Eski içlenişler yeni özlemde durmuş,
Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta.
Kara'da az ömür, ak'ta soğuk döşekler;
Ağlatmış Anadolu'yu bir hain yasak,
Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...
Dağınık özlemler bir iç çekişte saklı,
Saklı: yağmur ki bulutta, yel ki yaprakta.
Yağmurda bereket, yelde durulu denkler;
Kavurmuş Anadolu'yu bir hain kurak
Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...
Körpe iççekişler bir beklenene sözlü,
Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta.
Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler;
Sarmış Anadolu'yu bir bitmeyen merak,
Merak da merak, merak da merak, merak da...
Uzun bekletişler harmanlarla nişanlı,
Nişanlı: ay ki gökte, güneş ki toprakta.
Toprakta gelinli kağnı, gökte melekler;
Avutmuş Anadolu'yu bir kara kavak,
Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...
Küçük harmanlar hep büyük çocuğa gebe,
Gebe: torun ki başta, yavru ki kucakta.
Yavruda ağıt, torunda bütün dilekler;
Bağlanmış Anadolu'yu bir tatlı adak,
Adak da adak, adak da adak, adak da
itiraf edicem ve rahatlıyacağım evet itiraf ediyorum bir çok kişinin merak ettiği beni özellikle grublarda beni merak edenler rahatlasın evet açıklıyorum ben ben bir türk vatandaşıyım türküm istanbulda oturuyorum adım adım tüh adımı unutmuşum neyse hatırlarsam açıklarım kimliğimi
neydi ya benim kimliğim pembe mi mavi mi ben kimim bilen yok mu
tüh itiraf da edemedik
Türk filmlerinde hiçbir ülkenin film sektöründe bulamayacağınız lezzeti bulabilirsiniz sadece gözlerinizi amerikan sinemasının parıltısından bir an uzaklaştırın her türlü imkansızlığa rağmen çekilmiş filmler
hangi film defalarca izlenir herne kadar aptalca derseniz kemal sunal filmlerini mutlaka izlemiş ve halen de izliyorsunuzdur 200 üncü 300 üncü defa matrix i kaçdefa izlediniz en fazla 5 bilemedin 10 ya yüzüklerin efendisini oda olsa olsa 10 dur değilmi Cüneyt Arkın'ın 'akıncılar geliyor ' filmini kaç defa izlediniz yada Tarık Akan'ın 'Arkadaş ' filmini
ya Kadir İnanır'la Türkan Şoray'ın o mükemmel filmi éSelvi Boylum Al Yazmalım'ı kaç defa izlediniz ve yayınlansa tekrar tekrar izlemezmisiniz
hangimiz Adile Naşit'i Minur Özkul'u Sadri Alışık'ı Şener Şen'i unutabiliriz ve diğerlerini
bir kendinize sorun ve Türk sinemasının büyüklüğünü o zaman anlarsınır
Türk sinemasında duygular vardır Amerikan sinemasında sadece (bilgisayar) madde ve ruhsuzluk vardır
buda ne kitap mı film mi olsa olsa şu aptal günlükler olur
benim merakımdır evdeki eskileri verdiğim eskici ile anlaştım eline geçen günlükleri getiriyor tabi belli bir ücretten neler yazmışlar bilseniz
aşklar intikam terkedilme herşey var içlerinde ama anlamadığım atacaksınız bari içine adınızı adresinizi neden yazıyorsunuz hatta telefonunuzu bir ara bunlardan yola çıkarak roman yazmayı düşünüyorum acaba birebir olayları isimleriyle anlatsam hukuki olarak başım ağrır mı ey hukukçular help bu konuda
altı üstü sıfır bazıları enflasyon nedeniyle paramızda oluşan sıfırcıkları hatırlar ama asıl bunu anlamlı kılan güzide bir klübümüzün yediği ve attığı golleri süslemesi ve bir jean için mana taşıması
FB 6 gs 0 işte altısıfır
Okunan ezanın Allah'ın istediği gerçek ezan olabilmesi isin dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
1) Ezan mutlaka Arapça okunmalıdır. Allah'ın gönderdiği Cebrail (a.s.) 'ın öğrettiği kelimelerin dışına Sıkılamaz. Örneğin 'Allahu Ekber' cümlesini aynı anlama geliyor diyerek 'Tanrı uludur' şeklinde Türkçeleştirerek ezan okunamaz. Hangi ırk ve dilden olursa olsun ortak ibâdet dilleri sayesin de kardeşçe kucaklaşan müslümanların birliğini yok etmek isteyen İslâm düşmanları 'kendi dilinle ibâdet etmek daha iyidir' diyerek ezanı Arapça'nın dışında bir dille okutmak isterler. Ama Allah, müslümanları tek vücud gibi görmek istemektedir. Ortak ibâdet diliyle Tevhîd sağlanmaktadır.
