2011 - 10:00
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
...(siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklımıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı;
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil
25.06.2011 - 08:15
Aşk Dediğin
Aşk dediğin elif gibi olmalı dümdüz dosdoğru…
Aşk dediğin ışın gibi olmalı şekilsiz şüphesiz ve üç noktası özü sözü gözü anlatmalı…
Aşk dediğin kaf gibi olmalı kaf dağı gibi ulaşılmaz erişilmez olmalı iki zirvesi iki nokta gibi
göğe uzanmalı biri can biri canan olmalı… Hem kaf aşkın kalbidir onu çıkarınca gariye aşk
kalır mide kalır…Aşk dua etmektir; “Yarabbi ona da benim sevgimi ver” gibi dualar aşığın
duası değildir çünkü aşkta karşılık beklemek yoktur. Aşığın duası her an “Yarabbi onun
hakkında hep en hayrlısını nasip et ona gelecek dertler üzüntüler bana gelsin” diyebilmektir.
Ya da “Ben öleyim o kalsın ben ağlayayım o gülsün” …İşte Aşık en azından diyebilmeli ki
“Yarabbi benim vücudumu iki kişilik yap eğer onun cezası varsa onun yerine de ben
yanayım yer kalmasın cehennemde o dışarda kalsın.”
Aşk en çok da haddini bilmektir…
Ve Aşk susmayı bilmektir susabilmektir…
19.06.2011 - 15:12
Güclüyüm artık ufak yalanlara inanmam 'kıyamam'sözcüğü yok artık olmasında.Kazandıklarımla kaybettiklerimi ayrıştıralı çok oldu.Uğruna canımı veririm dediğim insanların sırası değişti bende.Susmuyorum artık! Her şeyimi sıfırladığım günlerde kim varsa yanımda o dur benim canım.Benim kıyamadıklarım değil bana kıyamayanlar değerli artık bende.Eksilende siz Eksilten de.! Değer biçtiğim halde değersizleşende...
15.06.2011 - 19:15
ALLAH'IM! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
Sen benim DUALARIMI.......Bana DUA edenlerin DUALARINI........ ve Benden DUA isteyenlerin......DUALARINI kabul eyle......
13.06.2011 - 18:13
Ödünç bir günü yaşıyor olsaydın...
Bitmiş ömründen bir gün alacaklı olduğunu düşün. Nasıl olduysa, sen öldükten sonra, ömründen bir gününü eksik yaşadığın hesaplanmış.
Alacaklı olduğun günü yeryüzünde yaşayıp sessizce geri dönebileceğini söylüyorlar. Mezarlığın kapısından bir gölge gibi süzülüyorsun sabaha doğru. Ölümünün üzerinden yıllar geçmiş. Çoktan ölmüş biri olarak biliniyorsun.
Yapmak istediğin ilk şey ne olurdu? Eve gitmek mi? Elbette! Yola çıktın. Her zaman yürüdüğün sokaktan evine doğru yürüyorsun. Özlediğin dostlarının yüzünü görmeyi umuyorsun. Ama birden özel durumunu hatırlıyorsun. Onlara ödünç bir gün daha verilmedi ki.. Boş yere selam verecek bir dost yüzü arıyorsun.
Umutsuzca yüzünü görünce sevinecek bir ahbabının yanıbaşından süzülmesini bekliyorsun. Mahallen tanınmaz halde. Daha kötüsü, sen tanınmıyorsun. Neyse ki, az ilerde bakkal olacak, oradan kızına bir şekerleme almak niyetindesin.
Şükür ki bakkal yerinde duruyor: sevdiğini bildiğin akide şekerlerinden dolduruyorsun cebine. Kapının ziline bastın heyecanla. Açıldı. Eve geç kalmışsın. O kadar geç kalmışsın ki. Ne şekere sevinecek bir yüz var evinde ne de şekerlere sevinince sevineceğin bir yüzün kalmış evdekilerin gözünde.
