Metin Bedir Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • kirli alan fotoğrafçılığı

    13.08.2013 - 00:21

    Sözkonusu fotoğrafların yaşayan her şeyin muhtevasında 'yaşam gücü' bulunduğunun ya da 'aura'nın varlığının fiziksel kanıtı olduğunu belirten Kirlian, böylece, kendi metodu ile, öteden beri okültistlerin ve teozofların varlığını ileri sürdükleri, canlı bedenlerini sarmalayan, nadir vakalar haricinde gözle görülemez olan aura’nın varlığını kanıtlamış olduğunu iddia etmiştir. Kirlian fotoğrafçılığının ünlü olduğu yönlerden biri de insan vücudundaki akupunktur noktalarını işaret edebilmesidir. Bu iddiayı doğrulamak için yapılan deneylerden en ilginci, bir bitki yaprağının bir kısmı kesilse de, kirlian fotoğraflarında yaprak sanki kesilmemiş gibi, yaprağın bir bütün halinde ışınımının devam etmiş olmasıdır. Bu da, Semyon Kirlian’a göre fotoğraflardaki ışınım görüntülerinin önceden bilinen fiziksel etkenlerden kaynaklanmadığını ortaya koyan açık bir kanıttır. Bu tür 'kanıtlar' neden metal paraların dahi 'aura'sının olduğunu açıklayamadıkları için bilimsel çevrelerde kabul görmezler.
    vikipedi den alıntı.

  • kirli alan fotoğrafçılığı

    13.08.2013 - 00:20

    1939'dan sonra Kirlian'ın buluşu daha önceleri 'elektrografi', 'elektrofotoğrafi' adlarıyla bilinen tekniğin yeniden tanınmasını sağladı. Fikrin temeli (ki kuru fotoğraf kopyalamayı mümkün kılmıştır) 1777'ye kadar erken bir zamanda George Christoph Lichtenberg tarafından atılmıştır. Bu alanda daha sonra çalışmalarda bulunan, aralarında Nikola Tesla'nın da olduğu bilimadamları 19-20'nci yüzyıllarda bu etkiyi daha derinlemesine incelemişlerdir. Ama Kirlian, bu araştırmayı seleflerinden daha ileriye götürmüştür. O dönemdeki bilim adamlarından bazıları kirlian fotoğrafçılığında sözkonusu olan güce “kirlian enerjisi” adını, bazı Rus ve Çekoslavak bilim adamları (Dr. Zdenek Rejdak) ise “biyoenerji” adını vermiştir. Fakat 1940’lı ve 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde aura’ya veya enerji-beden’le ilgili verilerin yeterli olmayışından dolayı, kirlian cihazı ününe ancak 1960’larda, yine Sovyet bilim adamlarının çalışmalarıyla kavuşmuştur. Kirlian fotoğrafçılığı yöntemi Kazakistan devlet üniversitesi’nce 1968’de yayımlanan “Kirlian Etkisi’nin Biyolojik Mahiyeti” adlı çalışmayla bilim dünyasına sunulmuştur. Bu çalışmaların Batı’ya tanıtılması ya da bu konunun Batı’da popüler hale gelmesi ise Sheila Ostrander ve Lynn Schroeder adlı araştırmacı yazarların 1978’de yayımladıkları kitapla gerçekleşmiştir.
    vikipedi den alıntı.

  • YÜREK, GÖNÜL, KALP

    12.08.2013 - 23:11

    insanda yürek gönül kalp neyse.
    insanlıkta basın medya kamuoyu çok benzerlikleri vardır.

  • YÜREK, GÖNÜL, KALP

    12.08.2013 - 22:38

    mesnevi:gönül mü tanrı dır tanrımı gönül?

    Çinliler “ Biz daha mahir ressamız, dediler. Rum halkı da dedi ki: “ Bizim maharetimiz daha üstündür.” Padişah “Sizi imtihan edeceğim; bakalım hanginiz davasında haklı” dedi. Çinlilerle Rum diyarı ressamları hazırlandılar; Rum diyarı ressamları ilimlerine daha vakıf kişilerdi.
    Çin ressamları “ Bize bir hususi oda verin, bir oda da sizin olsun” dediler. Kapıları karşı karşıya iki oda vardı. Bir tanesini çin ressamlar aldı. Öbürünü de Rum ressamları. Çinliler, padişahtan yüz türlü boya istediler. Yüce padişah bunun üzerine hazinesini açtı. Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekteydi.

