Hakan Çalışkan - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Acı Üzerine
------

'
- Seni görmüş. Sonra sen karşı kaldırıma geçip geçmemeye bir türlü karar verememişsin.
- Yaşamınızda yeri olan bir kişiyi yitirmek yeterince kötüdür, ama o zaman geri kalan her şey de anlamını yitirir.
- Karşı kaldırıma geçip geçmemekte kararsızmışsın. Belki tam o anda gözlerini kapattın. Karanlık mıydı? Sokak iyi aydınlatılmış mıydı?
- Öyle anlarda sokağın nasıl olduğuna dikkat etmezsiniz. Sızı kanser gibi yayılır, her şeyi yiyip tüketir. Uyurken sancı geçer, ama uyandıktan sonra yeniden başlar. Yine de kendimi öldürmeyi hiç düşünmedim. Neden bilmem. Öylesine derinden bir sızıdır ki, yaşamın tüm anlamını siler götürür. Acı çekmenin bir anlamı olmalı. Onca sızı ve dehşete katlanıldığına göre, o da belirli bir gereksinimin karşılığı olmalı. O duygu yaşanırken, insan intiharı düşünemez ve o duygu sizi bir noktada hapseder.
- Kız kafeye oturur oturmaz, senin yanında kendisini rahat ve güvencede hissettiğini anlattı ve...
- Kesin artık! Tamam mı? Sevgilim beni terkettiğinde, derim yüzülür gibi olmuştu. Öylesine üzgündüm, yine de bozuntuya vermedim, hiçbirşeyi umursamıyormuşum gibi davrandım. O eşyasını toplarken, ben evde sakin sakin kitap okuyordum. O da çok üzgündü, yüreği paralanıyordu. İkimiz de perişandık. Beni bırakması gerekiyordu, ama 'Gitme, kal,' dememi istiyordu. O yüzden benimle mal kavgasına tutuştu. Kim neyi alacak diye tutturdu. Ben her istediğine evet dedikçe, o daha fazlasını istemeye başladı, sonunda her şeyi istemeye kadar vardırdı işi. Ben öylesine kayıtsız davranıyordum ki, benimle iletişim kurmasının tek yolu bana saldırmak oluyordu. Ama ben serinkanlılığımı korudum, kendimi koyvermedim. 'Kal, sana ihtiyacım var. Sen olmazsan elim ayağım gider,' demek. O kadarını söyleyemedim. O yüzden de, yıllardır birlikte yaşadığım kadından ayrılmak önemsiz bir olaymış gibi yaptım. Bir kediyi yitirmek gibi sanki.
- O zaman gözlerini açtın mı? Yoksa hala karşı kaldırıma geçmeyi mi bekliyordun?
-...
'

*Bu Sayfaları Okuyana Sonsuz Lanet / Manuel Puig


>>>
Beynime bir parça buz sokulmuş gibi bir histi o acı... Önceleri şok edici bir sesizlik, tüm duyuların bloke olması. Hiçbirşey hissetmiyorsunuz o an. Yani buzun ilk teması... Sonra sonra işte o yakıcı soğuk... Katlanılamaz bir şey. Kaçmak istiyorsunuz ama o sizin beyninize çoktan yapışmış. Sizin sıcaklığınızla besleniyor. Ve eriyip yok olmadan da geçmeyecek. Biliyorsunuz bunu. İster istemez bekliyorsunuz erimesini, yok olmasını. Ama kabullenemiyorsunuz yinede çektiğiniz acıyı. O bitene kadar, sizde bitiyorsunuz... İşte herşey o an başlıyor. Herşeyin bittiğini sandığınız an... Acı çekmenin anlamı burda işte. Güzel olan acının kendisi
değil; geçtikten sonra bıraktığı sızı. Buzun erimesinden sonra eridiği bölgenin çevresinden çektiği ısı. Her şey sıcak geliyor ondan sonra. Herşey güzel... İnsan bu nedenle ağlıyor işte. Tüm o yok olmanın ardından, hıçkırıklarla var olma. İççekişler... Ve sonra, tebessüm ve gülücükler. Acıdan kurtulmak mı istiyorsunuz? Beyninizi ve kalbinizi sıcak tutun...

