o değilde.. öğrenci halleri.. çok taşındım.. bir vakit durulmanın keyfini çıkardım.. ama nereye gitsem.. bir baktım kendimi yanımda taşımışım..
böyle diyorum.
bekleneni yitirmek...
çocukken cami çatısında oturur.. ve uçmayı beklerdim..
kuş olmadığım zahirdi.. ama ol der se olunur.. olmadı...
dedim demek beklenilebilecek şeyleri beklemek lazım..
sonra bundan da caydım.. beklenti yitiyordu beklenen yaklaştıkça...
böyle diyorum..
nepal taraflarındaydık.. roxana daha hayattaydı o dem.. napolyon delilerin diline düşmemişti henüz.. yaklaş dedi.. gel yakınlaş.
kısa ve yakışıklıydı.. üstünde bej bir palto..
savaşta saldıran aşkta kaçan erkek kazanır.. böylece kalsın dedi aklında..
Bırak sonra bahsedelim çocuklardan çiçeklerden. Güzel sözleri tehir edelim
soğan pembeleşinceye kadar.
Ben sana emirler buyuracağım, bunu şimdi den tezi yok konuşalım:
Levhaları koru ve kaybolan kavmini kendine getir! ..
Çocuktum.. yani gökyüzünde her çocuk için bir uçurtmalık yer var bilirdim..
Çocuktum.. bir gecekondu mahallesindeydi çocukluğum..
Kara önlüğüm, kirli beyaz yakalığım.. boyası dökülmüş bir ilk okulun kirli camlarından caddeyi, üstünde çocukça ve tutarsız yazılar yazılı kahverengi sıranın üstündense mülkiyeyi gözlerdim.. mülkiye temeliydi adaletin.. biz beş çocuk bir çocuğu sevdik.. çünkü mülkiyeydi ve yeşildi gözleri.. tüpçüydü babası mülkiyenin..
Ve haksızlık bu ya.. öğretmende en çok mülkiyeyi severdi aramızdan ..
mülkiye yi geçelim.. ama dikkatli olalım o geçmesin bizden..
bizden: çünkü tutunacak tek dalımız mülkiyedir..
mülkiyenin beslenme çantasında yeşil zeytin turşusu, mayonez vardır örneğin.. mayonez şimdi birşeymidir?
ama bir zaman herşeydi mayonez.. mülkiye dese ki: bilin bakalım ne var bu gün beslenme çantamda? kaçımız parmak kaldırabilirdi ki bu soruya...
benim beslenme çantamda kızarıp yanılmış patates ve çökelik olurdu..
pembe pembeydi beslenme çantası mülkiyenin.. kirli kirliydi yanaklarım..
en çalışkandım.. en iyi ben sevdim mülkiye yi..
çünkü hep ıslaktı, hep yeşildi, bir yeşillikten ibaretti gözleri...
ve saçları ah.. saçları ortadan ikiye...
(geçen yaz gördüm onca yıl sonra.. mülkiye dedim ardından.. döndü.. baktı baktı hatırlamadı.. hatırlattım.. dedim ben şuydum bu oldum.. nasıl tanıdın beni dedi.. iki parmağımı kapatıp gözlerimin üstünden geçirdim.. (bir filmden öğrenmiştim) dedim şööyle gözlerinden hatırladım mülkiye.. çok sevinmiş gibi yaptı.. dedi üç ay sonra sen de davetlisin düğünüme.. dur dedim dur mülkiye..
mülkiye dedim.. ben çocukken çok sevmiştim seni.. çocukluk işte.. raşit enver ve hüseyinde sevmişti seni.. söyleyemedik kusurumuza bakma.. küçüktük, kirliydi yanaklarımız.. sen mayonezle gelirdin ve bizi kaldıramazdı yanık patateslerimiz.. utanır ezilirdik.. gördüm ihya oldum.. düğüne müğüne gelmem.. bırak hatıran kaybolmasın .. )
Denilir ki (dikkatli olalım.. demişti ki..)
