bütün kelimeler sihirlidir.hıımm hava karardıktan sonra dümdüz bir caddeyi aydınlatan sıra sıra dizili sokak lambalarını düşünün. ben kelimeleri o sokak lambalarına benzetirim.nasıl sokak lanbaların ışığı elektiriğin bi yansımasıysa kelimeler de işte böyle bi yansımaya benzer nedenlerden varlar. Hak Sübhanehu ve Teala, sonsuz sayıdaki Güzel İsimleri’nden dolayıdır ki, bu İsimleri’nin aynlarını görmeyi diledi, der muhittin arabi.yani şöle bi mana çıkartıyorum yani önce isimler yaratıldı ve isimlerin taplayıcılığında dediğimiz sıfatlar bilgi denizi (şöyle düşünün isminiz ve soy isminiz ve sizi çok iyi tanıyan çevrenizde insanların sizi tarif ettiğini düşünün işte sizin isminiz ve sizin hakkınızdaki tüm bilgiler) sonra madde oluştu demek istiyor böyle bişey nasıl olabilir önce bilgi ve o bilginin isimlerin toplayıcılığı sonra maddesel yapı aslında bunun tam tersi olmalı gibi geliyor insana.ama şöyle düşünürsek pazardan bir kilo domates alıyoruz bir kiloyu dometesin ağırlığı olarak algılıyoruz aslında domatezlere yerçekiminin uyguladığı kuvvet domatesin ağırlığı olarak algıladığımız şey.yani çok emin olduğumuz durumlarda bile gerçeği farklı algılıyoruz.lafı uzatmayalım tüm kelimeler sihirlidir.
yağmur fark tır. desem ne alaka desiniz.benden farklı düşündüğünüz için bu kelimeler doğar içinizden.ısı farklılıklarından da yağmur yaratılır. bizim içimizden doğan kelimede yağan yamurda alemlerin rabbi olan allah tarafından farklarla yaratılmış olduğuna göre. alemlerin rabbi olan allahı bilmek için kendimizi bilmemiz gerekiyor.peygamber efendimiz ilk yağmur yağmaya başladığınında başındaki sarığını çıkartırmış.
dervişin biri siret ve suret bilgisini geliştirmek için yollara düşmüş suriye den çıkıp bütün arabistanı dolaşmış siret konusun da bilgi sahibi olan alim kişilerin sohpetlerine katılmış dergahlarına misafir olmuş ve dört beş yıl sonra siret konusunda aldığı bilgilerin yeterli olduğuna kanaat getirmiş memleketinin yolunu tutmuş ve dönüş yolunda bi akşam üzeri bi köyden geçerken evin birinin kapısını çalmış ev sahibine uzak diyarlardan geliyorum eşeğim aç ve yorgun ve bende aç ve yorgunum bizi misafir edermisin demiş ev sahibide tabi amca buyur demiş dervişi içeri almış önüne sofra kurmuş eşeğini dama bağlamış önüne yem koymuş yatma vaktide dervişe yatacak yer göstermiş sabah olduğunda yine devişin önüne kahvaltı koymuş eşeğine yem vermiş su vermiş derviş kahvaltıdan sonra dama gitmiş eşeğini çözmüş eyvallah deyip yola cıkacaken allah allah buzamana kadar siret ilmi konusunda öğrendiğim bilgilere göre bu adam mavi gözlü çıkık alınlı ve daha birkaç özelliğe göre bu adam iyi birisi olmamalı cimri paragöz içten pazarlıklı biri olmalı diye düşünüyormuş ve ama bu adam iyi biri bunca zamanı ve emeği boşu boşunamı harcadık diye düşünürken evin sahibi hey amaca hemen nereye gidiyorsun daha ücretini ödemedin demiş derviş saf saf bakarken ev sahibi devam etmiş söze akşam geldin yorgun argın eşeğini dama bağladım önüne yem koydum su verdim sana sofra kurdum temiz yatak verdim sabahleyin yine önüne sofra kurdum eşeğini yine besle dim şu kadar para vericeksin dediğinde derviş gülümseyerek ev sahibin istediği parayı verirken ev sahibi daha senin için harcadığım onca zamanın parasınıda istemiyorum diye söylenmiş.derviş eşeğine binmiş şükürki bunca zaman boşuna dolaşmamışız diye söylenmiş kendi kendine. soğun havaya havanında suya nüfüz edip suyu sıvı halinden taş gibi sert buz haline getirmesi gibi siret te surete nüfüz ederek surete şekil verir.
elektronun tünel leme gibi bi yeteneği var yani zamanı bile delip geçebiliyor.biz insanlar elektronun bu yeteneğini hissedebilirsek bizde zamanın ötesine geçebiliriz diye düşünüyorum.
