BİNLERCE YILLIK ANADOLU: MUAMMER KARADENİZ (1-2-3) Gaziantep27 Gazetesi - 24.04.2012
Tamer Abuşoğlu Horasan-Erdebil yolunu izleyen o büyük ve kutlu yürüyüş. Ve Kırşehir’i ve Yozgat’ı yurt tutanlar ve Antep’te karar kılanlar.
Ve kurt başlı Barak’ı kendine tuğ eyleyen, Feriz bey’den Dedemoğlu’na uzanan satıhta, Muammer Karadeniz kendini öz yurduna çeken gücü biliyor mudur?
“Huzur Teknesi”yle şiire ses veren yürekli arkadaşım “Kalkıp Horasan’dan sökün eyleyen” seksen dört bin Türkmen çadırının yüreğinde yanan ağıdı işitmiş midir?
Ve Muammer Karadeniz, Barak’ın Antep'in yüreği olduğunu, Yozgat’ın Barak, Barak’ın ise Yozgat olduğunu unutmuş mudur?
Anadolu’nun binlerce yıllık zihin coğrafyasında yaptığımız kısmi ve cüzi bu ufuk turunun içerdiği anlamı ziyadesiyle tamamlayacağına inandığım Muammer Karadeniz’in şiir nefesine kulak verelim.
içtikçe dağılır hüzün ve keder telvende nice yollar var hepsi ayrı bir yola gider acı bir kahvenin hatırı saymadım ama bence kırk yıldan da çok eder… (Kahve, sayfa 14)
Muammer Karadeniz’in “Kahve” adlı bu güzel betimlemesi bana Abdülhak Hamit’in şiire yöneldiği bir anda çalışma odasına kahvesini getiren yardımcısına serzenişte bulunduğu “geldi safiye/gitti kafiye”sini anımsattı.
çöllerin kaynak pınarı gözlerine bakıp bir ceylanı ela fırtınalar koparan gözlerine bakıp bir seni sevdim üstüme gelen kasırgalara bakıp bir kelebeği dayanma gücü veren inancına bakıp bir seni sevdim (Sevdim, sayfa 21)
Özenle saklanmış olan sevgiyi itinayla seçilmiş dizelerle taçlandıran Muammer Karadeniz, hiçbir şairin etkisine kendisini bırakmadan, kendi şiirini üreten bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Özgün olma hali ya da şiirde kendi sesini bulma hadisesi bu olsa gerek.
erken güzün geç meyvesi tadılmamış hazların şerbetiyim kartal kanadında telek eğri bacada düz dumanım ergen belinde kuşak hilesiz terazide kefeyim hızlı adımda ayak bağı iki kürek arsında sızıyım (Garip Biri, sayfa 28)
“Huzur Teknesi”nde dikkatimi çeken şiirlerden biri, Muammer Karadeniz bu şiirinde benzetme sanatına kendi yaşam felsefesini de koyarak dizelerini felsefik söylemlerle güçlendiriyor. Belki de şiirlerindeki albeni ve karşı koyulmaz çekiciliğin sırrı da izlediği bu yolda gizli. Ne dersiniz?
duymasınlar dilimdeki eyvahlarımı ecdat ağlıyor, millet kanıyor yürekten kör şeytan ne mutludur şimdi hergün başka hezeyan görmekten birer birer koptu inanç halatları kalkmıyor yerinden fikir katarı (Eyvah, sayfa 32)
Muammer Karadeniz bu ilk kitabında, Zaman, Mekan ve İnsan Müsellesine göndermelerde bulunduğu hicivleriyle de öne çıkıyor.
