Gökmen Kara Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Eylemim Eylem
    Eylemim Eylem

    17.04.2006 - 11:29

    DİYARBEKİR KÜÇELERİ
    UY AMMAN YAR AMMAN
    YAR DOLDUR ŞİŞELERİ
    SENİN O KAŞIN GÖZÜN
    ÖLDÜRÜR NİCELERİ
    :))) oğuz aksaç söylüyodu yazayım dedim :)))

  • Eylem Devrim
    Eylem Devrim

    15.04.2006 - 18:03

    ooo sen bitmişsin...
    söndürmeye çalışanların önüne geç...
    kim ve ne olursa olsun! ! ! !

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    14.04.2006 - 18:16

    heee olumede gule oynaya giderim diyosun kisaca :))
    ya bak nasil anladim ama :))

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    13.04.2006 - 17:36

    cok aciklayici oldu tesekkurler ama zilgit ne demek :))

  • Eylem Devrim
    Eylem Devrim

    13.04.2006 - 14:29

    hehehe...
    komik biri.... sevimli....
    iyi birine benziyo tanıyayım daha çok yazıcam..
    : :)))
    mumları söndürme

  • Baharat
    Baharat

    11.04.2006 - 23:31

    ________$$$$$$$$______$$$$$$$$$_________
    ______$$$$$$$$$$$$__$$$$$$$$$$$$$_______
    _____$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$______
    _____$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$______
    _____$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$______
    ______$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$_______
    ________$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$_________
    ___________$$$$$$$$$$$$$$$$$____________
    _____________$$$$$$$$$$$$$______________
    ________________$$$$$$$_________________
    ___$$$___$$$______$$$______$$$___$$$____
    __$$$$$_$$$$$_____________$$$$$_$$$$$___
    __$$$$$$$$$$$_____________$$$$$$$$$$$___
    ____$$$$$$$_________________$$$$$$$_____
    ______$$$_____________________$$$_______
    _______$_______________________$________

  • Baharat
    Baharat

    11.04.2006 - 23:29

    mumlar sönmesin lo.....
    ne oldu rumuzuna...?

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    11.04.2006 - 20:57

    :)) nick degismis yine ama manasini cozemedim :))

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    07.04.2006 - 16:30

    siirin basinda yazdigini cozemedim :)) anladigim kadariyla mesaj bolumune yazman istendi sende buraya yazmayi tercih ettin :) nasil anladim bak cok sekiyim demi :))
    siir icin ayrica tesekkurler sehir demissin ben sehrimden memnunum fazlasiyla :) orada kast edilen hangi sehir bilemicem tabi :)

    bende zaten fazla giremiyorum sekilde gordugun gibin..simdi geldim gidiyorum mesela..sende kendine iyi bak arkidis...suziye selam :)) solemesende olur tamam kizma :))

  • Keman Cı
    Keman Cı

    05.04.2006 - 23:43

    hadi hadii... :)) yakala görelim bakalım :)) ......... iyi yürekli muuum :)) yakalasan da bişey yapmassın sen :)
    kalbin temis :) ........ naaplım:D ben kazandım :)))

  • Keman Cı
    Keman Cı

    05.04.2006 - 19:14

    kafamı kırcakmışşş......... :))

  • Ela Elmara
    Ela Elmara

    05.04.2006 - 16:08

    ' Anlatsam inanmazlar...
    Masal derler...
    Masala inanmazlar, sanki hakikati bilirmiş gibi,
    sanki hakikatin sırrına ermiş gibi...
    Sorarım size, MASALA İNANMAYAN GERÇEĞE İNANIR MI hiç? .. '
    .............................................................Zafer Akkaş

    Benim ortak olur kendileri :)))
    Şimdilik dert ortağım, daha sonra Masal Hastanesi açacaz onla....

    Di mi ortak :))

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    03.04.2006 - 15:57

    evet arkidisim fazla giremiyorum nete..ama olsun biliyorum ben vefasiz olamassin sen :)) bak siir gibin oldu :)
    sende kendine iyi bak

  • Keman Cı
    Keman Cı

    01.04.2006 - 15:04

    üfleyince sönmeyen tek mum! ....
    heehee :))) .......................

    hep böyle kall :))

    (ördek bide) ..... :) anladın sen :)))))))

  • Zeynep Yılmaz
    Zeynep Yılmaz

    31.03.2006 - 16:26

    uzun zamandir tanidigim ve asla tanidigima pisman olmadigim birisidir o :))
    iyki varsin kanki :))

  • Keman Cı
    Keman Cı

    04.02.2006 - 01:43

    Kırklardağı'nın yüzü
    Karanlık sardı düzü
    Ben öleydim Suzi-Suzi
    Ziyaret çarptı bizi

    Köprüaltı kapkara
    Anne gel beni ara
    Saçlarım kumlara batmış
    Tarak getir de tara

    Köprünün orta gözü
    Sular apardı düzü
    Ben öleydim Suzi-Suzi
    Dicle ayırdı bizi...

