'Manidar Bakış' demek, 'Anlamlı Bakış' demektir. Söz gelişi birine, toplantıya katılması için haber göderiyorlar. Haberciye soruyorlar: 'Ne dedi? ' Haberci de diyor ki: 'Bir şey demedi; sadece manidar baktı bana...' Manidar bakışın anlamını 'bakan' ile bakılan bilir: yani bir gizem vardır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Saygı ile. 1960'lı yıllara değin, yaşına girmemiş körpe çocuklar, kundağa sarılırdı. Kundağa dilerseniz bohça da diyerbilirsiniz; çünkü çocuk üşümesin diye bu bohçaya sarılırdı. Çocuğun hem üşümemesi hem de çişini kundak dışına bırakmaması için, kum iriliğinde, toprak serilirdi bezine. Bu toprak, sanırım 'kil' niteliğinde idi. Kil ufaltılarak toprak görünümüne getirilirdi. İşte bu toprağın adı: Höllük. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Bilindiği gibi TEZEK, sığır dışkısının kurumuşuna verilen addır. Oluşum ve biçimsel olarak beş çeşittir: 1- Yaban tazek (Otlaklarda dışkının kendi halinde kuruyup tezek olması.) 2- Yapma Tezek: Dışkı yaş iken elle şekil verilerek yere ya da duvara yapıştırılarak kurutulan tezek. 3- Basma Tezek: Çok miktarda dışkı yaşken, düz bir alana serilir. Üzerinden taş silindir (loğ taşı) geçirilerek bastırılır. Ayrıca üzerinde çocukllar aylarca oynayarak bastırıtlar. Bööylece oluşan tezek, 'bel kürekle' kareler (40x40) biçiminde kesilerek dik durumda, iyice kurunaya terkedilir. Tam kuruduktan sonra yığın yapılı. Kulübe biçimindeki bu yığına 'kalak' denir.
4) Fışkı:Ufanış hayvan dışkısının kurumuşuna denir. 5) KERME: Davar (koyun-keçi) damlarında, davarların dışkısı hiç süprülme; haftalarca, maylarca hatta yıllarca üst üste yığılır. Davarın keskin tırnaklarıyla öyle bir basılır ki, beton gibi olur. Bir-iki yıl sonra bu katmanlı tezek bel küreklerle kesilerek kurutulur. Kalorisi en yüksek olan tezek türü KERME'DİR. O nedenle de fiyayı yüksektir.
*Nadir Şener HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Bilindiği üzere Türkçemiz, çeşitli yöntemlerle kendini zenginleştirmekte. Bu yöntemlerden biri de 'Yansıma Yöntemi'dir. Sesi yansılama. Bir bez parçasını iki elimizle yırttığımızda, 'cıırrrr' diye ses çıkar. İşte 'Çırık', bezden 'cırrrr' diye koparılan parçanın adıdır.
*Nadir Şener HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Önerme, 'Doğru' ya da 'Yanlış' olarak cevap verilebilecek olan ifadeye denir. Örnek: 'İnsanın boyu beş metreye kadar uzar.' Bunun cevabı 'Yanlış'. Yine; 'İki kere iki beş eder.' Yanlış.
'İki kere iki beş etmez. Cevap:Doğru.'
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı'
Derleme yapan uzmanlara kaynak olması bakımınddan, ' ZÜLÜF ' sözcüğünün geçtiği türkülerimizi sıralamakta yarar görüyorum. Ben iki türkümüzde daha rastladım. Birini unuttum, öteki şöyle:
*Zülüflerin tel tel olmuş (nakarat) aman aman amaaan;
*Dökme rüzgara karşı.
