Bir yağmur çisemişti sokaklara geceden Sana gelmek istiyorum bu sabah Gözlerimde kan tortusu gecelerden uykular Yıllara solmuş resmin Avuçlarıma bıkmış.. Cebimin saklısında posta pullu acılar
Birazdan bir horoz ötecek sokağında bilirim.. Karanlıklar bir şafağa susacak Ve ben çalacağım kapını ürkek ellerle İnsaniyetine sığınarak Şaşırma karışmış sakalıma saçıma Ayakkabım yırtık işte neyleyim.. Yamalı bir pantolon seni gücendirmesin Düşmez kalkmaz bir Allah.
Ne vardı.. Ne vardı be yüreğine koyup ağırlasaydın? Yasını tutuşturmak yerine bir sevdanın Ne olurdu gülmeyi elimden almasaydın Talanı böyle mi olacaktı Beni bir yağmasına terk ettiğin yılların..
De ki o sevdaya dahlim olmadı Gönül terim gözlerinden domur domur akmadı Haydi bunları birer birer atalım Peki elimdekiler ne oldu? Gel.. Gel gidenin hesabını tutalım Kimden geldi kışları dağlarımın Boran boran kim savurdu bir ömrü Hani gençlik diyorlar ya? O vergisi Tanrının.. Bilmem ki kimin için pervasız Nerelere bıraktın...
Çisil çisil bir yağmur karasına gecenin Sana gelmek zorundayım. Bulanmışım.. naçarım.. Sevda kimmiş ben de kim! Dersimi aldım. Dizlerine yatınca Vardı ya o elin-tarak okşadığın saçlarım? Yaşam duvarlarını kazmalıyan zamanın Geçenlerde boz-bulanık tozlarına bıraktım
Yıllar mı zorlu çıktı Yoksa sen mi vefasız? Birileri bir şeyler yaptı da kavrayamadım... Hani çokça öptüğün düzü var ya alnımın Zamansız ayaklanmış Görmedin ki kaç karışa fırlattım..
Elimde neler vardı geride ne bıraktım Haydi bunları da kalem-kalem atalım Hem bana gönül borcu da neymiş Say ki senin tuvalin değil arta kalanım
Öğretilen gibi olmadı be hayat gülüm.. Boş ver Boş ver Bu hesabı kapatalım...
Benim değil yaprağını erken dökmüş içimdeki ağaçlar Hasreti kahır kahır ben değilim imbiklemiş demlemiş Peki kim bu? Dört bir yanı tarumar. Söyle bu kim? O sen sonu, Mevsim mevsim sonbahar
Artık bir ney eskisi değil yürek kanamalarım Sancıları da keman ahı değil anılarımın Say ki.. Say ki nevruzları da hala duruyor yüreğimin Baharsız dağlanmadım Kararmadım.. kavrulmadım.. yanmadım.. Eylüllü bir şafağına şu Elazığ’ın Kaldırıp kalemimi hiç yoktan sana buladım.. Yoksulluk demişler ya Yedi başlı ejdermiş Toz duman kan revanım Yelkenleri suya hal saldım ha salıcam..
Demem o ki Kusura kalma e mi Artık mısralarımı satacağım O ırgat yüreğimin nasır kaş emeğini Gizli katmanlarına nasıl da mühürlemiştim sabrı Kimin aklına gelirdi ki bir gün Köhnemiş dükkanların tozlu vitrinlerine Seni kitap-kitap bırakacağım..
Töresi mi bu yoksa Şu büyülü kör yumak edebiyat dünyasının? Yazanı yıkık viran.. Ozanı darmadağın.. Nerde Cahit Sıtkılar Ümit yaşarlar hani Ahmed Arifine noldu be Diyarbakır’ın Tekmil mısralar öksüz Sevdalar paslı yarım Bilesin ki Yıldızı senden kaydı Ahıtını sen yaktın bir hayatın.. O musalla taşına bıraktığın sevdanın Ben sadece şivanını mısralara dağladım..
Bir yağmur.. Çisil çisil şafağına gecenin Sana gelmek zorundayım Başka kapım yok Yek başına sarılmazmış yaraları sevdanın Geç de olsa anladım...
Ya, Dirisiyle bir yere vardık mı ki! Hadi gel.. Hiç değilse ölüsünü birlikte kaldıralım..
HESABA OTURALIM
Bir yağmur çisemişti sokaklara geceden
Sana gelmek istiyorum bu sabah
Gözlerimde kan tortusu gecelerden uykular
Yıllara solmuş resmin
Avuçlarıma bıkmış..