    -aaa başımın etini yedin suzi de suzi :)) :)) heheh :) :) ....


    sana keman_cı dan hediye olsun :)

  • Baharat
    Baharat

    28.01.2006 - 12:53

    Mumlar hep yansın olur mu? ...tatlı şey seni görebilelim.... :))

  • Baharat
    Baharat

    27.01.2006 - 08:09

    alışmak sevmekten daha zor geliyor....
    kimin şarkısı bilmiyorum ama ben de alıştım buraya.. :))
    ne yapacağız....tatlı şey...

    seviyorum seni...
    ekmeği tuza banıp
    banıp yer gibi....

  • Neşe Ustaosmanoğlu
    Neşe Ustaosmanoğlu

    26.01.2006 - 19:31

    HAYAT IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN :)))

  • Baharat
    Baharat

    19.01.2006 - 13:42

    Baharda kuşlar gibi geldin kondun dalıma
    Susamıştın sevgiye
    Çiçekler sundum sana
    Seversin diye, Seversin diye

    İstemem senden başka birini
    Tamamlıyoruz birbirimizi
    Kusurumuz sevilmek sevmek olursa
    Kusursuz olmaz insan hayata

  • Yasemin
    Yasemin

    18.01.2006 - 10:17

    Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde
    Elleri çığlık çığlık yan yana iki dunya
    İkimiz iki daldan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik
    Buluşmuştuk bir kavşakta
    Unutmustuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi
    Şarkımıza dalmıştık
    Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde
    Acı çekmek özgürlükse
    Özgürüz ikimizde
    O yuvasız çalıkuşu
    Bense kafeste kanarya
    O dolaşmış daldan dala
    Savurmuş yüreğini
    Ben bölmüşüm yüreğimi
    Başkaldıran dizeler.
    Aramakmış oysa sevmek
    Özlemekmiş oysa sevmek
    Bulup bulup yitirmekmiş
    Düşsel bir oyuncagi.
    Yalanmış hepsi yalan
    Yalanmış hepsi yalan
    Sevmek diye bir şey varmış
    Sevmek diye bir şey yokmuş
    Acı çektim günlerce
    Acı çektim susarak
    Şu kısacık konuklukta
    Deprem kargaşasında
    Yaşadım bir kaç bin yıl
    Acılara tutunarak
    Acı çekmek özgürlükse
    Özgürüz ikimizde
    Acılardan arta kalan
    İşte bu bakışlarmış
    Buğu diye gözlerinde
    Gün batımı bulutlarmış.
    .

  • Yasemin
    Yasemin

    02.01.2006 - 09:49

    Gözler önünde işte
    Gittikçe arınıyorum kendimden
    Her giden güzelleşir
    Gidiyorum güzelleşmek için
    Unutulsun diye çirkinliklerim
    Gelecek birisi güzeldir
    Gelince güzel değil
    Hele gelmişse çirkin
    Yaşam, ölüm gelecek diye güzel
    Ey güzeller güzeli beklediğim
    Kaç saatim, kaç dakikam ya da saniyem
    Artık ne gelmek ne de gitmek
    Yaşamın en zor yanı beklemek
    Hiçbirimiz beklemedik doğmayı,
    Doğduğumuzdan beri beklediğimiz
    ÖLMEK

    AZİZ NESİN

  • Baharat
    Baharat

    21.12.2005 - 08:32

    Dün denk gelemedik üzüldüm...Doğum günün kutlu olsun...



    Bir Doğum Günü İçin

    Göklerin yüzü güldü mü
    Dünyaya geldiğin zaman?
    Azgın sular duruldu mu
    Dünyaya geldiğin zaman?

    Güneşler gibi tek miydin?
    Ay ışığından ak mıydın?
    Böyle nazlı çiçek miydin?
    Dünyaya geldiğin zaman?

    Yıldızlar halin sordu mu?
    Bulutlar selam durdu mu?
    Yerlerin kalbi vurdu mu?
    Dünyaya geldiğin zaman?

