otuzdokuz saattir uyumuyorum.. niye? birşey için değil işte.. uyumuyorum o kadar..
altmış yetmiş saati bulunca eşyanın hareket ettiğini falan görüyormuşsun.. bi bok göreceğime inanmıyorum..
duruyorum.. birşey beklediğim yok.. belkide boşluğumun doruğa vurmasını bekliyorumdur..
bilemiyorum.. boşluğun doruğu yoktur.. açıkçası kendimi kandırmayı umuyordum..
düzensizim.. saçlarım kirli ve dağınık.. kızarmış patates ve üç dört paket sigara..
boğazım kuruyor.. sigara .. bişey için değil kan istiyor işte.. birazda el ağız alışkanlığı..
tertemiz gül kurusu nevresimle kaplı yeni öldürülmüş taze kuş tüylü yumuşacık yatağı uykuya davet ediyordu..
palavra.. bak bu kelime hoşuma gitti.. ne zamandır kimselerden duymuyordum bunu.. abim bazen evde yüksek sesle bağırırdı.. palavra lan işte.. palavra //
bi yerde okumuştum yada biri söylemişti belirli zaman dilimlerinde uyku dalgaları geliyormuş falan..
gelip davet ettiler işte.. dalgamı geçiyorsunuz dedim.. gitmeyince fazla ısrar etmiyorlar.. aferim.. yaşıyorum işte..
uyuyarak yada uyanık kalarak.. farketmez diyorum.. şu saçma sapan yeryüzünde.. çirkin ayaklarım beni nereye götürürse götürsün.. farketmez //
fakat üstadın dediği gibi: farketmez demişim.. bilmeden farkı istemişim..
bir şairi anarak:
şimdi nasıl ikna edici bir intihar biçimidir seninle göz göze gelmek diyebilirim..
donarak ölmek boğularak yada yanarak ölmekten daha çekici bir yöntemdir sanırım.
çünkü söylentiye göre insan donmaya başlamadan önce tatlı bir uykuya rehavete kapılırmış..
herkesin deneyimi vardır.. hemen hemen hergün uyuyuyan birşeydir insan ..
intihar ederken bile işin kolayına kaçma eğiliminde insanlar vardır.. ama donmak orta bir haldir..
takdir edersinizki yüksek dozda uyuşturucu yada bir kutu antibiyotik içerek daha da kolayına kaçılabilir..
küçümsenecek birşey olmamalı herhangi birşeyin bitimi varsayımından yola çıkarak kendinizi engelleyebilirsiniz..
aynı zamanda bu acılı dünyadan ayrılırken fazla acı çekmemeli insan da diyebilme hakkınız doğar ..
kısacası orta halli yaşıyanlar orta halli ölmelidir..
bir şair bileklerini keserek intihar ederken.. bir köylü çift kurşunla dağıtmalı beynini ..
köylü bir şair ne yapmalı diye soracak olursanız.. evinden televizyonu atmalı olur yanıtım..
intihar kaçıştır bilmem nedir denilebilir yalnız.. tanım olarak ismet özelin intihar geride kalanları
suçlamak itham etmektir deyişi makul gelmektedir bana..
intihar aletinin kişiye ve intihar gerekçesine uygun seçilmesi son müvazene olarak delillere eklenebilir..
--- YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ALİ ŞERİATİ ---
ne zamandır önünde saygıyla eğildiğim adamları anlatmıyorum.. vefasızın tekiyim..
kendimden utanıyorum.. öyleyse senin dilinden.. seni bilmeyenlere anlatayım..
senin yaşamak için çok bahanen vardı.. ama erken bıraktın bizleri..
benimse bahanem yok.. buna rağmen sıradan bir böcek gibi öleceğim günü bekliyorum..
diz çöküp mezarında kurumuş dikenlere bakıyorum.. dikkatli olmalıyım..
dünyanın en güzel çiçeklerinden bahsediyorum..
yeryüzünün en yaşlı gencinden..
dünyanın en kalabalık ve en yalnız adamından...
karmaşık ince ve acılı bir ruhu vardı
hiç kimse onu tanıyamadı
ona da aşkı hayatı duvarı gördükleri gözleriyle baktılar.. tanımadılar...
hiç bir sahabesi olmayan elçi
dostu vardı.. eşi vardı.. sevgilisi inananları vardı
ama bir tane bile sahabesi yoktu
onu dinliyor ama duymuyordular
şimdi kardeşim.. büyüklük kompleksi denen bişeyde var mesela.. ama halkın diline doladığı şey aşağılık kompleksi.. niye acaba?
gelin aşağılık olun ama aşağılık kompleksiniz olmasın.. ben böyle diyorum.
gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta
kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim..
burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu..
ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela..
çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir..
elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine..
güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni..
alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb
ne?
lavanta mı
bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
-- ÖLÜ BİR ADAMIN NOT DEFTERİNDEN ----
bıraktığım yerden devam etmelisin .. arkasını bi şekilde getirmelisin cümlelerimin..
soru işaretlerine yer kalmasın sevgilim.. ağlayıp zırlama cesedimin arkasında..
onun yerine.. gel sen.. türkçe imla kurallarına uydur kürt cümlelerimi..
uyduruk siyahlar giyme cenazemde.. saçlarını eskiden olduğu gibi kızıla boya..
kitaplarımı siyah gömleğimi ve müsvedde defterlerimi salihe verirsin..
böylelikle ölene kadar seni sevmiş olmam sana bıraktığım tek teselli olur..
işin aslı şu ki:
yalnız bir adamın intihar etmesi sanıldığı kadar sevimli değildir sevgilim...
ey.. yerlere sararmış yapraklarını döken ağaç
yetmedi mi beni hatırlatışın bana
hüznüm eski bir bulut
ve kalbim sular altında bir köy..
bak karlar yağıyor ellerinin okşadığı saçlarıma
ve tenim yangın yeri.. buzdan dağlar altında...
oysa bir zaman.. aşktan ibaret bir kavimdim ben...
vivaldi dinliyorum.. seasonel romance.. dört mevsim aşk dört mevsim cehennem..
ve yağmur yağıyor.. hiç bir kelimemle övünemiyorum..
yirmili yaşlarımdayım ve hayatın sandığımdan çok daha kısa olduğunu duyumsadım..
vivaldi dinliyorum ve muhyiddini arabi üç cadde altımda medfun yatıyor..
yağmur duruyor.. güneş çıkıyor.. sonra kayboluyor.. yada bulutlar güneşi..
farketmez diyorum.. zaten hayat dediğimiz şey salakça bir saklambaç değilmidir? ...
susmayın söyleyin.. neyiz biz.. dünya dediğimiz bu boğuk kahvenin zorunlu müdavimleri değilmiyiz? ..