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur. insan hayatının sonunda öbür dünyaya göçtükten sonrada değişim devam etmelidir ve o alemdede değişimini tamamladıktan sonra oradanda başka bi aleme geçecek tir. çünkü enerjinin korunma kanunu ve daimi oluşum gereği neyi gerektiriyorsa o gerçekleşecektir diyorum.
maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
mevlana
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur.
bakınız yukarıdaki satırları islam dininin iki önemli alimi iki önemli piri yazmış.bu satırlar sizce evrimle çelişiyormu.yoksa evrimi destekliyormu?
hem evrim olmazsa ölümden sonraki hayatın varlığını nasıl bi bilginin üzerine inşa edicez. diye düşünüyorum.
venüs otu bazan da kız otu derler. hem geniş yapraklı hemde dar yapraklı bitki özelliği gösterdiği için sellektif ilaçlarla yani secici herpisit ilaçlarla yok edilmesi zor bi bitki özelliklede çeltik tarlalarında büyük sorun yaratır ürün kaybına neden olur. aynı çimene benzer ama yaprakları yağlıymış gibi gözükür.kısaca başbelası bi ot.
madde dünyasında su hayattır. mana aleminde sevgi hayattır. işin en şaşırtıcı tarafıda. ateş hava su ve topraktan başlayan yaşam. tümüyle sevginin ve zıttının kurallarına göre şekillenir. sevginin kuralları matematiğin kurallarında bile var.
bugün size saf sevgiyi anlatıcam. ve bişeyi anlatabilmek için bi benzetmeden faydalanıcam. ve sizi bi düşünce deyine davet ediyorum. elinizde bi tabanca var ve karşınızda beyaz badanalı bi duvar.ve tabancaya iki tane mermi basıyoruz. ve duvara nişanalıyoruz tetikboşluğunu alıp tek el ateş ediyoruz. ve sonra duvarın dibine gidip mermi çekirdeğinin nereye çarptığını buluyoruz duvarda bi darp izi olmalı. sonra mermi çekirdeğinin duvara batmadığını varsayıyoruz ve duvarın dibine düşmüş mermi çekirdeğini buluyoruz sanırım şekli bozulmuş parçaparça bi halde olmalı.sonra tabancadaki atmadığımız ikinci mermiyi çıkartıyoruz. duvara yaklaştırıyoruz. mermi duvara bişey yapmıyor duvarda mermiye bişey yapmıyor. eee demin duvarı bu hale getiren darp yapan mermi değilmiydi hayır değildi mermiyide duvarıda o hale getiren mermi çekirdeğinin hissettiği yük tü mermiyi duvara sevk eden merminin hissttiği yük enerji yani. biz insanlarıda bişeyler yaptıran ağlatan güldüren koşturan hep hissettiğimiz yüklerdir. yani hissettiğimiz duygular hepsi birer enerjidir.tüm hissettiğimiz duygularda özü itibarı ile sevgi ve zıttı yada acı ve zıttından ibarettir.bize sevgi hissini ne hissettiriyorsa onu korumaya çalışırız.biz sevgi duygusunu kime hissettiriyorsak bizide onlar korumaya çalışır.mevlana derki sevgiyi içimize annelerimiz koydu. evet bi bebek annesinden fedakarlık gördükçe sevgiyle bağlanır. annede fedakarlık yaptıkça sevgi ile bağlanır. fedakarlık sadaka demektir. gerçekten ihtiyacı olan birine yardım ettiğimizde sevgi duygusunu hissederiz sadakayı alanda sevgi hisseder gören duyan bilen herkez sevgi duygusunu hisseder. tüm kainatta sevgi üzerine kurulmuştur.