    Aşkını candan duymuşum,
    Canım yoluna koymuşum.
    Tam dokuz yaşındaymışım
    Dünyaya geldiğin zaman.

    Kimbilir nasıl güzeldin,
    Göklerden yere süzüldün...
    Benim alnıma yazıldın
    Dünyaya geldiğin zaman

    Sabahattin Ali

  • Gökmen Kara
    Gökmen Kara

    16.12.2005 - 13:35

    I. AŞK VE ÇİLELER

    Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
    Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister;
    Ah, senin yüzünden kana batacak,
    Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

    *

    Ulur aya karşı kirli çakallar,
    Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
    Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
    Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
    Ulur aya karşı kirli çakallar.

    Zeytin ağacının karanlığıdır
    Elindeki elma ile başlayan...
    Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
    Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
    Zeytin ağacının karanlığıdır.

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    Işıksız ruhumu sallar da durur,
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

    Ellerin, ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
    Ellerinden belli olur bir kadın.
    Denizin dibinde geziyor gibi
    Ellerin, ellerin ve parmakların.

    Açma pencereni, perdeleri çek:
    Monna Rosa, seni görmemeliyim.
    Bir bakışın ölmem için yetecek;
    Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
    Açma pencereni, perdeleri çek.

    Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
    Saat on ikidir, söndü lambalar.
    Uyu da turnalar gelsin rüyana,
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
    Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.

    *

    Akşamları gelir incir kuşları,
    Konarlar bahçemin incirlerine;
    Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
    Ah, beni vursalar bir kuş yerine!
    Akşamları gelir incir kuşları...

    Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
    İncir kuşlarının bakışlarında.
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni
    O masum bakışlar... Su kenarında
    Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
    Henüz dinlemedin benden türküler.
    Benim aşkım uymaz öyle her saza,
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    Bir gün gözlerimin ta içine bak:
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

    Artık inan bana muhacir kızı,
    Dinle ve kabul et itirafımı.
    Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
    Alev alev sardı her tarafımı,
    Artık inan bana muhacir kızı.

    Altın bilezikler, o korkulu ten,
    Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
    Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
    Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
    Altın bilezikler, o korkulu ten!

    *

    Monna Rosa, siyah güller, ak güller,
    Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister;
    Ah, senin yüzünden kana batacak,
    Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

    1952, İlkbahar.


    II. ÖLÜM VE ÇERÇEVELER

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
    Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
    Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
    Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...

    *

    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
    Gece kar yağacak sabaha kadar.
    Toprakta et, kemik çıtırtıları...
    Yarı ölüleri bir korku tutar
    Değince bir taşa kafatasları.
    -Ölüler ki yalnız tırnakları var,
    Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...-

    *

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı,
    Açıyor elini göğe bir kadın.
    Uzuyor, uzuyor, uzuyor saçları
    Uğrunda ölen güzel kızların...

    *

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
    Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
    Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları
    Sızıyor bir kapı aralığından;
    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı.

    *

    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
    Çocuklara açar mağaraları
    Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler.
    İlan-ı aşk eden dil balıkları
    Aşina suları çabuk terkeder...

    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
    Bakıyor ateşe, küle böcekler.
    Köpekler parçalar kanaryaları
    Mektupları bir boz ağaç kurdu yer.
    Baykuşlar ötüyor harabelerde;
    Yanıyor lambalar, hafif ve sarı.
    Bir kaza kurşunu bulur her yerde
    Süvarisiz şaha kalkan atları...
    Bir ruhun ışığı vardır göklerde,
    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
    Ötüyor baykuşlar harabelerde.

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
    Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer.
    Bekledi arzuyla karanlıkları
    Anneler, babalar, erkek kardeşler.
    Ta içinde duyar ani bir ağrı,
    Bir hüzün şarkısı tutturur gider
    Anneler, babalar, erkek kardeşler.

    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
    Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş.
    Bir neşe şarkısı tutturur gider

    Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş;
    Kurşunlar sıkılır göklere doğru,
    Serçe yavruları yuvada titrer.

    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı...

    *

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
    İnce yelkenleri alıyor yeller.
    Titretir kalpleri ve bayrakları
    Gemiden toprağa uzanan eller.
    Lambalar yanıyor, hafif ve sarı,
    Bir yosun köküne hasret kalacak
    Gizli hazineler, su yılanları...

    İnce yelkenleri alıyor yeller;
    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı.
    Beyaz pelerinli hür tayfaları
    Kendine bağlıyor siyah kediler;
    Titriyor gönüller ve kara bayrak,
    Bir yosun köküne hasret kalacak
    Gemiden toprağa uzanan eller.
    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı.