2) Ezân; müslümanların sevip saydığı. güvenilir, İslâm ahlâkıyla ahlâklanmış, kısaca gerçek anlamda bir 'müslüman' tarafından okunmalıdır. Allah adına insanları Allah'ın mescidine çağıran kişinin dâvetine cevap verecek olanlar güvendikleri bir müslümanın sesini duyduklarında daha bir şevkle toplanırlar. Allah'ın sevmediği bir günahkâr Allah adına insanları Allah'a çağırmaya yetkili olamaz. Yine bu kişi güvenilirliği yanında, o topluluğun içinde önder olabilecek, sözünün dinlendiği biri olmalıdır. Ancak bu, bu şartlan taşımayanların ezan okuyamayacağı anlamına gelmez. Mümeyyiz olmayan bir çocuğun okuduğu ezan geçerlidir.
3) Ezan okuyan kişinin güzel ve gür sesli olması ve ezanın yüksek bir yerde okunması gerekir. 'Yüksek bir yer'in anlamı günümüzde teknolojinin getirdiği ses yükseltici aletlerle değişime uğradı. Ezan daha iyi duyulsun diye gerekli görülen 'yüksek yer' müslümanlar arasında o derece önem kazanmış ki İslâm şehirlerinde minarelerden daha yüksek yapılan görmek mümkün değildir.
Ancak günümüzde amphlikatör gibi ses yükseltici aletler kullanarak yüksek yere çıkılmadan ezan okunabilir mi, bu aletler kullanılabilir mi? sorusu müslümanların bir kesimini meşgul etmektedir. İnsan sesi iptal ettiği gerekçesiyle bu aletlerden ezan okumanın helâl olmadığını savunan insanlar varlığını korumaktadır. İslâm'ın geldiği ve mezhep imamlarının yasadığı dönemlerde böyle bir sorun olmadığı için bu konuyla ilgili bir ictihad yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) 'in Vedâ Haccı'nda verdiği hutbe bu konuya en güzel örnek teşkil etmektedir. Vedâ Hutbesi'nde yüzyirmibin kişiye hitap eden Hz. Peygamber belli mesafelere gür sesli görevliler yerleştirerek kendi söylediklerini aynen tekrarlamalarını istemiş ve böylelikle kendi sesinin ulâşmadığı insanlara görevlilerin sesiyle ulaşmıştır. Hz. Peygamber'in bu uygulamasından yola çıkarak Edille-i Şer'iyyenin Kıyas yolunu kullanarak hoparlörün meşrû olduğu gibi sesi uzaklara taşıdığı için son derece faydalı olduğu gayet açık bir husustur. Allah'ın kendilerine öğrettiği ilimden yararlanan müslümanlar hoparlörden yararlanabileceği gibi isteyen de yüksek yere çıkmaya devam edebilir.
4) Farz namazlardan önce okunan ikamet hızlı okunduğu halde ezan ağır ağır okunur.
5) Ezan okurken kelimeleri yanlış okumak ve aşırı şekilde teğanni yapmak câiz değildir.
6) Ezan okurken müezzinin konuşması, hattâ kendisine verilen selâm'ı dahi alması caiz değildir.
Ezan okuyanın dikkat edeceği hususların yanında dinleyenin de uyması gereken hususlar vardır:
I) Ezan okunurken konuşulmaz. Hattâ Kur'ân-ı Kerîm okuyan bir kişi ezan başladığında okumayı bırakıp ezanı dinler.
2) Ezan'ı dinleyen müslüman, müezzinin okuduğu ezanı tekrar eder ve böylece o da ezan okunmuş olur. 'Hayya ala'ssalâh' ve 'Hayya alalfelâh' cümlelerinde 'lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (Allah'tan başka hiçbir güç ve kuvvet kaynağı yoktur) ' der. Sabah ezan'ında müezzinin 'essalâtü hayrün mine'n-nevm' cümlesine 'sadakte ve berirte (doğru söylüyorsun) ' diye karşılık vermesi sünnettir.
3) Ezanı işiten kişi cünüp de olsa yukarıdaki yükümlülükleri yerine getirir. Ancak hayızlı ve nifaslı olan kadınlar bunun dışındadır.
4) Ezanın bitiminde dinleyen kişi ezan duasını okur.
