Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat:
'Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var.'- Y. Z. Ortaç.
farsça serser
-Belli bir işi ve yeri olmayan başıboş (kimse) , kabadayı, hayta, holigan:
'Hayran Baba'yı bir serseri ile birlikte temizlemişlerdi.'- F. R. Atay.
Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan (kimse) .
mecaz Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen:
'Köpüklü denizin üstünde serseri martılar uçuşuyor, yanımızdan yelkenli bir mavna geçiyordu.'- Ö. Seyfettin.
spor Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri.
Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü gibi sebeplerle göz altında beliren koyuluk:
'Benim mi Allahım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar? '- C. S. Tarancı.
'Geniş ve mamur yere geldiniz, rahat ediniz! ', 'günaydın' veya 'hoş geldiniz' anlamında bir esenleşme veya selamlaşma sözü:
'Merhaba, arkadaş! -Merhaba, kardeşim.'Sıkı fıkı dostluklarını değil, şöyle uzaktan bile merhabalarını istemiyorum.'- M. Yesarî
insanlar ne kadar cimrileşti artık sabahları karşılaşınca bir merhaba demiyor sonu amacın ne olursa olsun sana da merhaba ey yeni doğacak güne umutlarını bağlayanlar
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ANADOLU'NUN DURUMU VE KURTULUŞ ÇARELERİ Samsun'a çıktığım gün genel durum ve görünüş Bunlara karşı düşünülen kurtuluş çareleri Milli kuruluşlar, siyasi amaç ve hedefleri Memleket içinde ve İstanbul'da ...
ölüm
27.03.2005 - 23:42mecaz Sona erme, yok olma, ortadan kalkma.
mecaz Çok büyük sıkıntı, üzüntü:
'Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu.'- R. N. Güntekin.
ölüm
27.03.2005 - 23:41Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat:
'Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var.'- Y. Z. Ortaç.
ayak
27.03.2005 - 23:41matematik Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta.
30,4 cm değerinde İngiliz uzunluk ölçüsü birimi, fut
ayak
27.03.2005 - 23:40eskimiş Yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi, kadem
halk ağzında, müzik Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste
spor Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri
ayak
27.03.2005 - 23:39Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü.
Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri.
edebiyat Halk edebiyatında uyak:
'Mânicilerin kafa yormadan buldukları ayaklar Cenab'ı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükler.'- S. Birsel.
martı
27.03.2005 - 23:38isim, zooloji İtalyanca martin
Martıgillerden, çoğu beyaz renkte, eti yenmez, yüzücü, perde ayaklı deniz kuşlarının ortak adı (Larus) .
serseri
27.03.2005 - 23:37farsça serser
-Belli bir işi ve yeri olmayan başıboş (kimse) , kabadayı, hayta, holigan:
'Hayran Baba'yı bir serseri ile birlikte temizlemişlerdi.'- F. R. Atay.
Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan (kimse) .
mecaz Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen:
'Köpüklü denizin üstünde serseri martılar uçuşuyor, yanımızdan yelkenli bir mavna geçiyordu.'- Ö. Seyfettin.
argo
27.03.2005 - 23:34mecaz Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.
argo
27.03.2005 - 23:34Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı.
anahtar
27.03.2005 - 23:31müzik Notaların müzik merdivenindeki yükseklik derecelerini göstermek ve buna göre okunmasını sağlamak için portenin başına konulan işaret.
Konserve kutularının kapağını keserek açmaya yarayan alet, açacak.
mecaz Vesile, araç, vasıta:
'Biliyordu ki sabır, cennetin anahtarıdır.'- P. Safa.
anahtar
27.03.2005 - 23:31Bir kilidi açıp kapamak için kullanılan araç, açar, açkı
Bir şeyin zembereğini kurmak için kullanılan araç, kurgu
Şifre yazmak ve çözmek için kararlaştırılmış olan yol
fizik İstenilen yere veya aygıta, isteğe göre elektrik akımının geçmesini sağlamak için kullanılan düzen, komütatör
Somunları veya vidaları çevirerek sıkıştırıp gevşetmek için kullanılan çelik saplı araç
halk
27.03.2005 - 23:29Yöneticilere göre bir ülkedeki yurttaşların bütünü:
'Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir.'- O. V. Kanık.
Aydınların dışında kalan topluluk.
halk
27.03.2005 - 23:28Aynı ülkede yaşayan, aynı uyrukta olan insan topluluğu.
Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu.
Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü:
'Bütün köy halkı orada idi.'- Ö. Seyfettin.
halka
27.03.2005 - 23:27spor Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri.
halka
27.03.2005 - 23:27Bir tür ufak, yağlı ve tuzlu simit:
'İstanbul fırınları çocuk bileği gibi ince halkalar yaparlardı.'- R. N. Güntekin
halka
27.03.2005 - 23:26Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü gibi sebeplerle göz altında beliren koyuluk:
'Benim mi Allahım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar? '- C. S. Tarancı.
halka
27.03.2005 - 23:26Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember:
'Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı.'- F. R. Atay.
Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı
Değerli metallerden yapılan çember biçimindeki süs eşyası
Su gibi sıvıların içine katı bir nesnenin düşmesiyle oluşan, gittikçe büyüyerek açılan çembere benzeyen biçim
lolita
27.03.2005 - 23:24sübyan:Çocuklar
çocuk yaştaki kızların sex objesi olarak kullanılması, hayvani yan
merhaba
27.03.2005 - 23:22'Geniş ve mamur yere geldiniz, rahat ediniz! ', 'günaydın' veya 'hoş geldiniz' anlamında bir esenleşme veya selamlaşma sözü:
'Merhaba, arkadaş! -Merhaba, kardeşim.'Sıkı fıkı dostluklarını değil, şöyle uzaktan bile merhabalarını istemiyorum.'- M. Yesarî
bataklık
27.03.2005 - 23:21mecaz Uygunsuz ve kötü, ahlak dışı durum:
'Bizler kendisini bu bataklıktan kurtarmak için fazlasını bile yaptık.'- E. İ. Benice.
bataklık
27.03.2005 - 23:21Çok derin olmayan sularla örtülü batak bölge:
'Bataklıklarda birçok hayvan yığıldı kaldı.'- Ö. Seyfettin.
Dış Mihrak
27.03.2005 - 23:20mihrak.Odak.
odak:mecazi Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer, mihrak.
odak.:Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak
merhaba
27.03.2005 - 23:15insanlar ne kadar cimrileşti artık sabahları karşılaşınca bir merhaba demiyor sonu amacın ne olursa olsun sana da merhaba ey yeni doğacak güne umutlarını bağlayanlar
asal
27.03.2005 - 20:47Başlıca, temel niteliğinde olan, esasi, bazal.
Toplam 940 mesaj bulundu