Yılların hasretini bir anda söze taşımak istiyorsun ama düğümleniyor boğazın. Kendini tanıtsan bile, inanmayacaklar. İnansalar bile, o günü, o tek gününü, o biricik gününü onların şaşkınlığı, tedirginliği, inanmaz bakışları, şüpheli sorgulamaları ile geçireceksin. O kısacık gününü, canından çok sevdiğin torunlarınıı kendine alıştırmakla harcayacaksın.
Bu zor işte başarılı olsan bile, bir günlük ömrün bittiğinde arkandan ağlamasını bilmeyecekler. “ Yine bekleriz” diyemeyecekler içtenlikle. Evden uğurlanırken, akşama dönmesi beklenen, yolu gözlenen bir baba yahut anne, bir kardeş, bir evlat olamayacaksın. Kendi varlığını sahicileştirme yolunda sarp bir yokuş çıkacak önüne.
Asla, ömrünün eksik kalan o gününde hak ettiğin yere tırmanamayacaksın. Varlığın o kadar lüzumsuz gelecek ki yakınlarına, hayatlarından çekildiğinde, derin bir “ oh! ” çekecekler. Bu tuhaflık geçti diye, konu komşuya ne deriz mahcubiyetinden kurtulduk diye rahatlayacaklar. Öyle sıcacık bir aşinalıkla karşılanmıyorsun evde. Öyle her zamanki tatlı bekleyişle beklenmiyorsun kapılarda.
Elindeki oyuncaklar çocukları sevindirmeye yetmiyor. Gülün ve gülücüğün sevgili bir muhatap bulamıyor. Dünyanın telaşına bile katılamıyorsun canı gönülden. Bıraktığın yerden devam edeceğin bir meşguliyetin yok. Bir pencere önünü doldurmuyor yüzün. Yarım kalmış sevinçleri tamamlamaya yetmiyor tebessümlerin. Herhangi bir şeyin parçası, herhangi bir işin tamamlayıcısı değilsin. Sesini duyanlar seviniyor değiller. Hasret dolu bakışların boşluğa düşüyor.
Varlığın bir yeri dolduruyor değil evinde bile. Yokluğun varlığından daha çok kanıksanmış. Sensiz de olsa her şey tamam. Hatta, çoğu şeyi varlığınla eksiltiyorsun. Mutlulukları yarısından bölüyorsun. Huzuru kaçırıyorsun hayret dolu bakışlarınla. Yabancılıklar düşürüyorsun aşina yüzlere. Soğuk bir hançer gibi sokuluyorsun neşeli dakikalara. Dağıttığın huzuru, parçaladığın sevinçleri ardında bırakıp, varlığının lüzumsuzluğunu acıyla görüp, kocaman bir hayal kırıklığı ile geri dönerdin belki...
Böyle yaşamaktansa, öleyim daha iyi” deyip mezarlık kapısından içeri süzülürdün bile-isteye. Belki de sitem ederdin ömrünün eksik gününü sana böylece ödemeye kalkanlara. Tedirginlikle yaşadığın, yabancı görülüp bir köşeye atıldığın, dost seslerini hiç bulamadığın, aşina yüzlere hiç varamadığın o günü yaşanmış saymazdın. “ Bunu saymam! ” derdin. Yeni bir gün daha isterdin. Yepyeni bir gün...
Aslında ölmüş olduğunun kimselerce bilinmediği.. Hayata, kaldığın yerden, kimseyi şaşırtmadan devam edebileceğin. Dostlarının seni hemen tanıdığı. Evde beklendiğin. Yakınlarının adeta “ ay yine mi sen! ” alışkanlığı ile seni kapıda hiç şaşırmadan karşıladığı. Tebessümünün sımsıcak mutluluklar başlatabildiği.
Bilindiğin, beklendiğin, önemsendiğin, kanıksandığın. Hiç ölmeyecekmiş gibi yarından sonralar için hayaller kurabildiğin. İçinde acı da olsa, yoksulluk da olsa, sevindiğin, sevindirebildiğin. Varlığının küçük ve önemsiz de olsa bir şeyleri tamamladığı.
