Mjoranda Ma Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan

    06.03.2014 - 11:52

    Doğum Gününüzü Can-ı Gönülden Kutlar sağlık,sıhhat, huzur ve mutluluk dolu nice nice yıllar dilerim.
    Sevgi, Saygı ve Muhabbetle

  • Ahmet Günal
    Ahmet Günal

    06.03.2014 - 11:28

    ❤ Mutlu ❤ Huzurlu ❤ Bir❤ Yıl ❤ Olsun❤ ღ
    ღ ❤ ╚ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ೋ ღ ❤ ღ ೋ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ❤ ღ
    Güne iyi başla,
    Üzgün olma,
    Nefret etme,
    Aşkı yaşa,
    Yaşamı sev,
    Dünü unut,
    Işığını yansıt,
    Hayırlı Cumalar
    Ne olursa olsun gülmeyi unutma... diyerek güzel bir gün ve yeni yaşın sana sağlıklı mutlu vede sevdiklerinle birlikte neşe içinde olması dileğimle 

  • İbrahim Yılmaz
    İbrahim Yılmaz

    06.03.2013 - 15:43

    Sevgili antoloji arkadaşım;

    Doğum gününüzü en içten dileklerimle kutlar, yaşam boyu başarı ve mutluluklar dilerim.

    Hayat sevgi kadar güzel aşk gibi güçlü olsun..

    Doğum gününüzün anısına ** RÜYA ** gibi şiirimin şarkısını aşağıdaki linkten dinlemek ister misiniz?

    http://www.ibrahimyilmaz-siirleri.com/bestelenen-1.html


    ** RÜYA GİBİ **

    Rüya gibi uçup bitti
    O güzelim mutlu anlar
    Bir hayaldi geçip gitti
    O sevecen tatlı yıllar.

    Mazideki o yıllara
    Şöyle dönüp bir baksana
    Sarhoş eden duygu gibi
    Alır bizi kollarına.

    Solmaz denen güzellikler
    Hep yalanmış yalan meğer
    Hayat denen tüm gerçekler
    Bir anlık rüyaymış meğer.

    Nerde şimdi nerde kaldı
    Yalan olan çocukluğum
    Bir yıldızdı kaydı gitti
    Aşka kanan o gençliğim.

    Kutlu olsun doğum günün
    Mutlu olsun melek yüzün
    Aşkla gülsün bütün ömrün
    Sevip sarsın petek gönlün.

    İbrahim Yılmaz


    Güfte: İbrahim Yılmaz
    Beste:Ersin Kayışlı - Mustafa Açıkgöz
    Okuyan: Mustafa Açıkgöz

    Not:bu şarkının yasal telif hakları mevcuttur.

    Bestekar saygıdeğer Ersin Kayışlı hocama ve şarkıyı okuyan saygıdeğer Mustafa Açıkgöz kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım...

    Ayrıca ANTOLOJİ sayfamdaki şiirlerimi okuyup yorum yaparsanız çok mutlu olurum.


    Tekrar nice mutlu yıllar diler. Akçaydan selam ve sevgilerimi iletiyorum.

    İbrahim Yılmaz

  • Sevgi Her Şeye Değer
    Sevgi Her Şeye Değer

    06.03.2013 - 08:08

    Doğum Gününüzü Candan Kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini sevdiklerinizle birlikte siz yaşarsınız, dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle. Sevdiklerinizle Nice Güzel Mutlu Yıllara Saygı ve Sevgilerimle. ist dan ahmet

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    22.09.2012 - 18:42

    ZİYA İLE EYÜP

    Saat 24.00
    Konya yolu
    Ziya
    sürükler düşlerini el arabasında yol boyu
    kim bilir ne düşünür
    Nerden bileceksin
    Yatılmaz ki düşüne düşenin

    Ziya
    zulada gizli sevda
    sofrada ekmek
    gurbetten gelen haber
    herkes için Bir şey