<<<<<

Acının Efendisi
-------
Sıkıldım... Hem de herşeyden. Bazen ben bile şaşırıyorum bu koca bedeni nasıl taşıyabiliyorum diye. Kaçmak geliyor içimden. Arkamda hiçbir iz bırakmadan. Gözüm arkada kalmadan. Sadece kaçmak... Tüm istediğim bu. İstediğine dikkat et derler ama biliyoruım ki kurtuluşumun tek yolu bu. Hayata karşı büyük bir iştahsızlık var içimde. Nasıl girdi içime ne zaman gelişip büyüdü bilmiyorum. Sadece etkilerini yaşıyorum şimdi benliğimde. Ne zaman birşey yapmaya karar versem daha elimi kıpırdatmadan vazgeçiyorum.

Hüzün... Gözlerindeki bu hüznün nedeni ne? Bu gözyaşları niye? Üzgünsün biliyorum ama tek yolu bu. Var olmamın başka yolu yok. Ben ancak bu şekilde yaşayabiliyorum. Biliyorum yakında tüm benliğini ele geçireceğim. Ve sen, var olma sebebini unutacakasın. Kendini unutacaksın. Kaçmak istiyeceksin ama başaramayacaksın. Kendini bana bırakmak isteyecek, ama bunu da yapamayacaksın. Etrafında bir yığın insan olacak seni benden kurtarmak için fakat yapamayacaklar. Dahası bunu sen de istemeyeceksin. Ayrıca zamanı geldiğinde zaten onlarla da hesaplaşacağım. Belki de sen, bunu bildiğin için onları yanında istemeyeceksin. Ben sen olacağım. Sen, ben
olacaksın. Yakında gözlerinden yayılan hüzün değil, ben olacağım. Biz olacağız...

Büyüyor. Durmak nedir bilmeden büyüyor. Ve ben buna bir türlü engel olamıyorum. Bedenimin her köşesine, her zerresine yayılıyor. Hissediyorum, beni ele geçiriyor. Kaçamıyorum, engelleyemiyorum. Tüm
yapabildiğim izlemek. İşte yine izliyorum. Artık kontrol edemiyorum. Ne onu ne de kendimi... Onu yok etmemin hiç bir yolu yok. Hayır hayır yok... Hislerimi köreltti. Tek his var şu anda bildiğim, o soğuk tadını alabildiğim: acı... Tüm bedenimde, tüm düşüncelerimde. Midemi binlerce akrep sokuyor bir anda, burnumdan tüm bedenimdeki kan boşalıyor yavaş yavaş, an ve an. Gözyaşlarım asit olup yüzümü, tüm bedenimi dağlıyor. Acı bitmiyor, acı sonsuz. Tırnaklarım kendimi parçlamaya yetmiyor. Çıkmıyor içimden...Çıkmıyor, çıkmıyor, çıkmıyooooorrrr! ! ! ! !

Biliyorum çok acı çekiyorsun. Biliyorum benden kurtulmaya çalışıyorsun ve çalışacaksında. Ve tüm bunlar sana daha fazla acı verecek. Herşeye rağmen ölmek istemiyorsun; ben de... Acını biliyor ve hissediyorum ama inan başka yolu yok. Köşeye kıstırılmış hissediyorsun kendini. Yanlız kalacaksın yakında. Sadece ikimiz
olacağız. Sen ve ben. Etrafında kimse kalmayacak. Aslında biliyorsun ki bunun tek nedeni sen olacaksın. Evet, evet biliyorsun tüm gerçeği. Ben sadece seni istiyorum ve seninle oluyorum. Başka kimse -şu an için- beni ilgilendirmiyor. Kendini yalnız bırakan sadece sensin. Ve biliyorsun ki bu senin -aynı zamanda benim- sonumu kolaylaştırıyor. Evet, farkında değilsin ama seni ele geçirmeme yardımcı oluyorsun. Belkide farkındasın ve bilerek yapıyorsun herşeyi. Azaltmak için çektiğin acıyı...