Türkülerimizdeki şu 'şiirsel' güce ne demeli! ? Bizlere örnek olsun. Bu deyiş, sanırım 'Niye doğdun mavi yildiz' türküsünün. Türk kadın dünyasının en etkili süs objesi.. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Bundan yüz yıl kadar önceleri, kapalı toplumduk. Herkes doğduğu yerde büyür, yaşar ve ölürdü. İşte bu yıllarda şu sözün anlamı vardı: ' Hemşerim nerelisin? ' Bu dönemlerde köy, ilkçe, il; neredeyse birbiriyle akraba sayılırlardı. Kavgada özellikle ateşli silah kullanılmazdı. Genellikle köylerde, iki aile kavgaya tutuştuklarında, sopadan başka taş da kullanırlardı, atarlardı. Sonra kamil insanlar araya girerek, şu komutu verirdi: ' Herkes eteğindeki taşları döksün bakayım; barışın! '
Böylece herkes silahını bırakmış olur yani mütareke yapılmış olur. Kimileri bu deyimi ' açık kart oynama ' olarak kullanıyor; bu yanlıştır. Bu durumu Türk Dil Kurumu Bşkanlığı'na ilettim. İlk toplantıda gündeme alacaklarını, bana yazılı olarak bildirdiler. Burada yeniden saygılarımı sunuyorum TDK'ye.
Yün ya da pamuk yatak şöyle oluşturulur: Yün, gösterişsiz bir beyaz bez torbaya doldurulur; düzeltilir. Sonra da bu beyaz torba, kaliteli bir basma vb. kumaşla kaplanır. Yani ikinci bir torbaya konulur. İşte yatağın, miderin iç kısmındaki beyaz bez torbaya Ş İ L T E adı verilr.
' c ı b ı l ', Erzurum ve yöresinde *çıpılak, üryan* anlamına gelir. Mecazi olarak da, çevresine hava atmaya çalışan, gereksiz olarak kendisini varlıklı göstermeye çelışan kimseler için de 'cıbıl' yakıştırması yapılır. Sözgelim; falan kişi kırk kişilik ziyafet vermiş dediklerinde, 'Yok canım; O cıbılın tekidir; nerden ziyafet verecek! ? ' diye karşılık alır.
Kars, Erzurum, Erzincan yörelerinde *I S S I* demek, ısı almış madde demektir. Bir başka deyişle, 'sıcak' anlamında kullanılır. 'Issısu', ısı almış yani ısınmış su demektir. Orta Asya'da Türkeli'nde 'ı s s ı k g ö l' adında bir göl vardır. Suyu sıcak olan göl demektir.
Ankara-merkez köylerinde çok kullanılan bir sözcüktür. Anlamı: Öküzün ya da koçun tos vurmasına denir. Çocukları uyar için derler ki: 'Sakın öküze çok yaklaşma; seni süser.'
Ankara merkeze bağlı Bucuk köyü vardı. Bugünkü Yenikent ilçesini oluşturan köylerden biri. 1954 yılında ilkokul öğretmenliği yaptım Bucuk köyünde. İşte bu köyde, GUNNEMEK sözcüğü, kıskanmak anlamındfa kullanılıyordu. Örneğin; 'Sen benni gunneyon' derlerdi.
'Zülüf' sözcüğünün Türk Halk Şiiri'ndeki yeri çok geniştir. Bunu uzmanlar daha iyi bilir. Biliyorsunuz, ekinleri biçmek için çeşitli aletler vardır. Bunların en ilkeli, ORAK dediğimiz, kıvrık keskidir. Bakınız 'zulüf' orakla bile yoldaş olabilmiş. Türkünün bir bölümü şöyle:
'Arpa orağa geldi,
'Zülüf tarağa geldi.
Tercümesi: Arpa ekini yetişkin olmaya başladı; kızın zülfü de taranacak gümrahlığa erişti. Erkek çocukar için, 'bıyıkları terledi' dediğimiz gibi.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Erkeklerin (daha çok erkek çocukların) , kafalarının ön tarafında bırakılan uzunca saç kümesine PERÇEM denir. Bayanların bırktığı perçeme, 'KÂKÜL denir.
'Zülüf' sözcüğünün gerçek ve tam anlamı şudur: 'Bayanların favorisine ZÜLÜF denir. Bu favori, el genişliğinde ve el ozunluğunda olur. Annemle komşu teyze, birbirlerinin zülfünü keserlerdi (1940) , çünkü kendi kendine kesmesi çok zordur.
TÜRKÜ
'Zülfün görenlerin hep
'Bahtı siyah olurmuş.
'Tek zülfünü göreydim 'Bahtım siyah olaydı.'
Kimi türkülerde de şöyledir:
'Oy Havar Havar
'Zülüf gerdanı kovar.
'Sen bize gelsen ne var...
Ailede işlerin yoğun oldğu zamanlarfda, yemek yetiştirmek zordur. Onn için anne, irmikli buğday ununu suda bulamaç olarak karıştırır, pişiriri. Büyük kaba doldurulur. Ortası çukurlaştırılarak tereyağı doldurulur. Yer sofrasına konulur. Oturanar, kaşıklarıla kenarından, ucundan kaşıklayıp yerler. Bir bakıma savaş ya da savaş yıkıntılarının sürdüğü dönemlerde yapılan bir yemektir.
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Matematikçiyim. Felsefeye ve şiire yakın dururum. Türkçemiz çeşiitli yöntemlerle kendini zenginleştirmiştir. Bu yötemlerden biri de 'yansıma' yöntemidir. Bir başka deyişle, 'ses benzetmesi'. yöntemi...
CIPPIL, derin olayan su demektir. Derin olmayan suda yürürken, 'cıpıl cıpıl' ses oluşur. Derin omayan suya 'dayaz' ya da 'yufka' denildiği de olur.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
' Altın Oran ', öncelikle estetikle ilişkilidir. Bir insanın belden yukarısı iki metre, aşağısı yarım metyre olsa komik olmaz mı? Gövdemizdeki *altın oran* bigisini sunmuştum. Şimdi de literatürde olmayan, kendi ölçümüm ile bulduğum *Altın Oran* bölgemizi sunuyoruım. Herkes rahatça ölçüp bulabilir.
Ölçüm: Sol elimin orta parmağını ölçtüm = 8 cm.
******** Tırnak ucundan avucuma doğru iki boğum ölçtüm= 5 cm.
-8- sayısını -5- sayısına böldüm=1,6 sayısını buldum. Buna Fi sayısı deniliyor.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Somut örnekle işe başlayalım: Bir insanın boy uzunluğunu ölçelim; (b) cm. Yerden göbeğe kadar olan yükseklik (g) cm. olsun. (b) sayısını (g) sayısına bölümü= 1,6180335887... bulunur. Bu sayıya 'Fi' sayısı deniliyor. Bir kapının ya da pencerenin boyu ile eni arasında bu oran varsa, O kapı ya da pencere, göze okşayıcı gelir. Doğada bu orana sık rastlanır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: (matematikçi-bilim uzmanı)
Söz gelişi, bir iddianın yanlış olduğunu kanıtlamak için, onu 'Doğru' kabul edip, akıl yürütürüz. Bu akıl yürütme, bizi çıkmaza (olumsuza) götürürse, iddianın yanlışlığı kanıtlanmış olur. Bir iddianın (savın) doğru olduğunu kanıtlamak için de, 'Yanlış' olduğu varsayımından hareket edilir. Çıkmaza girildiğinde, iddia kanıtlanmış olur.
İspatı gerektirmeyen, akıl yoluyla doğruluğu kabul edilen önermelere denir. Örneğin; Aşe, Ali ile kardeş, Ali de Mehmet ile kardeş. Bu önerme sonunda, aklın çıkarsama (Eskilerin istidlal dedikleri) yöntemiyle deriz ki: ' Ayşe de Mahmat ile kardeştir. '
1933 Tercan (Mamahatun) doğumluyum. Babam, adliye yazı işleri müdürü ve noter Zekeriya; annem de tarihi ( 1919 ) Erzurum İL kongresi üyesi, müstantik (sorgu yargıcı) Ahmet beyin kızı Memnune'dir. İlko ...
manidar bakış
15.05.2010 - 21:44'Manidar Bakış' demek, 'Anlamlı Bakış' demektir. Söz gelişi birine, toplantıya katılması için haber göderiyorlar. Haberciye soruyorlar: 'Ne dedi? ' Haberci de diyor ki: 'Bir şey demedi; sadece manidar baktı bana...' Manidar bakışın anlamını 'bakan' ile bakılan bilir: yani bir gizem vardır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Höllük topraktan cocuk bezi
28.04.2010 - 20:57Saygı ile. 1960'lı yıllara değin, yaşına girmemiş körpe çocuklar, kundağa sarılırdı. Kundağa dilerseniz bohça da diyerbilirsiniz; çünkü çocuk üşümesin diye bu bohçaya sarılırdı. Çocuğun hem üşümemesi hem de çişini kundak dışına bırakmaması için, kum iriliğinde, toprak serilirdi bezine. Bu toprak, sanırım 'kil' niteliğinde idi. Kil ufaltılarak toprak görünümüne getirilirdi. İşte bu toprağın adı: Höllük. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
KAYSERİ ÖZVATAN KERMELİK KÖYÜ
23.04.2010 - 18:07Bilindiği gibi TEZEK, sığır dışkısının kurumuşuna verilen addır. Oluşum ve biçimsel olarak beş çeşittir: 1- Yaban tazek (Otlaklarda dışkının kendi halinde kuruyup tezek olması.) 2- Yapma Tezek: Dışkı yaş iken elle şekil verilerek yere ya da duvara yapıştırılarak kurutulan tezek. 3- Basma Tezek: Çok miktarda dışkı yaşken, düz bir alana serilir. Üzerinden taş silindir (loğ taşı) geçirilerek bastırılır. Ayrıca üzerinde çocukllar aylarca oynayarak bastırıtlar. Bööylece oluşan tezek, 'bel kürekle' kareler (40x40) biçiminde kesilerek dik durumda, iyice kurunaya terkedilir. Tam kuruduktan sonra yığın yapılı. Kulübe biçimindeki bu yığına 'kalak' denir.
4) Fışkı:Ufanış hayvan dışkısının kurumuşuna denir. 5) KERME: Davar (koyun-keçi) damlarında, davarların dışkısı hiç süprülme; haftalarca, maylarca hatta yıllarca üst üste yığılır. Davarın keskin tırnaklarıyla öyle bir basılır ki, beton gibi olur. Bir-iki yıl sonra bu katmanlı tezek bel küreklerle kesilerek kurutulur. Kalorisi en yüksek olan tezek türü KERME'DİR. O nedenle de fiyayı yüksektir.
*Nadir Şener HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
ADANA KARATAŞ CIRIK KÖYÜ
23.04.2010 - 17:45Bilindiği üzere Türkçemiz, çeşitli yöntemlerle kendini zenginleştirmekte. Bu yöntemlerden biri de 'Yansıma Yöntemi'dir. Sesi yansılama. Bir bez parçasını iki elimizle yırttığımızda, 'cıırrrr' diye ses çıkar. İşte 'Çırık', bezden 'cırrrr' diye koparılan parçanın adıdır.
*Nadir Şener HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
önerme
19.04.2010 - 22:02Önerme, 'Doğru' ya da 'Yanlış' olarak cevap verilebilecek olan ifadeye denir. Örnek: 'İnsanın boyu beş metreye kadar uzar.' Bunun cevabı 'Yanlış'. Yine; 'İki kere iki beş eder.' Yanlış.
'İki kere iki beş etmez. Cevap:Doğru.'
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı'
zülüf
12.04.2010 - 18:38Derleme yapan uzmanlara kaynak olması bakımınddan, ' ZÜLÜF ' sözcüğünün geçtiği türkülerimizi sıralamakta yarar görüyorum. Ben iki türkümüzde daha rastladım. Birini unuttum, öteki şöyle:
*Zülüflerin tel tel olmuş (nakarat) aman aman amaaan;
*Dökme rüzgara karşı.
Türkülerimizdeki şu 'şiirsel' güce ne demeli! ? Bizlere örnek olsun. Bu deyiş, sanırım 'Niye doğdun mavi yildiz' türküsünün. Türk kadın dünyasının en etkili süs objesi.. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Etekteki Taşları Dökmek
11.04.2010 - 10:03Bundan yüz yıl kadar önceleri, kapalı toplumduk. Herkes doğduğu yerde büyür, yaşar ve ölürdü. İşte bu yıllarda şu sözün anlamı vardı: ' Hemşerim nerelisin? ' Bu dönemlerde köy, ilkçe, il; neredeyse birbiriyle akraba sayılırlardı. Kavgada özellikle ateşli silah kullanılmazdı. Genellikle köylerde, iki aile kavgaya tutuştuklarında, sopadan başka taş da kullanırlardı, atarlardı. Sonra kamil insanlar araya girerek, şu komutu verirdi: ' Herkes eteğindeki taşları döksün bakayım; barışın! '
Böylece herkes silahını bırakmış olur yani mütareke yapılmış olur. Kimileri bu deyimi ' açık kart oynama ' olarak kullanıyor; bu yanlıştır. Bu durumu Türk Dil Kurumu Bşkanlığı'na ilettim. İlk toplantıda gündeme alacaklarını, bana yazılı olarak bildirdiler. Burada yeniden saygılarımı sunuyorum TDK'ye.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
şilte
10.04.2010 - 12:39Yün ya da pamuk yatak şöyle oluşturulur: Yün, gösterişsiz bir beyaz bez torbaya doldurulur; düzeltilir. Sonra da bu beyaz torba, kaliteli bir basma vb. kumaşla kaplanır. Yani ikinci bir torbaya konulur. İşte yatağın, miderin iç kısmındaki beyaz bez torbaya Ş İ L T E adı verilr.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Cıbıl cıstak
10.04.2010 - 12:22' c ı b ı l ', Erzurum ve yöresinde *çıpılak, üryan* anlamına gelir. Mecazi olarak da, çevresine hava atmaya çalışan, gereksiz olarak kendisini varlıklı göstermeye çelışan kimseler için de 'cıbıl' yakıştırması yapılır. Sözgelim; falan kişi kırk kişilik ziyafet vermiş dediklerinde, 'Yok canım; O cıbılın tekidir; nerden ziyafet verecek! ? ' diye karşılık alır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
ıssısu
10.04.2010 - 12:05Kars, Erzurum, Erzincan yörelerinde *I S S I* demek, ısı almış madde demektir. Bir başka deyişle, 'sıcak' anlamında kullanılır. 'Issısu', ısı almış yani ısınmış su demektir. Orta Asya'da Türkeli'nde 'ı s s ı k g ö l' adında bir göl vardır. Suyu sıcak olan göl demektir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
süsmek
09.04.2010 - 18:39Ankara-merkez köylerinde çok kullanılan bir sözcüktür. Anlamı: Öküzün ya da koçun tos vurmasına denir. Çocukları uyar için derler ki: 'Sakın öküze çok yaklaşma; seni süser.'
Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı
gunnemek
08.04.2010 - 21:39Ankara merkeze bağlı Bucuk köyü vardı. Bugünkü Yenikent ilçesini oluşturan köylerden biri. 1954 yılında ilkokul öğretmenliği yaptım Bucuk köyünde. İşte bu köyde, GUNNEMEK sözcüğü, kıskanmak anlamındfa kullanılıyordu. Örneğin; 'Sen benni gunneyon' derlerdi.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikkçi-bilim uzmanı*
zülüf
08.04.2010 - 16:13'Zülüf' sözcüğünün Türk Halk Şiiri'ndeki yeri çok geniştir. Bunu uzmanlar daha iyi bilir. Biliyorsunuz, ekinleri biçmek için çeşitli aletler vardır. Bunların en ilkeli, ORAK dediğimiz, kıvrık keskidir. Bakınız 'zulüf' orakla bile yoldaş olabilmiş. Türkünün bir bölümü şöyle:
'Arpa orağa geldi,
'Zülüf tarağa geldi.
Tercümesi: Arpa ekini yetişkin olmaya başladı; kızın zülfü de taranacak gümrahlığa erişti. Erkek çocukar için, 'bıyıkları terledi' dediğimiz gibi.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
perçem
07.04.2010 - 20:40Erkeklerin (daha çok erkek çocukların) , kafalarının ön tarafında bırakılan uzunca saç kümesine PERÇEM denir. Bayanların bırktığı perçeme, 'KÂKÜL denir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
zülüf
07.04.2010 - 20:29'Zülüf' sözcüğünün gerçek ve tam anlamı şudur: 'Bayanların favorisine ZÜLÜF denir. Bu favori, el genişliğinde ve el ozunluğunda olur. Annemle komşu teyze, birbirlerinin zülfünü keserlerdi (1940) , çünkü kendi kendine kesmesi çok zordur.
TÜRKÜ
'Zülfün görenlerin hep
'Bahtı siyah olurmuş.