    Ziya
    zayi olmuş yaşam
    Ziya kendinden başka herkes

    Karşı Metropolitan otel
    adını bilir Ziya,
    birde çöpünü
    ambalaj türlü zibil
    aliminyumu
    peti
    plastiği
    hepsi janjanlı Gavurca etiketli

    içindekinin tadını bilmez amma ziya
    bilir ki boşu
    zulada gizli sevdadır
    sofrada ekmek

    Boşu rızk
    boşu Allah kerim

    Aha ziya karşı metropolitan otel
    yürü rızkına
    ekmeğine yürü ziya

    Sürükle el arabanı düşlerin gibi karşıya
    karşı metropolitan otel
    karşı saltanat
    Senin devletinse ekmeğin
    İki devlet arasındaki sınır
    şimdi Konya yoludur
    Nereye gitsek sınırlar
    nereye gitsek kaçak
    nereye gitsek kaçakçı
    Kato'dan, kızılgedikten öte
    kaçağa giderdik
    Çaya cigaraya
    Geldik Ankara'ya
    Bu sefer adımızı koydular
    KAÇAK ÇÖP AVCISI
    Dinine yanam
    vazgeçmiyormuş essahtan huylu huyundan
    Ya bizde var bir arıza
    Ya bu töresi batası dünya....

    DALDI ZİYA!
    Çocukken elma çalardım komşunun bahçesinden
    Kuran kursunda anlatınca hoca
    hırsızlığın cezası
    Bilmem kaç bin yıl yanmak diye diri diri
    gece karabasanlarla uyanır
    öğrendiğim dualarla yarım yamalak
    iki rekat namaz kılar
    af diler ağlardım

    Şimdi karşı saltanatın çöplerini çalarken
    fetva veriyor gene birileri
    onlar hırsız,
    onlar tinerci
    Koca puntolarla yazıyorlar
    Onlar KAÇAK ÇÖP AVCILARI
    Belki itikatım sarsıldı büyüdükçe
    belki açlık pelte etti imanımı
    Ama hırsızlıksa yaptığım
    İnanmıyorum yanacağıma
    Ve deliksiz uyuyorum geceleri
    Korkmuyorum
    Gözyaşlarımda kurudu çoktan
    Gözlerimden aksa aksa
    bu saatten sonra
    bir tek isyan akar
    Ben kaçak çöp avcısıyım
    ve artık
    AF DİLEMİYORUM hiç kimseden

    Saat 24.00
    Karanlık saklar
    Üstünün başının, ellerinin kirini
    Ayak kırar kokunu
    İşte Konya yolu
    Geç sınırı
    Yürü karşıya Ziya
    Senin devletinin sınırları
    O saltanatın çerine çöpüne kadar

    İLK ADIM
    Ekmek kan pahası
    Ekmek aslanın ağzında derler
    Ziya'mın ekmeği
    Aslanın ağzında değil
    Bir kara şahin'in tekerlekleri arasında

    Bir şahin ki
    Avını gözetir
    Daha ilk adımını attığında karşıya
    Şimşek gibi çarpar

    Bir şahin ki
    Ziya'mın düşleri gibi
    Çarptı mı durmaz kaçar.

    Eyüp
    Büyüyor eknomi
    Kalkınıyor ülke
    Yıllık büyüme hızı %8

    Kaat 240a gidiyordu 3 yıl evvel
    Bugün 80
    Yıllık büyüme hızı %8
    Yoksullaşma hızı %300
    Keşanelerde göbekler
    Yılda %8 büyürken
    Barakalarda öfke büyüyor
    Her yıl %300

    Teknoloji gelişiyor,
    büyüyor dünya
    Kameralı cep telefonları
    İnternet
    Bacaklarındaki kılı
    Kaymak gibi alan
    Elektirikli ağdalar
    Ve bilimum zırzavat

    globalleşiyoruz
    Küçük bir köy oldu amma
    Eyüp yol parasına kıyıp ta
    Ankara'ya
    Geldi geleli bir Kızılay'a inemedi hala