Cebimin saklısında posta pullu acılar
Birazdan bir horoz ötecek sokağında bilirim..
Karanlıklar bir şafağa susacak
Ve ben çalacağım kapını ürkek ellerle
İnsaniyetine sığınarak
Şaşırma karışmış sakalıma saçıma
Ayakkabım yırtık işte neyleyim..
Yamalı bir pantolon seni gücendirmesin
Düşmez kalkmaz bir Allah.
Ne vardı..
Ne vardı be yüreğine koyup ağırlasaydın?
Yasını tutuşturmak yerine bir sevdanın
Ne olurdu gülmeyi elimden almasaydın
Talanı böyle mi olacaktı
Beni bir yağmasına terk ettiğin yılların..
De ki o sevdaya dahlim olmadı
Gönül terim gözlerinden domur domur akmadı
Haydi bunları birer birer atalım
Peki elimdekiler ne oldu?
Gel..
Gel gidenin hesabını tutalım
Kimden geldi kışları dağlarımın
Boran boran kim savurdu bir ömrü
Hani gençlik diyorlar ya?
O vergisi Tanrının..
Bilmem ki kimin için pervasız
Nerelere bıraktın...
Çisil çisil bir yağmur karasına gecenin
Sana gelmek zorundayım.
Bulanmışım.. naçarım..
Sevda kimmiş ben de kim!
Dersimi aldım.
Dizlerine yatınca
Vardı ya o elin-tarak okşadığın saçlarım?
Yaşam duvarlarını kazmalıyan zamanın
Geçenlerde boz-bulanık tozlarına bıraktım
Yıllar mı zorlu çıktı
Yoksa sen mi vefasız?
Birileri bir şeyler yaptı da kavrayamadım...
Hani çokça öptüğün düzü var ya alnımın
Zamansız ayaklanmış
Görmedin ki kaç karışa fırlattım..
Elimde neler vardı geride ne bıraktım
Haydi bunları da kalem-kalem atalım
Hem bana gönül borcu da neymiş
Say ki senin tuvalin değil arta kalanım
Öğretilen gibi olmadı be hayat gülüm..
Boş ver
Boş ver
Bu hesabı kapatalım...
Benim değil yaprağını erken dökmüş içimdeki ağaçlar
Hasreti kahır kahır ben değilim imbiklemiş demlemiş
Peki kim bu?
Dört bir yanı tarumar.
Söyle bu kim?
O sen sonu,
Mevsim mevsim sonbahar
Artık bir ney eskisi değil yürek kanamalarım
Sancıları da keman ahı değil anılarımın
Say ki..
Say ki nevruzları da hala duruyor yüreğimin
Baharsız dağlanmadım
Kararmadım.. kavrulmadım.. yanmadım..
Eylüllü bir şafağına şu Elazığ’ın
Kaldırıp kalemimi hiç yoktan sana buladım..
Yoksulluk demişler ya
Yedi başlı ejdermiş
Toz duman kan revanım
Yelkenleri suya hal saldım ha salıcam..
Demem o ki
Kusura kalma e mi
Artık mısralarımı satacağım
O ırgat yüreğimin nasır kaş emeğini
Gizli katmanlarına nasıl da mühürlemiştim sabrı
Kimin aklına gelirdi ki bir gün
Köhnemiş dükkanların tozlu vitrinlerine
Seni kitap-kitap bırakacağım..
Töresi mi bu yoksa
Şu büyülü kör yumak edebiyat dünyasının?
Yazanı yıkık viran..
Ozanı darmadağın..
Nerde Cahit Sıtkılar
Ümit yaşarlar hani
Ahmed Arifine noldu be Diyarbakır’ın
Tekmil mısralar öksüz
Sevdalar paslı yarım
Bilesin ki
Yıldızı senden kaydı
Ahıtını sen yaktın bir hayatın..
O musalla taşına bıraktığın sevdanın
Ben sadece şivanını mısralara dağladım..
Bir yağmur..
Çisil çisil şafağına gecenin
Sana gelmek zorundayım
Başka kapım yok
Yek başına sarılmazmış yaraları sevdanın
Geç de olsa anladım...
Ya,
Dirisiyle bir yere vardık mı ki!
Hadi gel..
Hiç değilse ölüsünü birlikte kaldıralım..
RIDVAN AYDIN (“Eylül Bulutları” adlı kitabından)