'Ey bu üstün çağrının ve hazır namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed 'e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et. Onu kendisine vadetmiş olduğun övülmüş makama eriştir. Zira sen vaadinden dönmezsin '
Bunların dışında ezan hakkında şu hususları belirtelim:
Cuma namazında bir dış bir de iç ezan okunur diğer namazlarda her vakit için bir defa ezan okunur.
Ezan ile kametin arasını biraz uzatmak gerekir ki namaza geç kalanlar cemâate yetişebilsin.
Caminin dışında bir yerde de ezan okunabilir, ikamet getirilerek cemâatle namaz kılınabilir.
Kaza namazları için de ezan okunabilir, ikamet getirilebilir. Bayram, Vitir, teravih ve cenaze namazları için ezan okunmaz.
Medine'ye hicretin birinci yılında birbirlerini 'es-salâh es-salâh (namaza namaza) ' veya 'es-salâtü câmlatün (namaz toplayıcıdır, namaz için toplanın) ' şeklinde namaza davet ederlerdi. Ancak bu şekildeki bir çağrı yeterli olmuyor, uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için namaza yetişemiyorlar ve bu yüzden de İslâm cemâatinin biraraya gelmesinde zorluklar oluyordu. Peygamber efendimiz (s.a.s.) sahâbelerini toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak gerektiğini kendileriyle istişâre etti. Sahâbîler birçok teklif getirdiler:
- Çan çalalım ya Resulullah.
- O hıristiyanların adetidir, olmaz.
- Boru çalalım.
- O yahudilerin adetidir, olmaz.
- O zaman ateş yakalım ya Resulullah.
- O da mecusilerin adetidir, bu da olmaz.
Bayrak dikme teklifi de uygun görülmeyince müslümanlar ortak bir karara varamadı ve toplantı sona erdi. Abdullah b. Zeyd de diğer sahâbiler gibi üzüntüyle evine döndü ve yattı. Abdullâh şöyle anlatır:
'Ben de üzüntülü olarak yatmıştım. Uyku ile uyanıklık arasında iken üzerinde yeşil elbisesi olan biri yanıma geldi, bir duvârın üzerinde durdu. Elinde bir çan vardı. Aramızda şu konuşma geçti:
- Onu bana satar mısın?
- Onu ne yapacaksın?
- Namaz için çalarız.
- Ben sana bu konuyla ilgili daha hayırlı bir şey versem olmaz mı?
- Olur, dedim. Hemen kıbleye karşı durdu ve okumaya başladı:
Sabahleyin Abdullah b. Zeyd gece gördüğü rüyayı Resulullah'a anlattı. Aynı gece onunla birlikte birçok sahâbe de benzer rüyalâr gördüklerini anlattılar. Öğretilen ezanda değişiklik yoktu. Hz. Ömer de aynı rüyayı görenler arasındaydı. Hz. Peygamber (s.a.s.) her birini dinledikten sonra Zeyd'e dönerek, 'Gördüğünü Bilâl'e anlat (öğret) ezanı Bilâl okusun; onun sesi seninkinden gürdür' buyurdu. Namaz vakti gelince Bilal Medine'nin en yüksek yerine çıkarak gür sesiyle İslâm'ın ilk ezanını okudu.
Namaz vakitlerini bildirmek için okunan ezanın ne şekilde olduğu Kur'an-ı Kerîm'de bildirilmemiş, ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) 'e vahiyle bildirilmiş ve onun kelimeleri bizzat Cebrail (a.s.) tarafından öğretilmiştir. Şu âyet-i kerimeler ezanın Allah'tan geldiğini gösterir:
'Siz namaza çağırdığınız zaman onlar o çağrıyı eğlence ve alay konusu yapıyorlardı' (el-Mâide, 5/58) .
'Ey müminler, cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın zikrine koşun ' (el-Cum'â, 62/9) . Bu ayet-i kerimelerde geçen 'çağrıldığınız zaman' ifadesindeki 'nidâ' kelimesi ezanı kasdetmektedir.
Müslümanlara, günde beş kez, belli bir yerde namaz kılmaları ve namaz için toplanma vaktinin geldiğini ilân etmek, namaz için yapılan çağrı. Arapça bir kelime olan ezan; bildirmek, ilân etmek demektir.