    Hiç mi merak etmiyorsun
    Akşam haberlerini

    Kim
    Kiminle
    Nerede
    'Biz sadece arkadaşız birlikte masum bir akşam yemeği yedik'
    Hangi medar-ı iftarımız sanatçı
    Bugün neresinden frikik verecek
    Ve hangi mert Anadolu delikanlısı kardeşimiz
    'Halkım beni bilir reklam için yapıyorsam
    şerefsizim' diyecek

    Yaşamak güzel Eyüp
    daha ne günler var önünde
    Çıkacak mısın eyüp yola
    Tutup çekecek misin ziya'yı kolundan
    Canın pahası

    Sana dokunmayan yılan bin yaşasın
    Babana bile güvenmeyeceksin
    Böyle emrediyor efendilerin
    Allah aşkına Eyüp
    Sen ne zaman söz dinleyeceksin

    Var mı kitabında
    Ortada bırakıp kaçmak arkadaşını
    senin yüreğin
    zaten hiç bomba süsü verilmiş pankart olmadı
    hep patladı
    zamanlı zamansız
    kurtardı ziyayı
    itin dölü gece
    Belki Eyüp'ün gözlerini kör etmese...
    Ayırt edecekti o vurup kaçan jipi
    Eyüp'ün Şahin gözleri

    Demin sofrana ekmek diye götüreceğin gazete
    Üstüne kefen oldu.
    Birde kefenin cebi yok derler.

    Günler geçiyor Eyüp
    Şimdi
    Hangi atık kağıt işçisi
    Biz ne yapabiliriz ki diye
    Başını önüne eğip, gözlerini kaçırsa
    Başımız dimdik
    senin gözlerinle, gözlerinin içine baka baka
    seni anlatıyoruz ona Eyüp
    bire bin katarak

    Ve kızıyorsan bire bin kattığımız için
    Bize mütevazılığı öğütlüyorsan
    Buna hakkın yok
    Sen niye mütevazı olmadın
    Düştüğün isyan toprağında
    Bire onbin verirken Bedrettin başağım.




    Ali Mendillioglu

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    17.08.2012 - 12:31

    dudaklarımdan düşmez
    bu eskittiğim Endülüs şarkısı
    bilmem ne zaman dilime düştü
    ne zaman çınladı kulaklarımda
    belki bir şalın dalgasında
    kırmızı bir gülüştü

    duydu mu kimse bilmem
    ben avare avare
    bu şarkıyı söylerken
    o kızılda yanan güller
    bir bir yollara dökülürken
    topuklar yerlere vurulurken
    duydu mu Endülüs delisi

    ben burda böyle delirirken
    dudaklarımdan düşmesin
    bu her gün yenilediğim
    Endülüs şarkısı
    kimseler duymasın ben söylerken
    duyulsun ayak sesleri
    ve yansın ateşte gülün kırmızısı