seyrettiğimiz amarikan filmlerinin çoğunda amerikanın çok güçlü yenilmez algısını hissettirme üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.bi nevi psikolajik harekat gibi amerikan film sektörü. ve bu yüzden amerikayla bi çatışma olasılığını bile düşünmek istemiyoruz.türk ordusunu itibarsızlaştırma başlangıcı çuval olayı ile başlar ve bundan sonraki yurt içindede itibarsızlaştırma çalışmalarının da esin kaynağı olur. ve bu yüzden çekingen davranıyoruz diye düşünüyorum bu yüzden amerikan filmlerine bi denetleme getirilmeli. öyle her amerikan filmi elini kolunu sallaya sallaya türk ekranlarına gelememeli. amerikaya ekranlarımızda bu psikolajik savaş imkanı verilmemeli diye düşünüyorum.
maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
mevlana
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur.
bakınız yukarıdaki satırları islam dininin iki önemli alimi iki önemli piri yazmış.bu satırlar sizce evrimle çelişiyormu.yoksa evrimi destekliyormu?
hem evrim olmazsa ölümden sonraki hayatın varlığını nasıl bi bilginin üzerine inşa edicez. diye düşünüyorum.
ŞEYH MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ ADEM KELIMESINDEKI HIKMET-I ILAHIYE Hak Sübhanehu ve Teala, sonsuz sayıdaki Güzel İsimleri’nden dolayıdır ki, bu İsimleri’nin aynlarını görmeyi diledi, veya dilersen şöyle de diyebilirsin: (Varlığının küllî oluşundan dolayı) varlıkla niteleniyor olmaklığıyla, Emr’i (yani, vahidiyet mertebesinde, bütün İlahi İsimlerin aynlarının tecellisini) kendine içkin kılan toplayıcı-varoluşta [kevn-i cami] (yani, İnsan-ı Kâmil’de, İnsan-ı Kâmil’in hakikatinde) Kendi ayn’ını görmeyi ve bu toplayıcı-varoluş’la Kendi sırrını Kendine zahir kılmayı diledi. Çünkü bir şeyin kendini kendinde görmesiyle, kendini kendine ayna olabilecek bir başka şeyde görmesi aynı değildir: Kendini aynada görmek, bakılan yerden yansıyan bir suretin zahir olmasıyla olur. Bu (yansıyan) suretin kendisine zahir olması için, bu yerin (yani, aynanın) olması ve kendisinin bu yere tecelli etmesi gerekir.
Hak bütün bir alemi –yaradılışı kusursuz olmakla birlikte– ruhtan yoksun bir ceset olarak yarattı. Dolayısı ile alem, cilâsız bir ayna gibiydi. Ama, İlahi hükmünün şanı gereği, O hiçbir zaman, üflenen İlahi Nefes olan İlahi Ruh’u kabul etmeyecek bir mahal hazırlamamıştır [tesviye]. Ve Ruh’un kabulü, bu ruhtan yoksun alem suretindeki, daimi tecellinin bitimsiz feyzini kabul etme istidadının açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Böylece, (bu bitimsiz feyzi) kabul-edici [kabil] olan dışında bir şey kalmaz — ki, bu kabul-edici’nin (yani, ayn-ı sabitenin) ortaya çıkışı da Feyz-i Akdes’tendir (yani, ayan-ı sabite, Zat’ın tecellisi yoluyla –Zat’ın Kendine ilişkin ilminin suretleri olarak– ortaya çıktığı için Hak’tan başkası değildir) . Ve başlangıçta ve sonda, her şey O’ndan olduğu gibi, yine her şey O’na döner. İmdi Emr, alem aynasının cilâlanmasını gerekli kılınca, Âdem bu alem aynasının cilâsı ve bu suretin ruhu oldu. FUSUS EL-HIKEM
“Yapmadık,” dedik, inanmadınız. “Gömmedik,” dedik, yine inanmadınız. “Rabbim verdikçe veriyor,” dediniz, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor,” dediniz, bize yine inanmadınız. “Sualtındaydık, deliller dijital, hepsi yalan,” dedik, hiç inanmadınız. “Sonunuzu, hapishane kapılarında ağlattığınız evlatların gözyaşlarıyla, bastonuna tutunarak evladına koşan anaların ahı getirecek,” dedik, oralı olmadınız.
