yapılması gereken bir gönüllü hizmet şu an 15 aydan indirilme yönündeki düşünceleri esefle karşılıyorum 18 aya çıkarılmasını hatta bir zamanlarda olduğu gibi 20 ay bile olmasını istiyorum
askerlik yapmayana bizim memlekette kız vermezler
adam yerine koymazlar
askerlik adam etmekte insanı inanmıyorsanız gidin yapın hizmeti görürsünüz
ilk günden sonra herkes aptallaşır
bunun nedenini postal ile miğfer arasına sıkışmanın neden olduğunu iddea edenler vardır
ilk öğreneceğiz şeylerden biri yürümesini öğrenmektir
ondada ne var ben yürürrüm derseniz bende size yüüüüüüüürrüüüüüü derim
sağını solunu bile unutanların arasında 4 lü yürüyüş kolunda hizayı kaybetmeden uygun adım yürümesini becereceksin ha
baltalık yapıpda yanlış adımda yürüme
unutma uygun adım komutu verildiğinde sol ayağını kaldırıp ileri atacaksın
yürüme eğitimleri size bedavadan takımdaşlık dersleri de verdiğinden ayrıca bu konuda özel hayatınızda para harcayıp eğitim alma ihtiyacınız kalmaz
acemi birliğine gidenlere tavsiyeler
kesinlikle kadro askerine ağabey ve benzeri söz söyleme bir şey diyeceksen komutanım diyerek izin iste izni verirse sor
emir tekrarı yapma konusu sizin askerlikdeki rahatınız için önemlidir bunu şimdiden öğrenin kendi kendinize tekrar yapınız
hayatınızda yer sofrasında yemek yemediyseniz şimdiden başlayın çök komutu verildiğinde ayaklarınız alışkın olacağından zorlanmazsınız
silahlı kuvvetlerin her biriminde karavana güzelken özellikle deniz birliklerinde daha da güzeldir
ayrıca yürüme bakımından en iyi birlikler deniz kuvvetleridir
şansınıza düşerseniz derince eğt. merkez komutanlığında askerliğinizi yapmanızı tatile benzetebilirsiniz ayrıca bu konuda iskenderun da tavsiye edilir
şimdiden yapmayanlara kolay gelsin korkmayın sayılı günler geçtiği gibi
silahlı kuvvetlerdeki subayların ailenizin bir ferdinden farkı yoktur
pardon şunu unuttuk sağlık konusunda en iyi hastahaneler TSK bünyesinde olup özellikle ANKARA GATA başta gelir
bafra pidesi odalarak adlandırılması bence yanlış samsun pidesi dense daha iyi olurdu nedenini samsunlu olanlar bilir ve bu pidenin iyisini kötüsünü ançak karadenizliler anlar her yerde yenmez anlayacağınız
nefis bir şeydir denemeyenlere tavsiye edilir
15 Nisan 1909 Mustafa Kemal, 31 Mart (13 Nisan) Olayı üzerine, ayaklanmayı bastırmakla görevli Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak, Selanikten İstanbul'a hareket etti.
15 Nisan 1918 Karaköse (Ağrı) , Rus işgalinden ve Ermeni mezaliminden kurtuldu.
15 Nisan 1920 Amasya'da, 'Emel' adlı milli gazete çıkmaya başladı.
15 Nisan 1920 2. Anzavur İsyanı bastırıldı.. İsyancı Anzavur, Biga yakınlarında öldürüldü
15 Nisan 1925 Tanin gazetesi, Bakanlar Kurulu Kararıyla süresiz olarak kapatıldı.
15 Nisan1925. Doğu'da isyan başlatan Şeyh Sait yakalandı.
15 Nisan1929. İstanbul'da terzilik mektebi açıldı.
15 Nisan1929. Etnoğrafya Müzesi'nde Birinci Genç Ressamlar Sergisi açıldı. Nurullah Cemal (Berk) , Cevat (Dereli) , Refik Fazıl (Epikman) gibi sanatçıların eserleri sergilendi.
15 Nisan 1931 Türk ulusunun tarihini, çağdaş bir görüşle ele alıp inceleyecek olan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (daha sonraları Türk Tarih Kurumu adını alacaktır) kuruldu.
15 Nisan 1933. Ankara-İstanbul tarifeli uçak seferleri başladı.
15 Nisan 1933 Samsun-Çarşamba demiryolu hattı hükümetçe satın alındı.
15 Nisan 1934 Üreticilerin sorunlarını belirlemek amacıyla düzenlenen 2. Tütün Kongresi, Ankara'da toplanarak çalışmalarına başladı.
15 Nisan 1934. Kurtuluş Savaşı komutanlarından, Büyük Taarruz'da IV. Kolordu Komutanı olan Kemalettin Sami Paşa öldü.
15 Nisan 1942. TBMM'de, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne bağlı Bir Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun kabul edildi
15 Nisan 1945. Zeytinyağının karneyle satılmasına karar verildi.
15 Nisan 1946. Milli Kütüphane Hazırlık Bürosu kuruldu. (Kütüphane, 15 Ağustos 1948'de okuyuculara açıldı. Kurucusu: Adnan Ötüken.)
