Deniz Can Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    30.05.2008 - 17:26

    şiir

    Birkaç
    iyi
    şiir
    yazmak
    bile
    çok falza
    umutsuzluk
    tatminsizlik
    ve hayal kırıklığı
    gerektirir.
    herkese
    göre
    değildir
    şiir yazmak.
    hatta
    okumak bile.

    charles bukovski

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    28.04.2008 - 12:23

    Yürüyelim Seninle İstanbul'da
    Kırmızıyı sevdiğini bilseydim
    hayallerim kıpkırmızı olurdu

    İstanbul hala güneşin ardında
    ufuklarında birkaç kara leke
    birkaç kan pıhtısı dudaklarında
    İstanbul hala sevimli mi sevimli
    ve hala bir tomurcuk tadında
    yürüyelim seninle İstanbul'da

    korkusuz bir rüyadır
    bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da
    birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü
    yenilgisiz bir muamma gibidir
    arar buluşmayan ellerimizi
    deli rüzgâr yine sarhoş, hovarda

    tam orada, Çamlıca yokuşunda
    birkaç bulut çekelim gökyüzünden
    damarlarımızdan geçirelim ve birden
    bırakalım suların üzerine
    sen bir defa konuş, sen bir defa gül
    kumlu ebrular yapalım seninle
    serpmeli ebrular, bülbülyuvası
    hercaimenekşe, gonca ve sümbül

    yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında
    yürüyelim seninle İstanbul'da
    boğaziçi mağrur türkülerini
    gözlerine baka baka söyleyin
    martılar üşüyünce
    denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi

    anlayabilir misin
    neden çıban gibi büyür bağrımda
    büyürde kelebek olur bu sızı
    kırmızıyı sevdiğini söyledin
    bu yüzden mi günlerdir
    İstanbul'da gül kokusu yayılan
    tepeler kırmızı, sular kırmızı

    İstanbul bilmeli ki, sahillerine
    mehtabı taşıyan senin bakışlarındır
    İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler
    önce senin yüreğine açılır
    uzaklarda bir yerde
    toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın
    parmaklarında hüzün
    sana doğru akan nehrin
    ağlayan suretidir

    bir elimizde umut
    bir elimizde sevda
    yürüyelim seninle İstanbul'da
    musiki kesilsin, tükensin yazı
    çaresiz kalınca mızrap ve şiir
    ozan bir kenara bıraksın sazı
    ressam fırçasına neden mi kızgın
    tuvalde çizgiler, renkler kırmızı
    kırmızıyı sevdiğini bilince
    çekilir mi artık güllerin nazı

    Anadolukavağı'nda her akşam
    burcu burcu bir rüyadır hayalin
    karanlık, hüznünü düşürür dağa
    kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar
    endamın her sabah iner toprağa

    hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz
    ayrılık acıyla süzülür kandan
    nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda
    dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler
    öylesine yorgun, mahzun ve candan

    İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda
    uykusundan uyanınca fırtına
    dalgalar türkümüze aşina olur
    yüzümüze bakınca deniz fenerleri
    sahibini arayan gemilerin
    çığlığıyla vurulur

    tarih heyelandır hainlerin ardında
    İstanbul tarihin soylu anası
    biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız
    sevdayı kız kulesi'nden
    yalıların burukluğu altında
    geçiyoruz sokaklardan delice

    anlayabilir misin
    beyoğlu'nda gezinen
    hayal kırıklığının benden türediğini
    anlayabilir misin
    kırmızı neden böyle
    doldurur aynalara inleyen yüreğimi

    sana giden yolların kavşağında
    bir adam direniyor izini bulmak için
    siliyor tanyerine akan alın terini
    ufkunda sapsarı umudun rengi
    mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah
    arıyor sessizce kaybolan günlerini

    Gülhane'de simit satan çocuklar
    nasıl anlasınlar ellerimizin
    neden böyle çekingen olduğunu
    Ayasofya önünde tramvay bekleyenler
    gökyüzüne dokunurken bu acı
    kimdir diye sorsunlar içlerinden
    birlikte yürüyen iki yabancı

    biz gitsek de, İstanbul'da yine de
    yıllar yılı gezinmeli bu sızı
    benden bir yaralı şiir kalmalı
    senden bir tebessüm, bir de kırmızı

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    28.04.2008 - 12:22

    ŞEHR-İ İSTANBUL

    Bana kalk gidelim deme bu şehirden
    Ben sevgimi yüreğine kazımışım bu şehrin
    Ayrılık bana komaz
    Hani duymasam
    Martı çığlığını ezan sesini
    Hani görmesem
    Kız kulesini çırpınan denizini
    Belki terk etmek kolay olurdu bu şehri
    Bana kalk gidelim deme bu şehirden
    Kolay mıdır yardan ayrılmak...


    Bu şehir minarelerini dikmiş yüreğime
    Kolay mı sanırsın yıkmak
    Gel vazgeç koparma gülü dalından
    Koma beni yurtsuzlar yurduna


    Bana kalk gidelim deme bu şehirden
    Bir yaz daha göreyim ölmeden
    Bir çay daha içeyim Büyükada da
    İlk baharında aşık olayım
    Son baharında yalnız kalayım
    Bir şiir daha yazayım n'olur
    Bana kalk gidelim deme bu şehirden
    Bırak da kara topragının tadına varayım...

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    07.04.2008 - 22:41

    Yavaş Yavaş Ölürler

    Yavaş yavaş ölürler
    Seyahat etmeyenler.
    Yavaş yavaş ölürler
    Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
    Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

    Yavaş yavaş ölürler
    Alışkanlıklarına esir olanlar,
    Her gün aynı yolları yürüyenler,
    Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
    Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
    girmeyenler,
    Bir yabancı ile konuşmayanlar.

    Yavaş yavaş ölürler
    Heyecanlardan kaçınanlar,
    Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
    görmek istemekten kaçınanlar.

    Yavaş yavaş ölürler
    Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
    Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
    Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
    çıkmamış olanlar

    Pablo Neruda

  • Deniz Can
    Deniz Can

    26.03.2008 - 10:38

    ..ey acılara tat veren güzellik
    Yüreğimize hoşgeldin
    Geldin de
    Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
    Artık ister dolu yağsın ömrümüze
    İsterse kar
    Biz ki bildikten sonra sevmeyi
    Bütün sabahlar
    Acı renginde olsa ne çıkar.

  • Deniz Can
    Deniz Can

    26.03.2008 - 10:36

    Geleceğim bekle dedi
    Ben beklemedim o da gelmedi
    ölüm gibi birşeydi
    Ama kimse ölmedi

    ATTİLA İLHAN

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    19.03.2008 - 23:41

    Anlamak

    Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum

    Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün

    Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum

    Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün

    Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün

    Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum.



    Cahit Sıtkı Tarancı

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    14.03.2008 - 00:02

    Dostları Olmalı İnsanın / Oğuzkan Bölükbaşı

    dostları olmalı insanın,
    aynen gemilerin limanları gibi
    zaman zaman uğradığın
    yükünü boşalttığın
    dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda

    sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
    geri döneceğin günü bekleme umuduyla
    bazan rüzgara o açmalı yelkenini
    yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
    halatlarını çözmeli
    seni çok
    ama çok özlemeli

    dostları olmalı insanın,
    ermiş, bilge hayatı ezbere okuyabilen
    düşünmediklerini düşündüren
    seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
    gerektiğinde senin’çün ateşi yutabilen

    yolunu ışıtan ustan olmalı,
    şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
    sana vermeli soğuk bir kış gününde
    üzerindeki tek gömleğini

  • Melek Kara
    Melek Kara

    01.03.2008 - 20:31

    İnce çizgidir yaşam ne şakaya gelir nede oynamaya,
    Bazen güldürür,bazen öldürür,genelde öldürür.
    Hata yapmaya gelmez kaldırmaz şakayı dalgayı
    Hassas terazidir yaşam güldürürken aglatır

    Kimine göre eglencedir, kimide eziyet
    Alayda edilemez onla hep ister ciddiyet
    Bazen de düşündürür anlaşılmaz bir hürriyet
    Hepsi burda der cehennem ve de cennet

    Serttir mevsimleri adam olmayı ögretir
    Zorunluluktur
    Yasaklar koyar bazen bilerek kendini
    Korur
    Hep anlaşılmazlıgı oynar gizemlidir
    Kolla kendini der en olmadık zamanda öldürür.

    Adulera Ayza

  • Melek Kara
    Melek Kara

    01.03.2008 - 20:31

    Bir sehrin uzak semtleri gibi gözlerin
    üzgün, kara, ayaklanmaya hazir
    ben yaralar kusanip katilirim onlara
    onlara katilirim yedek mermi ve sarkilar alarak
    seni alirim sonra her bir yanim çagildar
    bir oyuna kalkariz sıkılmıs yumruklarla
    yazariz duvarlara firtinali yazilar.
    Bir gün burda, bu kalktigimiz yerde
    kendini yasamakla tasiran bir günes kabarcigi
    zonklayan bir atardamar oldugu anlasilir
    el tutusmus çocuklar ki o zaman
    senin gözyaslarini heyecanla kapisir....


    çok teşekkür ederim canım :))

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    01.03.2008 - 08:29

    Sana normal gelir, bize eğri büğrü yatık yamuk gelen duygular
    yabancısıydık bu koca şehrin, herşeyine yabancı, ekmek aldığımız
    dükkancı hemen anladı yememizden bir solukta sıcak ekmekleri ve bir koca
    şişe suyu başımıza dikmelerimizi ayıpladı mı dersiniz, tabii ki
    yabancıydık bu koca şehirde, siz ne bilirsiniz

    Aşk davasıydı bu kan davası değil
    Koca yürekleri kan akıtmadan yerlebir eden
    Ve peşinden
    Bu gayya şehrin alacakaranlığına iten
    Bir deli gözün tam orta yerinden vurmaya gelmekti amacımız
    Vurulduk yaban illerde
    Bir adım ilerlemeden