Ne oldu zulmünüzün sonu? Hukuk hepimize lazım mıymış gerçekten? Masumiyet karinesi kitaplarda yazan bir tanımdan çok daha mı fazlasıymış? Evlatlarınızdan mı görmeye başladınız adil düzeninizin sonunu? Sizde mi tadacaktınız hapishane görüş salonlarının soğuk duvarlarını?
Koca bir ömrü aile nedir bilmeden, evladına, eşine, anasına-babasına hasret geçiren insanları, bir günde, hem de tamamen dijital verilere dayanarak, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı ilan ettiniz. “Yalan,” dedik, “Komplo,” dedik inanmadınız. Ne oldu da şimdi, dün altına şahsi arabalarınızı tahsis ettiğiniz savcılar, evlatlarınızın rezilliklerini belgelemek için yatakların üzerine serili dolarlarınızı toplarken hukuk aklınıza geliverdi?
Çok şükür bizim evlatlarımıza onurla bırakacağımız bir ismimiz var. Yıllardır bize layık gördüğünüz hapishane hücrelerinin tek tesellisi, iftiraya uğramanın onuru oldu son olaylarla. Sizin evlatlarınıza bırakacağınız neyiniz var Sayın Bakanlar? “Sakın yetim hakkı yemeyin,” diye diye yetiştirilen biz onurlu Türk subayları, değil bir ayakkabı kutusu, bir çift ayakkabının içini dolduracak parayı biriktiremeden ömrümüzü tükettik. Elbette siz bize reva gördünüz diye, siz dün işinize geldi de cemaatin polis ve savcısıyla anlaştınız diye, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı olacak değiliz. Ama sizler ve evlatlarınız, göz göre göre bu ülkenin insanlarını enayi yerine koydunuz. Gözlerinin içine baka baka insanlara yalan söylediniz.
Yalanlarınız hiç mi ortaya çıkmaz zannettiniz? Madem sırtınızda böylesi bir yumurta küfesi taşıyordunuz, ne diye efelendiniz bunca masum insana Sayın Bakanlar? Hiç birinize hakkımı helal etmiyor ve hepinize bir kez daha hatırlatmak boynumun borcu olsun diyorum. Dün Türk Silahlı Kuvvetlerini esir alan psikolojik harekât bir teğmenle başlamış Genelkurmay Başkanıyla sona ermişti. Bugün hükümeti esir alan psikolojik harekât Bakan oğullarıyla başladı sonu nerede biter onu da siz düşünün artık Sayın Bakanlar.
“Balyoz,” yalandır. “Ergenekon,” yalandır. “Poyrazköy” ve bağlısı davalar külli yalandır. Bu davaların yalan olduğunu ispatlayacak gerçek Türk hâkimleri dışında kimseye ihtiyacımız yoktur. Bizim cemaat-hükümet ekseninde karar vermeyecek fikri ve vicdanı hür Türk hâkimleri tarafından tekrar yargılanmak dışında başka bir derdimiz olamaz. Hiç kimsenin bizi affetmeye hakkı yok. Sizleri ve sülalenizi ise umarım Türk halkı bir gün affeder.
En derin sevgi ve saygılarımla, özgür bir yeni yıl dileklerimle…
ben hayretten ibaretim desem abartmış olmam .herşeyi merak ettim en sonda kendimi merak etmeye başladım . nasıl düşündüğümü duygularımı nasıl oluşturduğumu .nasıl hissettiğimi merak etmeye başladım . daha sonrada hissettiğim duygularımın neler old ...
sihirli kelimeler
16.09.2014 - 23:31bütün kelimeler sihirlidir.hıımm hava karardıktan sonra dümdüz bir caddeyi aydınlatan sıra sıra dizili sokak lambalarını düşünün. ben kelimeleri o sokak lambalarına benzetirim.nasıl sokak lanbaların ışığı elektiriğin bi yansımasıysa kelimeler de işte böyle bi yansımaya benzer nedenlerden varlar. Hak Sübhanehu ve Teala, sonsuz sayıdaki Güzel İsimleri’nden dolayıdır ki, bu İsimleri’nin aynlarını görmeyi diledi, der muhittin arabi.yani şöle bi mana çıkartıyorum yani önce isimler yaratıldı ve isimlerin taplayıcılığında dediğimiz sıfatlar bilgi denizi (şöyle düşünün isminiz ve soy isminiz ve sizi çok iyi tanıyan çevrenizde insanların sizi tarif ettiğini düşünün işte sizin isminiz ve sizin hakkınızdaki tüm bilgiler) sonra madde oluştu demek istiyor böyle bişey nasıl olabilir önce bilgi ve o bilginin isimlerin toplayıcılığı sonra maddesel yapı aslında bunun tam tersi olmalı gibi geliyor insana.ama şöyle düşünürsek pazardan bir kilo domates alıyoruz bir kiloyu dometesin ağırlığı olarak algılıyoruz aslında domatezlere yerçekiminin uyguladığı kuvvet domatesin ağırlığı olarak algıladığımız şey.yani çok emin olduğumuz durumlarda bile gerçeği farklı algılıyoruz.lafı uzatmayalım tüm kelimeler sihirlidir.
