Metin Bedir Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • Hocalı katliamı

    26.02.2014 - 13:08

    ermeniler azeri topraklarını işgal etti. hocalıda türklere katliyam yaptı. türkiye ermeni açılımı yaptı.azeri türklerini küstürme pahasına ermenilerle yapılan sıcak temaslar anlaşmalar la türkün türke olan güven ve sevgi bağlarını zedelediler.arap ülkelerine bakın birlik ola biliyorlarmı amerika iki arap ülkesini yanına alıyor bi başka arap ülkesini onların yardımı yataklığı ile işgal ediyor kanını akıtıyor petrollerine el koyuyor.eğer araplar arasındaki sevgi ve güven bağları kopmuş olmasaydı bugün araplar bu kadar aşağlanmaz aciz duruma düşürülemezdi son zamanlarda suriyede olanları görüyoruz bizimde bi farkımız kalmadı arap ülkelerinden.biz türklere yapılabilecek en büyük kötülük bu. türkün türke olan sevgi ve güven bağını parçalamak. azeri türkleri şehit mezarlıklarındaki ay yıldızlı bayrağımızı indirmekle kalmadılar şehitliklerdeki ayyıldızlı türk bayrağını temsil eden mermerleri bile söktüler niçin yaptılar bize karşı hissettikleri sevgi ve güven duyguları sarsıldı hayal kırıklığına uğratık azeri kardeşlerimizi. türkün türke hissettiği sevgi ve güven bağlarını parçalamak.işte bu türklüğe yapılabilecek en büyük kötülüktür.

  • Hocalı katliamı

    26.02.2014 - 13:00

    Hocali Katliamı ve Azerbaycan topraklarının işgali:

    Bugün Ermenistan ekonomisi son derece kötü, nüfusu gayet küçük ve hala geçimsizliğini ve saldırganlığını sürdürmeye devam eden bir ülkedir. Sovyetlerin dağılmasından sonra kurulmuş ve hemen ertesi yıl, karışıklıklardan da istifade ederek 1992 Nisanın’da Hocali korkunç katliamını gerçekleştirerek Azerbaycanın Karabağ bölgesini işgal etmiştir. Karabağ yöresi kara ve hava yolları ve geçitler bakımından Güney Kafkasyanın en stratejik noktalarından birisi olup, 16 yıldır Ermeni işgali altındadır vebir milyon’un üstünde Karabağ halkı halen Azerbaycan içinde çadır ve vagonlarda “mülteci” olarak yaşamaktadırlar. İşte Türkiye hudutlarını bu durumu protesto etmek için kapatmış ve bu haksız işgal bitene kadar kapalı tutacağını ilan etmişti.