    *

    Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı,
    Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
    Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları:
    Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...

    1952, Yaz


    III. PİŞMANLIK VE ÇİLELER

    Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
    Bir odun parçası aydınlatır ocağı.
    Anne ateşin önünde perişan,
    Anne ateşin içinde hür...
    Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.

    Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır;
    Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
    Bin parçaya böldü beni bir divane sır,
    Sesi geliyor sesi günahkar çocukların;
    Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.

    Gönüller yanarak kavuşacaktı;
    Yüzdeki ıstırap, çile ocağı,
    Onun bu ocakta yanan toprağı,
    Bir gece rüyamda avuçlarımı yaktı,
    Gönüller yanarak kavuşacaktı.

    Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara;
    Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.

    *

    Annenin başı elleri arasında,
    Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük.
    Bir fotoğraf asılıdır duvarda:
    Aynaya, geceye, maziye dönük,
    Annenin başı elleri arasında,

    Bir tüfeğin burnu havadadır,
    Ateş almak üzredir, mermisiz.
    Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
    Siz beni ne anlarsınız siz!
    Bir tüfek ateş almak üzredir, mermisiz...

    Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
    Eteğini ben çektim.
    NEyleyim göğsümü kara dağın sert rüzgarı doldurmuş,
    Annemden ilk sütü Gülce'de içtim.
    Ankara'ya, çatal dağa biz zindandan gün vurmuş:
    Az kalsın yerine ben ölecektim
    Bir saman çöpüne tutunmuş kızların...

    Kediler halıları parçalıyor,
    Kırmızı bir ışık düşüyor yere.
    Annenin dizinde derman yok,
    Annenin kafası iki parçadır.

    Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
    Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere;
    Kediler halıları parçalıyor.

    Ateşte sarı gül açan saksılar,
    Kızarmış bir ekmek gibi duruyor;
    Kulağıma garip sesler geliyor.
    Kuş yumurtasından çıkan insanlar
    Ahırda bir ata eğer vuruyor,
    Kulağıma garip sesler geliyor.

    Ben bir şarkı, ben bir tüyüm;
    Ben Meryemin yanağındaki tüyüm.
    Beni bir azizin nefesi uçurur,
    Kalbimde Allahın elleri durur.
    Cici ayaklarım iplikle bağlı,
    Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim;
    Ben bir azizin hasreti,
    Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.

    Benim gözlerim yeşildir, evet evet, onun gözleri kara;
    Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

    *

    Ocak sönüyor, ateş kül oluyor.
    Annenin saçları beyaz,
    Anne saçlarını yoluyor.
    Ateşin içinde gül açar, servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür;
    Ocak sönüyor, ateş kül oluyor,
    Anne ruhunda ruhuma eğiliyor.

    Yaralı kuş kanadını ısıtan
    Bir güneş toprağı yarıp çıkacak.
    Kadınlar sansa da yaşadığını,
    Şarkısız kaldıkça yaşamayacak.
    Kadınları şarkılar, geceler aydınlatır.
    Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır.
    Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır...

    *

    Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar.
    Hatıralarımı birer birer yakacağım.
    Entarimi parça parça edip
    Zehirli kirpilere bırakacağım.
    Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
    Göğsüme siyah bir gül takacağım.
    Batan güne doğru kurşunlar sıkıp
    Kendimi boşluğa bırakacağım.
    Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz...
    Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
    Siz beni ne anlarsınız siz!
    Artık ben gideceğim atım kişniyor;
    Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor,
    Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz;
    Beni onun gözleri çağırıyor, duramam duramam.

    Benim gözlerim yeşildir, ah, onun gözleri kara;
    Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

    1952, Güz


    VE MONNA ROSA

    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
    Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
    Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;
    Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.
    Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:
    Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

    Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
    Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.
    Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
    İçine gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar.
    Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
    Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.
    Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

    Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
    Ve kediler her gece sürünür yastıklara.
    Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
    Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,
    Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.
    Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
    Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
    Sana da, Monna Rosa, taş bebeği bıraktık,
    Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
    Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
    Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;
    Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.
    Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,
    İtimat edeceğim şu belalı yağmura.
    Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
    Asılmış bir adamın iki eli yağmura.
    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni
    Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.
    Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
    Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.
    Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
    Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,
    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

    Sana tavuskuşunun içime girdiğini
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu,
    Bana da bir çift ak kanat kaldığını
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara.
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

    1952, Kış (Yılbaşı Gecesi)

Toplam 50 mesaj bulundu