    Rum ressamları “ Pas gidermekten başka ne resim işe yarar, ne boya! ” dediler. Kapıyı kapatıp duvarı cilalamaya başladılar. Gök gibi tertemiz, saf ve berrak bir hale getirdiler. İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyi. Renk bulut gibidir. Renksizlikse ay. Bulutta parlaklık ve ziya görürsen bil ki yıldızdan aydan ve güneştendir.

    Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de yaptıkları resimlerin güzelliğine sevinmekteydiler. Padişah kapıdan içeri girip odadaki resimleri gördü. Hepsi akıldan, idrakten dışarı, fevkalade güzel şeylerdi.

    Ondan sonra Rum ressamlarının odasına gitti. Bir Rum ressamı, karşı odayı görmeye mani olan perdeyi kaldırdı. Öbür odada Çin ressamlarının yapmış oldukları resimlerle nakışlar, bu odanın cilalanmış duvarına vurdu. Orada ne varsa burada daha iyi göründü; resimlerin aksi, adeta göz alıyordu.

    Oğul Rum ressamları sofilerdir. Onların; ezberlenecek dersleri kitapları yoktur. Ama gönüllerini adamakıllı cilalamışlar, istekten, hırstan, hasislikten ve kinlerden arınmışlardır. O aynanın saflığı, berraklığı gönlün vasfıdır. Gönle hadsiz hesapsız suretler aksedebilir. Gaybın suretsiz ve hudutsuz sureti, Musa’nın gönül aynası da parlamış, koynuna sokup çıkardığı elde görünmüştür.

    O suret göğe, arşa, ferşe, denizlere, ta en yüce gökten, denizin dibindeki balığa kadar hiçbir şeye sığmaz. Çünkü bütün bunların hududu, sayısı vardır. Halbuki gönül aynasının hududu yoktur. Burada akıl, ya susar, yahut şaşırıp kalır. Sebebi de şu: Gönül mü Tanrı’dır, Tanrı mı gönül?

    Hem sayılı hem sayısız olan (hem kesrete dalan, hem vahdeti bulan) gönülden başka bir nakşın aksi geçip gider, ebedi değildir. Fakat ezelden ebede kadar zuhur ede gelen her yeni nakış, gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecilli eder.

    Gönüllerini cilalamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler. Onlar, ilmin kabuğundaki nakşı bırakmışlar, Aynel yakin bayrağını kaldırmışlardır. Düşünceyi bırakmışlar, aşinalık denizini bulmuşlar, bilişikte yok olmuşlardır.

    Herkes ölümden ürker, korkar. Bu kavimse ona bıyık altından gülmektedir. Kimse onların gönlüne galip gelmez. Sedefe zarar gelir, inciye değil.

    Onlar fıkhı ve nahvı terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir. Sekiz cennetin nakışları parladıkça onların gönül levhine vurur, orada tecelli eder. Tanrı’nın doğruluk makamında oturanların, orasını yurt edinenlerin derecesi; arştan da yücedir, kürsüden de, boşluktan da!
    mevlana

  • mevlana

    12.08.2013 - 01:24

    AkIım her gün tövbe eder.Nefsim her an tövbemi bozar. Arada kaImış bîçareyim. İyi ki Senin kapın var
    Mevlana

  • zaman

    12.08.2013 - 00:50

    şöyle bi bilgi vereyim size
    bi kahramanlık hikayesini yanınızda anlatırlar dinlersiniz öğrenir bilirsiniz.
    yada o kahramını gözlerinizle görüp izler şahit olursunuz o kahramanlık hikayesine bilirsiniz.
    yada o kahraman siz olur o kahramanlığı siz yaparsınız o kahramanın hissettiklerini siz hissedersiniz.en makbul olan budur en gecerli olan da bu yoldur.
    mutlu olursunuz mutluluğu hissedersiniz iliklerinize kadar.bilmek yetmez hissetmek gerekli.zamanıda hissetmek gerekli zaman olmak gerekli hissedebilmek için nasıl sevgiyi hissettiğimizde fedakar merhametli oluyorsak hiç düşünmeden bile sevginin gerekleri ilham olur. yani sevginin gerekleri ilham oluyorsa içimize zamanıda hissettiğimizde onun hakkındaki hisler ve bilgiler ilham olur içimize