“Akıl Özgürlüğü” Sayfa 19, “Kopyacı” Sayfa 23, “Ruh ve Beden” Sayfa 31, “İstifa Et” Sayfa 46, “Kolay ve Zor Savaşı” Sayfa 47, “Özlenen Senfoni” Sayfa 53.
karakaş, ceylan göz, aktan ak bir yüz sırtlayacak nice dağları heybetiyle güçlü bir çınar dikensiz, budaksız ………………….. ………………….. Yırtık lastik ayakkabılar, yokuşları yol yaptı arkadaşı karabaş ve kuzulardı …………………… …………………… “Vatan, bayrak, namus” dedi helallik istedi tüm kınalı kuzular için …………………… …………………… Ey şehit! sen rahat uyu (Şehidimize, Sayfa 57-58)
Otuz yıldır çözülemeyen, cevabını arayan kanlı bir bilmece. Yeni bir Haçlı kalkışmasına meydan veren yönetim erk'inin gaflet, delalet ve hıyanetle hüküm olunacak basiretsizliğinin acı meyvesi. Yirmisinde kınalanan, yirmibirinci baharını yaşamayan garip ve yitik Memed. Muammer Karadeniz’in sesinde, soluğunda insanlığın sonunu hazırlayan emperyalizme ve onun kanlı propagandası haksız savaşlara, işgallere ve katliam senaryolarına isyan var. “Cüce Vicdan, Yüce Masumiyet” sayfa 60, “Yarasalar” sayfa 61, “Hürriyet mi? ” sayfa 62-63, şiirlerindeki çığlıklar insanlığın ortak çığlıkları olarak yükseliyor. Hümanizmin ortak ve enternasyonel sesiyle insanlık emperyalizmi ve savaşı yenecek.
odun at ateşime ey sufi yaksın beni ateş-i har'ın bereketin timsali narın yanayım sönmez alevlerinde yüce nur'u narın ………………………..
aşiyanımı yakan alevin ezelden ebede uzansın gölgesiz bir ateş isterim küllenmesin ateşi kor göz nurundan nur ……………………………
yak beni ey sufi yüce nur’un har’ıyla yak beni… yandıkça yanayım yandıkça yeni baştan doğayım (Sufi, sayfa 71-72)
Binlerce yıllık Anadolu’yu yüreğinde yekün eden Muammer Karadeniz, sanatını bir mütefekkir edasında ve titizlikle yansıtma çabasında.
İç dünyasında biriktirdiği itikadi ve ameli bilimler “Sûfi”de de Taptuk’un kapısında çile işçiliğini tamamlayıp yollara düşen Yunus gibi sonsuzluğa açılan bir kapının seyyahlığına talip. İtikadi ilimlerin kapısından girip şehrine varan, oradan Allah’a ve sonsuzluğa uzanan bu çileli ve meşakkatli yolda türlü tuzaklar, engebeler ve kamuflajlı elbiseler giyenler var.
Dilinden duayı düşürmeyen, menkıbe ve hikayelerle sağ gösterip sol vuran, Allah alıp, peygamber satan din tüccarlarına karşı aklı ve bilimi egemen kılan gerçek mürşitlere yoldaş olmak gerek.
Rehber Hz. Kuran, ahlak Hz. Peygamberdir. Zira peygamberin ahlakı Kuran-ı Kerim’in ahkâmıdır. İntisap Hacı Bayram Veli’ye, Hoca Ahmet Yesevi’ye, İmam Maturudi’ye ve Hacı Bektaşı Veli'yedir. Dilimizin ve yüreğimizin tadı Hz. Mevlana ve Yunus’tur.
Sükut/ Savaşa çığlıksız öfke Dağlardan yiğit ve yüce
“Huzur Teknesi”yle Türk Şiir Sanatına yeni bir kapı aralayan Orta Anadolu’nun binlerce yıllık yiğit bozkırlısına “Hoş geldin” diyor, Gaziantep Valiliğinin gülümseyen yüzünü bütün içtenliğimle selamlıyorum.
“Şiir; bende tadı çağrıştırıyor. Yemek tadı değil, zevk ölçüsü değil bu, sanırım ağız tadı, ruh ve mana tadı. Söyleyene değil söyletene bakmayı, görüntüye değil içeriğe ulaşmayı deniyorum. Şiir ve şaire dair bir şeyler söyleyecek olursak; bana g ...
