Mehmet Baş Antoloji.com

Tanıtım yazısı henüz yok...

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy 10.09.2015 - 21:23

    Sayın Mehmet Şükrü Baş

    ** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**

  • Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu
    Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu 16.10.2013 - 17:11

    Hayırlı Mutlu Güzel Bayramlar dilerim Rabbim daha nicelerini sevdiklerinizle beraber geçirmeyi nasip etsin selam ve sevgilerimle..

  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan 10.09.2013 - 07:39

    Mehmet Bey!

    Doğum Gününüzü Kutlar sağlık,sıhhat, huzur ve mutluluk dolu nice nice yıllar dilerim.
    Sevgi, Saygı ve Muhabbetle

Toplam 12 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


  • Yaşanılmıyor

    Mehmet Şükrü Baş

    14.02.2015 - 20:46

    Bu Şiir 15. Uluslar Arası Hazar Şiir Akşamlarında Elazığ Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde okunmuştur.

  • Han-ı Yağma

    Tevfik Fikret

    18.12.2014 - 09:41

    Bu şiiri ben olsa şöyle yazardım..
    ZIKKIMLANIN BEYLER ZIKKIMLANIN
    ZEHİR ZIKKIM OLSUN ZIKKIMLANIN
    SİZİN O DOYMAZ GÖZLERİNİZİ
    KARA TOPRAK DOYURSUN ZIKKIMLANIN.

  • Ölüm Gence Yakışmıyor

    Bekir Oğuzbaşaran

    23.10.2014 - 10:15

    Dizelerin bir gerçeğin altını çizer gibi...Hakikaten ölüm gençlere yakışmıyor. Rabbim gençlerimizi bizlere bağışlasın...Selam ve saygıyla şiirin büyük ustası...

Toplam 225 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR
  • YEREL SEÇİMLER

    25.02.2009 - 17:19

    ADAY ADAYLARINA
    **
    Geliniz beyler geliniz, sofra hazır aş hazır;
    Kiminiz vekil olun kiminiz nazır.
    Bu millet sefil, bu millet perişan, bu millet aç,
    Sayenizde bu millet aşa ekmeye muhtaç! .
    **
    Mehmet Şükrü Baş-Elazığ

