Şu adreste görebilirsiniz!
http://meteesin.blogspot.com/
-
Ali Tekintüre
15.11.2010 - 01:34Şâir Ali Tekintüre…
Şurada göz attığım şiirlerine göre, kendisi sözün tam anlamıyla edebî bir cevher! İllâ ki, henüz mücevher değil! Genç bir kimlik olsa gerek; yâni tam işlenmemiş ve bâkir. Kısaca edebiyat eğitimi eksik görünüyor. Bunu mutlakâ tamamlamalıdır. Eğitim için okul da şart değildir, ken ...
Toplam 1 mesaj bulundu
-
şu an ne dinliyorum
15.04.2013 - 01:11Âşık Fakîrî
Tabib, sen elleme benim yaramı; / Beni bu dertlere salanı getir. / Kabul etmem bir gün eksik olursa; / Benden bu ömrümü çalanı getir. / Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir!
Bir kor oldu, görülüyor özümden; / Nağme-nağme iniliyor sazımdan. / Dünyâyı verseler yoktur gözümden; / Dili bülbül, kaşı kemanı getir. / Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir!
Merhamet etmiyor gözüm yaşına; / Sen derman arama boşu-boşuna. / Ölür isem mezarımın başına; / Hayâtıma sebep olanı getir! Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir!
Merhamet et karşısında bıkmadan; / Hatırını, gönülünü yıkmadan… / Çabuk getir, can bedenden çıkmadan. / Fakir’in derdine dermanı getir. / Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir!
Yoksulun derdine dermanı getir. / Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir! / Benden bu ömrümü çalanı getir. / Git, ara, bul, getir; saçlarını yol getir!Otuz yıl öncesi olabilecektir. Siverekli mesâi arkadaşımız, bir gün yanımızda bir ezgi mırıldanmaya başlamıştı. İlk defâ dinleyip çok da sevdiğimiz ezgiyi, o gün gıkımız çıkmadan sonuna kadar dinlemiştik.
Yalnız bir husus vardı ki... Daha sonra bir daha dinlemeyince bunu unutmuştuk. Yıllar sonra ise yeniden hatırımıza gelmiştir. Melodiyi çıkarabilsek bile, sözlerinden bir kelime bile hatırlayamıyorduk. Böyle olmasıysa buna ulaşmak ve yeniden dinlemek için engeldi.
Dün gece, bunu bir şekilde bulmaya azmetmiştik. Şansımızı önce You Tube’da deneyecektik. Fakat hangi sözü yazıp arayacaktık! ? Bir süre düşündük. Sonra 'ağlatan Türküler' demek aklımıza gelmiştir. Nitekim, böyle deyip aradık.
İçimize mi doğmuştu ne… “Tabib, sen elleme benim yaramı” diyen Türkü önümüzde değil miydi! Bir sevindik, bir sevindik ki…
Sıra gelmişti daha fazlasını araştırmaya… Bu güzellik kimin eseri, kimin ezgisi olabilirdi acaba? .. Bu sâde, özlü ve güzel sözleri, bu güzel terâneyle birleştiren o değer kimdi? Bu saygı değer kişi kimdi? Araştırınca, hakkındaki bir takım bilgilere ulaşabilmiştik.
Halk ozanı Âşık Fakîrî… Malatya’nın Karaca köyünde doğmuş, 1867-1932 arasında yaşamış. Asıl adı Câfer Serim’miş. Küçük yaşında şiirle ilgilenmiş. Alevî-Bektâşî meclislerinde bu geleneklerle büyüyen Fakîrî, zamanla kendi felsefî ve tasavvufî şiirlerini söylemeye başlamış. Okuma-yazma bilmediği cihetle şiirlerini belleğinde saklayıp-koruyan Âşık, imkân bulduğunda da bunları başkasına yazdırmışmış. Felsefe temelindeki konuları işleyen Âşık, zamanla dönemin siyâsî ve toplumsal olaylarına, yaşadığı çevredeki bâzı ölümler üzerinde durup, ayrılığa da değinmiş.
Toplumdaki ekonomik statüsünü esas tutup, Fakîrî mahlâsını almış. Öte yandan, gönlü zengin ve kimsenin malında gözü olmayan bir kişiliğe sahipmiş. Hayâtını, köyünde çulhâcılık ve yarıcılık yaparak kazanmışmış.
Buradaki duygulu şiir ve bestesiniyse, Ünal Günsal notaya almış. Ne var ki, bu kişi hakkında bundan başka hiçbir bilgiye ulaşamamışızdır.
Evet… Karşımızda yeni bir Âşık Veysel vardır. Kendisi Veysel’den daha eski olmasına rağmen nedense dikkat çekmemiş. Hayret ki bilinmemiş, tanınmamış.
Bu noktada… Aklımıza, yazıp söyleyeni ve dinleyeniyle günümüzün şu Arabeskçileri geliyor. İstemesek de geliyor. Şimdi… Bir, şu Âşık’ın sözleri ve müziğine kulak verelim. Bir de bugünün Arabeskçilerine… İstersek yalnız şiir olarak, istersek de müziğiyle birlikte… Birincide felsefe var, şiir var, müzik var. Ya Arabesk de ne var? Abuk-sabuk, bom-boş ve saçma-sapan sözlerden; ağlayan ve böğüren o seslerden başka…
İlkokulu usûlen okuyup, usûlen bitirmiş sanâyi çırakları ve ona mümâsil diğerleri Arabesk dinleyebilirler. Çünkü onlar, bunun üzerine çıkamayacaklardır. Fakat ya diğerleri… Onlar da mı çıkamıyorlar? Neyse...