faiz
10.09.2014 - 09:46eskiden haramdı :))
sigara
22.08.2014 - 00:32bıraktım gitti.
yağmur
11.08.2014 - 20:37yağmur fark tır. desem ne alaka desiniz.benden farklı düşündüğünüz için bu kelimeler doğar içinizden.ısı farklılıklarından da yağmur yaratılır. bizim içimizden doğan kelimede yağan yamurda alemlerin rabbi olan allah tarafından farklarla yaratılmış olduğuna göre. alemlerin rabbi olan allahı bilmek için kendimizi bilmemiz gerekiyor.peygamber efendimiz ilk yağmur yağmaya başladığınında başındaki sarığını çıkartırmış.
siret
30.07.2014 - 20:46dervişin biri siret ve suret bilgisini geliştirmek için yollara düşmüş suriye den çıkıp bütün arabistanı dolaşmış siret konusun da bilgi sahibi olan alim kişilerin sohpetlerine katılmış dergahlarına misafir olmuş ve dört beş yıl sonra siret konusunda aldığı bilgilerin yeterli olduğuna kanaat getirmiş memleketinin yolunu tutmuş ve dönüş yolunda bi akşam üzeri bi köyden geçerken evin birinin kapısını çalmış ev sahibine uzak diyarlardan geliyorum eşeğim aç ve yorgun ve bende aç ve yorgunum bizi misafir edermisin demiş ev sahibide tabi amca buyur demiş dervişi içeri almış önüne sofra kurmuş eşeğini dama bağlamış önüne yem koymuş yatma vaktide dervişe yatacak yer göstermiş sabah olduğunda yine devişin önüne kahvaltı koymuş eşeğine yem vermiş su vermiş derviş kahvaltıdan sonra dama gitmiş eşeğini çözmüş eyvallah deyip yola cıkacaken allah allah buzamana kadar siret ilmi konusunda öğrendiğim bilgilere göre bu adam mavi gözlü çıkık alınlı ve daha birkaç özelliğe göre bu adam iyi birisi olmamalı cimri paragöz içten pazarlıklı biri olmalı diye düşünüyormuş ve ama bu adam iyi biri bunca zamanı ve emeği boşu boşunamı harcadık diye düşünürken evin sahibi hey amaca hemen nereye gidiyorsun daha ücretini ödemedin demiş derviş saf saf bakarken ev sahibi devam etmiş söze akşam geldin yorgun argın eşeğini dama bağladım önüne yem koydum su verdim sana sofra kurdum temiz yatak verdim sabahleyin yine önüne sofra kurdum eşeğini yine besle dim şu kadar para vericeksin dediğinde derviş gülümseyerek ev sahibin istediği parayı verirken ev sahibi daha senin için harcadığım onca zamanın parasınıda istemiyorum diye söylenmiş.derviş eşeğine binmiş şükürki bunca zaman boşuna dolaşmamışız diye söylenmiş kendi kendine. soğun havaya havanında suya nüfüz edip suyu sıvı halinden taş gibi sert buz haline getirmesi gibi siret te surete nüfüz ederek surete şekil verir.
amerika
18.07.2014 - 02:18israil in badigardı
zaman
15.07.2014 - 22:27elektronun tünel leme gibi bi yeteneği var yani zamanı bile delip geçebiliyor.biz insanlar elektronun bu yeteneğini hissedebilirsek bizde zamanın ötesine geçebiliriz diye düşünüyorum.
doğru
07.07.2014 - 01:23yay ın doğruluğu eğri oluşundan anlaşılır.