  • YEREL SEÇİMLER

    23.02.2009 - 14:14

    SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA

    Son Yıllarda ülkemizde demokrasinin vaz geçilmezi olan seçim sistemi bir hayli zaafa uğradı. Seçen seçtiğine, seçilen de seçene başka bir değişle millet vekiline, vekil de milletine güvenmez oldu. Bu güvensizlik beraberinde yasalara ve ahlâka mugayir pek çok sonuçları doğurdu. Bu kadar olmasa da her dönemde dinimizin ve töremizin hoş görmediği bir takım dedikodular yaşandı, şaibeler ayyuka çıktı.
    Ancak! ..
    Tarihin hiçbir döneminde meydanlarda böylesine utanç verici bir insan pazarı kurulmadı. İnsanlarımızın mukaddesatı olan oyu bu kadar pazarlık konusu yapılmadı.
    Oy avcıları bu kadar aleni olarak oy ticareti yapmadı.
    Siyasette terbiye ve nezaket kuralları hiçe sayılarak liderler biri birlerine “alçak-namert-hırsız” gibi seviyesiz sözlerle hitap etti.
    Bütün ahlaki değerler ayak altına alındı.
    Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri hiçbir seçim bu kadar gayrı ciddi ve gayri ahlaki bir hal almadı. Hiçbir seçimde bu kadar açık bir şekilde insanların oyu pazarlık konusu yapılmadı.
    ***
    Vatandaş seçimleri geleceği için değil bir geçim aracı olarak görmeye, seçim atmosferinden faydalanmaya başladı. Seçim rüşveti satt-ı vatana yayıldı. İlden ilçeye, ilçeden beldeye, beldeden köye kadar seçim rüşvetle anılır oldu.
    Nitekim bir köyümüzde yetmişlik bir muhtar adayı otuz torba un alarak her haneye el arabası ile un nakliyatına başladı.
    Seçim denilen bu demokrasi gereci ne acıdır ki geçim gereci oldu. Bir ilimizde buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi dağıtılırken bir diğer ilimizde doğalgazla ısınan evlere bile torba torba kömür, poşet poşet erzak dağıtıldı. Bu dağıtım çoğu zamanda devlet eliyle yerine getirildi.
    Akdeniz bölgesinin şirin bir ilçesinde belediye Başkan adayı her seçmenine bir cep telefonu vermeye başladı.
    Belediyeler tarafından alınan resmi seçim tarifesi yurdun dört bir yanında geçerli oldu. Bir oya cep telefonu, iki oya buzdolabı, üç oya çamaşır ve bulaşık makinesi seti, dört oya diz üstü bilgisayar ve çanak anten beş oy ve daha fazlasına “Dile benden ne dilersin.”! ….
    Bol keseden verilen ve yerine getirilmesi asla mümkün olmayacak iş ve aş vaatleri de cabası.
    Bir yöremizde bir belediye başkan adayı hali vakti yerinde olmayan fakir fukarayı “Hac”ca gönderme sözü verirken bir diğeri hanımı ölmüş yetmişlikleri evlendirme sözü verdi.
    Arabesk müzik eşliğinden esen yalan rüzgarları yedi bölgeyi etkisi altına aldı.
    ***
    Sade bunlarla kalsa elbette ki razı olacaktık. Allah’ın adı kullanılarak yalan söylenildi. Söyledikleri yalanlara Allah’ı şahit gösterenler bile oldu. Günahı vebali söyleyenin boynuna ben duyduğumu yazıyorum.Bir vatandaş derin uykusunda iken haşa Cenab-ı Allah ona “Kalk ey kulum diyor ne yatıyorsun belediye başkan adayı filan kulumun senin oyuna ihtiyacı var. Koş imdadına koş ona oy ver, ona oy verdir.”
    Gördünüz mü haşa Allah’ı bile yalanlarına ortak ediyorlar sünme haşa Allah’a bile yalan söyletiyorlar.
    “Hac’ca gidip de Arap’lara para kaptırmayın” diyenler bile birkaç oy uğruna çarşaflı kadınlara rozet takıyorlar, Kur’an kursları açıyorlar.
    Sağcısı, solcusu, inananı, inanmayanı dini siyasete alet ediyor.
    İnsanları kandırıp onların dini ve milli duygularıyla alay ediyorlar,yalan söylüyorlar.
    Fazlası yok mu? ....
    Elbette ki fazlası da var.
    “Ey Müslüman kardeşlerim oyunuzu Allah dostlarına veriniz” diyerek Allah adına bu ülkenin bütün nimetlerini kurutanlara, yetim öksüz malıyla, beytül malla kesesini dolduranlara destek oluyorlar, onların yalanlarına onların hırsızlıklarına ortak oluyorlar.
    Ülke kandıranlar ve kandırılanlar olmak üzere ikiye ayrılmış durumda.
    Peki biz hangi taraftayız? ...
    Elbetteki kandırılan tarafta. Koyun sürüsü gibi yalanları ile bizi kandıranların arkasında meleye, meleye gidiyoruz. Bilinçsiz, ruhsuz ve duygusuz.
    Tıpkı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa gibiyiz.
    ***
    SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA

    Sarı çizmeli Mehmet Ağa, yine iş buldun,
    Geldi ya seçim vakti, adam yerine kondun.
    Yarın seçim günü oy vereceksin,
    Beş sene sırtlayacak kişiler seçeceksin.

    Bir koltuğa elbette bir kişi ilişecek,
    Bunları seçmek için, insanlar didişecek.
    Seçim sonrası aynı tas, aynı hamam,
    Sadece ve sadece, tellaklar değişecek.