adem ve havva yasak ağaç yüzünden yeryüzüne.. farklı farklı yerlere atılmıştır..
adem kendini kınayarak ağlamadadır
ve bir yandan belki bir çok yandan havvayı aramadadır..
uzun arayışlardan,ilk ayrılığın acısından.. derin vadilerden, yüksek dağlardan günahkar nefisten vesaireden geçerek.. aramaktadır..
cebelirahme yakınlarında göz göze gelirler.. yaklaşır ve ellerinden tutar havvanın..
ah elleri cennet müjdesidir.. gizlice ağlarlar.. adem daha gizli ağlamaktadır..
gözleri havvanın ayaklarına doğru kayar..
havvanın ayaklarında dikenler ve kıpkırmızı kan..
havva der adem.. ey havva.. nasıl bir özlemle aradın beni.. ne oldu böyle ayaklarına..
seni mi aradım diye sorar havva?
cennetten yalanın yüzünden kovulduk.. sen hala yalan söylüyorsun havva.
valla yücel abi anlatmıştı bunu bana.. sevgi ve saygıyla anıyorum yücel abiyi.. hayır yücel abi diye terim eklesem kabul etmezler biliyorum..
o yüzden burda anıyorum yücel abiyi.. okumayan okumasın kardeşim.. yücel abime vefa borcum olsun bu.. yücel abi dinler tarihinde mastr yapıyordu.. dil için ben taraflara geldi.. bir fransız kız sevdi.. bir fransız kız ki fransız ve kız olmasından başka hiçbir özelliği yok.. yücel abi mütercim.. boğaziçi tarih mezunu.. tüm düşünürleri tanır.. fransızları da bilir.. kız katolik.. tek bildiği incil metni ve sanırım oscar wilde den iki kitap.. yücel abi etme eyleme dedim.. dedim heder etme kendin.. yücel abi bu fransızdır.. fransa kitaplarda ki gibi değil..
yücel abi şöyle yap.. yücel abi kızın üstüne fazla gitme.. bak napolyon ne demiş.. savaşta saldıran aşkta kaçan erkek kazanır demiş.. beni dinlemiyorsun napolyonu dinle.. ama yok.. yücel abi de bir tasavvufi haller.. çekil önümden leyla ben leylama gidiyorum.. günlerce buluştular.. gitmedikleri kafe, kilise kalmadı.. kız istekli aslında.. ben seziyorum.. boş değil derler ya.. işte öyle yücel abiye.. ama yücel abi.. yücelttikçe yüceltti.. abi dedim.. bak olmaz.. bu kadarı fazla..
dinlemedi beni.. kızı gökyüzüne çıkardı ama çıkamadı yanına..
önceleri siyah giyerdi yücel abi.. hep siyah giyerdi..
sırf kızın gönlü olsun diye portakal bir tişört aldı giyindi..
öğrendim ki kız dayanamadı yücel abinin zekasına.. ki kız için beş ayda ciddi ciddi fransızca bile öğrendi.. kız bıraktı bunu..
gitti dedi al portakalını.. saçlarını da al.. bana sevgimi ver.. kız baka kaldı.. yücel abi de jilet.. kız korka kaldı.. dedi söyle.. sen bir kez söyle kıyayım canıma.. bir kez söylemedi kız.. yücel abi koluna haç çizdi.. ki bir vakit geçirmemişti namazın.. dedi böyle olsun..
ol kıyamet günü isanın havarisi olur gelir saçlarından sürüklerim seni..
öyle olsun dedi.. öyle olsun..
nasıl bir özgüven eksikliğidir? (özellikle özgüven)
ben çoğu terime kavrama anlam düşmüyorum.. niye.. çünkü olmuyor kardeşim.. türün değişik örnekleri kavramı yalanlıyor..
ben niye güvenmeyeyim babama.. ama olur ki sen güvenmemelisin..
böyle diyorum..
