Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki; ' Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz ? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır ? '
Öğrencilerden biri; ' Uzaktaki sürüye bakarım, ' demiş, ' Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir. '
Başka bir öğrenci söz almış ve ' Hocam ' demiş, ' İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır.'
Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve ' Siz ne düşünüyorsunuz hocam ? ' diye sormuşlar.
Bilge kişi şöyle demiş;
' Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı, beyaz mı diye ayırmadan ona ' bacım ' diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, ' kardeşim ' sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır ...
HİKAYE
Kadın komşularından rahatsızdı, ona göre herkes bencil, sevgisiz ve hoşgörüye sahip insanlar değildi.... Taşınmaya karar verdi ve başka bir mahallede ev aradı. Beğendiği apartmanın kapısında yaşlı bir adam dikilmiş kedileri seyretmekteydi.
Kadın yaşlı adama sordu: Bu binada komşuluk nasıl? Yaşlı adam 'senin geldiğin yerde nasıldı komşuluk?' diye yanıtladı Kadın ' Benim geldiğim binadaki insanlar, sevgisizdi, hoşgörüye sahip değildi, bencildi' deyince yaşlı adam buradakiler de sevgisiz, bencil ve hoşgörü sahibi değiller dedi.
Kadın başka bir mahalle ve başka bir ev bakmaya başladı. Güzel de bir ev buldu kendisine ve evin olduğu binanın girişinde dikilmiş başka bir yaşlı adam vardı, o da çocukları izlemekteydi.
Yanına yaklaştı ve sordu: Bu binada komşuluk nasıl? Yaşlı adam ' Senin geldiğin yerde nasıldı komşuluk?' diye yanıt verdi
Kadın, 'Benim geldiğim binadaki insalar sevgi doluydu, paylaşımcıydı, saygı vardı, hoşgörü vardı' deyince yaşlı adam ' Aynı şekilde burada da sevgi dolu, paylaşımcı, saygılı insanlar var, hoş geldin yeni evine'
(Dışarıdaki dünya senin içsel dünyanın bir yansımasıdır)
BOŞVER BE YAŞI BAŞI,YAŞAMAYA BAK.... gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir od aya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?
Can Yücel
.../Turgut Uyar kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde kaç kilo çekerdi yalnızlık kaç kere ezildim altında yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan 'ben sevmezdim' dedim, 'yalan' dedi
bunu palyaço söyledi, palyaço söyledi ben yazdım yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım sırf bu yüzden mi ağladım alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın eksilmesin hiçbir şey hiçbir şeyden dahi olsa kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan çünkü sessizce yaşanmalı her şey bir devrim sesszce olmalı mesela ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki ben palyaço olsaydım söylemezdim marangoz olsaydım da söylemezdim ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını kaç kilo çeker ki bir palyaço hem neden yüzüme vuruyorsunuz bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam bir palyaço ne kadar gocunmazsa o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha yazmazsam ağlayacağım çünkü alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik her sokakta biraz daha eksilirdik bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu 'duyamadım', derdim, 'tekrar et!' sessizliğe bürünürdü o vakit her şey sokaklar daha bir puslu palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu ve ben daha bir alçak olurdum ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum hatta kuyruğuma basma diyorum acıyor, tırmalarım,- diyorum
kahrol, kahrol! diyorum
iv.
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda korktum birden, kusacak gibi oldum 'olur öyle' dedi palyaço, 'herkes alçaktır biraz' 'otur ulan!' dedim, bağırdım ona ben bazen bağırırım biraz
'rakı doldur!' dedim, 'eksilmesin!' ben bazen eksilirim biraz aslında hepimiz eksilirmişiz biraz bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim herkes herkesi sonradan öğrenirmiş bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço diyorum ki, bunu da yeni öğrendim sevişmek de eksilmekmiş biraz
v.
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan 'ben sevmezdim' dedim, 'yalan' dedi bunu palyaço söyledi palyaço söyledi, ben yazdım yazmasam, alçak olacaktım hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço, sen olmasan ben ne yaparım alçakça eksilirim belki biraz her yağmur yağışında yerin dibine girerim hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki, yüzler eller, o terli vücutlar filan her şey plastikmiş biraz
vi.
haydi sirtaki yapalım palyaço rakı doldur, yine eksildik biraz
Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki; ' Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz ? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır ? '
Öğrencilerden biri; ' Uzaktaki sürüye bakarım, ' demiş,
' Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir. '
Başka bir öğrenci söz almış ve ' Hocam ' demiş, ' İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır.'
Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve
' Siz ne düşünüyorsunuz hocam ? ' diye sormuşlar.
Bilge kişi şöyle demiş;
' Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı, beyaz mı diye ayırmadan ona ' bacım ' diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, ' kardeşim ' sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır ...
HİKAYE
Kadın yaşlı adama sordu: Bu binada komşuluk nasıl?
Yaşlı adam 'senin geldiğin yerde nasıldı komşuluk?' diye yanıtladı
Kadın ' Benim geldiğim binadaki insanlar, sevgisizdi, hoşgörüye sahip değildi, bencildi' deyince yaşlı adam buradakiler de sevgisiz, bencil ve hoşgörü sahibi değiller dedi.
Kadın başka bir mahalle ve başka bir ev bakmaya başladı. Güzel de bir ev buldu kendisine ve evin olduğu binanın girişinde dikilmiş başka bir yaşlı adam vardı, o da çocukları izlemekteydi.
Yanına yaklaştı ve sordu: Bu binada komşuluk nasıl?
Yaşlı adam ' Senin geldiğin yerde nasıldı komşuluk?' diye yanıt verdi
Kadın, 'Benim geldiğim binadaki insalar sevgi doluydu, paylaşımcıydı, saygı vardı, hoşgörü vardı' deyince yaşlı adam ' Aynı şekilde burada da sevgi dolu, paylaşımcı, saygılı insanlar var, hoş geldin yeni evine'
(Dışarıdaki dünya senin içsel dünyanın bir yansımasıdır)
BOŞVER BE YAŞI BAŞI,YAŞAMAYA BAK....
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman.
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
kış günü, öl gitsin...
parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir od aya, ister kıra
bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna...
yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?
Can Yücel
.../Turgut Uyar
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
'ben sevmezdim' dedim, 'yalan' dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kadar gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
'duyamadım', derdim, 'tekrar et!'
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
iv.
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
'olur öyle' dedi palyaço,
'herkes alçaktır biraz'
'otur ulan!' dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
'rakı doldur!' dedim, 'eksilmesin!'
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
v.
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
'ben sevmezdim' dedim, 'yalan'
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerin dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
vi.
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz