Bu çalışma ile geçmişten günümüze "kadının görünmez tarihi" hakkında yazılanları yaratıcı kuramlarla birleştirerek, kadınlar için oluşturulan yazılı kaynaklara bir katkı sağlamak, gelecekte kadın ve erkek adına daha yaşanılır bir dünyaya ait umutları canlı tutmak amaçlamıştır. Böylece, geçmişten bugüne kadınların önlerinde duran tarihsel, dinsel, cinsel, sosyal, kültürel, mesleki ve ekonomik engellerin neler olduğu gözler önüne serilerek, kadına karşı süregelen haksızlığın boyutları derinliğine incelenmiştir. Yazar, bu kitabında bir kadın mesleğinin akademisyen temsilcisi olarak otuz yıllık çalışma yaşamının kazandırdığı deneyimleri, evli ve üç kız annesi olarak yaşadıklarını, yazın yaşamında kendi var oluş serüvenin kazandırdıkları ile birleştirerek kadın konusunu felsefi boyutuyla ele alıp, bilim süzgecinden geçirerek, yaratıcılık ve edebiyat boyutuna taşımıştır.
"Kadın, feminizm ve yaratıcılık kavramları yaşamımda her zaman çok değer bulmuştur. Birey ve yönetici olarak kadınlara inancım sonsuzdur. Kadınların eşitlik mücadelesinde sonuna kadar yanlarında yer almaktan gurur duydum. Dileğim, tüm kadınlarımızın en kısa sürede çağdaş dünyada yerlerini almalarıdır" * *Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
SONRA DA SUSKUN CEZVEYE BOŞALTIYOR... Gülderen Canyurt ''Hiç Kimseden Sevgilerle '' arkadaşım Nedime Köşgeroğlu'nun öykülerle bezenmiş kitabı bana ulaştığında; öncelikle isim çok düşündürdü beni! Hiç, kimse, sevgi sözcüklerinin tam karşılığını doğru bir şekilde yazmalıydım. Hiç; olumsuz olan veya olumsuzluk anlatan cümlelerin bu halini kesinleştirir. Varlığı olmayan veya yok denecek kadar önemsiz olan şey! Kimse; herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi! Sevgi; insanı yüksek özverilere götüren ilgi duygusu! Sevgili Gül Acemi'nin çizdiği kapak resminde; taş duvardaki pencereden maviliklere bakan beyaz güvercin...Ufuk çizgisinde bir gemi...Uçuşan kuşlar...Belki de hiç uçamayacak olan, uçabilmeyi düşleyen...Kitabın üçüncü sayfasında ; '' Güzel İnsan'a , Gülderen'e sevgiler...Eskişehir 13.03.2011 yazısını okuduğumda kucakladığım, canım arkadaşımın yazdığı öyküleri okumaya başladığımda, o anları yaşadım! İnsanın kanını donduran anılar vardı... İlk öykü; '' Haber '', ''...Kadın alın yazılar/ arada '' can '' var/ ve namus taşıyan bacaklar...'' diye başlıyor. '' Kadın boşalan çay bardaklarını yeniden doldurmak için salondan çıkıyor. Koridordan mutfağa giderken ardından '' kırıkları arıyor herhalde '' dendiğini duyuyor.Sesin sahibi kocasının ablası, yani büyük görümce; kendini hiç sevmeyeni, dili zehir saçanı...''...'' mutfak kadını, kocanın kötü sözlerden koruduğu gibi, kocaman kaya benzeri ellerinden ve o ellerin balyoz gibi bedenine inmesinden koruyamıyor...'' devam ediyor yaşanmışlık öyküsü. Her kadın kendi yazgısını (!) kendisi yazıyor.Sustukça , susturuluyor! İkinci öykü; ''Kara Sarı'', ''...Kollarından, ellerinden, ayak bileklerinden gelen çıtırtı sesleri, zihninde çalan müziğin notaları üzerine kapkara oturuyor...'', '' Kararan elleriyle kara kahve kavanozuna uzanıp dört kaşık alıyor, kara cezveye atıyor. Kara su ile dolu sürahiden suyu önce yorgun kahve fncanına, sonra da suskun cezveye boşaltıyor. Cezve soğuk suyla irkiliyor ama çığlık atamıyor kendisi gibi...'' Kadının kendi isteği ile ''ölüm''e yolculuk yapması! Çok acı verici...Umutsuzluğun ; kadının yaşamındaki yeri, elinden tutulmayışının '' son çığlığı''nı gözyaşım bembeyaz kağıda damlarken duyunmsadım! Biliyordum! Sevgili Nedime; kadınların son çığlıkları gökyüzünde yankılanmadan ellerinden tutuyor, birlikte adımlar atıyordu , yaşadığı kentte! Üçüncü öykü; ''Tuzak'', ''...ses hızıyla yarışan kıyımlar başladı.Adsız, kimliksiz, akılları yitik insanları dizdiler ipe, un niyetine; sıralı. Bazılarının tutmadı yaşı, yaşlar artırıldı, iki parmak arası.Acıya tuz, çığlığa sus payı, payına düşen paranın pası köşe kapmaca ooynadı.'' , '' Sabahın sessizliği hasreti büyüttü içinde...12 Eylül sana bir evden üç can, al tepe tepe kullan! '' Bu kadar acı yaşanmamalı, '' yaşatılmamalı 'nın öyküsü...12 Eylül ve sonrası...Öncesi...Şimdi? Yıl 2011, değişen hiç bir şey yok! Değişmeyen; acıların, ayrılıkların öyküsü... Dördüncü öykü; '' Gölge '', '' gölgeler aslını geçtiği vakit/ ikindi çayları demlenir yaşamın/ sabahtan uzak akşama yakın/ bir de geç kalmışlığın.../ ''...'' Sonunda hataları dolar ellerine, eldiven niyetine canı dövmek ister kocasının. Gül bitsin diye kadının bedeninde...'' Kadının iç yangınlarının, evlat acısıyla bütünlenişi...Körüklenişi ağlamakların, sonsuza... Beşinci öykü; '' Ka(d)ın Kırmızı '', ''...saçlarımın özgürlüğü elimden alınınca, ruhumda karanlığın başladığı...'' Yaşamı ''sil baştan '' yaşamak isteyen kadının, kırmızıyla buluşmak istemesi...Buluşamaması ! Altıncı öykü; '' Gün Dönüyor '', '' ...yorgun yelkovan sürünüyor akrebin ardından...'' , ''...Bak bizim daireyi, bizim dışımızda iki kişiye daha satmışlar. Şimdi ailece ortada kaldık. Devlet yok mu? Hani nerede devlet? Bizi kim kurtaracak bu bataktan...'' , '' Gün dönüyor, tren dönüyor, Hasan dönüyor, Esmer dönüyor, dönüyor zaman, dönmüyor Ahmet.''. Emek...Emek hırsızları... '' dönen zaman'' , dönmeyen Ahmet! '' Mor Yağmur''da; babayı örnek mi alıyor , erkek çocuk? Kadın olan ''anne''yi ezerek? '' Kırış Kırış''da; kadının, çölleşen yüreğinin, susuz kalan sevgi pınarının, akacak bir yatağı olmayışı işlenmiş. Toplam 12 öyküden oluşan; ''İnsan'' duyarlılığı ile yazılmış, kadınca, kadının ne çektiğini anlayabilen...Sevgili Nedime Köşgeroğlu'nun betimlediği öykülerinde; acıyla yüzyüze yaşayan, sırtında taşıyan hıçkırığını, ellerinde umut ışığı her zaman söndürülmeye çalışılan, yaşama doğru yürürken çelme takılan, düşen, düşmeden ayakta kalabilen! Bedenindeki morlukları, ten rengine dönüştüren, dönüştüremeyen...Kadın sığınma evlerinde, can pazarında; alıcıyla gözgöze gelmemek için uğraş veren, ayakta kalabilen... Onurlu; ( anne, kardeş, çocuk...) kadınlar! Sizlere yazılmış bu öyküler, bizim öykülerimiz! Okuyun, okusunlar dinleyin! Susmayın! Direnin, '' insan'' olarak doğmuş olmaktan kazandığınız hakkınızı, almak isteyenlere vemeyin! Segili Nedime; yaşanılan acıların derinliğini anlatırken kullandığı öz Türkçe sözcüklerle, hiç yaşanmaması gereken ağıt yükü öykülerde; akıcı anlatım, şiirsel devinim, bilinç akışı tekniği ile betimlediği ( Virginia Woolf),'' böyle yaşamamalı kadınlarımız! '' diyerek, çığlıklarını öykülerinde duyumsatmayı başarmıştır. - Hiç; Siz varsınız! Önemlisiniz! -Kimse; Siz annesiniz, çocuksunuz, kardeşsiniz! - Sevgi; Siz sevginin en yücesini taşıyan, doğurgan, erkeği doğuran...Sonsuzluk sözcüğünün en derin ilkesi...Kadınlar...Kız çocuklarımız! Sevgil Nedime'nin öykülerindeki acıların; gülümseyişlere, sevinçlere yerini bırakacağı yarınların umuduyla... Nedime'den, Gülderen'den sevgiler...
Hiç kimseden Sevgilerle( Öykü ) , Aralık 2010, Alter Yayıncılık-
Neredeyse on yıl oldu ilk şiirini duyduğumdan bu yana geçen zaman. Bu önemli. Çünkü insan, en büyük sınavını zaman karşısında veriyor. Şiir yahut düşünce bağlamında ya yok olup gidiyor, ya da ileri kuşaklara aktaracağı düşünceleri daha bir direnç kazanıyor. Sonuçta şiir, insanın kendisinden sonraki kuşaklara bırakacağı vicdan sesi, yahut geçtiği zaman diliminden ileri zamanlara bırakacağı nefesi oluyor..
Nedime Köşgeroğlu hayata bütün tırnakları, duyuları ve hissedişinin bütün aygıtlarıyla bağlı bir insan. Bundan her zaman keyif duyarım, çünkü "yaşamak şakaya gelmez." Bunu en iyi bilenlerdendir O. Tanıdığım bu zaman dilimi içerisinde kendi alanlarında çok çalıştı, bunu bilirim. Doçent oldu, ardından profesör... Şiirini şaşılacak oranda geliştirdi. İlk duyduğum şiirlerle, son okuduğum şiirleri arasında derin uçurumları anımsatan bir gelişmişlik var, bunu son gördüğüm şiirleri söylüyor.
Nedime'nin şiirlerinde beni ilgilendiren asıl yan, kadın tınısıdır. Kadın gibi yazmak, şiire kadının derinlikli penceresinden bakmak, Köşgeroğlu'nun belirgin özelliklerinden, bunu oldukça önemsiyorum. Neden mi? Günümüzde şiir yazan pek çok kadın, erkeksi şiire öykünerek yahut erkek şiirleri taklit ederek oluşturmaya çalışıyor şiir dünyasını. Bu da kadını şiirde özne olmaktan uzaklaştırıyor. Şiiri erkeklerin daha çok egemen olacağı bir mecraya taşıyor. Bu anlamda kadın şiiri sonsuz önem kazanıyor imge dünyamda. Nedime, son şiirleri ile bu sıralamanın oldukça üstlerinde yer alıyor.
Son okuduğum şiirlerindeki ses oldukça berrak, gittikçe yalın bir şiiri seslendiriyor. Fakat tamamen kendisinin olan yalın bir şiiri... Karanlıkta unutuldu sanılırken, birden ışığa boğulmuş bir yüreğin şiirlerini yazıyor... Elbette arkadaşım olan Nedime Köşgeroğlu'nun böylesi bir yalınlığa, su gibi akan berrak bir yalınlığa ulaşmasını heyecanla karşılıyorum. Hep inandım, şiir her zaman yalınlıkta gezinir ve yalın bir yürekle bulunabilir ancak. İşte o şiiri bulmuş Nedime. İlk gençliğinin sesleri güzelim kızlarının seslerine karışmış. İmge dünyasındaki düşler, anlamlar, bir yanıyla kadın olmanın zorluklarına ulaşırken, bir yanıyla da derin bir hayatı çoğaltıyor... Nedime Köşkeroğlu'nun farklı alanlarındaki çalışmalarını da sevgiyle izliyorum.İnanıyorum ki şiirleri, şimdiden geleceğe seslenen vicdandır ve vicdan, insandaki en kıymetli hazinedir.
3 Nisan 1961 Eskişehir de doğdu. İrfan Köşgeroğlu ile evli, Gizem, İrem ve Ecem’in annesi. Kısaca, 1984 yılında Hacettepe Hemşirelik Yüksekokulun mezunu olan Köşgeroğlu’nun 1985 de başlayan akademik yaşamı 1996’da ...
03.04.2020 - 21:30
Arkadaş Grubumdan Bayan Nedime Köşgeroğlu
<< DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >>
03.04.2020 - 21:29
Sitemizdeki Gruplarımızın Saygın Üyelerinden Bayan Nedime Köşgeroğlu
*** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ***
03.04.2019 - 21:48
Gruplar arkadaşımız Bayan Nedime Köşgeroğlu
< DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >
* Antoloji Yetkili Şairleri * Evrensel Sanatçılar * Çağdaş Şairler *
* Özgür Şair-Yazarlar * Antoloji Sitesi Üyeleri *
31.10.2018 - 22:25
Bu çalışma ile geçmişten günümüze "kadının görünmez tarihi" hakkında yazılanları yaratıcı kuramlarla birleştirerek, kadınlar için oluşturulan yazılı kaynaklara bir katkı sağlamak, gelecekte kadın ve erkek adına daha yaşanılır bir dünyaya ait umutları canlı tutmak amaçlamıştır. Böylece, geçmişten bugüne kadınların önlerinde duran tarihsel, dinsel, cinsel, sosyal, kültürel, mesleki ve ekonomik engellerin neler olduğu gözler önüne serilerek, kadına karşı süregelen haksızlığın boyutları derinliğine incelenmiştir.
Yazar, bu kitabında bir kadın mesleğinin akademisyen temsilcisi olarak otuz yıllık çalışma yaşamının kazandırdığı deneyimleri, evli ve üç kız annesi olarak yaşadıklarını, yazın yaşamında kendi var oluş serüvenin kazandırdıkları ile birleştirerek kadın konusunu felsefi boyutuyla ele alıp, bilim süzgecinden geçirerek, yaratıcılık ve edebiyat boyutuna taşımıştır.
"Kadın, feminizm ve yaratıcılık kavramları yaşamımda her zaman çok değer bulmuştur. Birey ve yönetici olarak kadınlara inancım sonsuzdur.
Kadınların eşitlik mücadelesinde sonuna kadar yanlarında yer almaktan gurur duydum. Dileğim, tüm kadınlarımızın en kısa sürede çağdaş dünyada yerlerini almalarıdır" *
*Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
16.10.2018 - 00:24
SONRA DA SUSKUN CEZVEYE BOŞALTIYOR...
Gülderen Canyurt
''Hiç Kimseden Sevgilerle '' arkadaşım Nedime Köşgeroğlu'nun öykülerle bezenmiş kitabı bana ulaştığında; öncelikle isim çok düşündürdü beni! Hiç, kimse, sevgi sözcüklerinin tam karşılığını doğru bir şekilde yazmalıydım. Hiç; olumsuz olan veya olumsuzluk anlatan cümlelerin bu halini kesinleştirir. Varlığı olmayan veya yok denecek kadar önemsiz olan şey! Kimse; herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi! Sevgi; insanı yüksek özverilere götüren ilgi duygusu!
Sevgili Gül Acemi'nin çizdiği kapak resminde; taş duvardaki pencereden maviliklere bakan beyaz güvercin...Ufuk çizgisinde bir gemi...Uçuşan kuşlar...Belki de hiç uçamayacak olan, uçabilmeyi düşleyen...Kitabın üçüncü sayfasında ; '' Güzel İnsan'a , Gülderen'e sevgiler...Eskişehir 13.03.2011 yazısını okuduğumda kucakladığım, canım arkadaşımın yazdığı öyküleri okumaya başladığımda, o anları yaşadım! İnsanın kanını donduran anılar vardı...
İlk öykü; '' Haber '', ''...Kadın alın yazılar/ arada '' can '' var/ ve namus taşıyan bacaklar...'' diye başlıyor. '' Kadın boşalan çay bardaklarını yeniden doldurmak için salondan çıkıyor. Koridordan mutfağa giderken ardından '' kırıkları arıyor herhalde '' dendiğini duyuyor.Sesin sahibi kocasının ablası, yani büyük görümce; kendini hiç sevmeyeni, dili zehir saçanı...''...'' mutfak kadını, kocanın kötü sözlerden koruduğu gibi, kocaman kaya benzeri ellerinden ve o ellerin balyoz gibi bedenine inmesinden koruyamıyor...'' devam ediyor yaşanmışlık öyküsü. Her kadın kendi yazgısını (!) kendisi yazıyor.Sustukça , susturuluyor!