15 Nisan 1948 Avrupa İktisadi İşbirliği Kuruluş Belgesi, Türkiye'nin de katıldığı 16 devlet arasında Paris'te imzalandı
15 Nisan 1955 Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, petrol arama izni aldı.
15 Nisan 1956. Türk milli serbest güreş takımı, Macaristan'ı 8-0 yendi
15 Nisan 1968. Gazeteci, fıkra ve öykü yazarı Selahattin Güngör, 72 yaşında öldü.
15 nisan 1969. Türkiye Tiyatrocular Sendikası'na (TİSEN) bağlı oyuncular ve çalışanlar grevegittiler. Şehir Tiyatroları'nda çalışan 250 üyenin, sonradan çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle katılmadıkları grev, 40 üyeyle 15 gün sürdü.
15 Nisan 1969. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet bakanlarından Prof. Yusuf
Kemal Tengirşenk öldü.
15 Nisan 1969 Ekonomik Basın Ajansı (EBA) kuruldu.
15 Nisan 1971. İstanbul'da, Dr. Rahmi Duman'ın 15 yaşındaki oğlu Hakan Duman, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu mensuplarınca kaçırıldı. 250 bin lira fidyenin verilmesiyle Hakan Duman 18 Nisan'da serbest bırakıldı
15 Nisan 1975 Çukurova Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
15 Nisan 1976 Mobilya Yolsuzluğu' davasının görülmesine, Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Sanıklarının tahliyesi isteği reddedildi.
15 Nisan 1977 Mardin Mazıdağ fosfat tesisleri, seçim yasakları nedeniyle törensiz açıldı. 114 milyon liraya mal olan tesiste 240 işçinin çalışacağı kaydedildi.
15 Nisan 1985 Türk-İş, Yüksek Hakem Kurulu'ndan çekildi.
15 Nisan 1990 Mahkeme, tekstil sanayicisi Halit Narin'ın konkordato talebinde bulunduğu beş şirketinden Gernar Şirketi için bu isteği kabul etti. Böylece Narin'in Narin Kadife'den sonra ikinci şirketi için de kondordato talebi kabul edilmiş oldu.
15 Nisan 1991 TRT GAP Radyosu yayın hayatına başladı.
15 nisan 1997. Seramik sanatçısı Seniye Fenmen öldü.
15 Nisan 2000 Türk sinemasının unutulmaz karakter oyuncusu Hayati Hamzaoğlu, Antalya'da yaşamını yitirdi.
15 Nisan 2002 Bürokrat ve müteahhitlere tekerlekli sandalye resmi gönderip “haracımı ver yoksa bunlarda sürünürsün” diye tehdit eden 6 kişilik bir çete yakalandı. Çete üyelerinin kendilerine haraç vermeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi Satınalma Daire Başkanı Orhan Ekinci’yi ayaklarından vurdurduğu belirlendi.
DÜNYADA 15 NİSAN
15 Nisan 1912 2 bin 340 yolcusuyla ilk yolculuğuna çıkan Titanic transatlantiği, New Foundland'ın güneyinde bir buzdağına çarparak battı; 1513 kişi öldü.
15 Nisan 1922. Kanadalı bilim adamları Frederick G. Banting ve Charles H. Best, şeker hastalığına karşı kullanılan 'insülin'i buldular. İnsülini ilk kez pankreas özütünden elde eden Banting ve Best'ten sonra; 1980'lerin başlarında, bazı bakteri soylarının genetik yapısı insan insülini elde etmek üzere değiştirilmeye başlandı.
15 nisan1967. New York ve San Fransisco'da, yaklaşık 200 bin kişi
Vietnam Savaşı'nı protesto etti.
15 Nisan1970. İlk elektronik hesap makinesini Japonlar buldu.
15 Nisan 1979 Yunan Hükümeti, Atina’nın Nea Simirna meydanında “Ermeni İntikam Anıtı”nın dikilmesine izin verdi.
15 Nisan 1980 Fransız yazar ve varoluşçu filozof Jean-Paul Sartre öldü.
15 Nisan 1986 Amerikan uçakları Libya'yı bombaladı.
15 Nisan 1994. Dünyanın en geniş kapsamlı ticaret antlaşması olan GATT, 120 ülkenin imzasıyla kabul edildi
adamı buldum... Cinayet tutanağını okudu bana: “Saldırganın elleri balık kokuyordu... Saldırgan, ‘ırzına geçilmemiş kaç kadın kaldı sanki bu kente’ dedi savunmak için kendini... Kadının atkısız ve eldivensiz cesedi suçlunun balkonunda bulundu, üşümüştü...”
onları mezarınızın başında dua ederken gördüğümde... Sigarayı bıraktım biliyorsunuz... Kahrettim kendime, bu manzara karşısında bi sigara bile içemedikten sonra... Ya evet haklısınız! .. Büyük duygular bunlar... Bunları sana niye anlatıyorum ki... Sen konuşmuyorsun diye sanırım... Ölüsün işte... Nasıl konuşacaksın... Hiç yani, benimki de laf... Dediğim gibi, uyu istersen... Ben çay olunca uyandırırım seni... Çok yorgun görünüyorsun... Ölü gibi...
Gözlerim yaşarırdı acıkınca her seferinde...
Gözlerimdeki damlaları gördüklerinde karnımı doyurma uğraşına kapılırlardı nedense...
Avuçlarıma ekmek dilimleri, kekler, börekler sıkıştırırlardı...
Teşekkür etmek hakkında herhangi bir fikrim, nezaketim yoktu o zamanlar...
Sadece bazen, tebessüm ederdim...
Evet, yüzündeki bu gülümseme için sana minnettarım...
Sağolasın! .. Ama bilmelisin, yeterli bir vaat oluşturamaz bu bizim için...