çok basit..
vivaldi dinliyorum ama life s kröyçer sonat... or maybe
var edenin adıyla..
sabun beyazdır.. bir zamanlar yeşildi sabun.. sabun hayvandı.. sonra pembeye de boyandı.. sonra sıvılandı..
hepimiz çok sevdik.. olmayanlarımız olanlara imrendi..sabunla saç yıkanır ve elindeki yağı çıkartır yağıyla..
sonra yüz yıkamak için ayrı el yıkamak için ayrı sabunlar çıktı..
saçınızı yıkamanız için şampuan var oldu sabunun yerine .. sonra şampuanın yıprattığı saçlarınız için
saç kremleri ve limonunuzun yerine saç jöleleri çıktı.. jöle çamursu sıvı demek yani belirli bir kıvamı var ..
alkol necistir ve namazı bozar dediğinizde alchol free denildi.. ikna oldunuz.. namaz takkesi üretti çin..
çin takkelerine eleştiri geldi müslüman amcalardan.. neydi.. takkelerin üstünde siyonist simgesi altıkare yıldız var denildi..
uhud dağına yürüme yirmi dakika ötede kuruldu pepsi fabrikası.. ve ah ne yazık mcdnlds zarar etti bu yıl mekkede..
çok değil bundan yirmi yıl önce coca cola reklam panolarını tekmeleyen genç bir çocuğa deli demeye varmıyordu diliniz..
ve ayna karardı.. kimbilir kaç yıldır bekçisi kaldı yüzümüzün..
çay artıklarını lavaboya dökmeyin.. onun yerine gelin bana lavabonun türkçesini söyleyin.. diyelimki bilemediniz..
öyleyse size daha basit bir sorum olacak.. hangi sabun hacca gitmeden sabun olabilmiştir...
ama kardeşim insan öyle birşey ki bilmeyince susmuyor..
domatesi mevsiminde yemeliyiz.. hayat bilgimiz bu olsun.
siz bu yazıyı okurken lütfen gözleriniz dolsun.. çay demleyip getirin..
size güzel şeylerden bahsetmiyeceğim.. benden beklediğiniz gibi olmayacak ne olacaksa..
şaşırıp şaşırmamanız umrumda bile değil.. sizi reddedip sonra görmezden geleceğim..
canım sıkılıyor.. canım cehenneme.. bi yandanda korkuyorum.. kafa tutulacak gibi değil..
ben kendimi aşmalıydım.. bakıyorumda nelerle uğraşıyorum böyle.. ettiğim laflara bak..
daha büyük güzel acıklı laflar etmeliydim ben..
ben konuşunca sevgilim susmalıydı.. görüyorum ki o da konuşmak istiyor..
ne yapsam çıkamıyorum işin içinden.. ellerimle ağzını mı kapatsam.. ne yapsam..
koşmak istiyorum.. sahil boyunca köpekler gibi bağırarak koşmak..
bileğimi kesip kafamı duvara çarpmak istiyorum.. zehir gibi üç çaydan çay içmek istiyorum..
istiyorum ki iki günde kanser olayım boğazım iltihaplanıp kurusun tütünden..
zayıfım daha da beter olayım kara bir böcek gibi ettiğimi bulayım..
dostlarım... kalbimi kusmak.. kendimi ateşle kuşatmak istiyorum..
şeytan görsün güzel yüzünüzü.. ben boğulmak istiyorum yalnızlığımda..
kalbim sıkışıyor.. koşmak istiyorum ama gel gör ki tutmuyor ayaklarım..
doğramak istiyorum bu yüzden ayak parmaklarımı..
gökyüzü kara kara bulut.. birazdan aptal bir yağmur yağar..
sevgilim vitrin önünde etek bakar.. ve uyumludur saçlarıyla çantasının rengi..
adam akıllı acıkınca düşlemeye başlıyorsun düş gerçekleştiğindeyse bir anlamı kalmıyor
görüyorumki aşk şöyledir böyledir diyorsunuz.. niye? .. konuşmayı seviyorsunuz
bir odun veya bir çakıl taşı olmadığımızı göstermeliyiz öyle mi ..
elimizde değil.. hümanist yanımız bizi ele verecek.. öyleyse işe kendimizi severek başlıyalım ..
sevimli olmadıkları için beceremiyor ve konuşuyorlar.. pis kokuyor ağızlarınız..
bak hala konuşuyorsunuz.. susarmısınız.. yokmu.. olmazmı..
kardeşim insan öyle birşeyki gözünü hırs bürüyor..
mesela üşümüyor ama yetinmiyor bununla.. tek başına güzel birşey değil bu onun için..
büyü: üşüyen birileri varken sıcakta olmakta yatıyor.. ayrıcalıklı olmak..
onun için kıçına başına yapmadıklarını bırakmıyorlar.. neymiş marjinal olacakmış ..
bir benzerim beni öldürebilir deyip benzerlerinden nefret ediyorsun..
kimim ben.. yada bu sözkonusu eleman demen yersiz kaçar.. sen kendini iyi bilirsin..
güven bana.. bu bilgin salakça hikayeden birşeydir .. fazla zor değil..
ne denir? intikam soğuk yenen bir yemektir gibi bişey işte..
yakınında bulunup uzak olmaktansa uzakta bulunup uzak kalmak daha iyi değilmidir?
böylelikle bir karine olmaktan çıkar yalnızlık ve başka bir tanım bulabilirim..
çok önceleri kelimelere imanımı kaybettim..
sonra durdum.. düşündüm.. ve hiç iman etmediğim için şükrettim rabbime..
ah akılsız lisanım..
