Metin Bedir Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • metafor

    11.07.2011 - 16:50

    hayat bir çanak dolusu kirazdır.
    hayat dans etmektir
    ipin ucundayım.
    duvarı aşamıyorum.
    boğuluyorum.
    bunların hepsi metafor dur. bi şeyi bi başka şeye benzeterek anlattığımızda metafor kullanıyoruz demektir.

  • sela

    09.07.2011 - 01:06

    varsayalım şu an sela veriliyor ve sonundada selası verilen kişinin adı söyleniyor. eğer tanıdığınıdığımız biriyse üzülürüz. ama çok sevdiğimiz yakınımız biriyse çok üzülürüz. yani nekadar çok seviyorsak onu kaybettiğimizdede o kadar çok üzülürüz.üzüntümüzün miktarını belirleyen sevginin miktarıdır. aynı nehir yatağında akan iki nehir gibi .

  • edep

    19.06.2011 - 16:43

    ister edepliden ister edepsizden öğrenin ama mutlaka edep hissini keşfedin öğrenin.ama mutlaka o hissi hissedin.ve o hissin içinde hiç pişmanlık yoktur.acelecilik hissi sizden elini ayağını çeker içinizdeki fırtınalar diner,ateşler söner. güven sevecenlik ve sesizlik hissi gelir. diliniz suskunlaşır.konuşmaktan çok susmayı tercih edersiniz.dinlediğiniz şeyi maksimim anlama hissi oluşur.hissettiğiniz karmakarışık duygular öncelik sırasına göre dizilir.akıl kapılkarı ardına kadar açılır.içselleşirsiniz.edep duygusunu hissetmek kolaydırda hep o halde kalmak zordur.mesela bu yazıyı okurken zandalyede otururken ken bile bi yaşlının karşısında oturduğumuz gibi oturursak edep hissini hissederiz.yada bedenini teşhir eden bi kadını gördüğümüzde başımızı edep için çevirdiğimizde allah o hissi veriverir ruhumuza.edep hak ka giden yoldur.

  • Çılgın Proje

    16.06.2011 - 02:59

    idris ağacına kiraz aşılarız. anaç idris ağacıdır ama üzerine aşıladığımız kiraz ağacı olur.badem ağacına erik aşısı vururuz. erik ağacı olur.ve ilk aşılama denemesi edep ile hak halinin birbiriyle aynı olması. farklı köklerden farklı nedenlerden kaynaklansada aslında aynı hal olması bilgisiyle denenmiş ve başarılı olmuştur.yani arada bi benzerlik kurulmuştur.şimdi bende belleğimizin bi özelliği olan yakın bi zamanda bizi çok rahatsız eden acı veren bi anıyı bulanıklaştırıp karanlıklaştırıp muğlak bi hale gerip o anıyı küçültüp uzaklaştırdığımızda.yani sublamonitöleriyle oynadığımızda yani görsel işitsel kokusal ve tatsal girdileriyle oynadığımızda. kısaca belleğimizin uzak bi noktasına gönderdiğimizde bizi eskisi rahatsız etmicektir. ve belleğimizin bu yapısına benzer mekanik bi yapı oluşturulup uçan bi araç yapıla bileceğini düşünüyorum.helikopter gibi uçan ama pervanesi kanatları olmayan bi araç yapılabileceğini düşünüyorum.var olan tüm araçlar hep bişeyleri geri iter arabaların tekerleri yolu geri iter ileri gider gemilerin pervaneleri suyu geri iter ileri gider.uçaklar helikopterler havayı geri iter ileri gider. benim düşündüğümse hiç bişeyi geri itmeden ileri giden bi vasıta. içsel bi yapı yani.düşünüyorum eğer bu purejem gerçekten yapıla bilirse. yollara ihtiyaç kalmıcak köprülere ve en önemliside. şehirlerde ki trafik sorunu bitecektir.çılgın poreje cılgın olmalı.çılgın puroje diye ortaya attıkları fikiri bizim mahallenin çocukları her yamurdan sonra biriken kumlardan ne ne barajlar ne ne setler ne tüneller yapıyorlar :) .umarım bi otomobil firması beni bulur.ve iletişim kurar.

  • domates

    04.06.2011 - 18:08

    temmuz ayında pahalı ağustos sonlarından itibarende ucuzlucak gibi duruyor.