12.01.2013 - 20:42
BİNLERCE YILLIK ANADOLU: MUAMMER KARADENİZ (1-2-3)
Gaziantep27 Gazetesi - 24.04.2012
Tamer Abuşoğlu
Horasan-Erdebil yolunu izleyen o büyük ve kutlu yürüyüş. Ve Kırşehir’i ve Yozgat’ı yurt tutanlar ve Antep’te karar kılanlar.
Ve kurt başlı Barak’ı kendine tuğ eyleyen, Feriz bey’den Dedemoğlu’na uzanan satıhta, Muammer Karadeniz kendini öz yurduna çeken gücü biliyor mudur?
“Huzur Teknesi”yle şiire ses veren yürekli arkadaşım “Kalkıp Horasan’dan sökün eyleyen” seksen dört bin Türkmen çadırının yüreğinde yanan ağıdı işitmiş midir?
Ve Muammer Karadeniz, Barak’ın Antep'in yüreği olduğunu, Yozgat’ın Barak, Barak’ın ise Yozgat olduğunu unutmuş mudur?
Anadolu’nun binlerce yıllık zihin coğrafyasında yaptığımız kısmi ve cüzi bu ufuk turunun içerdiği anlamı ziyadesiyle tamamlayacağına inandığım Muammer Karadeniz’in şiir nefesine kulak verelim.
içtikçe dağılır hüzün ve keder
telvende nice yollar var
hepsi ayrı bir yola gider
acı bir kahvenin hatırı
saymadım ama
bence kırk yıldan da çok eder… (Kahve, sayfa 14)
Muammer Karadeniz’in “Kahve” adlı bu güzel betimlemesi bana Abdülhak Hamit’in şiire yöneldiği bir anda çalışma odasına kahvesini getiren yardımcısına serzenişte bulunduğu “geldi safiye/gitti kafiye”sini anımsattı.
çöllerin kaynak pınarı gözlerine bakıp bir ceylanı
ela fırtınalar koparan gözlerine bakıp bir seni sevdim
üstüme gelen kasırgalara bakıp bir kelebeği
dayanma gücü veren inancına bakıp bir seni sevdim (Sevdim, sayfa 21)
Özenle saklanmış olan sevgiyi itinayla seçilmiş dizelerle taçlandıran Muammer Karadeniz, hiçbir şairin etkisine kendisini bırakmadan, kendi şiirini üreten bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Özgün olma hali ya da şiirde kendi sesini bulma hadisesi bu olsa gerek.
erken güzün geç meyvesi
tadılmamış hazların şerbetiyim
kartal kanadında telek
eğri bacada düz dumanım
ergen belinde kuşak
hilesiz terazide kefeyim
hızlı adımda ayak bağı
iki kürek arsında sızıyım (Garip Biri, sayfa 28)
“Huzur Teknesi”nde dikkatimi çeken şiirlerden biri, Muammer Karadeniz bu şiirinde benzetme sanatına kendi yaşam felsefesini de koyarak dizelerini felsefik söylemlerle güçlendiriyor.
Belki de şiirlerindeki albeni ve karşı koyulmaz çekiciliğin sırrı da izlediği bu yolda gizli. Ne dersiniz?
duymasınlar dilimdeki eyvahlarımı
ecdat ağlıyor, millet kanıyor yürekten
kör şeytan ne mutludur şimdi
hergün başka hezeyan görmekten
birer birer koptu inanç halatları
kalkmıyor yerinden fikir katarı (Eyvah, sayfa 32)
Muammer Karadeniz bu ilk kitabında, Zaman, Mekan ve İnsan Müsellesine göndermelerde bulunduğu hicivleriyle de öne çıkıyor.
“Akıl Özgürlüğü” Sayfa 19, “Kopyacı” Sayfa 23, “Ruh ve Beden” Sayfa 31, “İstifa Et” Sayfa 46, “Kolay ve Zor Savaşı” Sayfa 47, “Özlenen Senfoni” Sayfa 53.
karakaş, ceylan göz, aktan ak bir yüz
sırtlayacak nice dağları
heybetiyle güçlü bir çınar
dikensiz, budaksız
…………………..
