TEYZE OLDUM ÇOK GÜZEL BİR DUYGUYMUŞ :)))) amma olmuş bu yazıyı yazalı ikinci yeğen geliyo benim yazı hala aynı
Dost yüreği saran duvardır
Aşk yürekte tüy iken dost yürekte demir ökçedir.
Sevgi yürekte kor iken, Dost yüreği taşıyan kafestir
Yalnızlık yürekte su iken Dost yüreği saran duvardır
' ifade edebiliyor olma'nın
kumbarasıdır
suskunluk
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım HİKMET
BEŞ TOP
Hayatın havaya attığımız beş topla oynanan bir oyun olduğunu düşünelim:
Bu toplar; İşimiz, Ailemiz, Sağlığımız, Dostluklarımız ve benliğimizdir.
Bu 5 top içinde bir tek 'işimiz' lastik bir toptur.
Düşünürsek zıplatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapılmıştır. Düşerse kırılır, yerine konulamazlar.
Bunu farketmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız.
ADINA AŞK DENİR
Sabaha yakın mecalleşen tensel temaslarda Yalan gecenin fiyakasıdır. Şiir gözlerindeki şavkın… Adına kamer denir. Yani ay. Işık. Yani umut. Sabaha yakın mecalleşen tensel temaslarda Günah gecenin reçetesidir. Adına aşk denir. Yani vebal. Firar. Yani haz.
HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep.. “Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun... Nasıl başarıyorsun bunu?
Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak.
Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var.. Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.
Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet.. Kolay dedi Jerry.. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin! ..
Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler... Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.
Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim. Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm.. Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim.
Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi! .. Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep İyileşeceksin merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten..
Ne yaptın? diye merakla sordum.. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu.. Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var! ..
Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım.. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil..
Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.
Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim.. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu..
Alçak Gönüllü Kızın şiiri
Bir yarim olsun esmer, yakışıklı, Çok şey istemem, boyu 1.80 olsun. Fazla zengin olmasın umrumda değil, Yetir ki 50-60 milyarı olsun.
Mesleğe etikete hiç önem vermem, İster mühendis, ister doktor olsun. Düğünümde fazla görkem istemem, Yeter ki nikahımız Hilton da olsun.
Balayımız küçücük bir tatil, Paris te, Roma da, New-York ta olsun. Yüzgörümlüğü önemli değil, Ne çıkar, birkaç taşlı pırlanta olsun.
İstedim ki olmuşken gönlümce olsun. Nerede olursa olsun otururum ben, Minicik, 3 katlı bir köşküm olsun.
Evimde erkeğimin sözü geçmeli, Yeter ki benem de müsaadem olsun.
Ev işlerimi kendim yaparım, Bana yardım edecek birkaç hizmetçim olsun.
Yemek hazırlamak ayrı bir zevktir, Pişirecek Bolulu bir aşçım olsun. Midem büyük değildir, kuru ekmek yerim, Yeter ki katığım siyah havyar olsun.
Seyahat etmek en büyük zevkim, Yeter ki arabam Mercedes olsun.
Yaz tatilim sakin geçmeli, Bunun için Side de bir yalım olsun. Soğuk karlı kış günlerinde, Uğrak yerimiz Uludağ olsun.
Yılbaşı gecesi tek eğlencemiz, Maksim de İborotti konseri olsun.
Doğum günümü hatırlasın yeter, Yeter ki hediyesi bir yakut olsun.
Yıldönümümüzü birlikte kutlayalım, Bana hediyesi bir villa olsun.
Kocayalım onunla aynı yastıkta, Yeter ki yastığımız atlastan olsun.
Çocuklarımı kendim büyütürüm, Bakacak İtalyan bir dadımız olsun.
Bundan ibaret bütün isteğim. Nice kısmetlerim çıktı da teptim. Benim gibi bir alçakgönüllüyü alacak olan, Sadece birazcık sabırlı olsun....
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor: Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Siz NE yapardınız?
Adam: OOO! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.
Hayır, der doktor.
Normal bir insan küvetin tıpasını çeker
ölü bir cenindir umut ana rahminde.gezinip durur şimdi gölgesiyle beraber us'unun avlusunda ara ara voltada.
gelir çatar ansızın kaçınılmaz habersiz. yaşarsın dolu dizgin tanrı yalnızlığını. sanma,kanma,usanma; bir ona mahsus değil, bir sana mahsus değil.
aradığın şey nedir? düşün bir; kaç tanedir? pasifikde bir dalgaysa köpek balığı boğan; himalayalarda kaktüs,kar altında pek vahşi... sanma,sanrın seni sarmasın; besleme o kargayı, sanrın tanrın olmasın.
nesin sen? neye özlem duyarsın? koy deseler özleminin adına ne koyarsın? birşey ol. bir insan ol. bir bitki,bir hayvan ol. ne olursan ol ama, gün gibi aşikar ol. olamazsan aşikar, Kurda kuşa şikar ol...
TEYZE OLDUM ÇOK GÜZEL BİR DUYGUYMUŞ :))))
amma olmuş bu yazıyı yazalı ikinci yeğen geliyo benim yazı hala aynı
Dost yüreği saran duvardır
Aşk
yürekte tüy iken
dost
yürekte demir ökçedir.