Yüksek bir yere çıkıp gür sesiyle tüm insanlara yeryüzünde tek egemen gücün Allah, tek önderin Hz. Muhammed olduğunu Allah adına korkusuzca haykıran; Allah'ı ilâh ve rabb; Hz. Muhammed'i de kendilerine önder kabul eden müslümanlara da inandıkları Allah'ın önünde topluca ibâdet etsinler, bir ve beraber olduklarını, yeryüzündeki zulmün yerine Allah'ın adaletini yerleştirmek için her an hazır olduklarını düşmanlarına gösterip onlara korku, müslümanlara güven versinler diye camiye çağıran kişiye de müezzin denir.
Ezan, bir yerin müslümanların mı yoksa zorbaların mı kontrolünde olduğunu belirten bir işaret, bir semboldür. Korkusuzca ve doğru bir şekilde okunan ezan o yerin İslâm beldesi olduğunu gösterir. İslâm fıkhında, bir yörenin Daru'l-harp* veya Daru'l İslâm * olduğu tespitinde orada ezanın okunup okunmadığı dikkate alınan ölçülerden biridir.
Müslümanlara namaz Mekke döneminin dokuzuncu yılında farz kılındığı halde onlar namazlarını ezan okumadan kılıyorlardı. Çünkü Mekke'de zayıftılar; orada güçlü olan, toplumda hatta Allah'ın evi Kâbe'de egemen olan müşrik düzendi. Bu yüzden müslümanlar kendi yönetimlerinde olmayan ve güçsüz oldukları bir yerde açıkça ezan okumakla yükümlü tutulmamışlardı.
'Eğer sorsanız: 'Sessizlik nedir? ' Cevap veririz: O Büyük Ruh' un sesidir. Yine sorsanız: 'Sessizliğin meyveleri nelerdir? ' Cevap veririz: Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.''
'Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum, insanlar bu yolu öğrenecekler.'
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ANADOLU'NUN DURUMU VE KURTULUŞ ÇARELERİ Samsun'a çıktığım gün genel durum ve görünüş Bunlara karşı düşünülen kurtuluş çareleri Milli kuruluşlar, siyasi amaç ve hedefleri Memleket içinde ve İstanbul'da ...
favori şiirlerim
07.04.2005 - 08:34Türkiye - Âdil Turan
Vurulmuşum toprağına taşına,
Yerde gezen, gökte uçan kuşuna.
Baharına, yazına, kara kışıma
Vurulmuşum.
Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan,
Yüzü toprak kokan,
Sınırlarında omuz omuza yatan
Însanlarına...
Benim iyi yürekli kardeşlerim
Hep senin dostlarındır;
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Ekin biçtim tarlalarında demet demet,
Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında,
Tuza bandım ekmeğimi;
Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında,
Kesemde bereket, gönlümde servetim,
Dizimde kuvvet, torbamda katık,
Damarlarımda dolaşan memleketim.
Gözlerin ne güzel deniz mavisi!
Ormanlar urban olmuş yeşil yeşil;
Uzanır kolların nehirler boyu,
Sıcak kucağında saadetim.
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Nice türküler yakıldı senin için;
Destanlar düzüldü,bayrak, bayrak,
Davullar vuruldu, dize geldi zeybeklerin;
Kapında nöbet tuttu yıllar yılı,
Gençliğim, heyecanım, gayretim.
Gözümde nur, içimde sevgi,
Elimde saz, dilimde türkü memleketim.
Türkiye, doğduğum,
Türkiye, doyduğum,
Türkiye, konduğum yurt!
Sevgim, inancım özlemim!
Beşiğimi salladın, sendedir mezarım.
Sen, gönlümde yatan memleketim
favori şiirlerim
07.04.2005 - 08:34Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem! -
Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!
O tezek topladığım kırlar, yaylalar...
Başına oturduğum, yemek yediğim atandır.
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...
Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle.
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!
Bir Peygamber sofrasıydı soframız:
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelik...
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana
Mecnunlar gibi üstelik.
Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı
Dizlerini döve döve ağlardı anam.
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!
Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm! ..
İçiçe güzellik, uç uca kahır
Yüreğimi bin parçaya bölseler
Her parçası yine seni çağrışır.
Yavuz Bülent Bâkiler
favori şiirlerim
07.04.2005 - 08:34Anadolu Türküsü
Eski içlenişler yeni özlemde durmuş,
Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta.
Kara'da az ömür, ak'ta soğuk döşekler;
Ağlatmış Anadolu'yu bir hain yasak,
Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...
Dağınık özlemler bir iç çekişte saklı,
Saklı: yağmur ki bulutta, yel ki yaprakta.
Yağmurda bereket, yelde durulu denkler;
Kavurmuş Anadolu'yu bir hain kurak
Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...
Körpe iççekişler bir beklenene sözlü,
Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta.
Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler;
Sarmış Anadolu'yu bir bitmeyen merak,
Merak da merak, merak da merak, merak da...
Uzun bekletişler harmanlarla nişanlı,
Nişanlı: ay ki gökte, güneş ki toprakta.
Toprakta gelinli kağnı, gökte melekler;
Avutmuş Anadolu'yu bir kara kavak,
Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...
Küçük harmanlar hep büyük çocuğa gebe,
Gebe: torun ki başta, yavru ki kucakta.
Yavruda ağıt, torunda bütün dilekler;
Bağlanmış Anadolu'yu bir tatlı adak,
Adak da adak, adak da adak, adak da
Gültekin Samanoğlu
katli vacip
07.04.2005 - 07:30phus apo şaron putin ve çin'deki
kurtlar vadisi
07.04.2005 - 04:00televizyonlarımız sunduğu güzel bir program
aptal kutusu=aptal izleyici
ne verilirse yer kardeş sen ordan iki can polat koy bir de aşiret ağası filmi yap izlesin gariban halkım
onları izlemeyenlere
semra hanım ver
aman şırıngayı fazla batırma oldumu
şubat soğuğu
06.04.2005 - 15:03mart soğunun yanında nedir ki stv adı yanlış koymuş sanırım kedilerle bağlantısı ortaya çıkmasın diye
itiraf
06.04.2005 - 15:01itiraf edicem ve rahatlıyacağım evet itiraf ediyorum bir çok kişinin merak ettiği beni özellikle grublarda beni merak edenler rahatlasın evet açıklıyorum ben ben bir türk vatandaşıyım türküm istanbulda oturuyorum adım adım tüh adımı unutmuşum neyse hatırlarsam açıklarım kimliğimi
neydi ya benim kimliğim pembe mi mavi mi ben kimim bilen yok mu
tüh itiraf da edemedik
türk filmleri
06.04.2005 - 02:23Türk filmlerinde hiçbir ülkenin film sektöründe bulamayacağınız lezzeti bulabilirsiniz sadece gözlerinizi amerikan sinemasının parıltısından bir an uzaklaştırın her türlü imkansızlığa rağmen çekilmiş filmler
hangi film defalarca izlenir herne kadar aptalca derseniz kemal sunal filmlerini mutlaka izlemiş ve halen de izliyorsunuzdur 200 üncü 300 üncü defa matrix i kaçdefa izlediniz en fazla 5 bilemedin 10 ya yüzüklerin efendisini oda olsa olsa 10 dur değilmi Cüneyt Arkın'ın 'akıncılar geliyor ' filmini kaç defa izlediniz yada Tarık Akan'ın 'Arkadaş ' filmini
ya Kadir İnanır'la Türkan Şoray'ın o mükemmel filmi éSelvi Boylum Al Yazmalım'ı kaç defa izlediniz ve yayınlansa tekrar tekrar izlemezmisiniz
hangimiz Adile Naşit'i Minur Özkul'u Sadri Alışık'ı Şener Şen'i unutabiliriz ve diğerlerini
bir kendinize sorun ve Türk sinemasının büyüklüğünü o zaman anlarsınır
Türk sinemasında duygular vardır Amerikan sinemasında sadece (bilgisayar) madde ve ruhsuzluk vardır
bir genç kızın gizli defteri
06.04.2005 - 02:03buda ne kitap mı film mi olsa olsa şu aptal günlükler olur
benim merakımdır evdeki eskileri verdiğim eskici ile anlaştım eline geçen günlükleri getiriyor tabi belli bir ücretten neler yazmışlar bilseniz
aşklar intikam terkedilme herşey var içlerinde ama anlamadığım atacaksınız bari içine adınızı adresinizi neden yazıyorsunuz hatta telefonunuzu bir ara bunlardan yola çıkarak roman yazmayı düşünüyorum acaba birebir olayları isimleriyle anlatsam hukuki olarak başım ağrır mı ey hukukçular help bu konuda
altı sıfır
06.04.2005 - 01:58altı üstü sıfır bazıları enflasyon nedeniyle paramızda oluşan sıfırcıkları hatırlar ama asıl bunu anlamlı kılan güzide bir klübümüzün yediği ve attığı golleri süslemesi ve bir jean için mana taşıması
FB 6 gs 0 işte altısıfır
ezan
06.04.2005 - 00:38Okunan ezanın Allah'ın istediği gerçek ezan olabilmesi isin dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
1) Ezan mutlaka Arapça okunmalıdır. Allah'ın gönderdiği Cebrail (a.s.) 'ın öğrettiği kelimelerin dışına Sıkılamaz. Örneğin 'Allahu Ekber' cümlesini aynı anlama geliyor diyerek 'Tanrı uludur' şeklinde Türkçeleştirerek ezan okunamaz. Hangi ırk ve dilden olursa olsun ortak ibâdet dilleri sayesin de kardeşçe kucaklaşan müslümanların birliğini yok etmek isteyen İslâm düşmanları 'kendi dilinle ibâdet etmek daha iyidir' diyerek ezanı Arapça'nın dışında bir dille okutmak isterler. Ama Allah, müslümanları tek vücud gibi görmek istemektedir. Ortak ibâdet diliyle Tevhîd sağlanmaktadır.
