Sen bir deniz kızısın, saçları Düşlerimin erimince uzayan Yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün Bir yakamoz ağı, geceyle atılan
Sen bir deniz kızısın, doğanın Yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu Allayıp pulladığı ayışığının Yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu
Sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü İki kaşının arasında öpüşür buldum Yaşamı seçtiysem sensin nedeni Ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim...
Şiir, II
Sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür Şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa Bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa O ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür
Bedeni ışık olup da yüzüme akan düş Eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı O uzak kıyıların, mersinlerin kızı Deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş...
Şiir, III
Günlerce gözlerinin aylasında Dağılıp, devindi bütün biçimler Kimi bir çocuk sevinci buldum orada Kimi de uçsuz bucaksız keder
Günlerce gözlerinin aylasında Dönüp durdum bir gece kelebeği gibi Kanına sinmek için, o ipek soluğuna Işığına gömüldüm de yaktım kendimi...
Şiir, IV
Seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor Bu sözcükler yüreğimden Deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen Bütün kıyılarımda saçların uzanıyor
Seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe Dal olmanın sevincini duyar gibi Uçsuz bucaksız gökyüzü belki Senin kanatlandığın bir mavilikte
Seviyorum, bu sevdanın seninle Bitmeyeceğine inanacak kadar Yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle Sen gidersen, sana benzeyenler var...
Şiir, V
Ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma Gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü Kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka Yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü
Usuldan bir yağmur başlıyor sonra Bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak Oluyor da, biz iki ayrı kıyıda Bakışıp duruyoruz el sallayarak...
Şiir, VI
Bedeninin her noktasından söz alıyorum Öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa Boğazımdaki taş güle dönüşüyor Öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda
Beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum Gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak Anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer Bir şairin sevgilisi olmak...
Şiir,VII
Okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır Ki sen bir ırmaktın yaşamımda Bütün çelişkilerin barıştığı bir alan Aykırı bir düş, bütün karabasanlara
Bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna Tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi: O ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır Ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi?
Şiir, VIII
Seni gülüşü gül olup da açan kız Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...
Eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin Bir dalın açmamış o son tomurcuğu Yüreğime selamsız sabahsız girdiğin Belli, geçerek o dikensiz yolu
Seni, yaz günleri topraktan tüten buğu O bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra Seni, sevincin yangını, acının külü Gittin artık, bu şiirler kaldı bana
Gittin artık, ardında mavi bir tütsü Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu Diyemem istesem de, seni unuttum...
Şiir, IX
Gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak Bir gülüşü parçalayarak içimde Yaşamım hep böyle sürüp gidecek Karşılıksız soruların bildik seyrinde
Gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş Binlerce kez taşlanmış bir adam olarak Şiirde kazanan aşkta yitirirmiş Zar tutanlar gülebilirmiş ancak
Gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın Öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere Gene şiirlere, şiirlere sevgilim Burgaçlar yaratarak yorgun beynimde...
Şiir, X
Yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde Unutulmaya yakın, bir köşede saklanan Uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde Sabah olunca kopuk kopuk anımsanan
Yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi İpekten portakallar, deniz köpükleri, ama Bütün turuncular donuk kırmızıya Ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi..
Şiir, XI
Yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan Biraz da senin ellerinle kurtulur dünya Sen beni seversen çocuklar büyür Karşılık bularak bütün sorularına
Yardım et bana, çok acı çekiyorum Bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende Nasıl ki, yayından fırlayan ok Yatağına gerisin geri dönerse
Sensin, sevgilimsin, beni bilirsin Usandım artık dünyayı sorgulamaktan Yardım et bana, kendimle barışayım Kanıtlar devşirerek taştan, topraktan..
Şiir, XII
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek Bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı? O Havva ki, Adem’i kaburga kemiğinden Bir kez olsun yaratmadı
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek Bedeni bir taş gibi gömülse de sularına Boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı Ve birdenbire çekip gitti sonra
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek O aykırı düşlerin senin, soruların gelini Yitirdi rengini, yadsıdı anlamını artık Hep kendine bakan bir ayna gibi..