Sen ey Âşık Fakîrî... Sen… Hem alçak gönüllü, hem yüce gönüllü Türkmen! .. Nurlar içinde yatasın, e mi!Bilindik bir sesten Âşık Fakirî’nin ilâhi gibi Türküsüne buyurun… Sadece bir tık ötedesiniz...
-
şu an ne dinliyorum
15.03.2013 - 22:40Enis Behiç Koryürek…
Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar / Zaman, sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın / Sen, gözlerimde bir renk kulaklarımda bir ses / Ve içimde bir nefes olarak kalacaksın
Ömrüm, sensiz geçse de aşkın gönlümde kalsın / Gülen gözlerin bin-bir teselli ile baksın / Sen, gözlerimde bir renk kulaklarımda bir ses / Ve içimde bir nefes olarak kalacaksınBir askerlik hâtıramız olan günün şarkısına, onun Yazar’ı ve şiiriyle (güftesiyle) başlıyoruz. Şâir, 1891’de İstanbul’da doğup 1849’da Ankara’da ölmüştür. Mülkiye Mektebi mezunu olup aslen hâriciyecidir, elçilik görevlerinde bulunmuştur. Fakat bunun yanında Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yapmış, uzun yıllar da değişik bakanlıklarda çalışmıştır. Hece vezninin beş şâirinden biridir. Milliyet ve yiğitlik kavramları üzerine şiirler yazmıştır. Ömrünün son üç-beş yılı, pek çok benzeri gibi sıkıntılar içinde geçmiştir.
Besteci Erol Sayan, 1936 Kastamonu- Araç doğumludur. Meslek lisesi mezunu olmasına rağmen, yetenek gösterip müzik alanına geçmiştir. 1954’ten beri müzikle uğraşmaktadır. Kendisi, hâlen ODTÜ korosu ve İTÜ Türk Mûsîkisi Devlet Konservatuarında dersler vermektedir.
Şâir ve bestecimizi, bu münâsebetle saygıyla anmaktayız. Ölene rahmet, Sayan’a uzun ve sağlıklı ömürler dileriz.
Askerliğimizin eğitim dönemindeki moral gecelerimizde, birliğimizin bütün mevcûduyla (ikiyüz kişilik koroyla) bu şarkıyı okurduk. Rast makâmındaki şarkımız, makâmının gereği olarak duygulu ve biraz hüzünlüdür. Buna sözleri de eklenince duygu katsayısı yükselirdi. Başlarda, şarkıyı bilmeyip akortsuz ses çıkaranlar da kısa zamanda öğrenmişlerdi. Öğrenmişler ve çok da sevmişlerdi. Şarkı öylesine bir yürekle söylenirdi ki… Bittiğinde, arkadaşların hepsi bir şekilde tepki verirlerdi. İçinde bulunduğu durum ve ruh hâline göre… Kimi coşkuyla nâralar atar, kimi de ellerini yüzüne kapayıp hıçkırarak ağlardı! Kimi de, bu ikisi arasında ve gene duygulu bir takım davranışlar gösterirlerdi.
Bunlara… Şu anda kendi gözlerimizin buğusunu eklemiş olalım! Evet, bunları yazarken elli yıl önceye gidip duygulanmışızdır.Mete Esin
-
şu an ne dinliyorum
19.01.2013 - 02:49İnci Avcıları…
Müziği severim. Hem de delicesine bir tutkuyla… Ne var ki o derecede seçiciyimdir. Kalite açısından seçici… Bu açıdan Bach’tan, Betthoven’dan Mozart’tan utanırım. Çünkü, haddimi aşar, bu dehâların yazdıklarını bile dokuz kere süzerim! Çok seçiciyimdir yâni. Şu da vardır ki, o müziği bir de tutmayayım! İşte o zaman da ne dinlemeye doyarım, ne bıkarım, ne de bırakırım!
Sevdiğim bir müziği, öyle bir, iki, üç… değil; defâlarca ve tam bir tutkuyla dinlerim, dinlerim, dinlerim... Buysa bâzen bir gün de sürebilir, günlerce de!
Şimdi ve şu sıradaysa… Müziğin dünyâ hârikalarından biri olan Georges Bizet'nin İnci Avcıları'nı, (İnci Avcıları = Pearl Hunters) James Last Orkestrasından dinlemekteyim. İşte öyle, defâlarca…
Müziğin kapıldığım büyüsüyle, kaçıncı turu geçtiğimiyse bilmem mümkün değildir!İşte o İnci Avcıları:
Toplam 80 mesaj bulundu
NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)
Doğum Gününüzü Candan Kutlarım Bugün biz dostları göremesenizde bilin ki iyi bir dostlar olarak her zaman yanınıdayız... Hayatın tüm kötülüklerinin sizden uzak olmasını dilerim. İyi ki varsın iyiki doğmuşsunuz Sevdiklerinizle Nice Mutlu Güzel Senelere Doğum Gününüz ...
Toplam 1 mesaj bulundu