evrim teorisi
04.07.2014 - 22:32muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur. insan hayatının sonunda öbür dünyaya göçtükten sonrada değişim devam etmelidir ve o alemdede değişimini tamamladıktan sonra oradanda başka bi aleme geçecek tir. çünkü enerjinin korunma kanunu ve daimi oluşum gereği neyi gerektiriyorsa o gerçekleşecektir diyorum.
evrim teorisi
04.07.2014 - 22:19maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
mevlana
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur.
bakınız yukarıdaki satırları islam dininin iki önemli alimi iki önemli piri yazmış.bu satırlar sizce evrimle çelişiyormu.yoksa evrimi destekliyormu?
hem evrim olmazsa ölümden sonraki hayatın varlığını nasıl bi bilginin üzerine inşa edicez. diye düşünüyorum.
topalak
13.06.2014 - 23:24venüs otu bazan da kız otu derler. hem geniş yapraklı hemde dar yapraklı bitki özelliği gösterdiği için sellektif ilaçlarla yani secici herpisit ilaçlarla yok edilmesi zor bi bitki özelliklede çeltik tarlalarında büyük sorun yaratır ürün kaybına neden olur. aynı çimene benzer ama yaprakları yağlıymış gibi gözükür.kısaca başbelası bi ot.
evrensel saf sevgi
09.05.2014 - 02:14madde dünyasında su hayattır. mana aleminde sevgi hayattır. işin en şaşırtıcı tarafıda. ateş hava su ve topraktan başlayan yaşam. tümüyle sevginin ve zıttının kurallarına göre şekillenir. sevginin kuralları matematiğin kurallarında bile var.
evrensel saf sevgi
09.05.2014 - 01:42bugün size saf sevgiyi anlatıcam. ve bişeyi anlatabilmek için bi benzetmeden faydalanıcam. ve sizi bi düşünce deyine davet ediyorum. elinizde bi tabanca var ve karşınızda beyaz badanalı bi duvar.ve tabancaya iki tane mermi basıyoruz. ve duvara nişanalıyoruz tetikboşluğunu alıp tek el ateş ediyoruz. ve sonra duvarın dibine gidip mermi çekirdeğinin nereye çarptığını buluyoruz duvarda bi darp izi olmalı. sonra mermi çekirdeğinin duvara batmadığını varsayıyoruz ve duvarın dibine düşmüş mermi çekirdeğini buluyoruz sanırım şekli bozulmuş parçaparça bi halde olmalı.sonra tabancadaki atmadığımız ikinci mermiyi çıkartıyoruz. duvara yaklaştırıyoruz. mermi duvara bişey yapmıyor duvarda mermiye bişey yapmıyor. eee demin duvarı bu hale getiren darp yapan mermi değilmiydi hayır değildi mermiyide duvarıda o hale getiren mermi çekirdeğinin hissettiği yük tü mermiyi duvara sevk eden merminin hissttiği yük enerji yani. biz insanlarıda bişeyler yaptıran ağlatan güldüren koşturan hep hissettiğimiz yüklerdir. yani hissettiğimiz duygular hepsi birer enerjidir.tüm hissettiğimiz duygularda özü itibarı ile sevgi ve zıttı yada acı ve zıttından ibarettir.bize sevgi hissini ne hissettiriyorsa onu korumaya çalışırız.biz sevgi duygusunu kime hissettiriyorsak bizide onlar korumaya çalışır.mevlana derki sevgiyi içimize annelerimiz koydu. evet bi bebek annesinden fedakarlık gördükçe sevgiyle bağlanır. annede fedakarlık yaptıkça sevgi ile bağlanır. fedakarlık sadaka demektir. gerçekten ihtiyacı olan birine yardım ettiğimizde sevgi duygusunu hissederiz sadakayı alanda sevgi hisseder gören duyan bilen herkez sevgi duygusunu hisseder. tüm kainatta sevgi üzerine kurulmuştur.
dua
24.04.2014 - 01:13allahım beni benden koru ya rabbim.dua ederken rabb a ederiz.duaları kabul eden ismidir allah ın.