  • Psişik Yetenek

    25.02.2014 - 11:32

    EDGAR CAYCE EN ÜNLÜ PİŞİSİK YETENEKLERE SAHİP KİŞİLERDEN BİRİDİR 1877'de Kentucky'de doğan, 1945'de Virginia Beach'de hayata gözlerini yuman Edgar Cayce hipnoz ile uyutularak trans halindeyken yaptığı ve kayda alınan 'okumalar'la tanınmıştır. Transta iken yaptığı teşhislerde, kimi değişik vakaların tedavisi için gerekli ilaçların nerede bulunabileceğini tarif etmiş, ayrıca astroloji, reankarnasyon ve Atlantis ile ilgili kehanetlerde bulunmuştur.
    Cayce hipnoz uykusundan uyanınca hiçbir şey hatırlamıyordu. Uykudayken bu işi nasıl başardığı sorulduğunda, yaşayan herhangi bir insan beyni ile ilişki kurabildiğini, bu beyin veya beyinlerdeki bilgilerden, kendisine gelen hastaları teşhis edebildiğini, ilaçlar verebildiğini söylüyordu. Belki de bu anlarda Cayce'de bambaşka bir akıl canlanıyor ve insanlıkta dolaşan bütün bilgilerden, tıpkı bir kitaplıktan olduğu gibi yararlanıyordu. Bu işlem ışık hızıyla oluyordu. Fakat Edgar Cayce'nin durumunu bugün için açıklama imkânı yoktur.
    Medyumluk yeteneği ve psişik güçleri çok küçük yaşlarda ortaya çıktı. Edgar Cayce küçükken hastalanmış komaya girmişti. Köyündeki doktor tüm çabalarına rağmen onu komadan çıkaramamış, bu haldeyken Cayce konuşmaya başlamış: 'Enseme bir beyzbol topu çarptı. Özel bir yakı yapın ve enseme kuvvetlice basın. Acele edin, yoksa beyin zarının zarar görme ihtimali var' demişti. Sonra yapılacak yakının formülünü vermişti. Ailesi başka çare olmadığı için denilenleri uygular ve akşama doğru ateşi düşen Edgar, ertesi gün ayağa kalkar. Fakat komadayken söylediklerini hatırlamıyordu ve formül için isimlerini verdiği bitkilerin çoğunu tanımıyordu.
    Amcasının çiftliğinde çalışmaya başlamış daha sonra Hopkinsville kitaplığında hademelik yapmıştı. Sahip olduğu yeteneği kullanmak istemeyen Cayce küçük bir fotoğrafçı dükkânı açmıştı. Çocukluk arkadaşı Al Layne felçliydi ve ayağını sürüyerek yürüyordu. Çocukluk arkadaşının yalvarmasına dayanamayan Cayce hipnoz uykusuna yatmaya razı oldu. Bu uyku sırasında arkadaşının hastalığının nedenlerini yazdırdı. Uyanınca arkadaşına yazdırdıklarının ne olduğunu dahi anlamadığını, bunun büyücülük olduğunu, ilaçları alıp kullanmamasını tavsiye eder. Ama sekiz gün sonra Al layne'in iyileştiği bütün kasabada konuşulmaya başlanınca insanlar kendisine başvurmaya başlamıştır. Önceleri 'uyurken konuşuyorum diye insanları tedaviye kalkamam' diyerek direnen Cayce, sonunda bazı şartlar ile bu seanslara razı olur. Hastaları görmeyecek, para almayacak ve uyku seanslarında bir doktor hazır bulunacaktı.
    Hipnoz uykusu sırasında hastalara koyduğu teşhisler o kadar isabetliydi ki buna hayret eden doktorlar aslında kendisininde doktor olduğunu fakat bu yola saptığını söylüyorlardı.
    James Andrews adında bir demiryolu şirketi sahibi Cayce'a gelmişti. Seans sırasında birkaç ilaç ve bir tür adaçayı suyu kullanılması söylenmişti, formülü bulmak imkânsızdı. Gazetelere verilen ilanlardan bir sonuç çıkmayınca tekrar edilen seansların birinde Cayce, ilacın çok karmaşık formülünü yazdırdı. Bu arada şirket sahibi Andrews'e Paris'li genç bir doktordan mektup geldi. Mektubunda ilanda söz edilen adaçayı suyunu yine doktor olan babasının bulduğunu fakat elli yıldan beri yapmadığını yazıyordu. Formülü Cayce'ın yazdırdığı formül ile aynıydı.
    Hekimler sendikası mahalli sekreteri John Blackburn bir komite ile bütün seansları izler ve sonunda Edgar Cayce'a resmi konsultasyon yapma izni verilir.
    Cayce'ın sekiz yaşındaki oğlu oynarken bir magnezyum patlamasına sebep olur ve doktorlar bir gözünü kurtarmak için diğerini çıkarmayı önerirler. Bunu kabul etmeyen Cayce, hipnoz sırasında gözlere 15 gün süreyle tannik asit pansumanı uygulanmasını söyler. Doktorlar bunun çılgınlık olduğunu söylemesine rağmen 15 gün sonra çocuğun gözleri iyileşir.
    Bir uyku seansında 4 reçete yazdırmıştı ve bunların kime uygulanacağı bilinmiyordu. Sonradan kendisine başvuracak dört hastanın reçetesini 48 saat önce yazdırmıştı.
    Bir seans sırasında da 'Codiron' adında bir ilaç yazdırmıştı ve ilacı yapan firmanın adresini vermişti. Telefon edildiğinde ilaç firması şaşırmıştı, 'nereden duydunuz? formülü yeni bitirdik ve ismini yeni koyduk' diyorlardı. VİKİPEDİ

  • hissetmek

    24.02.2014 - 12:10

    sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine akıl sınırlarının bittiği yerden cezalar vermek istiyorsan bütün samimiyetinle affet. hissedilen herşeyi arşivleyen kader kendisiyle en iyi biçimde ilgilenicektir. şems-i tebrizi

  • sevgi

    30.01.2014 - 04:33

    dünyada
    menfaat için
    sevgi
    gösterisinde
    bulunan
    insanlar kadar
    alçağı yoktur

    ŞEYH ŞAMİL

  • Recep Tayyip Erdoğan

    19.01.2014 - 20:37

    ve önümüzdeki 30 mart secimleri 8 ci secimi.