İkinci öykü; ''Kara Sarı'', ''...Kollarından, ellerinden, ayak bileklerinden gelen çıtırtı sesleri, zihninde çalan müziğin notaları üzerine kapkara oturuyor...'', '' Kararan elleriyle kara kahve kavanozuna uzanıp dört kaşık alıyor, kara cezveye atıyor. Kara su ile dolu sürahiden suyu önce yorgun kahve fncanına, sonra da suskun cezveye boşaltıyor. Cezve soğuk suyla irkiliyor ama çığlık atamıyor kendisi gibi...'' Kadının kendi isteği ile ''ölüm''e yolculuk yapması! Çok acı verici...Umutsuzluğun ; kadının yaşamındaki yeri, elinden tutulmayışının '' son çığlığı''nı gözyaşım bembeyaz kağıda damlarken duyunmsadım! Biliyordum! Sevgili Nedime; kadınların son çığlıkları gökyüzünde yankılanmadan ellerinden tutuyor, birlikte adımlar atıyordu , yaşadığı kentte!
Üçüncü öykü; ''Tuzak'', ''...ses hızıyla yarışan kıyımlar başladı.Adsız, kimliksiz, akılları yitik insanları dizdiler ipe, un niyetine; sıralı. Bazılarının tutmadı yaşı, yaşlar artırıldı, iki parmak arası.Acıya tuz, çığlığa sus payı, payına düşen paranın pası köşe kapmaca ooynadı.'' , '' Sabahın sessizliği hasreti büyüttü içinde...12 Eylül sana bir evden üç can, al tepe tepe kullan! '' Bu kadar acı yaşanmamalı, '' yaşatılmamalı 'nın öyküsü...12 Eylül ve sonrası...Öncesi...Şimdi? Yıl 2011, değişen hiç bir şey yok! Değişmeyen; acıların, ayrılıkların öyküsü...
Dördüncü öykü; '' Gölge '', '' gölgeler aslını geçtiği vakit/ ikindi çayları demlenir yaşamın/ sabahtan uzak akşama yakın/ bir de geç kalmışlığın.../ ''...'' Sonunda hataları dolar ellerine, eldiven niyetine canı dövmek ister kocasının. Gül bitsin diye kadının bedeninde...'' Kadının iç yangınlarının, evlat acısıyla bütünlenişi...Körüklenişi ağlamakların, sonsuza...
Beşinci öykü; '' Ka(d)ın Kırmızı '', ''...saçlarımın özgürlüğü elimden alınınca, ruhumda karanlığın başladığı...'' Yaşamı ''sil baştan '' yaşamak isteyen kadının, kırmızıyla buluşmak istemesi...Buluşamaması !
Altıncı öykü; '' Gün Dönüyor '', '' ...yorgun yelkovan sürünüyor akrebin ardından...'' , ''...Bak bizim daireyi, bizim dışımızda iki kişiye daha satmışlar. Şimdi ailece ortada kaldık. Devlet yok mu? Hani nerede devlet? Bizi kim kurtaracak bu bataktan...'' , '' Gün dönüyor, tren dönüyor, Hasan dönüyor, Esmer dönüyor, dönüyor zaman, dönmüyor Ahmet.''. Emek...Emek hırsızları... '' dönen zaman'' , dönmeyen Ahmet!
'' Mor Yağmur''da; babayı örnek mi alıyor , erkek çocuk? Kadın
olan ''anne''yi ezerek?
'' Kırış Kırış''da; kadının, çölleşen yüreğinin, susuz kalan sevgi pınarının, akacak bir yatağı olmayışı işlenmiş. Toplam 12 öyküden oluşan; ''İnsan'' duyarlılığı ile yazılmış, kadınca, kadının ne çektiğini anlayabilen...Sevgili Nedime Köşgeroğlu'nun betimlediği öykülerinde; acıyla yüzyüze yaşayan, sırtında taşıyan hıçkırığını, ellerinde umut ışığı her zaman söndürülmeye çalışılan, yaşama doğru yürürken çelme takılan, düşen, düşmeden ayakta kalabilen! Bedenindeki morlukları, ten rengine dönüştüren, dönüştüremeyen...Kadın sığınma evlerinde, can pazarında; alıcıyla gözgöze gelmemek için uğraş veren, ayakta kalabilen... Onurlu; ( anne, kardeş, çocuk...) kadınlar! Sizlere yazılmış bu öyküler, bizim öykülerimiz! Okuyun, okusunlar dinleyin! Susmayın! Direnin, '' insan'' olarak doğmuş olmaktan kazandığınız hakkınızı, almak isteyenlere vemeyin!
