Beni çevremdekilerden farklı kılan, aşkı tanımış olmamdır. Otuz yıl oldu kalemle başlayan yarenliğimiz. Otuz yıldan bu yana ben anlatırım o yazar. Bitmedi hayatla olan kavgamız....... Yakılacak Mektuplar –2-
Hep kendimle çelişiyorum. Bazen durgun sular gibiyim. Deli çaylar gibi önüme geleni kırıp döküyorum bazen. Günlerce bir tek kelime bile yazmadığım zamanlar oluyor. Kendimce kaleme küsüyorum, söze küsüyorum. Belki de sana küsüyorum da itirafa gücüm yetmediğinden hıncımı kalemden, kağıttan alıyorum. Kendimle çelişiyorum. Belli olmuyor, ne zaman ne yapacağım. Belki de şuuraltı bir deliliği hissettirmeden yaşıyorum. Sen söylemiştin ya; “Bütün sözlerinde, bütün mektuplarında bir çelişki var” diye (belki de söylememiştin de ben hayalimde kurmuştum) Ben de çözemedim içimdeki karmaşayı. Alışık olmadığım sesler bölüyor düşlerimi. Alışık olmadığım şekiller var hayallerimde. Sabahlara kadar düşüncelerimi kemiren şüpheler var. Kısacası sevinç var hayatımda, hüzün var. Ama; sen yoksun... Bir yıldızın kaydığını gördüm dün gece. Işık ışık suya döküldü. Saçların geldi aklıma. Kınalı Tepede yazdığım şiir geldi. Akdeniz mavisinde kaybolan ufukların yetişemediğim şafaklarında kalan sen geldin. Keşke hiç tanımasaydım seni.. İyi ki sen varsın... Şimdi zamanı yargılıyorum. Mesafelerin duygularımı çarmıha gerdiği bir noktada, zaman, mekan ve sen...Ne kadar uzaklardasınız.Ne kadar durağan... Kınalıtepe de akşam geç olur. Geç başlar hasrete ayarlı düşler. Bu yüzden düş yorgunu sabahlarda hayallere uyanır insanlar. Hayalin alır, götürür beni uzaklara.... Uzaklar Akdeniz mavisinde kaybolur.... Bana hayalin kalır.....
Otuz yıl oldu kalemle başlayan yarenliğimiz. Otuz yıldan bu yana ben anlatırım o yazar. Bitmedi hayatla olan kavgamız.......
Yakılacak Mektuplar –2-
Hep kendimle çelişiyorum. Bazen durgun sular gibiyim. Deli çaylar gibi önüme geleni kırıp döküyorum bazen. Günlerce bir tek kelime bile yazmadığım zamanlar oluyor. Kendimce kaleme küsüyorum, söze küsüyorum. Belki de sana küsüyorum da itirafa gücüm yetmediğinden hıncımı kalemden, kağıttan alıyorum.
Kendimle çelişiyorum. Belli olmuyor, ne zaman ne yapacağım. Belki de şuuraltı bir deliliği hissettirmeden yaşıyorum.
Sen söylemiştin ya; “Bütün sözlerinde, bütün mektuplarında bir çelişki var” diye (belki de söylememiştin de ben hayalimde kurmuştum) Ben de çözemedim içimdeki karmaşayı. Alışık olmadığım sesler bölüyor düşlerimi. Alışık olmadığım şekiller var hayallerimde. Sabahlara kadar düşüncelerimi kemiren şüpheler var. Kısacası sevinç var hayatımda, hüzün var. Ama; sen yoksun...
Bir yıldızın kaydığını gördüm dün gece. Işık ışık suya döküldü. Saçların geldi aklıma. Kınalı Tepede yazdığım şiir geldi. Akdeniz mavisinde kaybolan ufukların yetişemediğim şafaklarında kalan sen geldin.
Keşke hiç tanımasaydım seni..
İyi ki sen varsın...
Şimdi zamanı yargılıyorum. Mesafelerin duygularımı çarmıha gerdiği bir noktada, zaman, mekan ve sen...Ne kadar uzaklardasınız.Ne kadar durağan...
Kınalıtepe de akşam geç olur. Geç başlar hasrete ayarlı düşler. Bu yüzden düş yorgunu sabahlarda hayallere uyanır insanlar.
Hayalin alır, götürür beni uzaklara....
Uzaklar Akdeniz mavisinde kaybolur....
Bana hayalin kalır.....