İlkmektepteyken.. okul dönüşü yağmurlara yakalanırdım (okul gidişi de bazı) Okuldayken yağan yağmuru kirli camdan seyreyler ve duruma göre kağıttan gemiler yapardım.. kaldırım kenarlarında azgın çamurlu seller.. gemilerimi birbiri ardınsıra kirli sulara bırakırdım.. bir metre sonra açılırdı kağıt.. hayır.. bile bile bunu neden tekrarlardım ki? .. hiç anlamadım.. hiç anlatamadım kendime..
İşte böyle...
Konuşmak:
Neyi konuşmak? bir çok şeyi konuşmak.. herbişeyi konuşuruz.. çünkü konuşabiliyoruz.. lafımızın nereye gittiğini bilerek konuşuruz.. sosyal olmayı kabul eden birey konuşma eylemini gerçekleştirebilme hakkını elde eder..
Ve lafının nereye gittiğini düzgün hesaplaması gerekir.. düşünceyi yerinde yumuşatıp yerinde sertleştirerek konuşur.. aşırgan konum farkı yoksa.. karşıdakini gözetmek zorundadır konuşan.. göze almak zorundadır..
Çünkü görünmek isteyerek konuşur insan genelde.. görünmek ve bazı göstermek.. kendi kendine nereye kadar konuşacaksın ki? .. bi yerde susarsın.. yorulursun.. ama adam biliyorum hiç susmadan saatlerce tartışabilir.. konuşabilir.. yükseltip bağırabilir..
Gerçeği günyüzüne çıkarmak.. gerçeğin sadık bir bekçisi olmak için değil.. (gerçeğin böyle bekçilere ihtiyacı varmıdır?)
Görünmek için konuşur.. ben hala konuşuyorum.. susmayı becerebileceğim.. Yeterince güçlenebileceğim bir vakte değin..
Böyle diyorum ben..
ahlak bilimcilerin kavram olguları şudur. yalan söyleyen bir insan yalancı değildir.. ama sürekli yalan söyleyen insan yalancıdır.
psikolojide saf tipin olmadığını varsayarsak.. insan kavramında egosundan uzaklaşan bireyin istisna olacağını da varsaymış oluruz.
istisnalar kaideyi bozmaz..
ego hemen hemen herşeyde karşımıza çıkar.. gerçi karşımızda da değildir.
egoist işin ipini kaçıran serseridir. ahlak bilimciler böyle diyor..
ben diyorum ki.. men kale ene fehuve la şey in (kim ben derse.. o birşey değildir.)
- sana kullanılmamış çocukluğumu veriyorum.. üstü kalsın..
- olurmu..? hakikaten olmaz.. dur iki dakika.. üstünü vermeliyim
- gurur meselesi yapma bunu.. ya hepsini al.. yada bırak vermeyem sana
- beni seçeneksiz bırakıp ezme.. veren el alan elden üstündür dediler..
üstünü vererek durumumuzu eşitlemeyi öneriyorum..
- meseleyi neden bu kadar büyüttün anlamıyorum.. ama hadi neyse ver üstünü..
- bilemiyorum ama.. bu tutar fazla gibi değilmi?
- evet fazla bu.. bozuğun yokmu senin?
- yok bozuğum
- git bozdur o zaman
- işim acil.. al hepsi senin olsun bunların.. bozduramam şimdi
- işin acilse bozuk taşı beraberinde.. bana dilenci muamelesi yapma.. paraya ihtiyacım olduğunu biliyorsun.. tamam yardımcı olmak isteyebilirsin.. ama gururumu hiçe sayıyorsun.. ahlaksız haşere..
- o değilde sen çocukken salaktın heralde biraz
-.iktirin gidin lan.. ahlaksız bir neslin bozuk kalıntıları ..
falan filan işte.. yani insanın içtiği süt.. çocukken oynadığı çelik çomak vesaire önemlidir..
ben böyle diyorum..
rahatsız insanların işidir.. bir farkla
bu tip insanlar rahatsız oldukları zamanlar diğerlerini de rahatsız ederler.
ben böyle diyorum.. niye öyle bakıyosunuzki
başlayan bitmeden başlayan demekse.. yeniden başlayan bittikten sonra başlayan demek oluyor (nasıl basit bir felsefi düzlemdir bu)
ezcümle:
bittim ve başlayamadım yeniden
oysa ne bileyim.. bittiği yerden başlamaya yatkındı ruhum
vay ki vay.. aldandım güzelliğime.. güzelliğim aldandı bana..
vesaire.. yani sair yönleri sevgilinin..
ben böyle diyorum.. ama böyle demek istemediğimi biliyorum..
kesme şeker
10.06.2006 - 01:56demem o ki.. insanlar kesme şekerlere benzerler..
kimileri bozuk pörçük erzurum kıtlama şekeri gibi oluyor.. bozukluk güzel..
böyle diyorum..
taşınmak
10.06.2006 - 00:39o değilde.. öğrenci halleri.. çok taşındım.. bir vakit durulmanın keyfini çıkardım.. ama nereye gitsem.. bir baktım kendimi yanımda taşımışım..
böyle diyorum.
beklenen
07.06.2006 - 19:00bekleneni yitirmek...
çocukken cami çatısında oturur.. ve uçmayı beklerdim..
kuş olmadığım zahirdi.. ama ol der se olunur.. olmadı...
dedim demek beklenilebilecek şeyleri beklemek lazım..
sonra bundan da caydım.. beklenti yitiyordu beklenen yaklaştıkça...
böyle diyorum..
ince
07.06.2006 - 18:37incesin.. bardaktaki bir karanfile benzemiyor inceliğin...
kaçan kovalanır
07.06.2006 - 18:34nepal taraflarındaydık.. roxana daha hayattaydı o dem.. napolyon delilerin diline düşmemişti henüz.. yaklaş dedi.. gel yakınlaş.
kısa ve yakışıklıydı.. üstünde bej bir palto..
savaşta saldıran aşkta kaçan erkek kazanır.. böylece kalsın dedi aklında..
kürt
06.06.2006 - 05:08Bırak sonra bahsedelim çocuklardan çiçeklerden. Güzel sözleri tehir edelim
soğan pembeleşinceye kadar.
Ben sana emirler buyuracağım, bunu şimdi den tezi yok konuşalım:
Levhaları koru ve kaybolan kavmini kendine getir! ..
hatıralar
06.06.2006 - 04:54Mülkiyenin hatırasına
Çocuktum.. yani gökyüzünde her çocuk için bir uçurtmalık yer var bilirdim..
Çocuktum.. bir gecekondu mahallesindeydi çocukluğum..
Kara önlüğüm, kirli beyaz yakalığım.. boyası dökülmüş bir ilk okulun kirli camlarından caddeyi, üstünde çocukça ve tutarsız yazılar yazılı kahverengi sıranın üstündense mülkiyeyi gözlerdim.. mülkiye temeliydi adaletin.. biz beş çocuk bir çocuğu sevdik.. çünkü mülkiyeydi ve yeşildi gözleri.. tüpçüydü babası mülkiyenin..
Ve haksızlık bu ya.. öğretmende en çok mülkiyeyi severdi aramızdan ..
mülkiye yi geçelim.. ama dikkatli olalım o geçmesin bizden..
bizden: çünkü tutunacak tek dalımız mülkiyedir..
mülkiyenin beslenme çantasında yeşil zeytin turşusu, mayonez vardır örneğin.. mayonez şimdi birşeymidir?
ama bir zaman herşeydi mayonez.. mülkiye dese ki: bilin bakalım ne var bu gün beslenme çantamda? kaçımız parmak kaldırabilirdi ki bu soruya...
benim beslenme çantamda kızarıp yanılmış patates ve çökelik olurdu..
pembe pembeydi beslenme çantası mülkiyenin.. kirli kirliydi yanaklarım..
en çalışkandım.. en iyi ben sevdim mülkiye yi..