2) Ezân; müslümanların sevip saydığı. güvenilir, İslâm ahlâkıyla ahlâklanmış, kısaca gerçek anlamda bir 'müslüman' tarafından okunmalıdır. Allah adına insanları Allah'ın mescidine çağıran kişinin dâvetine cevap verecek olanlar güvendikleri bir müslümanın sesini duyduklarında daha bir şevkle toplanırlar. Allah'ın sevmediği bir günahkâr Allah adına insanları Allah'a çağırmaya yetkili olamaz. Yine bu kişi güvenilirliği yanında, o topluluğun içinde önder olabilecek, sözünün dinlendiği biri olmalıdır. Ancak bu, bu şartlan taşımayanların ezan okuyamayacağı anlamına gelmez. Mümeyyiz olmayan bir çocuğun okuduğu ezan geçerlidir.
3) Ezan okuyan kişinin güzel ve gür sesli olması ve ezanın yüksek bir yerde okunması gerekir. 'Yüksek bir yer'in anlamı günümüzde teknolojinin getirdiği ses yükseltici aletlerle değişime uğradı. Ezan daha iyi duyulsun diye gerekli görülen 'yüksek yer' müslümanlar arasında o derece önem kazanmış ki İslâm şehirlerinde minarelerden daha yüksek yapılan görmek mümkün değildir.
Ancak günümüzde amphlikatör gibi ses yükseltici aletler kullanarak yüksek yere çıkılmadan ezan okunabilir mi, bu aletler kullanılabilir mi? sorusu müslümanların bir kesimini meşgul etmektedir. İnsan sesi iptal ettiği gerekçesiyle bu aletlerden ezan okumanın helâl olmadığını savunan insanlar varlığını korumaktadır. İslâm'ın geldiği ve mezhep imamlarının yasadığı dönemlerde böyle bir sorun olmadığı için bu konuyla ilgili bir ictihad yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) 'in Vedâ Haccı'nda verdiği hutbe bu konuya en güzel örnek teşkil etmektedir. Vedâ Hutbesi'nde yüzyirmibin kişiye hitap eden Hz. Peygamber belli mesafelere gür sesli görevliler yerleştirerek kendi söylediklerini aynen tekrarlamalarını istemiş ve böylelikle kendi sesinin ulâşmadığı insanlara görevlilerin sesiyle ulaşmıştır. Hz. Peygamber'in bu uygulamasından yola çıkarak Edille-i Şer'iyyenin Kıyas yolunu kullanarak hoparlörün meşrû olduğu gibi sesi uzaklara taşıdığı için son derece faydalı olduğu gayet açık bir husustur. Allah'ın kendilerine öğrettiği ilimden yararlanan müslümanlar hoparlörden yararlanabileceği gibi isteyen de yüksek yere çıkmaya devam edebilir.
4) Farz namazlardan önce okunan ikamet hızlı okunduğu halde ezan ağır ağır okunur.
5) Ezan okurken kelimeleri yanlış okumak ve aşırı şekilde teğanni yapmak câiz değildir.
6) Ezan okurken müezzinin konuşması, hattâ kendisine verilen selâm'ı dahi alması caiz değildir.
Ezan okuyanın dikkat edeceği hususların yanında dinleyenin de uyması gereken hususlar vardır:
I) Ezan okunurken konuşulmaz. Hattâ Kur'ân-ı Kerîm okuyan bir kişi ezan başladığında okumayı bırakıp ezanı dinler.
2) Ezan'ı dinleyen müslüman, müezzinin okuduğu ezanı tekrar eder ve böylece o da ezan okunmuş olur. 'Hayya ala'ssalâh' ve 'Hayya alalfelâh' cümlelerinde 'lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (Allah'tan başka hiçbir güç ve kuvvet kaynağı yoktur) ' der. Sabah ezan'ında müezzinin 'essalâtü hayrün mine'n-nevm' cümlesine 'sadakte ve berirte (doğru söylüyorsun) ' diye karşılık vermesi sünnettir.
