Nail Çobaner Antoloji.com

Kalbimi mi dinliyorum eğmiş kafamı sola, yoksa beynimi mi kurcalıyorum omurlarımı kasarak bu hummalı akşamlarda? Homurtularına aldırmadan arabaların, sesleriyle uyumayı öğreniyorum, biri birini kucaklayan yaprakların, rüzgârlı akşamlarda. Ve flaşlar patlarken gökyüzünde, çisil çisil sesi bir ninni oluyor kulaklarımda bulutların gözyaşlarının. Neden ağlıyor bilmiyorum benden başka, bulutlar da? Rüyalarım da bulanık, göremiyorum yüzünü, hüznün buğusu beynimin her yerinde. Kaybediyorum sanki umutları da...

Uyandığımda her sabah, yeniden başladı diyorum bir gün ve doğruluyorum güzel olacağını umarak. İşte farkına vardım bu gidişin. Kaybettiğim her şey, eskimişti; gitti. Ve yeniyi doğuruyor eski, her gidişinde. Pür-nûr oluyor kalbim sanki arş-ı âlâ’da. Gönül koymuyorum, doğrusu, koyamıyorum kimseye, yeni gelene mahcup. İzdivacımı kutladım hatta hülyalarımla dün gece. Ve bu gecenin büyüsünde, mücerret ellerimle tuttum ellerini, bastım böğrüme. Sana sarılıp bastığımda göğsüme, sıcaklığını hissetmemek ne mümkün! ! ! Kalsam böylece...

Titriyorum delice! Korkma; ne üşümek, ne kriz anı bu! Mutluluğun, saflığın ve temizliğin orgazmı bu! Sarsılarak kalakalmak, teninin, nefesinin sıcaklığında ve bir olmak rûhunda. Sana MERHABA! ! !
..

Devamını Oku