  • hissetmek

    08.01.2014 - 23:47

    bir şey yiyorsunuz ve ağzınızda o yediğiniz şeyin için de bi başka şeyi de varlığını hissediyorsunuz ağzınızda bi kıl var dilinizle o kılı bula biliyorsunuz.dilinizi o kıla yönlendirdiğiniz bi his var. onunla biliyorsunuz. yada bilgisayarınız açık bi müzik dinliyorsunuz. bu arada kulağınıza bi başka yerden bi müzik sesi geliyor. o sesi dinliyorsunuz. sonra kendi bilgisayarınızdaki müziği dinliyorsunuz bi birinin anlamaya çalışıyorsunuz sonra öbürünü.kulağınızı bi birine sonrada diğerine yönlendiriyorsun.işte bu yönlendirmeyi yapanı yani o hissi anlatmak farkettirmek istiyorum.bu hissi elektirikli makkapa benzetirim nasılki bu makkabın ucundaki delici ucu çıkartırım yerine zımparayı takarım elimdeki makkap zımpara olur yada zımparayı çıkartırım lokma anahtar takarım elimdeki alet anahtar olur. yani burda kulak göz dil hep bunlar zımpara makkap anahtar yerine olan şeyler o hisse bağlı şeyler has olan o his.
    sabah uyandınız bedeninizi hissettiniz.bedeninizin doğadaki konumunu hissettiniz yani hacminizi uyandığınızda gözlerinizi açtınız tavanı gördünüz. yanlarınızda ki duvarları hissettiniz altınızı üstünüzü önünüzü arkanızı sağınızı solunuzu hissettiniz o hissi hapsettiniz.yazımın ilk bölümünde yazdığım hissiniz esir oldu maddeye bağlı kaldı demektir bedeninizi ve bedeninizin içinde bulunduğu konumu hissetmiceksiniz sanıyorum hipnozdada bunu yapıyorlar. yazımın ilk başındaki hissi özgür bırakıyorlar. sanırım sıradan olmayan bilgilere böyle ulaşılıyor.bilgiye ulaşmak için sabah uykusu çok önemlidir.anlamakta zorlandığım bilgileri çok rahat anlar ve kavrarım sabah uykularında.

  • ürkmek

    30.12.2013 - 03:12

    13 ü sevmem 23 tekin değildir ama 8 den ürkerim

  • İbn Arabî

    22.12.2013 - 23:06

    İNSAN:
    Büyük Alemin bir minyatürüdür... İnsan varlığı, alemden daha da küçük olsa da, o Büyük Alemin bütün hakikatlerini kendisinde toplamaktadır. Bu sebepledir ki, bilge insanlar, bu aleme Büyük İnsan (İnsan-ı kebir) adını veriyorlar.
    Fusüs ul-Hikkem
    MUHİDDİN ARABİ

  • İbn Arabî

    22.12.2013 - 22:47

    vahdeti vücut:mana yolcularının son durağı sayılır.ondan öte ne bi yol vardır nedebir hal veya makam.
    muhittin arabi

  • İbn Arabî

    21.12.2013 - 03:46

    “Sizin taptığınız Allah ayaklarımın altındadır” sekiz asır kadar önce yaşamış yüksek ilimlere sahip bir Allah dostu olan Muhyiddin-i Arabi’ye aittir. Vaaz verdiği kürsüde müslümanlara bu sözleri söylerken ayağı ile yere vurmuş. Sonra tutuklanmış idam edilmiş. Şeriat görünene göre hüküm verir dedik ya.. O yüzden idamı gerekiyordu. Olaydan birkaç yüz yıl sonra, Yavuz Sultan Selim Han, düşünmüş düşünmüş ve o kadar muazzam ilimlere sahip bir Allah dostu böyle bir söz söylemişse bir hikmeti vardır diye oranın kazdırılması araştırılması gerektiğini söylemiş. O Allah dostunun o sözü söylediği noktayı kazdırmış. Kazılan yerden altın paralar çıkmış.

    Yani o büyük zat o zamanın müslümanlarına şunu demek istemiş: “Sizin Allahınız para olmuş. Siz paranın kulusunuz. Sizin Allahınız (para) ayaklarımın altındadır.”

