Nermin Önbaş Aydın - Hakkında Yazdığı Tanıtım ...


Nermin Önbaş Aydın          

   İstanbul Fatih doğumluyum Bakırköyde büyüdüm.
İsviçre Zürih şehrinde yaşıyorum.
 İsviçre`de Merhaba adlı gazetede yazıyorum.   

Ben bir gurbet kuşuyum.

ÖZEL SAYFAMDA VE YOUTUBEDE VİDEOLARIM VAR

 edipler.com    ediplerfm.com    n-olamaz.tr.gg


      
 
           İşte Gurbette Hayat...
 



   Dünyanın küreselleştiği ve sermayenin çevrelediği, işsizliğin arttığı,
çevreye olan duyarsızlığımızla tarımsal yönden kıtlığa doğru gidilen
bir ortamda geçim şartları da, yaşamı oldukça zorlaştırıyor. Bu zorluklar
içinde yaşam enerjinizi hiç kaybettiğiniz oldu mu? Yaşam, sizin için eğer
bir hayat köprüsüyse, hiç takıldığınız, hatta çoşkun suların içine düşmeye
yakın oldunuz mu? Gurbet nedir bilir misiniz? Yaban ellerde yüreğiniz hiç
yabancılaştı mı? Buram buram memleketin kokusu yüreğinizi hiç yaktı mı?


   İşte İsviçre de yaşayan yabancılar olarak yaşamımızda önümüze çıkan bu köprüde,
vatan hasretiyle yaşamı kabullenmekten başka çaremiz mi kaldı ki? Yaşam
köprüsünün, ne bitimine nede başına geri gelebiliyorsunuz. Ben bu köprünün
ortasında debelenip duruyorum!... İşte gurbet önce benim kalbimi zorladı.
Vatan hasreti ile atan yüreğim, fazla dayanmadı. Sene 2004 ve uzun zamandan
beri süre gelen şikayetlerim yüzünden aile doktorum beni, Zürih Üniversite
Hastahanesine gönderdi. Oradaki hanım uzman Doktor yapılan muayeneden sonra
Anju olmam gerektiğini belirtti. Yapılan anjudan yeterli sonuç alınamadığında,
acilen baypas son çareydi. Doktor hanım karar verebilmek için bir üst doktorunu
çağırdı. Gelen Doktor bey raporlara şöyle bir göz ucuyla baktıktan sonra, artık
benim için hiç bir şey yapmak istemediğini, daha doğrusu gerek olmadığını ve
bir sürü hasta sırada beklediğini söyledi. Doktor hanımın kalp amelıyatı olan
hastaların yüzde yetmişinin 70 yaş üzeri olduğunu hatırlatması üzerine, 'bunun
için değmez bedava masraf yapmak istemiyorum' demesi üzerine; doktor hanım, bu
hastam daha henüz 49 yaşında, böyle bir karara karşı olduğunu gerekirse kendisini
şikayet edeceğini belirtti. Daha sonra dışarıya çıkarıldığımda konuşmaları içeriden
devam ediyordu.


   Ertesi gün ben kalp ameliyatı olmak üzere hastahaneye yatmıştım.
Ameliyatın beşinci günü odamızda duran öğrenci kızın, bana çok kötü davrandığı
için şikayet ettim. Orada bulunan Alman Doktor, benim sinirlerimin bozuk olduğuna
karar vererek, beni apar topar psikiatri kliniğine yolladı. Günlerden Cuma ve akşam
saatleri olduğu için Pazartesi gününe kadar orda kaldım. Bu süre içinde de hiçbir
tedavi görmedim. Yaralarım şeker hastası olduğum için iltihap yapmıştı. Pazartesi
sabahı gelen doktor bey benim burda ne işim olduğunu benim hastahanede tedavi görmem
gerektiğini söyleyerek (vald spital)li tavsiye etti. (Vald) hastahanesinde kaldığım
3 hafta boyunca yaralar sadece üstten temizlendiği için vücudum balon gibi şişmişti.


  Acilen Üniversite hastahanesine ikici bir ameliyat için tekrar gönderildim. Göğsüm
tekrar açılarak kemiklerimin iltihaplı yerleri kesildi sol köprücük kemiğim, artık
vucuduma bağlı değildi. Sol kolumla fazla birşey yapamaz hale gelmiştim. Gögüs kafes
kemiklerimin ise yarısı tutmuyordu. Sakat kalmıştım...


   Daha sonra Uster hastahanesi`nde üç ay antibiotik tedavisi gördüm. Fakat Tremli
Hastahnesi`nde bulunduğum bir ay zarfında ise kemiklerin birleşimi için hiç bir
şey yapılamıyacığını ve artık acılarlayaşamayı öğrenmem gerektiği söylendiğinde
beynimden kaynar sular dökülmüştü. İşte bu an yaşam köprüsünde kemiklerim un ufak
olmuştu. Canım bir daha acımıştı. Yüreğim artık yaralanmış, sakat birisi olarak
yaşam köprüsünde öylece asılı kalakalmıştım. Mahkeme çabalarım da boşa çıkmıştı.
Çünkü ben bir yabancıydım...


 İşte gurbette hayat... Bir çoğumuzun başından bunun gibi bir çok şeyler mutlaka
geçmiştir. Diğer tarafta ise, zorlukların 'insanı insan yapan' değerler olduğuna inanmak
vardır. Her çileli viraj, hayat köprüsüne daha bir sıkı tutunmayı gerektirir. Son
gününüz gibi yaşayın. Kimsenin ne kadar ömrü olduğunu bilmesi mümkün değil. Ne yazık ki
hepimiz, sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranırız. Yapmayı çok istediğimiz şeyleri
erteler dururuz. Son gününüzmüş gibi derken, her şeye kayıtsız kalın, sorumluluklarınızı
bir yana bırakın denilmek istenmemektedir fakat esas amacım da; ' yaşamın değerini'
sizlere hatırlatmaktır. Ufak şeyleri lütfen dert etmeyin! Kendinize çok, ama çok değer verin.

Sevgilerimle...

Nermin AYDIN