Aranmıyor da olsan, cep telefonlarında adının yazılı olduğu. Yarım kalmış işlerin seni beklediği. Ödünç bir günü yaşadığını bile unuttuğun. Hiç bitmez sandığın zorlukları olan. Öyle ki, bu sınavı geçebilir miyim diye telaşlandığın, iş bulamazsam n’ olacak benim halim diye kaygılandığın. Nasılsa barışırım diye rahatlıkla küsebildiğin. Sonra özür dilerim diye hoyratça kızabildiğin.
Birden kayboluversen, ardından ağlayacaklarının olduğu.
Nasılsa yarın var diye özensizce harcayabileceğin sıradanlıkta bir gün.
Farkında mısın? O gün, bugün...
senai demirci
08.06.2011 - 13:25
Hayatta en çok hoşlandıklarım yapamadıklarım oldu...? İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor,sevilmekten korkuyor,kendisini sevilmeye layık görmediği için,düşünmekten korkuyor,sorumluluk getireceği için,konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekteen korktuğu için,duygularını ifade etmekten korkuyor,reddedileceğini düşündüğü için yaşamaktan korkuyor,gençliğinin kıymetini bilmediği için unutulmaktan korkuyor,dünyaya birşey veremediği için ölmekten korkuyor,yaşamayı bilmediği için... varmı bunları korkuszuca yaşıyan?
06.06.2011 - 15:01
Diyorsun ki; 'ben sana gönlümü verdim...' İyi de gönül dediğin nedir ki ey sevgili? Ben sana hiç gönlümü verir miyim? Çünkü gönül dediğin toprağa girince toz olur, toprak olur... Ben sana ruhumu veririm... Çünkü ruhum sende sonsuzluk olur!
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
06.06.2011 - 08:06
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem, bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti senden, sevginden vazgeçmek... Nasıl olsa alışkınım ya seni görmemeye, galiba böyle de başarabilirim...
'Ama eğer hissedersen hayatından çekildiğimi bana sana geri dönmemem için şans dile... '
Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen, tek yapabildiğim yazmak olduğundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere, seni beynimde, içimde bitirerek yazıyorum, yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden, sevginden vazgeçmek istiyorum.
Yine senden habersiz...Ben seni severken de senden habersiz sevmiştim. Belki de kendimden bile habersiz...
Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz 'bir tanemmm' olmuştun sen...Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde, Yoktu Sen Kadar
Güzel Güleni, Sen BAL'ımdın!
Yaşanmamış ve yaşamamış olsam bile Sen Özel'din... Aşk Özel'di....
'Yağmurda Aşk Başkadır' diyenlere gülüyordum ama bende yağmurda üşüyen
ellerini severek başladım seni sevmeye...Aralık'tı... İstiklal'e hiç o kadar güzel yağmur yağmazdı....
Önce aldırmadım seninle güzelleşen her şeye...Sonra tüm parfümeri dükkanlarını aşındırıp kokunu ararken anladım seni deliler gibi özlediğimi...
Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Ve ben her seferinde en
baştan başladım...Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum!
Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum...Sesini
duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duyduğumda içimin titreyip,gözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum...Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen...Zaten kolay olan ne vardı ki benim için; Sanki seni öldürmemle sevmem ararsında hiçbir fark yoktu....Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümek,yeni çıkan filmleri birlikte izlemek, saatlerce sana sarılı kalmak,sadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak, bir sabah gözlerimi açtığımda yanımda seni bulmak isterken, sen sevgimle utanmamı sağladığın için galiba gerçekten 'bir taneydin'!
İşte bu yüzden imkansızlığına hep inandım!
Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever olduğumda, sen benim her şeyim olduğunda ben senin için hiç yoktum...Bu yüzden yalnızlıklarım, ağlamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyeceğin en son şeydi...
Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevgimden hiç bahsetmeseydim
Sen beni hiç sevmedin!
Ben Seni Seviyorum dediğimde Seni Seviyordum!
Ben Seni Özlüyorum dediğimde Seni Özlüyordum.
Ben Senin İçin Ölürüm Dediğimde ben senin özleminden zaten ölüyordum...