şehadetle kelimenin ne gibi bir ilintisi olabilirdi.. kalple itkan değilmiydi iman?
yani senelerdir göğsümde taşıdığım bu ahlaksız adam sizce müminmidir..
kiminiz bu soruyu cevaplamak için kollarınızı sıvıyorsunuz görüyorum..
görüyorum ki
aynada sadece yüzünü gören adam ve kadınlar bu hayvana bir isim koyma telaşındalar..
hiç düşünmüyormusunuz..
rabbim belki görünmek istediğim için gözlerinizi kör eder..
belkide rabbim adını olur olmaz ağzıma aldığım için beni mesh eder..
bir sülüğe çevirir ve kanınızı içerken bile yüzüme gülümseyebilirim..
insan ne çok az bilir.. ah insan.. kendine ne çok zalimdir...
burda // ask iyi planlanirsa her an oldurulebilir.. i anliyabilirsiniz //
nietzchze insani sinamamanizi onerir.. onu diyelim bir kenara biraktik..
baslarsa size zarar verecek seyleri sormayiniz.. diyorum ki insan kendine pek cok zulmeder...
sepeti üç franga ekmek için bakkal çırağına sarkıtırken ölen kadın..
mevsimin tam diğer mevsime geçiştiği an..
bir hastahanenin inşşat iskelesinin altından uyarılara rağmen geçerken adam şaşırdı kafasına düşüp onu felç bırakan ameleye..
üstelik botlarıyla o kireç kirlisi botlarıyla düşüyor diye şaşırdı..
ilkokul önünde simitçi..
birazdan..
ilkokul önünde.. çene kemiği biraz daha önde.. siyah ve tekerleği olan sandalyesinin üzerinde oturup uzaklara anlamlı gibi bakıyor önünde tabla izole bantla çevrili levrek ve gevrek olmayan çünkü simit olan daireler satıyor.. pembe ve pembesi dökük kapının önünde.. çünkü içerideyken defalarca tartıştı hademelerle.. insancı biriydi coğrafya hocası.. o gelip biraz olsun yatıştırdı..
esnaf kaypaklığı yok üzerinde.. asaletinden değil.. beceremiyor yaşlandı artık.. o uzaklara bakışlar bilenleri aldatamıyor.. ne kadar uzağa bakabilir ki.. bak okul dağılıyor..
okul dağıldıktan bira sonra geç dağılan bir kaç çocuk kavga edermiş gibi yapıp simitçinin tablasını tekmeliyor gavurun dölleri diyor..
siyah önlük giyilmiyor artık..çocuklar hergün okula gidiyor.. öğretmenimizi çok seviyoruz.. simitçinin simit satmaktan başka daha sağlam daha devlet ayakları olduğundan şüpheleniyor.. zaten bu sevimli ama siyah önlüksüz çocukları simitçinin aleyhine ebeveynleri kışkırtıyor..
tekerlekli sandelye yuvarlak olduğu için yanında var.. herşeye incece bir açıklamamız hep vardır öğretememenim.. çocuklar her sabah okula gidiyor.. gülünecek şey değil elma kemikleri öne çıksın diye bir müddet aç bıraktılar.. satışlarıda arttı fenamı?
bi hersabahbirsürüçocukokulagidiyorvehalkımızısandığınızdandaha fazla seviyoruz..
türkümdoğruyumderken müslümanımçalışkanım kürdümvekürdüm diyenlerde vardı aramızda..
biz her mevsim her sabah okulda beslenirdik ikinci ders sonrası...
bu deli gibi anlamsız ama cansıkıntımı dağıtan yazımı okumanı önermiyorum okuyucu kişi.. çünkü bi anlamı yok.. anlamlı şeyleri bildiğin için burdaki anlamsızlığıda bileceğini biliyorum o yüzden diyorum.. yüzüme bakıyordu.. halbuki bakılacak ne varki yüzümde.. dedim ki.. şimdi bana söyle.. beni saran şu toz yığınıda nedir.. oysa sende bilirsin.. güzel şeyler hissettiğimde oluyordu.. epeyce çok oluyordu bunlar evet.. artık görüyorum ki pek hoş karşılanmıyorum.. az bir miktar vicdanın olduğunu sanıyordum oysa ben.. o zamanlar böyle cümlelerime gülüyordun.. beni kendine böylece kötü alıştırıyordun.. yaşım ilerliyordu ama ben bi türlü ilerliyemiyordum.. sende kalıp sende durup dururken duruyordum.. şimdi güleceğim geliyor.. çünkü biri bitmeden öteki sigarayı yakıyorum.. gülesim geliyor.. bak gidiyorsun.. bütün bunları birazda sıkılarak anlatıyorum.. anlattıklarımın bir önemi olmadığını görüyorum.. ipe sapa gelmez şeyler konuşuyorum seninle.. susmaktan korktuğum için.. bize böyle ne olduğunu bilmiyorum.. biz diyorum ama şöyle orta yere baktığımda kendimden başka hiç kimseyi göremiyorum.. kimsesiz.. kimsesiz.. kimsesiz.. kalbimi acıtan bu kimsesizlikten beni kurtarmanı umuyorum Allahım.. üşüyorum.. mevsimin diğer mevsime dönüştüğü bu anlarda (hangi mevsim olduğunu belirtmem gerekirdi) güneşte böyle olmuıyor ama.. montum beni terletiyor.. montu çıkardığımda normal oluyor.. ama yani montumu evde bıraktığım için güneşte normal olurken şey ben gölge bir yere girdiğimde üşüyorum.. birazdan güneşte batacak.. gölge olmayacağı için üşümüyeceğim anlamına gelmeyecektir heralde bu.. neon ışıklarlı mağazalar önlerinde geçerken içerden gelen insan ve lamba sıcaklığıyla yetinmeye kalkarsam yetim çocukların hakları beni sokak ortasında durduran