  • zaman

    12.08.2013 - 00:48

    suyun katı sıvı gaz hali olduğu gibi nesnenin de kütle ve enerji hali olduğu gibi zamanında hallerinin ola bileceğini benzetme ilmiyle bilmediğimiz bişeyi bildiğimiz bişeyle arada benzerlik kurarak onun hakkında bilgilere ulaşılabileceğini düşünüyorum

  • zaman

    12.08.2013 - 00:45

    zamanı hissedebilmek için ladün ilminden yani benzetme ilminden faydanalınılabileceğini düşünüyorum

  • hissetmek

    09.08.2013 - 01:09

    hisseden hissettiği hissettiren
    aksiyonla reaksiyonun arasında olan
    yani mektup gibi bi durum mektubu yazan var okuyan var.
    birde mektup var. mektup burda hissedilen. gibi bi benzetme kurulabilir durumu anlatmak için.

  • yarın

    07.08.2013 - 09:47

    bugün her kim gördü yarın
    gören onlardır yarın
    (muhittin arabi)

  • hareketi milliye

    07.08.2013 - 08:32

    hareketi milliye; tarihten öğrendiğimiz bütün büyük hareketlere benzer bu harekete kalkan istiklal harbini yapan türk ordusu silahlanmış bir millettir.

  • hallac-ı mansur

    05.08.2013 - 10:00

    hallacı mansur. muhittin arabi şemsi tebrizi bu üç alimin kaderi aynı üçüde o günün güç sahibi yobazları tarafından katledilmiş veliler. sırf muhittin arabi 600 yüze yakın eser bırakmıştır.ve günümüze o yobaz takımlarından geleceği aydınlatan hiç bişey kalmamıştır. ve yok olup gitmişlerdir bugüne şekil veren yine arabi mevlana hallacı mansurdur. ve gelecektede insanların içsel dünyalarını duygu ve hislerini yine onlar şeklendirmeye devam ederek hep varolacaklardır.

  • türk subayı

    01.08.2013 - 03:35

    bundan yıllar önce uluderede askerim.sivil subay ismail hakkı yüzbaşı bide şöförü ahmet var arasıra bizim birliğe gelir birkaç gün kalır giderlerdi ismail hakkı yüzbaşı sarışın suskun ellerini arkasına bağlar sesizce dağlara doğru baktığı biçiminde hatırlıyorum. şöförü ahmetse çok gevezeydi :)) bigün duydukki ismail hakkı yüzbaşı silopi deyken komanda timi pusuya gider ismail hakkı yüzbaşı bu gece kritik çocukları yanlız bırakmıcaktık der ve birkaç rütbeli şöförü ahmeti ve birkaç da komanda alıp araçla intikal eder.yol bitincede yayan intikale devam ederler bu arada komanda timi ile telsizle ileteşim kurmak isterler ama komandalar ses duymuş ve dinleme yapmak için telsizlerini kapatmışlardır. ve dinleme yaptıkarı seslere ateş ederler ve onlar ismail hakkı ve diğer askerlerdir. ve ismail hakkı yüzbaşı ve birkaç asker daha orada hayatlarını kabetmişlerdir.ve şehit olmuşlardır. askerlerini tehlikeli durumda yanlız bırakmamak için onlarla birlikte olmak için hayatlarını riske atmışlar ve feda etmişlerdir.allah rahmet eylesin nur içinde yatsınlar.

  • hissetmek

    30.07.2013 - 01:00

    bedenimiz ve hissettiklerimiz.ikisi bir bütündür.ve hissedilenin delilide söz ve haldir.