Ve Ben Şimdi Senin Hayatından Gidiyorum!
Ne zaman Aralık'ta bir yağmur yağsa, ben İstiklal'de ıslanıyor olacağım,Ne zaman bir parfümeriye girsem hala kokunu arıyor olacağım, Ne zaman bir havuz görsem, kenarında oturup seni bekliyor olacağım demiştim... Başaramadım...
Ben Kaybettim...
Sen Kazandın!
Artık sesimi duymayacaksın...
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum, kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek, sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin!
Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum...Ben artık gidiyorum Bal'ım...
Eğer hayatından çekildiğimi hissedersen, bana sana geri dönmemem ve seni yeniden deliler gibi sevmemem için şans dile...
Ve Lütfen, Aralık'ta yağmur yağdığında İstiklal'e gelme....
Mehmet Coşkundeniz
05.06.2011 - 18:21
Yusuf Olabilmek
Yusuf olmaksa muradın ya da Züleyha;
Korkmayacaksın ölümden.
Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin.
Dünyaya kafa tutacaksın tek başına.
Yandaş yoldaş aramayacaksın.
Bir Allah’ına bir kendine güveneceksin sadece.
Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar.
Tek başıma taşıyamam demeyeceksin.
Ölünceye kadar taşıyacaksın şerefle.
Karşılık beklemeyeceksin.
Sevmek olacak tek amacın.
Sevilmemişsin ne fark eder.
Ayıplanmaktan korkmayacaksın.
Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde kim ne derse desin…
Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın.
Karanlıklar sırdaşın böcekler yoldaşın olacak.
Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu.
İsyan etmeyeceksin vuslat beklemeyeceksin.
Zaman ve mekan sizi ayıramayacak.
Nerede olursan ol her daim sevdiğinin yanında olacaksın.
Üzüntüsüne üzülecek sevincine sevineceksin.
Sanma ki beraber olmak için yan yana olmak lazım.
Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var! ..
Gönül gözüyle görecek duyacaksın.
Gönül diliyle konuşacaksın.
Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir.
Gönül dilinden anlamam konuşamam dayanamam;
bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan; talip olmayacaksın Yusufluğa.
Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek gönül gerek iman gerek.
Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların.
Kendi ayarında birini seveceksin ki mutlu olasın.
Her babayiğidin harcı değildir Yusufluk
ve her kadının harcı değildir Yusuf yüreklileri taşıyabilmek
layık olabilmek Züleyha olabilmek! …
Fahrettin PETRİÇLİ
01.06.2011 - 13:57
***Bir Dost İstiyorum***
Bir dost istiyorum,yüreği benimle çarpan
Adı sevgili olmayan dost
Bir dost istiyorum,derdimi dert bilen
Ben ağlarken,gülüp geçmeyen
Yolları uzatmayan,uzağı yakın eden
Benimle ağlayıp,benimle gülen
Uzaklarda da olsa,dostça yüreği çarpan
Bir dost istiyorum,gizlisi saklısı olmayan
Beni anlayan,beni kollayan
Bir dost istiyorum, anlamı sevgili olmayan
Dost yüreğimi,dostça sarabilen
Hatalarımı görüp, bana dur diyebilen
Biliyorum, çok şey istiyorum
Dünyada anlamı kalmayan
Kalplerde yeri olmayan
Yinede bir dost istiyorum
Beni benden almayan.
Mahperi Koç
01.06.2011 - 07:58
Kainatın Mayası Muhabbet
MUHABBET
Sevgi, sevmek manasına gelir.
‘Muhabbetin kâinatın esası, gayesi ve yaratılış sebebi olmasından ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Muhabbet yoksa vücud da yok hayır da yok. Şer var.Yokluk karanlıktır,varlık ise nur.Yokluğu düşünmek dahi elemdir.Varlık ise cehennemde olsa lezzettir.
Ve şu sözlerle ifade edelim
’’ Ateşin bile üşüdüğü bir yalnızlıktır yokluk yalnızlık acıdır sevmek ise tatlı yokluk acıtır.