amerika
16.04.2014 - 02:00seyrettiğimiz amarikan filmlerinin çoğunda amerikanın çok güçlü yenilmez algısını hissettirme üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.bi nevi psikolajik harekat gibi amerikan film sektörü. ve bu yüzden amerikayla bi çatışma olasılığını bile düşünmek istemiyoruz.türk ordusunu itibarsızlaştırma başlangıcı çuval olayı ile başlar ve bundan sonraki yurt içindede itibarsızlaştırma çalışmalarının da esin kaynağı olur. ve bu yüzden çekingen davranıyoruz diye düşünüyorum bu yüzden amerikan filmlerine bi denetleme getirilmeli. öyle her amerikan filmi elini kolunu sallaya sallaya türk ekranlarına gelememeli. amerikaya ekranlarımızda bu psikolajik savaş imkanı verilmemeli diye düşünüyorum.
İbn Arabî
16.04.2014 - 01:41arabi derki:
bir zerrecik yerrinden kayıp oynasa
alem harab olurdu baştan aşağıya.
evrim
16.04.2014 - 01:37maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
mevlana
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur.
bakınız yukarıdaki satırları islam dininin iki önemli alimi iki önemli piri yazmış.bu satırlar sizce evrimle çelişiyormu.yoksa evrimi destekliyormu?
hem evrim olmazsa ölümden sonraki hayatın varlığını nasıl bi bilginin üzerine inşa edicez. diye düşünüyorum.
İbn Arabî
16.04.2014 - 01:17ŞEYH MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ ADEM KELIMESINDEKI HIKMET-I ILAHIYE Hak Sübhanehu ve Teala, sonsuz sayıdaki Güzel İsimleri’nden dolayıdır ki, bu İsimleri’nin aynlarını görmeyi diledi, veya dilersen şöyle de diyebilirsin: (Varlığının küllî oluşundan dolayı) varlıkla niteleniyor olmaklığıyla, Emr’i (yani, vahidiyet mertebesinde, bütün İlahi İsimlerin aynlarının tecellisini) kendine içkin kılan toplayıcı-varoluşta [kevn-i cami] (yani, İnsan-ı Kâmil’de, İnsan-ı Kâmil’in hakikatinde) Kendi ayn’ını görmeyi ve bu toplayıcı-varoluş’la Kendi sırrını Kendine zahir kılmayı diledi. Çünkü bir şeyin kendini kendinde görmesiyle, kendini kendine ayna olabilecek bir başka şeyde görmesi aynı değildir: Kendini aynada görmek, bakılan yerden yansıyan bir suretin zahir olmasıyla olur. Bu (yansıyan) suretin kendisine zahir olması için, bu yerin (yani, aynanın) olması ve kendisinin bu yere tecelli etmesi gerekir.
Hak bütün bir alemi –yaradılışı kusursuz olmakla birlikte– ruhtan yoksun bir ceset olarak yarattı. Dolayısı ile alem, cilâsız bir ayna gibiydi. Ama, İlahi hükmünün şanı gereği, O hiçbir zaman, üflenen İlahi Nefes olan İlahi Ruh’u kabul etmeyecek bir mahal hazırlamamıştır [tesviye]. Ve Ruh’un kabulü, bu ruhtan yoksun alem suretindeki, daimi tecellinin bitimsiz feyzini kabul etme istidadının açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Böylece, (bu bitimsiz feyzi) kabul-edici [kabil] olan dışında bir şey kalmaz — ki, bu kabul-edici’nin (yani, ayn-ı sabitenin) ortaya çıkışı da Feyz-i Akdes’tendir (yani, ayan-ı sabite, Zat’ın tecellisi yoluyla –Zat’ın Kendine ilişkin ilminin suretleri olarak– ortaya çıktığı için Hak’tan başkası değildir) . Ve başlangıçta ve sonda, her şey O’ndan olduğu gibi, yine her şey O’na döner. İmdi Emr, alem aynasının cilâlanmasını gerekli kılınca, Âdem bu alem aynasının cilâsı ve bu suretin ruhu oldu. FUSUS EL-HIKEM
İlker Başbuğ
08.03.2014 - 20:04'Gözümüz aydın' diyorlar.
İçerdeki son masum insan çıkana kadar bu tebriği kabul etmeyeceğim...!
- İlker Başbuğ
İlker Başbuğ
08.03.2014 - 19:39paşamız selbest.