    Ali Pektaş

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    10.08.2012 - 13:38

    KIŞIN BANA YAPTIKLARI…
    I
    seni bir boşluğa attım
    gövdemi başka gövdeler bilmeyecek artık
    boşluk sesi ol..
    hoşluk sesi ol..
    sonra dönüp üz beni.
    yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
    yeni yeni kıştı. kollarım kendi
    bacaklarımı sarmıştı. fotoğrafta görünmeyen
    ışıklar vardı. sandalyenin ucuna oturmuştum.
    gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
    sonra bacaklarıma, sonra daha uzağa, salondan
    da uzağa,
    o yok yere bakıyordu.
    seni bir boşluğa attım
    gitmek üzereydim kalktım
    boşluk sesi ol..
    hoşluk sesi ol..
    gözlerimdeki ay ışığı
    gözlerinin körlüğü içindi.
    II
    hadi benim umarsızım
    ben ölmek üzereyim
    yorgunluğum da öyle
    sabrımın son parçasını da yedim
    az önce.
    hadi benim suskunum
    geçtiğim yılları yaktım ardımda
    çocukluğumdan gelirken düştüğüm
    o keskin virajdan
    sürüklendiğim bu vakte dek
    sıkıca tuttuğum
    kırık dökük inançlarım bile
    ölmek üzere.
    hadi benim kırgınım
    kışın bana yaptıklarından,
    yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
    yitirdiğim mevsimler değil,
    vaktim yok,
    baktığım yerleri yaktım
    içime ağladığım suları da içtim
    az önce.
    III
    seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
    sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
    sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
    hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
    fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana
    yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
    ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
    aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
    artık sonsuza dek yitirdiğimizi
    büyünün bitişini,
    hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
    çok gereken yıllarda da fırtına
    nasıl yaşanır onu anlatacağım.
    seni bir yabancı gibi karşıma alıp
    bunun dayanıklı bir şey olmadığını
    sürekli kılınmadığını, çünkü aşkın
    yapılan bir şey olmadığını,
    başlangıçta bir melek konduğunu
    sonunda bir kelebek öldüğünü,
    yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
    bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
    olduğunu,
    bütün bunları sana
    nasıl anlatacağım?
    IV
    kalbim
    ölü mevsimler gibisin
    bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
    ama bitti mevsim,
    bir başka yolcu yok sana
    fark etmez gibisin.
    kalbim
    demir masanın küfü, örtünün yırtığı
    camın kırığı, patlayan freni hayatımın
    kalbim, anla, bitti mevsim
    bir başka yolcu yok sana.




    BİRHAN KESKİN

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    12.01.2012 - 20:36

    MAVİYE MEKÂN

    yolumu kırıp dar odalar içinde kaldım
    ipek yolunu serdin sıcak kavrulmuş tenin kaldı

    bu kadar güzel durduğun denize baktıkça
    kaldı kirpiklerim sırtında yaşanmış günlerin
    hangi mavinin avlusunda soluksuz söyle

    göster beni bıraktığın bu duvarları ören çakıl taşlarını
    talanı görmeden içini okşayan kumları şimdi söyle

    şaşıyorum şaşırıyorum
    bir göçebe gibi biriktirdiğim koyuna
    öylece dolaşıyorum denize dağıtmadan tenine şaşıyorum

    güz denizinin sürüklediği kırık hançeri
    hiçbir maviye mekân olmadı biliyorum
    bunu da biliyorum...


    METİN FINDIKÇI

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    17.05.2010 - 12:02

    Sesin dudaklarımda fağfur bir Japon tası,
    Uzun saçların, bir yaz yağmurunun teması,
    Ellerin, semaverden akan çay kadar ılık...

    Sesim odaya giren bir serçe kadar ürkek.
    Ellerim, açık kalan panjuru gösterecek
    Ve saçım, gözlerimin içi gibi karanlık.

    Yağmur gibi doldursan odayı sözlerinle
    İçinden konuşacak aynalar gözlerinle,
    Ve gün avuçlarından kayan gümüş bir balık.

    Bir koltuğa sinecek sıcaklığın derinden.
    Girecek yaklaşınca başın, kirpiklerinden
    Gözlerime ağaçlı bir yol gibi ayrılık.

    Sabri Esat Siyavuşg

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    28.04.2010 - 12:58

    Tas Parcalari

    ey hayat dedikleri büyük kusur.
    ey kimselere değişmediğim
    ayrılığın neden bunca ağır?

    hani adalet?
    bir kasımdan öteki kasıma
    bir yanım kör bir yanım sağır
    ...

    dünya ne ki sevgilim?
    benim sana yaptığım kubbe yanında.

    düşsün, olsun, bırak,
    içinde yıldızlar patlıyor.
    kolaydır inanmak kadar inanmamak da.

    ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda
    her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
    yoluna baş koymak diyoruz
    biz barbarlar buna.

    ...

    Sözde kalır sevgilim
    Sözde kalır bütün sözler
    Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
    Bir yol, bir ideoloji ister.

    Bilirim, çöl rüzgarında çalıdır bazı yaşlar.
    Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
    Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
    Benim tarihimle başlar.

    Ve say, geriye doğru,
    tek tek
    Sende kalsın şimdi al bu taşlar.

    ...

    ben başka bir şey olmak istemem
    istemedim başka şey.

    sabırla sevgilim sabırla
    acılarımız eşitlensin bu şehirde
    diye diye.

    bu şehirde etten geçip kalbe erişene dek sabırla. tek, sabırla.

    kaç kişi var bu şehirde ruhunu sana kubbe, etmiş?

    büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
    etten geçip aşka varanın sevgisi.
    bunun yanında sevgilim unun yanında etin ihaneti,
    kısaca
    hiçbir şeydir.

    şimdi bir masaldan bir peri
    sessizce dinlesin beni,

    alsın yorgun başımı
    alsın cümlemi usulca kalbine koysun.

    benim cümle taşıyacak halim yok.

    ...

    en acısını sevgilim
    en acısını tadayım istedin:

    en acısı buydu.

    omurgamı aldın benim.
    omurgamı aldın.
    omurgamı aldın.
    omurgamı.

    niye?

    ...

    gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
    yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
    bilemem,
    belki bu yüzden
    ben sana yanlış bir yerden edilmiş
    bir büyük yemin gibiydim.

    beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
    yine de döneyim döneyim istedim.

    ah benim sesimle
    söylesem de, inanmazlar
    benzemiyor çünkü bir dile.

    döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
    döndüğüm bu sema sensin. döndüğüm.

    sen benim kara ömrüme vuran
    suyumu harelendiren sevincimdin.

    onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.

    titreme daha fazla kalbim.

    bağışla kendini artık onu da,
    bırak gitsin.

    o senin en ezel gününden kaderin
    sen onu nasılsa bin kere daha seveceksin.

    ...

    bir masal bir taş ağırlığında olabilir mi?
    olurmuş meğer.

    birlikte bir masala inanmak istedim
    ben seninle,sadece bu.
    sen beni tek
    tek
    bıraktın.

    benim artık taş taşıyacak,
    taş kaldıracak, taş atacak
    halim mi var!

    ...
    BİRHAN KESKİN'in

    ' y'ol ' adlı kitabın'daki tas parcaları siirinden alıntılar.

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    23.04.2010 - 19:37

    MİLONGA..
    Ilık süt gibiydin
    Sen, uf uff..
    Benim ağzımda bir zehir vardı,
    Beni bu dünyaya ağzımda,
    Hoh,
    Bu zehirle bıraktığında
    Ben senin kötü olduğunu,
    Senin kötü olduğunu
    Anlamamak için,
    Çok çalıştım..
    Benim seninle ilgili
    Bildim her şey bir
    Yalandı. Buna çalıştım..
    Tersinden bir adaletsizliği
    Anlamam gerekti benim,
    Ve ben
    Hoh,
    Ben bunun için bir Afrikalı gibi çalıştım..
    Ilık süt gibi,
    Ilık süt gibi olduğun,
    Hooohhh,
    Benim uydurmamdı..


    BİRHAN KESKİN

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    28.03.2010 - 14:34

    SALINCAK

    I

    Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere
    Ortada bir masa
    Yanda bir kapı
    Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel
    Sabah. Duvarda gün tanrıları
    Rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden
    Görünür ama görünmez
    Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne?