köylünün çorba içmek için beni kandırdığı iki yeni liramı aldığı ama aynı zamanda çorbayı içip içmeyeceğini bilmediğim için bir süre sahilden takip ediyorum ama sürekli yürüdüğü için durmak bilmediği için yol bitmek bilmiyor susayıp su alarak çorba içmeyeceksen iki lira elinde iki ateş parçası olup göğsünü delsin göğsüne kargalar istediğince davransınlar diye fısıldadığımda duymuyordur beni.. güneş battığında denizdeki dalgalar artarlar soğuk rüzgar eser ceketim olsaydı içine büzülürdüm ama montumu evde unuttum çıkarken aklıma gelmişti aslında ama ağırlıktansa üşünmeye tercih ettiğim için unutur gibi yaptım üşediğim için beni kınayan insanlara ise unutmuş gibi yaparak kınamalarını bir nebze hafiflettim.. güneş batmıştı.. kelimeler iyice ağırlaşmıştı bu yüzden.. ve ben üşüyordum.. kendi içimi ısıtacak bir büyük kokulu çay içmek için bir vardan içeriye girdiğimde barda çay olmadığını söyleyerek tuhafsadı adam beni adamın beyaz spor ayakkabılatrı vardı ama kirlenmişti.. üstünü başını adamakıllı temiz tutmayı bilmiyordu zaten bu şehir kirli bir şehir olduğu için uzun süreli beyaz ayakkanıları beyaz tutmakta pek mümkün değildi hani.. bu adam zaten çay götürürken birini kesin bir yere döker gibi bir adamdı.. yani kaç çay olduğunu bilmiyorum ama öyle bir izlenim edindim.. benim üstüme dökmedikçe bunun bir problem teşki,l edeceğini benim adıma sanmıyorum.. siz sanıyorsanız yanılıyorsunuz beni ilgilendirmiyor.. öleceğimi hissediyorum uzun süreliğine öleceğimi düşünüyorum uzun sürenin uzunluğunu hesdap etmeye çalışsamda kafam dağılıyor pembe saçlı bir kız önümden geçip bana tuhaf tuhaf bakıyor oysa saçlarım gri değil benim burdaki trenler bende mecbur kendime bakıyorum tuhaf olanın ne olduğunu bilmek için bakıyorum annem yanımda olsaydı diyorum çantasında hep ayna olurdu.. bir ayna bulmak için iki dükkan arasında durulu duran aynalardan birini aramaya çıkıyorum bir müddet sonra yorularak geri döndüğüm yere dönüyorum pembe saçlı kızı bekleyip yüzüne tükürür gibi sormalıyım bendeki tuhaflığı belki bir bildiği vardır hani yani bir bildiği olabilir pembe saçlartı bilkdiklerine ne kadar engeldir ki.. gusl.. sevgili okuyan kişim bu yazımı yazıdan sayıp okuyor olmanada şaşırıyorum oysa yazı yazmak için oturmuştum ama bu yazıyı yazdım çünkü artık yazı yazamıyorum.. teşekkür ediyorum küçüklerimin ellerinden büyüklerimin gözlerinden kenara çekiliyorum çünkü ben efendim yanlışlıkla arabalara yanan bir kırmızı ışığı bana yandı diye sanarak karşıya geçerken arabaların durduğunu görüp kenara çekiliyorum.. saygı duymuyorum..
çok rahatım aslına bakarsan efendim.. yani böyle dalında geçen seneden kalmış salına sallanan kuru bir yaprak gibiyim efendimiz..,
bunu kendilerine sorduğumda sözüne güvenilir kişilerde demişti..
zaten duygularınızı belli edecek biri değildiniz.. eğitimli biriydiniz..
zaten bi dahada konuşmadınız.. ben de konuşmadım.. yalnızca sizi düşünmeye devam edebileceğimi düşündüm..
zaten ne zaman ağzımı açsam hep hüzünlü şeyler söylüyordum..
isabet ettiniz.. beni durdurmanızı zaten önerecektim.. biraz bekleseydiniz gecikmeyecektim.. daha fazla gecikmeyecektim yani..
eskisine hiç benzemeyen birşeyim artık ben.. susmalıyım o yüzden..
bak yerde güzel taze bakımlı yeşil otlar var.. birazdan belki yağmur yağar..
- a evet ben hep geliyordum sizi görmeye
- ben sizi hiç görmedim.. ama sonra artık o dediğiniz yere gitmemeye başladığım zamanlarda bana öyle geldiki beni gören biri artık göremez oldu..
-- TASHİH EDİLMEMİŞ ŞİİRLERİM ---
sırrımızı hemence ifşa etmeyiver..
başımızı eymeyelim.. ama o yanada bakmayabilelim
böylelikle isa bir polisi tutuklayabilir..
oysa sende bilirsinki
davranmak iskeleye.. henüz yanaşmadan vapur
yada atlamak.. henüz atılmamışken halat..
tehlikeli.. ama yasaktır..
bak.. üşürse pıhtılaşır kan..
ve her değirmen bir değirmen gibidir..
beyaza bulanıp un değirir..
bozulursa portakal.. hiç durmayıp hemence portakal suyu yaparlar..
bak işte sana anlatacaklarım ..
örneğin sultanahmetten geçersen.. hemen altında küçük ayasofya var
ama işte birazca dar..
tüm bunların üstüne haydarpaşada güvercinler sadece yukarıdan bakmamaktalar..
oysa sende bilesinki
sana ben gökyüzünden bahsetmek isterdim..
gençtim.. bu yüzden daha okunaklı yazıyordum kavmimin aşk levhalarını..
gökyüzünden bahsedecektim
gökyüzünün mavi olmayıp mavi göründüğünü dillendirmeden bilim
şimdi iki rabbilfelak okuyup.. dilimi tuza basıp seni öpmesini engellemeliyim..