çünkü hep ıslaktı, hep yeşildi, bir yeşillikten ibaretti gözleri...
ve saçları ah.. saçları ortadan ikiye...
(geçen yaz gördüm onca yıl sonra.. mülkiye dedim ardından.. döndü.. baktı baktı hatırlamadı.. hatırlattım.. dedim ben şuydum bu oldum.. nasıl tanıdın beni dedi.. iki parmağımı kapatıp gözlerimin üstünden geçirdim.. (bir filmden öğrenmiştim) dedim şööyle gözlerinden hatırladım mülkiye.. çok sevinmiş gibi yaptı.. dedi üç ay sonra sen de davetlisin düğünüme.. dur dedim dur mülkiye..
mülkiye dedim.. ben çocukken çok sevmiştim seni.. çocukluk işte.. raşit enver ve hüseyinde sevmişti seni.. söyleyemedik kusurumuza bakma.. küçüktük, kirliydi yanaklarımız.. sen mayonezle gelirdin ve bizi kaldıramazdı yanık patateslerimiz.. utanır ezilirdik.. gördüm ihya oldum.. düğüne müğüne gelmem.. bırak hatıran kaybolmasın .. )
veda
06.06.2006 - 01:10vedalar çoğaldı.. çünkü her veda bir dönüşün ardın sıra gelmekteydi..
kendine yaşamak
06.06.2006 - 01:04sadece kendim için yaşamak mı? ne kadar sevimsiz ve kaba...
böyle diyorum..
son mektup
04.06.2006 - 18:34sebepler önemlidir diyorum..
havva
04.06.2006 - 05:56Denilir ki (dikkatli olalım.. demişti ki..)
adem ve havva yasak ağaç yüzünden yeryüzüne.. farklı farklı yerlere atılmıştır..
adem kendini kınayarak ağlamadadır
ve bir yandan belki bir çok yandan havvayı aramadadır..
uzun arayışlardan,ilk ayrılığın acısından.. derin vadilerden, yüksek dağlardan günahkar nefisten vesaireden geçerek.. aramaktadır..
cebelirahme yakınlarında göz göze gelirler.. yaklaşır ve ellerinden tutar havvanın..
ah elleri cennet müjdesidir.. gizlice ağlarlar.. adem daha gizli ağlamaktadır..
gözleri havvanın ayaklarına doğru kayar..
havvanın ayaklarında dikenler ve kıpkırmızı kan..
havva der adem.. ey havva.. nasıl bir özlemle aradın beni.. ne oldu böyle ayaklarına..
seni mi aradım diye sorar havva?
cennetten yalanın yüzünden kovulduk.. sen hala yalan söylüyorsun havva.
valla yücel abi anlatmıştı bunu bana.. sevgi ve saygıyla anıyorum yücel abiyi.. hayır yücel abi diye terim eklesem kabul etmezler biliyorum..
o yüzden burda anıyorum yücel abiyi.. okumayan okumasın kardeşim.. yücel abime vefa borcum olsun bu.. yücel abi dinler tarihinde mastr yapıyordu.. dil için ben taraflara geldi.. bir fransız kız sevdi.. bir fransız kız ki fransız ve kız olmasından başka hiçbir özelliği yok.. yücel abi mütercim.. boğaziçi tarih mezunu.. tüm düşünürleri tanır.. fransızları da bilir.. kız katolik.. tek bildiği incil metni ve sanırım oscar wilde den iki kitap.. yücel abi etme eyleme dedim.. dedim heder etme kendin.. yücel abi bu fransızdır.. fransa kitaplarda ki gibi değil..
yücel abi şöyle yap.. yücel abi kızın üstüne fazla gitme.. bak napolyon ne demiş.. savaşta saldıran aşkta kaçan erkek kazanır demiş.. beni dinlemiyorsun napolyonu dinle.. ama yok.. yücel abi de bir tasavvufi haller.. çekil önümden leyla ben leylama gidiyorum.. günlerce buluştular.. gitmedikleri kafe, kilise kalmadı.. kız istekli aslında.. ben seziyorum.. boş değil derler ya.. işte öyle yücel abiye.. ama yücel abi.. yücelttikçe yüceltti.. abi dedim.. bak olmaz.. bu kadarı fazla..
dinlemedi beni.. kızı gökyüzüne çıkardı ama çıkamadı yanına..