Sevgi
yürekte kor iken,
Dost
yüreği taşıyan kafestir
Yalnızlık
yürekte su iken
Dost
yüreği saran duvardır
' ifade edebiliyor olma'nın
kumbarasıdır
suskunluk
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden
ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey
kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım HİKMET
BEŞ TOP
Hayatın havaya attığımız beş topla oynanan bir oyun olduğunu düşünelim:
Bu toplar; İşimiz, Ailemiz, Sağlığımız, Dostluklarımız ve benliğimizdir.
Bu 5 top içinde bir tek 'işimiz' lastik bir toptur.
Düşünürsek zıplatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapılmıştır. Düşerse kırılır, yerine konulamazlar.
Bunu farketmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız.
ADINA AŞK DENİR
Sabaha yakın mecalleşen tensel temaslarda
Yalan gecenin fiyakasıdır.
Şiir gözlerindeki şavkın…
Adına kamer denir.
Yani ay.
Işık.
Yani umut.
Sabaha yakın mecalleşen tensel temaslarda
Günah gecenin reçetesidir.
Adına aşk denir.
Yani vebal.
Firar.
Yani haz.
HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.
Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu
bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl
olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep..
“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,
Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye
gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman,
her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun...
Nasıl başarıyorsun bunu?
Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki
seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim.
Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki
seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak.
Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.
Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var..
Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını
göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.
Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani?
Evet.. Kolay dedi Jerry.. Hayat seçimlerden ibarettir.
Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl
davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl
etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının
iyi ya da kötü olmasını seçersin...
Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin! ..
Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar
görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek
yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun
için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler...
Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış.
Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.
Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm.
Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi
Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim.
Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm..
Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim.
Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi! ..
Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.
Bana hep İyileşeceksin merak etme dediler.
Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla
sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki
ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler
bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam,
biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten..
Ne yaptın? diye merakla sordum..
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak
herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu..
Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler
merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi
toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var! ..
Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım..
Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin.
Otopsi yapar gibi değil..
Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları
sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük
katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.
Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız
ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim..
Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu..
Alçak Gönüllü Kızın şiiri
Bir yarim olsun esmer, yakışıklı,
Çok şey istemem, boyu 1.80 olsun.
Fazla zengin olmasın umrumda değil,
Yetir ki 50-60 milyarı olsun.
Mesleğe etikete hiç önem vermem,
İster mühendis, ister doktor olsun.
Düğünümde fazla görkem istemem,
Yeter ki nikahımız Hilton da olsun.
Balayımız küçücük bir tatil,
Paris te, Roma da, New-York ta olsun.
Yüzgörümlüğü önemli değil,
Ne çıkar, birkaç taşlı pırlanta olsun.
İstedim ki olmuşken gönlümce olsun.
Nerede olursa olsun otururum ben,
Minicik, 3 katlı bir köşküm olsun.
Evimde erkeğimin sözü geçmeli,
Yeter ki benem de müsaadem olsun.
Ev işlerimi kendim yaparım,
Bana yardım edecek birkaç hizmetçim olsun.
Yemek hazırlamak ayrı bir zevktir,
Pişirecek Bolulu bir aşçım olsun.
Midem büyük değildir, kuru ekmek yerim,
Yeter ki katığım siyah havyar olsun.
Seyahat etmek en büyük zevkim,
Yeter ki arabam Mercedes olsun.
Yaz tatilim sakin geçmeli,
Bunun için Side de bir yalım olsun.
Soğuk karlı kış günlerinde,
Uğrak yerimiz Uludağ olsun.
Yılbaşı gecesi tek eğlencemiz,
Maksim de İborotti konseri olsun.
Doğum günümü hatırlasın yeter,
Yeter ki hediyesi bir yakut olsun.
Yıldönümümüzü birlikte kutlayalım,
Bana hediyesi bir villa olsun.
Kocayalım onunla aynı yastıkta,
Yeter ki yastığımız atlastan olsun.
Çocuklarımı kendim büyütürüm,
Bakacak İtalyan bir dadımız olsun.
Bundan ibaret bütün isteğim.
Nice kısmetlerim çıktı da teptim.
Benim gibi bir alçakgönüllüyü alacak olan,
Sadece birazcık sabırlı olsun....
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl
belirliyorsunuz?
Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Siz NE yapardınız?
Adam:
OOO! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.
Hayır, der doktor.
Normal bir insan küvetin tıpasını çeker
ana rahminde.gezinip durur şimdi
gölgesiyle beraber
us'unun avlusunda
ara ara voltada.
gelir çatar ansızın
kaçınılmaz habersiz.
yaşarsın dolu dizgin tanrı yalnızlığını.
sanma,kanma,usanma;
bir ona mahsus değil,
bir sana mahsus değil.
aradığın şey nedir?
düşün bir; kaç tanedir?
pasifikde bir dalgaysa köpek balığı boğan;
himalayalarda kaktüs,kar altında pek vahşi...
sanma,sanrın seni sarmasın;
besleme o kargayı,
sanrın tanrın olmasın.
nesin sen?
neye özlem duyarsın?
koy deseler özleminin
adına ne koyarsın?
birşey ol.
bir insan ol.
bir bitki,bir hayvan ol.
ne olursan ol ama,
gün gibi aşikar ol.
olamazsan aşikar,
Kurda kuşa şikar ol...