    Sen yine Mehmet Ağa, aşa, ekmeğe muhtaç,
    Şifa olmaz sana ne penisilin, ne ilaç.
    Neylersin kural bu, düzen böyle işliyor,
    Tarak yenilense de, kafalar değişmiyor.
    M.Ş.Baş
    ***
    İşte böyle sevgili okurlarım. Kafalar değişmedikçe sarı çizmeli Mehmet ağanın kaderi de değişmeyecek. O yine aşa, işe muhtaç olacak taki! ....Sarı Çizmeli Mehmet Ağa bu gaflet uykusundan uyanana kadar bu böyle devam edecek.
    ***///***
    Mehmet Şükrü Baş 23 Şubat 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi

  • cumhuriyet

    05.01.2009 - 21:56

    HASBİHÂL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
    [email protected]

    CUMHURİYETİ ANLAMAK

    Bugün Cumhuriyet Bayramı…
    Bugün egemenliğin kayıtsız, şartsız milletin eline geçmesi,
    Bugün bir milletin istiklâl ve hürriyetine erişmesi,
    Bugün kula kulluk dönemine son verilmesidir.
    Necip milletime kutlu olsun.
    ***
    Cumhuriyet Nedir?
    Cumhuriyet milletin egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekili aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir.
    Ülkemizin yönetim şekli hamdolsun ki cumhuriyettir. Kurucusu ise Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür.
    O büyük kurtarıcıyı rahmetle, şükranla, saygıyla anıyorum.
    ***
    Öğretmen sınıfta cumhuriyetin özelliklerini anlatıyor. Arka sıralarda iki afacanın kendi alemlerinde olduğunu görünce onlara yönelip “Söyle bakalım Mehmet, Cumhuriyet nedir? ”.
    Mehmet’in dersten de, konudan da haberi yok içinden geldiği gibi cevap veriyor. “Cumhuriyet adam olmaktır öğretmenim” diyor. Öğretmenin gözleri doluyor, Mehmet’ine sarılıyor, gözlerinden öpüyor. “Doğru evladım doğru, Cumhuriyeti anlamak adam olmaktır.”
    ***
    Çünkü:
    Cumhuriyet hürriyettir,
    Cumhuriyet medeniyettir,
    Cumhuriyet ahlaktır, fazilettir, kemaliyettir,
    Cumhuriyet kişiliktir, haysiyettir,
    Cumhuriyet akla gelen her nimettir.
    ***
    Bu günlere öyle sanıldığı kadar kolay erişilmedi. Cumhuriyet denilen o güzellik kendiliğinden gelmedi. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
    İşte bu esaret yıllarında “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır” diyen Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da açlıkla savaştılar, yoklukla savaştılar, cehaletle savaştılar, İngiliz’le, Fransız’la, İtalyan’la, Yunan’la savaştılar. Yetmedi yedi düvelle savaştılar. Binlerce şühedanın al kanları ile sulanan bu mübarek toprakları düşman çizmesinden kurtardılar. Bu kurtuluş sonrası Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet kurdular.
    İşte bu devlet genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti idi.
    ***
    Türkiye Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent oldu. Atatürk düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, zihninde tasarladığı Cumhuriyetin ilânı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. Yakın arkadaşlarına 'Yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz.' dedi.
    29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimiz ilân edildi. Karakterinde ‘hür yaşama, ulusunu hür yaşatma, yaşadığı zamana damgasını vurma’ özelliği bulunan Mustafa Kemal Atatürk genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı oldu.
    ***
    Atatürk ülkenin bekası, milletinin istiklali için didindi durdu. Ömrü savaş meydanlarında geçti, en büyük savaşını cehaletle yaptı. İnkılapları ile ülkenin ufuklarını açtı. Hasta adam tabir edilen ülkemizin varlığını dünya devletlerine kabul ettirdi. Bugün onun bize armağan ettiği Cumhuriyetin güzelliklerini soluyoruz. Biz, siz, hepimiz! ..
    Dünya durdukça.payidar kalsın ülkemiz,
    Yaşasın milletimiz,
    Yaşasın Cumhuriyetimiz.
    ***///***
    Mehmet Şükrü Baş///29 Ekim 2008///Elazığ Nurhak Gazetesi

Toplam 9 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR