ZOT söcüğünün mastarıdır 'zotlamak'. Zot muhkemlik, dayanıklılık, çetinlik anlamındadır. Hatta Bayburt ilimizde ve çevresinde bir de deyim yaygındır: 'Sen zot, ben zot; ineklere kim verecek ot? ' Bu tekerlemenin versiyonu şudur: 'Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa? '
Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi bilim uzmanı
Genellikle körpe çocuklar öylesine bir ağlama tutturur ki, soluk almaya fırst bulamaz. Böyle durumda bazen bayıldığı da olur. İşte kendini yitirme diyebileceğimiz bu dururma UĞUNMAK denir.
Mecazi olarak, dönmekte olan topaç için de söylenir. Yani topaç öylesine sarsıntısız döner ki, 'uğundu' dersiniz.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Eski Roma eğlencesi olan 'Gladyatör Dövüştürme' sahnesi belleğimizdedir. Dövüşçünün bir elinde kalkan, ötekşnde de 'külünk' dediğimiz GÜRZ vardır. Bu gürz, saplı gülledir. Ayrıca güllenin yüzeyi, çivili biçimde delici özellikte yapılmıştır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
TOY; düğün, şenlik demektir. Bugün Kafkasya Türkçesi'nde geçerlidir. Bizde de Kars, Erzurum yöresinde sık kullanılır. Hatta bir de deyim yakıştırılmıştır:
' Toy gününü bırakmış, dolu (yağış) günde gelmiş.' Anlamı açık.
Azerbaycan ve Erzurum-Kars yöresinde bir de türkü vardır:
'Elinde maşa
'Gider ataşa.
. . . .
Elinde boya,
Gidiyor TOY'a, Menşure Hanım.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Parça ya da kuşbaşı olarak pişirilen etlerde çiğnenmesi, öğütülmezi zor olan parçaya ÇINDIR adı verilir. Göçer dostumun birinden, buna ilişkin bir deyim duymuştum; ancak belleğimde değil. Yalnız, 'çıyındır' dediği net aklımda.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı.
Dokuma el bezi, küçük havluya peşkir denmekte. Ancak nedense, 'Maça Kızı' oyununda hiç el almamak ya da el vermemek durumuna da 'Peşkir' gitti denmekte.
Genellikle yüksek devlet memurlarının (bakan, vali vb.) yardımcısı olan kimseler topluluğuna 'maiyet' adı verilir. Yeni kaymakam olan gençleri, önce 'maiyet memuru' olarak valinin yanına tayin ederler.
Hayvan yemine ALAF adı verilir. Soğuk bölgelerimizde hayvanlar kış boyunca ahırda tutulurlar. Beslenme ahırda yapılır. Yem verme vakitlerinden biri de yatsı vaktidir. Baba oğluna anımsatır: 'İneklerin alafını verdin mi? '
Osmanlı dönemindeki 'ULUFE' sözcüğü de insanlar için kullanılırdı. Yeniçerilere 'ulufe' (para) dağıtılırdı.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Keten bitkisinin ipliklerinden ve kıldan, üç boy çuval üretilir. En büyüğüne 'haral' denir. Orta boya çuval, en küçüğüne de TELİS denir. Ancak normal boydakine de telis denildiği olur.
Giysilerde, özellikle alt bölüm giysilerinde aşırı bolluk, dökümlü olmak. Mecazi olarak da yakışıksız, biçimsiz olarak anlam yüklenmiştir. Kafkasya Türkçesinde 'şıltık' olarak kullanılır. Bir şiirde de (belki anonim) şöyle geçer:
'Şalvarı şaltak Osmanlı,
' Eyeri kaltak Osmanlı.
Harman savrulup da daneler (taneler değil) ayrılınca, harmanın kenarına yığılır. İşte bu arpa, buğday yığınına TEC adı verilir.
Bu sözcükle ilgili, çok güzel bir de türkümüz var; biliyorsunuz:
'Arpa, buğday tec olur,
'Güzeller güleç olur.
'Meyil verme güzele;
'Ayrılması güç olur.
Üst üste ya da yanyana konulan kumaş parçalarının, (dikiş makinesinde kaymasını önlemek için) geçici olarak, iri aralıklarla dikilmesi durumudur. Teğellemek, geçici dikmek. Elbise provalarında böylesi dikiş yapılır. Bu sözcükle ilgili bir de Türkçe deyimimiz vardır.
Bir işin bitmesini, tartışmanın karar aşamasını beklemeden, acele edip gidenler için şöyle denir: 'Hiç beklemedi; teğeli giygi...' Yani kaçtı...
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Özellikle kışın ağır geçtiği bölgelerimizde binalar, 'çatı' yerine düz toprak örtülü yapılır. Diyelim odanın dört duvarı yükseldi; üstü örtülecek. Duvardan duvara, kırk-elli cm. çapında kalın direkler (keran) uzatılır. Direkler arasındaki boşluklar da, bilek kalınlığındaki ağaçlarla -tersine dizilerek- kapatılır.
*Kol kalınlığındaki bu ağaçların her birine, MERTEK adı verilir.
Türkçe deyimlerimizde de geçer. Kendinin büyük kusurlarını yok sayıp, başkasının küçücük hatasını elaleme duyuranlar için şöyle denir:
'Kendi gözündeki merteği görmez, el gözündeki çöpü, destan eyler aleme.'
Bilindiği gibi 'Kagir', taştan, tuğladan yapılan bina demektir. Taşlar, taş ocaklarından düzensiz olarak kırılır. On-onbeş kg. ağırlığındaki düzensiz taşlar, üst üste yığılarak duvar örülür. Bu kocaman taşların arasında, kocaman boşlular oluşur. Genelde bu boşluklara, 'toprak çamuru' doldurulur. Ancak çamur duvarda taş gibi kurusa bile, yine de taş direnci kazanamaz. O nedenle kaya boşluklarının arası, yumruk, yumurta büyüklüğündek önemsizi taşlarla doldurulu; sonra da çamur sıvanır.
**İşte bu önemsiz taşlara, HIBAR adı verilir.
Kimi zaman kişi, olay, durum değerlendirilirken, yapı taşları 'istiare' olarak değerlendirirlir. Şu söylemlere bakalım:
'O adam, derneğin kilit taşıdır. Ya da köşe taşıdır.'
HIBAR da, türkülerimize girmiştir:
Saygı ile.. Savaş ve kıtlık dönemlerinde, kolayca hazırlanan bir yemek türüdür 'Papara'. Şöyle hazırlanır: Evdeki bayat-kuru ekmekler, yayvan büyük sahana doğranır. Üzerine akaynar su gezdirilir. Islak ekmeğin üstüne çökeler ya da peynir ufalanır. Sonra eritilmiş güzel kokulu tereyağı, karışımın üstüne eklenir. İşte 'Papara' yemeği hazırdır.
*Bir de mecazi anlamda kullanılan 'papara' vardır. Bir kimse yaptığı kötülükten dolayı azalanmış, aşağılanmışsa, derler ki: 'O artık paparayı yedi; bir daha kusur işlemez.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Saygı ile..'İroni', çaktırmadan alay etmerktir. İnce alay..Örnek: İki yıllık evli olan genç, çocuk sahibi olunca yükü ağırlaştı. Eşini, çocuğunu terkedip gitti. Hanımına da 'Nasıl doğurduysan öyle bakarsın dedi.' Bunu duyan kamil kişilerden biri şöyle yorumladı:
'Maaşallah, şimdiki babalar pek modern; eşlerine aşırı güveniyorlar(!)
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Saygı ile.. Diyelim ki taş bina (kagir) kuruyoruz. Temelden sonra duvar bir kaç metre yükselince, dört duvarı biribire bağlayan, kalın ağaçlardan bir kuşak döşenir. Bu kuşağın üstüne yeniden duvar örülerek yükselştilir. İşte bu kuşağın adı (halk dilinde) 'HATIL'. Betonarme yapılarda bu kuşak, içi demir telli betondur. Depteme dayanıklıdır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Saygı ile.. Makarnayı 'çatal' ile yeriz. Uzun ot yığınlarını aktarmak için de -kürek sapı gibi sapı olan-, 30-40 cm. uzunluğunda sivri dileri bulunan çatalı kullanırız. Bu çatala 'Dirgen' denir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Genellikle bir kamu görervlisi naklen bir yer gittiğinde ya da emekli olduğunda, yerine başkası atanır. İşte yeni atanan kişi, 'giden' kişinin halefidir. Halef, 'benden sonraki' anlamına da gelir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Zülf i Yare Dokunmak' bir konuda, duyarlı noktaya vurgu yapmak, incitecek konuya değinmek anlamına gelir. Sözgelişi deriz ki: 'Müdür beyi eleştirelim; ama zülf i yare dokunmadan.' Yani hassas olduğu konuya değinmeden eleştirelim.
Peki bu deyim nereden geliyor? Türk dünmysında 'zülüf', kadının gözde ziynetidir (süsüdür) . Ona hakaret, kadının neredeyse iffetine hakaret gibi sayılır. O nedenle müdür beyi eleştirirken, onu küçük düşüren yanına dokunmayalım demektir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Mihnet', sıkıntı demektir. Bu kavramı da içine alan bir mesel vardır:
'İki mihnet birleşince bir teselli hasıl olur; mihnetliler de kurtulur.'
Açıkllaması: Gözleri gören; fakat ayakları olmayan kimseyle, gözleri görmeyen ama ayakları sağlam iki kişinin yardımlaşması gibi...
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Manidar Bakış' demek, 'Anlamlı Bakış' demektir. Söz gelişi birine, toplantıya katılması için haber göderiyorlar. Haberciye soruyorlar: 'Ne dedi? ' Haberci de diyor ki: 'Bir şey demedi; sadece manidar baktı bana...' Manidar bakışın anlamını 'bakan' ile bakılan bilir: yani bir gizem vardır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
1933 Tercan (Mamahatun) doğumluyum. Babam, adliye yazı işleri müdürü ve noter Zekeriya; annem de tarihi ( 1919 ) Erzurum İL kongresi üyesi, müstantik (sorgu yargıcı) Ahmet beyin kızı Memnune'dir. İlko ...
zotlamak
10.08.2010 - 22:40ZOT söcüğünün mastarıdır 'zotlamak'. Zot muhkemlik, dayanıklılık, çetinlik anlamındadır. Hatta Bayburt ilimizde ve çevresinde bir de deyim yaygındır: 'Sen zot, ben zot; ineklere kim verecek ot? ' Bu tekerlemenin versiyonu şudur: 'Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa? '
Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi bilim uzmanı
uğunmak
09.08.2010 - 14:57Genellikle körpe çocuklar öylesine bir ağlama tutturur ki, soluk almaya fırst bulamaz. Böyle durumda bazen bayıldığı da olur. İşte kendini yitirme diyebileceğimiz bu dururma UĞUNMAK denir.
Mecazi olarak, dönmekte olan topaç için de söylenir. Yani topaç öylesine sarsıntısız döner ki, 'uğundu' dersiniz.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
külünk
08.08.2010 - 12:27Eski Roma eğlencesi olan 'Gladyatör Dövüştürme' sahnesi belleğimizdedir. Dövüşçünün bir elinde kalkan, ötekşnde de 'külünk' dediğimiz GÜRZ vardır. Bu gürz, saplı gülledir. Ayrıca güllenin yüzeyi, çivili biçimde delici özellikte yapılmıştır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
toy
08.08.2010 - 12:18TOY; düğün, şenlik demektir. Bugün Kafkasya Türkçesi'nde geçerlidir. Bizde de Kars, Erzurum yöresinde sık kullanılır. Hatta bir de deyim yakıştırılmıştır:
' Toy gününü bırakmış, dolu (yağış) günde gelmiş.' Anlamı açık.
Azerbaycan ve Erzurum-Kars yöresinde bir de türkü vardır:
'Elinde maşa
'Gider ataşa.
. . . .
Elinde boya,
Gidiyor TOY'a, Menşure Hanım.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
çındır
08.08.2010 - 12:07Parça ya da kuşbaşı olarak pişirilen etlerde çiğnenmesi, öğütülmezi zor olan parçaya ÇINDIR adı verilir. Göçer dostumun birinden, buna ilişkin bir deyim duymuştum; ancak belleğimde değil. Yalnız, 'çıyındır' dediği net aklımda.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı.
peşkir
19.07.2010 - 19:41Dokuma el bezi, küçük havluya peşkir denmekte. Ancak nedense, 'Maça Kızı' oyununda hiç el almamak ya da el vermemek durumuna da 'Peşkir' gitti denmekte.
Maiyet
17.07.2010 - 18:56Genellikle yüksek devlet memurlarının (bakan, vali vb.) yardımcısı olan kimseler topluluğuna 'maiyet' adı verilir. Yeni kaymakam olan gençleri, önce 'maiyet memuru' olarak valinin yanına tayin ederler.
alaf
14.07.2010 - 22:46Hayvan yemine ALAF adı verilir. Soğuk bölgelerimizde hayvanlar kış boyunca ahırda tutulurlar. Beslenme ahırda yapılır. Yem verme vakitlerinden biri de yatsı vaktidir. Baba oğluna anımsatır: 'İneklerin alafını verdin mi? '
Osmanlı dönemindeki 'ULUFE' sözcüğü de insanlar için kullanılırdı. Yeniçerilere 'ulufe' (para) dağıtılırdı.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
telis
14.07.2010 - 22:38Keten bitkisinin ipliklerinden ve kıldan, üç boy çuval üretilir. En büyüğüne 'haral' denir. Orta boya çuval, en küçüğüne de TELİS denir. Ancak normal boydakine de telis denildiği olur.
şaltak (şıltık)
12.07.2010 - 16:46Giysilerde, özellikle alt bölüm giysilerinde aşırı bolluk, dökümlü olmak. Mecazi olarak da yakışıksız, biçimsiz olarak anlam yüklenmiştir. Kafkasya Türkçesinde 'şıltık' olarak kullanılır. Bir şiirde de (belki anonim) şöyle geçer:
'Şalvarı şaltak Osmanlı,
' Eyeri kaltak Osmanlı.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
tec
11.07.2010 - 20:32Harman savrulup da daneler (taneler değil) ayrılınca, harmanın kenarına yığılır. İşte bu arpa, buğday yığınına TEC adı verilir.
Bu sözcükle ilgili, çok güzel bir de türkümüz var; biliyorsunuz:
'Arpa, buğday tec olur,
'Güzeller güleç olur.
'Meyil verme güzele;
'Ayrılması güç olur.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı
teğel
09.07.2010 - 15:45Üst üste ya da yanyana konulan kumaş parçalarının, (dikiş makinesinde kaymasını önlemek için) geçici olarak, iri aralıklarla dikilmesi durumudur. Teğellemek, geçici dikmek. Elbise provalarında böylesi dikiş yapılır. Bu sözcükle ilgili bir de Türkçe deyimimiz vardır.
Bir işin bitmesini, tartışmanın karar aşamasını beklemeden, acele edip gidenler için şöyle denir: 'Hiç beklemedi; teğeli giygi...' Yani kaçtı...
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
mertek
30.06.2010 - 19:38Özellikle kışın ağır geçtiği bölgelerimizde binalar, 'çatı' yerine düz toprak örtülü yapılır. Diyelim odanın dört duvarı yükseldi; üstü örtülecek. Duvardan duvara, kırk-elli cm. çapında kalın direkler (keran) uzatılır. Direkler arasındaki boşluklar da, bilek kalınlığındaki ağaçlarla -tersine dizilerek- kapatılır.
*Kol kalınlığındaki bu ağaçların her birine, MERTEK adı verilir.
Türkçe deyimlerimizde de geçer. Kendinin büyük kusurlarını yok sayıp, başkasının küçücük hatasını elaleme duyuranlar için şöyle denir:
'Kendi gözündeki merteği görmez, el gözündeki çöpü, destan eyler aleme.'
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi bilim uzmanı*
hıbar
30.06.2010 - 19:20Bilindiği gibi 'Kagir', taştan, tuğladan yapılan bina demektir. Taşlar, taş ocaklarından düzensiz olarak kırılır. On-onbeş kg. ağırlığındaki düzensiz taşlar, üst üste yığılarak duvar örülür. Bu kocaman taşların arasında, kocaman boşlular oluşur. Genelde bu boşluklara, 'toprak çamuru' doldurulur. Ancak çamur duvarda taş gibi kurusa bile, yine de taş direnci kazanamaz. O nedenle kaya boşluklarının arası, yumruk, yumurta büyüklüğündek önemsizi taşlarla doldurulu; sonra da çamur sıvanır.
**İşte bu önemsiz taşlara, HIBAR adı verilir.
Kimi zaman kişi, olay, durum değerlendirilirken, yapı taşları 'istiare' olarak değerlendirirlir. Şu söylemlere bakalım:
'O adam, derneğin kilit taşıdır. Ya da köşe taşıdır.'
HIBAR da, türkülerimize girmiştir:
'Ben babamın evinde,
'Gezerdim kibari;
'Gittim elin evine, (evlendim))
'Oldum duvar hıbar'ı.