Şiir, XIII
Burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde? başlar; ya da başlar mı bilmem? Kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu Yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?
Burada bitiyor bir sevda, ele avuca Sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir O kadar da unutulmaya yatkın anılar Bırakarak geride; belki de birkaç şiir..
Sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde Sanki yeniden okur gibi bir romanı Ve gülümser gibi yine aynı şeylere Sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.
Burada bitiyor bir sevda, kaldım işte Yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma. Burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi Bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya...
Şiir, XIV
Onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın Yıllar sonra bulayım ayak izlerini Onun saçlarını yel savurmasın Dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi
Nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı Sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım O gitti, elimde bir çiçek dağınıklığı Bütün yolların ucunda kalakaldım.
Deniz, ona çok sevdiğimi söyle Bir gün gelir de kıyına böyle durursa Sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle Onu bir de benim için okşa...
Sunu
Ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum Acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki
Bir kız sevdim gülüşü düşlere akan Benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi
Burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum..
AHMET ERHAN
EŞSESLİ HÜZÜNLER
I sen bir bozkır çağında eskilerine bürünememiş kan revan bir nedenin sonucuydun. rengin kaç mevsime gebe kaldı kaç deniz büyüttün eşsesli bir hüzündü gözlerin. haykırışlar içinde boğulurken can yeleğini kuşanamayan gözlerini kuşatmalara sürükleyemediysem suç kimin…
esrik yalanların acımasız kızı seni mevsimler kadar çok sevemedik belki ve fakat soysuz sevgilerin burukluğu var adreslerinde raflarda sıkışmış kitaplar kadar asiydin aşklara havalandırma saati gelip de geçiyor hayatın. sen esirliğini kabul ettiğin günden bu yana hüzünleri koruyamıyorum serseri yağmurlardan
kırık enstrümanlardan çıkan seslerle yapılıyor artık aşklar. bir çobanın yalnızlığı gibi kalsaydım keşke diyorum bırakıp martıları bırakıp denizleri kentin sonbaharına çekiliyorsun saçların ıslanıyor
dalları tersine büyüyen ağaçlar var parklarında. elleri velut aşklar... vivaldi doğuralım istersen ve birkaç yayımlanmamış şiirden bahsetsin dudaklarımız. ankara başı vurulmuş bir şehir. çocuklar doğurur belki aşklarımıza ruhanî müzikler satılıyor varoşların keskin sokaklarında dişlileri kırılmış girdaplara kapılıyor yüzler. nehirlerini boşalt gidelim bir kavim büyütür parasız hüzünlere susarız.
II hangi barok tansıktı bizi soluksuz bir kentin çıkış kapısına bırakan hangi yamaçtan koptuk da geldik ve mümkün müydü o gelin gibi süslediğimiz yolların bakireliği. okuduğumuz şiirlere hangi yüzümüz daha yakındı. ucuz adımlar kaldı bize eski mahallelerden. ikinci el aşklar... son yağmur en çok bizi ıslatamadı
köprüm yıkıldı şiirleri ısıtan iki dudak arasında. artık yeni kumlar ara nehirlerime. su simgesini bırakmasın. bırakmasın ayrık bir düşe kendini bir deli buluşmaydı bize bakan her şey yüzünde o çok bilinmeyen kelimelerin gölgesi durur hâlâ devrim'in şiirlerinde öpüşürsek kovmazlar bizi. hazırlan o zaman ve dudaklarını ıslatmadan öp yeni günü parmaklarına sıkışsın özlemlerim.
'trenim öldü' diyen şairin yolları var elimde. el değmeden üretilen steril düşlerim.ilk yazda yıkanmadan yenen akasyaların tadı.martılar, o livingston devrinden artırdığımız göz yaşlarından burcu burcu çoğalan martılar.
su gibi aksın 'nocturne' kulaklarımızda salına salına yürüyelim sokakları çoğalırsa da peşimiz sıra çoğalsın yalanlar sen dününü bir kapta ayrı ısıt yine de belki ünlemi oluruz bir aşkın ve şiirin bir güneş yağar şehre karanlığı aydınlanır içimizin...
