başka çare yoktu buraya yazdım mesuliyetten kaçış yok madem bir şeylere maliksiniz paylaşmak zorundasınız yoksa bilmyenlerin ruz-i mahşerde iki eli yakanızdadır...
efendim en azından bir kaç satırınıza talibim kendinizden biraz bahsedin
Söz vardı. İtibar etmezdik lâf ü güzâfa. Mısraları nakış nakış işleyen, kalemi kağıdâ yâr eyleyenlerimiz vardı. Söz vardı. Biz, merâmımızı alelâde laflarla değil, en güzide kelimelerle beyânı mârifetten bilirdik. Sonra sözler yetmedi. Şiir ile sözün fevkine çıkarak kelâma cevelân etti ifâdemiz. Belki aşağıdan yukarı bir akış da değildi, taştık, fışkırdık. Kalbimiz sığmadıkça kabına, sözümüz yetmez oldu. Tıp kitabı yazdık şiirle, astronomik mısralar dizdik, tarihi şâirâne anlattık, vezn ile ilân-ı aşk ettik ma’şuka. Nâat ile kokladık gülü, mersiye ile dağladık matemi, bülbüle nisbet gazel okuduk gülistanda. Murabbalar, muhammesler, terkib-i bendler ve daha neler neler söyledik. Sözü aştık, kelâmı meşk ettik âharlı sayfalara. Kamış kalemimizde mürekkep kurumadı hiç. Mazide kalan diye bir şey yoktur ki. Zaman akıp gidiyorsa, uçurum değil aramızdaki. Şimdi diyoruz ki; “Gök kubbenin altında söylenmemiş hiçbir söz kalmamıştır.” Ecdâd, belâgat ve fesâhatın ustaları. Şâir-i âzamlar. Ne çok anlatsak bitmez, ne çok yazsak eksilmez ki onlar. Şimdi diyoruz ki; o mârifet ehlinin söylenmiş sözlerini yeniden anlamaya muhtacız. Divan şiirinin üstündeki o ince külü savurup, altında asırlardır yanan koru alazlamalı ve korkmadan elimize almalıyız. Onlar ki yandılar, aşk ile şevk ile söylediler. Mananın esrâra kalbolduğu zamânede, onlardan çok fazla, onların kelâmına muhtacız. Elbette küçük bir grup ile koca bir maziyi canlandıramayız ve lâkin “her şey küçük bir adımla başlar” ve divan şiiri sevenler olarak, belki Baykara meclisleri, musikî fasılları, helva sohbetleri yapamayacağız ama; gönlümüzün aktığı, kalemimizin yazdığı müddetçe paylaşmak, bildiklerimizden istifâde etmek, kendimizce söylemek, söyleşmektir muradımız. Grubumuza davetlisiniz efendim: http://gruplar.antoloji.com/divan-edebiyati
Sizde yazmalardan vazgectiniz demek.hmm,hikmetleri arayalim mi delicesine...ah mektublariniz es gecildi sanmayin efendim bir kilisede rahibelerle basbasa isadan bahseylediginizi düsünün sanki engizsizyon uygular gibi kendinize selam ve muhabbetle...
Bugün daha bir hüzünlüyüm Bugün daha bir yalnız Bir şeyler söyle durma Bir şeyler oku hafız Kabil'in Habil'e attığı taşı anlat Yakup'un yusuf için döktüğü yaşı anlat Musa'nın asasını,Süleyman'nın tahtını Tufan gnü yaşanan o pür telaşı anlat
Ağva ve esenköy o yazdan aklimda kalan en önemli iki sey lakin Ağvayi su zihnimden atabilsem ne iyi olcak bana pek güzel seyler hatirlatmiyor ne dense :)
Rü'ya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle Her anını, her rengini, her si'rini hazdan. Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle! Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
12.11.2006 - 11:59
başka çare yoktu buraya yazdım
mesuliyetten kaçış yok madem bir şeylere maliksiniz paylaşmak zorundasınız yoksa bilmyenlerin ruz-i mahşerde iki eli yakanızdadır...
efendim en azından bir kaç satırınıza talibim kendinizden biraz bahsedin
hayırlı günler
14.07.2005 - 13:17
Merhabadan sonra,
Söz vardı.