  • hiçlik

    16.12.2013 - 03:26

    kütlesi olan herşey pozitif yüklü. hiç olabilmek için se eksi yük olmak gerekli ben ce mümkün değil böyle bişey. eğer mümkün olsaydı eksi yükle yüklü kütle var olan diğer pozitif yüklü kütlenin içinde hiç bi dirençle karşılaşmadan geçebilirdi ama münkün değil böyle bişey kütlesi olan yani nesne olan hiç bişey kesin likle eksi yük alamıyor bu sadece kuantum dünyasında mümkün. ve bide duygusal dünyamızda mümkün olmalı. çünkü duygularımızda bi çeşit enerji enerji.eğer benliğimizi aşabilirsek belki hiçliği hissedebiliriz. hiç olmanın bi yolu varmı. bilemiyorum ama bi yol var gibi. isminin olmadığını seni tarif eden sıfatların olmadığını bedeninin olmadığını hissedebilirse insan belki hiçliği hissedebilir diye düşünüyorum belki o hiçlik zamanın içindede ileriye veya geriye gidebilir. zamanda delik açabilir diye düşünürüm bazan. ama hiç olmak o kadar kolay değil hele öyle ezber cümlelerle değil. bilgiyle adanmışlıkla kullandığın kelimenin ne anlama geldiğini bilmeden değil bilerek bilerek.

  • hiçlik

    16.12.2013 - 03:14

    yarın. neye dönüşeceğiz
    evveli sonradan olma insan ezeli daimi oluşum dur demiş arabi.
    mevlanada maden iken öldüm bitki oldum bitki iken öldüm hayvan oldum hayvan iken öldüm insan oldum ben ölmekten niye korkayım insan gibi öldüğümde melek olacağım ve ona döneceğim derken enerjinin korunma konunundaki gibi enerji kesin likle yok olmuyor hep bi başka şey dönüşüyor. kesinlikle yok olmak yok evren kapalı bi sistem sadece herşey bi halden başka bi hale geçiyor yoklukta bi hal sadece hem son bilgilerine göre evren sadece boşluk değil kara enerji diye yeni bi kavram var boşluk aslında müthiş bi enerji deposu. hiçliğinde bi enerjisi olmalı.

  • siyaset bilimi

    03.11.2013 - 22:49

    siyaset kiminle yapılıyor? insanla o zaman siyaset yapacak kişi önce insanı bilecek.
    bi kaptan denizi bilecek gemiyi bilecek.
    şeftali yetiştiren bi çifçi şeftaliyi bilecek kiraz yetiştiren kirazı
    siyasetçide insanı bilecek. eğer insanı bilmeden siyaset yapmaya kalkıyorsa sittin sene iktidar olamaz. siyaset bilimi kadar insanıda bilmek gerekiyor.insanı bilmek içinde önce kendini bilecek insan.

  • insan

    05.09.2013 - 21:57

    ASLINA DÖN EY İNSAN...
    bu sesi duymadan işitmeden önce kendimize gelsek daha iyi olur yaptığımız işlerin hangi merkezden idare edildiğini sezelim bir anda kainartı toz haline getirecek kuvveti hangi akıl bulayor? alınan gıdanın çeyrek gün içinde kan damar kemik olmasını kim sağlıyor? alınan her gıdanın kuvvetinden binlerce kuvveti hangi makina çıkartabiliyor? ...
    bu işleri yapan sadece maddi yapımız değildir ona can bahşeden mana yapımızdır; insanlığımızdır işte onu bilelim onu bulalım... o olalım insan olalım
    bırakalım bu kalıbı biraz dalalım kafamızıda alalım o etten malul makinayı inceliyelim o incecik damarlar beyin ve içindeki hücreler onlara yığılan cevherler.iyiliğe ve kötülüğe dair enerjiler nedir onlar? bütün beden yapımızı bir bir izleyelim.gözümüz kulağımız ve bütün duyularımız onlara yaptıkları işi kim belletiyor? nereden görevlerini öğreniyorlar insan yapısını tümden ele alalım ve öyle tefekkür edelim.bir yavrunun ilk hali gelişmesi ruhi bedeni inkişafı bu konuda tetkike değer.insan lara içve dış yönden bakalım bunları yaptıktan sonra halimizi görelim.
    her olup biteni tabiat gözü ile görmeyelim allahın kuvvetini kudretini üzerimizdeki tecellisini sezmeye gayret edelim.insanlığımızı tanımak maddi yapımızın derinliğinde saklı alemi bulmak için bu lazım.
    1 ağustos 1963
    ABDULKADİR AKÇİÇEK