Artık hiçbir şey zevk vermiyor bana. Kaybediyorum elimdeki herşeyi. Tüm hayatım boyunca kazandığım herşeyi... Kaybediyorum herşeyim olan hayatı... Yeniliyorum işte... göz göregöre... Pis bir kumar bu hayat üzerine oynanan. Ödülü ve kaybı hayat olan... Tüm kuralların dışında oynanan, kural tanımayan. Ve herşeyimi kaybetmeme neden olan. Nerede hata yaptım ben, nerede, nerede?

Nerede hata yaptığını düşünüyorsun. Herşeyini kaybettiğini... Soğuk nefesimi ensende hissediyorsun. Sebebi yokken benden korkuyosun. Titriyorsun... Dalga dalga geçiyor titreme nöbetleri bedeninden. Halsizlik kaplıyor heryerini. Yorgun düşüyorsun biliyorum. Benimle mücadele tüm enerjini alıp götürüyor. Yere yığılmamak için zor tutuyorsun kendini. Başın dönüyor, dünya dönüyor, sen dönüyorsun. Herşey ama herşey dönüyor seninle birlikte. Kızgınsın... Hrçınsın... Hırçınlığın artıyor günden güne. Tüm öfkeni kusuyorsun etrafındakilere. Bulaştırıyorsun onlara da bu hastalığı. Tahammülün yok kimseye. Kendine bile... Etrafındaki herşey her an bir kıvılcım olabilir; kıvılcım da patlama... Biliyorsun seni asabi yapan da ben değilim...

Tahammülüm kalmadı... Hiç kimseye, hiçbir şeye... Umudum kalmadı. Kısacası hiçbir şeyim kalmadı... İçime sığamıyorum artık ben. Küçük geliyor bu beden. Kontrolu kaybettim. O hertarafımda. O hep benimle... O......

Tüm geçmişin, hayatın ve tabii sen... Kaderin seni bana getirdi. Daha doğrusu beni sana. Kurtuluş umudunun kalmadığını düşünüyorsun ama yanılıyorsun. Herzaman bir yol vardır. Bunu sen de biliyordun ama
yapamadın değil mi? Diğerleri gibi sen de yapamadın. Hep düşündün o yolu ama bir türlü başaramadın. Olmadı, Olmadı, Olamadı....

İşte sona yaklaştık. Tüm hayatın bu son için vardı. Artık aynadaki yüz sen değilsin. Artık sen sen değilsin. Biliyorsun... Ben Sen’im... Artık biziz... Sonsuza dek. Zamanın bitimi, zaman yok artık... Tüm varlığın benim varlığım. Tüm varlığım senin varlığın... Dönüşü olmayan bir yolda tek ve yalnızız... BİZ... Acı, daha az acı…






'''''''Neden diyorum bazen gözlerim yanıyor, kalbim sıkışıyor.
Neden diyorum tamamen çamura batmışken hala çırpınıyorum.
Neden diyorum nefes almak bu kadar zorken ve acı veriyorken, her nefes alışım bir sonmuş gibi derinden ve dolu.
Neden diyorum herşeyi bilebilecekken, hiçbirşeyi bilmiyorum...'''''''



'''''Gerçekliğin içinde kaybettik düşselliğimizi, unuttuk hayallerimizi, uzanıp tutabilme arzusuyla var ettik herbirini... Kanatları olmadan uçmaya çalışan kuşlar değilmiyiz şimdi? ? ? '''''







'Dün gece sen uyurken, ismini fısıldadım
Ve hayvanların korkunç öykülerini anlattım
Dün gece sen uyurken çiçeklere su verdim
Ve insanların korkunç öykülerini anlattım onlara
Dün gece sen uyurken yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden yeni bir isim verdim sana....'

'... Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte
Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için,
Seni bu denli yıktıkları için
Yaşamının gizemini vereceğim sana...'

***BİLMEYEN YOKTUR HERHALDE




'İlgi duymuyordum.hiçbirşeye ilgi duymuyordum.nasıl kaçabileceğime dair fikrim yoktu.diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa.benim anlamadığım birşeyi anlamışlardı sanki.bende bir eksiklik vardı belkide..mümkündü..sıksık aşağılık duygusuna kapılırdım.onlardan uzak olmak istiyordum.gidecek yerim yoktu ama..intihar? ..tanrım,çaba gerektiriyordu..beş yıl uyumak isterdim ama izin vermezlerdi.'

C. BUKOWSKI