İlker Başbuğ
08.03.2014 - 19:38beyaz saraya girerken
üzerini arayan yetkiliye
ben TÜRKİYE CUMHURİYETİYİM diyerek
görüşmesini iptal iptal eden kişidir.
adalet
04.03.2014 - 10:50ileri demokrasiden sonra ileri adalete geldi ülkemize.
adalet
04.03.2014 - 10:15at bile sahibine göre kişnermiş :))
türk subayı
28.02.2014 - 12:28“Yapmadık,” dedik, inanmadınız. “Gömmedik,” dedik, yine inanmadınız. “Rabbim verdikçe veriyor,” dediniz, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor,” dediniz, bize yine inanmadınız. “Sualtındaydık, deliller dijital, hepsi yalan,” dedik, hiç inanmadınız. “Sonunuzu, hapishane kapılarında ağlattığınız evlatların gözyaşlarıyla, bastonuna tutunarak evladına koşan anaların ahı getirecek,” dedik, oralı olmadınız.
Ne oldu zulmünüzün sonu? Hukuk hepimize lazım mıymış gerçekten? Masumiyet karinesi kitaplarda yazan bir tanımdan çok daha mı fazlasıymış? Evlatlarınızdan mı görmeye başladınız adil düzeninizin sonunu? Sizde mi tadacaktınız hapishane görüş salonlarının soğuk duvarlarını?
Koca bir ömrü aile nedir bilmeden, evladına, eşine, anasına-babasına hasret geçiren insanları, bir günde, hem de tamamen dijital verilere dayanarak, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı ilan ettiniz. “Yalan,” dedik, “Komplo,” dedik inanmadınız. Ne oldu da şimdi, dün altına şahsi arabalarınızı tahsis ettiğiniz savcılar, evlatlarınızın rezilliklerini belgelemek için yatakların üzerine serili dolarlarınızı toplarken hukuk aklınıza geliverdi?
Çok şükür bizim evlatlarımıza onurla bırakacağımız bir ismimiz var. Yıllardır bize layık gördüğünüz hapishane hücrelerinin tek tesellisi, iftiraya uğramanın onuru oldu son olaylarla. Sizin evlatlarınıza bırakacağınız neyiniz var Sayın Bakanlar? “Sakın yetim hakkı yemeyin,” diye diye yetiştirilen biz onurlu Türk subayları, değil bir ayakkabı kutusu, bir çift ayakkabının içini dolduracak parayı biriktiremeden ömrümüzü tükettik. Elbette siz bize reva gördünüz diye, siz dün işinize geldi de cemaatin polis ve savcısıyla anlaştınız diye, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı olacak değiliz. Ama sizler ve evlatlarınız, göz göre göre bu ülkenin insanlarını enayi yerine koydunuz. Gözlerinin içine baka baka insanlara yalan söylediniz.
Yalanlarınız hiç mi ortaya çıkmaz zannettiniz? Madem sırtınızda böylesi bir yumurta küfesi taşıyordunuz, ne diye efelendiniz bunca masum insana Sayın Bakanlar? Hiç birinize hakkımı helal etmiyor ve hepinize bir kez daha hatırlatmak boynumun borcu olsun diyorum. Dün Türk Silahlı Kuvvetlerini esir alan psikolojik harekât bir teğmenle başlamış Genelkurmay Başkanıyla sona ermişti. Bugün hükümeti esir alan psikolojik harekât Bakan oğullarıyla başladı sonu nerede biter onu da siz düşünün artık Sayın Bakanlar.
“Balyoz,” yalandır. “Ergenekon,” yalandır. “Poyrazköy” ve bağlısı davalar külli yalandır. Bu davaların yalan olduğunu ispatlayacak gerçek Türk hâkimleri dışında kimseye ihtiyacımız yoktur. Bizim cemaat-hükümet ekseninde karar vermeyecek fikri ve vicdanı hür Türk hâkimleri tarafından tekrar yargılanmak dışında başka bir derdimiz olamaz. Hiç kimsenin bizi affetmeye hakkı yok. Sizleri ve sülalenizi ise umarım Türk halkı bir gün affeder.
En derin sevgi ve saygılarımla, özgür bir yeni yıl dileklerimle…
Ali Türkşen
Deniz Kurmay Albay
21 Aralık 2013, Cumartesi
Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi
Toplam 396 mesaj bulundu