önceleri siyah giyerdi yücel abi.. hep siyah giyerdi..
sırf kızın gönlü olsun diye portakal bir tişört aldı giyindi..
öğrendim ki kız dayanamadı yücel abinin zekasına.. ki kız için beş ayda ciddi ciddi fransızca bile öğrendi.. kız bıraktı bunu..
gitti dedi al portakalını.. saçlarını da al.. bana sevgimi ver.. kız baka kaldı.. yücel abi de jilet.. kız korka kaldı.. dedi söyle.. sen bir kez söyle kıyayım canıma.. bir kez söylemedi kız.. yücel abi koluna haç çizdi.. ki bir vakit geçirmemişti namazın.. dedi böyle olsun..
ol kıyamet günü isanın havarisi olur gelir saçlarından sürüklerim seni..
öyle olsun dedi.. öyle olsun..
en güzel hikayem
04.06.2006 - 04:04hikayem uzun
kendimle bir zaman evvel barıştım
kendimde çoğul yaşayabileceğim zannımdan dolayı suskundum sana..
hepsi bu...
yabancı
04.06.2006 - 04:02Sen yabancı kalbi biliyorsun
Çünkü mısırda sen de bir yabancıydın..
tevrat böyle diyor..
babaya bile güvenmemek
04.06.2006 - 03:58nasıl bir özgüven eksikliğidir? (özellikle özgüven)
ben çoğu terime kavrama anlam düşmüyorum.. niye.. çünkü olmuyor kardeşim.. türün değişik örnekleri kavramı yalanlıyor..
ben niye güvenmeyeyim babama.. ama olur ki sen güvenmemelisin..
böyle diyorum..
kağıt gemi
04.06.2006 - 00:28İlkmektepteyken.. okul dönüşü yağmurlara yakalanırdım (okul gidişi de bazı) Okuldayken yağan yağmuru kirli camdan seyreyler ve duruma göre kağıttan gemiler yapardım.. kaldırım kenarlarında azgın çamurlu seller.. gemilerimi birbiri ardınsıra kirli sulara bırakırdım.. bir metre sonra açılırdı kağıt.. hayır.. bile bile bunu neden tekrarlardım ki? .. hiç anlamadım.. hiç anlatamadım kendime..
İşte böyle...
konuşmak
04.06.2006 - 00:22Konuşmak:
Neyi konuşmak? bir çok şeyi konuşmak.. herbişeyi konuşuruz.. çünkü konuşabiliyoruz.. lafımızın nereye gittiğini bilerek konuşuruz.. sosyal olmayı kabul eden birey konuşma eylemini gerçekleştirebilme hakkını elde eder..
Ve lafının nereye gittiğini düzgün hesaplaması gerekir.. düşünceyi yerinde yumuşatıp yerinde sertleştirerek konuşur.. aşırgan konum farkı yoksa.. karşıdakini gözetmek zorundadır konuşan.. göze almak zorundadır..
Çünkü görünmek isteyerek konuşur insan genelde.. görünmek ve bazı göstermek.. kendi kendine nereye kadar konuşacaksın ki? .. bi yerde susarsın.. yorulursun.. ama adam biliyorum hiç susmadan saatlerce tartışabilir.. konuşabilir.. yükseltip bağırabilir..
Gerçeği günyüzüne çıkarmak.. gerçeğin sadık bir bekçisi olmak için değil.. (gerçeğin böyle bekçilere ihtiyacı varmıdır?)