Katre
04.07.2007 - 03:59sırrımızı ifşa etme //
zaman
02.07.2007 - 04:31otuzdokuz saattir uyumuyorum.. niye? birşey için değil işte.. uyumuyorum o kadar..
altmış yetmiş saati bulunca eşyanın hareket ettiğini falan görüyormuşsun.. bi bok göreceğime inanmıyorum..
duruyorum.. birşey beklediğim yok.. belkide boşluğumun doruğa vurmasını bekliyorumdur..
bilemiyorum.. boşluğun doruğu yoktur.. açıkçası kendimi kandırmayı umuyordum..
düzensizim.. saçlarım kirli ve dağınık.. kızarmış patates ve üç dört paket sigara..
boğazım kuruyor.. sigara .. bişey için değil kan istiyor işte.. birazda el ağız alışkanlığı..
tertemiz gül kurusu nevresimle kaplı yeni öldürülmüş taze kuş tüylü yumuşacık yatağı uykuya davet ediyordu..
palavra.. bak bu kelime hoşuma gitti.. ne zamandır kimselerden duymuyordum bunu.. abim bazen evde yüksek sesle bağırırdı.. palavra lan işte.. palavra //
bi yerde okumuştum yada biri söylemişti belirli zaman dilimlerinde uyku dalgaları geliyormuş falan..
gelip davet ettiler işte.. dalgamı geçiyorsunuz dedim.. gitmeyince fazla ısrar etmiyorlar.. aferim.. yaşıyorum işte..
uyuyarak yada uyanık kalarak.. farketmez diyorum.. şu saçma sapan yeryüzünde.. çirkin ayaklarım beni nereye götürürse götürsün.. farketmez //
fakat üstadın dediği gibi: farketmez demişim.. bilmeden farkı istemişim..
bir iki imha // sonrası münteha...
intihar
01.07.2007 - 22:43bir şairi anarak:
şimdi nasıl ikna edici bir intihar biçimidir seninle göz göze gelmek diyebilirim..
donarak ölmek boğularak yada yanarak ölmekten daha çekici bir yöntemdir sanırım.
çünkü söylentiye göre insan donmaya başlamadan önce tatlı bir uykuya rehavete kapılırmış..
herkesin deneyimi vardır.. hemen hemen hergün uyuyuyan birşeydir insan ..
intihar ederken bile işin kolayına kaçma eğiliminde insanlar vardır.. ama donmak orta bir haldir..
takdir edersinizki yüksek dozda uyuşturucu yada bir kutu antibiyotik içerek daha da kolayına kaçılabilir..
küçümsenecek birşey olmamalı herhangi birşeyin bitimi varsayımından yola çıkarak kendinizi engelleyebilirsiniz..
aynı zamanda bu acılı dünyadan ayrılırken fazla acı çekmemeli insan da diyebilme hakkınız doğar ..
kısacası orta halli yaşıyanlar orta halli ölmelidir..
bir şair bileklerini keserek intihar ederken.. bir köylü çift kurşunla dağıtmalı beynini ..
köylü bir şair ne yapmalı diye soracak olursanız.. evinden televizyonu atmalı olur yanıtım..
intihar kaçıştır bilmem nedir denilebilir yalnız.. tanım olarak ismet özelin intihar geride kalanları
suçlamak itham etmektir deyişi makul gelmektedir bana..
intihar aletinin kişiye ve intihar gerekçesine uygun seçilmesi son müvazene olarak delillere eklenebilir..
ali şeriati
24.02.2007 - 06:57--- YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ALİ ŞERİATİ ---
ne zamandır önünde saygıyla eğildiğim adamları anlatmıyorum.. vefasızın tekiyim..
kendimden utanıyorum.. öyleyse senin dilinden.. seni bilmeyenlere anlatayım..
senin yaşamak için çok bahanen vardı.. ama erken bıraktın bizleri..
benimse bahanem yok.. buna rağmen sıradan bir böcek gibi öleceğim günü bekliyorum..
diz çöküp mezarında kurumuş dikenlere bakıyorum.. dikkatli olmalıyım..
dünyanın en güzel çiçeklerinden bahsediyorum..
yeryüzünün en yaşlı gencinden..
dünyanın en kalabalık ve en yalnız adamından...
karmaşık ince ve acılı bir ruhu vardı
hiç kimse onu tanıyamadı
ona da aşkı hayatı duvarı gördükleri gözleriyle baktılar.. tanımadılar...
hiç bir sahabesi olmayan elçi
dostu vardı.. eşi vardı.. sevgilisi inananları vardı
ama bir tane bile sahabesi yoktu
onu dinliyor ama duymuyordular
aşağılık kompleksi
22.02.2007 - 06:31şimdi kardeşim.. büyüklük kompleksi denen bişeyde var mesela.. ama halkın diline doladığı şey aşağılık kompleksi.. niye acaba?
gelin aşağılık olun ama aşağılık kompleksiniz olmasın.. ben böyle diyorum.
huzeyfe
22.02.2007 - 06:12öz kardeşim.. güzel.. duyarlı... şair doğdu..
akıllı bir adam gibi yaşamasını umuyorum..
sevgililer günü
16.02.2007 - 18:22gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta
kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim..
burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu..
ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela..
çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir..
elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine..
güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni..
alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb
ne?
lavanta mı
bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
intihar
15.02.2007 - 23:19-- ÖLÜ BİR ADAMIN NOT DEFTERİNDEN ----
bıraktığım yerden devam etmelisin .. arkasını bi şekilde getirmelisin cümlelerimin..
soru işaretlerine yer kalmasın sevgilim.. ağlayıp zırlama cesedimin arkasında..
onun yerine.. gel sen.. türkçe imla kurallarına uydur kürt cümlelerimi..
uyduruk siyahlar giyme cenazemde.. saçlarını eskiden olduğu gibi kızıla boya..
kitaplarımı siyah gömleğimi ve müsvedde defterlerimi salihe verirsin..
böylelikle ölene kadar seni sevmiş olmam sana bıraktığım tek teselli olur..
işin aslı şu ki:
yalnız bir adamın intihar etmesi sanıldığı kadar sevimli değildir sevgilim...
aynada kendilerine ağlayanlar
08.02.2007 - 23:36ey.. yerlere sararmış yapraklarını döken ağaç
yetmedi mi beni hatırlatışın bana
hüznüm eski bir bulut
ve kalbim sular altında bir köy..
bak karlar yağıyor ellerinin okşadığı saçlarıma
ve tenim yangın yeri.. buzdan dağlar altında...
oysa bir zaman.. aşktan ibaret bir kavimdim ben...
macidet el-rumiyi anarak
müzik
08.02.2007 - 23:24vivaldi dinliyorum.. seasonel romance.. dört mevsim aşk dört mevsim cehennem..
ve yağmur yağıyor.. hiç bir kelimemle övünemiyorum..
yirmili yaşlarımdayım ve hayatın sandığımdan çok daha kısa olduğunu duyumsadım..
vivaldi dinliyorum ve muhyiddini arabi üç cadde altımda medfun yatıyor..
yağmur duruyor.. güneş çıkıyor.. sonra kayboluyor.. yada bulutlar güneşi..
farketmez diyorum.. zaten hayat dediğimiz şey salakça bir saklambaç değilmidir? ...
susmayın söyleyin.. neyiz biz.. dünya dediğimiz bu boğuk kahvenin zorunlu müdavimleri değilmiyiz? ..