Oysa sevilmek sevinçtir neşedir sevindirir. Hatırla o zamanı ki yokluğun kimsenin umurunda değildi. Bir taş bile yoktu üzerinde adın hatırlanacak.
Yoktun sadece yok. Yoktun! Varlığın yokluğuna seve seve tercih edildi.
Yoktun sen ve var kılındın. Seve seve var edildin Öyle ki taş katılığındakalpleri bile parçalayacak sevgiyle donandın var edeni bildin bildiğine sevindin sevildiğini bildin.
Sen kalbin hiç yokken sevildin var kılındın seve seve var kılındın. Hatırla o zamanı ki ateş ısıtamazdı seni. Işıkta ışıtamazdı gözlerini.
Ne kalbin vardı yalnızlığını bilecek ne gözlerin vardı ışığı özleyecek. Aşk ateşi düşürüldü kalbine.
Hasret ışığı vurdu gözüne. Sevmeler tutuşturuldu kalbine ve bakışına güzeller yakıştırıldı.
Sevdin sevildin sevindin sevildiğini bildin. Şimdi hatırla o zamanı ki bahardan da habersizdin.
Baharla alacağın müjdelerden de. Yaşamaktan nasibin yoktu. Yaşamayı istemek bile gelmezdi aklına. Yoktun! Ne çiçeklerin vardı sevincinin yakasına asabileceğin. Nede çiçek yüzlerde sevinçle gezdirebileceğin gül yüzün.
Yüzün yoktu varlığa yüze geldin göze değil. Ve sen topraktan kaldırıldın. Ve bin bahar oldu yüzün sevdiklerine çiçekler açtırdın her tebessümünle nice gönüllerde.
'Var edildin sen seve seve var edildin. Sevilerek var edildin. Bilindin sevildin sevindin sevildiğini bildin ‘’
ALINTI
30.05.2011 - 09:46
Duy Beni Gökyüzü Seviyor Ve Seviliyorum…
Çünkü;
Varlığın en karanlık gecelerde bile dünyamı aydınlatıyor. Adınla başlayan her cümleye ibadet etmemek için zor tutuyorum kendimi..
Seni seviyorum çünkü
tüm kilometrelere rağmen yanımda olduğunu, dokunuşlarınla değil ses tonunla bile belirtmen hoşuma gidiyor..
Seni seviyorum çünkü
Her geçen gün beni kendine tekrar tekrar aşık etmeyi becerebiliyorsun.
Seni seviyorum çünkü
seni yüreğimin tam ortasında hissetmemle kendimi mutlu kıldırıyorsun, şiirler yazdırıp, dinlettiğin her şarkı da beni büyülüyorsun..
Seni seviyorum çünkü
Bana bugüne kadar kimsenin başaramadığı mutlulukları vaat ediyorsun, vaatlerin asla yalan değil,
Her gün bunu hissetmek, senin için ne kadar doğru karar verdiğimi ispatlıyor.
Seni seviyorum çünkü
bir şairin yazabileceği en duygu yüklü şiir gibisin benim için, yaza yaza bitirilmeyecek cinsten hem de..
Çünkü;
imkansız diye bir şeyin olmadığını, sadece istemenin insan hayatında ne kadar önemli olduğuna beni inandırabiliyorsun..
Seni seviyorum çünkü
seninle yaşıyor, senin benimle var olduğunu düşünüyorum..
Seni seviyorum çünkü;
her gün nefes almak için bir sebebim var, ama sana her gün yeniden aşık olmak için binlerce sebebim..
Seni seviyorum çünkü
benim için renklerin en anlamlısı sensin, sensiz bir hayatın resmini ne çizebilirim, ne sevebilirim, ne de kabul edebilirim..
Seni seviyorum çünkü;
içimden başka bir şey yapmak gelmiyor ve bu duyguyu hayatımda ilk defa hissetmenin keyfine varıyorum..
Seni seviyorum çünkü;
ne zaman bir şeyler yazmaya niyetlensem, kalemimin ucundan sadece sana dair kelimeler çıkmaya başlıyor.