3) Ezanı işiten kişi cünüp de olsa yukarıdaki yükümlülükleri yerine getirir. Ancak hayızlı ve nifaslı olan kadınlar bunun dışındadır.
4) Ezanın bitiminde dinleyen kişi ezan duasını okur.
'Allahumma Rabbe hezihi'd-da' vati't-tamme ve's-salati'l-kâime âti seyyidina Muhammeden el-vesilete ve'l-fazilete ve'd-dereceti'r-rafiati'l âliye ve'b-ashû makamen mahmuden ellezi vaadtehu inneke la tuhlifu'lmi'ad. '
'Ey bu üstün çağrının ve hazır namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed 'e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et. Onu kendisine vadetmiş olduğun övülmüş makama eriştir. Zira sen vaadinden dönmezsin '
Bunların dışında ezan hakkında şu hususları belirtelim:
Cuma namazında bir dış bir de iç ezan okunur diğer namazlarda her vakit için bir defa ezan okunur.
Ezan ile kametin arasını biraz uzatmak gerekir ki namaza geç kalanlar cemâate yetişebilsin.
Caminin dışında bir yerde de ezan okunabilir, ikamet getirilerek cemâatle namaz kılınabilir.
Kaza namazları için de ezan okunabilir, ikamet getirilebilir. Bayram, Vitir, teravih ve cenaze namazları için ezan okunmaz.
Ezan Vacib derecesinde sünneti müekkeddir.
Fedakâr KIZMAZ
ezan
06.04.2005 - 00:37Medine'ye hicretin birinci yılında birbirlerini 'es-salâh es-salâh (namaza namaza) ' veya 'es-salâtü câmlatün (namaz toplayıcıdır, namaz için toplanın) ' şeklinde namaza davet ederlerdi. Ancak bu şekildeki bir çağrı yeterli olmuyor, uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için namaza yetişemiyorlar ve bu yüzden de İslâm cemâatinin biraraya gelmesinde zorluklar oluyordu. Peygamber efendimiz (s.a.s.) sahâbelerini toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak gerektiğini kendileriyle istişâre etti. Sahâbîler birçok teklif getirdiler:
- Çan çalalım ya Resulullah.
- O hıristiyanların adetidir, olmaz.
- Boru çalalım.
- O yahudilerin adetidir, olmaz.
- O zaman ateş yakalım ya Resulullah.
- O da mecusilerin adetidir, bu da olmaz.
Bayrak dikme teklifi de uygun görülmeyince müslümanlar ortak bir karara varamadı ve toplantı sona erdi. Abdullah b. Zeyd de diğer sahâbiler gibi üzüntüyle evine döndü ve yattı. Abdullâh şöyle anlatır:
'Ben de üzüntülü olarak yatmıştım. Uyku ile uyanıklık arasında iken üzerinde yeşil elbisesi olan biri yanıma geldi, bir duvârın üzerinde durdu. Elinde bir çan vardı. Aramızda şu konuşma geçti:
- Onu bana satar mısın?
- Onu ne yapacaksın?
- Namaz için çalarız.
- Ben sana bu konuyla ilgili daha hayırlı bir şey versem olmaz mı?
- Olur, dedim. Hemen kıbleye karşı durdu ve okumaya başladı:
'Allahu Ekber, Allahu Ekber
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Eşhedü en Lailahe illallah,
Eşhedü en Lailahe illallah
Eşhedü enne Muhammeden
Resûlullah Eşhedü enne Muhammeden
Rasûlullah Hayyaala's-salâh, Hayyaala's-salâh Hayyaala'l-felâh, Hayyaala'l-felâh Allahu Ekber, Allahu Ekber
La ilahe illallah '
Sabahleyin Abdullah b. Zeyd gece gördüğü rüyayı Resulullah'a anlattı. Aynı gece onunla birlikte birçok sahâbe de benzer rüyalâr gördüklerini anlattılar. Öğretilen ezanda değişiklik yoktu. Hz. Ömer de aynı rüyayı görenler arasındaydı. Hz. Peygamber (s.a.s.) her birini dinledikten sonra Zeyd'e dönerek, 'Gördüğünü Bilâl'e anlat (öğret) ezanı Bilâl okusun; onun sesi seninkinden gürdür' buyurdu. Namaz vakti gelince Bilal Medine'nin en yüksek yerine çıkarak gür sesiyle İslâm'ın ilk ezanını okudu.
