Hamiyet Yoncalık - Hakkında Yazdığı Tanıtım Y ...

' O çalgıcı perdede ne güzel çalıyordu,
Zira ömrüm gitti, henüz burnum kaldı havada,
Çalgıcı muhabbet derdinden öyle bir şey yaptı ki,
Dünyanın hekimlerine kan kirpikleri süzgeç oldu! ! ! '





MALÜM AŞK

Lambadan yüreğimin derinliklerine süzülen nur..
Bir nevbaharmıydı acaba?
Yoksa lisanı hal ile derdinimi anlatmakta dildarına,
Gel, gör, oku diyor malum, ulvi tek aşk var.
Aşk-ı diyarımda..
Uzletin sıkletinden kurtul,
Muhabbetle ebedi vuslata er diyor,
Malum Aşk ile...


Hamiyet yoncalık





MUHABBET

Çıkar ve menfaat güden zihinlerle
Ademiyane muhabbet kurulamaz oldu.

Gördüm ki,

muhabbet kurulanlarda ise,
Hep riya ve benlik var oldu! ! !



Hamiyet Yoncalık



ŞAİR / ŞİİR


Kelimelerin altın tahtlara çıktığı cümlelerin çerçeveleri kırıp anlatım özgürlüğüne kavuştuğu şölenden başlasın söz. çerçevelere sığmayan şöleni tarife kalkmak duvarla sınırlamak olur şiiri. Tarif edilmedikçe gümrah konumunda mutluluğunu çöllere salan şiiri, öldürmeye yetmedi çağdaş dünyanın formulleri. Şairler yalnız kaldıkça büyüdüler. Kameraları şehrin, eğlence vitrinlerine yöneldikçe kaldırımlarla konuştu, geceye yaslandı şair. Sabah düşen çiğden umut demledi. İliklerinden kotardığı acıyı bohçaladı, bastı bağrına şair. Gülücüklerini topladı çocukların, kenti çağırdı, uykuya hançer sapladı ve şair ağladıkça yağmurlar çoğaldı. Bombalar çoğaldıkça şairler daha iri harflerle yazmaya başladılar mısralarını. Şehrin en görünür yerinde kazımak için gül kurusu mısralarını, reklamlarla sonu belli olmayan savaşlara koyuldular. Sürüyor savaşı sürecek daha. Kentlerin gerilen damarlarından fışkırıncaya kadar yeşil redifler.

Şairler direnmeye and içtiler; direnecekler.
Şimdilik sadece su desin dudaklar.
Şiir, şairini bulacağı yeri bilir.
Namlulara karşı daha güçlü namluyla değil, şiirle yürümek için varlığı şairlerin, umutla bitişik yazılır.
Şiir iki dünyayı bir bedende yaşatan solmayan iklimin savaşcısıdır. Silahı kalem, mühimmatı kağıt ve çıkınında terkibe duran binlerce imge. İki dünyaya bir beden. İki değirmen taşının arasındaki darıdır şair. Özlemlerinde şairin duru ve gür bir nehir gibi akan bir dünya yaşar.
Şair evinde yalnız, kalabalıklarda yalnız, deniz ve dağla kendi diliyle konuşan adam.
Şiirde mekan kalptir, haddini bilen akıl yerini bilir, imge seçimine damarın gücü, anlatım gücüne çıkındaki azık eşlik edecek...

Anne kadar azizdir şair. Kim ölçebilir sancıların ateşi susturduğu hummalı saatleri? Göklerin perdesini elleriyle aralayarak şair, sahilde fısıldaşırken köpüklü dalgalarla, yıkayacak uyurken rüyaları, ne dinlendiriyor ne de bırakıyor kendine yar olan bu acıları. 'Derdim dermandır' der de, giyer düğüne gider acıdan esvabları. Doğarken acıyla kırklanan adam; şair. İçine yol alırken şiiri; şiirinde kendini aradığı adam; şair.

Kendine yaratıcısı tarafından verilen vasfın, hiç bir şekilde O'ndan başkası tarafından elinden alınamayan adam; şair.
Becerilerin, entrikaların, rakamların tahtından indiremediği adam; şair. Gülerken ağladığını kimsenin anlamadığı adam; şair.
İbrişim kumaşların sütreyi aşamadığı yerde şaire, şairliği ağlar. Eyvahlar olsun kumaşını rüzgarlara açıp, içinden sonsuzluğa açılan kapıyı bulamayanlara... En geniş ovaya atacağım bedenimi her gece, yeşil düşlerimin büyüttüğü dünyayı önce dağlara anlatacağım. Bütün şairlere haber salıp Hira'da ağlayacağım.