Bazen bir aşk bestesini düşündüğümde, sanki onu sana ben yazmışım hissine kapılıp övünmeye başlıyorum kendimce..
Çünkü;
hayatım her şeyiyle sana ait, ona istediğini yapabilirsin.. İncitme demeyeceğim, en büyük korkunun bu olduğunu biliyorum çünkü..
Seni seviyorum çünkü;
Sen benim ellerimden tuttuğunda adeta başka bir boyuta geçiyorum ve biliyorum ki dünyanın en büyük huzuru orada. Hep orda kalsam olmaz mı? .
Seni seviyorum çünkü;
ölünceye kadar yanımda olsan lanet ederdim sensiz geçirdiğim tüm o eski günlerime..
Seni seviyorum çünkü;
senin gibi birinin beni sevmesi onurlandırıyor beni, hatta daha da güçlü kılıyor herşeye karşı..
Çünkü;
asla kendimi bir esir gibi hissettirmiyorsun, sorgulamıyorsun, bağırmıyorsun, acıtmıyorsun, sadece seviyorsun ve bunu bana sürekli gösteriyorsun..
Seni seviyorum çünkü;
Sen benden uzak bir yerlere gittiğinde aklıma kötü hiç bir şey gelmiyor,
gözüm arkada kalmıyor, güven duygusunun nasıl bir şey olduğunu bana öğreten sadece sensin..
Seni seviyorum çünkü
benimle yağmurda yürüyorsun.. Bu yüzden sonraki günlerde hasta olup yatağa düşsen de asla pişmanlık duymuyorsun..
Seni seviyorum çünkü;
geçmişini benim geldiğim andan itibaren yok sayıp, hayatını tamamen benim üzerime kurmuştun..
çünkü;
beni en çok sen güldürüyorsun..
Seni seviyorum çünkü;
kıskanıyorsun beni, her şeyden, herkesten, kendi gözünden bile..
Seni seviyorum çünkü;
sen benim içimdeki o şımarık kız çocuğuna katlanıyorsun, kaprislerimi o kendine özgü tutumunla cevaplarken,
kendi kendime sorup da cevaplayamadığım hiçbir soru bırakmıyorsun..
Seni seviyorum çünkü;
bu kadar nedenden sonra bile, seni neden sevdiğimi anlatamıyorum..
Unuttum sanma seni
Kalbimdesin unutamam
O hayal gözlerini
Kalbimdesin unutamam
Yüklendiğim hasretsin
Geç bulduğum cennetsin
Yüreğime emanetsin
Kalbimdesin unutamam
Ellerimde duasın
Son gördüğüm rüyasın
Ünlediğim nidasın
Kalbimdesin unutamam …
27.05.2011 - 12:43
Ne mülkün ne ten güzelliğinin bir değeri yoktur yapımızda
Aşığın duasından başka hiçbir şey yol bulamaz kapımızda
Benlik hevesine düşenin gözüyle görülmeyiz özümüzle
Cefâmıza hâmd, nimetimize şükreden oturur gönül tahtımızda...
21.05.2011 - 09:22
Senin için ‘ yasak ‘ dediler.—Yasaklar çiğnenmek içindir, dedim.Senin için ‘ imkânsız ‘ dediler....—Önemli olan imkânsızı başarmak, dedim....Senin için ‘ olmaz ‘ dediler.—Dünya da olmayacak şey yok, dedim.Senin için ’ zor ‘ dediler.—Kolay olsaydı değeri olmazdı, dedim.‘ Onda bulduğun nedir ki ‘ dediler.—Herkeste arayıp bulamadığım, dedim.Senin için ‘ o ne ‘ dediler.—Hayattaki gülen yüzüm, dedim.‘ Ona öyle nasıl bağlandın ‘ dediler.—Ben değil o ”bağladı” dedim.‘ Oda senin gibi sevdi mi ‘ dediler.İşte cevap veremediğim tek şey buydu.‘ Eğer bunu bilmiyorsan vazgeç ‘ dediler.—Vazgeçecek olsaydım sevmezdim, dedim.
[ Can Yücel ]
Toplam 168 mesaj bulundu