Ürkek bir gülümseme donup kalmış dudaklarında... Terinin ıslatmasını ne kadar isterdim şu an beni...
Oysa ölü bir serçeye dönüşmüş yüzün... Hahhahha! .. Zoraki gülüyorum...
Aslında içimden gülmek gelmiyor hiç...
Ağlamak bana şu an daha yakın bir eylem kesinlikle...
Gülmeme gıcık oluyorsun, öyle sanırım ki...
Boş ver sen beni... Uyu hadi...
Çay olunca uyandırırım ben seni...
Zavallı kız... Daha çok gençmiş... Küçücük elleri var... Küçücük bir burnu ve küçücük göğüsleri var... Bugüne dek binlerce değişik ölü bedeni yıkadım... Parçalanmış cesetler gördüm; erimiş,derisi kemiklerine yapışmış, daha yaşarken çürümüş cesetler yıkadım... Ama hiç biri düşlerime girmedi... Umursamadım bile tek bir tanesini.... Ama şimdi asil bir genç kız yüzü çıkmıyor hiç düşlerimden; başı bedeninden ayrılmış bir genç kız yüzü...
Leon Festinger, 1950’li yıllarda zihinsel çelişki teorisini ortaya atmıştır. Teori şunu söyler:”Eğer bir kişinin davranışını değiştirirseniz, O’nun düşünceleri ve hisleri de çelişkiyi azaltmak için değişecektir.” İnsanlar, kendi davranışlarının düşüncelerinin ve hislerinin karşılıklı olarak tutarlı olmasını tercih ederler. Ve bunlar arasında ancak çok küçük bir farklılığa tahammül edebilirler. Psikolojik araştırmalar şunu göstermiştir ki eğer bu üç temelden biri değişirse diğeri de zihinsel çelişkiyi azaltmak için değişecektir.
Zihin kontrolü belirli metodları ve teknikleri içerir. Mesela hipnoz, düşünceyi durdurma gibi. Bu teknikler, kişilerin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini ve davranacağını belirler. Bu bilgi kendi başına tehlikeli değildir. Ancak bir liderin, istediklerini elde etmek için bu yöntemleri kullanıp kişileri kendine bağımlı, bir anlamda köleler haline getirmesi durumu oldukça tehlikelidir. Zihin kontrol yönteminde kişinin gerçek benliği, davranışları, düşünceleri hisleri baskı altına alınır ve yeni bir kişilik inşa edilir. Zihin kontrolü yöntemlerini bilmeyen bir kişinin bu yöntemlerden kurtulabilme şansı pek yoktur.
Adam ölmek istiyordu, ama bu ölümü hızlandırmak gibi bir gayesi yoktu... Bu çok görkemli bir eylem olurdu... O ise mütevazi bir kimseydi... Ecelinin geleceği günü bekliyordu sıkıntıyla... Olucağı size söyliyim; bu uzun süre içinde birileri elinden tutacaktı... Onu kurtardıklarını sanıcaklar, onları bunun böyle olduğuna inandıracaktır... Bilginiz olsun; değişen bir şey olmayacaktır, bu? intihar girişimi? gün gün, yıl yıl devam edecektir... Ara ara kendi gibi birine rastlayıp, onu yaşama bağlamakla oyalanacak, kendi intiharını bir süre unutacaktır... Bunu düşünemeyecek kadar meşgul olacaktır; vakit harcıycaktır...
Şekspir’in, Galile’nin, Dekart’ın, Spinoza’nın, Nevton’un çağı. Kurumlarıyla, bilim ve sanatıyla, devlet örgütlenmesiyle, ekonomik yapılanmalarıyla batı kültürünün bugüne dek uzanan genel karakterinin şekillendiği 17. yüzyıl. Bütün Avrupa’yı kasıp kavuran Otuz Yıl Savaşlarının ardından Tanrı adına öldürme fikri belleklerden silinmeye yüz tutmuş, dinsel bağnazlığın yerini rasyonellik almaktadır. Nüfus artmakta, köylerinden, topraklarından edilen, akrabalarından kopan insanlar kentleri doldurmakta, zenginleşme fırsatı bulan bir orta sınıf gelişip güçlenmektedir. Kilise dahil bütün denetimi bir elde tutan mutlakıyetçi devletler dönemidir. Geleneksel toplumsal bağlar ve ilişkiler baştan aşağı şiddetli darbelerle sarsılmakta, Avrupa ihtilallerinin yolu döşenmektedir. Thomas Hobbes (1588-1679) , işte bu gelişmelerin dönüm noktası sayılabilecek bir tarihte, 1651’de, Ejderha’yı (Leviathan) yayınladı. Ejderha devlettir. Özellikle de Fransız devleti.
“Kendini tanı.” Kitabın sunuş bölümünde okuyucusuna bu tavsiyede bulunuyor. Aslında bu, insan doğasına ilişkin ileri sürdüğü önermelerine okuyucusunun da katılacağına duyduğu güvenle, onu kendi kendisiyle yüzleşmeye bir çağrıdır. Geometrik bir tutarlılıkla inşa etmeyi denediği yapıtı, insan psikolojisine ilişkin çok temel iki kabule dayanır: İnsandaki dinmek, doymak bilmez güç arzusu ve (başkasının elinden) ölüm korkusu.