'Tek zülfünü göreydim 'Bahtım siyah olaydı.'
Kimi türkülerde de şöyledir:
'Oy Havar Havar
'Zülüf gerdanı kovar.
'Sen bize gelsen ne var...
'Zülfün teline takıldı gönül...
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
haşıl
04.04.2010 - 18:21Ailede işlerin yoğun oldğu zamanlarfda, yemek yetiştirmek zordur. Onn için anne, irmikli buğday ununu suda bulamaç olarak karıştırır, pişiriri. Büyük kaba doldurulur. Ortası çukurlaştırılarak tereyağı doldurulur. Yer sofrasına konulur. Oturanar, kaşıklarıla kenarından, ucundan kaşıklayıp yerler. Bir bakıma savaş ya da savaş yıkıntılarının sürdüğü dönemlerde yapılan bir yemektir.
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
cıppıl
03.04.2010 - 22:12Matematikçiyim. Felsefeye ve şiire yakın dururum. Türkçemiz çeşiitli yöntemlerle kendini zenginleştirmiştir. Bu yötemlerden biri de 'yansıma' yöntemidir. Bir başka deyişle, 'ses benzetmesi'. yöntemi...
CIPPIL, derin olayan su demektir. Derin olmayan suda yürürken, 'cıpıl cıpıl' ses oluşur. Derin omayan suya 'dayaz' ya da 'yufka' denildiği de olur.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
babayâni
30.03.2010 - 16:25'Baba', şefkatin, koruyuculuğun simgesidir. 'babayani', sevecen, koruyan tavır için kllanılır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
altın oran
26.03.2010 - 23:24' Altın Oran ', öncelikle estetikle ilişkilidir. Bir insanın belden yukarısı iki metre, aşağısı yarım metyre olsa komik olmaz mı? Gövdemizdeki *altın oran* bigisini sunmuştum. Şimdi de literatürde olmayan, kendi ölçümüm ile bulduğum *Altın Oran* bölgemizi sunuyoruım. Herkes rahatça ölçüp bulabilir.
Ölçüm: Sol elimin orta parmağını ölçtüm = 8 cm.
******** Tırnak ucundan avucuma doğru iki boğum ölçtüm= 5 cm.
-8- sayısını -5- sayısına böldüm=1,6 sayısını buldum. Buna Fi sayısı deniliyor.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
altın oran
13.03.2010 - 22:36Somut örnekle işe başlayalım: Bir insanın boy uzunluğunu ölçelim; (b) cm. Yerden göbeğe kadar olan yükseklik (g) cm. olsun. (b) sayısını (g) sayısına bölümü= 1,6180335887... bulunur. Bu sayıya 'Fi' sayısı deniliyor. Bir kapının ya da pencerenin boyu ile eni arasında bu oran varsa, O kapı ya da pencere, göze okşayıcı gelir. Doğada bu orana sık rastlanır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: (matematikçi-bilim uzmanı)
olmayana ergi metodu
21.01.2010 - 23:44Söz gelişi, bir iddianın yanlış olduğunu kanıtlamak için, onu 'Doğru' kabul edip, akıl yürütürüz. Bu akıl yürütme, bizi çıkmaza (olumsuza) götürürse, iddianın yanlışlığı kanıtlanmış olur. Bir iddianın (savın) doğru olduğunu kanıtlamak için de, 'Yanlış' olduğu varsayımından hareket edilir. Çıkmaza girildiğinde, iddia kanıtlanmış olur.
aksiyom
01.01.2010 - 22:40İspatı gerektirmeyen, akıl yoluyla doğruluğu kabul edilen önermelere denir. Örneğin; Aşe, Ali ile kardeş, Ali de Mehmet ile kardeş. Bu önerme sonunda, aklın çıkarsama (Eskilerin istidlal dedikleri) yöntemiyle deriz ki: ' Ayşe de Mahmat ile kardeştir. '
Cefakar
31.12.2009 - 13:09Özellikle çocukları için özveride bulunan anneleri çağrıştırıyor,
fenomen
31.12.2009 - 12:58süreç karakteri taşıyan oluşum, olgu. Arabanın duvara çarpması olaydı; ama evlilik, fenomendir.
Toplam 96 mesaj bulundu