Segili Nedime; yaşanılan acıların derinliğini anlatırken kullandığı öz Türkçe sözcüklerle, hiç yaşanmaması gereken ağıt yükü öykülerde; akıcı anlatım, şiirsel devinim, bilinç akışı tekniği ile betimlediği ( Virginia Woolf),'' böyle yaşamamalı kadınlarımız! '' diyerek, çığlıklarını öykülerinde duyumsatmayı başarmıştır.
- Hiç; Siz varsınız! Önemlisiniz!
-Kimse; Siz annesiniz, çocuksunuz, kardeşsiniz!
- Sevgi; Siz sevginin en yücesini taşıyan, doğurgan, erkeği doğuran...Sonsuzluk sözcüğünün en derin ilkesi...Kadınlar...Kız çocuklarımız!
Sevgil Nedime'nin öykülerindeki acıların; gülümseyişlere, sevinçlere yerini bırakacağı yarınların umuduyla...
Nedime'den, Gülderen'den sevgiler...
Hiç kimseden Sevgilerle( Öykü ) , Aralık 2010, Alter Yayıncılık-
15.10.2018 - 23:55
ŞİİRLE ÇOĞALAN KADIN: NEDİME KÖŞGEROĞLU
Neredeyse on yıl oldu ilk şiirini duyduğumdan bu yana geçen zaman. Bu önemli. Çünkü insan, en büyük sınavını zaman karşısında veriyor. Şiir yahut düşünce bağlamında ya yok olup gidiyor, ya da ileri kuşaklara aktaracağı düşünceleri daha bir direnç kazanıyor. Sonuçta şiir, insanın kendisinden sonraki kuşaklara bırakacağı vicdan sesi, yahut geçtiği zaman diliminden ileri zamanlara bırakacağı nefesi oluyor..
Nedime Köşgeroğlu hayata bütün tırnakları, duyuları ve hissedişinin bütün aygıtlarıyla bağlı bir insan. Bundan her zaman keyif duyarım, çünkü "yaşamak şakaya gelmez." Bunu en iyi bilenlerdendir O. Tanıdığım bu zaman dilimi içerisinde kendi alanlarında çok çalıştı, bunu bilirim. Doçent oldu, ardından profesör... Şiirini şaşılacak oranda geliştirdi. İlk duyduğum şiirlerle, son okuduğum şiirleri arasında derin uçurumları anımsatan bir gelişmişlik var, bunu son gördüğüm şiirleri söylüyor.
Nedime'nin şiirlerinde beni ilgilendiren asıl yan, kadın tınısıdır. Kadın gibi yazmak, şiire kadının derinlikli penceresinden bakmak, Köşgeroğlu'nun belirgin özelliklerinden, bunu oldukça önemsiyorum. Neden mi? Günümüzde şiir yazan pek çok kadın, erkeksi şiire öykünerek yahut erkek şiirleri taklit ederek oluşturmaya çalışıyor şiir dünyasını. Bu da kadını şiirde özne olmaktan uzaklaştırıyor. Şiiri erkeklerin daha çok egemen olacağı bir mecraya taşıyor. Bu anlamda kadın şiiri sonsuz önem kazanıyor imge dünyamda. Nedime, son şiirleri ile bu sıralamanın oldukça üstlerinde yer alıyor.
Son okuduğum şiirlerindeki ses oldukça berrak, gittikçe yalın bir şiiri seslendiriyor. Fakat tamamen kendisinin olan yalın bir şiiri... Karanlıkta unutuldu sanılırken, birden ışığa boğulmuş bir yüreğin şiirlerini yazıyor... Elbette arkadaşım olan Nedime Köşgeroğlu'nun böylesi bir yalınlığa, su gibi akan berrak bir yalınlığa ulaşmasını heyecanla karşılıyorum. Hep inandım, şiir her zaman yalınlıkta gezinir ve yalın bir yürekle bulunabilir ancak. İşte o şiiri bulmuş Nedime. İlk gençliğinin sesleri güzelim kızlarının seslerine karışmış. İmge dünyasındaki düşler, anlamlar, bir yanıyla kadın olmanın zorluklarına ulaşırken, bir yanıyla da derin bir hayatı çoğaltıyor... Nedime Köşkeroğlu'nun farklı alanlarındaki çalışmalarını da sevgiyle izliyorum.İnanıyorum ki şiirleri, şimdiden geleceğe seslenen vicdandır ve vicdan, insandaki en kıymetli hazinedir.
Tuğrul Keskin
12 Şubat 2014, İzmir
Toplam 6 mesaj bulundu