“Bencil doğarız.” Bu söz, yirminci yüzyılın en çok okunan ilk yüz kitap arasına girmiş, “Bencil gen”in yazarı Richard Davkins’e ait. Kitap, 1976 yılında İngiltere’de basılmış. Genlerimizin, 'başarılı Şikago gangsterleri' gibi, son derece rekabetçi bir dünyada nasıl milyonlarca yıldır yaşamda kaldıklarının öyküsünü anlatıyor. Ona göre insan dahil her organizmanın bedeni, satranç maçını kazanmak için programlanmış bilgisayarlar gibi, bu bencil molekülleri taşımaya ve yaymaya yarayan makinelerden başka bir şey değil.
Ama bu genler, her biri organizmanın bir kısmını yapan, ideal boncuklar gibi değildir. Gen, iki organizma arasındaki tek farkı yaratan şeydir, yani genetik kod veya enformasyondur. İşte beden, enformasyon biçiminde kendilerini kopyalayıp duran bu puslu, ele gelmez genleri üretme ve yayma aracıdır. Beden ölür gen kalır.
Davkins, “bencil” terimini kesinlikle bir eğretileme olarak kullanmadığını söylüyor. Özellikle sosyobiyoloji ve genel olarak modern biyoloji bu terimi, güdülere (motivasyonlara) veya duygulara değil, davranışlara dayandırarak tanımlıyor: Bir varlık kendi iyiliğini veya yaşamda kalma olanaklarını arttıracak şekilde, kendisi gibi başka bir varlığın aleyhine davranıyorsa bu bencil bir davranış oluyor. Örneğin, pek çok türde, annenin yavrusuna yaptığı yardım bütünüyle karşılıksız kalır. Birey açısından, ananın yavrusuna bakması özveridir. Ama gen açısından, anayı yavrusuna baktıran genler, bakılan yavrunun bedeninde yaşamda kalacak olan bencil genlerdir.
Bu merhamet bilmez aman dinlemez genlerin mahkumu muyuz? Davkins’e göre hayır. “Siz de benim gibi bireylerinin cömertçe ve bencil olmadan ortak bir iyi doğrultusunda elbirliği yaptığı bir toplum kurmak istiyorsanız” diyor Davkins, “cömertliği ve özveriyi” öğrenmek ve öğretmek zorundayız.
Bir fil tırnaklarını kırmızıya niye boyar? Kızıl erik ağaçlarının arasında gizlenebilsin diye. Bu gibi sado-mazoşist amerikan fıkralarını, ilk kez volksvagen-fil örnekleriyle tanıdık. Altmışlı yıllar bu tür fil şakaları patlamasına tanık olmuş. Nedeni hala tartışılıyor. Psikanalize dayanan bir yoruma göre, fil, baba figürünün yerine geçiyor; sanırım, altı tonu bulan ağırlığı, şahlandığında beş metreyi geçen boyu ve iki küsur metrelik mızrağı andıran dişleriyle kızışmış erkek Afrika fili olsa gerek bu fil.
Fillerin insan dışında düşman bilmez bu heybetli yapıları yanında, insan yaşamına bir perspektif sunan ve memeliler dünyasında ender görülen bir özelliği daha var. Anasoylu bir topluluk yaşamı sürdürüyorlar. Hatta buna ana erki bile diyebiliriz. Çünkü, ana filin kızları ve onların yavrularından oluşan takımın, nerede duraklayacağını, nerede konuşlanacağını, hangiyönde yayılacağını bu baş ana belirliyor. İlk yürüyen o oluyor, otlamaya, su içmeye önce o başlıyor ötekiler onu izliyor.Çok kuvvetli bir dayanışma var dişi takımında, ölmekte olan bir file yardım çabaları öldükten sonra bile epey bir zaman daha sürüyor. Ortak annelik yapıyorlar, bir kısım dişi uyurken ötekiler yavruların gözetimi ve korunması için bekçilik ediyor. Dişiler arasında önderlik dövüşü olmuyor. Bazen ananın kız kardeşleri de takıma katılıyor ama hep en yaşlı ve dolayısıyla en deneyimli olan önder oluyor. Baş ana öldüğünde yerini alan ya en yaşlı kızı oluyor ya da kalanlar başka bir takıma geçiyorlar. Nüfus arttıkça genç dişiler ayrılıp başka takımlar kuruyorlar.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ANADOLU'NUN DURUMU VE KURTULUŞ ÇARELERİ Samsun'a çıktığım gün genel durum ve görünüş Bunlara karşı düşünülen kurtuluş çareleri Milli kuruluşlar, siyasi amaç ve hedefleri Memleket içinde ve İstanbul'da ...