  • insan

    05.09.2013 - 21:22

    madde kesafeti arttıkça beliğimiz bir yana itilmekteve bu kalıbın özünde neler saklı bilinmemekte sezilmemekte.. neden bu varlığımızı yıkamıyoruz ve ötesinde parlayan nura doğru yol alamıyoruz.neyimiz eksik? aklımız var düşünebiliyoruz.bir şeye azmedince elde ediyoruz buna rağmen yaratılışımızda ve bu aleme gelişimizdeki gayeyi bir türlü idrak edemiyoruz.hikmeti vucudumuzu bilmek istemiyoruz bizden beklenen ancak talep değilmi? ondan ötesi için gereken kudreti kuvveti allah halk eder.
    çevremiz madde ile sarılı. herşeye görünürde güçlüyüz.yapıyoruz yıkıyoruz hele teknik alanda yaptıklarımız hayrete seza... dünyayı bi anda eritecek zerreler buluyoruz. birkaç demiri bir araya getirdikmi günlerce sema boşluğunda dolaşabiliyoruz yer yer yüzünde duruyor bizler aylarca uzak bir gök yolcusunun sıhhatini kontrol edebiliyoruz telsiz kablosuz hatta cereyansız konuşabiliyoruz bunlar nedir ve ne oluyoruz
    hele bir soralım
    neyiz ne yapıyoruz neler yapmaya kadiriz ve maddi gücümüz nereye kadar uzanacak? ....elbet bizde bi yaratığız yapacağımız işler mahduttur. bugün üzerimizde yettki sahibi olduğumuz konular birgün son haddini bulacak... işte o zaman çıkan el bize gücünü tanıtacak
    o elin sahibi bir işaret vericek ve..
    ASLINA DÖN : EY İNSAN DİCEK! ....

  • beden

    31.08.2013 - 21:08

    zamanın birinde bi padişah var birde cariyesi var gerçi padişahın bir çok cariyesi var ama birini çok seviyor.günlerden bir gün cariye çok rahatsızlanıyor.beti benzi sararıyor.yataklara düşüyor. padişah cariyesini o halde gördükçe çok üzülüyor.ve zamanının en iyi hekimlerine haber salıyor cariyemimi düzelten hekim ne dilerse dilesin benden diyor servet vadediyor.o günün tüm hekimleri geliyor muayene ediyorlar cariyeyi hepsi ken di zannın ca teşhiş koyuyorlar. tedavi uyguluyorlar ama ne hikmetse teşhişler ve tedeviler hiç bir sonuç vermiyor hatta aksi tesir yapıyor diyelim ateşi düşürmek için sirke veriyorlar ateş daha fazla artıyor kabızlık için hint yağı veriyorlar sıkın tı daha bi artıyor cariyenin durumu gitgide daha da kötüleşiyor.padişah iki gözü iki çeşme mabede koşup ellerini açıyor dua ediyor ve ilahi doktoru çağırıyor.ilahi doktor geldiğinde cariyeyi konuşarak muayene ediyor.ve dönüp padişaha padişahım cariyeniz çok hasta ama ümitsiz değil ve rahatsızlığıda bedeninde değil ruhunda diyor. ve cariyeniz aşık olmuş uzaklarda bi yerde bi sarrafa aşık olmuş tez elden buraya gelmesi lazım yoksa cariyeniz düzelmez diyor padişah değerli hediyelerden yollayarak sarrafı sarayına davet ediyor sarraf tez elden padişahın davetini yerine getiriyor. saraya geldiğinde hemen cariyenin odasına götürülüyor. cariye sarrafı gördüğünde neşe leniyor yüzü gülüyor sararmış benzine renk geliyor dudakları al al oluyor ve çok kısa bisürede ayağa kalkıyor iyileşiyor mutlu günlerine geri dönüyor. bu sefer ilahi doktor sarrafa acı ilaç hazırlıyor ve içiriyor. sarrafın keyfi kaçıp hastalanıyor beti benzi sararıyor neşesini yakışıklılığını kaybediyor.ve gitgide çöküyor cariyede sarraftan yavaş yavaş soğuyor uzaklaşıyor. ve bu dertten kurtuluyor. bu mesnevide gerçek aşk ile ilgili hikaye bence bu hikayenin anlatmak istediği. aslında bizim içsel dünyamız. cariye beden.padişah akıl. sarraf aşk.ilahi doktorda yad etmek tir.aklın tüm derdi bedenin isteklerini yerine getirmektir.ve onu tehlike ve sıkıntılardan korumak ve esirgemektir.