III
bir izmarit gibi eziyorum tüm yüzleşmeleri. ellerimde buğulanıyor tüm suretler, şehrin en yüksek yerinde kalıyor gözlerim. sorulmamış hesapların kırıntıları var caddelerde sokaklarda... yapay yüzler yapay sevişmeler ve yapaylığın aslı geziyor her yerde. bir sen kalıyorsun avuçlarımda ısınan, sonbahar sabahına yakışır türkçe yüzünle.
nadasa bıraktım öykümü uysal bekleyişler isyana sürüklüyor kahramanlarımı toprak topaklanmış yüzünü seriyor önümüze kurursak bu güneşte kim sular sevişmeye ve çoğalmaya aç bedenimizi, yeter mi bir yağmur duası yeniden yeşermek için.
ey isyan! sende kalsın şair yanım, sen bırak verilmemiş ne varsa içimde sorulmamış bütün soruları sen bırak... bir ömrün soğuk damgasını sen vur kimliklerimize
IV sebepsiz sonuçlar hanesinde kaldı zaman sürek avından bu yana acı bir berdevandır acemi isyanlara bulaşmış koy beni ömrümün yongası içinde asılı bir yalnızlık barındıran bu bedene sığamam artık koy beni en ince yerinde kalayım zamanın
nadasa bıraktım öykümü şairliğim yansın istiyorum aşkın düzensiz fiillerinde yüklem olmak yakışır bu şiire
V sen bir bozkır çağında eskilerine bürünememiş kan revan bir nedenin sonucuydun. rengin kaç mevsime gebe kaldı kaç deniz büyüttün eşsesli bir hüzündü gözlerin. haykırışlar içinde boğulurken can yeleğini kuşanamayan gözlerini kuşatmalara sürükleyemediysem suç benim
Şiir, 1
DENİZ KIZI İÇİN ŞİİRLER
Sen bir deniz kızısın, saçları
Düşlerimin erimince uzayan
Yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün
Bir yakamoz ağı, geceyle atılan
Sen bir deniz kızısın, doğanın
Yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu
Allayıp pulladığı ayışığının
Yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu
Sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü
İki kaşının arasında öpüşür buldum
Yaşamı seçtiysem sensin nedeni
Ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim...
Şiir, II
Sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür
Şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa
Bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa
O ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür
Bedeni ışık olup da yüzüme akan düş
Eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı
O uzak kıyıların, mersinlerin kızı
Deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş...
Şiir, III
Günlerce gözlerinin aylasında
Dağılıp, devindi bütün biçimler
Kimi bir çocuk sevinci buldum orada
Kimi de uçsuz bucaksız keder
Günlerce gözlerinin aylasında
Dönüp durdum bir gece kelebeği gibi
Kanına sinmek için, o ipek soluğuna
Işığına gömüldüm de yaktım kendimi...
Şiir, IV
Seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor
Bu sözcükler yüreğimden
Deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen
Bütün kıyılarımda saçların uzanıyor
Seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe
Dal olmanın sevincini duyar gibi
Uçsuz bucaksız gökyüzü belki
Senin kanatlandığın bir mavilikte
Seviyorum, bu sevdanın seninle
Bitmeyeceğine inanacak kadar
Yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle
Sen gidersen, sana benzeyenler var...
Şiir, V
Ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma
Gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü
Kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka
Yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü
Usuldan bir yağmur başlıyor sonra
Bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak
Oluyor da, biz iki ayrı kıyıda
Bakışıp duruyoruz el sallayarak...
Şiir, VI
Bedeninin her noktasından söz alıyorum
Öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa
Boğazımdaki taş güle dönüşüyor
Öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda
Beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
Gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
Anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
Bir şairin sevgilisi olmak...
Şiir,VII
Okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır
Ki sen bir ırmaktın yaşamımda
Bütün çelişkilerin barıştığı bir alan
Aykırı bir düş, bütün karabasanlara
Bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna
Tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi:
O ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır
Ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi?
Şiir, VIII
Seni gülüşü gül olup da açan kız
Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti
Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...
Eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin
Bir dalın açmamış o son tomurcuğu
Yüreğime selamsız sabahsız girdiğin
Belli, geçerek o dikensiz yolu
Seni, yaz günleri topraktan tüten buğu
O bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra
Seni, sevincin yangını, acının külü
Gittin artık, bu şiirler kaldı bana
Gittin artık, ardında mavi bir tütsü
Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun
Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu
Diyemem istesem de, seni unuttum...
Şiir, IX
Gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak
Bir gülüşü parçalayarak içimde
Yaşamım hep böyle sürüp gidecek
Karşılıksız soruların bildik seyrinde
Gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş
Binlerce kez taşlanmış bir adam olarak
Şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
Zar tutanlar gülebilirmiş ancak
Gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın
Öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere
Gene şiirlere, şiirlere sevgilim
Burgaçlar yaratarak yorgun beynimde...
Şiir, X
Yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde
Unutulmaya yakın, bir köşede saklanan
Uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde
Sabah olunca kopuk kopuk anımsanan
Yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi
İpekten portakallar, deniz köpükleri, ama
Bütün turuncular donuk kırmızıya
Ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi..
Şiir, XI
Yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan
Biraz da senin ellerinle kurtulur dünya
Sen beni seversen çocuklar büyür
Karşılık bularak bütün sorularına
Yardım et bana, çok acı çekiyorum
Bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende
Nasıl ki, yayından fırlayan ok
Yatağına gerisin geri dönerse
Sensin, sevgilimsin, beni bilirsin
Usandım artık dünyayı sorgulamaktan
Yardım et bana, kendimle barışayım
Kanıtlar devşirerek taştan, topraktan..
Şiir, XII
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
Bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı?
O Havva ki, Adem’i kaburga kemiğinden
Bir kez olsun yaratmadı
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
Bedeni bir taş gibi gömülse de sularına
Boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı
Ve birdenbire çekip gitti sonra
Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
O aykırı düşlerin senin, soruların gelini
Yitirdi rengini, yadsıdı anlamını artık
Hep kendine bakan bir ayna gibi..
Şiir, XIII
Burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde?
başlar; ya da başlar mı bilmem?
Kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu
Yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?
Burada bitiyor bir sevda, ele avuca
Sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir
O kadar da unutulmaya yatkın anılar
Bırakarak geride; belki de birkaç şiir..
Sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde
Sanki yeniden okur gibi bir romanı
Ve gülümser gibi yine aynı şeylere
Sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.
Burada bitiyor bir sevda, kaldım işte
Yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma.
Burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi
Bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya...
Şiir, XIV
Onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın
Yıllar sonra bulayım ayak izlerini
Onun saçlarını yel savurmasın
Dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi
Nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı
Sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım
O gitti, elimde bir çiçek dağınıklığı
Bütün yolların ucunda kalakaldım.
Deniz, ona çok sevdiğimi söyle
Bir gün gelir de kıyına böyle durursa
Sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle
Onu bir de benim için okşa...
Sunu
Ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum
Acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki
Bir kız sevdim gülüşü düşlere akan
Benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi
Burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum..
AHMET ERHAN
EŞSESLİ HÜZÜNLER
I
sen bir bozkır çağında eskilerine bürünememiş
kan revan bir nedenin sonucuydun. rengin
kaç mevsime gebe kaldı kaç deniz büyüttün
eşsesli bir hüzündü gözlerin. haykırışlar içinde boğulurken
can yeleğini kuşanamayan gözlerini kuşatmalara
sürükleyemediysem suç kimin…
esrik yalanların acımasız kızı
seni mevsimler kadar çok sevemedik belki
ve fakat soysuz sevgilerin burukluğu var adreslerinde
raflarda sıkışmış kitaplar kadar asiydin aşklara
havalandırma saati gelip de geçiyor hayatın. sen
esirliğini kabul ettiğin günden bu yana hüzünleri
koruyamıyorum serseri yağmurlardan
kırık enstrümanlardan çıkan seslerle yapılıyor artık
aşklar. bir çobanın yalnızlığı gibi kalsaydım keşke
diyorum bırakıp martıları bırakıp denizleri kentin
sonbaharına çekiliyorsun saçların ıslanıyor
dalları tersine büyüyen ağaçlar var parklarında.
elleri velut aşklar... vivaldi doğuralım istersen ve birkaç
yayımlanmamış şiirden bahsetsin dudaklarımız. ankara
başı vurulmuş bir şehir. çocuklar doğurur belki aşklarımıza
ruhanî müzikler satılıyor varoşların keskin sokaklarında
dişlileri kırılmış girdaplara kapılıyor yüzler. nehirlerini
boşalt gidelim bir kavim büyütür parasız hüzünlere susarız.