Hamdolsun
17.04.2005 - 12:03ne mutlu bunu diyebilene fazla kullanmıyoruz ah anlamını bilsek hakikatide anlayacağızya neyse
askerlik
17.04.2005 - 10:51yapılması gereken bir gönüllü hizmet şu an 15 aydan indirilme yönündeki düşünceleri esefle karşılıyorum 18 aya çıkarılmasını hatta bir zamanlarda olduğu gibi 20 ay bile olmasını istiyorum
askerlik yapmayana bizim memlekette kız vermezler
adam yerine koymazlar
askerlik adam etmekte insanı inanmıyorsanız gidin yapın hizmeti görürsünüz
ilk günden sonra herkes aptallaşır
bunun nedenini postal ile miğfer arasına sıkışmanın neden olduğunu iddea edenler vardır
ilk öğreneceğiz şeylerden biri yürümesini öğrenmektir
ondada ne var ben yürürrüm derseniz bende size yüüüüüüüürrüüüüüü derim
sağını solunu bile unutanların arasında 4 lü yürüyüş kolunda hizayı kaybetmeden uygun adım yürümesini becereceksin ha
baltalık yapıpda yanlış adımda yürüme
unutma uygun adım komutu verildiğinde sol ayağını kaldırıp ileri atacaksın
yürüme eğitimleri size bedavadan takımdaşlık dersleri de verdiğinden ayrıca bu konuda özel hayatınızda para harcayıp eğitim alma ihtiyacınız kalmaz
acemi birliğine gidenlere tavsiyeler
kesinlikle kadro askerine ağabey ve benzeri söz söyleme bir şey diyeceksen komutanım diyerek izin iste izni verirse sor
emir tekrarı yapma konusu sizin askerlikdeki rahatınız için önemlidir bunu şimdiden öğrenin kendi kendinize tekrar yapınız
hayatınızda yer sofrasında yemek yemediyseniz şimdiden başlayın çök komutu verildiğinde ayaklarınız alışkın olacağından zorlanmazsınız
silahlı kuvvetlerin her biriminde karavana güzelken özellikle deniz birliklerinde daha da güzeldir
ayrıca yürüme bakımından en iyi birlikler deniz kuvvetleridir
şansınıza düşerseniz derince eğt. merkez komutanlığında askerliğinizi yapmanızı tatile benzetebilirsiniz ayrıca bu konuda iskenderun da tavsiye edilir
şimdiden yapmayanlara kolay gelsin korkmayın sayılı günler geçtiği gibi
silahlı kuvvetlerdeki subayların ailenizin bir ferdinden farkı yoktur
pardon şunu unuttuk sağlık konusunda en iyi hastahaneler TSK bünyesinde olup özellikle ANKARA GATA başta gelir
müzik
15.04.2005 - 23:25sevmeme karşın ne kulağım ne sesim var okul hayatımın en zor dersi
hocalara yalvar yakar geçerdim
bazen de kötü sesimi susturmak için not verirlerdi
Bafra pidesi
15.04.2005 - 11:46bafra pidesi odalarak adlandırılması bence yanlış samsun pidesi dense daha iyi olurdu nedenini samsunlu olanlar bilir ve bu pidenin iyisini kötüsünü ançak karadenizliler anlar her yerde yenmez anlayacağınız
nefis bir şeydir denemeyenlere tavsiye edilir
Denge
15.04.2005 - 11:44hayatı denge üstüne oturmak lazım denge bozulduğu an hayatınız uçurumdur artık
Tarihte Bugün
15.04.2005 - 02:54TÜRKİYE’DE 15 NİSAN
15 Nisan 1909 Mustafa Kemal, 31 Mart (13 Nisan) Olayı üzerine, ayaklanmayı bastırmakla görevli Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak, Selanikten İstanbul'a hareket etti.
15 Nisan 1918 Karaköse (Ağrı) , Rus işgalinden ve Ermeni mezaliminden kurtuldu.
15 Nisan 1920 Amasya'da, 'Emel' adlı milli gazete çıkmaya başladı.
15 Nisan 1920 2. Anzavur İsyanı bastırıldı.. İsyancı Anzavur, Biga yakınlarında öldürüldü
15 Nisan 1925 Tanin gazetesi, Bakanlar Kurulu Kararıyla süresiz olarak kapatıldı.
15 Nisan1925. Doğu'da isyan başlatan Şeyh Sait yakalandı.
15 Nisan1929. İstanbul'da terzilik mektebi açıldı.
15 Nisan1929. Etnoğrafya Müzesi'nde Birinci Genç Ressamlar Sergisi açıldı. Nurullah Cemal (Berk) , Cevat (Dereli) , Refik Fazıl (Epikman) gibi sanatçıların eserleri sergilendi.
15 Nisan 1931 Türk ulusunun tarihini, çağdaş bir görüşle ele alıp inceleyecek olan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (daha sonraları Türk Tarih Kurumu adını alacaktır) kuruldu.
15 Nisan 1933. Ankara-İstanbul tarifeli uçak seferleri başladı.
15 Nisan 1933 Samsun-Çarşamba demiryolu hattı hükümetçe satın alındı.
15 Nisan 1934 Üreticilerin sorunlarını belirlemek amacıyla düzenlenen 2. Tütün Kongresi, Ankara'da toplanarak çalışmalarına başladı.
15 Nisan 1934. Kurtuluş Savaşı komutanlarından, Büyük Taarruz'da IV. Kolordu Komutanı olan Kemalettin Sami Paşa öldü.
15 Nisan 1942. TBMM'de, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne bağlı Bir Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun kabul edildi
15 Nisan 1945. Zeytinyağının karneyle satılmasına karar verildi.
15 Nisan 1946. Milli Kütüphane Hazırlık Bürosu kuruldu. (Kütüphane, 15 Ağustos 1948'de okuyuculara açıldı. Kurucusu: Adnan Ötüken.)
15 Nisan 1948 Avrupa İktisadi İşbirliği Kuruluş Belgesi, Türkiye'nin de katıldığı 16 devlet arasında Paris'te imzalandı
15 Nisan 1955 Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, petrol arama izni aldı.
15 Nisan 1956. Türk milli serbest güreş takımı, Macaristan'ı 8-0 yendi
15 Nisan 1968. Gazeteci, fıkra ve öykü yazarı Selahattin Güngör, 72 yaşında öldü.
15 nisan 1969. Türkiye Tiyatrocular Sendikası'na (TİSEN) bağlı oyuncular ve çalışanlar grevegittiler. Şehir Tiyatroları'nda çalışan 250 üyenin, sonradan çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle katılmadıkları grev, 40 üyeyle 15 gün sürdü.