çok basit..
vivaldi dinliyorum ama life s kröyçer sonat... or maybe
sabun
28.01.2007 - 22:20var edenin adıyla..
sabun beyazdır.. bir zamanlar yeşildi sabun.. sabun hayvandı.. sonra pembeye de boyandı.. sonra sıvılandı..
hepimiz çok sevdik.. olmayanlarımız olanlara imrendi..sabunla saç yıkanır ve elindeki yağı çıkartır yağıyla..
sonra yüz yıkamak için ayrı el yıkamak için ayrı sabunlar çıktı..
saçınızı yıkamanız için şampuan var oldu sabunun yerine .. sonra şampuanın yıprattığı saçlarınız için
saç kremleri ve limonunuzun yerine saç jöleleri çıktı.. jöle çamursu sıvı demek yani belirli bir kıvamı var ..
alkol necistir ve namazı bozar dediğinizde alchol free denildi.. ikna oldunuz.. namaz takkesi üretti çin..
çin takkelerine eleştiri geldi müslüman amcalardan.. neydi.. takkelerin üstünde siyonist simgesi altıkare yıldız var denildi..
uhud dağına yürüme yirmi dakika ötede kuruldu pepsi fabrikası.. ve ah ne yazık mcdnlds zarar etti bu yıl mekkede..
çok değil bundan yirmi yıl önce coca cola reklam panolarını tekmeleyen genç bir çocuğa deli demeye varmıyordu diliniz..
ve ayna karardı.. kimbilir kaç yıldır bekçisi kaldı yüzümüzün..
çay artıklarını lavaboya dökmeyin.. onun yerine gelin bana lavabonun türkçesini söyleyin.. diyelimki bilemediniz..
öyleyse size daha basit bir sorum olacak.. hangi sabun hacca gitmeden sabun olabilmiştir...
ama kardeşim insan öyle birşey ki bilmeyince susmuyor..
enterasan monologlar
25.01.2007 - 23:29domatesi mevsiminde yemeliyiz.. hayat bilgimiz bu olsun.
siz bu yazıyı okurken lütfen gözleriniz dolsun.. çay demleyip getirin..
size güzel şeylerden bahsetmiyeceğim.. benden beklediğiniz gibi olmayacak ne olacaksa..
şaşırıp şaşırmamanız umrumda bile değil.. sizi reddedip sonra görmezden geleceğim..
canım sıkılıyor.. canım cehenneme.. bi yandanda korkuyorum.. kafa tutulacak gibi değil..
ben kendimi aşmalıydım.. bakıyorumda nelerle uğraşıyorum böyle.. ettiğim laflara bak..
daha büyük güzel acıklı laflar etmeliydim ben..
ben konuşunca sevgilim susmalıydı.. görüyorum ki o da konuşmak istiyor..
ne yapsam çıkamıyorum işin içinden.. ellerimle ağzını mı kapatsam.. ne yapsam..
koşmak istiyorum.. sahil boyunca köpekler gibi bağırarak koşmak..
bileğimi kesip kafamı duvara çarpmak istiyorum.. zehir gibi üç çaydan çay içmek istiyorum..
istiyorum ki iki günde kanser olayım boğazım iltihaplanıp kurusun tütünden..
zayıfım daha da beter olayım kara bir böcek gibi ettiğimi bulayım..
dostlarım... kalbimi kusmak.. kendimi ateşle kuşatmak istiyorum..
şeytan görsün güzel yüzünüzü.. ben boğulmak istiyorum yalnızlığımda..
kalbim sıkışıyor.. koşmak istiyorum ama gel gör ki tutmuyor ayaklarım..
doğramak istiyorum bu yüzden ayak parmaklarımı..
gökyüzü kara kara bulut.. birazdan aptal bir yağmur yağar..
sevgilim vitrin önünde etek bakar.. ve uyumludur saçlarıyla çantasının rengi..
aşk
22.01.2007 - 07:03adam akıllı acıkınca düşlemeye başlıyorsun düş gerçekleştiğindeyse bir anlamı kalmıyor
görüyorumki aşk şöyledir böyledir diyorsunuz.. niye? .. konuşmayı seviyorsunuz
bir odun veya bir çakıl taşı olmadığımızı göstermeliyiz öyle mi ..
elimizde değil.. hümanist yanımız bizi ele verecek.. öyleyse işe kendimizi severek başlıyalım ..
sevimli olmadıkları için beceremiyor ve konuşuyorlar.. pis kokuyor ağızlarınız..
bak hala konuşuyorsunuz.. susarmısınız.. yokmu.. olmazmı..
kardeşim insan öyle birşeyki gözünü hırs bürüyor..
mesela üşümüyor ama yetinmiyor bununla.. tek başına güzel birşey değil bu onun için..
büyü: üşüyen birileri varken sıcakta olmakta yatıyor.. ayrıcalıklı olmak..
onun için kıçına başına yapmadıklarını bırakmıyorlar.. neymiş marjinal olacakmış ..
bir benzerim beni öldürebilir deyip benzerlerinden nefret ediyorsun..
kimim ben.. yada bu sözkonusu eleman demen yersiz kaçar.. sen kendini iyi bilirsin..
güven bana.. bu bilgin salakça hikayeden birşeydir .. fazla zor değil..
ne denir? intikam soğuk yenen bir yemektir gibi bişey işte..
diaspora
22.01.2007 - 06:46dostlarının eşiğine varınca başlıyor senin diasporan...
i özel
insan
04.01.2007 - 19:26yakınında bulunup uzak olmaktansa uzakta bulunup uzak kalmak daha iyi değilmidir?
böylelikle bir karine olmaktan çıkar yalnızlık ve başka bir tanım bulabilirim..
çok önceleri kelimelere imanımı kaybettim..
sonra durdum.. düşündüm.. ve hiç iman etmediğim için şükrettim rabbime..
ah akılsız lisanım..