Görünmek için konuşur.. ben hala konuşuyorum.. susmayı becerebileceğim.. Yeterince güçlenebileceğim bir vakte değin..
Böyle diyorum ben..
Egoist
03.06.2006 - 17:12ahlak bilimcilerin kavram olguları şudur. yalan söyleyen bir insan yalancı değildir.. ama sürekli yalan söyleyen insan yalancıdır.
psikolojide saf tipin olmadığını varsayarsak.. insan kavramında egosundan uzaklaşan bireyin istisna olacağını da varsaymış oluruz.
istisnalar kaideyi bozmaz..
ego hemen hemen herşeyde karşımıza çıkar.. gerçi karşımızda da değildir.
egoist işin ipini kaçıran serseridir. ahlak bilimciler böyle diyor..
ben diyorum ki.. men kale ene fehuve la şey in (kim ben derse.. o birşey değildir.)
enteresan diyaloglar
03.06.2006 - 05:55iki neslin diyaloudur.
- sana kullanılmamış çocukluğumu veriyorum.. üstü kalsın..
- olurmu..? hakikaten olmaz.. dur iki dakika.. üstünü vermeliyim
- gurur meselesi yapma bunu.. ya hepsini al.. yada bırak vermeyem sana
- beni seçeneksiz bırakıp ezme.. veren el alan elden üstündür dediler..
üstünü vererek durumumuzu eşitlemeyi öneriyorum..
- meseleyi neden bu kadar büyüttün anlamıyorum.. ama hadi neyse ver üstünü..
- bilemiyorum ama.. bu tutar fazla gibi değilmi?
- evet fazla bu.. bozuğun yokmu senin?
- yok bozuğum
- git bozdur o zaman
- işim acil.. al hepsi senin olsun bunların.. bozduramam şimdi
- işin acilse bozuk taşı beraberinde.. bana dilenci muamelesi yapma.. paraya ihtiyacım olduğunu biliyorsun.. tamam yardımcı olmak isteyebilirsin.. ama gururumu hiçe sayıyorsun.. ahlaksız haşere..
- o değilde sen çocukken salaktın heralde biraz
-.iktirin gidin lan.. ahlaksız bir neslin bozuk kalıntıları ..
falan filan işte.. yani insanın içtiği süt.. çocukken oynadığı çelik çomak vesaire önemlidir..
ben böyle diyorum..
ölüm
02.06.2006 - 18:22insan.. insan bir nisyandan ibaret değilmidir?
böyle bir ikindi vakti deliler gibi keyifle gölgemi kovalarken
neyi unuttum da hatırlayayım seni...
depreşmek
02.06.2006 - 18:18rahatsız insanların işidir.. bir farkla
bu tip insanlar rahatsız oldukları zamanlar diğerlerini de rahatsız ederler.
ben böyle diyorum.. niye öyle bakıyosunuzki
İbrahim Bey ve Kur'an'ın Çiçekleri
02.06.2006 - 18:15peki içki sizde haram değilmi?
evet ama ben suufiyim
üç şey
02.06.2006 - 17:58nasıl yani üç şey..? bu nasıl bir seçeneksizliktir böyle..
yeniden başlamak
02.06.2006 - 17:55başlayan bitmeden başlayan demekse.. yeniden başlayan bittikten sonra başlayan demek oluyor (nasıl basit bir felsefi düzlemdir bu)
ezcümle:
bittim ve başlayamadım yeniden
oysa ne bileyim.. bittiği yerden başlamaya yatkındı ruhum
vay ki vay.. aldandım güzelliğime.. güzelliğim aldandı bana..
vesaire.. yani sair yönleri sevgilinin..
ben böyle diyorum.. ama böyle demek istemediğimi biliyorum..
şeyh
01.06.2006 - 08:30şeyhim güldür... gül açar.. sebep yok.. çünkü güldür..
nerde öyle şeyh.. şeyhsizliklerdeyim.. vau vau vaaa
Toplam 136 mesaj bulundu