15 Nisan 1969. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet bakanlarından Prof. Yusuf
Kemal Tengirşenk öldü.
15 Nisan 1969 Ekonomik Basın Ajansı (EBA) kuruldu.
15 Nisan 1971. İstanbul'da, Dr. Rahmi Duman'ın 15 yaşındaki oğlu Hakan Duman, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu mensuplarınca kaçırıldı. 250 bin lira fidyenin verilmesiyle Hakan Duman 18 Nisan'da serbest bırakıldı
15 Nisan 1975 Çukurova Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
15 Nisan 1976 Mobilya Yolsuzluğu' davasının görülmesine, Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Sanıklarının tahliyesi isteği reddedildi.
15 Nisan 1977 Mardin Mazıdağ fosfat tesisleri, seçim yasakları nedeniyle törensiz açıldı. 114 milyon liraya mal olan tesiste 240 işçinin çalışacağı kaydedildi.
15 Nisan 1985 Türk-İş, Yüksek Hakem Kurulu'ndan çekildi.
15 Nisan 1990 Mahkeme, tekstil sanayicisi Halit Narin'ın konkordato talebinde bulunduğu beş şirketinden Gernar Şirketi için bu isteği kabul etti. Böylece Narin'in Narin Kadife'den sonra ikinci şirketi için de kondordato talebi kabul edilmiş oldu.
15 Nisan 1991 TRT GAP Radyosu yayın hayatına başladı.
15 nisan 1997. Seramik sanatçısı Seniye Fenmen öldü.
15 Nisan 2000 Türk sinemasının unutulmaz karakter oyuncusu Hayati Hamzaoğlu, Antalya'da yaşamını yitirdi.
15 Nisan 2002 Bürokrat ve müteahhitlere tekerlekli sandalye resmi gönderip “haracımı ver yoksa bunlarda sürünürsün” diye tehdit eden 6 kişilik bir çete yakalandı. Çete üyelerinin kendilerine haraç vermeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi Satınalma Daire Başkanı Orhan Ekinci’yi ayaklarından vurdurduğu belirlendi.
DÜNYADA 15 NİSAN
15 Nisan 1912 2 bin 340 yolcusuyla ilk yolculuğuna çıkan Titanic transatlantiği, New Foundland'ın güneyinde bir buzdağına çarparak battı; 1513 kişi öldü.
15 Nisan 1922. Kanadalı bilim adamları Frederick G. Banting ve Charles H. Best, şeker hastalığına karşı kullanılan 'insülin'i buldular. İnsülini ilk kez pankreas özütünden elde eden Banting ve Best'ten sonra; 1980'lerin başlarında, bazı bakteri soylarının genetik yapısı insan insülini elde etmek üzere değiştirilmeye başlandı.
15 nisan1967. New York ve San Fransisco'da, yaklaşık 200 bin kişi
Vietnam Savaşı'nı protesto etti.
15 Nisan1970. İlk elektronik hesap makinesini Japonlar buldu.
15 Nisan 1979 Yunan Hükümeti, Atina’nın Nea Simirna meydanında “Ermeni İntikam Anıtı”nın dikilmesine izin verdi.
15 Nisan 1980 Fransız yazar ve varoluşçu filozof Jean-Paul Sartre öldü.
15 Nisan 1986 Amerikan uçakları Libya'yı bombaladı.
15 Nisan 1994. Dünyanın en geniş kapsamlı ticaret antlaşması olan GATT, 120 ülkenin imzasıyla kabul edildi
.
töre cinayeti
14.04.2005 - 06:57adamı buldum... Cinayet tutanağını okudu bana: “Saldırganın elleri balık kokuyordu... Saldırgan, ‘ırzına geçilmemiş kaç kadın kaldı sanki bu kente’ dedi savunmak için kendini... Kadının atkısız ve eldivensiz cesedi suçlunun balkonunda bulundu, üşümüştü...”
çay ve sigara
14.04.2005 - 06:55onları mezarınızın başında dua ederken gördüğümde... Sigarayı bıraktım biliyorsunuz... Kahrettim kendime, bu manzara karşısında bi sigara bile içemedikten sonra... Ya evet haklısınız! .. Büyük duygular bunlar... Bunları sana niye anlatıyorum ki... Sen konuşmuyorsun diye sanırım... Ölüsün işte... Nasıl konuşacaksın... Hiç yani, benimki de laf... Dediğim gibi, uyu istersen... Ben çay olunca uyandırırım seni... Çok yorgun görünüyorsun... Ölü gibi...
Tebessüm
14.04.2005 - 06:53Gözlerim yaşarırdı acıkınca her seferinde...
Gözlerimdeki damlaları gördüklerinde karnımı doyurma uğraşına kapılırlardı nedense...
Avuçlarıma ekmek dilimleri, kekler, börekler sıkıştırırlardı...
Teşekkür etmek hakkında herhangi bir fikrim, nezaketim yoktu o zamanlar...
Sadece bazen, tebessüm ederdim...
Evet, yüzündeki bu gülümseme için sana minnettarım...
Sağolasın! .. Ama bilmelisin, yeterli bir vaat oluşturamaz bu bizim için...
istemek
14.04.2005 - 06:50Ürkek bir gülümseme donup kalmış dudaklarında... Terinin ıslatmasını ne kadar isterdim şu an beni...