    Salı! O bile yerinde değil
    Bir bardak, bir sürahi yerinden edilmiştir, nereye koysak
    Nereye?
    Bilmem!
    Bir çıkrık bir zaman dışını kolaçan eder şöyle
    İyi. Biz buna bir durumun sınırsız gelişimi diyoruz
    Diyoruz; sanki o her şey kadar bir her şeyi getirir, yığar
    Çıkrık
    Bir su gürültüsü, bir pul koleksiyonu, bir duanın yaratılışı duyulur bu ara
    Duyulmaz ama duyulur
    Başlar çünkü onlar da; yani pul, su gürültüsü, dua
    Başlar bir insan gibi; süreyi, düzeni ölümü taşımaya

    Sabah. Duvarda gün tanrıları
    Birinin süresiz terlik giyeceği tutmuştur yukarı katta
    Aşağıda
    İskemle gıcırtısı, ayak
    Tütün kokusu, koku
    Yaz kelebeği tadında bir soluma
    Yer değiştirme, kımıltı
    Tekrar soluma
    Kadın
    Sessizlik.

    II

    Gün ışır iyiden iyiye, odanın orta yerinde bir kayalık
    Sarı bir kertenkele... onunla her şey bir iki sıçrar, durur
    Başkaldırır, düşer
    Bir çorak bağırışı, bir taşın ikiye bölünmesi işitilir. Sonra?
    Bir su arayışı, bir bozgun... Biz buna benzer her şey diyoruz, her şey her şey
    her şey
    Çünkü o, kadın
    Uzanır, sağar bir yokluğun içinden
    Gene bir yokluğu sağlar, üşenmez
    Bir gül çukuru tersine döner, bir alev kıyısı doğurganlaşır
    Çıkar boş kıyılardan katılaşmış akşamüstleri
    Böler o bakışları bir sarkaç gibi binlere
    Ama bir zaman gibi değil, bir sarkaç gibi böler
    Yani olanlar olmuştur bir kere
    Bir kartal donakalmıştır sıcaktan. Bir U sesi duyulur
    Yaratılmaya uygun bir ses, U
    Uzağa bakar kartal. O kadar bakar ki, bakmaz
    Taş kesilmiştir taş, boynu ileri düşmüştür
    Tanrım bize bir salıncak!
    Çok çabuk geçmek için şu olup bitenleri
    Bir daha, bir daha, bir daha
    Unutmak unutmak unutmak
    Tanrım!
    Taş kesilmemek için taş
    Bunu evrenin sonsuzluğu diye yorumlar varlığı olmayan bir söz

    Kadınsa kımıldamak ister, olmaz
    Yer değiştirmek ister, olmaz
    Solumak birdenbire
    Gene olmaz
    Olacak bir şey boşuna aranır, boşuna boşuna boşuna
    Bir kaya daha çatlar
    Başlar ufacık taşlar yuvarlanmaya
    Eser bir silinti, bir sisin dağılışındaki öz
    Çıkar o yunus balığı, o heykel
    Yaz kelebeği, kapı
    Sonra?

    III

    Sonra ne? Sabah! İyi bir gün başlar ne de olsa
    Tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın
    Ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil
    Bir aralık gibi durur dünyada
    İşte bir soru!
    Okurken elinde tuttuğu; okumaz, gene elinde tuttuğu
    'Önce hep gece vardı' diyen bir kitapla
    Biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz
    Diyoruz; çünkü o kadın
    Ne yapsa, neye uygulansa
    Bir aralıktır şimdi dünyada
    Bir aralık, bir aralık!
    Yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara
    Bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi
    Ve batık gemilerden şimdiye arta kalan
    Bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi
    Tanrım ona bir salıncak!
    Bir gidip bir geliversin diye boşlukta
    Umutla, erinçle, tutkuyla
    Kendine kendine kendine katlanarak
    Hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine
    Tanrım
    Ona bir salıncak!
    Tam burda
    Gözlüklü, kış akşamları yüzlü bir bahçıvan
    Sorar o sokak kedisinin dilindeki hızla
    Sorar o çiçekleri -bir çiçek olmayan yalnız- sorar sorar sorar
    Nereye kadar bilinmez
    Hani bir sormasa... korkunç!