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
papara
12.06.2010 - 17:58Saygı ile.. Savaş ve kıtlık dönemlerinde, kolayca hazırlanan bir yemek türüdür 'Papara'. Şöyle hazırlanır: Evdeki bayat-kuru ekmekler, yayvan büyük sahana doğranır. Üzerine akaynar su gezdirilir. Islak ekmeğin üstüne çökeler ya da peynir ufalanır. Sonra eritilmiş güzel kokulu tereyağı, karışımın üstüne eklenir. İşte 'Papara' yemeği hazırdır.
*Bir de mecazi anlamda kullanılan 'papara' vardır. Bir kimse yaptığı kötülükten dolayı azalanmış, aşağılanmışsa, derler ki: 'O artık paparayı yedi; bir daha kusur işlemez.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
ironi
11.06.2010 - 01:04Saygı ile..'İroni', çaktırmadan alay etmerktir. İnce alay..Örnek: İki yıllık evli olan genç, çocuk sahibi olunca yükü ağırlaştı. Eşini, çocuğunu terkedip gitti. Hanımına da 'Nasıl doğurduysan öyle bakarsın dedi.' Bunu duyan kamil kişilerden biri şöyle yorumladı:
'Maaşallah, şimdiki babalar pek modern; eşlerine aşırı güveniyorlar(!)
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
rituel
11.06.2010 - 00:46'Rituel',tapınmaya ilişkin anlamındadır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
hatıl
11.06.2010 - 00:42Saygı ile.. Diyelim ki taş bina (kagir) kuruyoruz. Temelden sonra duvar bir kaç metre yükselince, dört duvarı biribire bağlayan, kalın ağaçlardan bir kuşak döşenir. Bu kuşağın üstüne yeniden duvar örülerek yükselştilir. İşte bu kuşağın adı (halk dilinde) 'HATIL'. Betonarme yapılarda bu kuşak, içi demir telli betondur. Depteme dayanıklıdır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
dirgen
09.06.2010 - 16:25Saygı ile.. Makarnayı 'çatal' ile yeriz. Uzun ot yığınlarını aktarmak için de -kürek sapı gibi sapı olan-, 30-40 cm. uzunluğunda sivri dileri bulunan çatalı kullanırız. Bu çatala 'Dirgen' denir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
teşt
27.05.2010 - 18:06'TEŞT', galvanizli (paslanmaz) sacdan yapılmış, büyük leğendir. İçinde genellikle çamaşı yıkanır. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
halef
18.05.2010 - 15:17Genellikle bir kamu görervlisi naklen bir yer gittiğinde ya da emekli olduğunda, yerine başkası atanır. İşte yeni atanan kişi, 'giden' kişinin halefidir. Halef, 'benden sonraki' anlamına da gelir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
zülf i yâre dokunmak
17.05.2010 - 18:42'Zülf i Yare Dokunmak' bir konuda, duyarlı noktaya vurgu yapmak, incitecek konuya değinmek anlamına gelir. Sözgelişi deriz ki: 'Müdür beyi eleştirelim; ama zülf i yare dokunmadan.' Yani hassas olduğu konuya değinmeden eleştirelim.
Peki bu deyim nereden geliyor? Türk dünmysında 'zülüf', kadının gözde ziynetidir (süsüdür) . Ona hakaret, kadının neredeyse iffetine hakaret gibi sayılır. O nedenle müdür beyi eleştirirken, onu küçük düşüren yanına dokunmayalım demektir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
MİHNET
17.05.2010 - 18:28'Mihnet', sıkıntı demektir. Bu kavramı da içine alan bir mesel vardır:
'İki mihnet birleşince bir teselli hasıl olur; mihnetliler de kurtulur.'
Açıkllaması: Gözleri gören; fakat ayakları olmayan kimseyle, gözleri görmeyen ama ayakları sağlam iki kişinin yardımlaşması gibi...
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
manidar bakış
15.05.2010 - 21:44'Manidar Bakış' demek, 'Anlamlı Bakış' demektir. Söz gelişi birine, toplantıya katılması için haber göderiyorlar. Haberciye soruyorlar: 'Ne dedi? ' Haberci de diyor ki: 'Bir şey demedi; sadece manidar baktı bana...' Manidar bakışın anlamını 'bakan' ile bakılan bilir: yani bir gizem vardır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Toplam 96 mesaj bulundu