Namaz vakitlerini bildirmek için okunan ezanın ne şekilde olduğu Kur'an-ı Kerîm'de bildirilmemiş, ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) 'e vahiyle bildirilmiş ve onun kelimeleri bizzat Cebrail (a.s.) tarafından öğretilmiştir. Şu âyet-i kerimeler ezanın Allah'tan geldiğini gösterir:
'Siz namaza çağırdığınız zaman onlar o çağrıyı eğlence ve alay konusu yapıyorlardı' (el-Mâide, 5/58) .
'Ey müminler, cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın zikrine koşun ' (el-Cum'â, 62/9) . Bu ayet-i kerimelerde geçen 'çağrıldığınız zaman' ifadesindeki 'nidâ' kelimesi ezanı kasdetmektedir.
ezan
06.04.2005 - 00:37EZAN
Müslümanlara, günde beş kez, belli bir yerde namaz kılmaları ve namaz için toplanma vaktinin geldiğini ilân etmek, namaz için yapılan çağrı. Arapça bir kelime olan ezan; bildirmek, ilân etmek demektir.
Yüksek bir yere çıkıp gür sesiyle tüm insanlara yeryüzünde tek egemen gücün Allah, tek önderin Hz. Muhammed olduğunu Allah adına korkusuzca haykıran; Allah'ı ilâh ve rabb; Hz. Muhammed'i de kendilerine önder kabul eden müslümanlara da inandıkları Allah'ın önünde topluca ibâdet etsinler, bir ve beraber olduklarını, yeryüzündeki zulmün yerine Allah'ın adaletini yerleştirmek için her an hazır olduklarını düşmanlarına gösterip onlara korku, müslümanlara güven versinler diye camiye çağıran kişiye de müezzin denir.
Ezan, bir yerin müslümanların mı yoksa zorbaların mı kontrolünde olduğunu belirten bir işaret, bir semboldür. Korkusuzca ve doğru bir şekilde okunan ezan o yerin İslâm beldesi olduğunu gösterir. İslâm fıkhında, bir yörenin Daru'l-harp* veya Daru'l İslâm * olduğu tespitinde orada ezanın okunup okunmadığı dikkate alınan ölçülerden biridir.
Müslümanlara namaz Mekke döneminin dokuzuncu yılında farz kılındığı halde onlar namazlarını ezan okumadan kılıyorlardı. Çünkü Mekke'de zayıftılar; orada güçlü olan, toplumda hatta Allah'ın evi Kâbe'de egemen olan müşrik düzendi. Bu yüzden müslümanlar kendi yönetimlerinde olmayan ve güçsüz oldukları bir yerde açıkça ezan okumakla yükümlü tutulmamışlardı.
sevmek
05.04.2005 - 22:23sevmek zor zenaat olsa gerek hiç kimse meslek olarak seçmemiş
ümitsiz aşk
05.04.2005 - 22:20ustaları bir araya toplamak ümitsiz bir aşk mıydı herhalde öyleydi
ben beni bile anlamazken beni anlayacak olan çıkarmıydı ki
nasihat
05.04.2005 - 03:08'Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan yanlışı yapan kadar suçludur.'
..kızıldereli sözü
nasihat
05.04.2005 - 03:07'Yağmur iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de..'
..kızıldereli sözü
nasihat
05.04.2005 - 03:06'Bir kere 'Al şunu' demek, iki kere 'Ben vereceğim' demekten iyidir.'
..kızıldereli sözü
nasihat
05.04.2005 - 03:05'Nimette külfette 'Büyük Ruh' un elindedir. Bazen onun külfeti bizi nimetinden daha fazla akıllandırır.'
..kızıldereli sözü
sessizlik
05.04.2005 - 03:04'Eğer sorsanız: 'Sessizlik nedir? ' Cevap veririz: O Büyük Ruh' un sesidir. Yine sorsanız: 'Sessizliğin meyveleri nelerdir? ' Cevap veririz: Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.''
....kızıldereli sözü
gözyaşı
05.04.2005 - 03:03'Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz.'
........kızıldereli sözü
iyilik
05.04.2005 - 03:03'Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum, insanlar bu yolu öğrenecekler.'
.......kızıldereli sözü
ERKEKLER AĞLAMAZ
05.04.2005 - 03:01'Ağlamaktan korkma! Zihindeki ısdırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.'
............kızıldereli sözü
rüya
05.04.2005 - 02:59'Herbirimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.'
..kızıldereli sözü
Toplam 940 mesaj bulundu