…………………..
Yırtık lastik ayakkabılar, yokuşları yol yaptı
arkadaşı karabaş ve kuzulardı
……………………
……………………
“Vatan, bayrak, namus” dedi helallik istedi
tüm kınalı kuzular için
……………………
……………………
Ey şehit!
sen rahat uyu (Şehidimize, Sayfa 57-58)
Otuz yıldır çözülemeyen, cevabını arayan kanlı bir bilmece. Yeni bir Haçlı kalkışmasına meydan veren yönetim erk'inin gaflet, delalet ve hıyanetle hüküm olunacak basiretsizliğinin acı meyvesi. Yirmisinde kınalanan, yirmibirinci baharını yaşamayan garip ve yitik Memed.
Muammer Karadeniz’in sesinde, soluğunda insanlığın sonunu hazırlayan emperyalizme ve onun kanlı propagandası haksız savaşlara, işgallere ve katliam senaryolarına isyan var.
“Cüce Vicdan, Yüce Masumiyet” sayfa 60, “Yarasalar” sayfa 61, “Hürriyet mi? ” sayfa 62-63, şiirlerindeki çığlıklar insanlığın ortak çığlıkları olarak yükseliyor. Hümanizmin ortak ve enternasyonel sesiyle insanlık emperyalizmi ve savaşı yenecek.
odun at ateşime ey sufi
yaksın beni ateş-i har'ın
bereketin timsali narın
yanayım sönmez alevlerinde yüce nur'u narın
………………………..
aşiyanımı yakan alevin
ezelden ebede uzansın
gölgesiz bir ateş isterim
küllenmesin ateşi kor
göz nurundan nur
……………………………
yak beni ey sufi
yüce nur’un har’ıyla yak beni…
yandıkça yanayım
yandıkça yeni baştan doğayım (Sufi, sayfa 71-72)
Binlerce yıllık Anadolu’yu yüreğinde yekün eden Muammer Karadeniz, sanatını bir mütefekkir edasında ve titizlikle yansıtma çabasında.
İç dünyasında biriktirdiği itikadi ve ameli bilimler “Sûfi”de de Taptuk’un kapısında çile işçiliğini tamamlayıp yollara düşen Yunus gibi sonsuzluğa açılan bir kapının seyyahlığına talip.
İtikadi ilimlerin kapısından girip şehrine varan, oradan Allah’a ve sonsuzluğa uzanan bu çileli ve meşakkatli yolda türlü tuzaklar, engebeler ve kamuflajlı elbiseler giyenler var.
Dilinden duayı düşürmeyen, menkıbe ve hikayelerle sağ gösterip sol vuran, Allah alıp, peygamber satan din tüccarlarına karşı aklı ve bilimi egemen kılan gerçek mürşitlere yoldaş olmak gerek.
Rehber Hz. Kuran, ahlak Hz. Peygamberdir. Zira peygamberin ahlakı Kuran-ı Kerim’in ahkâmıdır. İntisap Hacı Bayram Veli’ye, Hoca Ahmet Yesevi’ye, İmam Maturudi’ye ve Hacı Bektaşı Veli'yedir. Dilimizin ve yüreğimizin tadı Hz. Mevlana ve Yunus’tur.
Sükut/
Savaşa çığlıksız öfke
Dağlardan yiğit ve yüce
Sükut/
İsyana haykırış, direnişe alfabe
Kahramanca, bilgece, yiğitçe
Sükut/
Zaferin erdemi, yenilginin limanı
Dilin, gönlün, ruhun tercümanı (Sükut, sayfa 80)
“Huzur Teknesi”yle Türk Şiir Sanatına yeni bir kapı aralayan Orta Anadolu’nun binlerce yıllık yiğit bozkırlısına “Hoş geldin” diyor, Gaziantep Valiliğinin gülümseyen yüzünü bütün içtenliğimle selamlıyorum.
Toplam 1 mesaj bulundu