İtibar etmezdik lâf ü güzâfa. Mısraları nakış nakış işleyen, kalemi kağıdâ yâr eyleyenlerimiz vardı.
Söz vardı.
Biz, merâmımızı alelâde laflarla değil, en güzide kelimelerle beyânı mârifetten bilirdik. Sonra sözler yetmedi. Şiir ile sözün fevkine çıkarak kelâma cevelân etti ifâdemiz. Belki aşağıdan yukarı bir akış da değildi, taştık, fışkırdık. Kalbimiz sığmadıkça kabına, sözümüz yetmez oldu.
Tıp kitabı yazdık şiirle, astronomik mısralar dizdik, tarihi şâirâne anlattık, vezn ile ilân-ı aşk ettik ma’şuka. Nâat ile kokladık gülü, mersiye ile dağladık matemi, bülbüle nisbet gazel okuduk gülistanda.
Murabbalar, muhammesler, terkib-i bendler ve daha neler neler söyledik. Sözü aştık, kelâmı meşk ettik âharlı sayfalara. Kamış kalemimizde mürekkep kurumadı hiç.
Mazide kalan diye bir şey yoktur ki. Zaman akıp gidiyorsa, uçurum değil aramızdaki.
Şimdi diyoruz ki; “Gök kubbenin altında söylenmemiş hiçbir söz kalmamıştır.”
Ecdâd, belâgat ve fesâhatın ustaları. Şâir-i âzamlar. Ne çok anlatsak bitmez, ne çok yazsak eksilmez ki onlar.
Şimdi diyoruz ki; o mârifet ehlinin söylenmiş sözlerini yeniden anlamaya muhtacız.
Divan şiirinin üstündeki o ince külü savurup, altında asırlardır yanan koru alazlamalı ve korkmadan elimize almalıyız.
Onlar ki yandılar, aşk ile şevk ile söylediler. Mananın esrâra kalbolduğu zamânede, onlardan çok fazla, onların kelâmına muhtacız.
Elbette küçük bir grup ile koca bir maziyi canlandıramayız ve lâkin “her şey küçük bir adımla başlar” ve divan şiiri sevenler olarak, belki Baykara meclisleri, musikî fasılları, helva sohbetleri yapamayacağız ama; gönlümüzün aktığı, kalemimizin yazdığı müddetçe paylaşmak, bildiklerimizden istifâde etmek, kendimizce söylemek, söyleşmektir muradımız.
Grubumuza davetlisiniz efendim:
http://gruplar.antoloji.com/divan-edebiyati
Hayırla..
22.06.2005 - 20:38
:))
04.06.2005 - 21:25
Sizde yazmalardan vazgectiniz demek.hmm,hikmetleri arayalim mi delicesine...ah mektublariniz es gecildi sanmayin efendim bir kilisede rahibelerle basbasa isadan bahseylediginizi düsünün sanki engizsizyon uygular gibi kendinize
selam ve muhabbetle...
24.05.2005 - 03:22
' Hayrdan yana hiç birşeyi küçük görme ' Hadis-i Şerif
hicazkar
28.3.2005 22:47
hayrdan yana yazdıkların için teşekkürler
küçük görmeyiz
23.03.2005 - 01:20
Bugün daha bir hüzünlüyüm
Bugün daha bir yalnız
Bir şeyler söyle durma
Bir şeyler oku hafız
Kabil'in Habil'e attığı taşı anlat
Yakup'un yusuf için döktüğü yaşı anlat
Musa'nın asasını,Süleyman'nın tahtını
Tufan gnü yaşanan o pür telaşı anlat
24.02.2005 - 23:00
Ağva ve esenköy o yazdan aklimda kalan en önemli iki sey lakin Ağvayi su zihnimden atabilsem ne iyi olcak bana pek güzel seyler hatirlatmiyor ne dense :)
24.02.2005 - 01:38
Rü'ya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle
Her anını, her rengini, her si'rini hazdan.
Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
Toplam 8 mesaj bulundu