şehadetle kelimenin ne gibi bir ilintisi olabilirdi.. kalple itkan değilmiydi iman?
yani senelerdir göğsümde taşıdığım bu ahlaksız adam sizce müminmidir..
kiminiz bu soruyu cevaplamak için kollarınızı sıvıyorsunuz görüyorum..
görüyorum ki
aynada sadece yüzünü gören adam ve kadınlar bu hayvana bir isim koyma telaşındalar..
hiç düşünmüyormusunuz..
rabbim belki görünmek istediğim için gözlerinizi kör eder..
belkide rabbim adını olur olmaz ağzıma aldığım için beni mesh eder..
bir sülüğe çevirir ve kanınızı içerken bile yüzüme gülümseyebilirim..
insan ne çok az bilir.. ah insan.. kendine ne çok zalimdir...
once i loved
02.01.2007 - 23:39burda // ask iyi planlanirsa her an oldurulebilir.. i anliyabilirsiniz //
nietzchze insani sinamamanizi onerir.. onu diyelim bir kenara biraktik..
baslarsa size zarar verecek seyleri sormayiniz.. diyorum ki insan kendine pek cok zulmeder...
Ben küçükken...
22.10.2006 - 04:21ve abim sen küçükken kaç yaşındaydın? demekten vazgeçmiyor bana...
hikaye
22.09.2006 - 21:26sepeti üç franga ekmek için bakkal çırağına sarkıtırken ölen kadın..
mevsimin tam diğer mevsime geçiştiği an..
bir hastahanenin inşşat iskelesinin altından uyarılara rağmen geçerken adam şaşırdı kafasına düşüp onu felç bırakan ameleye..
üstelik botlarıyla o kireç kirlisi botlarıyla düşüyor diye şaşırdı..
ilkokul önünde simitçi..
birazdan..
ilkokul önünde.. çene kemiği biraz daha önde.. siyah ve tekerleği olan sandalyesinin üzerinde oturup uzaklara anlamlı gibi bakıyor önünde tabla izole bantla çevrili levrek ve gevrek olmayan çünkü simit olan daireler satıyor.. pembe ve pembesi dökük kapının önünde.. çünkü içerideyken defalarca tartıştı hademelerle.. insancı biriydi coğrafya hocası.. o gelip biraz olsun yatıştırdı..
esnaf kaypaklığı yok üzerinde.. asaletinden değil.. beceremiyor yaşlandı artık.. o uzaklara bakışlar bilenleri aldatamıyor.. ne kadar uzağa bakabilir ki.. bak okul dağılıyor..
okul dağıldıktan bira sonra geç dağılan bir kaç çocuk kavga edermiş gibi yapıp simitçinin tablasını tekmeliyor gavurun dölleri diyor..
siyah önlük giyilmiyor artık..çocuklar hergün okula gidiyor.. öğretmenimizi çok seviyoruz.. simitçinin simit satmaktan başka daha sağlam daha devlet ayakları olduğundan şüpheleniyor.. zaten bu sevimli ama siyah önlüksüz çocukları simitçinin aleyhine ebeveynleri kışkırtıyor..
tekerlekli sandelye yuvarlak olduğu için yanında var.. herşeye incece bir açıklamamız hep vardır öğretememenim.. çocuklar her sabah okula gidiyor.. gülünecek şey değil elma kemikleri öne çıksın diye bir müddet aç bıraktılar.. satışlarıda arttı fenamı?
bi hersabahbirsürüçocukokulagidiyorvehalkımızısandığınızdandaha fazla seviyoruz..
türkümdoğruyumderken müslümanımçalışkanım kürdümvekürdüm diyenlerde vardı aramızda..
biz her mevsim her sabah okulda beslenirdik ikinci ders sonrası...
lafa nereden başlayacağını bilememek
13.09.2006 - 17:40insan işte.. bazen ne diyeceğini bilemediği için böylesi şeyler diyor..
lafı uzatmak
13.09.2006 - 17:33bu deli gibi anlamsız ama cansıkıntımı dağıtan yazımı okumanı önermiyorum okuyucu kişi.. çünkü bi anlamı yok.. anlamlı şeyleri bildiğin için burdaki anlamsızlığıda bileceğini biliyorum o yüzden diyorum.. yüzüme bakıyordu.. halbuki bakılacak ne varki yüzümde.. dedim ki.. şimdi bana söyle.. beni saran şu toz yığınıda nedir.. oysa sende bilirsin.. güzel şeyler hissettiğimde oluyordu.. epeyce çok oluyordu bunlar evet.. artık görüyorum ki pek hoş karşılanmıyorum.. az bir miktar vicdanın olduğunu sanıyordum oysa ben.. o zamanlar böyle cümlelerime gülüyordun.. beni kendine böylece kötü alıştırıyordun.. yaşım ilerliyordu ama ben bi türlü ilerliyemiyordum.. sende kalıp sende durup dururken duruyordum.. şimdi güleceğim geliyor.. çünkü biri bitmeden öteki sigarayı yakıyorum.. gülesim geliyor.. bak gidiyorsun.. bütün bunları birazda sıkılarak anlatıyorum.. anlattıklarımın bir önemi olmadığını görüyorum.. ipe sapa gelmez şeyler konuşuyorum seninle.. susmaktan korktuğum için.. bize böyle ne olduğunu bilmiyorum.. biz diyorum ama şöyle orta yere baktığımda kendimden başka hiç kimseyi göremiyorum.. kimsesiz.. kimsesiz.. kimsesiz.. kalbimi acıtan bu kimsesizlikten beni kurtarmanı umuyorum Allahım.. üşüyorum.. mevsimin diğer mevsime dönüştüğü bu anlarda (hangi mevsim olduğunu belirtmem gerekirdi) güneşte böyle olmuıyor ama.. montum beni terletiyor.. montu çıkardığımda normal oluyor.. ama yani montumu evde bıraktığım için güneşte normal olurken şey ben gölge bir yere girdiğimde üşüyorum.. birazdan güneşte batacak.. gölge olmayacağı için üşümüyeceğim anlamına gelmeyecektir heralde bu.. neon ışıklarlı mağazalar önlerinde geçerken içerden gelen insan ve lamba sıcaklığıyla yetinmeye kalkarsam yetim