    Hani bir çalgıcı vardı, başını çalgısına koymasa uyuyamaz
    Sonra?
    Sonra ne? İşte bir çamur gibi sıvanmış odaya
    Karanlık bir kilisenin
    İhtiyar zangoçunun ağzıyla
    Günaydın!
    İyi bir gün başlar ne de olsa

    IV

    İyi bir gün başlar. Dünyadayız artık. Dünya!
    Şu tatlı pencereniz. Sizin. Bunu anlamayacak ne var? Pencere
    Tanıklık ediyor işte. Gün mavisi bir şey. Tanıklık ediyor
    Pek açık değil. Değil de... Size. Tanıklık ediyor bir de
    Bunu evrenin sonsuzluğu diye yanıtlar varlığı olmayan bir söz
    Yok canım! kimsenin bir şey dediği yok, söylenmiş bazı sözler yaşıyor, o kadar
    İşte
    Yaşamış bir kadın yaşıyor orada
    Yitmek, hani durmadan yitmek, ulaşmak bir aşkınlığa
    Var ya
    Orada
    Tek imge kayalardır, işte orada
    Yaşar hiç konuşmadıklarınız, işte orada
    Dışa vurmadıklarınız, şimdi orada
    Her şey hep kayalardır; otlar da böcekler de, sular da
    Günler de, zamanlar da
    -Görünen bir zamandır çünkü orada-
    Bir el yana düşmemiş, kaldı ki birden havada
    Değilse bir hareket bu, yalnız orada
    Orada
    Bir ayak boyu yerde, bir kadın
    Bırakılmış gibi yıllarca
    Tanrım ona bir salıncak!
    Taş kesilmesin diye taş
    Donakalmasın diye boşlukta.

    Hani o balıkçılla yarışan çaylağa
    Kırpışan gözleriyle bakan gemici
    Gibi
    Baksın o da görmeden
    Ne çıkar ustaymış, erginmiş uzağı görmekte gözleri.

    Tanrım size bir salıncak!

    EDİP CANSEVER

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    27.03.2010 - 23:58

    KAYBOLANLAR İÇİN

    YANIP DURMA AYİNİ

    Necat’a gülümseyerek

    Ey ölümden ve hayattan olma çocuk

    Suna’yı ve denizi bildin

    Şimdi bir başka soru bul kendine

    bir yakamoz neden durup durup bir dubayı kovalar

    gibi örneğin,



    Ölümden ve hayattan çok bahsettik

    suskun, ağızsız, sözsüz

    ilahi bir koronun gülümsemesini istiyorum ben

    yerli yersiz

    hem neden küçük bir gülümseme için

    büyük espriler gerekli bize

    ve neden cinnet beşinci kattayken yakalar insanı

    ve bu mermer insanlar nasıl olur da

    romatizmadan bahsederler?



    Ey ölümden ve hayattan olma çocuk

    hüt hüt kuşunu ve gözyaşını bildin

    peki, niçin bir new york bulur kendine

    tatar çağrışımlı ve balkonlu kızlar

    saçlarını taşırken çınaraltının serin sabahlarına

    ve bir şairin yüzüne niçin kurtlar iner her akşam

    durup dururken bir koridor ıssızlığına...