II
hangi barok tansıktı bizi soluksuz bir kentin
çıkış kapısına bırakan hangi yamaçtan koptuk da geldik
ve mümkün müydü o gelin gibi
süslediğimiz yolların bakireliği.
okuduğumuz şiirlere hangi yüzümüz daha yakındı.
ucuz adımlar kaldı bize eski mahallelerden. ikinci el
aşklar... son yağmur en çok bizi ıslatamadı
köprüm yıkıldı şiirleri ısıtan iki dudak arasında.
artık yeni kumlar ara nehirlerime.
su simgesini bırakmasın. bırakmasın ayrık bir düşe kendini
bir deli buluşmaydı bize bakan her şey
yüzünde o çok bilinmeyen kelimelerin gölgesi durur hâlâ
devrim'in şiirlerinde öpüşürsek kovmazlar bizi.
hazırlan o zaman ve dudaklarını ıslatmadan öp yeni günü
parmaklarına sıkışsın özlemlerim.
'trenim öldü' diyen şairin yolları var elimde. el değmeden üretilen steril düşlerim.ilk yazda yıkanmadan yenen
akasyaların tadı.martılar, o livingston devrinden artırdığımız göz yaşlarından burcu burcu çoğalan martılar.
su gibi aksın 'nocturne' kulaklarımızda
salına salına yürüyelim sokakları
çoğalırsa da peşimiz sıra çoğalsın yalanlar
sen dününü bir kapta ayrı ısıt yine de
belki ünlemi oluruz bir aşkın ve şiirin
bir güneş yağar şehre
karanlığı aydınlanır içimizin...
III
bir izmarit gibi eziyorum tüm yüzleşmeleri. ellerimde buğulanıyor tüm suretler, şehrin en yüksek yerinde kalıyor gözlerim. sorulmamış hesapların kırıntıları var caddelerde sokaklarda... yapay yüzler yapay sevişmeler ve yapaylığın aslı geziyor her yerde. bir sen kalıyorsun avuçlarımda ısınan, sonbahar sabahına yakışır türkçe yüzünle.
nadasa bıraktım öykümü
uysal bekleyişler isyana sürüklüyor kahramanlarımı
toprak topaklanmış yüzünü seriyor önümüze
kurursak bu güneşte kim sular
sevişmeye ve çoğalmaya aç bedenimizi, yeter mi bir yağmur duası yeniden yeşermek için.
ey isyan!
sende kalsın şair yanım,
sen bırak verilmemiş ne varsa
içimde sorulmamış bütün soruları sen bırak...
bir ömrün soğuk damgasını sen vur kimliklerimize
IV
sebepsiz sonuçlar hanesinde kaldı zaman
sürek avından bu yana acı bir berdevandır
acemi isyanlara bulaşmış
koy beni ömrümün yongası
içinde asılı bir yalnızlık barındıran
bu bedene sığamam artık
koy beni en ince yerinde kalayım zamanın
nadasa bıraktım öykümü
şairliğim yansın istiyorum
aşkın düzensiz fiillerinde yüklem olmak yakışır bu şiire
V
sen bir bozkır çağında eskilerine bürünememiş
kan revan bir nedenin sonucuydun. rengin
kaç mevsime gebe kaldı kaç deniz büyüttün
eşsesli bir hüzündü gözlerin.
haykırışlar içinde boğulurken
can yeleğini kuşanamayan gözlerini kuşatmalara
sürükleyemediysem suç benim
ÖZGÜR ÖZMERAL