çocukların hakları beni sokak ortasında durduran köylünün çorba içmek için beni kandırdığı iki yeni liramı aldığı ama aynı zamanda çorbayı içip içmeyeceğini bilmediğim için bir süre sahilden takip ediyorum ama sürekli yürüdüğü için durmak bilmediği için yol bitmek bilmiyor susayıp su alarak çorba içmeyeceksen iki lira elinde iki ateş parçası olup göğsünü delsin göğsüne kargalar istediğince davransınlar diye fısıldadığımda duymuyordur beni.. güneş battığında denizdeki dalgalar artarlar soğuk rüzgar eser ceketim olsaydı içine büzülürdüm ama montumu evde unuttum çıkarken aklıma gelmişti aslında ama ağırlıktansa üşünmeye tercih ettiğim için unutur gibi yaptım üşediğim için beni kınayan insanlara ise unutmuş gibi yaparak kınamalarını bir nebze hafiflettim.. güneş batmıştı.. kelimeler iyice ağırlaşmıştı bu yüzden.. ve ben üşüyordum.. kendi içimi ısıtacak bir büyük kokulu çay içmek için bir vardan içeriye girdiğimde barda çay olmadığını söyleyerek tuhafsadı adam beni adamın beyaz spor ayakkabılatrı vardı ama kirlenmişti.. üstünü başını adamakıllı temiz tutmayı bilmiyordu zaten bu şehir kirli bir şehir olduğu için uzun süreli beyaz ayakkanıları beyaz tutmakta pek mümkün değildi hani.. bu adam zaten çay götürürken birini kesin bir yere döker gibi bir adamdı.. yani kaç çay olduğunu bilmiyorum ama öyle bir izlenim edindim.. benim üstüme dökmedikçe bunun bir problem teşki,l edeceğini benim adıma sanmıyorum.. siz sanıyorsanız yanılıyorsunuz beni ilgilendirmiyor.. öleceğimi hissediyorum uzun süreliğine öleceğimi düşünüyorum uzun sürenin uzunluğunu hesdap etmeye çalışsamda kafam dağılıyor pembe saçlı bir kız önümden geçip bana tuhaf tuhaf bakıyor oysa saçlarım gri değil benim burdaki trenler bende mecbur kendime bakıyorum tuhaf olanın ne olduğunu bilmek için bakıyorum annem yanımda olsaydı diyorum çantasında hep ayna olurdu.. bir ayna bulmak için iki dükkan arasında durulu duran aynalardan birini aramaya çıkıyorum bir müddet sonra yorularak geri döndüğüm yere dönüyorum pembe saçlı kızı bekleyip yüzüne tükürür gibi sormalıyım bendeki tuhaflığı belki bir bildiği vardır hani yani bir bildiği olabilir pembe saçlartı bilkdiklerine ne kadar engeldir ki.. gusl.. sevgili okuyan kişim bu yazımı yazıdan sayıp okuyor olmanada şaşırıyorum oysa yazı yazmak için oturmuştum ama bu yazıyı yazdım çünkü artık yazı yazamıyorum.. teşekkür ediyorum küçüklerimin ellerinden büyüklerimin gözlerinden kenara çekiliyorum çünkü ben efendim yanlışlıkla arabalara yanan bir kırmızı ışığı bana yandı diye sanarak karşıya geçerken arabaların durduğunu görüp kenara çekiliyorum.. saygı duymuyorum..
kelam
11.09.2006 - 21:53çok rahatım aslına bakarsan efendim.. yani böyle dalında geçen seneden kalmış salına sallanan kuru bir yaprak gibiyim efendimiz..,
bunu kendilerine sorduğumda sözüne güvenilir kişilerde demişti..
zaten duygularınızı belli edecek biri değildiniz.. eğitimli biriydiniz..
zaten bi dahada konuşmadınız.. ben de konuşmadım.. yalnızca sizi düşünmeye devam edebileceğimi düşündüm..
zaten ne zaman ağzımı açsam hep hüzünlü şeyler söylüyordum..
isabet ettiniz.. beni durdurmanızı zaten önerecektim.. biraz bekleseydiniz gecikmeyecektim.. daha fazla gecikmeyecektim yani..
eskisine hiç benzemeyen birşeyim artık ben.. susmalıyım o yüzden..
bak yerde güzel taze bakımlı yeşil otlar var.. birazdan belki yağmur yağar..
enteresan diyaloglar
11.09.2006 - 20:48- a evet ben hep geliyordum sizi görmeye
- ben sizi hiç görmedim.. ama sonra artık o dediğiniz yere gitmemeye başladığım zamanlarda bana öyle geldiki beni gören biri artık göremez oldu..
istanbul şiirleri
11.09.2006 - 20:41tashih edilmek için bir kenara kaldırılmıştır çünkü..
enterasan monologlar
03.09.2006 - 22:53-- TASHİH EDİLMEMİŞ ŞİİRLERİM ---
sırrımızı hemence ifşa etmeyiver..
başımızı eymeyelim.. ama o yanada bakmayabilelim
böylelikle isa bir polisi tutuklayabilir..
oysa sende bilirsinki
davranmak iskeleye.. henüz yanaşmadan vapur
yada atlamak.. henüz atılmamışken halat..
tehlikeli.. ama yasaktır..
bak.. üşürse pıhtılaşır kan..
ve her değirmen bir değirmen gibidir..
beyaza bulanıp un değirir..
bozulursa portakal.. hiç durmayıp hemence portakal suyu yaparlar..
bak işte sana anlatacaklarım ..
örneğin sultanahmetten geçersen.. hemen altında küçük ayasofya var
ama işte birazca dar..
tüm bunların üstüne haydarpaşada güvercinler sadece yukarıdan bakmamaktalar..
oysa sende bilesinki
sana ben gökyüzünden bahsetmek isterdim..
gençtim.. bu yüzden daha okunaklı yazıyordum kavmimin aşk levhalarını..
gökyüzünden bahsedecektim
gökyüzünün mavi olmayıp mavi göründüğünü dillendirmeden bilim
şimdi iki rabbilfelak okuyup.. dilimi tuza basıp seni öpmesini engellemeliyim..
Toplam 136 mesaj bulundu