  • hissetmek

    29.07.2013 - 17:29

    bundan yıllar önce belediye otobüsünden elimde yeni aldığım video ile henüz inmiştim karşıdaki kahvenin yan duvarında 8 - 10 kişilik bi kala balık vardı.merak ettim omuzların üzerinden bende neye bakıyor bunlar diye düşünerek uzattım kafamı bi kurt köpeği bi yol köpeğini boynundan ısırmış ve duvara dayamıştı.hemen elimdeki videoyu yolun karşısındaki marketin mavi tüplerinin üzerine bıraktım.bu esnada kalabalık ta artıyordu.ve yandaki duvarın dibinde ki odunlardan aldım herkez gibi kurt köpeğine atmak için.patlatıyorduk tüm gücümüzle kurt köpeğine odunları ama parlak tüylü güçlü hayvan banamısın demiyordu bu esnada kalabalıkta iyi ce artmış kahve hanelerden çıkan yoldan geçen otobüsten inen tüm herkez toplanmıştı bi düğün kalabalığı kadar olmuştuk.ama bi türlü kurt köpeğine yol köpeğini bıraktıramıyorduk iyice öfkelenmişti kalabalık bu esnada iki yol köpeğide kurt köpeğinin arka ayaklarına yapışmış ısırıyorlardı kurt köpeği çok güçlü adeta yol köpeğinin derisini sırtından çıkaracakmışgibi yol köpeğinin boynundaki deri bi karış uzamış durumdaydı attığımız odunlardan bunalmış olmalı yol köpeği azında kalabalığın içinden çekip aldı ara sokağa girdi iki kapılı bi evin kapısına dayadı yine. yol köpeğini.odunlarada yaklaşmıştı daha çabuk ala biliyorduk odunlardan paldır küldür kapı çerçeve patlatıyorduk odunları yine o iki yol köpeği kurdun arka ayaklarına yapışmış ısırıyorlardı. kurt bunalmış olmalı yol köpeğini bıraktığı gibi aşağıya doğru kaçmaya başlamıştı elimizdeki odunları son bidaha arkasından fırlattık. ne kadar enteresan biz insanlar zavallı yol köpeğine acımıştık onun cızık cızık inlemeri bizi etkilemişti ama ya yol köpekleri onlarda bizimle aynı şeyi yapmıştılar.nasıl oluyordu bu.eğitilmemiş iki side yol köpeği.onlarda kurt köpeğinden öbür köpeği kurtarmak için bizimle birlikte aynı şeyleri yapmıştılar. aynı safta aynı tarafta aynı amaç için hiç eğitilmeden öğretilmeden.biz insanlar ne hissederek yol köpeğine yardım ettiysek o iki yol köpeğide aynı şeyleri hissetmiş olmalı. merhamet güçlü ve zalime karşı başkaldırı cezalandırma. ve bibaşka şeyin acısını hissedebilme. kendini onun yerine koyma empati diyorlar şimdilerde buna. ben o olmak diyorum. tek bir olmak diyorum.ve varlıklar hissettiklerinin gereğini yapıyorlar. nesne varlık yani madde ve onun hissettiği. hissedeni ve hissettireni ayırıyorum sadece hissedilen kalıyor ortada. işte onu bilmek gerekiyor öngörülerde.tüm sözcük ve kelimelerde hissedilenin kalı bı gibi aslında.velasılı kelam hissedilen hissedilen sıcaklıktan ibaret değil aslında sırlar dün yasına açılan bi kapı gibi adeta.

  • hissetmek

    29.07.2013 - 17:19

    hisseden hissettiği hissettiren
    hissedenle hissettireni yani varlığı yani kütleyi aradan çıkartırsak HİSSEDİLEN kalır
    tüm nesneler hissettiklerinin gereğini yaparlar.bitki hayvan taş toprak hiç farketmez herşey hissettiğinin gereğini yapar. bi dil hissetmediği sözü söylemez. bir kar tanesi aşağıya inmeyi hissetmese yeryüzüne inmez.bi tetik çekilmeyi hissetmedikçe mermi hedefe gitmeyi hissetmez.bu böyle herşey için geçerli. kavramak gerekli hissedileni.ve çok farklı bi mantığa sahip olursunuz.

  • sembol

    27.07.2013 - 23:57

    en güzel sembol çizimleri benzerliklerin zıtlıkları ve zıtlıkların benzerlikleri üzerine çizilmiş sembollerdir buna en iyi örnek wosvagen in sembolüdür.zıtlıkların benzerlikleri ve benzerliklerin zıtlıkları çok iyi yansıtılmıştır sembolun cizimine.

  • kader

    22.07.2013 - 00:41

    iman sahibi ilahi emirlerin cümlesine yapışıp yasakları terk ettikten sonra zatına has bir kudret ispat etmeden cümle işleri haktan bilmeli bu iyidir.
    ikinci cebi ise kul bütün hataları yapar ne yasak bilir ne emir tanır.bundan başka yaptığı bütün fesat işleri hakka atarsa bu edep dışı bi hareket olur. ve bu cebir gayet kötüdür.
    bu makamda hayli sual ve cevap vardır. onlarda ehline malum...
    bir eren kişiye sormuşlar hakka zulüm istidatından nasıl kurtuldun?
    demişler şu cevabı almışlar.
    hakkın mülküne ondan başkasını koymadım cümle mülk onun olduğuna göre zulmü kime yapar? herkes mülkünü arzu ettiği gibi kullanır.
    bu mevzuda söylenenler kafi gecelim.(muhiddin arabi)

  • kader

    22.07.2013 - 00:23

    kazanın manası: bütün eşya hak ilminde ne şekilde ve ne halde olmuşsa toptan olarak o halleri üzerine verilen hükümdür.
    kaderin manası:her varlığın istidatı nisbetinde parça parça sonra yapılacak tafsil üzerine his ve şahadet alemine zuhur ederek gelmesidir. o şeylerin zuhura gelmesi de niçin ve kimde zuhur ediyorsa onun istidatı nisbetinde olur.
    soru:buraya kadar yapılan beyanlardan anlaşıldığına göre olan herşey kişinin istidatına göre oluyor. olan haller; küfür iman itikat hayır şer.. ve bunların cümlesi kimde zuhur edecekse onun hal dili ile hak tan talebine bağlı oluyor..zatındas mevcut istidat ve kabiliyete göre zuhur ediyor. hatta söylediklerimiz dahi hakkın yarattığı ve yaptığı oluyor.. istidatı veren dahi hak tır.buda bi mecburiyet olmazmı?
    cevap: bütün itkat faslını inceleyet zatlar katında istidat yapılmış ve yaratılmış değildir. zira bişeyin mahiyetini yapma olmadığına göre onun zatında mevcut olan istidat ve kabiliyeti de yapma olmaması gerekir. mahiyet ilahi ilmin suretlerinde derlerki ki onda henüz yapma ve yaratma faslı yoktur. herkesin sabit durumu ne ne gerektiriyorsa onu yapmaya mecburdur. ilahi kaderin sırrı böyle iktiza eder.
    herşey istidata bağlı ve merbut olduğunu bilerek sabit olan durumu ne ise işlerini ona göre yapar. haline muhalefet edemez. kendinde peşpeşe zamanı geldikçe olacak şeyler olur. o zat bu yolda istidatını noksan olduğunu sezerse sadece elem çeker yine haddi zatında hiç bi cebir yoktur.(muhiddin arabi)

  • kader

    21.07.2013 - 23:54

    ilim zata aynadır.o mahiyetlere haktan feyz yine onların zatında mevcut olan istidat ve kabiliyete göre gelir. itikat ve diğer hallerde onun dışına çıkamaz.isyan ve küfür itaat bunların her biri o mahiyetin kabiliyetine göre istemiş olduğu şeylerdir. istidatı nisbetinde haktan ne dilediyse o verilmiştir. mesela buğdayın istidatı buğday olmak arpanınki arpa olmak darının ki de darı olmak diğerlerini var bunas kıyas et. eğer arpanın dili olsa ekene itirazla
    beni niçin buğday yapmadın?
    dese ekinciden alacağı cevap:
    senin istidatın kabiliyetin buydu....
    olur.ayrıca arpa tohumu ektikten sonra buğday ummak ahmaklık olur. bu anlatılana göre herkesin mahiyeti,ve ayanı sabitesi ezelde ne hal ve özellikte ise hangi ismin tecellisi kısmetine düştüyse bu alemde onu gösterebilir.herşey ezelde verilen şekile aşikar olur. ilahi bilginin ona bi tesiri yoktur.
    işleri yerli yerince yapıcılardır. kaidesine göre arif olanlar bu sırra vakıftır. haddi zatında malüm olan birşey ne halde ise ilahi bilgi onu alakadar eder ve o esma ve sıfatın iktizası olarak zuhura gelir. ve

