Sovyet ihtilalinden kaçarak Paris'e gelen Elsa Triole Aragon'un dünyasına bütün duygularını altüst eden bir kasırga gibi girmişti. Birlikte huzursuz ama tutkulu yıllar geçirdiler. Aragon edebiyat tarihine geçen ünlü 'mutlu aşk yoktur' dizesiyle biten şiirini Elsa için yazmıştır. Elsa ise buna karşılık olarak kahramanı 'erkek' olan 'Beyaz At' isimli romanını yazdı.
Gazeteci Ahmet Şık'ın 19 Martta Beyoğlu İstiklal Cd.Karşı sanat galerisinde açmış olduğu 42 Mayın Mağdurunu anlatan inanılmaz acı gerçeklerin olduğu resim sergisidir. 1 Nisan'a kadar açık kalacakmış... inanılmaz acı duydum...ama gerçeklere arkamızı dönemeyiz...
bu bir bekleyiş mi? bilmiyorum... tutuklusun aslında yeryüzü senin için hapishane, niye beklersin ki? neyi beklersin ki? oysa amaç yas tutmak değildir. içinde kopan teller onarılmaz artık bunu bir tek sen bilirsin.... kimselere yaklaşmağa korkarsın... hep bunları aşmayı beklersin... hep bir cevap... ama bilirsin ki bu soruların tek cevabı sendedir
Bir şiir gibi, türkü gibi... ağıt gibi... elin kolun bağlı, yapacak bi şey yok.... gitti, bir sen kaldın bir başına, umarsız ve biçare, yaraların kanıyor, için acıyor, bekliyorsun....
Yaşak niçin bu denli çiğ ve çıplaktı. İnsan uçsuz bucaksız bir bozkırda güzelliği arıyordu boş yere. Aşk denen incelik, soyut bir kavram olarak bizi o kadar büyülerken, yaşantıya karışınca inanılmaz bir vahşet ve kaba güç olup çıkıyordu. Hep bir seven, bir de sevilen vardı galiba. Sevenin inceliklerine üst üste kabagücün çekiçleriyle vuruyordu karşı taraf...
Boş evlerde akşam yüzleri takınmış anneler yok ama eve dönüş zamanı. Ayaz durdurmuş akşamüstünü. Akşam olmayacak boşuna bekleme.
Düşünüyorum; kimse kimseyi sevmiyor artık, kimse beni ben kimseyi kimse kimseyi....
alâka
04.04.2006 - 16:32belki de kel alaka
dost
29.03.2006 - 16:05tam.... tamam... derken... ansızın gelen... ansızın giden... yürek burkan
mum
29.03.2006 - 14:31mum... dibine ışık vermez; günümüz insanları gibi....
mum
29.03.2006 - 14:28mum... dibine ışık vermez; günümüz insanları gibi
insanın dört zindanı
28.03.2006 - 16:50birincisi: KENDİSİ
ikincisi: KENDİSİ
üçünc.: KENDİSİ
dörtc. : KENDİSİ
Bize böyle öğrettiler....
yanlış yapmak
23.03.2006 - 13:45yanlış yapmış bile olsak, sonunda doğruyu bulmamıza yaramışsa niye üzülürüz ki?
sevda
23.03.2006 - 13:41'gülüm
yüküm ağır,
içimdeki sevdan can vermezse
çekilmez bu kahır....'
Sonbahar
23.03.2006 - 10:10sarı yaz....
ben
23.03.2006 - 10:03herkesin önce kendisi vardır, kimileri söyler, kimileri örtbas etmeye ya da bilincine uğratmamağa çalışır....
mutlu aşk yoktur
21.03.2006 - 15:35Sovyet ihtilalinden kaçarak Paris'e gelen Elsa Triole Aragon'un dünyasına bütün duygularını altüst eden bir kasırga gibi girmişti. Birlikte huzursuz ama tutkulu yıllar geçirdiler. Aragon edebiyat tarihine geçen ünlü 'mutlu aşk yoktur' dizesiyle biten şiirini Elsa için yazmıştır. Elsa ise buna karşılık olarak kahramanı 'erkek' olan 'Beyaz At' isimli romanını yazdı.
başkalarının acısına bakmak
21.03.2006 - 13:56Gazeteci Ahmet Şık'ın 19 Martta Beyoğlu İstiklal Cd.Karşı sanat galerisinde açmış olduğu 42 Mayın Mağdurunu anlatan inanılmaz acı gerçeklerin olduğu resim sergisidir. 1 Nisan'a kadar açık kalacakmış... inanılmaz acı duydum...ama gerçeklere arkamızı dönemeyiz...
Gidenlerin yasını tutmak
20.03.2006 - 21:38bu bir bekleyiş mi? bilmiyorum... tutuklusun aslında yeryüzü senin için hapishane, niye beklersin ki? neyi beklersin ki? oysa amaç yas tutmak değildir. içinde kopan teller onarılmaz artık bunu bir tek sen bilirsin.... kimselere yaklaşmağa korkarsın... hep bunları aşmayı beklersin... hep bir cevap... ama bilirsin ki bu soruların tek cevabı sendedir
tutuklu kalmak
20.03.2006 - 21:31Bir şiir gibi, türkü gibi... ağıt gibi... elin kolun bağlı, yapacak bi şey yok.... gitti, bir sen kaldın bir başına, umarsız ve biçare, yaraların kanıyor, için acıyor, bekliyorsun....
ölüm
20.03.2006 - 14:53gidenler gidiyor.... ya geride kalanlar...
gramofon
20.03.2006 - 13:03nostalji.... elektronik çağda yok olmuş, ama yine de olsun isterdim.
aşk
20.03.2006 - 12:56Yaşak niçin bu denli çiğ ve çıplaktı. İnsan uçsuz bucaksız bir bozkırda güzelliği arıyordu boş yere. Aşk denen incelik, soyut bir kavram olarak bizi o kadar büyülerken, yaşantıya karışınca inanılmaz bir vahşet ve kaba güç olup çıkıyordu. Hep bir seven, bir de sevilen vardı galiba. Sevenin inceliklerine üst üste kabagücün çekiçleriyle vuruyordu karşı taraf...
Boş evlerde akşam yüzleri takınmış anneler yok ama eve dönüş zamanı. Ayaz durdurmuş akşamüstünü. Akşam olmayacak boşuna bekleme.
Düşünüyorum; kimse kimseyi sevmiyor artık, kimse beni ben kimseyi kimse kimseyi....
anılar düştü pesime
20.03.2006 - 10:30eğer peşinizdeyse kaçacak yer yok demektir...
kurban olmak
20.03.2006 - 10:26Gidenlerin geride tutuklu olarak bıraktıkları...
yarım kalanlar
20.03.2006 - 09:53Diğer yarısı gidenler... gidipte geri dönmeyenler..
Gidenlerin yasını tutmak
19.03.2006 - 19:54Gidenler gidyor nasıl olsa...
Kol Düğmeleri
17.03.2006 - 15:2724 saatlik zaman diliminde salt belli zamanlarda buluşurlar
zırva
17.03.2006 - 13:42bana birini hatırlatır...
yüzük
17.03.2006 - 13:41takarsan anlarsın
kayıp aranıyor
17.03.2006 - 13:40bulunamayanlar, gidip te dönmeyenler
Toplam 33 mesaj bulundu