  • akp

    21.08.2013 - 22:46

    AKP denilince aklıma uzaylılar geliyor :))
    uzaylı filmleri vardır.uzaylılar dünyaya gelirler. dünyalılara benzemezler ama şekil değiştirme yetenekleri sayesinde dünyalılara benzer olurlar. ve bi süre sonra dünyalıların arasına karışırlar dünyayı ele geçirme planlarını bazı dünyalılarında yardımıyla uygulamaya koyarlar ben akp lileri böyle görüyorum.sanki başka bi yerden gelmiş türkiyeyi ele geçirmişler gibi. andımızı yasakladılar. bu yılki ders kitaplarında atatürk resmi yokmuş. istiklal marşıda yokmuş bugünkü gazetelerden okuyorum
    bayramlarımız yasak yada kutlanmıyor. devlet binalarından t.c ler kaldırılıyor. bayramlarda atatürk büstlerine çelenk koyanlara ceza veriliyor. güneydoğuda savaşmış kahraman olmuş subaylarımız zindanlarda. yani akp biz seciyoruz ama sanki bizden değiller gibi. vallahi akp denilin ce aklıma hep dünyayı işgal etmeye gelmiş uzaylı filmleri geliyor :)))

  • metafor

    16.08.2013 - 15:46

    mevlana derki
    sırat köprüsü kıldan ince kılıçtan keskindir benimse üstüne binalar kurasım gelir der.aslında bu bi mecazdır. metefordur.meteforlarsa aynı corafi bi bölgenin haritası gibidir nasılki hiç bilmediğiniz bi yerde elinizde o bölgenin haritası varsa ve siz o haritayi doğru okuyabilirseniniz o bölgeyi az çok billirsiniz. yolunuzu bulursunuz.mecazlarda aynı harita gibidir.meleküt alemin de yazmışım arabinin yazdıklarını ikinci tecelli ikinci taayyün derken bi bölgenin corafi yapısının haritası gibi bi durumunu tarif ettiğini düşünüyorum.

  • mevlana

    16.08.2013 - 11:50

    Rüzgar ateş için neyse, ayrıIık da aşk için odur.Eğer aşk küçükse söndürür, büyükse daha da kuvvetIendirir.

    Mevlana

  • mevlana

    15.08.2013 - 08:34

    Nefsin ejderhadır. ÖIdü sanma, uykuya daIar o. Dertten eIine fırsat düşmediği için uyur. Derdin bitince çıkar hemen. Hüner; dertsizken de nefsi uykuda tutmadadır.
    mevlana

  • rockefeller

    14.08.2013 - 00:56

    ATATÜRK yüzünden türkiye ile ilgili planlarımızda 50 yıllık bi gecikme oldu demiştir.

  • zaman

    13.08.2013 - 00:45

    evet zamanı hissedip algılarsak zamanı tanırız. ve zamanın tüm sıfatlarını öğrendiğimizde de neyi nasıl yaptığını anlarız. mesela yakın bi arkadaşımızı iyi tanırız ne zaman nasıl hareket edeceğini hangi durumlarda nasıl davranışlar sergileyeceğini biliriz zamanıda o yakın arkadaşımız gibi tanırsak zamanında hangi durumlarda nasıl davranışlar sergileyeceğini biliriz ve o zaman onunla neler yapıp neler yapamayacağımızıda biliriz

  • kirli alan fotoğrafçılığı

    13.08.2013 - 00:40

    yaklaşık 10 yıl önce lapsekinin illasköyünde güreş devesi olan sert mizaçlı bi adam devesinin bakımını yaparken deve kolunu omuzunun hizasından ısırıp kopartıyor. hastaneye kaldırıyorlar. ameliyat yara kapatılıyor kol dikilmiyor ne hikmetse bende sebebini sormadım. sadece kulaktan kulağa yayılan devecinin olmayan kolundaki parmağının sızladığını söylediğini duymuştum. çok enteresan gelmişti olmayan kolun parmağındaki tırnak sızlarmı. sonra bi gün torununa sordum dedenin kopan kolundaki parmağının tırnağı sızlıyormuş doğrumu bu diye.gülümsedi. ve ekledi. daha hastaneden çıkmadan amaliyattan sonraki günlerde dedesinin baş ucundayken parmaklarının arasının kaşındığını parmaklarının arasını kaşımasını istemiş baştan çok şaşırdığını ama kolun yokki diyemediğini gözlerinin dolduğunu ve elini battaniyenin altına sokup yatağı kaşıdığını dedesinin de güzel kaşımadığı için ona sövdüğünü anlattı bana.

Toplam 396 mesaj bulundu