  • kader

    21.07.2013 - 23:31

    herkes bir ismin mazharı olup onun tasarrufu altında bulunur.celal cemal hadi mudill bunların hangi olursa olsun onun doğru yoludur itikat bahsindede aynıdır.bir kimsenin itikadı diğer şahsa göre ayrılık taşısada aslında mazharı olduğu isme binaen doğru yoldadır onun mustakim sıfatı odur.mesela yayın doğruluğu eğri olmasından anlaşılır şaşkınlık hakkın mudil ismine göre doğrudur hadi ismi onu eğri bilsede yinede doğru sayılır. işte arif kişi bu manaya vakuf kimsenin dinine dehleylemez. burda bir soru akla gelir o sorunun cevabını kader sırrına aşina olmayan vermeye kadir olamaz ehli olana kolaydır.
    sual şu
    cümle ibadet vediğer tüm ahval ilahi esma tecellisi gereği oluyor ve kulun da onları yapıp yamamakta bir seçme ehliyeti olmuyor bundan anlaşılıyorki herkes bulunduğu işi yapmaya mecbur.buda cebre girer ve zülum olur.
    cevabı şöyle olabilir. yukarıda sorulan sorunun tahkiki neticesinde iki durum hasıl olur bir defa mahiyetler önceden yapılmış değildir ikincisi ise ilmin bilinen şeye tabi olmasıdır.bu iki durum vakuf peyda olunca az da olsa kader sırrına vakuf peyda olunur. çünkü bunlar anahtar mevkilerdir.
    yukarıda mahiyetler diye arz edilen kelimenin manası eşyanın ilahi bilgi denizinde mevcut olan suretleridir. henüz ilim dışına çıkılmamıştır.mahiyetin bir adıda ayan-nısabite olarak anlatılır.ve hakkın ilim zatının aynıdır.(muhiddin arabi)

  • dekar

    27.06.2013 - 00:39

    bir dönüm arazi ye 40- 50 şeftali fidanı dikeriz.bi şeftali fidanı yaklaşık 8 lira bi dünüm e 50 fidan diktiğimizi düşünürsek 50 * 8 =400lira ya dikiyoruz 1 dönüm şeftali bahçesini.10 dönüm şeftali bahçesini 4000 liraya dikiyoruz. tabi bu rakkamlar sadece fidan parası.dikimden önce bahçe dikime hazırlanır çok derin sürülür sonra fidan yalakları kazılır. daha sonrada dikilir. hepsi ayrı masraftır ve dürt beş yıl hiç bişey kazanmadan sadace bakımı yapılır.yani fidan dikmek yetiştirmek çok masraflı ve meşakatli iştir.
    şimdi gelelim esas meseleye.orman bakanlığı 10 yılda 3 milyar fidan dikmiş bakın şimdi üç milyar fidanın hesabını yapalım. benim aklım yatmadı bu 3 milyar fidan işine birazdan sizin de aklınız yatmıcak.3 milyar fidanın bir liraya alsan 3 milyar lira yapar. 5 liraya alsan 15 milyar lira yapar.dikime hazırlama dikim 4 yılda üst üste kazdırılıyor fidanların dipleri . fidanı 5 lira 5 lirada bakım masraflarını koyarsanız 10 lira diyelim yani 3 milyar fidan dikmek demek 30 milyar liralık bi gider demek. orman bakanlığının bütçesini googleye yazı okuyun orman işlerine ayrılan bütçeyi değil 3 milyar fidan dikmeyi o bütçe ile 3 miliyar dikilecek fidanın arazisini bile süremezler o bütçe ile
    orman fidan aralarını çok geniş dikiyor tahminen bi dönüm araziye 20 fidan falan düşer 3 milyar fidana 150 milyon dönüm arazi lazım. türkiyenin tüm orman alanları 21 milyon hektar yani 210 milyon dönüm 150 milyon dönüm araziye 3 milyar fidan diktiğini idda ediyor orman bakanı yani yani bugün türkiyenin ormanlarının yüzde 70 ini 10 yılda dikmişler benim aklım yatmadı bu işe.

  • söz

    26.06.2013 - 23:30

    söz ve hal aynı kaynaktan doğan iki güzele benzermiş.
    hal paranın tura tarafı ise söz de yazı tarafı gibidir aynı kaynaktan doğar ikiside .iyide kaynak ne?

  • havut

    17.06.2013 - 23:54

    sonbaharın son aylarında güreş develerinin havutları havut mevlidi yapılarak takılır pilavlar yinir ayranlar içilir ve o deve için güreş sezonu başlar.

Toplam 396 mesaj bulundu