    Birhan Keskin

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    16.01.2010 - 23:45

    İstanbul Destanı

    İstanbul deyince aklıma martı denir
    Yarısı gümüş, yarısı köpük
    Yarısı balık yarısı kuş
    İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
    Bir varmış, bir yokmuş

    İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
    Anadolu'da toprak damlı bir evde
    Gülcemal üstüne türküler söylenir
    Süt akar cümle musluklarından
    Direklerinde güller tomurcuklanır
    Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
    Gülcemalle gider İstanbul'a
    Gülcemalle gelir

    İstanbul deyince aklıma
    Bir sepet kınalı yapıncak gelir
    Şehzadebaşı'nda akşam üstü
    Sepetin üstünde üç tane mum
    Bir kız yanaşır insafsızca dişi
    Boyuna bosuna kurban olduğum
    Kalın dudaklarında yapıncağın balı
    Tepeden tırnağa arzu dolu
    Sam yeli söğüt dalı harmandalı
    Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
    Şehzadebaşı'nda akşam üstü
    Yine zevrak-ı derunum
    Kırılıp kenara düştü

    İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
    Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
    Cezayir marşı gelir
    Dört başı mamur bir gelin odası
    Haraç mezat satılmakta
    Bir gelinle güvey eksik yatakta
    Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
    Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
    Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
    Paslı Acem kılıçları
    Amerikan kovboyları
    Eller yukarı

    Ne kadar da beyaz elbiseleri
    Amerikan deniz erleri
    Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
    Sütten duru buluttan beyaz
    Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
    Yakışmaz
    Ama harbederken onlara
    Bambaşka elbiseler giydirirler
    Kan rengi, barut rengi, duman rengi
    Kin tutar kir tutmaz

    İstanbul deyince aklıma
    Kocaman bir dalyan gelir
    Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
    Gerinir Beykoz'da
    Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
    Dalyanda kırk tane Orkinos
    Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir
    Orkinos dediğin balıkların şahı Orkinos mavzerle gözünden vurulur
    Denizin içinde ağaçlar devrilir
    Kan çanağına döner dalyanın yüzü
    Camgöbeği yeşili bulanır
    Bir çırpıda kırk Orkinos
    Reisin sevinçten dili dolanır
    Bir martı gelir konar direğe
    Atılan Kolyosu havada yutar
    Bir başkasını beklemez gider
    Balıkçı gülümser tatlı tatlı
    Adı Marikadır bu martının der
    Her zaman böyle gelir böyle gider

    İstanbul deyince aklıma Adalar gelir
    Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
    Çalımından geçilmez altmışlık madamların
    Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
    Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların

    İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
    Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
    Ama şu Kızkulesinin aklı olsa
    Galata kulesine varır
    Bir sürü çocukları olur

    ..........
    ..........



    Bedri Rahmi Eyüboğlu

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    08.12.2009 - 11:49

    Bir Seyit Pelitli siiride benden



    cesetlerin omuzlarında ki cenaze

    hiç bir yolculuk sırtlamaz bizi
    çoktan kesilmiş biletimiz

    öyle kaldık
    adsız ve makyajsız iki duvar gibi birbirimizin karşısında
    kimse ağlamıyordu bizden başka
    kimse sırtını da vermedi

    ve hayat öldü
    biz neyi bekliyoruz ki şimdi
    bir su çarpsa yıkılacağız
    bir rüzgar esse
    bir çocuk düşse birimizin dibinde

    ki

    biz bağışlanamayacak hayatlar taşıyoruz saklımızda
    bizim sırrımız bu

    kalın kara kalemle
    acıların altını çiziyor tanrı
    ve hakkımızda okunan kocaman bir yalandır

    kırık niyetler
    örselenmiş takvimler çivilenmiş göğsümüze
    ve her şeye rağmen
    kimsenin erişemeyeceği bir göğe kadar uzanıyoruz

    ve hayat öldü
    kanımızın serinliği bundan

    ve
    hayat
    öldü

    aralık/09

    Seyit PELİTLİ

  • Delinin Günlügü
    Delinin Günlügü

    04.11.2009 - 13:08

    Kendisi ile bukadar kolay dalga gecen,alay eden sen ile sohbet etmek sohbeti geyik sohbetlerine tasimakta cok ama cok güzel.Seviyorum dedigim az arkadaslarimdan birisisin.

Toplam 16 mesaj bulundu