  • kiraz

    04.06.2011 - 18:02

    sanırım bu sene kiraz hiç ucuzlamıcak.

  • 12 HAZİRAN

    04.06.2011 - 17:57

    türkiye nin kader seçimleri var ama kimse tek satır bişey yazmıyor. ne kadar tuhaf.

  • dalga

    21.05.2011 - 05:19

    kainatta var olan maddeye yada nesneye bi dalga eşlik eder maddenin kütlesi ne kadar büyükse dalga boyu okadar kısalır madde ne kadar küçükse dalga boyu okadar genişler. ve kainatın her yerinde buluna bilir der kuantum bilgileri.buna paralel olarakda büyük din velilerimiz içmizdeki benlikten egolardan kurtulursak yani kısaca hiçlik makamına ulaşırsak yani küçüldükçe büyümek. derler. yani bi paralellik var gibi.

  • derin devlet

    19.05.2011 - 00:49

    yetki makam sıtatü sahibi olan insanların memleketin gidişatından endişe duyduklarında bu memleketin hali ne olucak nereye gidiyoruz. ülkem tehlikede gibi endişelerle harekete geçip insiyatif alma duygusudur. geriside teferruattır.

  • bellek

    19.05.2011 - 00:40

    belleğin birkaç çalışma biçiminden biri hatırlamak istediğimiz bilgilerin bir konu anlatmasıdır. ve en zor hatırlananlar rakkamlardır.çünkü rakkamların duygusal yoğunlu çok azdır. örnek veriyorum. bi telefon numarasını bidaha hiç unumayacağınız biçim de kaydetmek için rakkamlara bi konu dizini ile kaydetmektir mesela 55 yaşlarında bi adam edirne garajında 19 numaralı peronda pılakasının son numarası 87 arabanın 21 nolu koltuğuna bilet almış biçiminde bi konuyla kaydedersek bidaha ömrümüz boyunca bu tlefon numarasını hiç biyere yazmadan hatırlarız. şimdi yazdığımız numaraları toparlıyalım bütün tlefon numaraları 05 le başlıyor 55 yaşındaki adam edirnenin pilaka numarası 22 ve 19 numaralı peron87 numaralı otobüsün 21 nolu koltuğu şimdi hepsini bi raya getirelim 055522198721 bu numarayı bi konu dizininde belleğimize kaydettiğimizde bidaha hiç unutmayız.rakkamları unuturuz ama bi konu dizini bi sonraki konuyu çağrıştır.rakkamlarıda çağırır belleğimizden bi rakkam fazla koydum bu numaranın içine belki tesadüf eseri birisinin numarasına denk gelir diye.mesela 118 bilinmeyen numaraların bu ara çok reklamı çıkıyor tv lerden mesela biri 118 33 bunumarayı hatırlana bilir hale getirmek için bü sürü reklam veriyorlar çeşitli tonlada ve ritimde müzik eşiliğinde hatırda bırakmak için uğraşıyorlar sadece 118 33 diyeceklerine mersinli 118 deyiverseler daha bi hatırlanır duruma gelicektir.ve bidahada hatırdan hiç çıkmıyacaktır.yani bilinen bişeyle rakkamı ilişkilendirmek.

  • inanç

    19.05.2011 - 00:06

    inanç: olumlu yada olumsuz emin olma hissidir.

  • mustafa kemal atatürk

    20.01.2011 - 00:03

    ATATÜRKÜN AFYON SUBAY GAZİNOSUNDA SUBAYLARA HİTABEN YAPTIĞI KONUŞMA:Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle İle mülahaza etmekle yetineceğim.

    Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını İmhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
    Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

    Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imadır

    İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

    Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. orduyu imha etmek için, mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

    Bu hakikat karsısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

    Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim İle karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki İmanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır.

    Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu İçin lazım olduğunu söylediğim kaynak ki milletin vicdanı imanıdır mevcuttur. Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; 'ordunun ruhu subaylardır.' O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak İstenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

    Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle, giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

    Hayatında bir an olsa hile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak İçin bir çaresi vardır. Şercimi korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır.

    Dolayısıyla subay için 'ya istiklâl. ya ölüm' vardır Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız! ”

Toplam 396 mesaj bulundu