Oysa ölü bir serçeye dönüşmüş yüzün... Hahhahha! .. Zoraki gülüyorum...
Aslında içimden gülmek gelmiyor hiç...
Ağlamak bana şu an daha yakın bir eylem kesinlikle...
Gülmeme gıcık oluyorsun, öyle sanırım ki...
Boş ver sen beni... Uyu hadi...
Çay olunca uyandırırım ben seni...
aşık olmak
14.04.2005 - 06:47Hiçbir kadın âşık olmadı bugüne kadar bana... Hiçbir kadın bir ölü yıkayıcısının ellerinin saçlarını okşamasına dayanamadı...
ölüm
14.04.2005 - 06:46Zavallı kız... Daha çok gençmiş... Küçücük elleri var... Küçücük bir burnu ve küçücük göğüsleri var... Bugüne dek binlerce değişik ölü bedeni yıkadım... Parçalanmış cesetler gördüm; erimiş,derisi kemiklerine yapışmış, daha yaşarken çürümüş cesetler yıkadım... Ama hiç biri düşlerime girmedi... Umursamadım bile tek bir tanesini.... Ama şimdi asil bir genç kız yüzü çıkmıyor hiç düşlerimden; başı bedeninden ayrılmış bir genç kız yüzü...
Başını bedenine ben diktim...
ölüm
14.04.2005 - 06:42Çaresizin, güçlüye boyun eğişi gibi kabullendim her şeyi, başım yere eğildi... Sanırım ölmüştüm...
psikoloji
14.04.2005 - 06:28Leon Festinger, 1950’li yıllarda zihinsel çelişki teorisini ortaya atmıştır. Teori şunu söyler:”Eğer bir kişinin davranışını değiştirirseniz, O’nun düşünceleri ve hisleri de çelişkiyi azaltmak için değişecektir.” İnsanlar, kendi davranışlarının düşüncelerinin ve hislerinin karşılıklı olarak tutarlı olmasını tercih ederler. Ve bunlar arasında ancak çok küçük bir farklılığa tahammül edebilirler. Psikolojik araştırmalar şunu göstermiştir ki eğer bu üç temelden biri değişirse diğeri de zihinsel çelişkiyi azaltmak için değişecektir.
Zihin kontrolü belirli metodları ve teknikleri içerir. Mesela hipnoz, düşünceyi durdurma gibi. Bu teknikler, kişilerin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini ve davranacağını belirler. Bu bilgi kendi başına tehlikeli değildir. Ancak bir liderin, istediklerini elde etmek için bu yöntemleri kullanıp kişileri kendine bağımlı, bir anlamda köleler haline getirmesi durumu oldukça tehlikelidir. Zihin kontrol yönteminde kişinin gerçek benliği, davranışları, düşünceleri hisleri baskı altına alınır ve yeni bir kişilik inşa edilir. Zihin kontrolü yöntemlerini bilmeyen bir kişinin bu yöntemlerden kurtulabilme şansı pek yoktur.
ateist
13.04.2005 - 16:33He who hasitates is lost
akıllı köprü arayıncaya kadar deli dereyi geçer.
ateist
13.04.2005 - 16:31He that seeks finds
arayan mevlasını da bulur, belasını da.
atasözü
13.04.2005 - 16:18In for a penny, in for a pound
battı balık yan gider.
atasözü
13.04.2005 - 16:17Fine feathers make fine birds
ye kürküm ye.
First come, first served
sona kalan dona kalır.
atasözü
13.04.2005 - 16:15Barking dogs seldom bite
havlayan köpek ısırmaz.
atasözü
13.04.2005 - 16:14The apples on the other side of the wall are sweetest
komşunun tavuğu komşuya kaz, karısı kız görünür.
intihar etmek
13.04.2005 - 16:12Adam ölmek istiyordu, ama bu ölümü hızlandırmak gibi bir gayesi yoktu... Bu çok görkemli bir eylem olurdu... O ise mütevazi bir kimseydi... Ecelinin geleceği günü bekliyordu sıkıntıyla... Olucağı size söyliyim; bu uzun süre içinde birileri elinden tutacaktı... Onu kurtardıklarını sanıcaklar, onları bunun böyle olduğuna inandıracaktır... Bilginiz olsun; değişen bir şey olmayacaktır, bu? intihar girişimi? gün gün, yıl yıl devam edecektir... Ara ara kendi gibi birine rastlayıp, onu yaşama bağlamakla oyalanacak, kendi intiharını bir süre unutacaktır... Bunu düşünemeyecek kadar meşgul olacaktır; vakit harcıycaktır...
ejderha
13.04.2005 - 16:08Şekspir’in, Galile’nin, Dekart’ın, Spinoza’nın, Nevton’un çağı. Kurumlarıyla, bilim ve sanatıyla, devlet örgütlenmesiyle, ekonomik yapılanmalarıyla batı kültürünün bugüne dek uzanan genel karakterinin şekillendiği 17. yüzyıl. Bütün Avrupa’yı kasıp kavuran Otuz Yıl Savaşlarının ardından Tanrı adına öldürme fikri belleklerden silinmeye yüz tutmuş, dinsel bağnazlığın yerini rasyonellik almaktadır. Nüfus artmakta, köylerinden, topraklarından edilen, akrabalarından kopan insanlar kentleri doldurmakta, zenginleşme fırsatı bulan bir orta sınıf gelişip güçlenmektedir. Kilise dahil bütün denetimi bir elde tutan mutlakıyetçi devletler dönemidir. Geleneksel toplumsal bağlar ve ilişkiler baştan aşağı şiddetli darbelerle sarsılmakta, Avrupa ihtilallerinin yolu döşenmektedir. Thomas Hobbes (1588-1679) , işte bu gelişmelerin dönüm noktası sayılabilecek bir tarihte, 1651’de, Ejderha’yı (Leviathan) yayınladı. Ejderha devlettir. Özellikle de Fransız devleti.