    Sokağa çıkma yasağı var kelimelerin dilden
    Her söz suç hanesine yazılıyor
    Yaşamaya mahkum edilmiş sevdayı
    Sevdayı deli dolu söylemeden

    Şehir İstanbul'dur herşeyine yabancı olduğumuz, ve anlatılacak tek
    şehirdir dünyada bulduğumuz, sözleri kendiliğinden söyleyiveren martı
    kuşlarının çığlıklarında kaybolup yokolduğumuz, tersanelerinde bir gemi
    olmak için sıralandığımız

    Gelip takılıyor hayaller biryerlerde gözlerime
    Ele vermiyor seni yıllar saklamış
    Ya da kaybetmiş sayfalarında hicranın
    Yanıp yıkılan yaralanan bir yanın
    Arar durur beni
    Yine silahlanmış bakışların
    Sayısız yerimden vurur beni
    Niye gelmiştik unutturdun buralara
    Yara sarmaktan sormaya derman kalmamış
    Sırtımızı vermişiz duvarlara
    Nereden ne çıkar bilmeyiz
    Bu şehir bize yabancı
    Bu şehir bize yabancı
    Ben onu duvarlarıma resim diye asardım bir zamanlar, gemilerin üzerinde
    kuşlar ve gerilerden Sultanahmet, iftar akşamlarına sarınmış merhamet
    duygusuyla, haşmetli minareleri vururken göğün katlarına düşlerim
    koşmayı isterdi o geniş kollarına

    Bu şehir bize yabancı
    Aradığın ne varsa unutturuyor
    Uzun boylu ve şişman
    Kamburlarında yedi tepeyi taşıyan
    En yaşlı güzellik
    Çirkinleşemeyen
    Öyleyse nedendir sakladığın güzelliğini bizden
    Senin de mi var
    Gelmesini beklediğin denizden
    Gözlerin mahmur
    Sabah ezanlarında yağan bir yağmur huzurunda, bekle dur ey güzel İstanbul
    :)))))
    mevlana kentinden.. :)

  • Berdush Bebe
    Berdush Bebe

    28.02.2008 - 23:33

    Anadolu”dan Geldim...
    Anadolu”dan geldim İstanbul,
    Bir serçe ürkekliği ile gezerim
    caddelerinde,
    Dudaklarımda bir türküdür,
    duyabileceğim ses.
    Yorgun gönlümde ne ihtiras, ne heves...
    Ne de yarın için bir ümit kırıntısı var.

    Anadolu’dan geldim istanbul.
    Teneke desenli bavulumu
    açıp baksan,
    Bir kaç sabun kokulu çamaşır, bir kaç çorap,
    Ve anamın koyduğu peynirli dürüm.

    Taş yüklü omuzlarım, bedenim ruhumdan ağır.
    Dalımda taşıdığım, Palandöken, Erciyes...

    Anadolu’dan geldim İstanbul,
    Anlarsan beni,
    sana söylenecek dertlerim var.
    O dertler ki, duyanlar yanar, bilenler ağlar.
    Bin yıllık çilenin elinden kahrolan memleket,
    Dört beyinsiz yüzünden perişan olan millet...
    Ve umutları yıkılan bir tarih, bir şuur, bir ruh var.

    Gönüller huzursuz, dünyalar yıkık, vicdanlar mahkum,
    Ölmeden ölümü arzular herkes...

    Anadolu’dan geldim İstanbul,
    Coşkun ırmakların yanıbaşı kurak ve susuz.
    Ekmeğe muhtaç yavrular uyku bilmez,
    Körpecik yürekler, çok zamandır uykusuz...

    Tırnaklar yer deşer,
    tek kuruş para için,
    Bir yanda yamyamlar güruhu,
    Vicdansız ve korkusuz.
    En acı veren yaralar kabuk bağlamaz,
    En azgın hekimler bizde,
    yaraların merhemi tuz...

    Boğazda bir nesil boğulur, sen kayıtsız bakarken,
    Korkarım son çırpınış, bu en son nefes...

    Anadolu’dan geldim İstanbul,
    Taşlarına uzandım kaldırımların,
    Etrafımda çile dolduran
    sokak mahlukları...
    Yüreğimde,
    fahişelerin bıraktığı iz...
    Bir berbat alemin kucağına indim,
    Ana sandığım her kucak rezil, sevgisiz...

    Tutkunu olduğum sevdayı elimle boğdum,
    Dört hainin yüzünden, üzerime gam yığdım.

    Oturdum kabri başına,
    suskundur Fatih Han,
    Utancından çatlayan, surlar ezgin.
    Dinledim saatlerce, yüreğinle halleşip,
    Sen, senden habersiz, sükunette dur, bekle,
    Senin haline kan ağlarken, bu cihan...

    Surların dibinde medfun,
    kirli ayakların tepelediği,
    Emmim Ali, dayım Hacı, komşum Osman...
    Hangi duygular getirdi,
    onlar, hangi amaca kurban?

    Gidiyorum İstanbul, geldiğim yere geri,
    Gidiyor üzerinden, eksik olsun bir serseri...


    Hasan Ulusoy

Toplam 12 mesaj bulundu