“Kendini tanı.” Kitabın sunuş bölümünde okuyucusuna bu tavsiyede bulunuyor. Aslında bu, insan doğasına ilişkin ileri sürdüğü önermelerine okuyucusunun da katılacağına duyduğu güvenle, onu kendi kendisiyle yüzleşmeye bir çağrıdır. Geometrik bir tutarlılıkla inşa etmeyi denediği yapıtı, insan psikolojisine ilişkin çok temel iki kabule dayanır: İnsandaki dinmek, doymak bilmez güç arzusu ve (başkasının elinden) ölüm korkusu.
gen
13.04.2005 - 16:03“Bencil doğarız.” Bu söz, yirminci yüzyılın en çok okunan ilk yüz kitap arasına girmiş, “Bencil gen”in yazarı Richard Davkins’e ait. Kitap, 1976 yılında İngiltere’de basılmış. Genlerimizin, 'başarılı Şikago gangsterleri' gibi, son derece rekabetçi bir dünyada nasıl milyonlarca yıldır yaşamda kaldıklarının öyküsünü anlatıyor. Ona göre insan dahil her organizmanın bedeni, satranç maçını kazanmak için programlanmış bilgisayarlar gibi, bu bencil molekülleri taşımaya ve yaymaya yarayan makinelerden başka bir şey değil.
Ama bu genler, her biri organizmanın bir kısmını yapan, ideal boncuklar gibi değildir. Gen, iki organizma arasındaki tek farkı yaratan şeydir, yani genetik kod veya enformasyondur. İşte beden, enformasyon biçiminde kendilerini kopyalayıp duran bu puslu, ele gelmez genleri üretme ve yayma aracıdır. Beden ölür gen kalır.
Davkins, “bencil” terimini kesinlikle bir eğretileme olarak kullanmadığını söylüyor. Özellikle sosyobiyoloji ve genel olarak modern biyoloji bu terimi, güdülere (motivasyonlara) veya duygulara değil, davranışlara dayandırarak tanımlıyor: Bir varlık kendi iyiliğini veya yaşamda kalma olanaklarını arttıracak şekilde, kendisi gibi başka bir varlığın aleyhine davranıyorsa bu bencil bir davranış oluyor. Örneğin, pek çok türde, annenin yavrusuna yaptığı yardım bütünüyle karşılıksız kalır. Birey açısından, ananın yavrusuna bakması özveridir. Ama gen açısından, anayı yavrusuna baktıran genler, bakılan yavrunun bedeninde yaşamda kalacak olan bencil genlerdir.
Bu merhamet bilmez aman dinlemez genlerin mahkumu muyuz? Davkins’e göre hayır. “Siz de benim gibi bireylerinin cömertçe ve bencil olmadan ortak bir iyi doğrultusunda elbirliği yaptığı bir toplum kurmak istiyorsanız” diyor Davkins, “cömertliği ve özveriyi” öğrenmek ve öğretmek zorundayız.
fil
13.04.2005 - 13:10Bir fil tırnaklarını kırmızıya niye boyar? Kızıl erik ağaçlarının arasında gizlenebilsin diye. Bu gibi sado-mazoşist amerikan fıkralarını, ilk kez volksvagen-fil örnekleriyle tanıdık. Altmışlı yıllar bu tür fil şakaları patlamasına tanık olmuş. Nedeni hala tartışılıyor. Psikanalize dayanan bir yoruma göre, fil, baba figürünün yerine geçiyor; sanırım, altı tonu bulan ağırlığı, şahlandığında beş metreyi geçen boyu ve iki küsur metrelik mızrağı andıran dişleriyle kızışmış erkek Afrika fili olsa gerek bu fil.
Fillerin insan dışında düşman bilmez bu heybetli yapıları yanında, insan yaşamına bir perspektif sunan ve memeliler dünyasında ender görülen bir özelliği daha var. Anasoylu bir topluluk yaşamı sürdürüyorlar. Hatta buna ana erki bile diyebiliriz. Çünkü, ana filin kızları ve onların yavrularından oluşan takımın, nerede duraklayacağını, nerede konuşlanacağını, hangiyönde yayılacağını bu baş ana belirliyor. İlk yürüyen o oluyor, otlamaya, su içmeye önce o başlıyor ötekiler onu izliyor.Çok kuvvetli bir dayanışma var dişi takımında, ölmekte olan bir file yardım çabaları öldükten sonra bile epey bir zaman daha sürüyor. Ortak annelik yapıyorlar, bir kısım dişi uyurken ötekiler yavruların gözetimi ve korunması için bekçilik ediyor. Dişiler arasında önderlik dövüşü olmuyor. Bazen ananın kız kardeşleri de takıma katılıyor ama hep en yaşlı ve dolayısıyla en deneyimli olan önder oluyor. Baş ana öldüğünde yerini alan ya en yaşlı kızı oluyor ya da kalanlar başka bir takıma geçiyorlar. Nüfus arttıkça genç dişiler ayrılıp başka takımlar kuruyorlar.
Toplam 940 mesaj bulundu